Margaret Atwood, “Damızlık Kızın Öyküsü”nü 1980’lerin başında kaleme almaya başladı. Kitabın bir kısmını Batı Berlin’de bir kısmını ise Alabama’da yazdı. 1985’te basılan kitap kadın haklarının üstüne durması ile önem kazandı. Başkalarının değişi ile “Feminist yönü güçlü roman” veyahut “feminist distopya”.
Kitap için ilk söylemek istediğim çok rahatsız edici olması. Eser için söylenebilecek en kısa ve en anlamlı ifade “rahatsız edici”. İnsani duygularını kaybetmemiş, birazcık vicdana sahip her erkek rahatsız olacak. Hatta erkeklerin okurken kadınlardan daha fazla rahatsız hissedeceğini düşünüyorum. Kurgu bir eser okurken hepimiz kendimizi ana karakter yerine koyarız. Hele ki bu karakter anlatıcıysa daha da içine gireriz. Le Guin’in de sıkça şikayet ettiği gibi edebiyat erkek karakterlerle dolu. Özellikle bilimkurgu ve distopya/ütopya türünde yazılmış eserleri düşünürsek kadın bir baş karakter bulmayı bir yana bırakın kadın karakter göremediğimiz bile oluyor.
Karakterimiz her şeyin değiştiği o güne normal bir günmüş gibi başlıyor. Sigara almak için büfeye gittiğinde çalışan kişinin değiştiği eskisinin yerine genç bir erkeğin geldiğini görüyor. Para kullanımı yok, kredi kartı benzeri kartlar kullanılıyor. Kartını verdiğinde geçersiz olduğunu söylüyor genç çocuk, tekrar denemesini isterken parmaklarını kontrol ediyor. Fakat numara doğru, kartı iptal olmuş.
Malum günden sonra kadınların tüm özlük hakları alınır. Kartları iptal olur, paraları kocaları ya da en yakın erkek akrabalarının hesaplarına yatırılır. Paraya, mülke sahip olma hakları ellerinden alındığı gibi aklınıza gelecek her özgürlükten mahrumdurlar. Yalnızca bir çocuk yapma aracı haline getirilirler, “Damızlık Kız” ismi verilir onlara. Kırmızı elbiseleri vardır. Sigara ve alkol yasaktır. Makyaj malzemeleri yasaktır. Kollarının görünür olması , açıkta kalması bile yasaktır. “Komutan” ismi verilen üniformalı yöneticilere ihtiyaçlarına göre verilirler. Verildikleri komutana göre isim alırlar “Fredinki, Gleninki, Warreninki..” gibi. Komutanın ismine “ki” eki getirilerek isimlendirilirler, eski isimlerini kullanamazlar. Kendi aralarında arkadaş olmaları, diyalog kurmaları çok kısıtlıdır. Dışarı yanlarında başka bir damızlık kız olmadan çıkamazlar. Damızlık kızları sözde eğiten ve kontrol altında tutulan yaşlı insanlara “Teyzeler” ismi verilmiştir. Teyze olmak isteyen onlarca insan vardır. Bu kadar kısıtlı bir dünyada ufacık bile bir yetki sahibi olmak önemli görülür. Her yer dinlenir, konuşmak fazlaca tehlikelidir. Kurallara karşı gelenler öldürülüp “Duvar” ismi verilen yere asılırlar, insanları korkutmak amacıyla.
Atwood, George Orwell’dan ölesiye etkilenmiş, bu çok açıkça ortada. İyiki de etkilenmiş. 1984’ü okuduysanız Komutan, Fredinki ve Nick arasındaki ilişki size O’Brien, Julia ve Winston arasındaki ilişkiyi hatırlatacak. Olay örgüsü ve atmosfer 1984 ile çok benzer. Göz ismi verilen polisler vardır fakat kimin göz olup olmadığı anlaşılamaz. Göz’ler aynı 1984’teki “Düşünce Polisleri” gibidir. Polislere “Göz” isminin verilmesinin bile Orwell’in ev içindeki gözlerine ithaf olduğu düşüncesindeyim.
Atwood eseri yazarken henüz Berlin Duvarı(1989’da yıkıldı) yıkılmamıştı. Ben toplum içindeki bu bölünmeden de etkilendiğini düşünüyorum. Kitabı okurken çok kötü hissettim ki zaten hissettirilmek istenen de buydu. Eser için her ne kadar “feminist distopya” dense de ben Atwood’un insan haklarını savunduğunu düşünüyorum. Her ne kadar erkek egemen bir toplum oluşmuş olsa da bu yalnızca yönetim kısmındaki erkeklerin ayrıcalığı halinde. Bu toplumu hiçbir erkek istemez. En bencil düşüncelerle bile istemez. Erkekler için de iyi bir dünya yok ortada.
Kadını bir madde olarak görmek hiçbir insani değer ile bağdaştırılamaz. Oturup bir düşünmeliyiz, ben kadınlara karşı nasılım acaba, diye. Her ne kadar 1984’ten çok etkilenilmiş dediysem de kendi içinde özgün bir eser. Sadece kadını ele alışı bile özgün bir eser olmasını sağlıyor. Kitap bilinmezlik ile sonlanıyor. Bunu distopik eserlerde çok severim. Eser bitince sonunu tamamlamamız için bir fırsat sunuyor. Ben beğendim. Zor da olsa bulup okumanızı tavsiye ederim.