Öncelikle, yazdıklarımın en iyisi değil biliyorum da, bu şiir benim için bir milattır. Gerçekten acı çektiğim bir aşkın sonunda gözyaşlarıyla oturup elimden gelen en iyi şiiri yazmaya zorlamıştım kendimi, bir yandan da biten sevdama bir fatiha gibi geleceğini düşünüyordum, evet uzun biliyorum, ama yazmaktan elime kramplar girdiğinde fark ettim uzun olduğunu. Anca dökebildim içimdekileri. Burada paylaştığım ilk şey, umarım beğenirsiniz.
Sen onu o kadar çok sevdin ki
Acısız günlerini unuttun.
Sen onu o kadar çok sevdin ki
Başkasını sevmek nedir, kendini sevmek nedir artık unuttun.
Sen onu o kadar çok sevdin ki
Önce kuru kalmayı unuttu yanakların.
Ayrılamaz oldun hayallerinden.
Derinlerde ufak bir umut tomurcuğu filizleniyordu halsizce
Aradaki engelleri unutturuyordu sanki...
Sustun.
Sadece sustun.
O kadar çok sevdin ki.
Aynı kendi bedenini canlı canlı bir şarampole yuvarlamak gibiydi.
Nasıl biteceğini bilmeyerek ama nereye gideceğini bilerek.
Canın her darbede daha çok yandı.. Daha çok ve daha çok. Katlandın. Çünkü;
Sen onu o kadar çok sevdin ki!
Barikat kurdun defalarca kendi gönlüne, kapanlar yerleştirdin...
Ama gönlün onu o kadar çok sevdi ki!
Tek parça kalmayı artık unuttu.
Önce yanakların kuru kalmayı unuttu.
Sonra göz yaşların içine akmayı öğrendi.
Dışa vurulmayı artık unuttu.
O kadar çok sevdin ki,
Zehirli bir sarmaşık gibiydi o aşk sana, her dakika daha çok tutunuyordu dallarıyla kalbine.
Her tutunuşu da bin parçayı götürüyordu kalbinden.
Ama yine de öyle çok sevdin ki!
Bir dokunamamak, bin parça daha götürdü kalbinden.
Oradaydı, ama dokunamazdın.
Öyle çok sevdin ki.
Dokunmayı unuttun.
Senin, ya da diğer insanların anlayabileceğinden çok daha üstün bir sihirdi.
Bütün varlıklardan daha güçlü.
Ölümcül ama bir o kadar da günahsızdı.
Adı Aşktı.
Sen onu o kadar çok sevdin ki
Hiç kimseyi sevmediğin kadar.
Ellerin hissetmiyordu yağmurlarını.
Ve unutmuştun başkasını sevmeyi.
Bir şarampoldeydin, yuvarlanıyordu bedenin sonsuzluğa.
Barikatları aşıyordun parça parça olarak
Ağlıyordun her an, korkuyla.
Ama korkunun aşka bir faydası yoktu.
Çoktan aşık olmuştun bile.
Ama o senden o kadar çok nefret etti ki!
Sana unutturdu acısız günlerini.
Başkasını sevmeyi unutturdu.
Yanaklarına önce ıslak kalmayı unutturdu.
Şarampole yuvarladı bedenini, kalbini paramparça eden onun sevdasıydı, oydu.
Sonra gözyaşlarını dışarı vurmamayı öğretti sana.
Ardından, gönlüne barikatlar yerleştirmeni öğretti.
Dokunamamanın acısını o öğretti sana.
Ama, en önemlisi, sevmeyi,
Sevip de susmayı.
Sevip de sevmediğini her söyleyebildiğinde kalbine saplanan ucu zehirli okların can acısını sana
O öğretti.
O, senden o kadar çok nefret etti ki!
H.C.B
16.04.2010/Ankara.