"Çekemediğimden falan değil kesinlikle, lakin hayatında iki halat dahi bağlamamış dünkü bebelerin izin almalarını, bizimse burada kaç gündür köskös oturuyor oluşumuzu çekemiyorum bir türlü!"
Ilyena o kadar sinirliydi ki kendi kendiyle çeliştiğinin bile farkında değildi. Omzuna dökülmüş sarı saçları, üst üste atıp aşağı yukarı salladığı bacağının etkisiyle savruluyordu. Tam üç gündür şehirdeydi ve bu süre onun için çekilir çile değildi. İşin aslı sıkıntı şehir yaşamını sevmediğinden kaynaklanmıyordu, ona kalsa daha birkaç ay daha burada oyalanabilirdi lakin kendisinin yeni şeylere olan amansız bir meyli vardı. Ya da şöyle demeli belki de, yeni şeyleri 'ilk önce' keşfetmeye, denemeye, edinmeye olan bir eğilimdi bu.
Şehre yeni bir oyuncak gelse ilk o edinmeliydi, tiyatroya yeni bir oyun gelse ilk rol alan kendisi olmalıydı. Zaman zaman sırf 'ilk' olmak için cesurca atılıp başını türlü belalara soktuğu da oldu, bir şeyde geride kaldı diye önüne geçenlerin tekerine çomak soktuğu da. Ondaki böyle bir haset duygusuydu. Kimsenin malında, eşyasında ya da başarısında gözü yoktu kesinlikle. Lakin 'ilk' o olmalıydı, sonra varsın kim ne isterse o olsun.
Şimdiyse önünde kocaman, yepyeni bir dünya vardı ve birçok insan ondan günler önce yola çıkmıştı bile. Her ne kadar gemisi Çevik'in hızına müthiş bir itimatı olsa da, 'sonradan yola çıkan' olmak Ilyena'ya tersti. Orayı ilk keşfeden, güzelliklerine kadir olan, haberlerini alan, insanlarını tanıyan, kültürünü inceleyen ya da en basitinden orada yetişen farklı bir meyveyi dalından koparıp tadına bakan o olmalıydı.
Ilyena derin bir nefes aldı ve oturduğu yerden kalktı. Serdümeni Bonita'ya döndü. Kız pek endişeli görünmüyordu, dışarıdan bakan bir insan gayet sakin bir surat görürdü kesinlikle. Ancak uzunca bir süredir beraber oturuyorlardı ve onun saçlarını onlarca defa örüp çözüşünü izlemişti. Belliydi ki onun da içi içine sığmıyordu. Ilyena kızın muhabbetinden zevk alırdı, zekiydi, çok konuşmazdı ve en önemlisi boş konuşmazdı. Kıza seslendi,
"Bonita, sabah handa adamın birinden bir bilmece öğrendim, pek zor durmuyor gerçi ama cevabı bulacak kadar kafa yoramadım bugün pek. Duymak ister misin?" İkisinin güttüğü ortak bir meraktı bu. Her demirledikleri limandan akıl oyunları, bulmacalar, demirden yapılmış yapbozlar gibi şeyler satın alırlardı. Sırf bunlar için kurulmuş mekanlar bile vardı bazı limanlarda. Bunlarla vakit geçirmeyi mantıklı buluyordu Ilyena, aklını çalışır halde tuttuklarını düşünüyordu, en azından tırnak boyamaktan daha anlamlıydılar onun için. Şimdi bahsettiğiyse aslında üç gün önce öğrendiği ve ancak bu sabah cevabını bulduğu bir bulmacaydı. Bonita'ya 'ilk önce' çözme fırsatını falan verecek değildi ya! Lakin kadından bir onay alamadan tiyatronun kapısı sertçe açıldı.
"Hanımlar, hanımlar! Hahaha, başardık hanımlar!" diye bağırarak, bir tiyatro oyuncusunu aratmayacak kadar iyisinden bir giriş yaptı Lou. Ilyena derin bir nefes daha aldı, "Umarım başardığın şey handa attığın zar oyunu değildir Lou." dedi. "Zira öyleyse, sonu senin için pek hayırlı olmayacak!"