Yarın
II.Bölüm
Üzerine aceleyle giydiği ütüsüz, beyaz gömleği iliklemeye bile uğraşmadan beceriksizce önden bağladı ve altına iki gündür giymekte olduğu kot pantolonunu geçirdi. Mutfak dolabını açıp buzluk kısmından üzerinde ‘pişirilmiş köfte’ yazan bir paketi dişlerinin arasına sıkıştırıp kapıya doğru yöneldi. Bir elini kapının kilidine atarken diğer eline de dişini çoktan dondurmuş ve ağzına ince bir sızı yayan soğuk paketi aldı.
Kilidin üzerindeki eli duraksadı ve tereddüt etti. Kapının arkasından kendi katında oturan herkesin panik dolu çığlıklarla binayı boşalttığını duyabiliyordu. İçgüdüleri, ona kendisinin de bu ne yaptığını bilmeyen sürüye katılmasını söylüyordu fakat aklı ona “Sakin ol ve düşün.” Diyordu.
Elini hafifçe kilidin üzerinden çekerken düşündü. Her gün 120.000 kişi öldürülecekti! Ve şu an bireysel olarak yapacağı hiçbir şey bu duruma engel olamayacaktı. Dışarı çıkıp ne yapmayı planlıyordu ki? Önüne gelen ilk marketi mi yağmalayacaktı? Benzini yettiği kadar seyahat edip kanunun onu bulamayacağı bir yere mi yerleşecekti? Kaldı ki en ufak bir suçun bile idamla sonuçlanacağını söyleyen televizyondaki adam elbet kaçakları bulacak bir yöntem bulmuştu. Yoksa onlar da bunu mu istiyordu? Panikle kaçan milyonlarca insan, daha ilk günden kanuna aykırı davranmış olacaktı ve bu onların ekmeğine yağ sürmekten başka bir halta yaramayacaktı. İki elini sinirle kafasının yanlarına koyup sertçe saçlarını ovaladı ve koltuğuna kadar gitmeye zahmet etmeden kapısının önüne oturup kaldı.
“Alice! Alice!! Orada mısın?! Haberleri duydun mu?! Biz gidiyoruz… Jack ve ben çocukları da alıp kaçıyoruz!” kapısı delice çalınıyordu. Panik dolu, çatlamış bir ses tonu ile konuşan arkadaşı kapıyı daha fazla çalmak ve bir an önce kaçmak arasında tereddüt ediyordu. Fazla uzun sürmedi ve vazgeçip ailesine katıldı.
Alice NASA’da çalışıyordu ve işi tam olarak da buydu. Her yıl binlerce başvuran arasından on kişiyi seçmek… Bunu yaparken de en çok adayın elenmesine sebep olan testlerin ne dayanıklılık ne de fiziksel güç sınavları olmadığını biliyordu ve işin açıkçası başvuranların çoğu da zehir gibiydi. Yani zeka testleri de eleyici bir unsur değildi. Hayır… Çoğu aday panik testleri sırasında elenirdi ve şu an Dünya kocaman bir sınava tabi tutuluyordu. Bu testler sırasında IQ’su bir terliksi hayvanınkine eş değer olan dâhiler tanımıştı ve onlardan biri olmaya niyeti yoktu. Televizyondaki o genel sekreter bozuntusunun neler söylediğini kafasında tekrar canlandırmaya çalıştı. Bir saat içinde açıklama yapacağız demişti ve en önemlisi de önce mahkumlar ve iyileşmesi imkansız hastalarla başlayacaklardı. Bu en azından 3-4 gün infazlardan uzak olacağı anlamına geliyordu. Zor olsa da bir şekilde sakin kalmalı ve diğer herkes ne yapıyorsa tam tersini yapmalıydı. Donuk bir farkındalıkla penceresinin önüne doğru giderken aklının bir kenarı ona gölgeliği kapatmasını hatırlattı. O ise elindeki pişirilmiş köfteyi kemirirken sokaklara doluşmuş, kimisi çığlık atan ve kimisi de sessiz bir aceleyle yakınlarını çekiştiren ölüler ordusuna baktı. Hepsi elenmişti…
Açık kalmış televizyondan ince bir siren sesi duyuldu ve ülke bayraklarının önündeki kürsü tekrar yayına aktarıldı. Genel sekreter elindeki evrakları masaya koydu ve boğazını temizleyerek konuşmaya başladı.
“Dünya Liderleri olarak aldığımız kararın, çoğunuzun hoşuna gitmediğini ve bizleri birer cani olarak gördüğünüzü biliyoruz. Unutmayın ki tüm liderler olarak ortak bir karar alarak tüm sorumluluğu üzerimize alma cesaretini göstermek kolay olmadı. Dünya nüfusunu azaltmak için çeşitli nedenler öne sürerek 3. Dünya savaşını başlatabilir – Fransa savaşını saymazsak- ve her şeyi sizlerden gizleyebilirdik fakat bunu yapmadık. Çünkü bu birçok ülkenin ekonomisine derin bir darbe indireceği gibi savaşta harcanacak silahların yaydığı ısı, kimyasal gazlar ve kirlenme asıl amacımıza tam ters istikamette gitmemize sebep olacaktı.”
Masada duran kristal bardaktan bir yudum su içti ve konuşmasına devam etti. İçtiği su ile kararlılığı artmış gibiydi.
“Hedefimiz net ve oldukça basit. Dünya üzerindeki kaynakları, yenilenebilir olarak kullanabileceğimiz nüfus aşağı yukarı 3 milyar dolaylarında. Bu sayıya ulaşana kadar ve belki ulaştıktan sonra da geçerli olacak temel kuralları sizlerle paylaşmak istiyorum. Fakat daha önce sizlere, yani şu an panikle sokaklara dökülmeyip bu konuşmayı izleyebilen bireylere birkaç bilgi vermek istiyorum.
Elimizdeki mahkumların ve iyileşme umudu olmayan hastaların sayısı, bir hafta boyunca sizlere zarar gelmeyeceğini garanti ediyor. Bu sebeple bugünden başlamak üzere 1 hafta sokağa çıkma yasağı ilan ediyoruz. Bu süre zarfında sokakta görülen her birey kanuna karşı gelmiş sayılacak. AO’dan aldığımız bilgiler doğrultusunda şu an sokaklarda olan nüfus oranına bakılacak olursa, yaklaşık 2 hafta daha ek süreniz olacak.
Konuşmanın başında da söylediğim gibi hedefimiz 3 milyar nüfusa ulaşabilmek ve şu an Dünya nüfusu yaklaşık olarak 35 milyar civarında. Tüm devletler olarak aldığımız ortak karara göre eğer bu dünyada 3 milyar insan yaşayacaksa; bu insanların akıllı, kendi vücuduna zarar vermeyen, akli dengesi yerinde, herhangi bir genetik hastalığa sahip olmayan, pratik çözümler üretebilen, dünyaya ve kendine dostça davranan, kurallara uyan bireyler olmasından yanayız.
Bu hedefe ulaşmak için sizlere Yeni Dünya düzenini sağlamak için 1 haftalık süreçten sonra devreye girecek yeni kuralları ekranınıza yansıtacağız. Bu kurallar gün boyu tüm televizyon kanallarında devamlı olarak yayınlanacak. Yapabilirseniz sakin kalın ve bekleyin… Hepinize iyi günler. ”
Ekran karardı ve siyah ekran üzerine beyaz harflerle yazılmış kurallar akmaya başladı.
Yeni Dünya Kuralları:
1- Sigara ve içki fiyatları %98 oranında düşürülecek.
2- Uyuşturucu ve zararlı madde kullanımı serbest olacak.
3- Otobanlarda ve şehir içi yollarda hız limitlerini kaldırıyoruz. Alkollü araba kullanmak serbest olacak.
4- Silah taşımak için ruhsat gerekmeyecek.
...Telefonu çalmaya başlayınca irkilerek kayan yazıları okumayı bıraktı. Zaten bunun için bir sürü zamanı olacaktı. Pencerenin kenarından izlediği televizyonu açık bıraktı ve telefonu açtı. Konuşan oldukça telaşlı görünüyordu.
“ İyi günler, Alice Artwood ile mi görüşüyorum?”
“Evet.”
“Evde olacağınızı tahmin etmiştim.” Arka plandan, Alice evde olduğu için telefondaki kişiye söylenerek para ödeyen bir başka adamın sesi belirli belirsiz duyuluyordu. “Ben NASA iletişim bölümünden Ned. Acil durum toplantısı için üsse bekleniyorsunuz.”
“Ned çok naziksin ama sokağa çıkma yasağı var ve açıkçası bir hafta sonra NASA diye bir kurum ortada olmayacak bile.”
“Yanılıyorsunuz efendim. Bir hafta sonra Dünyadaki en önemli kurumlardan biri NASA olacak. Toplantıyı bizzat Dünya Liderleri Konseyi talep etti. Sizi almak için gece 00:00’ da bir helikopter gönderilecek. Tüm eşyalarınızı bu vakte kadar toparlamanızı bekliyoruz. Evinize bir daha geri dönemeyebilirsiniz. İyi günler.”
--o--