Kayıt Ol

Bartimaeus Üçlemesi - Jonathan Stroud

Çevrimdışı Vega

  • ****
  • 1023
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bartimaeus Üçlemesi // Jonathan Stroud
« Yanıtla #30 : 02 Haziran 2011, 16:49:59 »
Yeni kitabın özeti Wikipedia'da yayınlanmış bile!

Birazını çevridim. Gerisini de daha sonra eklerim:

Hikaye Cin Bartimeus ve Kral Süleyman'ın hizmetindeki 17 yüksek büyücüsünden biriyle Kudüs'te başlıyor. Efendisi ona Eridu kentinde büyülü bir artifact almak için görev verir. Bartimaeus başarır ve sonra büyücüyü artifactı kendisine karşı kullanması için kandırır. Ona çemberin dışında su fışkırtır ve bayıltır. Bartimaeus yaşlı adamı yer. Büyücünün ölümüyle Diğer Taraf'a geri döner.

İsrail'in kralı Süleyman, cin Bartimaeus'un Ezekiel(Bartimeus'un eski efendisi)'i öldürdüğünü öğrenince bunun kendisine bir hakaret suçu olarak addeder. Bartimeus'un yaptıkları için ceza olarak bir Mısırlı olan Khaba ve 17 başka büyücü Bartimaeus'u çağırır ve cezalandırır.

Çevrimdışı minrand

  • **
  • 80
  • Rom: 19
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bartimaeus Üçlemesi // Jonathan Stroud
« Yanıtla #31 : 26 Mart 2012, 16:40:48 »
Semerkant tılsımı Bartimaeus üçlemesinin ilk kitabı. Seri Golem Gözü ve Batlamyus'un Kapısı isimli kitaplarla devam ediyor. Serinin The Ring of Solomon isimli ek kitabı(prequel) da var ama bu kitap henüz Türkçe'ye çevrilmedi bildiğim kadarıyla. Neyse kitabımıza dönelim kitabın konusu yaklaşık olarak şöyle:

Nathaniel isimli çok yetenekli bir çocuk 5 yaşında ailesi tarafından büyücülük eğitimi alması için hükümete satılınca Arthur Underwood isimli orta yaşlı, vasat bir büyücünün çırağı olarak yeni hayatına başlar. Daha sonra her büyücü çırağı gibi kendini düşmanlarından korumak için 11 yaşına geldiğinde gerçek ismini arkada bırakarak John Mandrake ismini alır. Ustası Nathaniel'ini eğitimine yeteri kadar önem göstermeyince, Nathaniel kendi kendisini eğitmeye karar verir ve kısa zamanda ustasından çok daha kabiliyetli elit bir büyücü olur. Ustası tarafından diğer büyücülerle tanıştırılırken dönemin en güçlü(hırslı) büyücülerinden Simon Lovelace ile tartışır ve Simon tarafından herkesin önünde küçük düşürülür. Nathaniel Simon'dan intikam almaya karar verir ve  Bartımaeus isimli çok güçlü bir cini çağırır. Normalde Nathaniel'in kölesi olması ve emirlerini yerine getirmesi gereken cin Nathaniel'in gerçek ismini öğrenince aralarındaki köle-sahip ilişkisi evrim geçirir ve bir çeşit ortaklığa dönüşür. Kitap Nathaniel ve Bartımaeus'un Simon'dan intikam almaya çalışmasını ve bunu başarmaya çalışırken yaşadıkları maceraları anlatıyor.

Kitap büyücüler tarafından yönetilen Londra'da geçiyor. Olaylar bizim dünyamızda geçiyor ama bizim bildiğimizden çok farklı bir geçmişe sahip bir dünya burası.Kitap büyücülerin tarih boyunca bu dünyada yaşamış olduğu alternatif bir geçmiş sunuyor bizlere, tanıdığımız tarihi figürler ve olaylar büyücülerin ve cinlerin gözünden anlatılıyor bu sefer. Evet bahsettiğim gibi ilk ve belki de en önemli farklılık dünyanın büyük bölümünün büyücülerin kontrolünde olması. Londra'daki yönetimde başbakan da dahil olmak üzere tüm parlamento büyücülerden oluşuyor. Bu sistemde büyü yapamayan insanlar ikinci sınıf insan muamelesi görürken, sahip olunan büyü gücü genel olarak insanların konumunu belirlemede en önemli etken. Büyü yapamayan(sıradan) insanlar büyücülerin farkındalar ve aralarında bu oligarşik yönetime karşı çıkan "direniş" isimli bir grup da var. Bu grup büyücülerin yönetiminden hoşnut değiller, şimdilik sadece ufak çaplı eylemleri olsa da büyücülerin çözmesi gereken önemli problemlerden biri de bu grup. İşin ilginç tarafı her ne kadar ilk kitapta fazla işlenmemiş olsalar da sıradan halk arasında büyüye karşı bir çeşit bağışıklığı olan insanlar da var.(devam kitaplarında daha fazla işlenir belki bu konu ve de direniş)

Kitabın büyü sistemi çok hoş mu desem yoksa ürkütücü mü emin olamadım ama üzerinde düşünülmüş ve iyi kurgulanmış diyebilirim rahatlıkla. Büyücülerin tek gücü çağırabildikleri yaratıklar ve onların üzerindeki hakimiyetleri. Büyücüler pentagramlar ve emir sözcüklerini kullanarak iblisler,cinler, ifritler çağırıp onları köleleştiren insanlar. Bu yaratıklar genellikle insanlardan emir almak istemedikleri için her buldukları fırsatta efendilerini öldürüp özgür olmaya çalışmakla meşguller. Anlayacağınız yapılan en basit hata pentagramı yanlış çizmek ya da çağrılan yaratığın kontrolünü bir anlığına kaybetmek gibi büyücü için ölüm anlamına geliyor çoğu zaman. Büyücünün gücünü neyin belirlediği tam olarak açıklanmasa da her büyücü kendi gücüyle orantılı yaratıkları kontrol altına alabiliyor. Bu sistemin ürkütücü olan tarafına gelince, eğer serideki cinleri müslümanlıkta anlatılan cinler gibi düşünme gafletinde bulunursanız hafiften bir ürperiyorsunuz ;).

Kitabın anlatım tarzına bakacak olursak, tam olarak şudur diyemeyeceğim ama serinin anlatımında okuyucuyu kendine bağlayan bir şeyler var. Zaten birinci ağızdan anlatılan hikayeleri çok severim ama bir hikayeyi Bartımaeus'un alaycı bakış açısıyla takip etmek inanılmaz keyifli. Sonra hemen hemen her sayfada olan dipnotlar tamamen farklı bir tat katmış kitaba. Yazar dipnotlarda bazen çok kaliteli espriler yaparken bazen de ukalalık yapıyor bazen de çok ilginç bilgiler verip sizi şaşırtabiliyor. İşin tek kötü yanı Bartımaeus'un
anlattığı kısımlar o kadar güzel ki Nathaniel'in gözünden takip edilen kısımlara gelince ufak bir hayal kırıklığı oluyordu bende. Kısacası iyi bir hikayeyi akıllıca ve eğlenceli  bir şekilde anlatmış yazar.

Karakterlere gelince, Bartımaeus hakkında çok fazla konuşmaya gerek yok bence. Simom Lovelace isimli eleman da kötü adam olarak görevini layıkıyla yerine getiriyor hatta ekstrası bile var. Genelde kötü adamların istediği gibi dünyayı yok etmek ya da insanlığı yok etmek yerine(niye?) herkesin istediği şeyi istiyor güç. Aklı başında bir kötü hatta kötü bile değil mantıklı bir adam kendisi.(bence olmuş) Nathaniel'e gelince tamam çocuk ailesi tarafından satılmış, kendisini seven kimsesi bir arkadaşı yok falan filan ama karakter gelişimi çok acayip. Halkın ortasında dönemin en önemli büyücülerinden birine hakaret etikten sonra aşağılanınca ben bu adamı alaşağı etmek zorundayım, benim hayatımın amacı bu moduna geçiyor.(Hayır ne bekliyordun ki yani :)) Büyücülerin kurduğu sistemi  körü körüne desteklediği halde, sistemin kendisine davranış biçimine tahammül edemiyor. Bize bir çeşit dahi olarak tanıtılmasına rağmen burnunun dibindeki şeyleri görmemekte ısrar ediyor. Bir an 12 yaşında şımarık, kendini beğenmiş, duygusal, hayal aleminde yaşayan bir çocukken bir an sonra iyi eğitilmiş, zeki, kontrollü, pragmatist,paniğe kapılmayan ideal bir lidere dönüşüyor ve geçişler çok sert. Nathaniel en fazla sempati duyabileceğiniz bir karakter, karakteri sevmek, güdülerini, düşünme tarzını anlamak çok zor. Kitabın bence en önemli eksiği Nathaniel  ve de onun sebep olduğu tutarsızlıklar.

Özetlemek gerekirse, Semerkant Tılsımı genel olarak iyi kurgulanmış ve çok iyi yazılmış bir kitap. Sıradışı büyü sistemi, ortalamanın üzerindeki hikayesi ve de Bartimaeus karakteriyle güzel olacağına inandığım bir serinin ilk bölümü.
"oh lord, if there is a lord,
save my soul, if i have a soul."

Çevrimdışı minrand

  • **
  • 80
  • Rom: 19
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bartimaeus Üçlemesi // Jonathan Stroud
« Yanıtla #32 : 03 Nisan 2012, 19:42:39 »
Golem Gözü, Bartimaeus üçlemesinin ikinci kitabı.Semerkant Tılsımı'nın bitişinin üzerinden yaklaşık olarak üç yıl(kesin konuşmak gerekirse 2 yıl 8 ay) sonrasını anlatıyor. Daha yaşlı, daha yetenekli kesinlikle daha hırslı bir Nathaniel'le karşılaşıyoruz bu kitapta. Bu süreç içerisinde Nathaniel'in hükümet için çalışmaya başladığını, hükümetin yükselen yıldızlarından biri haline geldiğini öğreniyoruz. Nathaniel'in  İç İşleri için çalışan bir hükümet görevlisi olduğunu ve ilk kitapta hafiften değinilen Direniş isimli yasadışı ve rejimi tehdit eden oluşumu yok etmekle görevlendirildiği de edindiğimiz bilgiler arasında.

Nathaniel Direniş'e son vermek zorundadır ama Direniş her zamankinden daha güçlü ve daha etkili saldırılar yapmaktadır. Londra ard arda yapılan terör eylemleriyle vurulmaktadır. Yapılan saldırıların kaynağı tam olarak bilinmese de herkes saldırılardan Direniş'i sorumlu tutmaktadır. Dolayısıyla Nathaniel'in kariyeri bu saldırıların sorumlusunu yakalamasına bağlıdır. Gelişen olaylardan sonra başka çaresi kalmayan Nathaniel bir kez daha eski ortağı-kölesi(cini) Bartimaeus'u çağırmak zorunda kalır. Bartimaeus'un tekrardan özgür kalabilmek için tek yapması gereken ise Londra'ya yapılan esrarengiz saldırıların kaynağını bulup onu yok etmek, Direniş isimli örgütün üyelerinin kimliklerini bulmak ve onları adalete teslim etmektir. Bir de bunları yaparken hükümet içindeki sahibinin ayağını kaydırmak isteyen büyücülerin saldırılarından korunmak ve sahibini korumak zorundadır .Sanırım kitabın konusu aşağı yukarı böyle bir şey, kitabın arka kapağından bir alıntı da yapayım. "Jonathan Stroud'un heyecan verici ikinci macerası Golem Gözü, Nathaniel, Bartimaeus ve Kitty'nin kaderlerinin çakıştığı politik dalaverelerle ve büyülerle örülü yürek hoplatan bir serüven" yürek hoplatan kısmına pek katılmasam da geri kalan kısım kitap hakkında iyi bir fikir edinmenizi sağlayabilir.


Golem Gözü için söyleyeceğim ilk şey umut verici bir devam kitabı olduğu. İlk kitabın hoşuma gitmeyen yanları bu kitapta neredeyse tamamen yok olmuş. Bu kitapta karakteri ve kişiliği biraz daha oturmuş bir Nathaniel karşımıza çıkıyor. İlk kitapta kişilik bölünmesi yaşadığını düşündüğüm Nathaniel bu kitapta çok daha tutarlı bir karakter haline gelmiş. Bu değişim Nathaniel'i daha sevilesi bir insan haline getirmemiş ne yazık ki ama karakterin dönüşümünü izlemek keyif verici. Birden fazla yerde kendisi için çok zor olabilecek seçimler yapmak zorunda kalıyor Nathaniel. Yazar bu kısımları anlatırken çok iyi iş çıkarmış. Nathaniel'in yaptığı seçimleri, bu seçimlerin sebeplerini-sonuçlarını, Nathaniel'in bu kararları alırken neler yaşadığını ,kendisini neye dönüştürdüğünü ustaca anlatmış yazar. İlk kitabın bana göre en zayıf tarafı Nathaniel iken Golem Gözü için aynısını söylemek bir hayli zor. Ayrıca bu kitabın artılarından biri de Kitty. Kitty Direniş'in kilit üyelerinden biri, esneklik denilen bir tür büyüye karşı doğal dirençle dünyaya gelmiş. Kitty ve Direniş seriye bir hayli zenginlik katmış. İlk olarak, birinci kitapta sadece büyücülerin bakış açısından takip ettiğimiz hikayeye bir denge gelmiş bu sayede. Daha sonra bu değişiklik yazarın politik eleştiriler yapmasını büyük ölçüde kolaylaştırmış .Gerçi yazar şu ana kadar Direniş'in genel olarak fiziksel eylemleriyle ilgilense de araya serpiştirilmiş bir kaç siyasi-ekonomik gönderme de kitapta mevcut .Ben şahsen üçüncü kitapta Kitty'den bir çeşit Direniş manifestosu bekliyorum.

Kitty'e gelince sanırım Bartimaeus'tan sonra serideki en güzel ikinci şey kendisi. Hikayesi çok iyi işlenmiş. Bir yandan Direniş'teki eylemleriyle büyücülere zor anlar yaşatmasını izlerken bir yandan da geriye dönüşlerle Kitty'nin çocukluğundan sahneleri okuyarak Kitty'i Direniş üyesi olmaya iten olaylar silsilesini takip ediyoruz. İlk başlarda büyücülere ve onların temsil ettiği her şeye karşı anlamsız bir nefreti varmış gibi görünen
Kitty'nin hikayesini okudukça kendisini anlamaya, anladıkça da saygı duymaya başlıyorsunuz. Kitty'nin en olağanüstü özelliği ise kendi kendini sorgulamaktan asla çekinmemesi. Sürekli kendini sorgulayan, alternatifler üretmeye çalışan, kendisinde bir yanlış farkettiği anda da bunları düzeltmekten çekinmeyen birisi.(İsmi lazım olmayan Nathaniel gibi değil anlayacağınız :)). Özetle Kitty seri için önemli bir kazanım olmuş gibi. Bartimaeus hakkında yine söyleyecek çok sözüm yok; halen daha muhteşem. ;)

Kitabın beğenmediğim yanlarına gelince kitabı daha yeni bitirdim fazla objektif olamayacağım o yüzden. Gerçi fazla eleştireceğim yanı da yok kitabın çünkü beklediğimden çok daha iyiydi ikinci kitap ve beklentilerim çok da düşük değildi. Şunu söyleyebilirim ama Direniş biraz daha ayrıntılı anlatılsa daha hoş olabilirdi belki çünkü şu haliyle neyi-nasıl değiştirmek istediklerini tam olarak anlamak zor, çünkü sadece fiziksel saldırılarla var olan bir topluluk. Ayrıca bir tane de büyücü olan ama yozlaşmamış bir karakter getirebilir seriye değişiklik olsun diye. Her ne kadar ben de "Güç yozlaştırır, mutlak güç mutlaka yozlaştırır" sözüne inansam da bir istisna görmek hoş olabilir.Bu sebeple böyle babacan,yardımsever bir bakan bekliyorum parlementoya(bkz: the exception that proves the rule). Uzun lafın kısası bana göre gayet başarılı bir devam kitabı ve seri hakkındaki beklentilerimi ve umutlarımı da bir hayli yükseltmeyi başardı.
"oh lord, if there is a lord,
save my soul, if i have a soul."

Çevrimdışı Danger_Mouse

  • *
  • 14
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bartimaeus Üçlemesi // Jonathan Stroud
« Yanıtla #33 : 04 Nisan 2012, 11:37:26 »
Bence kitaplar çok muhteşemdi. Ama nedense bir türlü filmi yapılmıyor. Bir yerde film haklarının alındığını okumuştum 3 yıl oldu hala filmi çıkacak... Hala heyecanla bekliyorum umarım en kısa zamanda çekilir.

Çevrimdışı minrand

  • **
  • 80
  • Rom: 19
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bartimaeus Üçlemesi // Jonathan Stroud
« Yanıtla #34 : 07 Nisan 2012, 21:44:16 »
Bartimaeus üçlemesinin üçüncü ve ne yazık ki sonuncu kitabı Batlamyus'un Kapısı. Golem Gözü'nden üç yıl sonra başlıyor kitap. Tahmin edilebileceği gibi bu üç yılda çok fazla şey değişmiş. Bu süreç içerisinde Nathaniel Enformasyon bakanı olup hükümetteki en genç ve en güçlü bakanlardan biri olmayi başarmış. Kitty ise bu süreyi yaklaşan kanlı isyanı durdurabilmenin daha barışçıl ve daha kalıcı olmasını umduğunu yollar arayarak geçirmiş. Bartimaeus'a gelince sahibi tarafından(Nathaniel) öteki tarafa(cinlerin dünyası)  neredeyse  hiç gönderilmediği için güçten düşmüş, eski güçlü halinin yalnızca bir gölgesi olan bir yaratığa dönüşmüş.

Batlamyus'n Kapısı'nda, üç yıl önce bıraktığımızdan çok farlı bir Londra ile karşılaşıyoruz. Eskiden büyücülerin mutlak hakimiyetinin olduğu İmparatorluk başkentinde artık yavaş yavaş çatlak sesler çıkmaya başlıyor. Halk bir araya toplanıp darbe planlarını konuşuyor. Amerika ile yapılan savaşın iyice yıprattığı Londra, kendi içindeki problemler yüzünden de iyice bunalmış durumda. Bartimaeus'un söylediği gibi  kendisinden  önceki tüm büyük imoaratorlukların yaptığı hataları yapan İngiltere çöküş sürecine girmiş bulunmakta. Bu kitapta bu yaklaşan isyanı, çöküşü durdurmaya çalışırken bir yandan da büyücülerin tarihte yaşadığı en büyük problemlerden birini çözmek zorunda kalıyor kahramanlarımız.

Nathaniel bu problemler yüzünden bunalmış durumda. Halkı yapılan savaşın kazanıldığına herşeyin güllük-gülistanlık olduğuna inandırmak onun işi. Çocukken kurduğu düşlerin gerçeğin yakınından bile geçmediğini yavaş yavaş anlamaya başlıyor. Bir şeyleri değiştirmek-düzeltmek istemesine rağmen çok uzun zamandır oynadığı,oynamak zorunda olduğuna inandığı politik oyunlar kendisine engel oluyor. "Bir maskeyi uzun süre giyersen maskenin altındaki kişiyi unutursun" Nathaniel tam olarak bu sendromu yaşıyor. Küçüklüğünden beri bir şeyleri düzeltmek uğruna, güçlü bir büyücü olabilmek için verdiği tavizlerin kendisini değiştirdiğini farkediyor. Radikal değişimler yapmaya ihtiyacı olduğunu görmesine rağmen kendi etrafına kurduğu zincirlerden kurtulması o kadar da kolay olmuyor. Olmak istediği adamla dönüştüğü insan arasında uçurumlar olduğunu farkedince kariyerini,özgürlüğünü sahip omak için çok çalıştığı hayatını riske atıp inandığı değerler için savaşmaya başlıyor. Nathaniel seride en az sevdiğim karakter olmasına rağmen son kitapta beni en çok etkileyen karakter oldu sanırım. Yaşadığı gelgitler, içindeki sıkıntılar, iç muhasebeleri, yaşadığı dönüşüm, bu dönüşümün sebepleri özellikle tetikleyicisi çok iyi işlenmiş.

Kitty için ne söylemem gerektiğini bilmiyorum. İdealist onu tanımlamak için basit kalıyor, kız sanki sadece iradeden oluşmuş. Bartimaeus'un anlattığı, cinler ve insanlar arasındaki sonsuz savaşın en son çatışmasının Londra'yı vuracağını gördüğü için, masum insanları kurtarmak için elinden gelen her şekilde bu savaşı durdurmaya çalışıyor. Büyücülerden, büyüden ve büyünün temsil ettiği çoğu şeyden nefret etmesine rağmen ihtiyacı olan bilgiyi elde etmek için Button isimli bir büyücünün asistanı oluyor. Büyü ve cinler hakkında elde edebildiği kadar bilgi edip büyücüler ve cinler arasında bir çeşit uzlaşma-barış sağlamak için durmaksızın çalışıyor. Tabi binlerce yıllık nefreti yok etmek çok kolay değil ama Kitty,  Batlamyus'tan    (Bartimaeus'un eski efendilerinden birisi) beri yapılamayan bir şey yaparak(ne olduğunu söylemesem daha iyi) barış için halen daha ümit olduğunu ispatlıyor. Bu süreçte binlerce insanın kurtulmasında da kilit bir rol oynuyor.Ayrıca büyücü olmayan insanların da hükümette görev almasına yardım  ederek,  gelecekte bazı şeylerin değişebileceğinin  sinyallerini de veriyor.
Spoiler: Göster
Kitabın sonlarına doğru olan Kitty'nin öteki tarafa yolculuğu özellikle çok güzeldi.


Bu kitapta Bartimaeus ve geçmişi hakkında da pek çok şey öğreniyoruz ki Bartimaeus hayranı olduğum için bu bölümler benim çok hoşuma gitti. Bartimaeus'un en sevdiği görünüm olan Mısırlı efsanevi büyücünün kimliği (Batlamyus) hakkındaki bölümler kitaba farklı bir tat katmanın yanısıra Kitty'nin  yolculuğunu, yapmaya çalıştığı şeyi anlamamıza da yardım ediyor. Ayrıca Bartimaeus'un bile saygısını daha önemlisi sevgisini kazanmayı başarmış bir insanı bir büyücüyü tanımak kesinlikle yaşanması gereken bir deneyim. Bartimaeus-Batlamyus bölümleri kitabın en güzel taraflarından biriydi bence. Bu kitaptaki yeniliklerden biri de her zaman güçlü, neredeyse yenilmez olarak bildiğimiz Bartimaeus'u güçsüz,sefil bir cin olarak görmemiz. Nathaniel yüzünden gücünü büyük ölçüde kaybetmiş, zaman zaman kendine acıyan, depresif, umudunu kaybetmiş bir Bartimaeus görmek şaşırtıcı olsa da hikayeyi Bartimaeus'un gözlerinden takip etmek halen daha çok eğlenceli.

Son olarak bence çok iyi yazılmış, güzel, iyi kurgulanmış bir serinin son kitabı Batlamyus'un Kapısı. Sürükleyici, eğlenceli, çoğu zaman güldüren, bazen duygulandıran, okumaktan büyük keyif aldığım bir seri.
   
    
"oh lord, if there is a lord,
save my soul, if i have a soul."

Çevrimdışı safir

  • **
  • 57
  • Rom: 3
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bartimaeus Üçlemesi // Jonathan Stroud
« Yanıtla #35 : 07 Temmuz 2013, 11:51:03 »
Güzel yazılmış, eğlenceli bir seri. Sadece Bartimaeus'un muhteşem hitabet yeteneği için dahi okunabilir. :)
Dördüncü kitap ile ilgili şöyle bir şey bulunca günüm daha da bir güzelleşti. 
http://www.imge.com.tr/product_info.php?products_id=133890

Çevrimdışı Farus

  • **
  • 128
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bartimaeus Üçlemesi // Jonathan Stroud
« Yanıtla #36 : 07 Temmuz 2013, 13:04:43 »
Size güzel bir haber vereyim o zaman. İlk 3 kitaptan bağımsız olan "Ring of Solomon" önümüzdeki hafta raflarda olacak :)


Çevrimdışı thevoice

  • **
  • 73
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bartimaeus Üçlemesi // Jonathan Stroud
« Yanıtla #37 : 19 Şubat 2014, 11:22:12 »
Konuyu gördüm de bir diyalog geldi aklıma :) Okuyanlar için anlam taşıyacağını belirtmeliyim.

İkinci kitapta büyücülerin demonlarını çağırıp çalınan asa peşine düşmeleri için talimat verdikleri sırada ;

+Şu soldakine bak. Tabure kılığına girmiş. Tuhaf... ama nedense tarzını beğendim.
-O zaten tabure. O pentegram kullanılmıyor.

Geç okudum ama hafızamdaki yerini uzun süre koruyacağına inanıyorum. Kendince özgünlüğü vardı. Bir Bartimaeus karakteri kolay kolay yaratılmıyor :)
Kendini hapiste bulan bir insan kalkıp evine gitmek istedi diye onu nasıl küçümseyebiliriz? Kaçamıyorsa bile duvarlar ve gardiyanlar dışında birşeylerden sözetmesi suç mu? Mahkum onu göremese de dışarıdaki dünya hâlâ gerçektir. Kaçış ihtimali en çok kimi telaşlandırır? Elbette gardiyanları!

J.R.R. Tolkien

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bartimaeus Üçlemesi - Jonathan Stroud
« Yanıtla #38 : 15 Aralık 2016, 11:02:09 »
Ring of Solomon (Süleyman'ın Yüzüğü) kitabını yeni elime alabildim. Yani satın almıştım ama okumaya yeni yeni vakit bulabildim. 100 sayfa kadar okudum ama sanki eski bir dostu görmüş, tanıdık bir koku almış, kışın ortasında yaz tatili fotoğraflarımdan birini bulmuş gibi hissettim.

Bu kitabı bilmeyenler için benzetme yapmam gerekirse Yüzüklerin Efendisi serisinde Hobbit ne ise bu kitap da Bartimaeus üçlemesi için o. Üçlemenin 4. kitabı :) İyi ki yazmış Jonathan Stroud. Özlediğim tatların hepsini aldım. O eciş bücüş küçük dip notları okumayı özlemişim. Zekice oynanan oyunlardan, laftan sözden anlamaz yaramaz ama bir o kadar zeki ana karakterlerden, büyüden (Ursula K. L. ve ayin büyülerinin karışımı güzel ve mistik büyülerden bahsediyorum) hoşlanıyorsanız bu kitabı mutlaka okuyun derim.

Genelde seri bitmiş üzerinden vakit geçmiş ise devam eden kitabın kalitesi bir iki tık düşer. Bu kitabı almak için bu anlamda tereddüt edenler varsa pek de düşünmelerine gerek yok. Jonathan Stroud belli bir kalitenin altında kitap çıkarmamaya özen gösteriyor sanırım en azından bu seri için...

Spoiler: Göster
Objektif bir şeyler pek yazamayacağım çünkü bu kitabın fan boyu gibiyim şu an.

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Bartimaeus Üçlemesi - Jonathan Stroud
« Yanıtla #39 : 15 Aralık 2016, 20:25:41 »
Buğra, yıllık mesajını atmışsın bakıyorum :) Bu seriyi hep övdün, hep heves ettim ama bir türlü başlayamadım. Temeraire gibi... Gerçi artık hiçbir şey okuyamaz oldum ya, hadi hayırlısı. Gene de notumu aldım.
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.