Kayıt Ol

Raisor - Raizo Shion

Çevrimdışı Fiddler

  • ***
  • 565
  • Rom: 32
  • Bazen Herkes Duysun Diye..
    • Profili Görüntüle
    • A. Orçun CAN
Ynt: Raisor - Raizo Shion
« Yanıtla #15 : 25 Mart 2012, 16:53:05 »
+1 Deneyim

Raizo gerçekten kestiremiyordu neyin işe yaradığını. Kolyesini tutup ona doğru delice sallaması mıydı kötü ruhu yıldıran, yoksa üç kere tekrar ettiği o sözler sandığından daha mı etkiliydi. Ne olursa olsun bir saniye sonra Faye Dyer'ın vücudu sara krizi geçiriyormuşçasına sarsılmış, ardından kulak tırmalayıcı tiz bir çığlık eşliğinde kötü ruh kaybolmuştu. Geriye sadece yangın merdivenlerinde baygın bir şekilde yatan genç bir kızcağız kalmıştı.

Raizo emin olmak için kızı inceledi, bildiği birkaç tılsımlı sözcük söyledi. Hakikaten de kötü ruhtan eser kalmamıştı. Eline aldığı kolyesine baktı. Kötü ruhun gitmeden önce söylediği şeyleri düşündü. Oldukça kafası karışmıştı; ama biliyordu ki; bu şehirde bu ruh ve onun bahsettiği şeyler hakkında bir şeyler öğrenebileceği bir yer varsa o da St. Tristan Katedraliydi.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü okuyalım..

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Raisor - Raizo Shion
« Yanıtla #16 : 25 Mart 2012, 18:33:55 »
Başarıyla görevini tamamlamış bir dedektif gibi sevindim. Yangın merdivenlerinde baygın bir halde yatan Faye, bu kez hiç olmadığı kadar masum ve güzel gelmişti gözüme. Sadece vücudu ruh hastası bir kötü ruh tarafından işgal edilmiş, zavallı kızın masumane özgürlüğünü birkaç günlüğüne elinden almıştı. Ellerim boşlukta kalmış gibi titredi, soğuk bir ürperti anlık olarak ürpermeme neden oldu. Bu son birkaç yarım saatte yaşadığım olay, her şeyi olağan kılan Londra'da bile bir istisnaydı.

Kız için ne yapabilirdim? Şimdiye kadar elimden geleni yapmıştım zaten. Hatta pek çoğunun yapmaya cesaret edemeyeceği bir şeydi yaptığım. Zaten kafam karışıktı. Daha az evel kızın içindeki kötü ruh sonunda gitmeye karar vermiş, hem beni hem de kızı huzura sevk etmişti. Kız için başka bir şey yapmayacaktım, hayır. Sadece gidip açlıktan guruldayan karnımı doyuracaktım. Sonunda onu bu yangın merdivenlerinde öylece baygın bırakıp gidebileceğimi fark ettim. Onu kucaklayarak okuldan öylece çıkamazdım ya? Kız elbet uyanacaktı. Kendi yolunu bulabilirdi.

St. Tristan Katedrali, büyük ve güzel bir katedraldi. Durumdan haberdar edilmesi gereken bir yer varsa o da orasıydı. Ayrıca bilgisizliğimi ve kuşkularımı orada yenebilir, bir şeyler öğrenebilirdim. Ama oraya gitmeden önce yapmam gereken son bir şey daha vardı. Okuldan çıkarak bir taksi beklemem gerekiyordu ve bu uzun sürebilirdi ama, şu an kesinlikle Jason's Place'e gidecektim.

Jason's Place, Londra'nın en iyi limonlu pastasının satıldığı yerdi. Büyük ve doyurucu bir tabakta servis ediliyordu ve fazla da pahalı sayılmazdı. Ev yapımıydı, şu eski, konserveden çıkan türden pastalardan değildi. Buraya da uzak sayılmazdı ama yürüyebileceğim kadar yakında değildi.

Bir taksinin gelmesi fazla uzun sürmedi. En azından beklediğimden kısa sürdü. Okul çevrelerinde binilecek bir taksi hep bulunurdu.

Yolculuk boyunca düşündüm. Hala daha Faye'nin içindeki o ruhun söyledikleri kafamı karıştırıyor, kafa yormama neden oluyordu. Taksinin içinde transa girmiştim düşünmekten. Tam da dalgın dalgın evleri, arabaları izliyorken, "Burası mı genç oğlan?" dedi taksici. Sağıma soluma baktım. Hemen dibimde "Jason's Place" yazan küçük tabellayı ve kutu gibi küçücük kafeyi gördüm.

"Evet, tabi" dedim. Cebimden bir miktar kağıt para uzattım. Paranın üstünü alarak arabadan indim ve Jason'un yerine girdim. Girer girmez ahşap ve bar masası gibi uzunca olan masanın yanındaki yüksek bar sandalyelerinden birisine oturdum. "Ne istediğimi biliyorsun ihtiyar" dedim masanın arka tarafından servis yapan Jason'a. Jason, yaşlı bir adamdı. Uzunca bir süredir bu işi yapıyordu. İhtiyar demem hep onu sinir ederdi ama bugün iyi gününde olmalıydı. Onu sinir etmek hep hoşuma giderdi.

"Bilmez miyim?" dedi gülerek.

***

Karnımı da iyice doyurduktan sonra, sıra St. Tristan Katedrali'ne gitmeye gelmişti. Buraya pek de uzak sayılmazdı. Usulca Katedralin yolunu tuttum.
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.

Çevrimdışı Fiddler

  • ***
  • 565
  • Rom: 32
  • Bazen Herkes Duysun Diye..
    • Profili Görüntüle
    • A. Orçun CAN
Ynt: Raisor - Raizo Shion
« Yanıtla #17 : 27 Mart 2012, 21:40:18 »
Spoiler: Göster
Taksi ve limonlu pastanın faturasını gizlice kestim  ;D




St. Tristan'ın görkemi Raizo'yu her zaman büyülemişti. Sanki şehrin ortasına devasa bir kartpostal koymuşlar da koskoca yapı o kartın üzerinden bakıyordu. Rengi, eskimişliği, heybetiyle kesinlikle çevresine ait değildi; ama diğer yandan da bu muazzamlık ona çevresindeki her şeyi kucaklayan bir hava kazandırıyordu.

Merdivenleri tırmanıp ana kapıdan girerken Raizo içini bir huzur kapladığını hissetti. Bu hissin bir kısmını biliyordu, kendi yaşadığı kilisede de olan garip bir sessizlik, sonsuz tozluluk haliydi; ama diğer yarısında kesinlikle efsunlu olan bir şeyler vardı. Burada kaygıya yer yoktu.

İçeride turistlere açık olan bölümü geçip arkadaki odalara açılan koridora geçti, oradan da sayısız dönen merdivenler, art arda kapılar ve uzun koridorların sonunda Joseph Baba'nın olduğu yer. Joseph Baba dini kimliği yüzünden baba diye bilinmezdi. İşin aslına bakılırsa, tüm katedralde belki de en kirli zihne sahip insan oydu. Kendisine Joseph Baba diye hitap ediliyordu; çünkü gençliğinde o kadar fazla kadınla ilişkiye girmişti ki; bir arkadaşı Londra'daki her 10 kişiden birinin ona gerçekten baba diyebileceğine dair bir espiri yapmıştı. O günden beri adı Joseph Baba'ydı.

Raizo kapısını çalarken içeriden "Gir!" diyen tok bir ses yükseldi. Kel kafalı, kirli sakallı, siyah gömlek ve siyah pantolon giymiş yetmişlerinde bir adam Raizo'yu içeri girerken görünce o sesiyle gürlercesine kahkaha attı.

"Raizo! Yine limonlu pasta yemişsin ve bana getirmemişsin bile! Söyle bakalım, seni buraya getiren nedir?"
Saatleri Ayarlama Enstitüsü okuyalım..

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Raisor - Raizo Shion
« Yanıtla #18 : 28 Mart 2012, 00:12:59 »
"Raizo! Yine limonlu pasta yemişsin ve bana getirmemişsin bile! Söyle bakalım, seni buraya getiren nedir?"

Joseph baba'yı gerçekten severdim. Joseph baba diğer katedral görevlilerine göre biraz daha günahkar bir adamdı ve bu da onun bir insan olduğu gerçeğini su yüzüne çıkarıyordu. Her zaman için saf iyilik peşinde koşan insanların daha çok kötülük getirdiğine inanmıştım ve Joseph baba kesinlikle saf iyilik peşinde koşmuyordu.

Çoğu din adamının ve katedral çalışanının bildiği gibi, ben de Joseph babaya neden "baba" dendiğini iyi biliyordum. Bu ünvanı ona veren, sapık kişiliğiydi. Ama bunun Joseph babayı kötü biri yapmadığına inanmıştım hep.

İçeri girer girmez beni oldukça sempatik ve güler yüzlü bir şekilde karşıladı. Onun bu canayakınlığı güzel bir duygu yaşatıyordu insana. Güzel espriler yaptığına tanık olmuştum ki, dini kişiliğe bürünmüş insanların büyük bir çoğunluğu espriden yoksun adamlardı. Joseph baba kesinlikle garip bir insandı.

"Limonlu pasta yediğimi bilen bir adam buraya neden gelebileceğimi de bilmez mi Joseph baba?" dedim. Joseph baba tahmin etme konusunda başarılı biriydi. Belki de zihin okuyabiliyordu. Eğer durum böyleyse Joseph babanın zihin okuması benimkinden kat ve kat daha iyi olmalıydı. Ne de olsa benden çok daha yaşlıydı ve bu yetenek üzerinde ustalanacak bolca zamanı olmuştu. Ya da belki de ben yanılıyordum. Sadece limonlu pasta yediğime dair bir tahminde bulunmuş olabilirdi. Belki de daha farklı bir "olanları bilme" yetisi vardı. Derin bir nefes alarak konuşmaya devam ettim.

"Açıkcası buraya gelme sebebim size bir olayı bildirmek, Joseph baba. İki gündür Faye adlı bir kızın izini sürdüm. İçinde güçlü ve kötü bir şeyin varlığını kolaylıkla sezebilmiştim. Çok güçlüydü."

Bir an için yutkundum çünkü korkuyordum. Joseph babanın kiliseye hiç haber vermeden böyle bir işi kendi başıma halletmeye çalıştığımı öğrendiği anda, bana kızma ihtimali vardı. Ama bu önemliydi ve anlatılması gerekiyordu.

"Sonunda Faye adlı kızı okula kadar takip ettim ve onu tenha bir noktada köşeye kıstırabildim."

Yorgundum ve oturmak istiyordum. Karşıdaki koltuklardan birinin yanına kadar ilerledim ve oturdum. Tüm bu süre boyunca Joseph baba beni dinliyordu.

"Ardından ruhun, eskiden bir şeytan olduğunu öğrenebildim. Ruhla ilgili daha fazla bir bilgi edinemedim ama, özetle şunu söyleyebilirim ki sözleriyle büyülü bir tını yaratabiliyordu. Uzaklaşmamı ve ayaklarım kanayana kadar yürümemi bile söylemişti. Bunun eski bir lanet tarzı bir şey olduğunu biliyorum. Şükür ki işe yaramadı."

Nefes almadan konuşuyor, anlatmak istediklerimi bir an evvel anlatmak istiyordum. Ağzımdan dökülen Şeytan kelimeleriyle Joseph Baba'nın gözleri fal taşı gibi açılmış, tüm dikkatini bana vermişti.

"Sonunda kolyemin de yardımıyla kaçıp gitmesini sağladım. Kızın bedenini olduğu gibi bırakarak kaçtı. Ama gitmeden önce korku dolu gözlerle bana "senin onlardan biri olduğunu bilmiyordum" demesi aklımı iyice karıştırdı. Neyden bahsettiğini anlamak için uğraştım ama öğrenmeyi başaramadım. Bu bahsettiklerinin şu görü yeteneğimle bir ilgisi olup olmadığını merak ediyorum."

Tüm bu süre zarfında Joseph baba beni dikkatlice dinlemiş, sabırlıca sözlerimi bitirmemi beklemişti.

"Bu sebepten buraya kadar geldim." dedim. "Belki de bu konu hakkında bir bilginiz olabileceğini düşündüm. Ayrıca bu durumdan sizi haberdar etmem gerekirdi."
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.

Çevrimdışı Fiddler

  • ***
  • 565
  • Rom: 32
  • Bazen Herkes Duysun Diye..
    • Profili Görüntüle
    • A. Orçun CAN
Ynt: Raisor - Raizo Shion
« Yanıtla #19 : 02 Nisan 2012, 21:47:08 »
+1 Deneyim

Şarkı Radiohead - Bloom

Joseph Baba Raizo'nun söylediklerini, lafını kesmeden sabırla dinledi. Raizo bitirip de aklındaki soruları ona sorduğunda ise boğazını temizledi ve konuşmaya başladı:

"Öncelikle Raizo, senden çok daha dikkatli olmanı beklerdim. Paul böyle patavatsız yetiştirmemişti seni! Ne idüğü belirsiz iblislerin, ruhların peşinden yalnız başına gitmek, onlarla tek başına yüzleşmek, üstelik ne yaptığını bile doğru dürüst bilmeden! Dua et ki şansın yaver gitmiş; ama bir sonraki sefere böyle olmayabilir!"

Birkaç derin nefes alarak sakinleşti ve konuşmaya devam etti.

"Bir an için Faye dediğin zaman Faye Laraye'den bahsettiğini sandım. Son günlerde sanki tüm dünya bir olmuş bu kızı arıyor. İlginç bir tesadüf olmuş senin bu eski-şeytanının da Faye adında bir kızı seçmiş olması. Belki de bir bağlantısı vardır, kim bilir... Neyse. Anlattıklarından çıkaramadım nasıl bir kötü ruhtan bahsettiğini. Ama gerçekten de söylediklerinde haklıysa ve eskiden bir şeytandıysa, artık neden değil? Eski gücünün ne kadarına sahip acaba? Kızın bedeninden çıkıp gitmesi büyük yazık olmuş. Pek çok soruya cevap olabilirdi belki."

Mozaikli katedral camından dışarıya bakmaya başladı.

"Sana söylediği şeye gelince... Aradığın cevabın bir kısmı bende; ama maalesef tamamı değil. Paul o haçı sana bırakırken biliyordu ne kadar kıymetli bir miras bıraktığını. Bana da söylemişti. 'Bu haç onu gerektiği zaman gerçeğe götürecek' demişti. O zamanlar anlamamıştım ne dediğini; ama bana kalırsa o haç bir sembol ve muhtemelen Faye kızının içindeki ruh da o sembolü taşıyan bir grup insandan korkuyordu. Öte yandan, neyin sembolü olduğuna dair hiçbir fikrim yok. Araştırabilirim istersen, sorabileceğim birkaç yer var... ama zaman alır..."
Saatleri Ayarlama Enstitüsü okuyalım..

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Raisor - Raizo Shion
« Yanıtla #20 : 02 Nisan 2012, 23:50:55 »
"Öncelikle Raizo, senden çok daha dikkatli olmanı beklerdim. Paul böyle patavatsız yetiştirmemişti seni! Ne idüğü belirsiz iblislerin, ruhların peşinden yalnız başına gitmek, onlarla tek başına yüzleşmek, üstelik ne yaptığını bile doğru dürüst bilmeden! Dua et ki şansın yaver gitmiş; ama bir sonraki sefere böyle olmayabilir!"

İşte korktuğumun başıma geldiği an! Neyse ki hemen sakinleşti Joseph baba.

"Bir an için Faye dediğin zaman Faye Laraye'den bahsettiğini sandım. Son günlerde sanki tüm dünya bir olmuş bu kızı arıyor. İlginç bir tesadüf olmuş senin bu eski-şeytanının da Faye adında bir kızı seçmiş olması. Belki de bir bağlantısı vardır, kim bilir... Neyse. Anlattıklarından çıkaramadım nasıl bir kötü ruhtan bahsettiğini. Ama gerçekten de söylediklerinde haklıysa ve eskiden bir şeytandıysa, artık neden değil? Eski gücünün ne kadarına sahip acaba? Kızın bedeninden çıkıp gitmesi büyük yazık olmuş. Pek çok soruya cevap olabilirdi belki."

Joseph babayı dikkatlice dinledim. Havada gizem kokusu vardı.

"Sana söylediği şeye gelince... Aradığın cevabın bir kısmı bende; ama maalesef tamamı değil. Paul o haçı sana bırakırken biliyordu ne kadar kıymetli bir miras bıraktığını. Bana da söylemişti. 'Bu haç onu gerektiği zaman gerçeğe götürecek' demişti. O zamanlar anlamamıştım ne dediğini; ama bana kalırsa o haç bir sembol ve muhtemelen Faye kızının içindeki ruh da o sembolü taşıyan bir grup insandan korkuyordu. Öte yandan, neyin sembolü olduğuna dair hiçbir fikrim yok. Araştırabilirim istersen, sorabileceğim birkaç yer var... ama zaman alır

Tabi ya, kolye! Bunu nasıl anlayamamıştım! Faye'nin içine giren kötü ruhun en başından beri korktuğu şey, ben değil kolyeymiş meğer. Kafamda binbir çeşit senaryo uydurmuştum. Faye'nin kolyeye verdiği o tepkilere rağmen gerçeği görememiştim. "Senin onlardan biri olduğunu bilmiyordum" dediği zaman, bende bir farklılık olduğunu düşünmüştüm. Ama şimdi her şey açığa çıkıyordu. Kolyenin üzerinde temsil ettiği şey, her neyse, beni "onlardan biri" gibi göstermişti Faye'ye.

Bir an durup düşündüm. Peki bu denli güçlü bir hazine neden bendeydi? Benden önce neden Paul babamdaydı? Onun ardında sakladığı gerçek neydi? Bu kolyenin asıl gücü neydi?

Bir soru işareti zinciri gibi, bulunan her yeni cevapla, başka soru işaretleri çıkıyordu ortaya. Ama en azından öğrendiğim bu bilgi ile, biraz da olsa kafam rahatlamıştı. Durup derin bir nefes aldım ve aynı anda saçlarımı sola doğru çevirdim elimle. Heyecanlansam, paniğe kapılsam ya da endişelensem, hep saçlarımla oynardım. Bu benim huyumdu. Ellerimi cebime attım ve konuşmaya başladım.

"Anlıyorum, Joseph baba. Bunu öğrenmemiz hem kilise hem de benim için iyi olacak. O yüzden bir araştırma yaparsanız sevinirim. Bir bilgi sahibi olursanız beni bilgilendirirsiniz." Ardından sırtımı dönerek kapıya kadar ilerledim. kapıyı açmadan önce yüzümü Joseph Baba'ya döndüm, sırtımı duvara yaslayarak yüzüme küçük bir tebessüm yerleştirdim. Sesimi kontrol ederek yavaşça konuşmaya başladım. "Son olarak, Joseph Baba, Paul babam size daha önce bahsetti mi bilmiyorum. Benim şu görü yeteneğimle ilgili." Duraksayarak Paul babanın yüzüne baktım. "Bazı zamanlar bir takım değişiklikler oluyor ve yakın geleceği görebiliyorum. Tabi bu benim kontrol ettiğim bir şey değil. Kendi kafasına göre açığa çıkan bir yetenek. Zihin okuma, ilüzyon gibi doğa üstü güçleri devamlı görebiliyorum çevremde. Ama yakın geleceği görebilen biri görmedim daha önce. Sizin bu konuda bir bilginiz var mı?" Tekrar derin bir nefes aldım. "Ayrıca bu yetenek devreye girdiğinde gözlerim samsarı bir renk alıyor. Bana önümüzdeki birkaç dakika içinde olacakları görme yetisi kazandırıyor."

Cevap vermesini beklemeden önce Joseph Baba'ya bir başka soru daha sormalıydım. "Ve Limonlu pasta yediğimi nereden bildiniz?"
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.

Çevrimdışı Fiddler

  • ***
  • 565
  • Rom: 32
  • Bazen Herkes Duysun Diye..
    • Profili Görüntüle
    • A. Orçun CAN
Ynt: Raisor - Raizo Shion
« Yanıtla #21 : 03 Nisan 2012, 00:10:32 »
Joseph Baba bir kez daha kahkaha oturttu.

"Limonlu pastaya geri döndük yani, öyle mi?" dedi neşeli bir ses tonuyla. Birkaç saniye güldükten sonra ciddileşti, ve boğazını temizleyerek konuşmaya başladı.

"Görü yeteneğini Paul ile uzun uzun tartışıp araştırmıştık; ama maalesef hiçbir fikrim yok nedeni hakkında. Özellikle küçük yaşta öbür dünyadan varlıklarla etkileşime geçenlerde böyle güçler görülmesi olağandır; ama tam olarak nereden nasıl gelmiş olabilir gerçekten bilmiyorum."

Anlayışlı bir gülümseme yayıldı yüzüne. Paul Raizo için ne kadar önemliydiyse Joseph Baba için de bir o kadar önemliydi.

"Limonlu pasta meselesine gelince... O yavşak pasta öyle güzel kokuyor ki 1 km öteden alabilirim yiyen birinin kokusunu." dedi ve tekrar bir kahkaha koyuverdi.

Raizo arkasına dönüp gitmeye hazırlanıyordu ki Joseph Baba onu durdurdu. Belli ki onun da daha konuşmak istediği şeyler vardı.

"Bu sıralar uğraştığın bir iş var mı?" diye sordu bir elini omzuna koyarak. "Senin ilgilenebileceğini düşündüğüm bir iş geldi yeni... Sen gelmeseydin ben arayıp çağıracaktım herhalde seni."
Saatleri Ayarlama Enstitüsü okuyalım..

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Raisor - Raizo Shion
« Yanıtla #22 : 03 Nisan 2012, 15:34:10 »
"Görü yeteneğini Paul ile uzun uzun tartışıp araştırmıştık; ama maalesef hiçbir fikrim yok nedeni hakkında. Özellikle küçük yaşta öbür dünyadan varlıklarla etkileşime geçenlerde böyle güçler görülmesi olağandır; ama tam olarak nereden nasıl gelmiş olabilir gerçekten bilmiyorum."

Joseph Baba'yı, sakince dinledim. Anlaşılıyordu ki, bu görü yeteneğimden haberi vardı ve daha önce bu konu üzerinde kendisi de kafa yormuştu. Joseph Baba'yı bilirdim. Eğer ki bir konuda bir şey bilmediğini söylüyorsa, ya gerçekten bilmiyordur, ya da biliyordur lakin öğrenmemeniz gerektiğini düşünüyordur. O yüzden saygıyla gülümsedim. Bu meseleyi daha fazla üstelemeyecektim.

"Limonlu pasta meselesine gelince... O yavşak pasta öyle güzel kokuyor ki 1 km öteden alabilirim yiyen birinin kokusunu."

Mantıklıydı. Herşeye doğa üstü bir şeymiş gibi bakıyordum ve bu yüzden böyle basit bir şeyi göremiyordum. Limonlu pastanın kokusunu almak için kahin olmaya gerek yoktu. O kadar güzel kokuyordu ki bırak bir kmyi, tüm Londra'daki limonlu pastaların yeri bir bir keşfedilebilirdi. Gülümsedim.

"Tahmin etmeliydim!" dedim yüzüm kızararak. Ardından tekrar dışarı çıkmak için bir hamlede bulundum. 'Yakında görüşürüz' demek üzere ağzımı açıyordum ki, bu kez Joseph Baba beni durdurdu:

"Bu sıralar uğraştığın bir iş var mı? Senin ilgilenebileceğini düşündüğüm bir iş geldi yeni... Sen gelmeseydin ben arayıp çağıracaktım herhalde seni." dedi zarifçe.

Durdum. Kapıyı kapatarak, sakin adımlarla az evvel oturduğum koltuğa yöneldim yeniden. Havada action kokusu vardı ve bu koku başımı zevkten döndürüyordu. Sıradanlıktan uzak yeni bir görev, iyi olabilirdi. Koltuğa oturarak nefesimi ve sesimin tonunu ayarladım. Ardından yeniden konuşmaya başladım:

"Ah, bu iyi bir haber oldu." dedim Joseph Baba'ya "Elbette ki yeni bir meşguliyet beni sevindirir. Nasıl bir iş ki bu?" dedim meraklı bir ses tonuyla. "Bu paralı bir görev mi?" Ardından susarak Joseph Baba'nın konuşmasını bekledim.
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.

Çevrimdışı Fiddler

  • ***
  • 565
  • Rom: 32
  • Bazen Herkes Duysun Diye..
    • Profili Görüntüle
    • A. Orçun CAN
Ynt: Raisor - Raizo Shion
« Yanıtla #23 : 04 Nisan 2012, 20:53:27 »
Joseph Baba birkaç dakika sustu. Raizo bu susuşu biliyordu. Kafasında her nokta ve virgülüne kadar kuruyordu konuşmasını. Bu yüzden müdahale ederek düşüncelerini bölmek istemedi. Ardından Joseph Baba konuşmaya başladı.

"Dün akşam kuzeyden, Edinburgh'deki bir katedralden telefon aldım. Sabaha karşı kapılarında ölüm döşeğinde olan genç bir oğlan bulduklarını söyledi papaz. Çırılçıplak, her yeri yara bere içinde. Papaz içeri taşımaya çalışmış; ama oğlan direnmiş. Bir şeyin gelmekte olduğunu, çok yakında olduğunu söylemiş ve bum! Bir yeşil ışık içerisinde yok olmuş. Yerde sadece eski bir anahtar kalmış geriye. Benden araştıracak birilerini göndermemi istedi. Benim de aklıma sen geldin. Para konusuna gelince... Katedralin bağış kutusundan sana birkaç yüz dolar çıkarabilirim herhalde; ama kalanını onlarla konuşman gerek."
Saatleri Ayarlama Enstitüsü okuyalım..

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Raisor - Raizo Shion
« Yanıtla #24 : 04 Nisan 2012, 21:20:46 »
Joseph Baba'nın hikayesini dikkatlice dinledim. Bana anlatmış olduğu hikaye oldukça heyecanlı, gizemli ve soru işaretleriyle dolu bir hikaye gibiydi. Anlaşılan katedralin kapısına kadar dayanan yara bere içindeki genç bir oğlan, bir şeylerden kaçıyordu. Geride ipucu olarak bir tek eski bir anahtar bırakmış ve yeşil bir ışık eşliğinde ortalıktan kaybolmuştu. Bu durum gizem dolu, araştırılması gereken bir meseleydi ve hislerim bana tehlikeli bir şeylerin varlığını bildiriyordu. Son zamanlarda iblislerin sayısı giderek artıyordu. Ne yapmayı planlıyordu bunlar? Dünya'yı ele geçirmek falan mı? Kendi düşüncelerim birden bana komik geldi ve gülümsedim.

Para olayını formalite icabı sormuştum. Para konusunda çok şükür ki hiç sorun yaşamamıştım bugüne kadar ve asla para düşkünü olmamıştım. Yaptığım işleri para için değil, saygınlık uyandırmak ve iyilik yapıyor olmak için yapıyordum. Tüm hayatım boyunca hep yalnız hissetmiştim. Yalnızlığım, Paul Baba'nın da ölümüyle şiddetlenmişti. Elbette katedralden tanıdığım pek çok kişi vardı, ama bu yalnız olduğum gerçeğini değiştirmiyordu. Okulumu, evimi, işimi... Her şeyimi normal bireylerden farklı yapıyordum. Kaderin benim üzerimde oynadığı oyunları sineye çekiyor, gözyaşlarımı tutmaya uğraşıyordum. Bu yüzden bu yalnızlığımı bir nebze olsun azaltabilmek için insanlara yardım ediyor, onların saygınlığını kazanmaya çalışıyordum.

"Elbette, ilgileneceğim" dedim yavaşça. "Para konusuna gelince, en azından bu görev için yapacağım masrafları karşılayacak kadarı bana yeterli." diye ekledim. "Evet, ne zaman yola çıkıyorum?"
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.

Çevrimdışı Fiddler

  • ***
  • 565
  • Rom: 32
  • Bazen Herkes Duysun Diye..
    • Profili Görüntüle
    • A. Orçun CAN
Ynt: Raisor - Raizo Shion
« Yanıtla #25 : 13 Nisan 2012, 20:20:45 »
+1 Deneyim

Joseph Baba Raizo ile birlikte tekrar katedralin öndeki ana salonuna çıktı. Burada, kapının hemen yanında kocaman tahta bir sandık duruyordu. Bağış kutusu... Cebinden küçük bir anahtar çıkardı, bağış kutusunun üzerindeki asma kilidi çevirdi ve kutunun kapağını boylu boyunca kaldırdı.

Kutunun içerisinde çoğu yüzlük olmak üzere bir sürü banknot duruyordu. Bozuk para sadece birkaç taneydi. Joseph Baba içeriden para çıkarırken gülümseyerek konuştu.

"Ne kadar büyük katedral, o kadar büyük günahlar... Ne kadar büyük günahlar, o kadar büyük suçluluk duygusu, ve ne kadar büyük suçluluk, o kadar büyük para..."

Raizo'nun eline 150$ koydu. Kendisi de 50$ alarak cebine attı. Sandığı kapatarak tekrar kilitledi.

"Bu hiç değilse orada birkaç gün idare eder seni. Fazlası için dediğim gibi onlarla konuşursun." Kendi cebine eliyle yavaşça vurdu... "Bu da benim Old Jameson'la* bu akşamki randevum için." dedi sırıtarak.

"Ne kadar çabuk gidebilirsen o kadar iyi Raizo." dedi ardından. "King's Cross İstasyonu'ndan iki saatte bir kalkan trenler var."
Saatleri Ayarlama Enstitüsü okuyalım..

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Raisor - Raizo Shion
« Yanıtla #26 : 14 Nisan 2012, 19:52:25 »
Katedralin girişindeki ana salona doğru yürümemizi istemişti Joseph Baba. Tabi ki bağış kutusundan para alabileceğimiz aklımın ucuna bile gelmezdi. İşin aslını, bağış kutusunun önünde durduğumuzda anladım. Bana 150$ uzattı Joseph baba ve 50$ kadarını da cebine indirdi. Bana uzatılan parayı sakince ve tereddütsüz bir şekilde alarak ön cebime sıkıştırdım. Joseph Baba da aynısını yapmış, bu gece için planları olduğunu muzip bir gülümseme ile dile getirmişti.

"Ne kadar çabuk gidebilirsen o kadar iyi Raizo." dedi ardından. "King's Cross İstasyonu'ndan iki saatte bir kalkan trenler var."

Joseph Baba da, aynı benim gibi trenle gitmem gerektiğini düşünmüştü. Hem hızlı hem güvenilir hem de ucuzdular. Üstelik durum gerçekten de ciddi olmalıydı ki, acele etmemi de istemişti. Bunun üzerine kendisine veda ederek Katedralin çıkışına doğru ilerledim. Anlaşılan İskoçya'ya gidiyordum. Yılın bu zamanları orası soğuk olmalıydı. Gidip gerekli birkaç eşyamı bir valize tıkmalı, ardından King's Cross İstasyonu'na gitmeli, bunu 2 saat içinde yapmalıydım.

***

Kilisedeki odama vardığımda eşyaları toparlamak fazla uzun sürmedi. Gerektiği kadar kıyafeti, mutlaka götürülmesi gerektiğini düşündüğüm birkaç eşyayı valize tıktım ve vakit kaybetmeden yolun karşısındaki bakkala gittim. Uzun yolculuk sırasında aç kalırsam açlığımı bastırayım diye bir iki ucuz abur cubur satın alıp, marketten çıkmadan önce çantama tıktım. Tabi az kalsın unutuyordum en önemli şeyi.

"Sigara," dedim kasiyere. 19 yaşında genç bir din oğlanı için mantıksız bir alışkanlıktı sigara. İngiltere'de sigaralar pahalıydı. İngiliz hükümetinin sigara içilmesin diye yaptığı zamlar akıl almaz ölçüdeydi. Ama pek de fazla içtiğim söylenemezdi. Tiryakisi olmadığımı rahatça söyleyebilirdim. O yüzden arada yakabilme ihtimalim var olduğu için bir paket sigara aldım. En mantıklısı Rothmans'dı.

***

İstasyona vardığımda trenin kalkmasına az bir süre kalmıştı. Biletimi alarak çabucak trende gösterilen yere oturdum.
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.