Peki o halde. Resim
buradan alıntıdır. Kendi hikayemi daha sonra eklerim.

Talihsiz Bir Kaza
- Robot mu yumurtadan çıkar, yoksa yumurta mı robottan çıkar? Işte bütün mesele bu. İyice temizlemek gerek bu koca yumurtayı, bu seferki bayağı büyük olacak hehhee.
Hemen yanındaki kapı gıcırdayarak açıldı. İçeri kambur bir robot girmişti. Köşedeki boş saksıyı alıp dışarı çıktı.
- Burası işsiz robotlarla dolu. Lanet olası yumurta da temizlenmedi gitti.
Köşedeki rafın tepesinde dikilmiş, sessizce oturan yardımcısının ona tek faydası sessiz olmasıydı. Gerçi arada getir götür işlerini de yapıyordu ama, o kadar da değil. Temizlik robotu olmanın getirisi yoktu. Götürüsü de yoktu. Hatta bunun için kendini şanslı saymalıydı. Bilim bölümünde, robotların ters giden deneyler sonucunda can verdiklerini duymuştu. Onun işinde tehlike diye bir şey söz konusu olamazdı. Yardımcısı gıllik Jo’ya seslendi.
- Hadi gidiyoruz. Çıkmadan lambayı kapat.
Gıllik Jo, öyle fazla zeki bir robot değildi. Antik guntik sesler çıkartarak bizim temizlikçiyi takip etti. Lambayı mambayı da kapatmadı.
- Şu aptal robotun bile ismi var, bir benim yok anasını satayım.
Temizlikçi. Ona böyle hitap ederlerdi. Koridorun sonuna geldiklerinde, Jo sinyal vermeye başladı. Kesin yine uyduruk bir ek görev daha alacaktı.
- Hoparlöre al Jo.
Jo kısa süren bir vızıltının ardından aramayı hoparlöre aldı.
- İşleri yarım yamalak yapıyorsun temizlikçi, işlerine daha çok özen göstermezsen yemin ederim seni hurdaya gönderirim.
- Aghhh! Temizlik odası başkanı seçildiği güne lanet olsun.
- Bunu duydum!
- Jo, sistemi kapatmadın mı daha sen. Aptal robot! Bir şeyi de kendin akıl et.
Temizlikçi robotlara asansörü kullanmak yasaktı. Anlayacağınız onlar amele sınıfı robotlardı. Çoğu zaman merdivenlerin yosunundan ayağı kayar ve elinde tuttuğu kovadaki tüm su etrafa saçılırdı. Ve tabii ki orayı yine ona temizletirlerdi. İki kat aşağı indi. Bu günün bir diğer görevi, bu kattaki toplantı salonunu temizlemekti. Çift kanatlı demir kapıyı iteledi ve doğrudan içeri girdi.
- Lambayı yak Jo.
Ses yok, zaten ne zaman olmuştu ki. En sevdiği şey olan sessizlikten bile gıcıklanmasını sağlıyordu bu robot. Tekrar kapıya doğru gidip lambayı yaktı. Sonra demir sandalyeleri silmeye başladı. O sırada Jo da yapabildiği en iyi şeyi yapıp, etraftaki en yüksek yere kurularak susmaya devam etti. Temizlikçi içinden söylendi.
- Buraya sevk edildiğim gün anlamıştım zaten hapı yuttuğumu. Ne güzel merkezde makine yağı satıyordum. O zamanlar çok prestijli bir işim vardı.
Jo yine cins bir ses çıkardı. Lanet olası robot bozuntusu bile onunla dalga geçiyordu.
- Bakıyorum da işine gelen şeyleri gayet iyi anlıyorsun.
Sandalyeleri silmeyi bitirdiğinde köşedeki perdenin arkasında bir şekil görür gibi oldu. Çok meraklanmasına rağmen bu onun işi değildi. O; siler, süpürür, parlatır ve def olup giderdi. Lakin bugün o gün değildi. Bugün, orayı kontrol edecekti. Belki de bu, onun şansıydı. Belki de böylece terfi edecekti. Usulca yaklaşarak, hızlı bir hareketle perdeyi araladı. Bu, onlar için bir çeşit maskot haline gelmiş olan şişko kediydi. İyice sinirlenen temizlikçi kediyi kovalayayım derken, yosun tutmuş zemin yüzünden ayağı kayarak sekizinci kattan aşağı düştü.
Ve o an Jo, ilk defa kendi sesiyle konuştu.
- Mal!