Öncelikle şunu belirtmeliyim ki tartışma çok tatsız bir hal almış ve son yazılan bir kaç mesajdan öncesinde dile getirilenlerin büyük bir bölümü konuyla ilgisiz ve yer yer hakaretamiz kalmış. Düşüncelerimden ötürü hakaret işiteceksem hiç yorum yapmamayı yeğlerim.
Rang'a gereğinden fazla yüklenildiğini düşünüyorum. Sorduğu sorularda kendini yeterince ifade edememiş olsa da, ve bu da geniş ölçüde iletişimsizliğe sebep olmuş olsa da, dikkatlice okunduğunda anlatmaya çalıştığı fikirleri kavramak mümkün. Sözlerinde çok da haksız olduğunu düşünmüyorum, katılmadığım yerler var ama genel olarak kurguda zorlama kadın figürler olduğu bir gerçek ve bunu göz göre göre reddetmek ya da var olan düzgün örnekler üzerinden yok saymaya çalışmak hatalı.
Nerede kaldı ki verilen bazı örnekler, örneği verenin argümanına destek olmak yerine köstek olacak nitelikte. Örneğin ısrarla Alien filmi ve Ripley karakteri dile getirilmiş. Kusura bakmayın ama bunu böyle olduğu gibi, sırf filmin baş karakteri kadın diye "bu iyi kurgulanmış bir kadın karakteri içeren kurgu örneğidir" şeklinde sunmak yanlıştır. Alien filminde işlenen temaya bakılsaydı bunu anlamak daha kolay olurdu. Alien bir tecavüz alegorisidir. Evet yanlış okumadınız, yönetmenin bu filmde bilimkurgu görselinde sanatsal bir dille işlemeye çalıştığı tema, iradesi dışında ırzına geçilen bir kadının yaşadığı dehşettir. "Alien" bizim ülkemizde "Yaratık" olarak çevrilmiştir ancak ingilizcede bir diğer kullanım şekli "Yabancı"dır. Yani kadının vücuduna rızası dışında sokulan yabancı unsur ve ortaya çıkan "konuk". Bu açıdan bakarsanız, evet gerçek hayatta erkekler de tecavüze uğrarlar ama erkeklerin hamile kalması gibi bir durum söz konusu olamayacağına göre, tecavüz sonucu hamileliği işleyeceğiniz bir filmde kadın baş karakter bulundurmanız, bu dehşetle kadın baş karkateri yüzleştirmeniz mantıklı olandır. Bunu tutup "iyi kurgulanmış kadın başrol" olarak görmek anlamsız.
Açlık Oyunları ya da Uyumsuz'un kitaplarını okumadım, sadece film uyarlamaları üzerinden yorum yapacağım. Filmler tek ifadeyle "genç kız filmi". Yani belirli bir yaş ve cinsiyet grubuna "gaz vermek" için yapılmış filmler. İki film serisindeki diğer bütün karakterler sırf baş karakterin "karizmasını" pompalamak ya da ona özgüven aşılamak için varlar sanki. Bütün dünya bu bu genç ablaların etrafında dönüyor, herşey onlar için var sanki. Kusura bakmayın ama bu filmler ve bu karakterler pamuk şekeri yerine "gerçekçilik yahut savaş alanı karamsarlığı"na bulanmış barbie fantazilerinden ibaret. Yani gülmemek elde değil, insanların birbirini alenen kıtır kıtır kestiği
gladyötoral bir kan oyununa katılmak için önce kıyafet diktirip podyuma çıkıyorlar, herkes elbiseyi çok beğeniyor falan filan... Şaka gibi. Genç kızlar için güzel bir film olabilir ama olgun bir kitleye hitap ettiğini söylemek zor. Kurguyu tasarlayan tarafından alenen kayırılan baş karakterleri olan bu yapımları da "iyi kurgulanmış kadın baş karakter" olarak görmek mümkün değil. Doğrusu, eşit şartlarda savaşılan arenadan bileğinin hakkıyla sağ çıkan kadın karakterin güçlülüğüdür, yazar tarafından yeteneklerine, dış görünüşüne, güzelliğine, elbisesine, sevgilisine kadar kayırılanın değil. İyi bir "direnişe can verecek poster çocuğu" kurgusu görmek isterseniz Vasiliy Zaitsev'in hayatını "kabaca" konu edinen Kapıdaki Düşman'ı izleyebilirsiniz mesela.
Aynı şekilde ScarJo'nun Demir Adam 2 filminden sonra rol aldığı Marvel yapımlarının tamamındaki rolü "savaşın ortasında dahi saçı ve makyajı tamam, ortalama amerikan izleyicisinin streç deri fetişizmini tatmin edici, göz şekeri" unsurundan öteye gidememiştir. Vasat sinema yorumcuları dahi bu karaktere biçilen kıytırık role isyan ediyorken, tutup bu konu başlığında örnek göstermek bence abestir.
Bir başka korkunç örnek de, çizerinin "bondage" fantazileri doğrultusunda şekillendirdiğini söylemekten dahi çekinmediği Wonder Woman. Kurgusunun kökenini dayandırdığı ve nice feministin ruhani kalesini teşkil eden Amazon kültürü doğan erkek çocuklarını bebekken sakat bırakır ve köle olarak ömür boyu çalıştırırdı. Kadına karşı şiddeti huy ve adet edinen kültürü ne kadar sakıncalı ve zararlı görüyorsam benzer bir vahşiliği ters istikamette uygulayan kültürü de o kadar vahşi ve barbarca görüyorum. Lakin Wonder Woman kökeni bakımından o kadar kötü tasarlanmış bir karakterdir ki yüzeysel olarak bu kültüre dayandırılsa da karakteri tasarlayan vatandaş bu kültürün cahili olduğu için ancak anaerkillik ögesini içermektedir, kalanı çizerin cinsel fantazilerini üstü kapalı esprilerle sürdürdüğü bir karikatürdür. İronik tarafı, göğsünün ortasında kocaman bir kartal simgesi taşıyan Wonder Woman, senelerce kartal simgesinin tarihteki öncülerinden Roma'ya karşı savaşmış olan Amazonlara mensuptur. Kurgusundaki kültürel çarpıklıklar bu seviyedeyken bunun bir önemi yoktur çünkü en nihayetinde orta sınıf bir çizer tarafından genel geçer kültür fukarası Amerikan toplumunun 8-14 yaş grubu mensuplarına hitap etmek üzere ortaya çıkarılmıştır. Süpermen ne kadar Amerikan hegemonyasının kötü bir parodisiyse, Wonder Woman da Amerikan toplumunda kadına biçilen yerin kötü bir parodisidir. "Cool" geçmiş hikayeleriyle yeniden kurgulanarak çekilecek filmler dahi karakterin kökenindeki bu çarpıklıkları gidermeye yetmez.
Bunun gibi eleştiriler bazı diğer örnekler için de çoğaltılabilir ama ne demeye çalıştığım anlaşılmıştır. Başrolü sırf kadın karakter taşıyor diye bunu iyi ya da güzel addedemeyiz.
Diğer taraftan, fiziksel güç ve kuvvet sahibi olmak, kadınlar ile erkekler arasındaki fiziksel yeterlilik farkı, tamamen coğrafi ve genetik olarak değişebilen bir unsurdur. Fiziksel gelişimin yüksek seviyede olduğu coğrafya ve iklim koşullarında biyolojik olarak bu makas açılırken, bu gelişimin kısıtlı kaldığı örneğin uzakdoğu coğrafyasında kadın ile erkek arasındaki fiziksel güç farkı neredeyse yok sayılabilecek seviyededir. Bu sebeple ortaçağda Onna Bushi gibi salt kadın savaşçı sınıflarını, zweihander gibi fiziksel güce dayalı silahlar yerine katana gibi yeteneğe ve çevikliğe dayalı silahları, ağır plaka zırhlar yerine deri ya da zincir zırhları ağırlıklı olarak gözlemleriz. Bunlar, o coğrafyada kadınların da en az erkekler kadar çevik ve yetenekli olabildikleri (ve içinde yaşadıkları toplumun fiziksel güce dayanmadığı) için savaş teknolojisini dahi şekillendirdiklerini göstermesi bakımından önemlidir. Hakeza Orta Asya Türk toplumları ve moğol toplumları da benzer şekilde kadınların da erkekler gibi savaşabildikleri (ve dolayısıyla lider olabildikleri) örneklerdir. Batıya gelindiğinde, özellikle fiziksel gelişimin hava sıcaklığıyla doğru orantılı olarak arttığı coğrafyalarda erkeğin egemenliği bariz bir şekilde kendini hissettirir, toplumların kültürleri de tıpkı dilleri gibi içinde bulundukları coğrafyanın fiziki şartlarına uyum gösterir.
Dolayısıyla, Kimmeryalı (gerçi oralımı bilmiyorum ama öyle olduğunu tahmin ediyorum) Kızıl Sonya zorlama bir fantazidir, ancak katana kullanan japon kızı ya da Hakan olan Tomris değildir. Sonya'yı, hele de giydiği o bikini mail ile, delik deşik ederler, benden söylemesi
Çıldırmaya gerek yok yani.
Bu bakımdan, karakterin içinde bulunduğu şartlar, cinsiyetinin kurguda oynadığı rol üzerindeki inandırıcılık katsayısına önemli oranda etki eder. Rang'a katılmadığım husus budur. Eğitimsiz de olsa vücudunda doğuştan yeterince midi-chlorian barındıran bir karakter, kadın-erkek olsun farketmez, en deneyimli jedi ya da sithi rahatlıkla mağlup edebilir. Anakin bacak kadar çocukken yetişkin bir insanın reflekslerinin takip edemeyeceği hızda giden pod yarışlarını kazanabiliyorken rahatsız olmadıysanız, Force Awakens'daki kızcağızın Kylo Ren gibi bir sünepeyi yere serebilmesinden de rahatsız olmamalısınız. Bütün mesele, Lucas gibi bir geekin kaleminden çıkmış OP force gücünün sizin yanınızda olmasıdır, kurgu budur ve kendi içinde tutarlıdır.
Güzel bir kadın karakter örneği de ben vererek ziyadesiyle uzun yorumuma noktayı koyayım. Konu başlığını okuyunca benim aklıma gelen ilk Dişi Protagonist Lara Croft oldu. Ama Angelina'nın oynadığı kepaze filmdeki Croft değil, ilk serilerinde göğüsleri kafasından büyük (ve serinin her yeni oyununda da daha da büyüyen!) görsel olarak objeleştirilmiş Croft da değil, son yıllarda başarılı bir şekilde yeniden kurgulanmış olan Tomb Raider ve Rise of the Tomb Raider oyunlarına baş karakterlik etmiş Lara Croft'tur. Senelerdir, fi tarihinde ilk çıkan oyunu da dahil çıkmış bütün oyunlarını oynayıp bitirmiş (evet, 3'ü bile bitirdim!) birisi olarak diyebilirim ki son serideki Croft'u takdir etmemek ve onunla özdeşleşmemek mümkün değil. Evet, fiziksel olarak karşısına çıkan 20 cm uzun, 50 kg ağır, yapılı hapishane kaçkınları ya da paralı askerlerden yeri geldiğinde bir güzel dayak yiyen, gözünü hücrede açan, üzerine çullanan bir suikastçıdan klişe bir "kasığa diz" sahnesiyle değil de ancak arkadaşının yardımıyla kurtulabilen ama yeri geldikçe hem aklını kullanıp hem fiziksel gücünü ve çevikliğini zorlayan, sargı bulamayınca yarasını çakmakla kızdırdığı demirle dağlayan, kelimenin tam anlamıyla sınırlarını bilen ve bu sınırlar içinde olabildiğince gerçekçi bir şekilde hayatta kalmaya çabalayan bir "survivor"... İşte başarılı bir kadın karakter, hem de fiziksel olarak kendisine baskın gelecek karşı cinsten rakiplerini de bir şekilde alt edebiliyor. Demek ki kaliteli çalışıldığında ve gerçekçilik "popülizm" uğruna feda edilmediğinde gerçekten güzel bir kadın baş kahraman var olabiliyor.