Hugh Howey okuru strese sokmaya devam ediyor. Kitabı henüz bitirmedim. Bu sabah itibariyle 215'e geldim ama sizlerle paylaşmak istediğim bir şey var.
Bu kitabı bir daha gece yatmadan okumam. Nedeni insanın psikolojisinde yarattığı gerilimden başka şey değil. Korkmak değil, bir gerilim filmi gibi değil. Silo'yu okuyanlar biliyor işte; yarattığı şok insanın kalbinde patlayıveriyor.
Vardiya ilk kitaptan hiç de geri kalmamış. Ama dün... Dün akşam düzinelerce buğulu camı ellerimle ovuşturup her birine aynı ismi haykırıyordum. Öyle gerçekti ki, birebir yaşadım.
Öte yandan, Hugh Howey, sen kocaman bir çılgınsın. Oluşturduğu sürprizlerden birini açıklamasına 30-40 sayfa kala dikkatli okuyucuya torpil geçmiş. 110'da dikkatli okura cevabı erkenden veriyor

. Güzel taktik olmuş. Helal olsun bu adama.
Özetle, dün fena halde gerildim. O sahneyi kolay kolay unutamayacağım sanırım. Her şeyi bırakıp bu kitabı okumak istiyorum şu an.
Silo'yu okumuş olanlar: ilk kitapla pek çok bağlantı mevcut, ancak iki kitabın arasına zaman girdiği için ben bazı şeyleri unutmuşum. Jules'un gördüğü bazı küçük detayları o zaman anlamamıştık ya hani, burada hepsi anlam kazanıyor. Ancak bunun için ilk kitabı hatırlamak gerek. Şahsen Silo'yu hızlıca tarayacağım. Birkaç şeyi unutmuşum.