Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - seabiscuitxx

Sayfa: 1 2 3 [4]
46
tabiki hatalar olacaktır.Yazma tecrübesinin yazdıkça kazanıldığına ve geliştiğine inanıyorum.Özellikle hem yazmak hem okumak yazarın kalitesini artırıyor.

Bu düzende devam etmeni isterim.Sonunda kaliteli bir yazar olmaya uzak değilsin.Kolay gelsin.

47
Kurgu İskelesi / Ynt: Arşimet'in Anısına
« : 20 Şubat 2015, 23:21:41 »
Fazlaca yabancı isim.Fazlaca uzatılmış sıkıcı tarih örgüsü.Buradaki amaç gerçek tarihi mi anlatmak yoksa hikaye etmeye çalışmak mı?

Sabırla okudum.Roma tarihinin bir özeti gibiydi bir kısmı.Bana oldukça zor bir çalışma gibi geldi.Emeğinize sağlık.

48
Kurgu İskelesi / Ynt: Cennete On Saniye
« : 20 Şubat 2015, 23:13:09 »
Anlatımda bir sorun yok.Konusu insanı boşluğa sürüklüyor ümidini kırıyor sanki.Belli ki hissedilmiş duyguların açığa çıkması işlenmiş.Hoşuma gitti.

Böyle bir duruma düşsem asırlar sonrasına gitmeyi düşünür müydüm bilmiyorum.İlginç olurdu.

49
Yeni düelloya herkesi bekliyorum.Babayiğit meteroid arkadaşıma bol şans diliyorum.

Bu arada hatunkız hikayeyi sana nasıl ulaştıracağım.

50
metaroid ben rakip olabilirdim sana ama kısa hikaye yazmakta zorlanıyorum.

51
katılım baya az görünüyor.

52
Kısa bir süre sonra mekanik bir ses ve hareket eden zincirlerin sesi duyuldu.
Bu ibaredeki "Kısa bir süre sonra" kışını çıkarıp tekrar okursan kulaa daha iyi geliyor.Birde asansör bölümünde fazlaca asansör kelimesi var.

- İyi misin? diye seslendi yüzü parçalanmış karanlık gölge

- Arkadaşım iyi misin?
Bu iki diyalog arasına hayalle gerçeği ayıracak bir ayrıntı konulabilir.

Bir ara Akina nerede diye düşünürken ortaya çıktı.Sürükleyici olduğu bir gerçek.Devamını bekliyorum.Kolay gelsin.

53
nightmare yazdığın konu üzerine başka çalışman var mı?Bence fantastik bir roman için gayet güzel bir başlangıç olabilir.

54
1.Hikaye eleştirim.

Onun liderliğinde her ordu savaş meydanından sürülmüştü.
Burada anlam karmaşası var.
Onun liderliğinde düşman orduları savaş meydanından mağlup ayrılmıştı.Yada Onun liderliğinde her ordu savaş meydanından galip ayrılmıştı.

  İnsanlar okları hemen ilerideki bir tepeden üç yönden gönderiyorlardı.
İki tane tümleç rahatsız edici.(İnsanlar yerine vahşiler denilebilirdi vurgulamak için.)

Bu taktik bu tarz deneyimsiz orduların yapabileceği en iyi taktikti.
“bu tarz” gereksiz olmuş.Tavsiye cümle: Bu taktik deneyimsiz orduların yapabileceği en iyi yöntemdi.

Lord Saradis de savaş alanına girdiğinde geride kalan birkaç vahşi Saradis’ in(fazla kelime) keskin kılıcı tarafından öldürülmüştü.

Düzeltilmiş hali: Lord Saradis de savaş alanına girmiş geride kalan birkaç vahşiyi keskin kılıcıyla öldürmüştü.

Şişleyin şu lanet vahşileri!(Amerikan İngilizcesi kıvamında.Lanet olasıcalar gibi.Fantastik hikayelerde eski kelimelerin kullanılmasına alıştığımızdan bana ters geldi.sefil vahşiler yada melun kelimeside olabilirdi.)

Son söz:Kısa ve etkili.Anlatım güzel.Üslup anlaşılır.

2.hikaye

Zaten benim arkama ablamla babam da yatmışlar, sabah öğrendim.
Tek takıldığım cümle.”benim arkama” yerine ”benim arkamdan” olabilir.

Günlük yaşadığımız kısacık bir anı çok güzel anlatmışsınız.Finali çok hoştu.Basit ve etkili.Neredeyse hatasız bir anlatım.

55
Kurgu İskelesi / Ynt: Mars Sonun Başlangıcı
« : 14 Şubat 2015, 14:46:52 »
2.BÖLÜM


            Hava kararmaya başlamıştı. Fatih homurdanarak giden otobüsün camından etrafı seyrediyordu. Alabildiğine uzanan çöl toprağı üzerinde oynaşan yıldızlar bir tablo görünümündeydi. Yolun aşağısında mantar gibi sıralanan devasa uydu alıcıları evlerin çatısında duran çanak antenlerden farksızdı. Yüksek rakımlı bir yerde kurulan bu istasyon evreni izlemek için yerleştirilmiş 66 adet dev teleskoplardan ve ana merkezden oluşan ALMA istasyonuydu. Şili'nin And Dağları’ndaki Chajnantor platosunun yükseklerinde kurulmuştu.Avrupa Güney Gözlemevi ESO ve diğer uluslararası ortaklar tarafından finanse ediliyordu. Bu proje gökbilimcilerin kozmik geçmişe dair yapacakları araştırmaların ve moleküler gaz ve tozları ayrıca Büyük Patlama’dan arta kalan ışınım gibi birçok konuda araştırma yapılabilmesinin önünü açıyordu. ALMA yıldızların, gezegen sistemlerinin, gökadaların yapıtaşlarını hatta yaşamın özünü araştırma programı olarak lanse edilmiş ve 2013’te görevine başlamıştı. Yeni bir keşif döneminin müjdecisiydi adeta. Uzayı gözetlemede Hubble teleskopuna nazaran on kat daha fazla keskinlikte bir görüş kabiliyeti vardı. Atacama Çölü’de bu sebeple seçilmişti.

          Uzaktan bakıldığında Mars yüzeyini andıran bu kızılımsı alan Dünya'nın en yüksek yerlerinden biriydi ve bu sebeple atmosfer etkisinin azaldığı, gözlemlerin daha net yapılabildiği bir ortam sunmaktaydı. Bu özelliği onu değerli kılıyordu. Yoksa coğrafi şartları yaşam için yetersizdi. Hızı 230 kilometreyi geçen rüzgarlara karşı ekstra önlemler almak gerekiyordu. Soğuktan korunmak için de elektrikli battaniyelerle izole edilmesi gereken odalar ve rezervuarların olması can sıkıcıydı. Burada insan için zor bir hayat vardı. Kısa süre önce istasyonda çalışan işçilerin greve gitmesi bunu doğruluyordu.

“Bu ıssız ve kuru yer başka ne işe yarar ki...”

          Otobüsün puslu ve soğuk camından dışarı bakarken devasa teleskopların insan aklının bir ürünü olduğunu bilmek garip bir huzur veriyordu izleyene. Şimdi ise gözleri boşlukta takılmış kendi durumunu düşündü.
              
         CallTech’te jeoloji bölümü doktora öğrencisiydi. Kendisini Dünya'nın bir ucundan diğerine sürükleyen John'un asistanı ve en yakın arkadaşıydı. Walter ve diğer ekip üyesi Ted başka üniversitelerden gruba katılmışlardı. Afrika,Asya turlarından sonra kendilerini Şili'nin bu eşsiz bölgesinde bulmuşlardı. Özellikle Atacama çölü arkeologların doğal çalışma alanıydı. John yaptığı planda burayı sona saklamıştı. Yanındaki şanslı öğrenciler için muhteşem bir tecrübe sahası olduğuna inanıyordu. Gezi finansmanı olan üniversite araştırmalar için oldukça cömertti. Bütün ekibin giderlerini karşılayarak bilime katacakları her bir kıymetli bilginin peşindeydiler aslında. Ekipte bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmiş ve çantalarını değerli bilgilerle doldurmuştu. Oldukça yorucu geçen tur programı onları yıldırmamış ve her araştırmayı bir macera gibi yaşamışlardı.

             Fatih ise uzun zamandır ülkesine evine gidememişti. Uzun seyahatler, yorucu çalışmalar ve hızla akıp giden zaman başka şeylere özellikle ailesine zaman ayırmasına müsaade etmiyordu. John’un böyle bir derdi yoktu. Ailesinden uzun zaman önce ayrılmış başarısız bir evlilikten sonra hayatını Horatius’un ünlü aforizması Carpe Diem-Anı Yaşa mantığıyla idame ettirme kararı almıştı. Onun peşinden gitmek için onun gibi düşünmesi gerekiyordu. Ama genleri aksi yönde hareket ediyordu. Aile kavramı Fatih için çok önemliydi. Onu sarmalayan isimlendiremediği manevi bağları vardı. Zamanı geldiğinde yolunu değiştirmek zorunda kalabilirdi. Bunu zamana bırakmalıyım dedi içten içe. Artık son dönemdeydi. Yapacağı işleri bitirip bir an önce tatile çıkmak, ailesiyle hasret gidermek istiyordu. En çokta kız kardeşini özlemişti. Telefon ve internetten iletişime geçerek onlara ulaşsa da yanlarında olmak gibi değildi.
      
John derin düşüncelere dalan Fatih'e seslendi.

-Kendini nasıl hissediyorsun? Belki onuncu kez soruyorum ama çok korkuttun beni.
Düşüncelerinden sıyrıldı. Sorun olmadığını belirten bir ifade takındı:
-Açıkçası bende çok korktum.Problemin oksijen silindirinde olduğunu anladığın için şanslıyım.
-Öylede denebilir. Ama yinede bana teşekkür edebilirsin. Gözlerini kocaman açmış sevimli bir ifade takınmıştı.

Sonra Fatih'in onu ciddiye aldığını fark edince elini eliptik bir hareketle ona doğru salladı.

-Sadece takılıyordum. Sonra diğerlerinin duyacağı şekilde sesini yükseltti. Evet baylar burada işimiz bitiyor artık. Yarın rakımı daha düşük bir yerde araştırmalara devam edeceğiz .Biliyorum sizi buraya ben getirdim. Bence kötü bir fikir değildi. Ünlü ALMA istasyonunun çanaklarını görme imkanına eriştiniz. Ayrıca Atacama çölünün bu nadide yerlerinden çok kıymetli bulgularla dönüyoruz. Diğerleri onun gibi düşünmüyordu. Olumsuzca kafalarını salladılar.

-Tamam katılıyorum size. En kısa sürede buradan gideceğiz. Walter sence gezimizin en iyi kısmı neydi?

Aracın koltuğuna yayılmış çantasını da kucağına almıştı. Eliyle şişkin duran çantasını gösterdi.

-Tabi ki birkaç tane meteor parçası bulmamız. dedi soruyu geçiştirmek için. En azından on bin dolar edebilir. Kısa günün karı. Hepsi gülüyordu şimdi. Walter'in ona sıkıca sarılması oldukça komikti.
-Gördünüz mü beyler. Yaptığımız iş zevkli ve kazançlı.

Fatih onun bu çabasını anlıyordu.

-Bizi motive etmen hiç de zor değil John. Sadece yapmamız gerekeni yapalım.
-Tamamdır beklediğim cevap buydu. Ona doğru -benim yanımda olduğun için teşekkür ederim- der gibi göz kırptı. Bu arada arkadaşlar yaşadığımız şu küçük tatsız olay aramızda kalsın. Kevin'in duymasını istemem. Sonra başımın etini yer. Biliyorsunuz onu eskiden beri tanıyorum ve sıkıcı bir adam.

-Sorun yok patron dedi Fatih. Başparmağını yukarı dikti sözlerini desteklercesine. Diğerleri de sessizce onayladı. Umurlarında olmadığı belli oluyordu.

          John rahatladı ama onları rahat bırakmaya niyeti yoktu.

-Evet arkadaşlar son bir durağımız kaldı. Bu akşam otelimize döneriz. Yarın tekrar uçak yolculuğumuz var.
-Aa hayır. Bu da nereden çıktı. Bir anda ekip isyan bayrağını çekmişti.
-Çok yorgunuz dostum. Biraz şehir merkezinde takılırız mıyız dedi Walter. Diğerlerine bakarak yardım ister gibiydi. Kaş göz işaretleri yapıyordu.

          John gülümsedi.

-Arkadaşlar bilim istekle olur. Hevesinizin kırıldığını biliyorum ama şunu unutmayın. Her arayış bir sona ulaşır. Bizimde arayışımız bu. Yani...

Cümlesini tamamlamasını beklediler. Onların kendisini bu şekilde dinlemeleri hoşuna gidiyordu.

-Şöyle düşünün. Stajınızı balta girmemiş ormanlarda yılanlarla dolu otların arasında dolaşıp maymun pislikleri toplayarak mı bitirmek istersiniz?
-Hayıırr dediler bir ağızdan. Aslında adam haklıydı çünkü yaptıkları işten memnunlardı.Sadece alışma problemi yaşamışlardı. Daha kötüleri de vardı ve onlar için hiçte uygun değildi. Bilim ve buna bağlı olarak yapılan araştırmaların bazen kötü istekleri olabiliyordu. Ve gerçekten çevre bilimi okuyan öğrencilerin yaşadığı tecrübelerden biriydi bu maymun örneği.

John devam etti.

-En azından güzel manzarası olan vadiler, ışıltılı mağaralar ve gizemli çukurlar bizden fazlasını istemiyor.

Bir an ciddileşti.
-Beyler zamanımız kısıtlı. O yüzden lütfen bana baskı yapmayın. Bu iş bittiğinde erken tatile çıkmanızı sağlayacağım. Bu teklifime ne dersiniz?

Birbirlerine baktılar. Süper teklif.

-Kabul ediyoruz patron dediler hep bir ağızdan.
Nihayet otobüs yavaşladı ve ana girişte durdu. Otobüs şoförü yorgun bir sesle.
-Son durak baylar.İnerken çantalarınızı kontrol edin.

        Hava kararmasına rağmen etraf oldukça aydınlıktı. Ekip üyeleri geldiklerini yeni fark etmişlerdi. Hemen malzemelerini, çantalarını alıp inmek için kapıya yöneldiler. John otobüsten inerken anlamsızca şoföre baktı. Çanta uyarısı da ne demekti. Ana sınıfı öğrencileri değildiler. Şoför açıklama gereği hissetti.

-Oksijen yetersizliği dalgınlığa sebep oluyor ve devamlı bir şeylerini unutan yolcularla karşılaşıyorum.
-Anlıyorum dedi John. Bilimsel açıklamanız beni oldukça ikna etti.

          Ekiptekiler John'un arkasından gülümsediler ama şoförün sert bakışlarını fark ettiklerinde çehreleri değişmişti. Hızlıca otobüsten indiler. Şoför ters birine benziyordu ve hoşuna gitmeyenleri çöle gömecek bir tipi vardı.

          Tesise vardıkları için mutluydular zira yorgunluk belirtileri giderek artıyordu. John ve ekibi ana giriş kapısına doğru yöneldiler. Homurdanan otobüs başka bir görev için hareket etti. Bir müddet sonra ortalıkta kimse kalmamıştı.

56
Başlangıcından itibaren insanı sarmalayan bir anlatımı var.Aralarda bazı hatalar olsada akcılığın ortasında kaybolup gidiyor hepsi.Okuyucu olarak beğendim.Kalite kokusunu aldım.Kaleminize sağlık.

57
Yazılan iki hikayeyi eleştircek puan verecek bi jüri sistemi falan olacak mı?

58
Kurgu İskelesi / Ynt: Toraman ve Fuat'ın Serüvenleri
« : 14 Şubat 2015, 14:14:08 »
Anne ile babanın kısa diyaloğuna çok güldüm.Garip bir beklentiyle insanın okuyası geliyor.Geliştirildiğinde daha güzel olabilir.

59
Kurgu İskelesi / Ynt: Özel gücüm
« : 14 Şubat 2015, 13:43:19 »
1.bölüm gözüme çarpanlar.

Yabancı isim kullanılması bana hikayeyi yabancı bir yazardan okuyormuşum hissi verdi.Anlatımda bu şekilde.Dikkatimi çeken Scott’un abi,abi demesi sırıtmış.

"Scott yeter artık anlat şu olayı artık. Ben senin arkadaşın değil miyim?"
İbaresinde –yeter artık şu olayı anlat-denilebilir.tekrar eden kelime rahatsız edici.

Adam evden 10 15 metre uzaklaştıktan sonra bana döndü:
İbaresinde –on beş metre kadar-gibi kullanılsa göze batmaz bence.Mecbur kalmadıkça sayıları yazıyla yazmak daha iyi olabilir.

Dünyada teksin ve bu adamlar seni bulabilecekler arasında en basit adamlar.
İbaresinde anlamlandırma sorunu yaşadım.

Senin özel bir gücün var Scott. Dünyada teksin ve bu adamlar seni bulabilecekler arasında en basit adamlar. Tahmin dahi edemeyeceğin bir gücün var ve bu keşfedilecek olursa seni sonsuza kadar esir edebilirler.
İbarede anlatılmak istenen tekrar edilmiş başka kelimelerle.

Anlatım güzel devamını bekliyorum.Yaptığım yorumlar amatör bir okuyucu olarak.

60
Kurgu İskelesi / Mars Sonun Başlangıcı
« : 14 Şubat 2015, 13:21:05 »
Arkadaşlar bir süre önce romanımdan birkaç bölümü burada paylaşmıştım. Kitabım Yakın Plan Yayınlarından çıkmıştır. Burada gönderdiğim bölümleri okuyan, yorumlayan arkadaşlara teşekkür ediyorum. Değerli eleştiriler bana yazım yolunda ışık tuttu. Kurgu İskelesi üyelerinin yardımlaşmaları sayesinde Türk yazarlarında kaliteli eserler çıkaracağına inanıyorum.
Görüşmek üzere...


1.BÖLÜM

Atacama Çölü,Şili
 
-Nefes alabiliyor musun?Konuş benimle.

           Elleriyle adamın montunu  sıkıca kavrayıp sertçe silkeledi. Hareket ettirmeye çalışarak yaşam belirtisi arıyordu gözlerinde. Muhatabının sesi boğuk ve anlamsızdı. Homurtulardan başka bir şey duyulmuyordu. Başını sağa sola sallamakla  yetindi. Gözlerini açık tutamıyordu. Telaşlanmıştı arkadaşları. Ekip lideri hemen başında oksijen tüpünü kontrol ediyordu. Bir sorun göremedi.

-Neden normale dönmedi. Bir an çaresizce etrafına  baktı. Ne yapacağız der gibiydi. Bir diğeri sessizliği bozdu.
-İstasyondan oldukça uzaktayız. Oraya gidene kadar  dayanamaz. Ne yapacaksak şimdi yapmalıyız.

Ekip lideri önerileri duysa da ilk defa yaşadığı bu durumda eli kolu bağlanmıştı. Bilinçsizce yerde yatan adama bakarken üzerindeki mesuliyeti hatırladı. Zaman daralıyordu ve fazla geçmeden adamın gözleri tamamen kapanmıştı."Tanrım yardım et" dedi  içinden.

Ruhunu kaplayan pişmanlık onu rahatsız ediyor ve vücudu soğuk terler döküyordu. Ekibini buralara sürüklemekle hata etmişti. O esnada aklına istasyonun yetkili adamı ve en yakın arkadaşı Kevin'in uyarısı  geldi.
“Tanrı sesimi duymuş olmalı.”

Yönetici edasıyla yapılan bu konuşmayı tam olarak hatırlıyordu.

-Araştırma için gideceğiniz  yer oldukça tehlikeli John. Aslında sizi oraya yalnız başınıza öylece yollamamam gerekiyor. Tecrübeli adamlarım var ama oldukça yoğunlar o yüzden tek başınasınız. Karşılaşacağınız şeylerin en önemlisi hakkındaki uyarım şu. Yüksek irtifadayız biliyorsun. 4920 metreden bahsediyorum. Aşırı oksijen miktarı sizi halsiz düşürecektir. O  yüzden bu taşınabilir oksijen  tüplerini  takmanız gerekiyor. Köşede duran beyaz, kırmızı şeritli silindirleri işaret etti. Ve unutmayın iki  saatiniz var. Fazlası için risk alamam.

Alnındaki kırışık çizgiler gerilmişti birden.

-Sende almamalısın.Kararlı bir şekilde konuşmuştu Kevin.

Şimdi onun ne demek istediğini daha iyi anlıyordu. Kendine kızdı. Herşeyi hafife alması birgün başına iş açacaktı. Öylede oldu.

Zihnini toplayıp neler olduğunu hatırlamaya çalıştı. Arkadaşı ona yol göstermek istemişti.

-Unutma ekibin senin talimatlarına göre hareket eder ve takım lideri olarak risklere karşı önlem alman gerekir. Tarzı öğrencisine çok önemli detayları sunan hoca gibiydi. Her zamanki gibi akıllı ve güvenilir bir mentor diye içinden geçirdi. Gülümsedi John.

-Bu yöneticilik işi seni hatiplikte oldukça geliştirmiş. Merak etme dediklerin harfiyen uygulanacaktır. Beni bilirsin böyle görünmek hoşuma gidiyor.

Onu tanımasa ciddi olduğunu düşünebilirdi ama her şeyi basite aldığından kuşkusu yoktu. Umursamaz tavırlarından nefret ediyordu. Sonra başını öne eğip sağa sola salladı.

-Tamam John. Ben görevimi yerine getirdim. Ne zaman gidiyorsunuz?
-Her şey hazır. Birazdan yola çıkacağız. Bize vereceğin bir aracın var mı?

            Olumsuzca kaşlarını kaldırdı.John'a:
-Maalesef burada bazı şeyler kısıtlı. Ama gideceğiniz yere kadar sizi götürecek bir araç ayarladım. İki saat sonra da dönüşünüz için tekrar gelecek.
-Benim için yeterli bir süre. Diğerlerine haber vereyim.

John sıkıcı konuşmalardan uzaklaşmak,maceraya atılmak istiyordu. Arkadaşının yanından ayrılıp kaldıkları odaya yöneldiğinde Kevin arkasından seslendi. Hatırlatması gereken bir şey daha vardı.

-Unutmadan John oksijen tüpleri hakkında bir uyarım var.
-Seni dinliyorum.
-Arızalanabiliyorlar o yüzden yedek tüpleriniz olacak gerekirse kullan.

         Fazla dikkate almadığı vücut dilinden belli oluyordu. Yinede duydum der gibi başını sallamıştı.
John birkaç saniye içinde zihninden geçen bu görüşmeyi hatırladı.

“Yedek tüpleriniz olacak gerekirse kullan.” Aradığı cümle buydu. Hemen kendine geldi. Önünde hareketsiz yatan adamın ağzındaki maskeyi çıkardı.

-Neden maskeyi çıkardın John? dedi ekipten biri. Kimseyi duymuyordu. Hemen harekete geçti. Yerde yatan adam şoka girmek üzereydi. Hızlı davranıp kendi maskesini çıkarttı. Tüp değiş tokuşunu yaparken oldukça kıvraktı. Belki de korku ve adrenalin onu fazlasıyla zorluyordu. Nefes almaya çalıştı başaramadı. Gerçekten de tüp arızalıydı. Oksijen akışı sağlanmıyordu. Maskeyi tekrar çıkarıp arkasındaki adama seslendi.

-Walter hemen yedek oksijen tüpünü getir.Acele et.

       Sesi tarzının dışında bir tondaydı. Sonra yerde yatan adama döndü. Nefes alıp almadığını kontrol ediyor nabzını hissetmeye çalışıyordu .Walter yedek tüpü getirdi. Hızlıca tüpü değiştirdiler. John adamın gözlerine baktı. Saatler gibi geçen iki dakika sonunda gözlerinde bir hareketlenme oldu. John umutlandı. Ekipteki diğer iki kişi de endişeli hallerinden kurtuldular.

-Nefes alıyor dedi Walter. Dudaklarının hareket ettiğini gördü. Sonra ağzının hafifçe aralandığını.
-Evet dedi John şimdi daha iyi. Yumuşak ve düşük bir oktavla seslendi.
-Fatih beni duyuyor musun?Nefes al nefes al.

Tepki veriyordu. Zaman geçtikçe kendine gelmeye başladı. Bir iki kere öksürdü. Gözlerini açmakta zorlanıyor gibiydi. Ağzından dökülen birkaç cümle vardı sessiz ve yavaşça.

-Ne oldu böyle? Bayıldım mı ben? Çok yorgunum.

John sevinçle baktı Fatih'e.Adam gözlerini açmıştı.

-Evet Fatih biz çalışırken burada uyukluyordun. Bütün işi biz yaptık.

Bütün ekip rahatlamıştı. John üstünden ağır bir yükün kalktığını hissetti. Ardından onu rahatlatmaya çalıştı.

-Meraklanma.Bir anlığına kendinden geçtin. Sorun oksijen tüpündeymiş. Şimdi daha iyisin değil mi?
-Oldukça iyi sayılırım.
-Bizi korkuttun dostum. Diğer iki arkadaşı da hemen yanındaydı.

Fatih'i yattığı yerden kaldırdılar. Kendini toplamaya çalıştı. Daha iyi hissediyordu.

-Arkadaşlar özür dilerim. Ben... John sözünü kesti.
-Tamam Fatih kendini yorma. Bu senin hatan değil. Yanında duran bozuk tüpü tekmeledi. Zaten burası hiç hoşuma gitmemişti. Uğursuz bir yer. Diğerlerine baktı. Arkadaşlar çantalarınızı toplayın. Buradaki işimiz bitti dedi.
Macera buraya kadardı. Ekiptekiler bunu memnuniyetle karşıladılar.

Çalıştıkları malzemeler ve diğer eşyalar toplanırken Fatih’te kendi çantasını toplayabilecek kadar iyi duruma gelmişti. Arkadaşlarının kendisini kontrol eden bakışlarını hissediyordu. Oldukça telaşlanmış olmalıydılar.

John ise hemen yola koyulmuştu. Arkada kalanlara bağırdı.
-Haydi buradan gidelim. Birazdan araç bizi almaya gelir.

Boşlukta “Tamam” anlamında homurtular uçuştu.

         Arkadaşları Fatih’e yürümesinde yardım ediyorlardı. Birisi omzuna girip destek olurken diğeri de çantasını sırtlanmıştı. Çalışma bölgesinden stabilize yola doğru ilerlediler. Havanın sakinliği oldukça şaşırtıcıydı. Her an bir fırtına yaşanacak gibi korkutucu bir bekleyiş vardı gökyüzünde. Fatih neler olduğunu hatırlamaya çalışıyordu.

       En son yorulduğunu hissetmiş ve notlarına eklentiler yapmak için uygun bir yer bulmuştu. Hem de dinlenecekti. Topladığı bazı taşları küçük poşetlere yerleştirip çantasına koyuyordu. Ardından izlenimlerini not ediyor unuttuğu bir şey olup olmadığını kontrol ediyordu. O sırada nefes alıp vermenin zorlaştığını hissetti. Üstüne çöken ağırlık onu bunaltsa da tepkisiz kalmıştı. Oksijen tüpünü çıkarmaması gerektiğini biliyor bir sorun olacağı aklına gelmiyordu. Nabzının yavaşladığını anladı sonra. Gözlerinin kapanmasına engel olamıyordu. Beyni fazladan enerji yakan her bir uzvunu birer birer kapatıyordu sanki. Kendini öyle yorgun hissediyordu ki bir anlığına bu duygu ona güzel gelmeye başladı ve kendini bıraktı. Buradan sonrasını zaten biliyordu. Ama yaşamın kıyısında yürüdüğünü daha yeni kavramıştı. Ölüm onu sessiz ve yumuşak bir şekilde kollarına alacakken ondan kurtulmuştu. Ne kadarda yakındı. İçten içe yaşadığına şükretti. Kendisine yardımcı olan arkadaşlarına minnettardı.

-Şükürler olsun.
-Evet dedi John.Tam vaktinde.

Araç geliyordu.Ekip gitmek için hazırdı.Herkesin bir an önce buradan ayrılmak istediği belliydi.Akıllarından geçen tek bir yorum vardı.Burası berbat bir yer.

                                **************************************************

Sayfa: 1 2 3 [4]