Dedim ya iyi işler yapmanız yetmez, faydalı işler yapmanız da gerekir. Bakınız, en çok Düşler Limanı’na yönelişimmiş asıl sorun. Ama Düşler Limanı kadar, Kurgu iskelesinde de yazılarım olmuştur, yeri gelmiştir öykü seçkisine de katılmışımdır, yeri gelmiştir saatlerce uğraşıp index hazırlamışımdır. (Bkz: Manga Bölümü.) Tabi şu da vardır, Malkavian bir index hazırlar üç rom gelir, ben bir index hazırlarım bir şey olmaz, unutulur gider. Kaldı ki sırf rom almak için de hazırlamamıştım indexi, haberiniz olsun. Sadece burada bir çeşit ayrımcılık var. Ha belki Malkavian’ın indexi daha güzeldir, daha doğrudur, ama benden daha az emek etmedi, merak etmeyiniz, farkında olunuz.
Diyeceğim o ki insanları ne kadar çok şey yaptığına göre değil, bir konuda ne kadar iyi olabildiğine ve kendini ne kadar geliştirebildiğine göre değerlendirmek gereklidir. Ne kadar emek gösterdiğine dikkat etmek gereklidir. Herkes her konuda iyi olmak zorunda da değildir. Ben de bir fantastik aşığıyım, Hakan abi de bilecektir, örneğin Eragon’un incelemesini ben yapmıştım, lakin Düşler Limanı’nda daha çok aktif olmama bir sıkılma, darılma göstermeniz pek mantıklı değildir. Herkes her dalda iyi olmak zorunda değildir.
Bir müzisyen müzikte iyidir, bir ressam resimde iyidir. Bir ressamı ‘sen müzik yapmıyorsun’ diyerek itelemek, ya da bir müzisyeni ‘sen çizemiyorsun’ diyerek arka planda tutmak biz hümanist insanlara yakışmaz. Bizden uçuk şeyler de beklemeniz gerekmez, her şey olduğu gibi güzeldir zaten. Bakın bu son cümlem çok değerlidir, anlayana. ‘Her şey olduğu gibi güzeldir zaten.’
Gelin gelelim güzel günlerim oldu bu forumda ve birçok şey kattı. Bunu yadırgayamam, hal ortadadır. Bu foruma ilk zamanlar gönderdiğim mesajlar ile şimdi gönderdiğim mesajlar arasındaki kalite farkı meydandadır. Bu yüzden de teşekkürü bir borç bildim zaten yazının başında. Kaldı ki Hakan abimi de çok severim, her ne kadar pek bir samimiyetimiz olmasa da. Radyoda benim şiirimi okuyup bu güzel jestle beni acayip sevindirmiştir kendisi. Bu seviyeli ilişkide ben bir hatasını görmüş değilim. Ama başka bazı şeylerin farkında olunuz lütfen ve birkaç şeyi sorgulayınız. Israrla, üstüne basa basa, yazarlık puanının etik olmadığını sebepleriyle izah etmiş bir adamım. Karşı çıkan çok kişi vardı, bu çok kişi de hep bu yetkiye sahip olanlardı.
Hep aynı insanların aynı insanlara yazarlık puanı verdiği, birbiri arasında güzellik açısından dağlar kadar fark olan iki yazı arasında daha az iyi olanının sırf yazarı yüzünden daha çok puan aldığı, bir de tüm bunların örtbas edilmek için ‘Bu yetkiye sahip olanların beğendiğine oy vermesi doğaldır’ dendiği bu günlerde, durum etik değildir. Şimdi diyeceksiniz ki ben daha az güzel olanın beğenildiğini söylüyorum, ama herkesin beğenme anlayışı farklıdır. Ama şunu da görünüz ki ‘Hüseyin Amca’ temalı, edebi dili ve kalitesi saçma sapan, gerzek bir konu ile ‘Kalemimden kuş sesleri yankılanırken dağlardan ceylanlar iniyordu, avcılara duydukları kinlerle’ temalı, üzerinde saatlerce uğraşıldığı belli, gerçek anlamda akıcı ve duyguyu yakalayan konu arasındaki fark da açıktır. Ya da bir Yüzüklerin Efendisi ile Alacakaranlık serisi arasındaki fark da barizdir. Ben zaten kendi yazılarını her zaman yetersiz bulan bir insanımdır, kendi yazılarımı kastetmiyorum bunu söylerken. O aldığım 12 puanın bile yettiğinden fazla olduğunu düşündüğüm olmuştur. Ama etik değildir. Sadece bazılarının ‘daha iyi’ olduğu düşüncesiyle bu yetkiye sahip olması, diğerlerinin ise ‘güvenilmediği’ ve ‘yeterli bulunmadığı’ sebebiyle bu yetkiye sahip olmaması, felsefedeki etik kurallarına uymaz, siz hümanist olduğunu iddia etmiş yönetime de uymaz. Bunu defalarca söyledim, bir o kadar defa daha da söylerim, çünkü hayatta ‘objektiflik’ ve ‘tepeden bakma’ ilkelerine uygun bir düzenin başyapıtlarından biri de budur. Aslında daha iyi olmayan bazı ‘daha iyiler’in üst bir ırkmış gibi beğenmeye hakkı varken, beğenmenin hakkını veren adamların itelenmesi doğru değil. Çözüm önerileri de sunmadık mı biz? Herkes bir şansa sahip olsun diye uğraşmadık mı? E nedir bu kin, bu garez peki?
Hakan abinin içten ve güzel mesajını da yanıtlama isteği doğdu içimde. Hemen ardından koşarak uzaklaşacağım yine. Ha bir şey değişecek mi? Bir anlam ifade edecek mi? Durup sorgulayacaklar mı? Hayır. Bir gün biri çıkar da benim söylemeye çalıştıklarımı daha etkili açıklayabilirse, ne mutlu bana. Arkadaşlık ilişkilerini gözetmeksizin objektif davranmasını istediğiniz üyelere verdiğiniz bu yetkinin, çoğu tarafından arkadaşlık ilişkisi gözetilerek kullanıldığı açık ve netken başkalarına güvenmemezlik etmek mantıksızdır.
Beyler kendimi düşünmüyorum merak etmeyiniz. Sanmayınız ki bunları size söylerken bir çıkar amacım vardır. Ama siz böyle düşünmeyeceksiniz. Ne kadar kıskanç, kin dolu, saçma düşüncelere sahip bir adam olduğumu düşüneceksiniz. Varsın, öyle düşününüz. Varsın kötü düşününüz beni.
Bir de bu iki yılda bilmeden etmişsem sürçü lisan ve kırmışsam herhangi birinizi farkında olmadan, affola. Eğer affedici karakterimden örnek alabilmiş birileriniz olmuşsa ya da affediciliği başka büyüklerinizden öğrenebilmişseniz, şimdi de beni affediniz.
Teşekkürler.