Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - Legend

Sayfa: [1]
1
Buz ve Ateşin Şarkısı / Westeros
« : 06 Ekim 2012, 19:47:27 »
Westeros, Buz ve Ateşin şarkısı dünyasında bilinen üç ana karadan biridir. Topraklarının çoğu Yedi Krallık tarafından kaplanmıştır. Westeros’un dünyayı paylaştığı diğer kıtalar Dar Deniz’in karşısında Doğuya doğru uçsuz bucaksız uzayan Essos ve Yaz Denizi’nin ötesinde Güney-Doğu’da bulunan Sothoryos’dur.



Westeros, Uzun ve nispeten dar bir kıtadır. Güneyde Dorne’dan başlayarak en kuzeyde aşırı soğuktan ve saldırgan yerli halk olan “Yabani”lerden dolayı hala büyük çoğunlu keşfedilmemiş olan Daimi Kış Toprakları’na kadar uzanır.

Westeros haritalarında veya kitapların kendisinde hiçbir ölçek yoktur fakat GRRM, Duvar’ın 300 Mil uzunluğunda olduğunu söylemiştir. Bu bilgiden yola çıkılarak Westeros’un en kuzeyden en güneye 3000 mil uzunluğununda olduğu ve en doğudan en batıya 900 Mil genişliğinde olduğu belirlenmiştir.

Westeros iklimi bölgeden bölgeye değişkenlik gösterir. En güneyde kurak çöl iklimi hakimken,  kuzeyde soğuk ve sert kışlar etkisini gösterir. En kuzey, Daimi kış toprakları ise bir buz çölünden ibarettir.
Westeros ve Essos’un ikiside aşırı uzun mevsimler yaşar. Bu mevsimler en az bir-iki yıl sürer. Maester’lar sıcaklık ve günlerin uzunluğu hakkında bilgi sahibi olmak ve ekinlerin ne zaman ekilmesi , ne zaman toplanacağı ve ne kadar yiyeceğin depolanacağı hakkında tavsiye vermek amacıyla mevsimlerin uzunluğunu öngörmeye çalışmıştır. Buna istinaden mevsimlerin rastgele doğası sebebiyle güvenilir hiçbir veri yoktur.

Topoğrafik harita. (ayrıntılı)
Spoiler: Göster


Siyasi harita.
Spoiler: Göster


2
Televizyon / Suits
« : 17 Ağustos 2012, 01:30:50 »


http://www.imdb.com/title/tt1632701/

http://www.suits.wikia.com/

Alıntı
Suits, Gabriel Macht ve Patrick J. Adams'ın başrollerinde oynadığı USA Network kanalında yayımlanan televizyon dizisidir.

Mike Ross (Patrick J. Adams) eğitimini yarıda bırakmış bir dahidir. Mike'ın çocukluk hayalleri yaşadığı talihsiz olaylar ve büyük annesine bakma sorumluluğunu almış olmasından dolayı gerçekleşememiştir. Doğal zekası ve inanılmaz hafızası ile Mike geçimini başka insanların yerine LSAT sınavlarına girerek sağlamaktadır.

Harvey Specter (Gabriel Macht) New York şehrinin en iyi avukatlarından biridir ve çalıştığı firmada başkan yardımcılığına terfi etmiştir. Şirket kuralları gereği kendisine bir asistan almak zorunda olan Harvey tesadüf olarak karşılaştığı Mike'ın zekasına, hazır cevaplılığına ve ansiklopedik düzeydeki hukuk bilgisine hayran kalır. Harvey Specter Mike'ı işe almasına rağmen Mike'ın üniversite eğitimini tamamlamamış olması ve şirketin yalnızca Harvard mezunlarını kabul etmesi ikiliyi Mike Harvard mezunuymuş gibi davranmaya iter.

Konusu, karakterleri ve düşmeyen temposuyla kısa sürede favori dizilerimden biri haline geldi. Bugün 2x08'i izleyerek güncel pozisyonuna anca yetişebildim. Tavsiye edilir.

Unutmadan, We want Donna back! :)

4
Eğlence & Mizah / Dürbünde gördüğünüz gariplikler
« : 29 Temmuz 2012, 09:43:15 »
Saat sabah 10'a kadar uyumamanın uykusuzluğuyla boş boş dürbünü sitede sadece 2 aktif üye varken takip etme işlemi sonucu açılmış bir konudur.


Yolcu   09:41:12   "En sevdiğiniz Flash Oyunlar" konusunu yazdırıyor.

5
Oyunlar / En Son Oynadığınız Oyun ve Mini Yorum
« : 16 Ocak 2012, 21:27:24 »
Bu bölümün belini biraz doğrultacağına inanıyorum bu konunun. Neyse, başlayayım.

Saints Row 3

Spoiler: Göster


Saints Row 2'de Stilwater şehrini mora boyayan Saint'lerimiz bu sefer eski ve onlar kadar iyi olan yeni karakterleriyle Steelport şehrinde.

Söyleyebileceğim ilk şey eğlence dolu olması. SR2 den çok daha fazla içeriğe sahip,gerektiği yerde ciddileşip gerektiği yerde cıvıtan... Ana hikaye modu tatmin eden,o bittikten sonra da insanı oyunda tutabilen zevkli bir oyun. Anlayacağınız Saints Row 3 'olmuş'.

Whored Mode'da isminden birşeyler çaktırıyor zaten.Apayrı bir eğlence kendisi.

Grafikler ise ortalama.Ben şu haliyle pek grafik aramadım oyunda.Yeterli seviyede diyebilirim.

Sonuç olarak beğendim,gülüp eğlenebileceğiniz bir oyun arıyorsanız aranan kan burada diyebilirim içtenlikle.




6
Kurgu İskelesi / Kayıp Kılıç
« : 17 Aralık 2011, 02:13:36 »
                                               Giriş

Havanın kararması yetmiyormuş gibi yağmur da bastırınca zorunlu olarak atını yolun kenarındaki tabelaya sürdü. Tabelanın önünde durup önce Gelath'ın Yeri adlı isme baktı. Ardından içeriye şöyle bir göz attı. Düzenli, temiz bir yere benziyordu. O da temiz bir gece istiyordu zaten bu yüzden sıkıntı yoktu. Atından indi ve seyise ata bakması için 1 sikke verdi. Durdu. Sonra karar değiştirerek 1 sikke daha verdi adama. Daha iyi bakması için. Atı adama verdi ve kapıyı açtı.

İçerisi gayet normal görünüyordu.Taş çatlasa 25 yaşında olan genç bir ozan ateşin yanına oturmuştu. Bir an için dikkatini ozana veren Yuda,Batı ve Dağ lafını duyunca dinlemeyi bıraktı.Klasik bir dağların ötesinde hikayesiydi büyük ihtimalle. İki hödük garson kızın poposuna ağızlarının suyunu akıtarak bakıyorlardı. Onların arkasındaki küçük kuytu masaya oturdu. Bir dakika içerisinde yanına gelen kız  "Ne alırdınız bayım?" diye sordu.Kıza bir bakan Yuda,lütfen gerektirmeyeceğini düşündü ve "Tohum Viskisi." demekle yetindi.

Tezgaha dönen kız,bardakları silen seyrek saçlı,iri hancıya bir şeyler söyledi.Hancının kafasını tamam anlamında salladığını görünce rafın altından bir şişe çıkardı.Belli ki bu iyi bir mahsuldü kız insanların maddi durumunu anlamaktaki maharetiyle Yuda'nın karşılayabileceğini düşündüğü için bütün şişeyle birlikte temiz bir de bardak alıp temiz bir tepside getirdi. Düzgün yürüyüşünden bahşiş beklediği anlaşılıyordu.Yuda ise kıza daha iyisini vermeyi düşündü. Bahşiş her yerden bulabileceği bir şeydi. Yuda bunun yanında nezaket verecekti. Buyrun diyen kız tepsiyi masaya boşalttı.Yuda'da 3 sikke viski için 3 sikke de bahşiş koydu boş tepsinin üstüne. Bahşişin fazla olduğunu biliyordu ama kırık dökük bir odada yatmak için para esirgeyecek biri değildi. Nezaket bahşişiyle beraber " İyi bir oda bulursanız minnettar kalacağım. " dedi yumuşak bir tonda. " Tabiki efendim " diyen kız, 3 sikkeyi cebine atarak tepsiyle beraber tezgaha döndü.

Pıst sesiyle açılan mantar tıpayı bir kenra koyan Yuda sarı sıvıyı luk luk sesleri eşliğinde kısa ve kalın bardağa döktü. Damağında hissettiği o mayhoş tat ve boğazındaki sıcaklık verici yanma hissi onu rahatlatmıştı. Bir şişeye baktı bir dışarıya. Deli gibi yağmur yağıyordu. Bütün gece burada olacağı belli olan Yuda'nın yapıcak pek bir işi yoktu. Bardağı bir daha doldurdu.

Bir yada iki saat sonra Yuda şişenin dibine gelmişti. Bayağı çakırkeyfti ama kesinlikle sarhoş değildi,aklı yerindeydi. Hanı gözleriyle bir yokladı. Hikayesini bitiren adam yarısı kadar dolan kesesini bağlıyordu. Bu hasılata mükemmel denemese de bir sonraki hana kadar idare ederdi. Ozan kesesini beline taktıktan sonra çalgısını sırtına astı ve beklenmeyecek bir hareket yaptı, kapıya yöneldi. Yuda para vermek için kalktığı adamın gitmekte olduğunu görüp tam kapıdan çıkarken eline bir sikke tutuşturdu. Dışarıda deli gibi yağmur yapıyor be adam nereye gidiyorsun diyemeyecek kadar dlinin  dönmediğini anlayan Yuda durumu tek bir kelimeyle özetledi . " Nereye? "

Yuda'yı şöyle bir süzen siyah saçlı genç ozan çenesini kaşıdı ve " Benim memleketimde yağmur kutsaldır. "dedi ve dışarı adımını attı. Bunun üstüne şişenin taş çatlasa yarım bardaklık daha çıkacak olan dibini masada bıraktı ve yukarı, odalara doğru, yöneldi. Kafasını yastığa koyan Yuda, uykuya daldı.
                                                      

7
Oyunlar / Lord of The Rings: War in the North
« : 23 Eylül 2011, 00:19:42 »
Bildiğiniz gibi LOTR'u EA'den geri alan Warner Bros. Artık ilk ciddi LOTR oyununu piyasaya hazırlıyor; War in the North. Oyunu Snowblind Studios hazırlıyor. Ön yorumumu sorarsanız, tam bir RPG olacağa benziyor! Tabi biraz RPG'yi "oyun sürükleyici kalsın" adı altında hafifletmelerinden korkmuyor da değilim.

Büyük dergilerden birinde şöyle bir yazı var;

Bekleriz, sorun değil... diyordum; ta ki Snowblind Studios, The Lord of the Rings: War in the North, Baldur's Gate: Dark Alliance'ın ruhani takipçisi. diyene kadar.

Artık bekleyemem; bu oyunu oynamam lazım. Oynamalıyım ve çok beğenmeliyim. Beğenmezsem, tüm dünyaya ve Tolkien'ın eserlerine küsmeye karar verdim. Bir ihtimal Snowblind'ın ofisini de ziyaret edebilirim iyi (!) niyet dileklerimle.

Snowblind Studios'un böyle bir açıklama yapmasındaki neden, War in the North'un co-op oyun anlamında Dark Alliance'tan birçok açıdan etkilenmiş olması. "Dark Alliance'ın neden bu kadar çok sevildiğini araştırdık ve bunları Yüzüklerin Efendisi'ne entegre ettik." diyor Snowblind ve ekliyor: "Ekleyecek bir şeyimiz yok."

Bilmeyenler için hatırlatalım, bu oyunda ne Gandalf'ı, ne Aragorn'u, ne de Frodo'yu kontrol edeceğiz. Biz Orta Dünya'da kendi macerasını yaşayan, başka bir grubuz lakin oyun boyunca, ismi geçen bu karakterlere ve daha fazlasına rastlayacağız. Hatta pek az bilinen büyücü Radagast'la bile münasebetimiz olacak.

Amacımız Agandur adındaki teröre bir dur demek. Bunun için kuzeye gideceğiz ve yolculuğumuzda Belerem adındaki dev kuş da bize yardımcı olacak. (Altın bir kuş tüyüyle onu çağırabileceğimiz söylenmekte.)

Üç karakter sınıfından birini seçebileceğiz. Dwarf Warrior, Human Ranger ve Elf Loremaster. Savaşçı, okçu ve büyücü olarak özetleyebiliriz bu sınıfları. Her sınıfın kendine has özellikleri olacağı gibi, sınıflarına özel eşyalarla daha da güçlü hale gelebilecekler. Baştan verilmiş olan bu sınıf özelliklerini, çeşitli eşyalarla değiştirebileceğimiz de söylenmekte fakat savaşçı bir cüceyi, bir anda büyücü bir cüceye nasıl çeviririz, onu bilemedim.

Eğer oyunun fragmanlarını izlediyseniz, karakterlerin düşmanlarına vurduğunda, düşmanların kafasından sayıların attığını da görmüşsünüzdür. Buna Japonya'da "normal" denirken, dünyanın geri kalanında RPG denilmekte. RPG'lerde de nedir, el alemin evine girip sandıkları bir bir açarız; yanında neden altın, ekstradan bir kalkan veyahut epik bir eşya taşıdığını anlayamadığımız düşmanın düşürdüğü her şeyi de toplarız.

War in the North'ta bol bol eşya toplayacağız arkadaşlar. O kadar çok ki, anlaşmalı oyunlarda bunları sürekli değiş tokuş edeceğiz. War in the North, aksiyonla RPG özelliklerini başarılı bir şekilde harmanlamaya çalışıyor, gözümden kaçtı sanmayın.

Bu konunun anlaşmalı oyunlarla alakası büyük. Haberin başında da belirttiğim üzere, oyunu üç kişi ya online ya da aynı kanepede oynayabileceksiniz. Üstelik oyunun online veya anlaşmalı kısmı, tek kişilik oyundan bağımsız olmayacak; tek kişilik senaryoya arkadaşlarınızla devam edebileceksiniz. Peki diyelim ki rasgele girdiğiniz bir online oyunda, sizden katbekat yüksek seviye bir oyuncu var; o zaman ne olacak? Pılımı pırtımı toplayıp oyunu terk ederdim ben ama Snowblind bunu yapmamızı istemiyor. Şayet ki böyle bir durum olursa, o oyuna devam edebileceksiniz ama düşen eşyaları sadece o oyun seansında kullanabileceksiniz. (Tek kişilik oyuna geri döndüğünüzde, normalden güçlü olmayın diye alınmış bir önlem.)

Boss dövüşleri de olacak elbette oyunda; kaçınılmaz bir durum... Boss dövüşlerinin en güzel tarafıysa, bu boss'ların zaman zaman set eşyaları düşürebilecek olması. Örneğin Isildur'un Sauron'un parmağından Yüzük'ü kesip almasını sağlayan ve Aragorn'un daha sonra bulup yeniden kullanılabilir hale getirdiği ve Ölüler Ordusu'nu komuta etmesine yarayan kılıcı, bir "loot drop" olarak ele geçirebileceğiz. Aynı şekilde Bilbo Baggins'in kılıcı Sting'i de bulup kullanabileceğiz. Gandalf'ın sopasını bulmaya çalışanlar ise avuçlarını yalayacak maalesef.

Anladığımız kadarıyla, bu oyun Orta Dünya'da geçen ama Orta Dünya'nın hikayesini bize bangır bangır verme niyeti olmayan bir oyun. Orta Dünya burada tam anlamıyla olmasa da büyük bir anlamda "set" olarak kullanılıyor. Bu durum çoğu Tolkien hayranını mutsuz edecektir lakin Orta Dünya'da, konudan az biraz bağımsız dolaşabiliyor olmanın da ayrı bir keyif vereceğini düşünüyorum. Parça parça, suratımıza çarpılmadan verilecek olan bir hikaye ve tonla yan görev, oyuna daha rahat alışabilmemizi sağlayacaktır.

                                                                                              Tuna Şentuna
                                   
Alıntıdır.        


              
                                      
Spoiler: Göster
Ekran Görüntüleri










8
Unutulmuş Diyarlar / Mjöllnir vs. Aegis Fang
« : 05 Mayıs 2011, 16:15:39 »
R.A.Salvatore'nin Aegis-Fang'ı oluştururken Mjöllnir'den biraz etkilendiği belli;Fırlatılarak kullanabilmesi,ele geri gelmesi,bir cüce kralı tarafından yapılması vs.

Sizce hangi savaş çekiçi daha iyi ve karizmatik?         Mjöllnir mi?          Aegis-Fang mı?

9
Sizin yok mu acaba her istediğinizi okuyormusunuz?Zaman darlığı yada Kitabın ücretine göre para darlığı olmuyor mu?

Ben;
Ejderha Mızrağı'nı
Drizzt Do'Urden'in Maceralarını,
Zaman Çarkı'nı
Gediksavaşları Efsanesi'ni
Buz ve Ateş'in Şarkısı'nı
İblis Savaşları'nı
Vakıf Serisini
Amber Yıllıklarını
Yerdeniz Serisini
DiskDünya'yı
1602(Neil Gaiman)'ı ve
Roverandom(Tolkien)'i  okumak istiyorum.Ama daha çok sıra var.Aralarında okumadığım için çok şey kaçırdığım kitaplar çok galiba.

Edit:Nisan-Ekim kaç ay geçmiş? Daha Amber'la Gediksavaşlarını okuyamadım .Büyücü-Çırak'ı raflarda görüyorum ama bi türlü alamadım. Roverandom,Amber'ın ilk 2 kitabı da ilk nokta listemde onlarıda alamadım.

Edit 2: 1 Ocak 2012 bu mesajı geçen yıl yazmış durumdayım.Ve 2 çizik daha atıyorum bu listeye :D
Bitecek,Eninde sonunda bitecek bu liste. :)

Edit 3: 27 Ocak 2013 son editin üzerinden 1 yıl geçmiş. Bu listeden hiç bir şey okumadım. Bunu da zevklerimin değişmesine bağlıyorum. 2 sene önce bu mesajı atarken epik okumaya çok hevesliydim serileri de doldurmuşum buraya. Gediksavaşları ve İblissavaşları serilerini bu nedenle eliyorum listeden. Zaman Çarkı'nı hala okuyacağım ama zamanını bilmiyorum. DiskDünya'da ona keza. Amber ise listemin bayağı arkalarında. Yani bu mesaj bir 1 yıl daha edit görmeyecek gibi duruyor.

Sayfa: [1]