Yazmaya karar verdiğimde buna zaman ayırabileceğim tek yer işyerimdi. Evde yazmak için gece geç saatleri beklemem gerekiyordu. Bende sürekli hareketli müziklerin çalındığı bir ortamda, meraklı bakışların eşliğinde başladım yazmaya. Aynı ortamda kitap okuyabildiğim için yazmakta sıkıntı olmadı, aksine bir çok sahneyi sakin ve sessiz bir yerde yazmaktansa bu çok sesli ortamda yazmayı tercih eder oldum. Sonra evde geç saatlerde de epik müzik eşiliğinde yazmaya devam ettim. Şuan nasıl mı yazıyorum? Kesinlikle müzik olmalı yazarken. Özellikle savaş sahneleri ya da çok yoğun duygusal sahnelerde çok yardımcı oluyor bana dış sesler. Ama ortam değişir, bende uyum sağlamak zorunda kalırsam işime karışılmadığı sürece bir çok farklı durumda yazabilirim sanırım. Yazmaya başladığımda etrafım siliniyor, sadece dinlediğim sesler ve odaklandığım sahneler kalıyor. Hepimizin esinlenme şekli nasıl farklıysa, onu kağıda dökme şeklimizde bize özeldir. Tarzımız imzamızdır!