..::: Ateş Kadehi; OTUZ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: Priori Incantatem; Sayfa: 774 - 775 - 776 :::..
...
"Ve şimdi de - düelloya başlıyoruz."
Voldemort asasını kaldırdı ve Harry daha kendini koruyacak bir şey yapamadan, hareket bile edemeden, Cruciatus laneti onu tekrar çarptı. Acı öyle yoğun, öyle yakıcıydı ki, nerede olduğunun bilefarkında değildi artık... Akkor kesilmiş bıçaklar teninin her santimini deliyordu, başı kesinlikle acıdan patlayacaktı; hayatında haykırmadığı kadar yüksek sesle haykırıyordu -
Ve sonra durdu. Harry yana yuvarlandı ve güçlükle ayağa kalktı. Tıpkı eli kesildiği zaman Kılkuyruğun titrediği gibi, kontrolsüzce titriyordu; sendeleyerek yan yan gidip, seyreden Ölüm Yiyen'lerin oluşturduğu duvara çarptı; onlar da onu geriye, Voldemort'a doğru ittiler.
"Küçük bir mola," dedi Voldemort, yaratıktan farksız burun delikleri heyecandan titriyordu, "küçük bir mola... Acıdı, değil mi, Harry? Sana bunu tekrar yapmamı istemezsin, değil mi?"
Harry cevap vermedi. Cedric gibi ölecekti, o acımasız kırmızı gözler ona öyle diyordu... ölecekti ve bu konuda yapabileceği hiçbir şey yoktu... ama onun oyununa uymayacaktı. Voldemort'a boyun eğmeyecekti... yalvarmayacaktı...
Voldemort usulca, "Sana bunu yapmamı ister misin diye sordum," dedi "Bana cevap ver! Imperio!"
Ve Harry, hayatında üçüncü kez, aklından bütün düşünelerin silindiği hissini duydu... Ah, ne mutluluktu düşünmemek, yüzüyor gibiydi, rüya görüyordu... bana "hayır" de yeter... "hayır" de... bana "hayır" de yeter...
Başının gerisindeki daha baskın bir ses, demeyeceğim, dedi, cevap vermeyeceğim...
"Hayır" de yeter...
Yapmayacağım, demeyeceğim...
"Hayır" de yeter...
"YAPMAYACAĞIM!"
Ve Harry'nin ağzından bu söz çıktı; mezarlıkta yankılandı. Rüya hali, sanki üstüne soğuk su dökülmüş gibi bir anda ortadan kalktı - Cruciatus lanetinin bedeninin her yanında bıraktığı acılar bir anda geri döndü - nerede olduğunu ve neyle karşı karşıya olduğunu da bir anda fark etti...
"Yapmayacak mısın?" dedi Voldemort yavaşça, Ölüm Yiyenler artık gülmüyorlardı. " 'Hayır' demeyecek misin? Harry, itaati sana ölmenden önce öğretmem gereken bir erdem... belki bir doz daha acı gerek, ha?
Voldemort asasını kaldırdı, ama bu sefer Harry hazırdı; Quidditch eğitiminden gelen reflekslerle kendini yanlamasına yere attı; Voldemort'un babasının mermer mezar taşının arkasına yuvarlandı ve lanet kensini es geçerken, taşın çatladığını duydu.
Ölüm Yiyen'ler gülerken, Voldemort'un gittikçe yaklaşan yumuşak, soğuk sesi, "Saklambaç oynamıyoruz, Harry," dedi. "Benden saklanamazsın. Yoksa bu, düellomuzdan bezdiğin anlamına mı geliyor? Benim artık işi bitirmemi tercih ettiğin anlamına mı geliyor? Çık oradan, Harry... çık oradan da oyna, öyleyse... çabuk olacak... hatta acısız bile olabilir... ben bilemem... ben hiç ölmedim..."
Harry mezar taşının arkasına çömeldi, sonunun geldiğini anladı. Hiç umut yoktu... hiç yardım da yoktu. Voldemort'un daha da yakına geldiğini duyarken, sadece bir tek şey biliyordu, korku ya da mantığın ötesinde olan bir şey: Burada, saklambaç oyanayan bir çocuk gibi çömelmiş halde ölmeyecekti... babası gibi dimdik ölecekti ve kendini savunmaya çalışarak ölecekti, savunmak mümkün olmasa bile...
Voldemort yılan yüzü gibi yüzünü mezar taşının yanından uzatmadan, Harry ayağa kalktı... asasını elinde sımsıkı kavradı, önünde tuttu ve kendini mezar taşının yanından öne doğru atıp Voldemort'la yüz yüze geldi.
Voldemort hazırdı. Harry, "Expelliarmus!" diye bağırırken, Voldemort da, "Avada Kedavra!" diye feryat etti.
...
İşte karşınızda benim unutamadığım dialoglardan birisi bu bölümü her okudğumda tüylerim diken diken oluyor...