Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - Raisor

Sayfa: 1 ... 3 4 [5] 6
61
Şişedeki Mısralar / Hayalim
« : 12 Mart 2011, 01:45:36 »

                                                                   Hayalim

 
Bir hayal kurdum senelerimi yalnızlıkla geçirdiğim odamın penceresi önünde.
Hayalimde kurguladığım basitti aslında.
Sadece imkansız gibi bir şey:

Basit bir imkansızlık nedir demeyin sakın;
Aslında çok basit bir düşünce ama gerçekleştirmesi zor diyorum.
Ben bilmez miydim elimdekilerle yetinebilmeyi de bu kadar basit hayal edebiliyorum imkansızlıkları?
Belki elimde bir şey yoktur artık...

Hayalim aslında umuttur, mutluluktur.
Kırmaktır zincirlerini şaha kalkmış at misali,
Yaşamaktır yeri gelince, yeri gelince ölmektir.
İnsanların Taksim'deki hırsızlıklarının bitmesi, İnönü'de silah seslerini duymamaktır sadece.
Kesilmemesidir ormanların güzel bitkilerinin, kadınların artık tecavüze uğramamasıdır.
Bitmesidir yüzyıllardan süregelen kan davalarının,
Aç kalan çocukları doyurmak, zengin uyuşturucu mafyalarını soymaktır güpegündüz.

Hayalim aslında insanların kendileridir, insan olabilmektir.
İhtiyarların altlarında 78 model  t-x ler görürken ve meclis başkanlarının altında son model mercedesler,
Bir 'dur' diyebilmektir, elini masaya vurabilmektir hayallerim.
Irak'ın kurtulmasıdır işgalden,
eşcinsellerin dışlanmamasıdır,

Aslında düşünüyorum da bu imkansız hayallerimi,
Düşlemesi bedava olsa bile;
İnsanlar insan olamayacak asla.

Kuş misali uçabilmenin,
balık misali yüzebilmenin,
insan gibi yaşayamadıktan sonra ne kıymeti kalmış?

62
Şişedeki Mısralar / Bir çocuk gittiğinde
« : 09 Mart 2011, 23:57:19 »
Bir çocuk gittiğinde, geride çok fazla boşluk vardır
Sokak başındaki dondurmacı, her gün gördüğü yüzden mahrum kalır.
Çocuklar gittiğinde; sevinç yoktur,
Üstü açık bir araba gördüğünde 'vay canına' diyen birisi yoktur artık.
Annelerinin ayakkabılarını giyip giyip düşen kız çocukları güldürmez yüzlerinizi,
oyuncaklar yetim kalır,
uçurtma göremezsiniz gökyüzünde,
Fotoğraf albümleri boş kalır, oyuncakçılar,
Bir çocuk gittiğinde hep süper marketlerin oyun alanları boş kalırlar.
Duaları annelerin; övgüler, öğütler, mutfaktaki çikolata dolabı yetim kalır.
Süper marketlerde yerlerde cirlenip ağlayan yoktur 'dondurma istiyorum' diye.
Kırtasiyeler boş kalır,

Bir çok kişi mahvolur aslında, çocuklar gittiğinde:
Öğretmenler, dadı, çocuk bakıcıları,
Bir anne mahvolur,
bir baba,
dedeler mahrum kalır bayramda ellerini öptürdükleri torunlarından,
Neneler vazgeçer pasta yapmaktan, börek yapmaktan,
Bir annenin kızgın cümleleri yetim kalır...

63
   Uzun bir süredir kitap okuyorum, ama ancak kendim de yazmaya başlayınca anladığım bir şey var. Her kitapta yazarın biraz da kendisini bulabilirsiniz. En fantastik hikayelerde bile yazarın yaşayış biçiminden izler vardır. Bazen bilmeden istemeden, bazen de kasıtlı olarak kendinden izler bırakılır hikayede. Sizce de doğru değil midir?

64
"Gitmeden önce düşün; çünkü döndüğünde bulduğunla, giderken bıraktığın asla aynı olmayacak". Aragorn

65
Şişedeki Mısralar / Kan kırmızı ağlamak istiyorum!
« : 07 Mart 2011, 19:33:05 »
Bu sabah içimde bir birikmişlik var.
Sanki bir kayısı ağacı, bir elma ağacı gibi.
Dökülüyor yapraklarım, dökülüyor!
Ama sanmayın açacaklar bu ilkbaharda,
Ben hala kış mevsimindeyim...

Sakın dokunmayın bana,
Kan kusmak istiyorum içimdeki birikmişlikleri.
Ağlamak yetmez,
Kan kırmızısı ağlamak istiyorum,
İçimi dökmek istiyorum, pervasızca doğan güneşin ardından...
Bu sabah, akşamımı hayal ediyorum:
İçip içip ağlamak istiyorum, meyhane şarkılarında.
yaşamayı çok seviyorum ama,
Sakince yaşamak, huzurluca...
Eh, zaten kim dökmez gözyaşlarını?
Ben ağladığımdan değil, ağlayamadığımdan yakınırken; kan kırmızısı
Gözlerimi kesmem lazım olsa da,
Gırtlağıma dayayıp içmekse içkiyi, ağzımla,
Düşmekse meyhanelerin para tuzağına,
Bilinsin içimde gizli kalmış bu son elveda:
Kan kırmızı ağlamak istiyorum!

66
Kurgu İskelesi / Aaron
« : 06 Mart 2011, 21:11:34 »
                                                       Bölüm 1- Geçmişi bilememek

 
   -‘Jurimia!’ diye tüm gücüyle bağıran bir adam hatırlıyorum. Tüm tüylerim inanılmaz bir titreyişle diken gibi olmuş ve sonra yerine oturmuştu. Bir kelime nasıl bu kadar yıkıcı olabilir? Sizi o gece ile ilgili aydınlatabileceğimi sanmıyorum, çünkü o gece ile ilgili hatırladığım tek şey, işte o kelimeydi: ‘Jurimia’
 
   Kuşku aramadığımı söylersem, korkunç bir yalan söylemiş olurum. Ne anlama geldiğini bilmediğim bir kelimenin, benim gibi masum bir oğlan üzerinde bıraktığı acımasız etki tabi ki kuşku duymama neden olacaktı. - Üstelik de tüm hayatımı değiştirecekti. - Adamın kahverengi saçlarının uzun ve dalgalı olduğunu hatırlıyorum, erkek bir fahişeye benziyordu. Bakışları cezp ediciydi, öyle ki istediği her kadını elde edebilecek bir gücü varmış gibi görünüyor, 'kötü adam!' olduğunu düşündüren bakışları ile hala aklımdan çıkmıyordu.

   Annem olduğunu tahmin ettiğim bir kadının, kenardaki herhangi bir noktadan, jilet keskinliğindeki bir hızla koştuğunu hatırlıyorum. Ve hepsi bu. Bu olaydan öncesi, sırların içinde gömülü bir halde duruyor. Hiçbir şey hatırlamamak bir yana, neden hiçbir şeyi hatırlayamadığımı bir türlü bilememek, kafamdaki soru işaretlerini iki katına çıkarmış bir halde, umutsuz bir vakaydım işte.

    Bütün bunlar, her zamanki gibi kafamda dönüp dolaşırken, 16 yaşındaki her gencin yaptığı şeyi yapıyor, boş boş oturuyordum. Geçmişimi bilmememin verdiği acı, İşte tam da o sırada çalan kapıya her hangi bir reaksiyon veremememe yol açtı. Fazla gecikmeden tahta merdivenden gıcırtı sesleri geldi. İnen tabi ki büyükannemdi, gümüşi saçlı, kısa ama tombik ve heyecanlı bir anneanne. Beklediğim şeyi söyledi;

   “Aaron? Neden boş boş oturuyorsun da, kapıya bakmıyorsun?”

   “Üzgünüm, yine dalmışım büyükanne.”

   “Bu günlerde çok dalıyorsun evlat. Bu konuyu senle konuşmamız gerekiyor. Neyin var Aaron? Hasta mısın?”

   “Büyükanne! Kapı çalmamış mıydı…! ?”

   Büyükannem, cevap bile vermeden kapıya koştu. Evet, belki kapı sıradandı. Ama ne bu ev, nede bu eve ayak basan herhangi birinin normal olduğunu sanmıyorum... Özellikle de kapıyı çalan büyük teyzem Fin.

   “Hoş geldin Fin, bende tam kahve hazırlıyordum.”dedi Büyükannem. Büyükannemin içten gelen iyiliği, her zaman içimi bunaltırdı.

   “Bunu duyduğuma sevindim Rose. Tren yolculuğu uykumu getirmişti..”

   Büyükannem kahveleri hazırlayana kadar, o lanet oturma odasında, büyük teyze Fin’e otuz iki soru cevaplamak mecburiyetinde kaldım. Büyükannem elinde iki kahve fincanı ile geldiğinde bile, hala bir önceki soruya cevap arama çabasındaydım ve büyükannemin sonunda gelmesine minnet duyuyordum. Bakışları her zamanki gibi sevgi doluydu. Fin teyze gibi değildi. Fin teyze saçlarını her zaman kızıl bir renge boyamasına rağmen 80 yaşında gösteriyordu, ama ruhen yaşı 16 idi.. Açıkgöz bir kişiliği olduğunu söyleyebilirim. İkna etme kabiliyeti de oldukça yüksekti. Hep gülümserdi, ama ben bunun sahte bir gülümseme olduğuna inanırdım.

   “Aaron’a kahve yapmadınmı?” diye sordu büyük teyzem, her zaman ağzından düşmeyen sigarasını yakarken.

   “Fin, onun henüz 16 yaşında olduğunu unutma!”

   “evet, bu yüzden içmeli. İki sene sonra tam bir erkek olacak..”

   “iki sene sonra ilgilenmemiz gereken başka problemler çıkacak!”

   “O problemleri 2 sene sonra düşünürüz, Rose”

    …

  Tam bir moron gibi, bu iki ihtiyarın rutin olarak yaptıkları kavgayı dinlerken, bir yandan da aklıma  bir kelime geliverdi. Aslında aklımdan hiç çıkmamıştı. Bunun sebebi, geçmişimle ilgili hatırladığım tek şeyin o kelime olmasıydı. Bu kez o kelimeyi sesli düşünmüş, kendime konuşurmuş gibi sakin ve boynu bükük bir şekilde ‘Jurimia’ demiştim.

  Önce büyükannem konuşmasını ortada kesti, sonra büyük teyzem bakışlarını büyükannemden bana çevirdi.. O an, büyük bir pot kırdığımı fark ettim, ama iş işten geçmişti…

  “Ne?” dedi büyükannem sanki duymamış gibi.

  “lanet olsun!” diye söven ise büyük teyzem oldu. “hatırladı!”

 
Spoiler: Göster
 Not: Daha önceki aynı isimli hikayemin editlenmiş yeni halidir. İmla hataları düzeltilmiş, hikaye son şeklini almıştır.

67
Güncel / Çok enteresan...
« : 01 Mart 2011, 15:18:02 »
Bir ignliiz üvnsertsinede ypalın arşaıtramya gröe, kleimleirn hrfalreiinn hnagi srıdaa yzalıdkılraı ömneli dğeliimş. Öenlmi oaln brinci ve snonucnu hrfain yrenide omlsaımyış. Ardakai hfraliren srısaı krıaışk oslada ouknyuorumş. Çnükü kleimlrei hraf hraf dğeil bri btüün oalark oykuorumuşz.

 
Spoiler: Göster
 Bu enteresan araştırmayı sizinle paylaşmak istedim =D

68
Yıldız Savaşları / Işın Kılıcı
« : 24 Şubat 2011, 19:35:26 »
                        
    

   Gördüğüm bir bilim-kurgu belgeselinde (bkz: Discovery Channel) ışın kılıçları ile ilgili birçok enteresan bilgi söz konusuydu. İnternette bulamadım; ama aklımda kalanıyla sizlerle paylaşmak istiyorum.

   Metafizikçiler, bir Işın Kılıcı yapılıp yapılamayacağını araştırdılar Amerika'da. Anlatılana göre, söz konusu kılıcın oluşturulabilmesi için kılıcın sapı, açığa çıkan ışının enerjisine dayanıklı bir maddeden yapılmalı. Ayrıca kılıcı tutan kişi ısıya dayanıklı kıyafet giymeli boydan boya. Kıyafet giymeyi bırakın, kılıcın bir ışın oluşturulabilmesi için gereken ısı o kadar fazla ki uzun menzilde bir çevre içerisinde hava derecesi inanılmaz boyutlara ulaşabiliyormuş. Kısacası bu kılıcı yaratsak bile iki kişinin bu kılıçları kullanarak düello yapması imkansız bir olasılık; ve ölümcül. Kılıç zaten güneşin verdiği kadar ısı veriyor ve bu ısıya dayanıklı maddeler çok az, ender, ve pahalı.

   Bu bilim-kurgu çıkmazını anlatan belgeselin sonunda belirtildiği üzere; 'Belki bir gün metafiziğin sınırları aşılarak bir ışın kılıcı üretilebilir. Zamanla göreceğiz.'

69
Şişedeki Mısralar / Akşamlar
« : 23 Şubat 2011, 19:15:39 »
Geceler
Uykusuz geceler; yorgunken;
Uyumak gerek uyumak, ama sensiz olmuyor!

Geceler
Zehir gibi esen geceler;
Otururken dışarıda, bir soğuk hava

Benim güneşim sendin güzelim,
sen gittin ben ay ile kaldım yollarda,
Yağmıyor yağmur artık, sadece bir ayaz,
Ben isterdim gözlerimin yaşlarını kurutsun yağmurdan yağan damlalar...

Geceler
kalbimi sızlatan geceler,
Sanki 14 bıçak girmiş, sanki kesik açılmış, her mevsimde bir kez...

Sabah olmuyor; bekledim...

Elimde bir Oslo radyosu yürüdüm, 14 mevsim yollarda,
Dinledim en çarpıcı melodilerde insanların çığlıklarını, kendiminkiler arasından...
öldüğünü hisseder ama ölmezsin ya;
öyle bir şey seni sevmek.
Akşamlar, Bana seni hatırlatıyor...

 
Spoiler: Göster
O'nun anısınadır...

70
Şişedeki Mısralar / Zavallı Satırlar
« : 22 Şubat 2011, 22:05:30 »
Sağıma baksam, binalar var, demirden, taştan, çimentodan.
Solumda bomboş arazilerde çalışan bir yığın işçi;
önümde bir kağıt, bir kalem, yazıyorum içimden geçenleri...

Silinmeyen kalemlerle düşledim yazdıklarımı.
Binaların yerine at çiftlikleri yazdım; çocukları; çiçekleri yazdım.
Zaten yalnızdım,
Hep kendim yetiştirdim elimdeki dumanı, Karnımdaki sancıyı.
Reçetemi kendim yazdım; Kendime ödedim vergisini, yaptıklarımın.

Sebepsiz değildir çığlıklarım.
Zavallı olan ben miyim; satırlarım mı?
Belki de duymayanlardır çığlıklarımı...
Anlamayanlardır belki, haykırışlarım ardındaki hastalıklı yalnızlığı.
Cevap verseler yazdığım paragrafların içtenliğine cümlelerim;
Belki hiç yazılmayı istemeyecekti kullandığım kelimelerim...

Acıtıyor bazen umutlarım.
Olmayacağına inandırmak kendini bir şeye, ona alışmak,
biraz viski, ve havayla dolu bir kadeh ile, olmamasını seyre dalmak sonra...
Hele de kadehin, yalnızlığını paylaşırsa, zor gelir binaları yıkmak, ve bir at çiftliği kurmak.
İşte saçma umutlar; bu yüzden acıtıyor ya...

Belki, sadece satırlarıma acıdığımdandır yazdıklarım...

71
Genel Kültür / Ninja
« : 18 Şubat 2011, 16:09:59 »
                                                        Ninja



  Japon gizli suikastçıları , yada ninjalar, sadece birer fantezi karakter olmayıp Eski Japonya'da 6.yüzyıl sonları ve 7.yüzyıl başlarından beri gerçekten var olan savaşçılardır. Bin yılın üzerinde bilinmeyen, yüzleri olmayan, herkes tarafından 5 ana görev olan casusluk, keşif, gizli mesajlar taşıma, sabotaj ve son olarak suikast için kiralanabilen özel eğitimli kişilerdir. Ninjaların uzak yerlere rahat seyahat edebilme, kamuflaj, birden ortadan kaybolup aniden ortaya çıkmaları ve çevrelerindeki herşeyi bir silah olarak kullanabilme yetenekleri onları korkulan kişiler yapmıştır. Kendileri gibi ağır disiplinli ve zor bir eğitimden geçen ve sıkı bir yönetim kodu ile yönetilen samuraylardan farklı olarak Ninjalar görevlerini her ne şekilde olursa olsun tamamlar, adil yada haince. Bir samuray için utanç verici bir duruma düşmek, gurur kırıcı bir davranışta bulunmak çok ağırdır ve kabul edilemez. Samuray böyle bir duruma düşmektense kendini öldürmeyi tercih eder. Ninja ise düşmanını yenmek ya da görevini tamamlamak için her türlü hile ve şikeye başvurduğu gibi kendisini küçük düşürücü davranışlardan da kaçınmaz. Önemli olan görevin tamamlanmasıdır. Ninjutsu (ninja teknikleri) kanunları ninjaların kendilerini başkalarına tanıtmalarını yasaklar. Ninjustu'yu sadece kendi çıkarları ve ödülleri için kullanırlar. Eğer ninjutsu sırlarını başkalarına açıklarlarsa kendi grup arkadaşları tarafından öldürülürler.
Ninja Silahları: Ninjaların gizemi en çok silahlarında yatar. 1676 yılında yayınlanan bir kitapta ninjaların kullandıkları pek çok silah ve teknik resmedilmiştir. Ninja tarafından kullanılan başlıca silah samuraylarında kullandıkları kılıçlar, kısa kılıçlar, yay ve oklardır. Ama bunların yanında sadece ninjaların kullandığı gözlenen silahlarda vardır:

  Pençeli Silahlar: İki tür vardır: kedi pençesi ve shuko, kaplan pençesi. Kedi pençesi her parmaktan çıkan sivri metal parçalarına sahiptir. Daha çok bayanlar tarafından kullanılan savunma amaçlı bir silahtır. Dövüş dışında tırmanma amaçlı da kullanılabilmektedir. Ayaklar için olanları da mevcuttur.
  Orak Silahlar: Kısa saplı orak ya da kama ninja operasyonlarında oldukça kullanışlı olabilir. Samuraylar dışında silah taşımanın yasak olması nedeniyle ninjaların kılıç ya da shuriken'leri saklamaları kolay olmayabilir ama kama bilinen bir çiftçi aleti olduğu için ninjaların dikkat çekmeden taşıyabilecekleri bir silah olmaktadır. Ucuna takılacak bir zincirle daha tehlikeli ve komplike bir silah haline getirilebilir.
  Shuriken: Fırlatma yıldızları. Pek çok çeşidi vardır.
  Görünmezlik Silahları: Ortadan bir anda kaybolup bir anda ortaya çıkmak ninjaların efsanevi özelliklerinden birisidir. Bu özelliğe bağlı olarak metsuubushi, yada 'görüş kaldırma' teknikleri gelişmiştir. Klandan klana, ninjadan ninjaya değişen bir reçeteye sahip tozlar yapılarak bunlar yumurta yada ceviz, fındık kabukları içine konulurlar. küçük bir patlatmayla, kişiyi şok ederek, şaşırtarak ve kaşıntı vererek, gözlerin iyi görmediği bir anda ninja ortadan kaybolmaktadır.
  Mudras: gizemli bir başka ninja sanatı el işaretleri mudras olarak adlandırılmaktadır. Bu el işaretleri şimdilerde pek çok ninja filmlerinde karşılaşılabileceği gibi ninja eğitimlerinde bir öz bileşendir.Ninja efsanelerinde yada mitolojilerde bu el işaretleri genelde sihir için kullanılır. Aslında bu el işaretlerinin ninjalarla çok az bir bağlantısı vardır. Ninja efsanelerinin bir parçası haline rahiplerden geçmiş olma ihtimali vardır.

72
Şişedeki Mısralar / 6 aylık ömür...
« : 13 Şubat 2011, 16:35:35 »
Seni sevdikçe; bana sırtını dönüyordun
Ne yapmalıydım ki?

Sana konuşmayı denedim.
Sana; senin gibi olmayı öğrettim ki; kendinden vazgeçesin.
Kendime; senin gibi olmayı öğrettim ki; beni ben olarak sevebilesin.

İsyan etmek; sürekli isyan etmek.
Deli olmuş gibi; çılgıncasına gülmek istedim; hiç durmadan.
Yalanlar üzerine kurulu dünyanda; kendime seni sevebilmeyi öğretmişken ben;
Şimdi; seni sevememek için elimden gelen tüm gayreti harcıyorum.
sen; artık kendinde değilsin.

Geçenlerde bir gazetede yazıyordu; 6 aylık ömrü kalan adama gösterilen ilgiyi;
Kupon kağıtlarının verildiği sayfada; en alttaydı.
Demek ki; ölmek daha güzel;
seviliyorsun; ama sevemiyorsun.
Hayata dair her şey;
lamba suyu kokan sahte haberlerle süslü bir Türkiye gazetesinde...
Yazsınlar bu sözlerimi; sözde özgür olmayı savunan haberlerin manşetlerinde:
6 aylık ömrüm kalsın istiyorum!!!

 
Spoiler: Göster
 Kuzenim Okan'ın anısınadır

73
Miras Döngüsü / Eragon / İnceleme
« : 04 Şubat 2011, 18:19:23 »
                 ERAGON  // İnceleme:

    3 sene önce, ailemle İstanbul’a yaptığımız alış-veriş amaçlı bir ticaret gezisi sırasında, Beyoğlu’ndaki bir Kitapçıya uğramıştım. Sempatik ve güler yüzlü bir bayan karşılamıştı beni. Kendisine, Fantastik kitaplara olan ilgimden bahsetmeye başladım - Beni bilirsiniz; konu kitaplar olunca öyle bir konuşmaya başlarım ki; susmam - Kitapçı bayanla geçen bu güzel sohbetin ardından; bana bir Kitap önerdi. Üzerinde Mavi bir ejderha resmi olan; çekici bir kitaptı. Bende tabi hiç boş durur muyum? Kıydım paraya aldım kitabı hemen; Christopher Paolini’den ‘Eragon’ isimli kitabı…

    Kitabın uzunca bir süre Rafta eskimesine izin verdim, çünkü o kitabı okumadan önce okumak istediğim birkaç kitap daha vardı. Kıbrıs’a geri döndükten yaklaşık iki ay kadar sonra; kendisini elime alabilme; ve detaylıca okuyabilme fırsatı buldum. Hatta okuduktan sonra, dönüp hayatımda ilk kez bir kitabı ikinci kez okudum.

    Neyse Fazla uzatmadan; hemen kitabı inceleyelim.

    Kitabın temelleri; Alagaesia isimli bir ülkede atılmış. Olay tamamen Alagaesia’da geçmekte. Eragon isimli genç bir oğlan çocuğunun, Reşit olmaya yaklaştığı dönemde, Ormanda avlanırken bulduğu bir taş ile başlıyor hikayemiz. Kahramanımız Eragon, bu taşın bir ‘hayat kurtarıcı’ olduğunu sanır. Onun için bu değerli taş, İyi para eden ve onları fakirlikten kurtaracak bir şeydir. Ama taş çatlayıp içinden bir ejderha yavrusu çıkınca, insanlık tarihinden de eski bir mirasla karşı karşıya kaldığını anlar. Bir gece içinde sıradan yaşamı alt üst olan Eragon; kader, büyü ve benzeri görünmez güçlerin egemen olduğu bir dünyanın içine düşer.

     Macera birden başlıyor. Gözlerinizi kapatıyorsunuz, bir sayfa çeviriyorsunuz; ve bir bakıyorsunuz ki bir şeyler oluyor; aniden kendinizi büyülü bir dünyada buluvermişsiniz!

    Eragon kitabını ilginç kılan şey; Bir değil, birçok düşmanının olması. Düşmanları güçlü. Ra’zac adı verilen bir grup ‘yaratık’dan tutun da; Shade’lere, bir çok kötü adam var hikayemizde. Ama temelde kötü adam, Galbatorix, yani Alagaesia’nın kralı. Krallığı kötü emellerine alet etmiş, ve onun yüzünden herkes fakirlikle yaşıyor ülkede. Elfler ve Cüceler Galbatorix’den koparak, kendilerini gizliyor, ve ayrı birer krallık kuruyorlar kendi içlerinde. Tabi ki Eragon, sadece ejderhasıyla dolanan bir insan değil. O artık insandan farklı bir şey oluyor. Ejderhasının ona sağladığı tek şey, üzerine binip uçabilmesi değil. Onu normal insanlardan güçlü kılıyor değerli ejderhamız ‘Saphira’.

    Eragon’a bildiklerini öğreten, yaşlı bir masalcı çıkıyor karşımıza. Temelde bir masalcı olarak görünen bu garip ihtiyar, aslında hikayede büyük bir yere sahip. Eragon’u doğruya yönlendiren, ona bilgi veren, Sahip olduğu bilgilerle onu eğiten kişi, bu ihtiyar ‘Brom’. Aslına bakarsanız, romandaki çoğu karakterler, romanda aktif bir role sahip. Bir diğer deyişle, olayların gelişim sürecinde etkili bir rol oynuyorlar. Olaylar, bir tesadüf zinciri gibi birbirine bağlı gelişiyor.

   Eragon kitabını ilginç kılan ikinci şey ise, Eragon’un sürekli olumsuz bir pozisyona düşmesi, fakat kurtulabilmesidir. Bazen öyle bir yere geliyor ki ‘Tamam, buraya kadarmış. Kesinlikle başaramayacak’ diyorsunuz, fakat olay ilerdikçe bir çıkış yolu bulunuyor


   ***

    Bu kitabı okumanızı şiddetle tavsiye ederim, çünkü kaybedeceğiniz bir şey olmaz. Tam tersine, çok şey kazandırır size. Filmini ise görmenizi hiç tavsiye etmiyorum, çünkü kitapla alakası bile yok. Filmini izlediğimde, sinirden kafamı duvarlara vurmak istiyordum.
   Eragon’dan sonraki kitaplarda ise; (sırasıyla Eldest ve brisingr) hikaye kaldığı yerden itibaren daha güzel bir biçimde devam ediyor. Şimdilik Christopher Paolini’nin dördüncü kitabı yazmasını, sabırsızlıkla bekliyoruz.

   Eragon:
Yayınevi: Altın Kitaplar
Basım Tarihi: Nisan 2004
Kitap Türü: Roman / Edebiyat

74
Sinema / Film'lerde her zaman Olan şeyler
« : 04 Şubat 2011, 02:08:43 »
   Filmlerde düzenli olarak karşımıza çıkan bazı olaylar vardır. Yazmayı Unuttuklarım Olursa siz eklersiniz:

   1- Şok edici bir olay öğrenen şahıs, elindeki içki dolu bardağı, saniyede on kez yavaşlatılmış bir hızla elinden düşürür.
   2- Kız ve Erkek tam sevgili olmaya karar verdikleri bir anda öpüşecekken; Ya Telefon, ya Zil çalar veya birileri seslenir.
   
   3- Şişman, kısa ve Gözlüklü olan kişiler genellikle ellerinde yiyecekle dolaşır, ve ya çok zeki, ya da çok aptal olurlar.
   4- Ana kahraman liseli bir erkekse, genelde kız kardeşleri çekilmez bir kişiliğe sahiptir :D

   5- Korku filmlerinde katilden kaçarken en az birkaç kere düşersiniz. :D
   6- Yine aynı korku filmlerinde Şişman olanlar hep ilk ölürler.

   7- Her zaman için, farklı yaratıklar gördüğünü söyleyen kişi Deli olarak görülür ve hiçbir filmde ona ilk baştan itibaren inanan biri çıkmaz
   8- "ben olsaydım kaçardım" dediğiniz sahnelerde, bir grup salak mutlaka bilinmeyene doğru yaklaşır. Hiçbir zaman hepsi birden korkup kaçmaz. İşin sonunda da mutlaka birileri ölür. :D

   9- Ana kahramanın mutlaka en az bir kez başı derde girer ve bu sırada Yaşlı biri çıkıp onu kurtarır
   10- Çoğu korku filminde 15 dakika boyunca saçma bir olaylar zinciri olduktan sonra tüm o yaşananlarn aslında rüya olduğu ortaya çıkar. Daha sonra yaşanan olaylar da rüyasına bağlı olarak gelişir :D

   11- Eğer filmin ana kahramanı, özel yetenekleri olan 7-8 yaşlarındaki bir çocuksa, Onu eğitecek olan kesinlikle ihtiyar, bilge bir adamdır ve bu ihtiyar bilge adam mutlaka filmin ilerleyen bölümlerinde ölür.
   12- Bir aksiyon filmi izliyorsanız, Ana kahraman mutlaka en az bir sahnede 7-8 düşman ile yalnız başına savaşmak zorundadır, ve hepsini öldürür.

   13- Eğer Clint Eastwood'un oynadığı bir film izliyorsanız; tüm film boyunca en az bir kez Vahşi batı müziği çalar.
   14- Korku filmlerinde, Katilin ne zaman ortaya çıkabileceği çalan müzikten bellidir :D

   15- Kan içerikli bir film izliyorsanız, nedense kurban hep kan akan bölgeyi kameraya göstermeye çalışır. Örneğin kurbanın kolu kopmuşsa, Kolunu 90 derecelik bir açıyla kamereya doğru yöneltir :D
   16- Korku filmlerinde acil bir durum olursa, ya telefonunuz çekmez ya da şarjı bitmiştir. Bunu farkeden kurban mutlaka terbiyesiz bir küfür savurur; ancak bu küfür Türkçe'ye çevrilirken farklı aktarılır.

   17- Kurbanın veya katilin hareketleri, her zaman için müzikle doğru orantılıdır.
   18- Eğer kurban bir arabaya binip uzaklaşmak isterse, ya araba çalışmaz, ya da geç çalışır, ama her şey için çok geçtir.

   19- İzlediğiniz bir Japon filmiyse, Pek konuşmayan bir kahraman vardır, ve günü kurtarır.
   20- Her korku filminde kurban lavabodayken, lavaboya eğilmek için geçirdiği bir-iki saniyeden sonra kafasını kaldırdığında, aynadan arkasındaki katili görür. :D

   21- Katil kesinlikle ilk seferde ölmez. Ne kadar yaralansa da ayağa kalkacak gücü kendisinde bulur.
   22- Filmin başındaki narin cici kızımız filmin sonunda nasıl oluyorsa kaplan kadar güçlüdür.

   23- İyi adamımız silahındaki bütün mermileri bir tane kalıncaya kadar hoyratça harcar. Silaha en gerek duyduğu anda kurşun biter.
   24- Dramatik bir film izliyorsanız ve filmde kötü hastalığa kapılan biri varsa; nedense hep hasta olduğunu saklar. Hiçbir zaman Filmin en başından itibaren onun hasta olduğu bilen yoktur.

75
Çizgi & Anime / Miyamoto Musashi: Souken ni Haseru Yume
« : 03 Şubat 2011, 19:00:36 »
                                                       Miyamoto Musashi: Souken ni Haseru Yume


   Bir aksiyon Filmi olan 'Miyamato Musashi: Souken ni Haseru Yume'; Yani 'Miyamoto Musashi: The Dream of the Last Samurai'; Türkçesiyle 'Musashi: Son Samurayın Rüyası'; Türkiyede yayınlanmamış bir Animedir.

   'Production I.G.' tarafından yapılan film, Japonya’da 13 Haziran 2009’da gösterime girdi. Ghost in the Shell’in ve Patlabor 2’nin animasyon yönetmenliğini yapan, The Sky Crawlers üzerinde çalışan ve Kill Bill: Volume 1’ın anime sahnelerinden sorumlu olan Mizuho Nishikubo filmin ana yönetmenliğini; Samurai Champloo ve Kill Bill: Volume 1’ın animasyon yönetmeni Kazuto Nakazawa ise karakter tasarımlarını yapıyor.

  Tarihte var olmuş gerçek bir kişi olan Miyamoto Musashi, bugüne kadar birçok yapıma esin kaynaklığı olmuştu. Web sitesinde yazdığına göre film, “yenilmez bir kılıç tekniğinin yolunu arayan Miyamoto’nun Niten 'Ichi-ryū' tekniğiyle ilgili gerçek ve hayal ürünü olan” konuları işleyecek. Efsanevi kılıç ustası, Hyōhō Niten 'Ichi-ryū' tekniğinin yaratıcısı ve bugün bile incelenen The Book of Five Rings ( Go Rin No Sho) adlı strateji, taktik ve felsefe kitabının yazarı olmaktadır.

   Filmde anlatılan ana olay şudur:  Musashi (1584-1645): Japonya'da iç savaşlar neredeyse sona erdiği günlerde rakipsiz bir kılıç ustasıydı. Bir askeri strateji kitabı olan Book of Five Rings'i yazıp; ruhunu aydınlatmak ve fikrini geliştirecek yolu aradı. Eğer düello izlemek ve aksiyon yaşamak istiyorsanız; filmi ingilizce olmak kaydı ile izleyebilirsiniz :P,

   Filmi izlemeyi yeni bitirdim. Sizi uyarıyorum : İyi değildi; fakat kötü de değildi. Çok hayran olunacak bir Anime filmi olmasada; Animeydi işte :D

 
   Kaynak: http://www.anime.gen.tr/haberdetay.php?id=1206
               http://www.isugoi.com/musashi-the-dream-of-the-last-samurai-review/

   Dip Not: Bu kaynaklarda filmin fragmanını da izleyebilirsiniz.

   Ayrıca bkz: http://www.youtube.com/watch?v=lfZsc9ClhAA

               

Sayfa: 1 ... 3 4 [5] 6