Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - Baal Adramelech

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 ... 8
46
Oyunlar / Hearts of Iron 3
« : 09 Eylül 2010, 19:36:35 »
İkinci Dünya Stratejileri arasında saç baş yolduran tek oyun budur herhalde. Neden savaş açamadığımı anlamam bir kaç saatimi almıştı.

Oyunun sonuna geldiğimde, oyun boyunca sadece Atom Bombası yapmaya katığım için, 4. atom bombamı atmıştım. Afrika'nın güneyine kadar inmiş, Rusya'nın yarısını almış  ve İran'dan Atlas Okyanusuna kadar genişlemiştim. Şayet Britanya düşmediği için durum biraz karmaşıklaşıyordu.

Oyunun en büyük kazığını ise, oyunun bitmesine 6 ay kala yaşadım. Kudüs civarından çıkarma yapan İngilizler, Fas'da sorun çıkaran isyancılar ve Fransa'ya çıkarma yapan Amerikalılarla beraber Third Reich birden bire Tırt Reyiz'e dönüştü. oyunun bitmesine 2 ay kala, İngilizleri attığım kudüsten bu sefer İran girdi ve Sırbistan'a kadar durmadı.

İşin garip tarafı, o sırada 2 atom bombamın daha hazır olduğunu fark ettim ve ikisini de Londra'ya attım. Bir ay önce gönderdiğim çıkarma gemileri ise Panama'ya ulaşmıştı ve orada bir kaç bölge alabildim.

Ancak bu küçük hamlelere karşın, Amerika Berlin'e kadar ulaştı ve yanı başımdaki ittifak ve kukla devletlere karşı durup, bütün üretim gücümü ve gelirimi yok etti. Oyunun bitmesine günler kala, ağzıma edilmiş bir Hitler olarak oyun kapandı.

Hearts of Iron 3, strateji ve yakın geçmiş savaşları meraklıları için oynanması gereken bir oyun. Oynamış varsa, Multiplayer olarak oynamak çok eğlenceli olur.

47
Oyunlar / Europe Universalis Serisi
« : 09 Eylül 2010, 19:15:57 »
Europa Universalis 3, herhalde strateji oyunlarının doruk noktasıdır. Çok bilinmemesinin sebebi herkesin oynayabileceği bir oyun olmamasından süregeliyor.

Çünkü oyun çok detaylı. Detayların neresinden başlasam bilemiyorum ancak, savaş açmanız için sebep yaratmanız gereken bir oyun bu. Yada enflasyon gibi şeyleri bile oyun mekaniği olarak bulunduğu bir oyun. Eğer ağır stratejilere sabrınız varsa, HoI3 ile birlikte en oynanılması gereken oyunlardan biridir.

Grafik namına bir şey beklememenizi tavsiye ederim. Onun dışında, EU3, hiç bir oyunun sağlayamayacağı kadar çok detaya sahip. Oynarken gerçekten devlet yönetiyormuş gibi hissediyor ve başarılarınız size zevkli anlar yaşatıyor. [*]orgazmdan zevkli anlar[/*]

Tavsiye edilir. Zaten oynayan varsa ise toplanıp multi yapalım bir ara.

48
Kurgu İskelesi / Illadanes'in Üç Kardeşi
« : 02 Ağustos 2010, 05:52:36 »
Üç Kardeş, benim en eski hikayelerimdeki üç temel karakteri almam ve bir araya koymam ile, yaklaşık bir buçuk sene önce yazmaya başlayıp bir sene kadar önce kafamda bitirdiğim bir seriydi. Genel olarak karakterlerin arasındaki ilişkileri yazdığım bir seri. Tekrardan yazılma ihtimali olduğu için bu başlığı açtım. Belki hikayeleri buradan yazarım.

Adramelech

Kardeşlerin belkide en farklısıdır. Sifaus ve S'arrus'un buza karşı özel bir gücü vardı ancak Adramelech biraz değişiktir, onun geldiği yer ne yer ne diptir, o gökyüzündeki melek halkları arasından gelmiştir.

Sifaus'a karşı geldiğinde peşinden S'arrus gönderilmişti. Kaçtı ancak en sonunda kaderini kabullendi. Kanat tüylerinden yaptığı tarot kartlarını tekrardan birleştirip cennete, oradan kaçmasının cezasını çekmek üzere gitti.

Adramelech en asi olan ve en hızlı olandı. S'arrus'dan senelerce kaçtı, Eun halkını yönetti ancak savaşta onu kimse yenemezdi. Gücü adaletten ve doğrudan gelirdi.
Sifaus

Sifaus kardeşlerin kendini ilk bulanıydı. Atalatanes halkı arasında tanındı, Bilgeler Denizinin güzey ve kuzeyindeki boğazlar açılmadan önce, tam ortasında bulunan Atlatanes adasında, İmparatorun başbüyücüsü olarak görev yaptı.

Asıl gücü Ateş üzerineydi. Ancak o zamanların kış tanrısı Mulcarn onu ayarttı ve Atalatanes halkının bir kolu olan Illadan halkını kuzeye sürdürttü. Sifaus Atlatanes adasından kaçtı, yıllarca Illadan halkını aradı. Bulduğunda ateş gücüyle, bu buz halkını topladı ve yönetti. Ancak sonsuz transa girdiğinde Mulcarn'ın kemiklerini buldu ve o zamandan sonra alevi değil buzu yönetir, kışı taşır oldu.
S'arrus

Kardeşlerin en küçüğü ama garip bir şekilde en güçlüsü. Denir ki, Sifaus'un Adramelech'i gönderdiği görevlerden birinde bulunmmuştur S'arrus. Sifaus'un doğumunda üç doğan ruhun kalan parçasıdır. Abyss'deki yaratıkları boyun eğdirmiş ve oradan kaçmıştır.

Yıllar sonra Abyss'e dönüp oranın hükümdarlığını ele geçirmişti. Abyss'e düşmeden önce sadece ölüm ve savaşa bağlı güçlere sahipti ancak sonra yaşamın üzerinde de hüküm kurmayı öğrendi.

Yıllarda kardeşini avladı, sonra onun haklı olduğunu gördü.



49
Düşler Limanı / Rastgele Düşünceler
« : 28 Temmuz 2010, 01:45:48 »
Forumda eksikliğini çektiğim bir şey.

Amaç, önceki herhangi mesajda geçen fikir ile alakalı değişik fikir beyanatlarında bulunmak ve bu konularda sohbet etmek. Konular istenildiği kadar karıştırılabilir ancak bu konuya üç şeyi kişisel görüşler açısından sokmayacaksınız; Aşk, Siyaset ve Din. İkinci kural ise en az 3 cümle yazmak. Kısa cevaplar veya bu üç konuya subjektif yaklaşan mesajlar silinecektir.

***

Aklıma takılan ilk şey, hayaller mevzusu. İnsan hayal kurmaya neden ihtiyaç duymuştur ki? Neden bir şeyleri ümit etmeye çalışmıştır? Neden böyle bir şeye ihtiyaç duymuş ve bu şekilde evrilmiştir canlılar? Genel olarak canlıların evrimine bakıldığında sıçrama gibidir ancak oldukça garip. Çünkü böyle bir şeyin, yani hislerin bu kadar karmaşıklaşması. Büyük oranda ruh denilen şeye bağlı olduğu söylense de, bilimsel açıdan bakıldığında hormondan ibaret olan bu duygular, neye ihtiyaç duyuldu da yaratıldılar?

50
Oyunlar / Warhammer 40k - Dawn of War
« : 27 Temmuz 2010, 16:11:30 »


Oynayan? Seven? Denemek isteyen? Eğer oynamak isteyen olursa ben her zaman oynarım.


Spoiler: Göster





51
Kurgu İskelesi / Renksiz
« : 24 Temmuz 2010, 19:58:35 »
'Karşı-itici füzeler devrede...'

Gemi hafif bir sarsıntı ile titredi ve gezegenin yörüngesinde çizdiği spiralleri yavaşlatmaya başladı. Bu son on sene içinde gelişen Siyah Madde Motorunun yüksek gücüyle yaratılan ve yüksek çekimli gezegenlere iniş sırasında ortaya çıkan sürtünmeyi minimuma indiren bir sistemdi. İnanılmaz düşük hızlarla inen gemi, sürtünme yaratmıyordu.

'Soğutucu kapsüller çözülmeye başlandı...'

Yirmi dakika sonra, ilk parmak hareketi ortaya çıktı. Bu ilk uyanan kaptandı ve ilk yaptığı şey kapsülden dışarıya doğru çıkmak oldu. Gemi, oda sıcaklığında tutuluyordu ancak bu uzun süre boyunca neredeyse mutlak sıcaklığa yakın bir sıcaklıkta tutulan vücutların ve tabi enjekte edilen metabolizma yavaşlatıcıların etkisinden daha kurtulamamış birisi için oldukça soğuktu.

"32 dereceye çıkar oda sıcaklığını. Ayrıca su çözücüleri çalıştır ve teknisyenleri uyandır."

Odanın içinde gezinen sıcak havanın etkisiyle hafifçe titredi komutan. Kapsülün içindeki soğuktan kurtulmasıyla beraber çözünen ve kısa süre sonra idrar ile dışarı atacağı metabolizma yavaşlatıcıların etkisinin geçmesiyle daha rahat hareket eder olmuştu. Uzun süredir yapmadığı şeyi yapıp derin derin nefes aldı ve gözlerini ovuşturdu. Kendisine ayrılan ve Yenilmez Sınıfı bir Savaş Kruvazörü olan Renksiz'in yatay durumunda en üst noktasına gelen, kokpitin hemen altındaki geniş odada duruyordu.

Gemi enine yirmi sekiz metre ve boyuna yirmi metreydi. Uzunluğu ise sadece altmış iki metreydi ki bu ovalimsi tasarım en yeni tür olan Yenilmez Sınıfındaki gemilerde vardı. Bu gemilerden şu anda galakside sadece on beş tane olduğunu sanılıyordu.

Dış katmanları alüminyum ve titanyum ile birlikte yapılmış her türlü şarta dayanabilecek bir tür alaşımdan yapılmıştı ve oldukça ağırdı. Füzyon Motorlarının yanında bir büyük Karşı-Madde Jeneratörü de eklenmek zorunda kalınmıştı bu yüzden ki Siyah Madde Motoruna da destek veriyordu bu sistem. Motorlar ve enerji sistemleri büyük geminin yaklaşık 20.000 metrekarelik alanının dörtte birini kaplıyordu. Su ve hava temizleyiciler ile diğer yaşam destek sistemlerini ekleyince üçte biri oluyordu bu boyut.

Komutan kel kafasını kaşıdı ve bir kez daha derin nefes aldı. Bir kaç dakika kadar sonra teknisyenler ve pilotlar kokpitte toplanmış olurlardı. Aynaya baktı ve iç çekti. Hala çıplaktı. Aynayı kenara iterek dolabına girdi ve bir kaç parça giysi giydikten sonra üzerin rütbelerini gösteren bir kaç madalyayı taktı, ardından kokpite çıkmak üzere hazır olup olmadığını kontrol etti.

"Aerologları ve Fizikçileri de uyandır."

Komutan hiç tereddüt etmeden odasının sonundaki spiral merdivenlere doğru ilerledi ve yukarı çıkmaya başladı.

52
Şişedeki Mısralar / Spam yapasım var bu gece
« : 06 Temmuz 2010, 00:19:56 »
Spam yapasım var bu gece,
Nasıl yapsam bilemiyorum.
Konu mu açsam gizlice,
Yoksa girsem mi bir konuya.

Spam yapasım var bu gece,
Ama laf soktular yapamadım.
Klavye yine önümde,
Hala spam yapamıyorum.

Spam yapasım var bu gece,
Heri Potır'dan mı girsem?
Yoksa Tıvaylayt mı yazsam.
Kendimi kontrol edemiyorum.

Spam yapamıyorum bu gece,
Gözlerim yaşlanıyor, ağlıyorum.
Spam yapasım var bu gece,
Konu bulamıyorum.

-Yiğit Levent, 06/07/'10


Spoiler: Göster

53
Düşler Limanı / Anlaşılmak ve Delilik üzerine
« : 23 Haziran 2010, 03:25:04 »
Adam sigarasını yere atıp ayağının altında ezdi. İzmaritlerin, yağan yağmura akıp, uzaklara gidişini çok kısa bir süre sonra izledikten sonra derin bir iç çekip sokaktan aşağıya doğru yürüdü. Bir bakkalın ve bir kitapçının önünden geçti, sonra ağır ağır ona doğru yürüyen çiftlere garip gözlerle baktı.

Çiftlerden sağındaki, oydu. Hatırlıyordu.

Gözlerini kapattı. Sonra tekrar açtı gözlerini, ışık gözlerini kamaştırdı çok kısa bir süre ve yatağından kalktı. Başı zonkluyordu. Farklı bir duyguydu bu, nasıl olduğunu unutmuştu. Tıpkı bir dondurma yerken çay içmek gibiydi bu, ne hissettiğinizden asla emin olamazdı. Gözleri ağırlaşıyordu, tıpkı başı ve omuzlarındaki palto gibi.

O yine binadan dışarı çıktı, paltosunun altında sigarasını yaktı ve yüzünne her zamanki kızgın, huysuz ifadesini takındı.

Arkasını döndü, seyircilere baktı. Sahnedeydi, bir tiyatro. Gülümsemeliydi, çünkü bunu bekliyorlardı. Birazdan onu öldürmeliydi, çünkü bunu bekliyorlardı. Sibirlenmeliydi, çünkü bu onun tek savunmasıydı. Paltoyu hiç çıkarmadığını iki sene önce fark etmişti adam. Tiyatroda oynadığı ilk gün taktığı o palto, asla çıkmıyordu. Banyoyu bile o paltoyla yapmak zorundaydı. Sevişirken, palto bir yüktü. Severken bile, palto oradaydı.

Gözleri ağırlaşıyordu yine, kitap okumaktan. Uzak Doğudaki rahipler gibi, bedeninden kurtulduğunu sanmak için kendi ibadetine sahipti, kitap okurdu.

Bir de onları yazdığı zamanlar vardı, o zamanlar paltonun ağırlığı yetmiyormuş gibi, iğrenç bir nefret duygusu sarardı adamı. Ve hayır, bu kimseye değildi. En sevdiği söz, belkide söylendiği kitlenin en az anladığı sözdü.

''Yarınızı gerektiğinin yarısı kadar tanımıyorum,
yarınızdan daha azına da hak ettiğinin yarısı kadar sevgi gösterebildim.''

Adam sevgi göstermişti, sadece bunu görememişti kimse.

O sırada, sokakta yürüyen çift ayrıldılar. Yanındaki, geride kaldı ve yavaşça gölgelerde kayboldu. Kadın ise paltolu adamın yanına geldi. Hafifçe gülümsedi ve elini adamın kalbine koydu.

"Yiğit, artık bırakmalısın." dedi kadın. Yağmur kara, kar doluya döndü. Ardından palto su çekti, iyice ağırlaştığını fark etti adam. Yüzünü göğe çevirdi ve gözlerini kapattı. Uyumak istiyordu.

***

Saati çaldı. Adam yavaşça yatağından kalkıp gözünü ovuşturdu. Güzel bir gün diye düşündü içinden ve banyoya gitti. Kabusunu hatırladığında, güldü. Aynaya baktığında ise korktu.

Palto, gerçekti.

54
Sinema / Stay
« : 22 Haziran 2010, 21:04:07 »

Sanatsal film sınıfına sokulabilecek bir film. İzlenesi bir film. Bir kere izledikten sonra anladım diyen beri gelsin.

55
Oyunlar / Lord of the Rings Online - F2P Oluyor!
« : 18 Haziran 2010, 13:19:02 »

Lord of the Rings Online kısa süre sonra F2P olarak oynanabilir olacak! Şimdiden betaları başlamış olan F2P sürümüne katılmak için şağıdaki linki kullanabilirsiniz.

http://www.lotro.com/betasignup/

56
Kurgu İskelesi / Karanlık
« : 26 Mayıs 2010, 02:27:48 »
Adamın silueti, ipek perdenin üzerine düştü. Ağzından kanlar akıyor, perdenin arkasındaki taş tahtta oturan 'kral'ın korku ile bekleyişi sırasında iyice korkmasını ve bu sayede güçsüzleşmesini bekliyordu. Adımlarını yavaşça attı. Perdenin arkasından çıkıp keçi sakalını sıvazlayarak Kral'a doğru yürümeye başladı. Başlığının altından krala baktı, ardından elleriyle başlığını kafasından attı.

Deformme olmuş yüzü ve sarkan deriler Kral'ı korkutmuyordu hayır, onun gibi binlercesini görmüş ve savaş alanında öldürmüştü. Onu korkutan şey, bu sefer öldüremeyeceğini bilmesiydi. Avcı değildi şu anda, avdı. Zaten bu çağda avcıların işi avlanmamaya çalışmakla geçiyordu.

Adamın yüzünde iğrenç bir gülümseme oluştu. Ağzından akan kanlar yere damlıyordu. Taştan yapılma küçük sarayın tamamı kanlarla yıkanmıştı bu gece. Adam ellerini, karşıt kollarının içine soktu ve kralı kafasıyla selamladı.

"Duyduğuma göre... Buralarda, Yüce Marduk'un emrine karşı gelip, bizim soyumuzu avlıyormuşsunus?" diye tısladı. Ağzından çıkan koku, zehirliymişcesine kralı yerinde titretti. Korkudan ağzını bile açamıyordu, bu kadarı doğal değildi. "Kral Marduk, adildir. Halkınızın hayatını bağışlayacağını söyledi."

Kral şaşkınlıkla rahatlık arası bir duygu hissetti... Nasıl? "Ne? Nasıl?"

"Unutmayın ki, sizin babanızın ve halkının Babil'den dışarı çıkmasını emreden O'ydu. Ona saldırmasaydınız, sadece ihtiyacımız olan kadarını alacaktık. Bu savaşı siz başlattınız."

"Ve bitti? Bağışlandığımı söylediniz." dedi Kral şüphe ile.

"Halkınızın bağışlandığını söyledik, Sodom Kralı Aosmodei, senin için farklı planları var."

"Ne çeşit-?" Adamın yüzündeki gülümsemeyi gördüğünde anladı. Halkı bağışlandı, o ise akşam yemeği olacaktı. Büyük ihtimalle yarın cesedi kalenin kapısının önüne asılacak ve halka Yüce Marduk'a karşı gelmenin nasıl bir şey olduğu gösterilecekti. Oğlu, bundan korkacak ve böyle devam etmesine izin verecekti.

Adam yaklaştı ve Kral o sırada gölgeden bazı ellerin onu tahta bağladığını fark etti. Hareket edemiyordu. Adam yavaşça eğildi, boğazını bir bıçakla kesip kanını içmeye başladı. Neredeyse sonuna kadar içti.

Ancak ölmeden önce durdu.

Parmağının ucunu hafifçe kesip, Kral'ın ağzına bir kaç damla damlattı.

"Yüce Marduk, size en büyük cezanın bu olacağını düşünüyor. Herkesin bazı şeylere ihtiyacı vardır Aosmodei, bizim kana var. Ve bu ihtiyacı sağlamak gerekir, bunu anlayacaksın, bizim gibi olarak."

Kral kafasını kaldırdı hafifçe.

Saray, kan ve ölüm kokuyordu. Bunların kokusunu bir insanın güzel bir çiçeği burnuna yaklaştırıp kokladığındaki gibi, rahatça alabiliyordu. Ayapğa kalktı. Kokuyla kendinden geçti.

Kafasındaki ince gümüş tacı alıp kenara fırlattı. Giysileini yırttı.

O gece Sodom'dan çığlıklar yükseldi.

57
Kurgu İskelesi / Kral
« : 25 Mayıs 2010, 03:34:09 »

Kalemi eline aldı ve yazmaya başladı.

"Yıkılan ülkeler, parçalanan evrenler ve ölen kardeşler gördüm. Hayat, bir taş kadar sert ve harçsız bir duvar kadar kırılgan. Kılıçlar duvarı deler ve geçer; Ancak onları yıkmaz. Duvarı yıkan şey, sürekli yağan yağmurdur. Ya temeli çürüyecek ya da taşlar eriyecektir eninde sonunda. Duvarı yıkan sözlerdir.

Ve işte böylece bırakıyorum Taht'ı, çünkü sonsuza giden yol sonsuza dek Kral olmaktan geçmez. Böylece bırakıyorum Taht'ı, çünkü ölüm dinlemediğim yıllar boyunca beklediğim şeyler, nihayetine erdi. Böylece bırakıyorum Taht'ı, çünkü biliyorum ki ben onu bırakmazsam bir gün o bana ihanet edecek."

Adam ayağa kalktı ve kitabı kapattı. Siyah tüy kalemini üstüne bıraktı, ucundan akan mürekkep kitabın üstüne damlıyor, ancak sert kapakta pek bi etki yapmıyordu.

Adam odanın içinde bir süre sadece durdu. Gözlerini kapatıp gerindi ve pelerinine sarınıp, başlığını takarak yavaşça odasından çıktı. Tanrıları ona gizlenmesinde yardım edecekti Yeni Ayın gölgesi altında. O, artık uzun zamandır beklediği yolculuğa çıkacaktı.

Belki rahatlayacak, sonsuz huzuru bulacaktı.

Adam sarayın kapısına yürüdü ve kapıya doğru bir kaç söz fısıldadı. Görevlileri uyutmalıydı bu sözler. Yere yığılma seslerini duyunca uzun ve büyük kapıları aralayıp arasından geçti. Saraydan dışarıya son adımını atacakken, arkasından o sesi duydu. Kapının ardından geliyordu. İnce ancak huzur dolu bir sesti.

"Bensiz mi gidiyorsun?"

Adam arkasına dönmeden gülümsedi. "Öyle umuyordum."

"O halde ben de geliyorum, umutlarını boşa çıkardığım için kusuruma bakma." dedi kadın hafif sinir olmuş bir ses tonuyla.

Adam itiraz etmedi, yüzündeki gülümseme sönmedi. Kadının onu takip etmesine izin verdi.

Yıllarca gezdiler...

Yol'u bulana kadar...

Sonrasınra olanlar ise ne bize söylenir ne de duyulmuştur bir insan ağzından. Söylentiler vardır ancak, yükseldiklerine dair. Yükseldikleri gün, Babil'in yıkıldığı gündür. Kral'ın yükseldiği gün, dünyaya yeni bir bedende inip babasının Hükümdarlığını kurmasına uzun zamanların olduğu gündür.

Ve denir ki, adam, tanrıların önünde yemin etmiş.

Her şeyini vereceğine dair.


C.'ya

58
Radyo Kulesi / Everything Invaded
« : 23 Mayıs 2010, 18:03:00 »

Cumartesi geceleri, saat 22:00 - 01:00 arasında.

59
Oyunlar / Eve Online
« : 22 Mayıs 2010, 12:14:44 »

Bilim Kurgu tabanlı, gerçek bir Online Rol Yapma oyunu. Gerçekten bir şeylerle uğraşmak iteyen ve zaferleri zorlu olarak kazanacaklara göre bir oyun. Oyun zor. Gerçek anlamda zor. Aşağıdani resimde, oyunda üretilebilir ve satın alınabilir gemilerin listesini ve boy ölçülerini bulacaksınız, iyi seyirler. ^^

Resim 4mb bu arada, evet biraz büyük.

http://go-dl1.eve-files.com/media/corp/DavikRendar/EVE_Shipchart_Apocrypha_Edition.jpg

60
Dipsiz Konak / Genel Sohbet
« : 21 Mayıs 2010, 11:29:30 »
MSN'de oynanmış/oynanan bir oyunu protesto etmek, isyan çıkarmak, her türlü forumu bölücü atıfta bulunmak ve en önemsizi, Msn'de oynanan oyunları tartışmak için bu başlığı kullanıyoruz.

Açmamı hatırlattığı için Ropinie'e +rep. tşk. iyi frmlr.

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 ... 8