Kayıt Ol

Aynanın Ötesi. İlk Hikayelerimden Biriydi

Çevrimdışı Bozhermes

  • **
  • 94
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Aynanın Ötesi. İlk Hikayelerimden Biriydi
« : 06 Aralık 2015, 01:59:35 »
                                                             AYNANIN ÖTESİ

Kendini bildi bileli oradaydı o boy aynası. Evde daha başka aynalar olmasına rağmen, o boy aynası çok farklı geliyordu İsmail’e. Daha küçücük bir çocukken şahit olduğu ama artık gerçekleşmiş olabileceğini hayal meyal hatırladığı o garip olay, zaman zaman rüyalarına giriyordu. Ama, oldukça sisli görüntülerle. Henüz bir-bir buçuk yaşlarındayken kaybolan dayısıyla ilgiliydi olay. Dayısını evden kaçtığını söylemişlerdi İsmail’e. Fakat o, bunun yalan olduğunu adı gibi biliyordu. Ve dayısının kaybolması, o boy aynasıyla yakından ilgiliydi. Çok az hatırlayabildiği olay sonucu, ancak şu yorumu yapabiliyordu: Ayna, dayısını “yemiş” idi! Ve o aynadan her zaman için korkmuştu. Durumu çevresine anlatmaya çalışmıştı ama hiç kimse ona inanmamış, hatta delilikle bile suçlayanlar olmuştu. İsmail de, o aynanın gizemini, dayısını nasıl ve niçin kaybolduğunu bulmaya ve haklılığını ispatlamaya and içmişti. Ve sırrı keşfetmeden, konuşmayacaktı bu konuda bir daha.

Gecenin derin sessizliğinde uyandı birden. Bir kilo tuz yemiş gibi yanıyordu içi. Yatağında doğruldu, terliklerini giydi, koridoru hızla aşarak mutfağa gitti ve buzdolabından çıkardığı sürahiyi dudaklarına götürerek kana kana içti. Gökyüzünde dolunay vardı, ortalığı gümüşi pırıltılara boğmuştu. Birden, korkunç bir duygu, müthiş bir korkuyla ürperdi. Odasına koşarak ışığı açtı. Dayısı ve aynayla ilgili çalışmaların çıkardı, hızlı hızlı okudu. Dayısının kayboluş tarihi 21 Haziran idi. Ve galiba saat02:30 civarlarıydı. Gayri ihtiyari saate baktı, 02:25’i gösteriyordu. Kayboluş gecesi ortalığı gümüşi nurlara boğan dolunay vardı. Bir video kaset oynatıcısının düğmesine basılmış gibi beyninde bazı şeyler oynaşmaya başladı. İsmail bir-bir buçuk yaşlarındaydı, sıcak bir yaz gecesiydi. Acemi adımlarla ve duvara tutunarak alacakaranlıkta ilerleyen İsmail, odalarının kapısına ulaşmış ve uyuyan ana-babasını bırakarak koridora çıkmıştı. Dayısı oradaydı, o boy aynasının karşısında. Elinde kırmızı kaplı ince bir kitap tutuyor ve oradan bir şeyler okuyarak aynaya bakıp duruyordu. Bir süre sonra bir şeyler oldu, ayna, içine ay doğmuş gibi parlamaya başladı. Dayısı kitabı aynayla duvarın arasında kalan boşluğa sokuşturdu, gözlerini kapattı ve anlaşılmaz bir şeyler mırıldanarak aynaya doğru hamle etti. Ve donuk pırıltılı camın içinde yitiverdi. Ayna, pırıltısını kaybederek eski haline geldi. Yıllardır, silik rüyalar ve hatıralar olarak hayatında yer kaplayan bu olay, bilinmeyen bir sebeple birden, daha beş dakika önce yaşanmış gibi zihninde canlanıvermişti. İsmail koridora çıktı ve ışığı açtı. Aynanın önüne geldi, bir ürpertiyle sırlı cama baktı. Sonra elini aynayla duvarın arasındaki boşluğa soktu, bir süre boşluğu yokladıktan sonra, ince bir kitabı yakaladı. Kalbi heyecanla çarparak kitabı boşluktan çıkardı. Kırmızı cildin üzerinde hiçbir yazı yoktu. Titreyen parmaklarla kapağını açtı. Oldukça garip kelimeler vardı. Tam olarak emin olmamakla birlikte, Latince bir şeyler yazdığına inanmaya başladı. Elinde olmadan, karşısında yazan kelimeleri okumaya başladı: “Anito vetiuwm con ursus pari tone …..” Latince bildiği falan yoktu ama, okuduğu kelimeler sanki beyninde daha önce kazınmıştı. Bir beş-altı dakika kadar okudu. Aynadan garip bir ışık yayılmaya başlamıştı, sanki, sanki ay doğuyordu aynanın içine. İsmail büyülenmiş gibi ikinci sayfanın ortasında kitabı kapattı, aldığı boşluğa eliyle ittirdi. “Natius pale um comani” sözleriyle birlikte aynaya doğru bir hamlede bulundu. Parmak uçları, bilekleri, dirsekleri, burnu gözleri sanki dikey ve buz gibi bir havuza girermiş gibi üşümeye başladı, iki adım sonra aynanın durduğu koridordaydı yine. Ama, ters bir şeyler vardı. Sağına soluna bakınırken, birden donup kaldı. Evet, koridordaydı lakin burada her şey tersti. Ve o anda aklına, dayısının kitaplarından birinde, kırmızı kalemle yazılmış olan ve İsmail’in de ilgisini çeken o cümle geldi: “Ters ikiz dünyaların geçiş kapıları aynalardır. Ne var ki sadece bir kez geçiş yapılabilir. Bir canlı, ters ikiz dünyaya geçerse, kendi dünyasına geri dönemez, geçtiği yerde kalır.” Araştırmalarında, bu cümleyi nasıl olup da es geçtiğine inanamıyordu. Evet, aklına gelmişti ama İsmail de dayısı ve adaşı olan kişiyle aynı kaderi paylaştıktan sonra. Ve karşısındaki aynada kendisini değil, hayal-meyal hatırladığı dayısını görünce, kırmızı kalemle yazılmış notun devamını hatırlayıverdi: “Ancak, aynı kandan gelen ve aynı ismi taşıyan kişiler Kırmızı Anahtar Kitabı kullanarak, kendi dünyalarına dönebilirler. Fakat, diğer akrabasını feda ederek…”

Çevrimdışı Bozhermes

  • **
  • 94
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Aynanın Ötesi. İlk Hikayelerimden Biriydi
« Yanıtla #1 : 06 Aralık 2015, 02:39:16 »
Sanırım yanlış yere eklemişim. Bu hikayeyi Kurgu İskelesi bölümüne alabilir misiniz sevgili site yöneticileri?  Yeni olduğum için hatalar yapabiliyorum.  :)