Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Laughing Madcap

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 ... 52
46
Çizgi Roman & Manga / Ynt: Engelsiz Çizgiler
« : 22 Temmuz 2015, 00:50:59 »
Bu kadar çok konuştuğun için ben sıkılmıyorum, sadece şaşırıyorum. Bu iradeni, ısrarını ve inadını fazlasıyla takdir ediyorum. Pek hoş bir tabir olmasa da, ağlamayana emzik yok. Sonuçta "Az laf, çok iş!" genel olarak kabul edilen bir durum iken "Hiç laf, yok iş?" kesinlikle kabul edilemeyecek bir durum.

Pdf'in sorun çıkartması hakkında herhangi bir teknik bilgim olmasa da format değişikliği sırasında Word'de yapılan resimlere metin ekleme değişikliğini algılayamıyor olabilir. Direk pdf formatı üzerinden değişiklikleri yapmak gerek belki de ama o nasıl yapılır, yine fikrim yok.

Resmi olarak bir ekip kurulmasa bile gönüllüler ordusu ortaya çıkana kadar çizgi romanlardan farklı tarzda ve farklı durumları ele alan bölümlerin engelsiz hale getirilmesi taraftarıyım. Gönüllü sayısı arttıkça bütün bir çizgi romanın, yani tamamının engelsizleştirilmesi söz konusu olur.

Çizgi roman önerilerine gelecek olursak; Superman - Kızıl Evlat, Flash Noktası ve projeye gönderme olması açısından Daredevil - Şeytanın Eli.

Spoiler: Göster
Konu Up!

47
Sinema / Ynt: En Son İzlediğiniz Film?
« : 21 Temmuz 2015, 18:00:59 »
Justice League: Gods and Monsters

DC'nin çıkan son animasyonu Justice League: Gods and Monsters'ta konu ve işleyiş klasik Justice League animasyonları gibi olsa da baş karakterler "biraz" farklı.

Alternatif bir evrende Justice League sadece üç kişiden oluşmakta. Wonder Woman ki kendisi New God denen bir ırktan, psikopatça bir abla olan Bekka, Superman ki kendisi General Zod'un oğlu ve Batman ki kendisi hatalı bir deney sonunda vampire dönüşen Kirk Langstorm (Bildiğimiz DC evreninde bu karakter hatalı bir deney sonucu Man-Bat'e dönüşen Kirk Langstorm evet, ta kendisi.). Kadro böyle olunca tahmin edildiği üzere kan gövdeyi götürüyor ve o bildiğimiz canım cicim Justice League'den farklı bir Justice League izliyoruz.

Konu kısaca şöyle; Gizli bir hükümet projesinde çalışan bir grup bilimadamının kan emilerek, kılıçla parçalanarak ve lazer ışınlarıyla yanarak ölmesinden sonra hükümet ve halk Justice League'i suçlamaya başlıyor. Justice League ise kendilerine atılan bu iftirayı pek sallamasalar da işin aslını çözmeye çalışıyorlar. Olaylar gelişiyor.

Sadece süperkahramanlar değil, yan karakterlerde de bir hayli değişiklik söz konusu. Lex Luthor mesela, bilimsel gelişimin öncüsü ve yegane destekçisi olması dışında pek etliye sütlüye karışmayan birisi. Ya da Suicide Squad'ı toplayan Amanda Waller, Amerikan Başkanı olarak karşımıza çıkıyor.

Kendi fikrim, konu pek iyi değil. Yukarıda bahsettiğim değişimleri duyduğumda, Superman'in sertliğini, Batman'in çatır çatır insan öldürmesini falan gördüğümde bir an gaza gelmedim değil ama güzel bir fikri biraz sallamışlar gibi geldi. Hele sonu itibariyle, iyi bir son olsun diye çabalamaları sonucuyla o hevesim uçtu gitti.

Not: Kan emen katil Batman'i Michael C. Hall (Dexter)'un seslendirmesi hoş olmuş.

6/10

+

Bu animasyon filminde bahsettiğim değişimler tam olarak yansıtılamamış açıkcası. Karakterler farklı evet ama iyi işlenmemiş. Filme göre nispeten daha güzel işlenen hali ise Justice League: Gods and Monsters Chronicles isimli bir Machinima web serisi. Şimdilik 3 bölüm çıktı, devamı da gelecekmiş. Pek zamanınız yoksa bence filmi izlemek yerine bunları izleyin.

Wonder Woman - "Big"
Superman - "Bomb"
Batman - "Twisted"

48
Galaktik bankamatik ve kozmik patik adına çitlembik! Bu oldukça Eksantrik! Ve Fantastik! İk bik etmeyeyim en iyisi, çünkü Metafizik ya da 'Patafizik, temelde hepsi geometrik! Bir şeyler yazmanın çabası sonucunda dedemin cami arkadaşının komşusunun en büyük torununun eski kız arkadaşının mahallesindeki bakkalın veresiye defterinin baş kahramanın böbreğinin taşı ve gözümün yaşı bir araya gelmesin diye çok uğraştım ama heyhat!

Şüphesizdir ki, kuyruklu yıldızı ve çuvaldızı olan bir denizkızının hızı ve kalbinde yarattığı sızı; parmaklarının uç noktasına saplanan bir "la" notasına ya da şehrin suç noktasına saklanan bir basketbol potasına benzemez. Çünkü dünyanın en yüksek yeri ve dünyadaki en alçak peri, toplamda kırk iki sayfa olan, resimli, Ivory kağıdına basılı bir anlaşma imzaladılar. Hanımeli marka kaliteli bir kağıt bu Ivory, kuşe değil, boru hiç değil! Şu sorduğun soru da soru değil. Bir saniye, konu da bu değil.

Akşam yemeğinde size laf salatası hazırladım, sezar soslu olacaktı ama sos senatodan geçemedi. Kurbanda toplaşıp sezara girmişler bu senatörler, şimdi de sezar eksikliği anemisinden yataklara düşmüşler. Ee ne demişler, sezarın hakkı mezara.

Yani demek istiyorum ki konu manyak. Bir şeyler karaladı Gülen Çatlak. Kusuruna bakmayın, kafası biraz patlak. Uzun uzun yazdı salak demeyin, huyum böyle n'apak?

49
Düşler Limanı / Ynt: Zarlar
« : 16 Temmuz 2015, 13:43:46 »
Kader-zar ikilemi ya da bir sistemi olmaması konusunda da; Jacob kitabi olarak deli. Bilinç seviyesi yüksek, fonksiyonel olmayan bir düşünce ağına sahip bir adam. Haliyle konuşabildiği pek kimse yok, anlaşabildiği ise kimse yok(Bizler hariç). Durum böyle olunca, günlük hayatta Jacob'ın varlığından rahatsız olmayan yegane insan olan "belirli kapasiteli" Alfred'e palavra sıkıyor. Hatta bir noktada, tam olarak duymak istediklerini söylüyor. Sonuçta Alfred'in gözünde zararsız bir deli.

Jacob's Ladder konusunda öyle nazik bir şekilde attın ki yumruğu, acıdan değil sevinçten ağlıyorum  :) . Teşekkür ederim efendim.


50
Kurgu İskelesi / Ynt: Kıpkısa Kulübü
« : 16 Temmuz 2015, 00:01:34 »
Bekleme odasına benzeyen bir odada, beyazlara bürünmüş adam sordu.
"Neden buradayız?"
Yanında oturan siyahlara bürünmüş adam cevapladı.
"Çünkü, buradayız."
Beyazlı adam şaşkın bir şekilde sordu.
"Neden böyle oldu?"
Siyahlı adam sakince cevapladı.
"Çünkü, böyle oldu."
Beyazlı adam sabırsız bir şekilde isyan etti.
"Ölüm'ün daha bilge olduğunu hayal etmiştim."
Ölüm, iki yaşında bir çocuğun yaptığı resme bakar gibi baktı.
"Sadece bir hayat yaşadın, anlayamaman normal."

51
Çizgi Roman & Manga / Ynt: Engelsiz Çizgiler
« : 15 Temmuz 2015, 23:27:56 »
Düzenlemesi tamamen kes ve kopyala üzerine olduğu için bir takım karışıklıklar olmuş olabilir. Mesela şunu farkettim, ilk karedeki konuşmayı yazmamışım. Ama uğraştırıcı görünse de süreç rahatlıkla ilerleyebiliyor. Hataları/karışıklıkları ortadan kaldırmak bir hayli kolay. Teknik ve temel problemlerden çekiniyordum ama şimdilik gayet basit ve yapılabilir duruyor. Özellikle teknik bir sıkıntı çıkmaması açısından çok sevindim. Gerekirse, düzenleme sorun çıkartırsa, her kare bir sayfa olarak da ayarlanabilir mesela.

Çizgi romanların birbirlerinden farklılığından kasıt serilerin birbirlerinden farklı olması mı yoksa yazarların/çizerlerin değişiminden ortaya çıkan farklılık mı? Her iki durumda da bir sorun olacağını sanmıyorum çünkü bu yaptığımız şey, temelde okuduğumuz/gördüğümüz şeyi yazmak. Elbette betimlemesi zor sahneler ya da çizimler olacaktır. Mesela benim aklıma hemen Batman: Arkham Asylum geliyor. Şunun ya da şunun "betimleme" kısmı bir hayli sıkıntılı olacaktır ama yapılmayacak şeyler de değil. Serilerin, karakterlerin, konuların ya da kurguların birbirinden farklı olması da bir sıkıntı teşkil etmeyecektir. Kendi içinde tutarsız olsa bile hikaye/kurgu, gördüğümüzü yazacağız sonuçta.

Kaldı ki şimdilik amaç ilham vermek, örnek olmak, öncülük yapmak. Arkham Asylum'a gelene kadar yol uzun.

Benim gördüğüm en büyük problem soyutluk idi. Fikir çok güzel ama neyin nasıl yapılacağına dair hiç bir fikrim yoktu. Doğrusunu söylemek gerekirse bu şekilde yapılabiliyor olmasından dolayı halen şaşkınım. Ekran okuyucular bu derece yaygınsa (ki ekran okuyucu konusunu şu başlıktan öğrenmenin utancını yaşıyorum) ve böyle bir yöntemle ortadan çok büyük bir engel kalkıyorsa, ne mutlu.

52
Çizgi Roman & Manga / Ynt: Engelsiz Çizgiler
« : 15 Temmuz 2015, 22:26:43 »
O zaman hedefi tam on ikiden vurdun. :) Tebrikler. Buyrun, bu da bir milyon liralık çekiniz.

Şöyle, eğer adamın ismi konuşmalarda geçmişse evet, ismini kullanabiliriz. Bu şekilde olacak evet, bahsettiğim şey buydu. İçim ferahladı yemin ederim. :)

Gerçi sonuna kadar kızıl saçlı adam demek de epey rahatsız edici durur, o geldi şimdi aklıma. Meslea son konuşmadan sonra adamdan Bay Murdock olarak bahsedebiliriz artık.


Yalnız ben bunu tek bir kişi yapamaz sanıyordum, resimleri word'e yapıştırmak, incelemek vesaire... Tebrik ederim, ayrıca emeğinize sağlık. Film izlemek gibiydi. :) Yani çok eğlenceliydi.

Rica ederim. Bir milyon lira beni deli eder, iki çaya tavım.

Aslında erişilebilir, yani ekran okuyucuya uygun bir şekilde metin hazırlamak için çizgi romanlardaki kareleri teker teker kesip, Word ortamına aktarıp, daha önce verdiğin linke uygun olarak o karelere (resimlere), bu yazdıklarım alt metin şeklinde eklenip, ekran okuyucularda denenebilir. Hani oluyor mu, işe yaradı mı, nasıl oldu görmek için.

Tek sıkıntı o bahsedilen programlar ya da düzenek bende mevcut değil. Ha dosyalar hazır ama, denemek isteyen için buyrun.

Not: Sayfalarında sadece resimler olan bir Word dosyası gibi görülse de, sağ tık -> resmi biçimlendir -> diğer metin yoluyla yazılı kısma ulaşabilirsiniz. Erişilebilir Belge Hazırlama'nın yalancısıyım.

53
Çizgi Roman & Manga / Ynt: Engelsiz Çizgi Roman
« : 15 Temmuz 2015, 20:05:28 »
Ben halen tam olarak ne yapılması gerektiğini kavrayamadım fakat kalın kafalılığıma verin. Cankutpotter, bağlantısını verdiğin Daredevil serisinin ilk sayısının (başlangıç), ilk iki sayfası için (Ki karşılaştırmak için birinci sayfaya (3 kare) ve ikinci sayfaya (6 kare) bakabilirsiniz) şöyle bir şey yaptım mesela, bundan mı bahsediyoruz?

Spoiler: Göster
(Kare 1)Güney Manhattan'da Ivory Kulesi tüm ihtişamıyla gözler önüne seriliyor ve batmak üzere olan güneş, kulenin camlarından yansıyarak kendini gösteriyor.

(Kare 2) Bir grup adam girişte toplanmış, yavaşça kulenin içine doğru ilerliyor. Bunlardan kısa ve gözlüklü olanı konuşmaya başlıyor.

"İstediğiniz gibi ekibiniz için için birleşik devletler ve tüm dünyadaki holdinglerimiz, paravan şirketlerimiz ve yasal yatırımlarımız hakkındaki detayları sağladık."

Kalabalıktaki kızıl saçlı adam cevap veriyor.

"Bir ekibim yok."

(Kare 3) Kalabalık, duvarlarında birbirinden farklı tabloların asılı olduğu giriş salonunda ilerlemeye devam ederken kızıl saçlı ve koruyucu gözlüklü adam, saçlarını geriye tarayarak alnını iyice ortaya çıkartmış kısa ve gözlüklü adama cevap vermeye devam ediyor.

"Bunlar sadece benim için."

(Kare 4) İçinde devasa bir akvaryum ve rahat gözüken koltuklar bulunan büyük toplantı salonunun camları batmakta olan güneşle kızıl bir şekilde parlıyor. Bu sırada kalabalık, uzun bir masanın etrafındaki sandalyelere oturmuş durumda. Kızıl saçlı ve koruma gözlüklü adam sol taraftaki sandalyelerden birinde otururken, diğerleri karşısındaki sandalyelere sıralanmış durumdalar. Siyah takım elbiseli kişilerden uzun boylu ve at kuyruklu bir adam ise oturanların arkasında ayakta durmuş ve kollarını göğsünde birleştirmiş durumda. Girişte kızıl saçlı adamı bilgilendiren kişi söze giriyor ve kızıl saçlı adama bir kaç kağıt uzatıyor.

"Anlıyorum. İsterseniz Bralle alfabesiyle yazılmış kopyalarını sağlayabiliriz."

(Kare 5) Kızıl saçlı adam parmaklarını kağıt üzerinde gezdirerek cevap veriyor.

"Gerek yok."

(Kare 6) Muhattabı olan gözlüklü adam üzgün bir ifadeyle başını öne eğiyor.

"Size daha şimdiden saygısızlık ettim sanırım. Bunun için özür dilerim."

(Kare 7) Güneşin kızıllığı camdan geçeren odayı doldururken toplantı devam ediyor. Kızıl saçlı adam konuşmaya başlıyor.

"Bankacılık, nakliye, enerji sözleşmeleri. Sahip olduğunuz şeyler gerçekten çok etkileyici."

Gözlüklü adam cevap veriyor.

"Bir şey elimizdeyse, elimizden asla kurtulamaz."

Kızıl saçlı adam yanıtlıyor.

"Bu, eski bir düşmana vermek için korkunç derecede önemli bir bilgi."

Gözlüklü adam, gözlüğünü kenarından tutarak düzeltiyor ve konuşmaya devam ediyor.

"Güvenmek yanlış bir şey değildir. Sonuçta teklifimizi kabul ettiniz. Hand'e önderlik edeceğinize and içtiniz."

(Kare 8 ) Yanındaki sandalyeye görme engellilerin kullandığı beyaz bir baston dayalı olan kızıl saçlı ve koruyucu gözlüklü adam resmi ve ciddi bir ifadeyle parmaklarını masanın üzerinde birleştiriyor.

"Ve eğer bu teklifi kabul etmekten vazgeçersem, başıma neler gelebileceğini sadece tahmin edebiliyorum."

Gözlüklü adam cevap veriyor.

"Hayır, Bay Murdock. Bana inanın."

(Kare 9) Gözlüklü adam kendinden emin bir şekilde gülümsüyor.

"Tahmin bile edemezsiniz."



Eğer bahsettiğimiz metinleştirme bu şekilde bir şey ise, yaptığım gibi betimleme* şeklinde mi yoksa öyküleştirme* şeklinde mi yapmalı? Betimleme yapılırken sadece bize gösterilen ve verilen bilgiler mi kullanılmalı yoksa zaten bilinen şeyleri direk kullanmalı mıyız? Yani son kareye kadar "kızıl saçlı adam" demek yerine Matt Murdock mu demeliyiz?

*:Eğer önceki mesajlarda bahsedildiği üzere mevcut resim/pdf üzerine yazı ekleyerek ekran okuyucu yöntemine başvurulacaksa öyküleştirme, yani şöyle oldu böyle oldu şunu dedi bunu yaptı, yerine betimele daha mantıklı geliyor.

Şu anda olayı tamamen yanlış anlamış olabilirim. Hedefi kaçırıp rastgele ateş açmış olsam da ilk kurşunu atmanın verdiği garip bir haz var üstümde. Hasan Tahsin'i saygıyla anıyoruz.

54
Düşler Limanı / Zarlar
« : 15 Temmuz 2015, 15:52:16 »
Takvimler temmuz ayının ortasını gösterse de iklimin bunu pek umursamadığı günlerden bir günde, yağmur usul usul yağıyordu. Sokaktaki bir çok kişi bu geçici yağmurdan kendilerini korumak için sağa sola koşuşturuyorlar, ellerindeki gazete ya da çanta gibi eşyalarla ıslanmamaya çalışıyorlardı. Bir tanesi hariç, herkes hareket halindeydi.

“Eggs’n Beans” tabelasının altında duran adam bir süre yağan yağmuru izledi. Gözlerini gökyüzünden ayırmadan yavaş hareketlerle ceplerini karıştırdı ve cebinden bir sigara paketi çıkarttı. Bakışlarını gökyüzünden indirip yolun karşısına sabitleyen adam kendi kendine konuşmaya başladı.

Aslına bakarsanız kendi kendime konuşmuyorum, sizinle konuşuyorum. Sigara ister misiniz? Oops, pardon. Fiziksel olarak imkansız sanırım. Neyse, ne diyordum? Hah evet, bir süredir beni izlediğinizin farkındayım. Bir selam vermesem çok ayıp olurdu. Evet evet, size söylüyorum. Şaşırmış durmayın, şu anda bile ağzımdan çıkan her harfi takip ediyorsunuz.  Merhaba! Nasılsınız? Bir saniye şu çakmağı bulayım da...

Adam ceplerini hararetli bir şekilde karıştırırken yoldan geçenler adama garip garip bakıyorlardı. Sonunda çakmağını bulup ağzına yerleştirdiği sigarayı yaktığında bakışlarını tekrar yolun karşısına dikti.

Adım Jacob. Ve bu da, derin bir nefes aldığı sigarasını gösterdi, benim merdivenim. Eveeet, bazılarınız bu göndermeyi kaptı bile. Vay be, sizinle daha önce konuşmalıymışım. Buna inanabiliyor musunuz, temmuzun ortasında iliklerimize kadar ıslanacağız! Eve dönüş yolunda bir dinlenme molası vermek hiç de fena olmaz herhalde. Tamam, dur bakalım.

Sigara paketini bulduğu cebinden iki tane zar çıkartan adam yere çömeldi ve zarları attı.

2-6.  Butler’s Butt’a o zaman... Haydi beni takip edin.

Adam sallana sallana, yağmurun tadını çıkartarak ilerlemeye başladı ve bir kaç ötede bulunan küçük bir bara girdi. Arkalarda, tuvalete açılan kapının yanına yerleştirilmiş küçük bir masaya oturdu ve bekledi. Çok geçmeden sakalları bir hayli uzun, hafif göbekli, bol siyah giyinimli, klişelerle bezeli bir adam masaya yaklaştı.

“Hey adamım, sana ne getire- Ah pardon Jacob. Saçların yağmurdan berbat olmuş, tanıyamadım. Yaptığın şeyi yap da ne istediğini söyle.”

Jacob zarlarını çoktan çıkartmış ve masanın üzerine atmıştı bile.

“Hmm... 4-4. Dur tahmin edeyim. Guiness?”

Jacob gülümseyerek başını hayır anlamında salladı.

“Viski, duble.”

Adam bir kere daha tahmininin tutmaması nedeniyle başını salladı ve bara doğru yöneldi. Bu sırada Jacob bakışlarını giriş kapısına doğru dikti.

Bunun adı Alfie. Ve evet, klişelerle dolu gerçekten de. Motorcu gibi giyindiğine bakmayın, hayatında hiç motor kullanmamış. Ortama ayak uyduruyor sadece. Adının uzun hali Alfred ve bu mekan onun. Butler’s Butt. Dediğim gibi, klişe ama uygun. Kendimi burada rahat hissediyorum. Pek müşterisi olmaz zaten, kendisi de bana ve bu garipliklerime pek karışmaz. Bu zar olayını çözmeye çalışıyor, kompleks bir sistemim olduğuna inandırmış kendisini. Her seferinde gelen zarlara göre ne isteyeceğimi tahmin etmeye çalışıyor ama şimdiye kadar bir kere bile doğru tahmin edemedi. Neden mi? Size bir sır vereyim ama aramızda kalacak. Kaç kişisiniz bilmiyorum ama aranızda anlaşın işte, bunu kimseye söylemeyin. Adam öne doğru eğildi ve fısıldadı. Sistemim falan yok! Zarları atıyorum ve aklıma gelen ilk şeyi söylüyorum!

Jacob kendinden memnun bir şekilde geriye yaslandı, yüzünde şapşal bir sırıtış vardı.

Şapşal mı, aşk olsun! Pek yakışıklı olduğum söylenemez, aynı şekilde pek güldüğüm de. Tecrübesiz bir sırıtış diyelim ona. Neyse, zar olayı diyorduk.

Jacob’ın kendi kendine konuşmasını zerre umursamayan Alfie elindeki viski bardağını masaya bıraktı ve geri dönüyordu ki, bir an duraksadı. Neden sonra Jacob’ın karşısındaki sandalyeyi çekip oturdu.

“Sahiden bu zar olayı ne? Biliyorum işine karışılmasını sevmiyorsun ama 12 yıllık bar serüvenimde tanıdığım en iyi delisin. İşin garibi, çoğu arkadaşımdan daha düzgün birisin. Bir tek bu zar olayı var çözemediğim. Sırrını falan anlat demiyorum ama neden zar?”

Jacob zarları eline aldı ve bir süre duraksadı. Sonra kafasını kaldırıp Alfie’ye baktı ve zoraki bir şekilde gülümsedi.

“Teşekkür ederim Alfie, sen de tanıdığım en az rahatsız edici insansın. Sanırım sana anlatmamda bir sakınca yok.”

Bu sırada gözlerini Alfie’nin omzundan geriye doğru kaçırdı ve fısıldadı.

Ve tabi ki size de...

“Tanrı zar atmaz diye bir laf var, bilmiyorum duydun mu ama. Ne niyetle söylenmiş önemli değil ama şöyle bir durum var ki yaşananlar, burası, orası, geçmiş, gelecek, durumlar... Hepsi sabit. Yani kader denen bir senaryo örgüsünün içerisinde yüzüyoruz ve olan bitenler hep tanrının elinde. İşi asla şansa bırakmıyor, kısacası zar atmıyor.”

Alfie oturduğu sandalyede arkasına yaslanıp kollarını kavuşturdu. Bu duruşu ve surat ifadesi, pek anlamasa da gerçekten anlamaya çalıştığını gösteriyordu.

“Yani önümüzde bir menü var. Bir çok seçeneğimiz var. Hatta menüden bir şey seçmeme, kalkıp gitme, oturup öylece menüyü izleme, menüyü parçalama seçeneklerimiz de var. Biz de bunlardan birini seçiyoruz. Diyelim ki tekila seçiyoruz. Hem de üç tane istiyoruz.  Üçünü de içtikten sonra midemiz bulanıyor ve kusuyoruz. Bir seçim yapıyoruz ve sonuçlarına katlanıyoruz. Ama öyle mi gerçekten? Bara gelmeyi, tekila içmeyi, üç tane içmeyi biz mi seçiyoruz? Yoksa kaderimizde mi bu var? Örneğimin kusuruna bakma, kaderimizde tekila var, berbat bir ergen rock şarkısı ismi gibi oldu ama anlayabileceğin şekilde anlatmaya çalışıyorum.”

Alfie başını hafifçe salladı ve Jacob’ın devam etmesini bekledi.

“Seçimleri zarlara bırakırsan ne olur? Zarların nasıl geleceğini de tanrı belirliyor, evet. Kimin Afrikada doğup 12 yaşına kadar yaşamayı çok büyük bir başarı olarak göreceğini, kimin malikanesinde doğum gününde kendisine spor araba alınmadığı için babasına vazo fırlatacağını tanrı belirliyor. Seçimlerin önemli durduğu sabit bir kaderde, seçimleri zara bırakmak...”

Alfie’nin gözleri kısıldı ve öyle bir bakış attı ki, birazdan kulaklarından duman çıkacak gibiydi. Mavi ekran vermesine çok az kalmış gibi duruyordu. Jacob buna şaşırmamıştı ama kendisine kızdı. Kuyusunda rahat bir şekilde yüzüyordu aslında; kuyudan çıkıp okyanusa girmek bir an için rahatlatmış olsa da boşa kulaç atıyormuş hissi, özgürlük hissini okyanusun derinlerine gömüp boğdu. Kuyusuna dönüp, Alfie'yi rahat bırakmak en doğrusu olacaktı. Konuşmasını tam olarak doğru olmasa da Alfie'nin duymak isteyeceği şekilde, sıkkın bir ses tonuyla sonlandırdı.

“Seçim yapmadan önce zar atıyorum. Zarların seçimlerimi belirlemesine izin veriyorum. Benim yerime Şans Leydisi seçsin.”

Bir süre sessizlik oldu ve sonunda bu sessizliği Alfie’nin gülüşü bozdu.

“Biliyor musun, neredeyse senin deli olmadığını düşünecektim. Teşekkürler Jacob, artık eminim. Madem şans oyunlarına girdin, Rus ruleti de bir şans oyunu, seçimlerine öyle karar ver bakalım.”

Alfie yaptığı espriye kendi kendine gülerken, Jacob viskisinden büyükçe bir yudum aldı.

“Şans Leydisi ile dans etmek istiyorum Alfie, ona tecavüz etmek değil.”

Bir an sessizlik oldu ve Alfie tekrar gülmeye başladı.

“Vay be, bak bu çok iyiydi. Sen kitap falan yazsana?”

Jacob bir önceki seansında psikoloğunun da buna benzer bir öneride bulunduğunu hatırladı ve Alfie'ye de psikoloğuna söylediği şeyi söyledi.

“Ben daha çok konuşmayı seviyorum sanırım. Yazmak başkalarının işi.”

Gözlerini tekrar Alfie’nin omzundan geriye kaydırdı ve göz kırptı.

Değil mi?

55
Sinema / Ynt: Suicide Squad (2016)
« : 14 Temmuz 2015, 15:59:34 »
Bence DC çok büyük hata yapıyor. Marvel'ın para saymaktan yorgun düşmesini görüp gaza gelmesini anlıyorum ama plansız programsız hareket ediyor gibi geldi bana. Hurraa alın size Suicide Squad! Hurraaa alın size Justice League! Para yapacak, bomba etkisi yapacak şeyleri ekrana fırlatıp köşeyi dönmeyi düşünüyor olabilirler ama o bombalar ellerinde patlayabilir pekala.

Birkaç aylık projeler değil ki bunlar, yıllardır gündemde olan ve gittikçe yaklaşmakta olan projeler. Ki şu an bile Batman v Superman'e 8, Suicide Squad'a 13 ay var. Ellerinde patlama gibi bir durum olacağını zannetmiyorum şahsen.

Fragman da enfes görünüyor. Jared Leto'nun oyunculuğunu çok beğenen biri olarak söylüyorum: Joker ruhunu şu kısacık anda ortaya koymuş, filmin genelinde daha iyi olduğuna da eminim.

Anlık bir fırlamadan bahsetmiyorum zaten, tek seferlik olmalarından korkuyorum sadece.

Marvel'ı hiç sevmiyorum, filmlerine de ayılıp bayıldığım söylenemez. Ama güzel bir sistemleri var. İçerik açısından DC çok daha hoşuma gitse de bu sistematiği oturtamadı bir türlü. Ben isterdim ki Nolan ve Bale ile yollar ayrıldıktan sonra Ben Affleck'li bir Batman izleyelim, içinde Harley Quinn'dir Joker'dir olsun. Bir taraftan Men of Steel'i zaten gördük. Wonder Woman'dır, Aquaman'dir, Flash'tır görelim. Sonra Justice League'in kuruluşunu görelim. Bir ara araya Suicide Squad'ı serpiştirelim.

Jared Leto'ya da, bunu söylediğime inanamıyorum ama Ben Affleck'e de, hatta filmlere de gayet iyimser yaklaşıyorum. Endişem de bu yüzden, başlangıç için karakter çorbası filmler doğru gelmiyor.

Umuyorum haksız çıkarım.

56
Sinema / Ynt: Deadpool (2016)
« : 14 Temmuz 2015, 15:37:58 »
Küfürler, ekrana bakıp konuşmalar, espriler, göndermeler, Negasonic Teenage W- What the shit!? Görüntü kalitesi yerlerde olsa da Comic Con furyası ile çıkan fragmanlar arasında en çok heyecanlandıran bu oldu. Filmi izlemeden "Olmuş bu olmuş!" dedirtti vallahi.

Spoiler: Göster

57
Sinema / Ynt: Batman v Superman (2016)
« : 14 Temmuz 2015, 15:26:43 »
Fragmanı izleyince istemsizce gülümsedim. Heyecanlanmaktan çok "evet, Zack Synyder filmi geliyor" dedim. Havalı görünsün diye bir çok mantıksız sahne ve an var fragmanda ama insan ister istemez gaza geliyor. Umudum bu "havalı görünsün diye" çabaları fragmana özel bir şeydir ve filmin kurgusu/oyunculuklar bizi bu havalı görünme sevdasının sıkıcılığından uzaklaştırır.

Şimdilik bize verilenlerde bir takım gariplikler var;

Man of Steel'deki iyilik saçan, kendini dünyaya adamış, babasını gururlandıran bir Superman'den farklı bir Superman var karşımızda. Farklı bakış açısı sunulduğu, dünyayı kurtarırken dünyanın içine ettiğini gözümüze soktukları için de böyle düşünüyor olabilirim ama sanki "karıncalar arasında bir tanrıyım, allah beni kahretmesin ya" durumu yaratılmış gibi. Mahkeme sahnesi mesela. Gelişi, tavrı, hareketleri, bakışları hep bir "sen cümleni tamamlayadur, ben dünyayı güneşe fırlatıp geliyorum" anlamı taşıyor. Ama bir taraftan da Superman'i mahkemeye çağırmak nedir yahu? Gerçekten Tanrı'yı dava etmek gibi bir şey, işin komiği bu "tanrı" somut bir şekilde karşında. Hangi yasa ışığında, hangi kanuna dayanarak adamı sorgularsın ki? İşte şimdilik bize gösterilen böyle bir imaj, "tutmasam düşüyordunuz!" şakası yapan, Tanrı imajına bürünmüş bir Superman gösterildi. Bkz: Superman armalı askerlerin önünde diz çökmesi, sel felaketinden kurtulmaya çalışan kadının Da Vinci tablosu vari elini uzatması vesair.

Diğer taraftan Bruce Wayne'i görüyoruz. Anladığımız kadarıyla yıllar geçmiş, yaşadıklarından sonra (Bkz: Üzerinde "Hahahahah jokes on you Batman!" yazan Robin kostümü ki bu Joker'in levyeyle döverek öldürdüğü Jason Todd'a bir gönderme) elini ayağını bu işlerden çekmiş. Sonra... Sonra Superman'i durdurmak için birden işine gücüne geri dönüyor. Fragmanda gösterilen parçalanmış Wayne binası ise tek sebep, olmamış. Bize göstermedikleri başka bir durum var gibi, umarım öyle olsun.

Wonder Woman'ı gördük ama neden? Film Batman vs Superman ise ne alaka? Değilse ne? IMDB'de Flash ve Aquaman'in de görüleceği yazıyor bu da Batman ve Superman çekişmesinin çok daha büyük bir tehlikeye karşı sona ererek, diğer karakterlerin de olaya katılması anlamına geliyor. Bu durumda o "büyük kötü" kim?

Elimizde bir adet Lex Luthor var fakat o da bir garip. Asıl kötü olacağını sanmıyorum ama başka ihtimaller daha korkutucu. Brainiac ya da Doomsday gibi bir şeye girerlerse, eyvah eyvah. Hoşgeldin Spiderman 3.

Velhasıl Zack Synyder filmlerine yakışan bir fragman izledik, umarım DC'ye yakışacak bir film izleriz.

58
Sinema / Ynt: Suicide Squad (2016)
« : 14 Temmuz 2015, 15:04:18 »
Harley Quinn hayalleri için;

Spoiler: Göster


Fragman için;

Bence DC çok büyük hata yapıyor. Marvel'ın para saymaktan yorgun düşmesini görüp gaza gelmesini anlıyorum ama plansız programsız hareket ediyor gibi geldi bana. Hurraa alın size Suicide Squad! Hurraaa alın size Justice League! Para yapacak, bomba etkisi yapacak şeyleri ekrana fırlatıp köşeyi dönmeyi düşünüyor olabilirler ama o bombalar ellerinde patlayabilir pekala.

Fragmana bakarak film hakkında bir yorum yapmak zor. Senaryosu aşağı yukarı tahmin ediliyor, Batman Assault on Arkham devşirmesi bir senaryo olacak karşımızda muhtemelen. Oyuncular tamam ama oyunculuklar hakkında da bir şey söylemek için erken. 3 saniyelik görüntüden Joker olmuş demek bana biraz fazla iyimser geliyor açıkcası. Bekleyip göreceğiz.

Marvel'ın taktiğini uygulasalar bu kadar göze batmazdı aslında. Yani ana filmlerin aralarına serpiştirilecek bir film Suicide Squad. Fakat böyle "alın buna konuşun!" havasıyla ortaya atılınca, ı-ıh, pek umudum yok. Büyük bir ihtimal bu filmin yapımcıları da Joker'in yarattığı/yaratacağı sükseye güvenip böyle bir işe kalkışmışlar. Ama umuyorum bu kötü düşüncelerimi ortadan kaldıran bir film olur, Deadshot'ından Harley Quinn'ine ve elbette yeni Jokerimize hayran kalırız ve DC'nin bir sonraki planınında (eğer varsa) tekrar karşılaşırız.

Şimdilik beklemedeyiz efem. Şarkı güzeldi ama, Bee Gees'in I Started A Joke'unun biraz oynanmışı, hoş olmuş.

I started a joke, which started the whole world crying,
but I didn't see that the joke was on me, oh no.

I started to cry, which started the whole world laughing,
oh, if I'd only seen that the joke was on me.

59
Şişedeki Mısralar / Ölüm(süz)
« : 14 Temmuz 2015, 01:02:25 »
Yaşama kaygısından sıyrıldığında
İnsan yatar ölüm uykusuna
Artık bitti, hafifledim sanar da
Rahat bırakmaz onu göreceği rüya
Korku büyük yer kaplar ruhunda
İnsan razı olur yaşamaya
Zamana katlanmak zordur aslında
Ölümden sonrası puslu olmasa

***

Korkudan uyuyamaz olduğum zamanlarda
Tozlu bir kitap fısıldadı kulağıma
Bin yılda bir açan çiçeği bulduğunda
Ölümsüzlük bahşediliyormuş Xanadu'da

Buz mağaralarını aştığında
Gizli nehrin döküldüğü noktada
Büyük duvarların ardında
Hediyelerin en büyüğü verilecek sana

Bin yıl geçti buz mağaralarında
Güneşin bile dokunamadığı o soğukta
Gizli nehri buldum sonunda
Çıkışı arıyordum aslında

Kurtulmak için dua ettiğim zamanlarda
Bir soru yankılandı kafamda
Bin yıl geçti, zaman beni unuttu da
Aradığımı buldum mu acaba?

***

Ölüm korkusundan sıyrıldığında
İnsan kavuşmayı bekler ona
Artık bitsin der sonunda
Rahat bırakmaz onu yaşadığı bu rüya
Korku büyük yer kaplar ruhunda
İnsan razı olur sona
Zamana katlanmak zordur aslında
Sonsuzluk böyle acı olmasa

60
Duyurular / Ynt: Elric Destanı Eylül'de Geliyor!
« : 11 Temmuz 2015, 22:45:35 »
Eğer başıma birşey gelmeyecekse söyleyim Drizzt çok şişirme bir karakter bence :D
Kitapları da bir yerden sonra kendini tekrar ediyor. Lisedeyken filan okuyabiliyordum ama artık elime aldığımda çok saçma çok gereksiz geliyor. Hatta Neverwinter serisini yarıda bırakmak zorunda kaldım.

Önce ona saldırın, ben de tam olarak böyle düşünüyorum  ama önce o dedi :P.

(VeRMİNaaRD'ın arkasına iyice saklanarak, incecik bir sesle) +1 diyorum! Ayrıca başına bir iş gelmez korkma, Ejderfelaketi gelir gelse gelse :D (Ejderha Yüceefendisi Verminaard'ın başına Ejderfelaketi'nin gelmesi de pek bir manidar oldu canııım.)

Arkayı dörtleyelim!

Aslında "dans eden palalar"ın ne kadar can sıkmaya başladığını, yazarın mevcut potansiyeli karakterine sapkın derecede bağlanmasıyla nasıl harcadığını, içinde bulunduğu kafa yapısının felsefeye giriş düzeyinde bir yavanlıkta olduğunu, yine de sayesinde tanıdığımız bazı karakterlerin gayet iyi olduğunu falan yazacaktım da yeri değil. (Ki yazdım, ehehe.)

Elric hakkında konuşmaya devam etmek için Yanıtla'yı tıklayınız.

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 ... 52