Nasıl söyleyeceğimi bilemediğim bir şey dolandı dilime, bende kestim!
Hepsine şahit, küçük dilim…
Nefesim cümle kurmaya yetmeyince,
Kelime kelime, harf harf döküldü içim.
Dudaklarıma yapışan adın,
Kenarından süzülen “ Seni seviyorum.”larından kopup düşünce
Kustum,
Bilinçsizce yuttuğum şarkıyı ;..
“ Sen ,
Çıldırmış şairlerin
Titreyen mısralarında bahsettiği
O
Peri’sin… “
“Sessizlik”, işte aramızdaki fark sevgili…
“Periler, ölürken özür diler…”miş…
Melekler ise sessizce yitip gider.
Sessizliğe düşeli çok oldu be sevgili!
Yanmış kanatların kokusu sardığında sessizliği,
Dokunduğun tenim,
Pul pul döker izlerini.
Ah…
Ah! Be sevgili!
Ben sana öyle derinden sevme demedim mi ?
Bak!
Şimdi öyle derin ki sedefim, delik deşik bedenim…
Fizik kurallarına uymaz kanım, içime kanarım..
Aldanırım,
Yürek diline…
Her seferinde.
Söylenemeden pıhtılaşan sözlerin yüzdüğü,
Kanımda boğulur ruhum, içimde…
Ama Bosco’nun da dediği gibi;
“ Söylemeliyim…”
Çok kan kaybettim.
Sessizlik kadar cansız şimdi bedenim, sevgili…
Sararıp dökülmüş sayfalar dolusu hatıra var,
Bilinç altımda.
Özneleri çürüyüp zihnime yapışmış,
Hiç biri gizli kalıp, kurtulamamış.
Şimdi hepsi cansız…
Sıfatsız,
Hayallere kapılıp, aklımdan çıkanlara ise kefenler biçtim!
Ah.
Ah be sevgili…
Seni öldürende hangi zaman kipi öyle ?
Ya adının boynuna bağlanıp, sessizliğe atılmış ,
Mezar taşına kazınan dua ?
“ Sen ‘O’na değer ver Rabbim… ”
1kan/Y. ( Sessizlik...