Haklısınız ve tek bir görüş, bilinç, yaratıcılık nerede gibi sorulara cevap verilemediğinden, yani tek bir paradigma olmadığı için bunu eleştirmenin de mümkün olduğunu sanmıyorum. Çünkü mutlak bir gerçeklik yok ortalıkta.
"Ufuk açma", "Ufkum açıldı", "O şarkı benim ufkumu açıyor" gibi kalıpları çok kullanırız. Bence yaratıcılığın temel kısmı burada. İnsanın fabrika ayarlarında yaratıcılık, yaratma güdüleri zaten var. Bundan dolayı yaratıcılık öğretilemez diyorum, ancak insanlara o yaratıcı potansiyellerini ortaya çıkarabilecekleri bir yol çizilebilir. Fakat bu okullarda olmaz, usta-çırak ilişkisi içerisinde büyük çabalarla olabilir. Tabii kimin ufku nerede açılır, kime ilham nerede gelir o belli olmaz. Kişiden kişiye değişir bu.
Yaratıcılık mevzusunun kati suretle fabrika ayarlarıyla geldiğini kabul ettiğime göre bunu nasıl efektif kullanacağımız konusuna gelirsek, sosyolojik parametreler giriyor bu sefer role. Bir insanın nasıl yetiştiği, nerede ve kimlerle yetiştiği, çocukluğunda neler yaptığı hatta ailesinin dini inanışı bile bunu etkileyen faktörlerdendir. Bu gibi etkenler yüzünden bir çocuk doğduğu günden beri çok zengin kültürel şartlarda yetişmiş, sanatçı kişiliğe sahip olmuş ve yaratıcı olabileceği gibi tersi şekilde kapalı ve kültürel olarak fakir bir ailede birey gelişmeye başladığı günden beri yaratıcı zekasını köreltebilir. Sanatçıların yine sanatçı olan çocukları buna örnek olabilir. (Örneğin: Münir Nurettin Selçuk ve oğlu Timur Selçuk)
Bölümlere herkesin girmesi konusunda söylediklerimden önce şunu belirteyim, zaten böyle bir eğitimin edebiyat bölümlerinde verilebileceğini, öyle bir kalitenin ve bu işe ilgi duyanların olmadığını belirtmiştim. Yazarlık atölyeleri gibi yerlerin "ufku açma" etkinliği açısından daha yararlı yerler olduğunu düşünüyorum.
Herkesin girememesi konusuna gelirsek, zaten eğitimi kalitesiz kılan unsur alakasız ve diploma için üniversiteye gelen insanlar ve o insanları almak için yapılan saçma sınavdır bence. Büyük ölçüde tabir-i caiz ise öğrenci enflasyonu var bu ülkede. Vasıfsız öğrenci yuvası, işsizler memleketi. Harcanan zaman, para, akıl gücü tamamen israf. ÖSS için "hayatınızı değiştirecek sınav" deniliyor, bari bu buz dağının ardında ne var, ondan bahsetsin sistem.
Sanat ve zanaat kökenli mesleklerin bölümlerine özel yetenek sınavı uygulaması bence en adaletlisidir. Tıp fakültesi, sağlık bilimleri, sosyal bilimler, iibf gibi fakültelere özel yetenek gereksiz olur fakat. Mühendislik, mimarlık, edebiyat(eğer kasıt öğretmenlik ve benzeri değilse), hakeza zaten yapılan güzel sanatlar fakültesi bölümleri gibi bölümlere özel yetenek sınavı daha iyi sonuç verecektir bence.
Lisede matematiği iyi diye bir öğrenciyi mühendislik fakültesine alınca günümüzde olduğu gibi ortalıkta on binlerce vasıfsız mühendis geziyor. Kimisi sekiz senede bitiriyor, kimisi bitiremiyor bile, yine zaman, akıl gücü, maddi güç kaybı korkunç. Onun yerine mühendisliği başarabilme konusunda liseyi yeni bitirmiş bir insanı yeterli seviyede matematik ve çizim bilgisiyle harmanlı bir özel yetenek sınavı ile test edip fakülteye alsalar bence daha iyi sonuç alabilirler. Edebiyat içinde aynısı geçerlidir diye düşünüyorum. Deneme, kompozisyon, kısa hikaye, uzun hikaye bile olabilir. Bunların sınırları ve nasıl olacağı eğitimciler tarafından daha kapsamlı belirlenebilir, ben basitçe fikrimi söyledim.
Özet geçmek gerekirse; Yazmanın, şarkı bestelemek gibi bir durum olduğunu, ritim duygusu, müzik kulağı gibi olguların her insanda zaten en başında var olduğunu fakat gelişmediğinde bir işe yaramayacağına benzediğini iddia ediyorum.
Mevcut ilk mesajımda belirttiğim gibi yazmak yeteneği var olan ve bunu keşfetmiş insanların eğitimden geçirilebileceğini, ancak daha çok kuramsal eğitime dayalı ve böyle bir yeteneği keşfetmiş olmayı bırakın, böyle bir şeyi düşünmeyen insanların olduğu bir kurumda bunun gerçekleşeceğine ihtimal dahi vermiyorum. Olsa da verimli olmaz.
Usta-çıkar ilişkisi olan, içinde sadece bu alanda eğitim gören, bu alana meraklı insanların olduğu yazarlık okullarının bu işe uygun olduğunu söylemiştim. Yani hem Mercan hanım ile, hem de sizinle buluştuğumuz ortak bir payda var.
Zaten edebiyat bölümlerine gerekli düzenlemeyi yapıp, sizinde şikayetçi olduğunuz eğitim kalitesizliğini ortadan kaldırıp, bu işe uygun hale getirince benim dediğim şekilde bir ortam oluşacaktır, o zaman tartışacak bir problemde kalmaz, ki konunun çıkış noktası zaten edebiyat bölümlerinin kalitesizliğine vurgu yapmak.
Benim görüşlerim bunlar. Ortak paydayı bulduğumuz noktalar bu tarz okulların var olmasının faydalı olacağı. Ayrıldığımız noktalar ise ben yaratıcılığın herkeste var olduğunu, ancak herkeste gelişmediği, siz ise öğrenilebileceğini iddia etmiş olmanız.
Ortak paydalara katılıyorum, ayrıldığımız noktalara saygı duyuyorum.
Günaydın,
İyi günler...