Kayıt Ol

Kabahatin Yazarda Mı Okurda Mı Olduğu Anlaşılamayn Bir Sorunsal

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Merhabalar,

Uzunca süredir içimi kemiren bir konuyu görüşlerinize açmak istedim.

Hikayeleri yorumlarken oluşan fikir ve görüşlerimizin yazar tarafınca onaylanmayıp düzeltilmeye çalışıldığı durumlar yaşanabilir. Benim bu konuyla alakadar olarak gündeme getirmek istediğim daha özel bir soru var.

Şimdi ortada şöyle bir senaryo var diyelim:

Yazarın araştırmaları sonucu elde ettiği bilgi A olsun; çoğunluğun veya da hedef kitlesinin bildiğini düşündüğü bilgiye B diyelim. Oluşturduğu kurmacanın genel gidişatı bakımından okurun hemen sezeceğini düşündüğü bir tanecikte C durumu olsun. Yazar farklı kombinasyonlarda ya da topluca bu A, B ve C'den yararlanarak kurmacasına D olgusunu eklesin (Buradaki D, bir karakter, olay veya hikayeye dair her hangi bir şey olabilir).

Yazar, D olgusunu eklediği hikayesini okurlarına sununca öngeremediği tepkilerle karşılaşıyor. Okurlar, A ve B'yi bilmediklerinden veya C'yi sezinleyemediklerinden ötürü yazarın aklına gelmemiş talep, algı ve beklentilere giriyor. Yazarda okurunun görüşlerini düzeltme yoluna gidiyor.

Sizce burada hangi taraf ne kadar sorumluluk taşır? Yazarın bildiğini okurun bilmemesi mi, yoksa yazarın bunu kurgusuna yedirmemesi mi sorun? Okur yazardan öğreticilik görevini üstlenmesini mi talep etmeli? Yazarın böyle bir sorumluluğu var mıdır?

Yazar romanının devamını planlanmadığı halde okurda devam kitabının geleceği izlenimi oluşması ya da yazarın okura ait kişisel soru işaretlerini cevaplama gereği hissetmesine sebebiyet veren durumlar neler olabilir?

Okur olarak bu konudaki görüşleriniz neler?

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ben yazarın bunu kurguya yedirememesine yorarım :) Bazı yazarlarda çok sık karşılaşılan bir durum bu. Çok dolu, çok birikimli oluyorlar ve aynı şeyleri herkesin bildiğini farz ediyorlar. Ama herkes her şeyi bilemez. O olayın, olgunun, bilginin ne olduğunun ipucunu en azından tek bir cümleyle verse halbuki kurguda, kitabı okuyan kişiyi araştırmaya sevk eder. Böylece yeni bir şey öğretmiş olur. Okurlar da hem anlatılanı anlar hem de kendisine yeni bir şey katar.

Sık kullanılan, "Yazar kendini açıklamak zorunda değil," savını ortaya atanlar olabilir ama ben böyle düşünüyorum açıkçası.
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Hım. Yazarın dikkat etmesi gereken ayrıntılardan biri daha :)

"Yazar kendini açıklamak zorunda değil," savıysa geçiştirme bir cevap gibi geldi. Özellikle şimdiki konuyu düşününce "Çok kurcalamayın," dermiş gibi :-\

Her yazar bir  öğretmendir ama her öğretmen  yazar değildir. Yazar ve okuru arasında ki ilişki de öğretmen ve öğrenci ilişkisine benzer. (evet, afilli ve iddialı bir giriş yapmaya çalışıyorum)
Eğer öğretmeniniz iyi olursa başarı şansınız yüksek olur ancak başarı sadece öğretmenin anlatımıyla olmaz, burada öğrencinin  üzerine de büyük iş düşer. Eğer öğrenci gösterilen şeyi anlayabilecek kapasitede değil ise  yapacak pek birşey yok demektir. Ama durum bunun zıttı da olabilir.  Öğretmen, anlatmak istediği şeyi anlatmakta yetersiz kalmış  öğrenci, anlatılan şeyi farklı bir biçimde algılamıştır. Bu durumda suç öğretmenindir.

Yani benim yetersiz bir öğretmen olarak anlatmak istediğim şey bu sorunun göreceli olduğu. Bu soruya cevap vermek için çok daha spesifik olunmalı diye düşünüyorum.  Belirli bir yazarın belirli bir kitabını sormak bu durumda daha faydalı olabilir.
Işık altında, Kurtuluşum ve yeniden doğuş umudum adına...

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Yani benim yetersiz bir öğretmen olarak anlatmak istediğim şey bu sorunun göreceli olduğu. Bu soruya cevap vermek için çok daha spesifik olunmalı diye düşünüyorum.  Belirli bir yazarın belirli bir kitabını sormak bu durumda daha faydalı olabilir.

Hikayesine ve yazarının amacına ne kadar yaklaştığına göre değişkenlik gösterir diyorsunuz yani?

Hikayesine ve yazarının amacına ne kadar yaklaştığına göre değişkenlik gösterir diyorsunuz yani?

Genel olarak. Ama kısmen de okurun farklı bir beklenti içine girmesinin sebebi yazardan kaynaklanabileceği gibi okurun dikkatsizliğinden de kaynaklanabilir. Mesela zaman zaman çok ince bir espriyi ancak bir iki kez tekrar edildikten sonra doğru anlamamız gibi okurunda hikayeye yedirilmiş olan olguya dikkat etmeden beklenti içine girmesi mümkün. Ben şahsen böyle bir beklenti içinde olduğum zamanlarda diğer okurların da görüşlerine başvuruyorum.
Işık altında, Kurtuluşum ve yeniden doğuş umudum adına...

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
O türden ihtiyaçları karşılayan okur yorumlarını bulmak zor olabilir :-\ Sanırım o zaman, az çok zevklerinden haberdar olunan birine danışmak daha iyi olur. Tabii onun da kitabı okumuş olması gerek.

Çevrimdışı Everfever

  • *
  • 57
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
Bir kitabı okuyup anlayabilmek için 150+ IQ'ya ihtiyaç duyulmaz (duyulmamalı). "Yazar kendini açıklamak zorunda değil!" de savunulacak bir sav değil. Bal gibi de açıklamak zorunda. Kendini açıklamak istemiyorsa gitsin kendini dağa taşa vursun. Diğer insanlarla iletişime geçmek için, onlara bir şeyler anlatmak için kitap yazıyorsa eğer, anlatamadığı bir şeyin olması yazarın sorunudur.

Gelelim örneğe, yazarın araştırmaları sonucu elde ettiği bir A bilgisi var. Okurlar bu bilgiyi bilmiyor. Yazar da bu bilgiyi paylaşmamış. B bilgisinden haberdar olduklarını düşünüyor. Ama onu da paylaşmamış. A ve B'den yola çıkılarak "sezilecek" bir C de var. Yazar bu C'yi de paylaşmamış. Sonra üçünün kombinasyonuyla elde edilen D'yi paylaşmış. Yazar, okurun A'yı bilmediğini biliyor. B'yi biliyorlardır diye düşünüyor. A+B'den C elde ediliyor (A'yı bilmeyen okur B'yi bilse bile C'yi elde edemez). F(A+B)C'den de D'yi elde edip cevap hanesine yazmış. Denklemde A ve C kesinlikle bilinmiyor, B'nin bilinmesi ise... kısmet. Tam matematik formülü oldu ama okuyucunun bu denklemi çözmesini bekleyemezsiniz.

Çevrimdışı milenya

  • **
  • 260
  • Rom: 6
  • Belki de Tanrı bize inanmıyor!
    • Profili Görüntüle
Yazarın bildiği ve kurguda yaptığı her şeyi açıklaması gerekmez fakat biraz matematiksel olarak düşünürsek üç bilinmeyenli bir denklemin sonucu ve diğer iki bilinmeyeni cepte ise sonucu görür görmez bilinmeyen ortaya çıkar. Örneği ise ters köşe finali olan kurgularda olur. Bunu nasıl kaçırdım  :ne , deriz.

a+b+c=d olsun:

Diyelim a'yı görmedik ama kitabın da gidişatının farkındayız(b,c elde), eee o zaman d'yi görünce a'da pat diye belirmez mi? Yazar her şeyi vermeyebilir ama sonuca doğru giderken, kurgunun çizgisinde bir açık ya da pürüz bırakırsa okur elbet sonuçta rahatsız olmakta haklıdır. Yazarın bazen her şeyi vermeyişi bize 'kurgu içinde keşfetme' dediğimiz güzel anlar yaşatabilir, kimi zaman da bu belirsizlik fiyaskoya sebebiyet verir.


Yazarların okurlara olan açıklamaları ile -sadece bir kitabını okuduğum- Rowling ile karşılaşmıştım ilk. Albus'un eşcinsel olduğunu açıklamıştı. Okurun biri de itiraz etmişti doğru hatırlıyorsam, tartışmışlardı. Gülüp geçtiğimi anımsıyorum, yazarken yine komik geldi. :)

Spoiler: Göster

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Diğer insanlarla iletişime geçmek için, onlara bir şeyler anlatmak için kitap yazıyorsa eğer, anlatamadığı bir şeyin olması yazarın sorunudur.

Sanırım bu husustaki en büyük sorun, yazarın anlaşılmayan hiç bir nokta bırakmadığına dair kendine duyduğu sarsılmaz inanç olur :-\

@milenya,

Bahsettiğiniz yöntem gizem ve merak unsuru için gayet işlevsel bir yöntem. Belirttiğiniz özellikler açısından bu bilgiler, açıklanma zamanları gelene kadar saklı tutulması gerekenler sınıfına giriyor. Eninde sonunda yazarın kurgu içinde açıklamakla mükellef olduğu türden bilgiler bunlar. Belirttiğiniz gibi okuru ters köşe ya da şoke edecek türden bilgiler.

Kastetmeye çalıştığım bilgi türleri bu grubun dışında kalanlar. Mesela "Ve Romeo balkona yanaştı..." cümlesindeki "Romeo" akla hemen Romeo ve Juliet'i getirecektir. Oradanda imkansız ve trajik aşk imgesi oluşacaktır. Sorularımın bir tanesi, bunlar gibi genel kültüre mal olmuş bilgilerin dışında kalan bilgilerin de genel kültüre tabiymiş ya da okur bilmeliymiş gibi kullanılmasıyla ilgiydi.

Ha elbette, genelin bildiği bilgiler üzerinden okura ters köşeler ve küçük şoklar yaşatışabilir belki de. İşin o kısmını uzman görüşlerine havale ediyorum ;D