Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - mavikizinkalemi

Sayfa: [1]
1
Şişedeki Mısralar / Ynt: Yeşil Saçlı Bir Peri
« : 09 Temmuz 2013, 02:53:56 »
Kalemine sağlık BerkeB! Ya da nam-ı diğer, Picasso! :)
Başka şiirler de beklemekteyiz. :)

2
Çizgi / Ynt: 2009' dan 2013' e (Tüm resimler ilk mesajdadır.)
« : 13 Haziran 2013, 03:09:38 »
Ellerine sağlık! Hepsi harika olmuş, ileride resim sergilerini duyarsak hiç şaşırmam.

3
Forum'da daha aktif olmayı dileyerek... İlk kitap yorumum, Hamit Çağlar Özdağ'ın son kitabı. İsyan Öyküleri - İncir Ağacını Kuş Diker...

''Çağlar Abi, ne yaptın sen?'' diyesim geldi kitabı bitirir bitirmez çünkü uzun zamandır hiçbir kitaba bu kadar duygulanmamıştım, bu kadar boğazımın tam ortasında bir kördüğüm oturmamıştı...
Kitabı ilk sayfasında, ithaf bölümünde düğümlenmeye başladı boğazım, ''Yaser'e ve Tahsin'e...'' yazısını gördüğüm an Çağlar Abi'nin bize Ankara'da anlattıkları geldi aklıma. 10 Mart'ta Doğu Yücel'in de bizimle olduğu fan buluşmasında anlatmıştı Yaser'in öyküsünü bize Çağlar Özdağ. İşkenceyi, nefreti, olanları... Sonra az da olsa Tahsin'den bahsetmişti, yitip giden canlardan, arkadaşından, hissettiklerinden... İşte onlar geldi aklıma, daha da etkilendim.

Sonra sıra önsözdeydi, isyan etme isteğim git gide arttı, ben de incir ağaçlarına daha çok inanmaya başladım, boğazıma oturan düğüm, oraya yerleşeceğini iyice hissettirdi, sayfayı işte bu duygularla hızla çevirdim...
Öykülere geçildi sonra. Hayalet, On İki Can, Töre, Kıyamet...
Ülkenin gerçekleri, görmediklerimiz, önemsenmeyenler, uzak kaldıklarımız, yanaşmadıklarımız... Hepsi bir bir geldi önüme.

Töre'de Masal'la beraber ''yazısız kanunlar''a isyan ettim, bağırdım, çağırdım. Yüzleşemediğimiz gerçeklerden biriyle karşılaştım. Bakalım okurken sen ne yapacaksın?

Kılıç geldi onun ardından, nam-ı diğer bir çocuğun isyanı. Küçücükken ağabeylerine veda ediyor, kara toprağa gömüyor onları çocuk, acısıyla kavruluyor yüreği, Hızır Dede'den yardım istiyor, o bile isyan ediyor bu duruma... Bu isyana başkaları da ortak olunca bir destan çıkıyor ortaya, gerisini okuyun siz görün.

Alice Anadolu Diyarı'na geliyor sonra sıra. Anadolu'yu karış karış gezen bir Alice var karşınızda. Oradaki her türlü kavgaya, dövüşe tanık olan, yine de ''Duy beni Anadolu! Acısıyla, tatlısıyla, bambaşka bir harikasın sen! Duy ve bekle, geleceğim!'' diyen Alice neler yaşamış dersiniz? diye soruyor, sıradaki öyküye balıklama atlıyorum.
Sıradaki öykümüz Melekler Hata Yapmaz. İsme aldanmamak gerek bu öyküde, Şeytan, Mikail, Azrail... Bakalım hepsi gerçekten masum mu?
Şimdiki öykümüzün adı Hayalet... Sonunda gözlerimden akan yaşlara engel olamadığım o hikaye, o cümle... ''Adalet yerini bulmadıkça, Yaser ve Yaser gibiler, inadına yaşayacak.''
İşkence sonucu yaşamına son veren Yaser'in hikayesini okuyup da duygulanmayan olursa kendini sorgulamalı derim çünkü Yaser, Çağlar Özdağ'ın da dediği gibi ''Ölümsüz bir hayalet.''

Hayalet'ten sonra bir darbe daha geldi, On İki Can... İthaf kısmındaki bir diğer ölümsüz ismin, Tahsin'in hikayesi bu sefer anlatacağım. Afganistan'da düşen bir helikopter, aramızdan ayrılan on iki hayal, on iki asker, on iki hayat ve geride kalanlar... Bir sorgulama var öyküde, yitip gidenlerin ardından yüzümüze vurulan bir gerçek daha var. Kalemine sağlık Çağlar Özdağ!

Geriye kaldı dört öykü..

Bunlardan ilki olan Portakal Kardeşliği'ne geldi şimdi de sıra. Benden kısa bir not: Bitirdiğin an sen de Çağlar Özdağ'ın dediği gibi ''Derinlemesine dal anılarına, has bir portakal yiyip yemediğini iyice tart kafanda. Ali'den bir farkın olup olmadığını cevaplamaya çalış. İyice düşün...''
Düşündükten sonra da sayfayı çevir! Şimdi sırada Kıyamet var, Kayıp Rıhtım'da yer alan ve bayıldığım bu öyküyü Rıhtım'da bulunduğu için anlatmyorum ve hızla kitaba ismini veren o öyküye geçiyorum.

Evet, sondan ikinci öykümüz İncir Ağacını Kuş Diker. Bir soruyla başlıyor öykü ''Sen hiç incir ağacı diken bahçıvan gördün mü?'' sonra cevabını kendisi veriyor, ''Göremezsin!'' diyor açıkça, kendisi anlatıyor tüm olan biteni, ''İşte o gün bugündür, incir ağacını kuş diker.'' diye yazıyor kitapta. Bakalım sen okuyunca ne diyeceksin?

Sıra geldi son öyküye...

Kusursuz Bir Gün... Çok isyan ettik, biraz da ''Mutluuu ooolmak içiiiiin şu anda, biiiir çok neden var aslındaaaa...!'' diyoruz öyküde. Hayal ile kusursuz bir günde yolculuğa çıkıyoruz. Keşke hep gerçek olsa o günler!
Töre'deki gibi yazısız kanunlarımız olmasa, işkenceyi okurken dolmasa gözlerimiz... İsyan etmek için değil, mutlu olmak için sebeplerimiz olsa... Ne dersiniz, ''bir gün olur belki de?'' Ama olana kadar, şu öyküleri okuyup da boğazı düğümlenmeyen, kitabı bitirdiğinde içinde az da olsa isyan etme isteği olmayan varsa, şu kitaptan hiçbir şey anlamamış demektir.

Not: Bora Helvacıoğlu... Ellerine sağlık. Çizimlerinin hepsi nefis!

Sayfa: [1]