Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - seabiscuitxx

Sayfa: 1 2 [3] 4
31
Kurgu İskelesi / Ynt: Korkuluklar
« : 04 Mart 2015, 22:54:49 »
Bu hikayeyle düelloya katılmalıydın bence. Gayet güzel. Devamı geleceği anlaşılıyor son paragrafa bakarak.

Beyaz karga ilginç olmuş. Açıkçası karga topluluğunu kafamda canlandırmak zor olmadı. Çünkü evimin etrafında geziyorlar. Hepsinin bıçak gibi gagaları, tavuk büyüklüğüne yakın gövdeleri var.

Eline sağlık. Yazmak zor iş...

32
Kurgu İskelesi / Ynt: Mars Sonun Başlangıcı
« : 03 Mart 2015, 18:34:03 »
Yorumun için teşekkürler. Hikaye ben ne kadarda düzeltsem editör elinden geçmesi muhakkak. Sonuçta amatör bir çalışma. Hikayenin devamında kız da geliyor :)

Bakalım neler olacak...

33
Kurgu İskelesi / Ynt: Mars Sonun Başlangıcı
« : 03 Mart 2015, 18:02:32 »
7.BÖLÜM


34
Kurgu İskelesi / Ynt: Mars Sonun Başlangıcı
« : 03 Mart 2015, 17:57:15 »
6.BÖLÜM

   Peder Ramon önünde duran kitaba dalmıştı. Dışı soluk ve yıpranmış bir deriyle kaplı bu kitap oldukça yaşlı görünüyordu. Muhafazası sağlam olmalı ki iç sayfaları yeterince dayanmıştı geçen zamana. Alışık olunmayan bir kokusu vardı yaprakların ve sayfaları çevirdikçe koku tazelenerek okuruna ulaşıyordu. Ama şimdi bunların hiçbiri değildi Peder'in ilgisini çeken. Uzun süredir bu kitabı tetkik etmişti ve hala tam olarak anlayamadığı bölümler mevcuttu.

35
Kurgu İskelesi / Ynt: Kartalın Ruhu (Onuncu bölüm eklendi!)
« : 28 Şubat 2015, 01:09:29 »
Çok iyi bir bölümdü. Aza Sael muhteşem girdi hikayeye. Hildarla kapışması ve ayrıca Hildarın ölümü fazla ani oldu. Bence uzatabilirsin. Savaşın anlatımına daha fazla hareket sıkıştırabilirsen son bölüm daha güzel olacak.

Bu kadar çok karakteri yönetmek zorlu bir iş olsa gerek. Gözlerimiz Ghia yı aradı herhâlde yaralıydı kenarda bekledi bu bölüm :) Yeşil iksir fikri çok orijinal ama iksirin nasıl yapıldığı nereden geldiği de merak konusu. İlerleyen bölümlerde göreceğiz galiba.

Fantastik türü sevmeye başladım.

36
Sevgili Cankutpotter. Buradaki kitleyi tam olarak bilemediğimizden fazla katılım olmamasına yüzeysel yaklaşabiliriz.Kimi yazar kimi okur pozisyonunda ama herkesin bu deneyimi yaşaması lazım bence. Açıkçası insan başta korkuyor ama yazmaya başlayınca bunun ne kadar keyifli bir iş olduğunu anlıyor.Ayrıca yazdıkça insan gelişir ve eleştirilerle mükemmelleşir diye düşünüyorum.

           Son düellodan sonra arkadaşların eleştirilerine teşekkür ediyor ve kendimce yanıtlar vermek istiyorum. Rakibim olan metaroid beni oldukça sarstı. Profildeki yaşına bakarak konuşuyorum.Yazma konusunda benden çok önde. Ben onun iki katı yaştayım tabi tecrübe ve deneyimlerde bu konuda etkili olmayı sağlıyor. Fantastik eser yazmaya hiç cesaretim olmadı çünkü oldukça zor ve hayal gücü çeşitliliği istiyor. Metaroid'i bu cesaretinden dolayı kutluyorum.

Eleştirilere gelirsek;

Nightmare için: Yazım hataları, de-da eklerinin ayrımı ve tekrarlar gibi dilbilgisi hataları bence de yapılmaması gereken önemli bir nokta. Ayrıca nokta ve virgülden sonra boşluk bırakma adetini sayende kazandım. Olumlu ve yapıcı eleştiri dilinden dolayı teşekkür ederim.

Cankutpotter için: Yazım hatalarına dikkat edeceğim artık ama bazen insanın basireti bağlanıyor gözden kaçırıyor. Karakterlerin yerli isimler olmasını bende düşündüm. Olabilirdi çünkü bu hikaye fantastik değil günümüz bilimkurgu dünyasına ait bir hikayeydi. Bu olayı kendi insanlarımızda pekala yaşayabilir. Bunu dikkate alacağım. Yorumun için teşekkürler.

Sevgili zaujas: Beğendiğine sevindim. Düellodan önce uyarmıştım. Ben kısa hikaye yazamıyorum diye. Aklımdakileri yazsaydım görünen hikayenin üç katı fazla bir durum oluşacaktı. Kendimi zor durdurdum diyebilirim :) Sende şansını denemelisin.

Kargasiz için: Hikaye yazmak oldukça zor çünkü kısa vadede kalıcı ve doyurucu olmak gerekiyor ama en azından merakta bırakma duygusunu yansıtabildiğimi düşünüyorum. Eleştirin için teşekkürler.

Hatunkız için: İnan benden çok şey istiyorsun. Bu dediklerini anlatırdım ama daha uzun bir alana ihtiyacım olacaktı o zaman. Kısa hikayeler yazdığımız için bazı bölümleri atlamak zorunda kaldım. Uzun yazdığımızdan da şikayetçisin. Bu kadar ekmeğe bu kadar köfte idare et artık :) Yapıcı eleştirilerinden dolayı teşekkür ederim.

37
Kurgu İskelesi / Ynt: Mars Sonun Başlangıcı
« : 25 Şubat 2015, 12:46:25 »
5.BÖLÜM

        Otobüs istasyondan ayrıldı. Fatih iki arkadaşıyla birlikte yola çıktı.Onların dışında şehir merkezine giden birkaç çalışanda aracın içindeydi. Arkadaşlarıyla karşılıklı oturan Fatih onların uykulu hallerine bakıp gülümsedi ve dışarıda ay ışığının sağladığı huzmelerle aydınlanan boz renkteki tepeleri otobüs camından seyretmeyi tercih etti. Hareketli bir gün geçirmişti. Her şeyin sonunda koltuğunda yayılmak ve rahatlamak istiyordu. Otel odasında ılık bir duşun hayalini şimdiden kurmuştu. Başka bir şey düşünmek istemiyordu.
 Otobüs istasyondan çıkalı yarım saat olmuştu ve hala şehir ışıkları görünmüyordu. Uzayıp giden yolu seyrederken gözlerini kapattı. Vakit normalden daha yavaş akıyordu sanki.
         
         Aracın gürültüsü ve ağır kokusu oldukça rahatsız ediciydi. Walter yarı uyanık yarı uyur halde konuşmaya çalıştı.

-Bu kokuda ne böyle. Mide bulandırıcı. Fatih'e bakarken gözlerini ovuşturdu.
-Biz uyurken siz nereye kayboldunuz. dedi Walter gözlerini açmaya çalışıyordu.

          Fatih şaşırdı soru karşısında. Beklemediğini belli eder bir şaşkınlık yüzünü kaplamıştı.

-John'la birlikte istasyonda gezintiye çıktık dedi. İkimizin de uykusu kaçmıştı.

          Göz kapaklarını hafifçe araladı.

-İlginç bir şeyle karşılaştınız mı bari?
-Ana kumanda odasındaydık. Konuyu açıp açmamakta tereddüt etti ama bunun ne mahsuru var ki dedi içinden.
-Arkadaşlar...Neredeyse horlama kıvamına gelen Ted'i sertçe dürttü Fatih.

-Uyan dostum sesini azalttı. Çok gizli bir bilgi verecekmiş gibi gizemli bir tavır takındı.

-U2 dinliyoum. Beni rahatsız etmeyin demiştim size. “No space to rent in this town…”*

*Kiralık bir boşluk bile yok bu kentte…

         Kulaklıkları çıkarırken huysuz bir çocuk gibi şarkıyı mırrıldanıyordu. Fatih ikisininde dikkatini çekmeye çalıştı.

-Arkadaşlar istasyonda garip bir olayla karşılaştık.

Meraklı bir bakış attı ikisi de.

-Mars'tan gelen bir sinyalden bahsettiler. Emin olmasalar da yabancı bir varlıkla iletişim olabilir.

Ted kendine geldi ve dikkatini ona verdi.Devam etti Fatih.

-Dünya dışı varlıklardan bahsediyorum. Bence bir şeye ulaştılar bu çok önemli ve bunu gizlemek istiyorlar.

Söze girdi Ted:

-Eğer önemliyse neden size bundan bahsettiler?
-Aslında onlarda farkında değildi. Bana kalırsa gizli kalmasını isteyen üst yöneticiler devreye girdi.

Walter gülümsedi.
-Bahsettiğimiz şey uzaylılar mı yani?
-Bilmiyorum  dedi Fatih ama sakladıkları bir şeylerin olduğu kesin.
-Saçmalık dostum. Uzaylılar Hollywood saçmalığından başka bir şey değil.
-Aynen katılıyorum dedi Ted. Ufo hikayeleri hiçbir zaman gerçekçi görünmedi bana. Sen inandın mı yoksa?
-Emin değilim çocuklar.

            Otobüsün ön camına vuran kuvvetli far huzmeleri içeriyi bir anda aydınlattı. İçerdekiler gözlerini kamaştırarak karşıdan gelen araçları seçmeye çalıştılar. Arabaların gürültülü motorlarının yaydığı sesler bütün ortamı saracak düzeydeydi. Çölün sakin havasını toz yumağına çeviriyorlardı. Bunlar arka arkaya gelen üç Hammer cipti. Gece siyahı renginde ürkütücü yaratıkları andırıyorlardı. Otobüsün yanından sarsıntı yaratır gibi geçtiler. Yolcular geniş camlardan geçen araçlara bakıyordu şaşkınlıkla. Kararan havanın etkisiyle araçların içinde kimlerin olduğu görünmüyordu. Fatih ve diğerleri otobüsün arka camından ilerleyen ciplere baktılar.

-Bunlarda kim böyle dedi Ted.
-Bilmiyorum.

Fatih bir an endişelendi. Aklına John gelmişti.
-İstasyona gelen dökümanları almak için bir birimin geleceğini duymuştum. Walter şüphelendi.
-Neden askeri araçlarla gelsinler ki.Bu kadar önemli olan şey ne olabilir?

Az önceki konuştukları konu aklına gelmişti hemen.
-Bir şeyler döndüğü kesin. Fatih içten içe endişelenmeye başladı. Bu endişesini belirtmeliydi arkadaşlarına.
-Arkadaşlar dedim ya size bir şeyler oluyor diye. Bu gidenlerin ne istediklerini bilmiyoruz. Maalesef John'da orada. Başına bir şey gelebilir. Onu uyarmalıyız.

Aklına cep telefonu geldi çıkardı. Ekranda çıkan -sinyal yok- uyarısı canını sıktı.

-Kahretsin burada telefon çekmiyor şaka gibi.
-Peki nasıl uyaracağız onu? Ted de onun endişeli halini anlamaya çalışıyordu.
-Arkadaşlar sakin olun neden böyle endişeye kapıldınız. Belki sandığınız gibi değildir. Hem şöyle düşünün. Geri dönersek bizde tehlike altına gireriz değil mi? Walter risk almak istemiyordu.
-Çok bencilsin. Ted onun umursamazlığına kızdı içten içe ama ona hak vermiyor da değildi. Mantıklı düşünmeye çalıştı.
-Fatih senin dediğine göre bu adamlar dökümanları almak için geldiler öyle değil mi?
-Evet
-O zaman paniğe gerek yok. Eğer gizli bir bilgiyse koruma amaçlı böyle gelmiş olabilirler ve unutmayın burası uluslararası bir tesis. Kimsenin başına bir şey geleceğini zannetmem.
-Aynen katılıyorum dedi Walter. Bu kadar endişelenmene gerek yok.

         Fatih de kendisine şaşırmıştı. Komplo teorileri kafasında uçuşuvermişti birden ve gereksiz bir paniğe kapıldığının farkına vardı.

-Haklısınız galiba arkadaşlar. Ted onun sakinleştiğini fark edince konuyu değiştirdi.
-Neyse boş ver bunları şimdi yarın planımız nedir? Hazır John’dan kurtulmuşken…

Walter yine huysuzlanmıştı.

-Sorun nedir dostum? Yüzünün değiştiğini fark ettiler. Hırıltılı bir sesle konuşmaya çalıştı.
-Bu koku beni öldürecek.

Şaka yaptığını zannettiler ama gerçekten kötü görünüyordu.

-Midem bulanıyor çocuklar.
Fatih sırt çantasını açtı. Biraz karıştırdıktan sonra:
-Suyu bulamıyorum. Sende yok mu Ted?
-Bir şey istemiyorum dedi Walter. Biraz temiz hava iyi gelebilir.
-Tamam dostum biraz sabret. Şoförün yanına gidiyorum.

  Fatih hızlıca yerinden kalkıp kararlı adımlarla şoföre doğru ilerlemeye başladı. Dikiz aynasından gelen adamı gören şoför bir problem olduğunu anladı.
-Sorun nedir?

-Kaptan arkadaşımın midesi bulanıyor.
-Ne yapabilirim sizin için dedi orta yaşlı adam.
-Temiz havaya ihtiyacı var.
-Klima arızalı. Biraz daha sabredemez mi?
-Kısa bir mola verebiliriz.
-Burası uygun değil evlat. Ama onu ön tarafa getirirsen kapı camından gelen hava ona iyi gelebilir.

Başka seçeneği yok gibiydi.
-Tamam hemen getiriyorum.

          Şoför bir yandan yolu izlerken diğer taraftan onları göz ucuyla takip ediyordu. İlk seferde yolculuk edenlerin birçoğu bu problemi yaşıyordu. Diğer çalışanlar onların bu durumunu gördüklerinde ilk zamanlardaki hallerini hatırladılar .Ona yardım ederek ön tarafa gelmesini sağladılar. Fatih de yanına gelmişti. Şoför cam düğmelerini gösterdi.

-Evlat oradan açabilirsin.
Düğmeye bastı ama hareket yoktu. Biraz zorlamaya çalıştı yine olmadı.
-Çalışmıyor mu?
-Hayır dedi Fatih ama aklına başka bir şey gelmişti. Hızımız fazla süratli değil ön kapıyı açsak sorun olur mu?

       Şoför dönüp Walter'a baktı. Her an kusabilirdi. Aklından geçen sadece aracının batmamasıydı. Bu olursa bütün akşamını temizliğe harcayabilirdi.

-Hayır sorun olmaz dedi adam açabiliriz.

Şoför ön kapının otomatiğine bastı. Kapı açıldı. Arkada oturan yolcuları da uyarmayı ihmal etmedi.

-Hızımız 40 km. Sadece birkaç dakikalığına kapımız açık kalacak. Lütfen yerlerinizden kalkmayın.

       Aslında herkes temiz havayı bekliyordu ki kimse bunu sorun etmedi. Bir müddet yolculuk böyle devam edecekti. Fatih şoför koltuğunun arkasındaki yan koltuktan arkadaşını takip ediyor onun zaman geçtikçe düzeldiğini fark ediyordu. Önlerinde uzanan ve giderek kıvrımlaşan yolu izlemeye başladı. Motor sesinin yerini ılık bir rüzgar esintisi almıştı şimdi. Uzayıp giden dinginlik her yeri kaplıyordu.

-Huzur veren bir ortamı olduğu gerçek diye geçirdi içinden.

            Her şey normale dönmüşken bir anda arkadan uzun farlarıyla yaklaşan bir araç göründü. Bu az önceki ciplere benziyordu. Hızla otobüsün arkasına yaklaşıyordu. Yan aynalardan şoför aracı gördü yol verdi. Ama cip geçmiyordu. Zikzaklar çiziyor otobüsü taciz ediyordu.

-Ne yapıyor bu adam böyle?

            Fatih az önceki endişesinin tekrar alevlendiğini hissetti. Arkadaki aracın rahatsız edici farlarından gözleri kamaştı. Gözlerini eliyle siper ederek yoğun ışıktan kurtulmaya çalıştı. Kafasını çevirdi. Ön camdan yolun ilerisindeki keskin virajı gördü. Bu ihtimali düşünmek bile istemedi. Yolcular iyice rahatsız olmuş ve ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.

Arkadan yaklaşan araç hızını artırdı. Fatih iki eliyle demir direklere tutundu.Şoför hızını azaltmaya başladı.

-Şimdi dertleri neymiş öğreniriz.
Fatih kararlı bir şekilde çıkıştı.

-Kaptan yavaşlama bunlar bizim peşimizde.
-Nasıl yani? paniklemişti şoför.

Kimse ne olduğunu anlamadan bir gürültü koptu.

-Gümm. Patlama sesiyle eşdeğerdi. Cip otobüse arkadan çarpmıştı. Otobüsün arka tekeri adeta bir bomba gibi ses yaparak patladı. Arka taraf sağa sola yalpalıyordu. Arkadaki jip ölüm saçan bir makineye dönüşmüştü. İnsanlar içeride çığlık atıyor şoför otobüsü yolda tutmaya çalışıyordu. Fatih çarpmanın etkisiyle kafasını demire çarptı. Düşmemek için tutacaklara sıkı sıkı sarıldı. Ted arkadaydı ve patlayan tekerin çıkardığı kıvılcımların cama çarpmasını korkuyla izliyordu. Vücudunu saran soğuk ürpertiyle birlikte bağırdı.

-Kaptaaan tekrar geliyor.

        Kedinin fareyle oynaması gibiydi. Araca darbeler vurarak onu yıkmaya çalışıyordu. Sonra ölüm makinesi beklenmedik bir şekilde hızını azalttı. Savrulan otobüsün uzaklaşmasına izin verdi.

- Allah'ım yardım et dedi Fatih.
Artan mesafe aralığını kullanan araç hızını alıp son darbeyi vurmak için geliyordu. Viraja iyice yaklaşmışlardı.Şoför kendine gelebildi.

-Sıkı tutunun.

            Bağırmasıyla cipin arkadan vurması aynı anda oldu. Fatih dengesini kaybetti. Otobüsün ön camına kafasını çarptı. Sallanmanın şiddetiyle açık duran ön kapıdan yol kenarına savruldu. Walter onu fark etse de tutmak için geç kaldı. Arkadaşı düşmüştü. İki araç hızla sona doğru ilerliyordu. Dengesi bozulan otobüs virajı alırken devrildi. Asfalta sürten metalin tınısı kulak tırmalıyordu. Büyük bir gürültüyle yan yatan araç birkaç metre kaydıktan sonra yolun dışında durdu. Motoru hala çalışıyordu. Hemen arkasından sert bir fren sesi duyuldu.Ölüm makinesi de yakınında durmuştu.

           Fatih yumuşak bir kum çukurunun içine düşmüş ama hala bilinci yerindeydi. Fazla uzakta olmayan kaza mahallini seçebiliyordu. Yüzüne doluşan kum zerreciklerini temizlemeye çalıştı. Alnından sızan kan yüzünde yapışkan bir alan oluşturmuştu. Aldırmadı. Kaza mahalline bakmaya devam etti. Siyah cipin içinden tam olarak göremediği birileri indi. Fatih görüşünü netleştirmek için doğrulmaya çalıştı ama hareket edemiyordu.

            Sakin olmalıyım. Hareket edersem kendime zarar verebilirim. Soğukkanlılığın hayat kurtardığı bir gerçekti. Uzakta devrilen otobüsün üstünde beliren alevleri net bir şekilde görebiliyordu. Daha hızlı yanması için aracın üzerine bir şeyler döküyorlardı. Yolculardan bazıları çıkmaya çalışsa da onları da tek bir atışla hareketsiz hale getiriyorlardı. Siyah dumanlar gökyüzüne yayılmıştı çoktan.

            Herkesi yaktılar.

            Kanamakta olan yarasının ve kırılan kemiklerinin acısını unuttu Fatih. Gördüğü manzaranın ürpertisi tüm vücudunu kaplamıştı. Gözlerinden gelen acı dolu yaşlara engel olamıyordu. Arkadaşları orada can vermişti.Ses çıkarmamak için kendini zorladı.

-Acımasızlar...

            Ağrıları belirgin bir şekilde artmıştı. Dayanacak gibi değildi. Uzaktaki siyah siluetler araçlarına bindiler. Kendini zorlayarak iyice çukura gömülmeye çalıştı. Ölüm makinesi cip hiçbir şey olmamış gibi geriye dönüp istasyonun yolunu tuttu. Fatih kendisini görmemeleri için dua ediyordu. Gözleri kapandı. Sadece uzaklaşan aracın sesini ve yanan otobüsün çıkardığı çıtırtıları duyuyordu. Acı veren ağrılarına daha fazla dayanamadı. Bayıldı.

38
Kurgu İskelesi / Ynt: Gün Ağrısı
« : 25 Şubat 2015, 12:25:01 »
Anlatımda problem yok.Yani tekrar, gereksiz uzatma gibi sorunun yok. Bence sağlam bir konu bulmalısın. Yazarlık kumaşın iyi.

39
Kurgu İskelesi / Ynt: Mars Sonun Başlangıcı
« : 24 Şubat 2015, 15:53:16 »
Ben diyaloglar yetersiz mi diye düşünüyordum ama galiba haklısın. Buna dikkat ederim.

Şimdi bu yükseklik meselesini şöyle çözdüm. Alma istasyonuyla ilgili gezi yazıları ,incelemeler vardı. Onları okuduğumda böyle şeylerin yaşandığını gördüm. Hatta orada çalışan personel en fazla 4 saat çalışmakla yükümlü. Belki dağcıların başka yöntemleri vardır.   :)

Devamı yakında inşallah.

40
Kurgu İskelesi / Ynt: Mars Sonun Başlangıcı
« : 24 Şubat 2015, 15:18:12 »
4.BÖLÜM

-John bu hareketlilikte neyin nesi?

         Uyuyamamıştı Fatih. Revir dışından gelen sesler onu iyice meraklandırdı. John'un duyacağını düşünerek ona seslenmişti ama yanıt yoktu. Walter ve Ted deliksiz bir uykuya bırakmışlardı kendilerini. Hırıltı ve tıslamaya benzer sesler çıkarıyorlardı. Fatih kendini topladı. Doğruldu ve sedyeden bozma yatağın kenarına oturdu. Dışarıda bariz bir hareketlilik vardı ve olağandışı bir durum olabilirdi.

"Dinlenmem gerekiyor belki rutin bir tatbikattır.Burası askeriye değil ne tatbikatı."

           Bir süre hareketsiz vaziyette yatağında oturdu. Sesler rahatsız ediciydi. O ana kadar tepkisiz görünen John uyandı. Gözlerini ovuşturdu .Fatih'in sessizce yatakta oturduğunu görünce:

-Fatih dedi kısık sesle. Öksürdü önce sonra boğazını temizledi. Hava değişimi nefes yollarını etkiliyordu.
-Bir şey mi oldu? Neden uyumadın? Bu seslerde ne böyle?
-Bilmiyorum dedi Fatih. Bir hareketlilik var.

          John'da doğrularak yatağın kenarına oturdu. Diğerlerine baktı. Uykuya dalmışlardı çoktan.

-Başağrısı beni uyutmadı. Çıkıp ne olduğuna bakalım. Onlar uyusun belli ki uykusuzluk ikimizin de sorunu.
-Tamam dedi Fatih. Elbiselerini giyip odadan çıktılar.

          Dışarısı oldukça hareketliydi. John ve Fatih koridorda yürümeye başladılar. Giriş kapısında aynı elbiseleri giyen gruplar görev yerlerine sırayla gidiyorlardı. Başlarındaki koordinatörün aceleceliği sesine yansımıştı. Az sonra koridor boşaldı. Dışarıda kamyonların gürültüyle çalışan motorlarının uğultuları gelmeye başladı.

          Bir müddet etrafa bakındılar. Sonra kontrol odasını gösteren yola yöneldiler.

-Kevin'la konuşmalıyız.

          İstasyon sessizleşmişti aniden. Duvara yaslanmış su şişesi kolilerini geçip demir ızgaraların çizdiği yoldan yürüdüler. Ayak sesleri rahatlıkla duyuluyordu. Fazla sürmeden ana kontrol bölümüne ulaştılar. Odanın giriş kapısı şifreli elektronik bir sisteme sahip olmasına rağmen sonuna kadar açıktı. İçerisi bilgisayar sistemleri, adlarını bilmedikleri çeşitli teknolojik aygıt ve aletlerle donatılmıştı. Çalışanlar verilen görevleri yapmakla meşguldüler. Kevin, Alex ile birlikte ana bilgisayarda oturmuş gelen verileri inceliyordu. Sağa sola emirler veriyor telsiz bağlantısıyla da diğer ekipleri yönlendiriyordu.

-22 numaralı çanağı da bölgeye kaydırın. Sinyali aldığımız yerden hiçbir ayrıntıyı kaçırmak istemiyorum.
-Kevin neler oluyor?

         Arkasında bekleyen şaşkın ve meraklı bakışlara sahip iki adama döndü. Kafası karışık görünüyordu. Onların odada bulunmasını sorun etmedi. Sonuçta burada gizli bir şey yapılmıyordu.

-Sizin dinlenmeniz gerekiyordu John.
-Biliyorum ama hareketlilik bizi uyutmadı.Yardım edebileceğimiz bir durum var mı?

Kevin gülümsedi.

-Teşekkürler John duyarlılığın için. Sonra onların ayakta durduğunu fark edince yer gösterdi.
-Gelin oturun acil bir şey değil. Bir sinyal yakaladık. Onun üstünde çalışıyoruz şu an. Aslında düşündüğümüz gibiyse acilden de öte olabilir.

Sonra ekranı gösterdi. Akan verileri kaydediyorlardı. Diğer uydulardan gelen benzer sinyal grupları karşılaştırılıyordu.

-Alex işlem tamamlanınca bana haber ver dedi sonra ikiliye yöneldi. Oldukça yorulmuş ve kafasını meşgul eden şeyleri düşünüyordu. Bu karmaşa içinde biraz kafasını dağıtabilirdi.

-Aslında buraya gelmeniz uygun değil ama madem geldiniz size burayı tanıtayım. Burası bizim kontrol odamız. Şu gördüğünüz ana bilgisayarımız. Bağlantıları kurduğumuz sistemler ve veri hard diskleri ortak çalışmakta. Milyonlarca dizüstü bilgisayarın yapacağı işlemi tek başına yapıyor.

-Yani ultra süper bilgisayar dedi Fatih.

-Öylede denebilir genç adam. Çanaklardan gelen ışığı her saniyede katrilyonlarca karşılaştıran bir beyin aslında. O yüzden burası Dünya üzerindeki en önemli istasyonlardan birisi. Evreni buradan izlemek daha farklı. Çünkü teleskopların şöyle bir sorunu var. Atmosfer ışığı büker ve bu da görüntülerin bulanıklaşmasına yol açar .O yüzden atmosferin daha ince olduğu yüksek yerler tercih edilir. Bizim yaptığımız da bu. Böylelikle daha net görüntüler yakalayabiliyoruz. John onun kendisine stajyer öğrenci gibi davranmasından sıkıldı.

-Umarım öyledir dedi. Çektiğiniz şu muhteşem uzay galaksi resimleri çok hoşuma gidiyor. Bilgisayarım için arka plan olarak saklıyorum hepsini.

          Kevin umursamaz bir tavırla Fatih'e baktı.

-Ona bakma sen. Yıllardır işimi kıskanmıştır zaten.
-Delirmiş olmalısın dostum. Kimse beni bu ucube yerde çalıştıramaz. Mesleklerimize gelince de benim bir meslek sempatim yok. Merak etme işin senin olsun.

          Atışmaları oldukça dostaneydi. Tavırlarından bunu her zaman yaptıkları ve meslekleri hakkında birbirleriyle şakalaştıkları belli oluyordu.

-Peki Kevin gerçek dünyaya dönersek bu sinyalin kaynağı nedir? Yeni bir yıldız yada gezegen mi?
-Var olduğunu bildiğimiz bir gezegen ve çok yakınımızda. Ciddileşti bir anda. Tam olarak geldiği yeri belirledik.

İki meraklı yüz onun ne diyeceğini bekliyordu.

-Mars'tan geliyor.

-Nasıl olabilir dedi John. Yani bir canlının gönderdiği türden mi?Demek istediğim...

-Demek istediğin Dünya dışı canlılar öyle değil mi? Evet anlamında başını salladı John.

-Şu anda sinyal net olsa da diğer gözlemevlerinin de onaylamasını bekliyorum. SETI’deki arkadaşım bunun dünyayı sallayacak bir haber olduğunu düşünüyor. Tabi bu kesin değil. Şimdilik sinyal alımı devam ediyor ve bilgisayarlar dolayısıyla ekibim üzerinde çalışıyor. Türlü ihtimaller akla geliyor tabi ki. Bazı ajan sondalar yada istihbarat uyduları olabilir. Yabancı hükümetlerin gizli projelerinden biriside muhtemel ama bir gerçek var ki Mars'a henüz inen olmadı. Bekleyip ne olduğunu anlamaya çalışacağız.

-İhtimalleriniz arasında başka varlıkların olabileceği düşüncesi yok anladığım kadarıyla. Bizim dışımızda başka varlıklarında olduğu inanılan bir gerçek dedi Fatih.

-Bak evlat uzun zamandır evreni izliyoruz ve dinliyoruz. Milyonlarca kilometre uzaktaki galaksileri inceleyip başka varlıkların bize bir mesaj göndermelerini bekliyoruz. İnsanların genel sorusu olan şu cümleye bir cevap bulmaya çalışıyoruz. Evrende yalnız mıyız? Tabi ki evreni kontrol etmemiz mümkün değil. Sorunun cevabına gelincede bu zamana kadar Mars yüzeyinde canlı bir nesne bulgusuna rastlanmadı ve şimdi durup dururken bunun ortaya çıkması oldukça şaşırtıcı.

-Aradığınız şey çok ta uzakta olmayabilir. John'unda ilgisini çekmişti bu konu.

-Peki sinyali çözebildiniz mi Bay Kevin?

          Fatih soru sorma imkanı bulabildiği için merakını dışa vurmuştu. Kevin bilgisayar ekranını ona gösterdi.

-Ne görüyorsun? Fatih ekrana baktı.

-Anlamsız sayı sıraları ve semboller.

-Matematik dedi Kevin. Bütün evrenin ortak dili. İletişim kurmak için de en iyi yol.
-İletişim mi yani bir varlıkla iletişimden mi bahsediyoruz.

Herkes bir an Fatih'e baktı. Sessizliği Kevin bozdu.

-Olabilir araştırmaya devam ediyoruz. Kesin bir şey söylemek güç. Bilgileri diğer gözlemevlerine de gönderdik. Teyit edilmesi gerekiyor. Nasa'daki yetkililer çoktan konuyla ilgili bir birim oluşturdular. Eğer bu doğruysa beyler insanlık tarihi yeni bir boyuta geçebilir.

-Yada daha kötüsüne diye tamamladı John.

          İletişim biriminde görevli olan genç bayan Kevin'in dikkatini çekmeye çalıştı. Elinde bir not vardı ve ona doğru sallıyordu.

-Bir şey mi var Cristina?
-Efendim dökümanları almak üzere buraya bir ekip yollanmış.
-Kim tarafından sertçe yanıtladı Kevin.böyle bir şey beklemiyordu.
-Sanırım finansörlerimizde bu durumla yakından ilgileniyor patron. Ayrıca önemli bir not iletmemi istediler.

         Kevin duraksadı. Eliyle konuşmamasını işaret etti. Sonra misafir olarak gelen ikiliye döndü.

-John bu önemli olabilir. Bağlı olduğumuz kurumların özel istekleri olabiliyor. Özellikle de gizlilik konusunda hassaslar.
-Tamam Kevin seni anlıyorum. Zaten bu kadar bilgi yoğunluğu beni iyice yordu. Fatih'e anlamlı bir bakış attı.
-Gidelim.

         Odadan dışarı çıktılar. Bir görevli arkalarından kapıyı kapatırken ikisi de dönüp geriye baktı. Göz göze geldiler. Şüpheci bakışlar olayın tercümanlığını yapıyordu. Sonra konuşmadan yola devam ettiler. Fatih'in aklında bazı sorular vardı. Sessizliği bozdu.

-Bir şeyler dönüyor sanki.

John’un ilgi alanına girmiyordu bunlar.

-Bence de ama bizi ilgilendirmiyor. Sonuçta herkes işini yapıyor. Sorumlulukları var ve buna saygı duymalıyız.

          Fatih onun bu tavrını normal karşılasa da olanları düşünmüyor değildi. Astronomiye ilgi duymuştu her zaman. Yaşanan gelişmeleri ara sıra takip ediyordu. O da normal insanlar gibi evrende meydana gelen olayları hayranlıkla izliyor ve kainatın büyüklüğü karşısında şaşkınlık içinde kalıyordu. Aslında başka varlıkların olma ihtimali oldukça korkutucu bir durum gibi gözükse de çoğu zaman bunun hayalden öteye geçemeyeceğini ve Dünya'da güvende olduğunu biliyordu. İnsanlar için meydana gelmiş mükemmel bir yer. Ama şimdi dünya dışı bir varlık fikri onu oldukça ürkütmüştü. Çoğu insan içinde bu böyledir herhalde. Her neyse dedi içinden bu sadece bir teori.

          John'la birlikte yürürken düşüncelerinden sıyrılıp aklındakini dışa vurdu.

-Aslında bugün otele dönmek niyetindeyim. Burada rahat değilim. Ayrıca arkadaşların isteği de bu yönde. Diğerlerini de kaldırıp dönüş yapalım bu akşam. Ne dersin?

-Nasıl istersen Fatih. Zaten burası biraz daha karışacak gibi. En doğrusu bu. Sen ekibi kaldır. Ben de araç ayarlayayım. Otele gidin yarın sabah sizinle buluşurum.

-Bizimle gelmiyor musun?

-Çalışmalarımı tamamlamam lazım. Doldurmam gereken evraklar var. Ekip çok yoruldu. Biraz kendinize zaman ayırın.

-Tamam John diğerlerine haber vereyim.

         Başka bir planı olduğundan emin değildi. Bu kadar iş seven bir yapısı da yoktu ama bu John dedi içinden. Ne yapacağı kestirilemez.

41
Kurgu İskelesi / Ynt: Mars Sonun Başlangıcı
« : 24 Şubat 2015, 15:11:13 »
3.BÖLÜM

       Kevin girişte onları karşıladı. Güvenlik kamerasından geldiklerini görmüştü. Hepsini tek tek kontrol ediyordu. Sert tavırlı bir adamdı. İşi gereği kontrolü hep elinde tutması gerekiyordu. Milyon dolarlık tesislerin her şeyi onun sorumluluğundaydı. Çalışanların tabiriyle o buranın kralıydı.

       John ile arkadaşlıkları ise üniversite yıllarından beri devam etmekteydi. Farklı karakterlere sahip olsalar da dostlukları kopmamıştı geçen zaman içinde. John planladığı çalışmaları ve gezileri hakkında Kevin'e bilgi vermişti. Yapacakları bir araştırma içinde ondan yardım istedi. Konaklama, teçhizat gibi şeyler Kevin için sorun değildi. Zaten üniversitelerden stajyerler ve başka araştırmacılarda özellikle bilimsel basın yayın grupları tesisleri incelemeye geliyorlardı. İstasyonun kadrosu için yeterli olan sınırlı konaklama imkanı dışında her türlü yardımı sağlıyordu. Şehre yakın bir yerde uygun fiyatlı oteller mevcuttu. En yakın arkadaşı John'a bile yapacağı fazla bir şey yoktu. Sadece güvendiği bir oteli önerebildi.
      
       John çantasını yere bıraktı. Yorgundu. Kevin ekibi süzdükten sonra John'a:

-Tanrıya şükür sağlam olarak gelebildin. Ekibinde iyi görünüyor.

John yüzünü buruşturdu.

-Ne demezsin. Bu kadar yorulduğumu hatırlamıyorum. Bayılmamak için kendimi zor tuttum. Hafifçe dönüp Fatih'e göz kırptı.
-Onu taşımak zorunda kalmadığımıza seviniyorum. dedi Fatih. Bayılma ihtimaline vurgu yaparak.

John yapmacık bir sert bakış attı.

-Hala enerjiniz olması beni mutlu etti. Ama yinede revirde dinlenmenizi istiyorum. İki saat sonra yemekte görüşürüz.
-Teşekkürler dedi John. Gerçekten buna ihtiyacımız var. Sonra çantasını alıp ekibine seslendi.
-Haydi beyler beni takip edin.
-John bir sorun yaşadın mı? Kevin emin olmak istiyordu. John ise onu geçiştirmeye niyetliydi.
-Gördüğün gibi herkes sağlam ve kontrol bizde.
-Umarım öyledir. Şüpheli bakışlarının üzerinde gezinmesinden rahatsız oldu.
-Gidebilirsiniz. dedi manidar bir şekilde.

            Kevin onlarla uğraşmak istemiyordu. Bir an önce gidip dinlenmeleri gerekti. John çantasını omzuna atıp labirenti andıran koridor yoluna yöneldi. Ekibi de ardından yorgun adımlarla ilerliyorlardı. Kevin onlara bakarken telsizinden gelen cızırtılar dikkatini dağıttı. Uyarı sinyalini alınca telsizi açtı.

-Bir sorun mu var Alex?

Telaşlı bir ses vardı karşıda.

-Efendim bir sinyal yakaladık. Dünya dışından diye tamamladı. Sesinin heyecanı onu şaşırttı.
-Sakin ol Alex. Nereden geldiğini bulabildiniz mi?
-Efendim çok uzak bir yer değil. Sinyal tam olarak Mars'tan geliyor. Kevin duraksadı.
-Emin misin? Dur dur dedi. Geliyorum telaşlanmıştı. Telsizi kapatıp cebine koydu. Koşar adımlarla dar koridorları geçmeye başladı. Sinyalin geldiği kontrol odasına yöneldi. Yolda karşılaştığı çalışanlar onun bu haline anlam veremediler. Bir sorun vardı muhtemelen.

        Kevin ana kumanda odasının kapısını açıp içeri girdi. Nefesini düzenlemeye çalışıyordu. Alex'in yanına oturdu.

-Göster bakalım diyebildi. Hala nefes nefeseydi.

Alex gelen verileri dijital ana görüntü ekranına yansıttı. Aralıklı ve düzenli veri girişi ekranda görünmeye başlamıştı.

-Başka uydular olabilir mi? Biliyorsun bazen sinyaller karışabiliyor. Nefesini düzenlemeye çalıştı.
-Hayır dedi Alex kararlılıkla. Başta öyle sanmıştım. Hatta aklıma Nasa'nın gönderdiği Curiosity geldi ama onunda böyle bir iletişim sistemi yok ve verilen koordinatların çok uzağında. Kevin etrafına bakındı. Çalışanların bir kısmı dinlenmeye çekilmişti. Cebinden telsizi çıkardı.

-Dinliyorum dedi karşıdan gelen ses.
-Oradaki herkesi görev yerlerine gönder Smith. Acil durum olabilir.
-Efendim ne olduğunu tam olarak bilirsem ona göre…
-Dünya dışından bir sinyal aldık.Önemli olabilir.

“Aman Tanrım”dedi irkilerek. Üstüne bulaşan uyuşukluk birden dağılmıştı.

-Beni duyuyormusun. Acele et. dedi Kevin karşıdan cevap beklerken.
İtaatkar bir şekilde emre uydu.
-Tamam patron.

         Smith koordinatörlük görevini yapıyordu. İstasyonda işlerin aksamaması için Kevin'in en önemli yardımcısı konumundaydı. Buranın belli kuralları vardı. Normal bir çalışma alanından farklıydı. Öncelikle en zayıf halka olan işçilerin güvenlik ve yaşamları çok önemliydi. Bölge konumu itibariyle yüksekliğin yarattığı dezavantajlarıyla onları etkilemekteydi. Bu yüzden çalışma süreleri kısıtlıydı. Özellikle altı saatten fazla çalışmak yasaktı. Buna rağmen Smith dinlenmeye geçen çalışanları harekete geçirmek zorunda kaldı. Zira acil durumlarda kurallar değişebilirdi. Hemen kırmızı butona bastı.

        Işıklar yanıp sönüyor kulak tırmalayan bir ses duyuluyordu şimdi. Acil durum sireniyle birlikte ortalık hareketlenmişti. İnsanlar sağa sola koşuşturuyordu. Bu karmaşayı seyrederken Smith aklından geçen ihtimali deşeliyordu.

        Dünya içinde meydana gelebilecek bazı şeyler tahmin edilebiliyor ya da en azından gözlenip imkanlar boyutunda engellenebiliyordu. Peki dünya dışından başka varlıklar ortaya çıkarsa ve bu yüzden olumsuzluklar meydana gelirse. Bununla kalmayıp dünyaya zarar verecek olursa. İnsanoğlunun genel korkularından biri olmuştu bu ihtimaller. Smith düşüncelere dalmıştı. Bu durumda iş bizim gibi gözlemevlerine düşüyor dedi içinden. İsmini koyamadığı bir karamsarlık üstünü kapladı. Bazen böyle kötü hislere kapılırdı ama buna vakti yoktu. Kendini topladı görevini hatırladı.

Hala etrafta kalanlar vardı.Sertçe uyardı.

-Acele edin.Herkes görev yerine.

          Bazı dil bilmeyen yabancı uyruklu çalışanlardı bunlar. Smith el işaretleriyle anlatmaya çalıştı. Sonunda herkes işine döndü. Eline yapışmış gibi duran cihazı ağzına götürdü.

-Herkes görev yerinde patron.
-Anlaşıldı Smith.cızırtılı bir ses geldi karşıdan.Kevin telsizi kapattı.

42
Kurgu İskelesi / Ynt: Mars Sonun Başlangıcı
« : 24 Şubat 2015, 15:10:18 »
Sevgili zaujas kendimce düzenlemesini yaptım. Uyardığın için sağ ol. Nokta ve virgülden sonra boşluk bırakmama hastalığım var onları da düzelttim. Elimden geldiğince yanlışlarımı düzeltmeye çalışacağım.

43
Aslında bu düellolarda kullanılan hikayeleri bir yayımcı bir araya getirse kitaplaştırsa hem yazanlar için motivasyon oluşturur hem de katılım sağlanır. Hep birlikte hikayelerin editörlüğünü yapabiliriz. Benimkisi öneri sadece.

44
Kurgu İskelesi / Ynt: Mars Sonun Başlangıcı
« : 24 Şubat 2015, 12:21:22 »
Yorumlarınız için teşekkürler.Bu aslında kısa bir hikaye değil.Roman başlangıcı ve daha 78 bölümü daha var.Bu ilk denememdi.Tabiki ilerleyen bölümlerde düşmanlar tanıtılıyor.Okuyan fazla olmayınca paylaşmamıştım.İlk on bölümü burada paylaşmayı düşünüyorum.

45
Bu bölümde çok güzeldi.Olaylar şaşırtıcı bir şekilde gelişiyor.Ghia ve akina karakterlerini şimdi daha iyi tanımaya başlıyorum.Okudukça kabaca şöyle diyorum."Oha la konu nereye gidiyor."
Emeğine sağlık.Her bölüm için haftasonunu beklemek gerekmesi dışında herşey güzel :)

Sayfa: 1 2 [3] 4