Kayıt Ol

Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 11- 2/2 | Seçimler ve Bedelleri | Final

Çevrimdışı Loren_Summers

  • **
  • 156
  • Rom: 3
  • Sütlü Kahve...
    • Profili Görüntüle
    • Ejderha Yurdu
Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 8 | Oyun
« Yanıtla #75 : 06 Ağustos 2008, 20:18:37 »
Ehehe olabilir Weli neden olmasın? Ve beklenen an;

Bölüm 8
Oyun

Beyaz, yıkıcı, kör eden bir ışık tüm odayı kaplamıştı. Kısa, düzenli şekilde öten makine sesleri odayı dolduruyordu. Uzanmakta olan adam gözlerini açmaya çalıştı ama beceremedi. Felç geçirebileceği ihtimalini aklından geçirerek parmaklarını oynatmaya çalıştı, parmakları oynuyordu. Büyük bir sabırla tekrar gözlerini açmayı denedi, etrafı mutlaka görmeliydi ve yavaşça göz kapakları aralandı. Gözlerini açmasıyla kapaması bir oldu, karanlığa alışmış olan gözler camdan giren gün ışığını görünce irkildiler, göz bebekleri bir anda küçüldü ve adam hızla kolunu kaldırıp yüzüne gölge yaptı:
“Hay lanet!”
Rebecca uyukladığı koltukta birden sıçradı;
“Edward! Şükürler olsun!”
Edward hala koluyla gözüne gölge düşürüyor ve nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. Mavi çarşaflı ve mavi pikeli Tanrım ne uyum! bir yatakta uzanmıştı. Altında hastaların giydiği beyaz pantolonlardan vardı, üstü ise çıplaktı. Göğsüne bir iki bandaj takıp, onu sürekli öten kahrolası bir makineye bağlamışlardı. Oda oldukça küçüktü. Sadece o vardı ve yatağı hemen camın karşısındaydı. Camın biraz sağında duvara televizyon asmışlardı, yatağın solunda çift kişilik mavi bir koltuk vardı ve sağ tarafta da bir hol, sonunda da bir kapı vardı. Holün sağında veya solunda bir tuvalet olduğuna da emindi. Edward homurdandı;
“Bu kadar da yaşlanmış olamam”
Rebecca kalkıp adamın yanına geldi.
“Ne oldu sana Edward? Birden düştün ve boş bakışlarla bakmaya başladın. Ölüyorsun sandım! Doktor küçük bir kriz geçirdiğini söyledi ve…”
Yaşlı adam tek kaşını kaldırmış dinliyordu;
“Ve?”
Rebecca sesini alçalttı, sanki Edward duysun istemiyor gibiydi, biraz da korkuyordu sanki. Giderek alçalan, neredeyse yok olan bir sesle konuştu;
“Doktor dedi ki, perhize başlamalıymışsın”
Kadın Edward’ın kızaran suratını görünce bir adım geriledi. Alnı endişeyle kırışmıştı ve gözlerini kısmıştı.
“Sen ne dediğini sanıyorsun kadın! Doktorun canı cehenneme!”
“Edward onlar senin iyiliği—“
“İyilikmiş peh! Bence doktor kendine bir iyilik yapsın ve bu konuyu bana hiç açmasın! Hatta dur, sen şimdi git ve o doktora de ki—“
“Edward, sakin ol lütfen”
Edward denileni yaptı ve derin bir nefes aldı, başının altındaki yastığı hafifçe düzeltip gayet sakin bir ses tonuyla konuştu;
“Senden bir şey isteyeceğim”
Rebecca ilgiyle Edward’a baktı
“Beni bir süre yalnız bırak olur mu?”
Kadın itiraz edecek oldu ama adamın üzgün ve kararlı bakışlarını görünce vazgeçti. Başını öne eğerek odadan çıktı.

Edward şimdi yola bakan pencereden dışarıya bakıyor fakat görmüyordu. Düşündüğü tek şey Loren’di. Acaba bu halde olduğundan haberi var mıydı? Elbette yok seni bunak! Telefonu çekmiyor hatırladın mı? Edward başını iki yana salladı, aslında kendisinden çok kız için endişeliydi. Onun durumunun kendisinden kötü olduğu gibi bir hisse kapılmıştı.
“Ah kızım” dedi “Sen ne yaptın?”
Yaşlı bedeni kendini yorgun hissediyordu şimdi, Edward ağırlaşan göz kapaklarının yükünü daha fazla kaldıramayacağına karar verip onları yavaşça kapadı.


Richard sıçrayarak ve soluk soluğa uyandı. Bill elindeki gözlüğü düşürmüş, ağzı hafif aralık boş odaya bakıyordu. Richard nefes alışlarını düzeltmeye çalışırken bir yandan da acele acele konuştu;
“Çöz beni”
Bill hiçbir tepki vermedi, hatta oturuşunu bile bozmadı;
“Sana çöz beni dedim lanet olası!”
Birden irkildi ve zombi edasıyla babasını çözdü. Adam hızla koltuktan indi ve makinenin başına geçti:
“Gördüğüm şeyi gördün değil mi?”
Bill suskunluğunu korudu ve sadece başını sallamakla yetindi
“Tanrım gerçek olabilir mi?”
Bill hiçbir şey söylemedi, babası kayıt cihazındaki görüntüleri geri sardı ve muhafızın yüzünün göründüğü yere geldi. Kaydı oynatmak için aceleyle tuşuna bastı ve tekrar izlemeye başladılar.


Muhafız yavaşça cüppesini arkaya itti ve kırmızı gözleri ortaya çıktı. Kahverengi dalgalı saçları omuzlarına dökülüyor, masum gülümsemesi gözleriyle tezatlık oluşturuyordu.
“Beni tanıdın mı Richard?”
Richard kaydı durdurdu ve karşı odada yatan Loren’e baktı;
“Evet” dedi “Evet Loren, seni tanıdım”
Bill hızla babasına baktı
“Bu nasıl olabilir? Hem boyutta hem burada nasıl olabilir?!”
Richard kafasını iki yana salladı
“Bilmiyorum ama öğrendiğimde çok ünlü olacağım”
Bill gözlerini devirdi, babasının sonunun sandığından yakın olduğunu düşünüyordu. Richard şimdi yüzüne anlamsız bir sırıtış yerleştirmişti.
“Bu kız gerçekten çok iyi” ve bir kahkaha patlattı. Bill şaşkın bakışlarla adama bakarken Richard inanılmaz bir çeviklikle ayağa kalktı ve oğlunun omuzlarından tuttu.
“Şimdi beni tüm dikkatinle dinlemeni istiyorum evlat”
Bill giderek büyüyen bir endişeyle babasına bakıyordu
“Bu odaya şu lanet koltuklardan bir tane daha getirmeni istiyorum”
“Ama ne—“
“Soru yok! Soru yok! Hemen getir hadi!”
Bill koşarak odadan çıktı ve koltuklardan birini almaya gitti. Richard şimdi Loren’e bakıyordu.
“Demek muhafız sendin. Eminim dünyadaki Loren bunun farkında bile değildir. Bu nasıl bir şey bilmiyorum ama öğreneceğim!”
Richard bilgisayarın başına döndü, kayıt cihazını düzeltti ve kaydetmeye devam etti. Sonra yavaşça ilaçlara yönelip iki enjektör ve iki ilacı bir kenara koydu. Bill kapıyı açıp ağır ağır koltuğu çekerek içeri soktu.
“Hiç gelmeseydin?”
“Ne kadar ağır olduğunun farkında değilsin sanırım? Ya da oğlunu bir süper kahraman sanıyor da olabilirsin tabii”
“Seninle tartışmayacağım evlat, eminim çok isterdin ama bu olmayacak, benimkinin yanına koy koltuğu lütfen
Bill denileni yaptı ve sorgular bakışlarla babasına döndü. Adam yüksek sesle boğazını temizledi ve konuşmaya başladı.
“Oraya tekrar gideceğim fakat gördüğün gibi orası oldukça tehlikeli. Eğer tehlikede olduğumu görürsen ya da yanıma gelme ihtiyacı hissedersen diye bunu buraya getirdik, her şey hazır ne yapacağını biliyorsun zaten”
Bill bu fikirden hiç hoşlanmamıştı. Babası zaten anca ihtiyacı olursa onu çağırırdı ama Bill’in oraya gitmeye niyeti yoktu;
“Peki ya birimizin uyanması gerekirse? Nasıl yapacağız?”
Adam sırıttı
“Merak etme uyanmanı gerektirecek bir olay olursa zaten uyanırsın”
Bill inanamaz bakışlarla babasına baktı ve sinirle odadan çıkarak bahçeye yöneldi. Dışarı çıktığında temiz havayı soluyarak iyice içine çekti, sonra bir sigara çıkarttı ve yaktı. Tam sigarayı dudaklarına götürmüş derin bir nefes alacakken bir ses onu engelledi;
“İçme”
Bu Loren’in sesiydi. Genç adam irkilerek arkasına, sesin geldiği yöne döndü ama kimse yoktu. Kızın oracıkta duruyor ve ona hafif kızgın hafif mutlu bir ifadeyle bakıp Sana içme diye kaç kez demem gerek? demesini çok isterdi ama yoktu işte;
“Lanet olsun!”
Sigarayı fırlatıp söndürdü ve içeri girdi.


Edward ağırlığına dayanamadığı gözlerini kapatmasıyla rüya görmeye başladı. Hastane odasındaydı ve Loren elinden tutmuş onunla konuşuyordu.
“Edward, çok üzgünüm. Merak etme ama yakında iyileşeceksin ve perhiz yapmana da gerek yok”
Kız yavaşça güldü, sonra ciddileşti;
“Edward yakında sana ihtiyacım olacak ve senden şimdi bir şey isteyeceğim. Ne olursa olsun bana güven olur mu?”
Edward şaşkın bakışlarla kıza baktı ve başını aşağı yukarı salladı. Kız yavaş yavaş silikleşmeye başladı ve yok oldu. Edward soğuk odada yine yalnız kalmıştı…


Muhafız elmasın yanında ayakta duruyor ve elmasa bakıyordu. Birden yanına uzun siyah saçlı, en fazla 17 yaşında olan bir kız geldi. Onunda üzerinde tıpkı Loren’de olduğu gibi siyah bir cüppe vardı ve bir süredir Loren’i izliyordu.
“Efendim” dedi kız “Bunu nasıl yapıyorsunuz? Önce yaşlı adamın rüyası ve şimdi de Bill’e seslenmeniz…”
Loren güldü;
“Ida, beni daha hiç tanıyamadın değil mi? Gerçi beni güçlerimi kullanırken hiç görmemiştin. Bak Ida, ben elmasın muhafızı, aynı zamanda sahibiyim. Ben en bilge, en güçlüyüm. Kısacası ben her şeyi yapabilirim. Neden burada bu elmasın başındayım sanıyorsun?”
Kız utanarak başını eğdi, yanakları kızarmıştı. Sonra birden saçlarını geriye atarak Loren’e baktı, onun gözüne girmek istiyordu. Kendinden emin bir ifadeyle konuştu;
“O yine gelecek efendim”
Loren güldü;
“Evet Ida yine gelecek. Ona gelmemesini söyledim ama o ve onun ölümlü hisleri…”
“Peki gelmesini neden durdurmuyorsunuz efendim?”
“Ben ona bir seçenek sundum Ida, onu uyardım. O şimdi seçimini yapacak ve ben de ona engel olmayacağım”
“Buraya geldiğinde ne olacak peki?”
Loren’in kırmızı gözleri parladı;
“Küçük bir oyun oynayacağız Ida, oyunu başlatan da doktorumuz olacak”
Ida şimdi saçları kadar siyah olan gözlerini kocaman açmış Loren’e bakıyordu
“Sonunun nasıl biteceğini biliyorsunuz değil mi efendim? Yani neler olacağını?”
Loren sessiz kaldı, biliyordu.
“Lütfen, lütfen bana neler olacağını söyleyin efendim. O kadar merak ediyorum ki!”
Loren bir kahkaha patlattı;
“Evet Ida hikayenin sonunu biliyorum ama sana söyleyemem, kendin görmelisin sonra bir zevki kalmaz. Ama ufak bir tüyo verebilirim, yakında sana ihtiyacım olacak”
Ida heyecandan neredeyse bayılacağını hissetti, Loren ona bir konuda güveniyordu, ne büyük onurdu!
“Tabii! Tabii ne isterseniz!”
“Sakin ol Ida” dedi Loren gülerek “Şimdi istersen boyut kapısını açalım ve oyun başlasın” 
Hayaller ve Kabuslar
"Kırmızı gözleri hem korkutucu, hem de büyüleyiciydi..."

Çevrimdışı Weliaht

  • **
  • 78
  • Rom: 0
  • --- Aşırı Doz Melankoli ---
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 8 | Oyun
« Yanıtla #76 : 06 Ağustos 2008, 20:26:44 »
Yok yok..

Kesinlikle bulmalısın o müziğii =P Çok pis, çok çok kötü takmış durumdayım..

Hikaye yorumuna gerek var mı ?

Muhafız elmasın yanında ayakta duruyor ve elmasa bakıyordu.

Ahaha hoş mu bu yaptıkların ? Önerileri dikkate aldığın ve eleştirilere göre hikayene yön verdiğin için ayrıca teşekkürler.

Çevrimdışı Loren_Summers

  • **
  • 156
  • Rom: 3
  • Sütlü Kahve...
    • Profili Görüntüle
    • Ejderha Yurdu
Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 8 | Oyun
« Yanıtla #77 : 06 Ağustos 2008, 20:34:50 »
Ne demek efendim? Yakında bastırıp satıcam zaten 8) (ciddiyim)
Hayaller ve Kabuslar
"Kırmızı gözleri hem korkutucu, hem de büyüleyiciydi..."

Çevrimdışı Elizabeth~

  • **
  • 272
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 8 | Oyun
« Yanıtla #78 : 07 Ağustos 2008, 00:54:23 »
Ne demek efendim? Yakında bastırıp satıcam zaten 8) (ciddiyim)
Sonra da bizim okula imza gününe gelicek :P ;D



Bence herkes nasıl "Edward..!" dediğini duymalı. Ses klibi kaydedip ayarlayabilirim, hayranların için =P 

Kardeşimsn =)

Duymak istiyorummm!!! :D

Yine iyi gidiyosun,devamını merakla bekliyorum!

Çevrimdışı Lucilla Clarté

  • ****
  • 935
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 8 | Oyun
« Yanıtla #79 : 08 Ağustos 2008, 03:18:26 »
8. bölümü koyalı oldu biraz ama daha yeni vakit bulabildim okumaya. Ayrıca aklımın ucundan dahi geçmezdi o muhafızın Loren olduğu, hanfendi en bilge en güçlüymüş meğer. :P

Ne demek efendim? Yakında bastırıp satıcam zaten 8) (ciddiyim)

Bu konuda da lütfen ciddi ol evet, böyle bir hikaye basılmaz da kalırsa yazık olur. Kocaman tebrikler yine sana. :D

Bi de Weli bizi düşünüyosan yap o olayı, çok minnettar oluruz. :P

Çevrimdışı Loren_Summers

  • **
  • 156
  • Rom: 3
  • Sütlü Kahve...
    • Profili Görüntüle
    • Ejderha Yurdu
Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 8 | Oyun
« Yanıtla #80 : 08 Ağustos 2008, 18:37:40 »
Ehehe aslında hikaye bittiğinde kendim için bir baskı yapacağım =) Bastırınca scanleyip gösteririm, eğer beğenirseniz sizin için de yaptırabilirim =) Yani... =) Sonuçta her halükarda kendime bir adet yaptıracağım. :D Hatta Weli de istiyordu sanırım bir adet de ona yaptırığ imzalayıp vereceğim. :D

Bu arada ses kaydı olayı yine aynı ruhu yakalayıp söylersem Weli kaydetsin koysun. =)
Hayaller ve Kabuslar
"Kırmızı gözleri hem korkutucu, hem de büyüleyiciydi..."

Çevrimdışı Loren_Summers

  • **
  • 156
  • Rom: 3
  • Sütlü Kahve...
    • Profili Görüntüle
    • Ejderha Yurdu
Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 9 | Kıyametin Bekçisi
« Yanıtla #81 : 10 Ağustos 2008, 19:58:55 »
Bölüm 9
Kıyametin Bekçisi

Edward yataktan kalkmış, üstünü giyinmiş, bir an önce odadan çıkıp hastaneyi terk etmek için Rebecca’ya baskı yapıyordu.
“Hadi, hadi!”
“Edward bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum, doktorlar seni bir iki gün daha burada tutmak istiyorlardı”
Edward elini kaldırıp havada görünmez bir sineği kovaladı.
“Canları cehenneme! Loren’in yardımıma ihtiyacı var ve ben onu beklemek için kitapçıda olacağım”
Rebecca bir an suskun kaldıktan sonra daha önce hiç yapmadığı bir şey yaptı, bağırmaya başladı;
“Tanrı aşkına ne dediğinin farkında mısın? O kız seni bırakıp ne kadar süreceği belli olmayan, tanımadığı bir insanın, doktorun, ne haltsa, evine gitti ve sen hala onu düşünüyorsun öyle mi?!”
Edward kadının bu tepkisi karşında dona kalmıştı, Rebecca’yı daha önce hiç bu kadar sinirli görmemişti, kadının gözlerinde şimşekler çakıyordu ve yanakları da sinirden al al olmuştu, dokunsalar ağlayacak gibiydi. Edward ağır adımlarla onun yanına yürüdü ve onu koltuğa oturtup yanına oturdu;

“Bak kızım bunu anlamanı beklemiyorum ama yine de anlatacağım. Loren’i bulduğumda beş yaşındaydı ve adından başka hiçbir şey bilmiyordu. Öyle savunmasız, öyle çaresiz ve öyle güzel bir kız çocuğuydu ki ona çok acıdım ve onu yanıma aldım. Uzun yıllardır beraberiz ve o benim için öz kızım gibi. Onunla aramızda koparılamaz bir bağ oluştu ve ben onun saçının teli için bile kendimi ateşe atmaya hazırım. Şimdi beni anladın mı?”
Rebecca bir süre daha kızgın gözlerle yaşlı adama baktı ve hızla ayağa kalkıp kapıya doğru yürümeye başladı. Edward şaşkınlıkla onu izliyordu;
“Nereye?!”
Rebecca yavaşça arkasını döndü ve gülümsedi;
“Kitapçıya. Sen de acele etsen iyi olur ihtiyar, Loren şu anda seni arıyor  olabilir”
Edward küçük bir çocuğun neşesi ve heyecanıyla yerinden fırladı. Soğuk hastane odasını arkalarında bırakıp hastaneden çıktılar.


Richard yavaşça Loren’in uyuduğu odaya girdi, elinde içi dolu bir enjektör vardı. Yavaşça kızın koluna eğildi ve iğneyi batırarak sıvıyı kızın damarlarına boşalttı.
“Ne yapıyorsun?!”
Tam iğneyi çekmişti ki duyduğu sesle irkildi ve iğne elinden kayarak yere düştü.
“Seni kahrolası!”
Bill bir hışımla babasının kolundan tutarak onu duvara dayadı
“Ne verdin ona?”
Richard’ın yüzü acıyla kırıştı.
“Ahh! Günlük alması gereken protein ve vitaminler seni geri zekalı!”
Bill babasının kolunu bıraktı ama hala büyük bir şüpheyle onu süzüyordu. Neden bilmiyordu ama ona güvenemiyordu.
“Şimdi sayın kahraman, izin verirsen çalışmama dönmek istiyorum”
Richard odadan çıktı ve bilgisayarın başına geçti. Bill ağır adımlarla Loren’in yanına yaklaştı ve yüzüne baktı. Burada uyurken ne kadar da masumdu. Onu uyandırmak istedi bir an, kollarından tutup sarsmak Kaç, lütfen kaç ve beni seni buraya getirdiğim için affet! Demek istedi ama bunu yapacak cesareti yoktu. Tam elini kaldırmış saçlarını okşayacaktı ki içeriden makinelerin heyecanlı seslerini duydu, koşarak odadan çıktı. İstesin ya da istemesin, o da bu işin bir parçası olmuştu artık.


Loren ve Ida elmasın yanında karşılıklı duruyorlardı şimdi. Loren cüppesinden iki tane kart çıkarttı ve Ida’ya uzattı. Kartlardan birisi beyaz, diğeri ise kırmızıydı.
“Al bunları” dedi “Birazdan burada olacaklar ve senin görevin Ida, bu beyaz karttaki yere gidip onlara diğer kartı vermek”
Ida yavaşça karta baktı ve gözleri korkuyla açıldı;
“Ama…Ama efendim…. Bu karttaki yer…” sesi giderek kısılıyordu “Boyutun öteki tarafında”
Loren anlamaz gözlerle Ida’ya baktı
“Evet Ida, bunu biliyorum”
Ida şimdi titremeye başlamıştı;
“Efendim boyutun öteki tarafında, yani, sizden başka…. Bilirsiniz….”
“Lafı geveleme Ida, söyle!”
“Burada var olan kimse orada yaşayamaz efendim”
Loren derin bir nefes aldı ve korkmuş küçük kıza baktı;
“Evet, bunu da biliyorum Ida. Senin yapabileceğini düşünmüştüm ama…”
Ida şimdi kendi içinde büyük bir savaş veriyordu. Efendisine saygısızlık etmek istemiyor ama ölmekten de korkuyordu.
“Evet Ida? Gidecek misin?”
Ida yavaşça başını öne eğdi, gözleriyle yeri seyrederken neredeyse duyulamaz bir sesle konuştu;
“Evet efendim”
“Güzel” dedi Loren gülümseyerek. Ida yavaşça başını kaldırdı ve tekrar korkuyla konuştu;
“Peki ya başaramazsam efendim, ya oraya varamadan ölürsem?”
“Merak etme Ida, yeterli zamanın olacak”
Ida tekrar başını öne eğdi, kaçış yoktu. Sonra son bir umut sordu;
“Peki ne zaman gideceğim?”
“Son yaklaştığında Ida” Kızın itiraz eden gözlerini görünce hemen ekledi “Merak etme o zaman anlayacaksın, şimdi çekilebilirsin”
Kız bir şey daha diyecek oldu ama onu süzen kırmızı gözleri görünce vazgeçti ve hızlı adımlarla oradan uzaklaştı.


Richard şimdi dişleri arasına sıkıştırdığı enjektörü düşürmeden kendini koltuğa bağlamaya çalışıyordu. Bill hızla odadan çıktı ve debelenen babasının yanına geldi. Adam sinirle ona baktı ve ağzındaki enjektörü düşürmeden konuşmaya çalıştı;
“Yağğdımm eğtsene!”
“Hı?”
Richard sol eliyle enjektörü aldı ve tekrar söyledi;
“Dedim ki yardım et!”
Bill soğuk bir tavırla adamı yine makinelere ve koltuğa bağladı. Enjektörü tam batıracaktı ki babası konuştu;
“Unutma Bill, gerekli olduğunu düşündüğün an gelmeni istiyorum”
Bill belli belirsiz başını salladı ve iğneyi adamın koluna batırdı.


Richard yavaş yavaş göz kapaklarını araladığında tam önünde elinde tepsi ve iki fincan çayla bir kız duruyordu. Kızı görünce birden irkildi ve oturduğu koltukta geriledi.
“Çay?”
“Sen?! Tanrım ben neredeyim?”
Loren Richard’a bir fincan çay bıraktı ve karşı taraftaki tek kişilik koltuğa oturdu ve kendi çayını da yanında duran zigonun üzerine bıraktı.
“Bilmem, sen söyle. Beni buraya sen getirdin”
Loren adama gülümsüyordu. Richard hızla etrafına baktı, burası küçük, şirin bir salondu. Burayı hatırlıyordu. Yıllar önce, her şeyden önce, o bu evde, bu salonda mutlu bir hayat yaşıyordu.
“Sanırım bana sormak istediğin o soru için güvenilir bir yer arıyordun?”
Richard korkuyla gerildi, Loren her şeyi biliyordu. Belki de zihin okuyabiliyordu? Sonra bakışlarını kendi güzel evine çevirdi, tek katlı küçük şirin bir evdi ve her şey tıpkı Richard’ın hatırladığı gibiydi. Loren’in sesi bir anda zihninde tekrar canlandı;
Beni buraya sen getirdin Richard.
Bu onun hayali olmalıydı. Kız bir şekilde bilinç altına girmişti ya da Richard onu oraya çekmişti. Oturduğu koltukta rahatsızca kıpırdandı ve bakışlarını Loren’e çevirdi;
“Evet bunu yapmış olabi—“
Loren heyecanla onun sözünü kesti;
“Ah! Evet bunu yaptın Richard. Kafandaki soruyu öylesine merak ediyordun ki beni kendini en çok güvende hissettiğin yere çektin”
Adam tek kaşını kaldırmış Loren’e bakıyordu şimdi;
“Yani bu sorumu yanıtlayacağın anlamına mı geliyor?”
Loren kayıtsızca omuzlarını silkti;
“Bilmem, sanırım önce sorunu sormalısın”
Richard yavaş yavaş sinirlendiğini fark etti, kız resmen onunla dalga geçiyordu. İçinde ona duyduğu kinin büyüdüğünü hissetti ne ironik ki hayranlığı da aynı oranda artıyordu.
“Ben—“ dedi “Ben merak ediyordum. Yani sen hem burada hem de dışarıda… Nasıl?”
Loren’in yüzü bir anda ciddileşti, dudaklarını hafifçe büktü.
“Hımm bunu sana anlatmalı mıyım emin değilim”
Dikkatli ve gizli bir alayla adamı süzüyordu.
“Ama sanırım bir anlaşma yapabiliriz”
Adam kaşlarını çatıp hafifçe gözlerini kıstı;
“Ne tarz bir anlaşma?”
Loren’in yüzünü bir gülümseme kaplamıştı şimdi;
“Şöyle bir anlaşma, ben soruna cevap vereceğim ama cevabını aldıktan sonra sıra bana geçecek. Yani ben de sana bir soru sorabilmeliyim ki adil olsun değil mi?”
Richard şöyle bir düşündü, işin içinde kötü şeyler seziyordu ama öğrenme arzusu onu bastırıyordu.
Merak diye düşündü Loren Ne kadar zayıf düşürücü bir olgu
“Tamam, ama önce sen cevap vereceksin”
Loren gülümsedi;
“Tabii ki. Şimdi dikkatli izle Richard, zamanda ufak bir gezinti yapacağız”
Richard heyecanla ayağa kalktı, titriyordu.


Loren yavaşça gözlerini kapattı ve birkaç kelime fısıldadı. Mekan yavaş yavaş değişti. Richard şimdi yine elmasın olduğu odadaydı. Muhafız biraz ilerisinde elması avucunun içine almıştı ve gözlerini kapatmıştı. Richard hiç sesini çıkartmadan izliyordu. Loren birden elması tuttuğu elini yumruk yaptı ve yavaşça havaya üfledi. Ağzından çıkan nefes sis gibiydi ve havada asılı kaldı. Loren Yavaşça gözlerini açtı ve konuşmaya başladı.
“Sen, ruhumun ve bedenimin parçası, elmasında gücüyle seni insan olarak dünyaya gönderiyorum. Sen dünyadaki her şey kontrolden çıkana kadar orada kalacak ve benim ellerim ve gözlerim olacaksın. İnsanoğlu her şeyin sonuna geldiğinde, geri dönülemez yola girildiğinde ise onların acısına son vermek için dünyaya senin yanına geleceğim.”
Loren biraz duraksadı ve tekrar konuştu;
“Sen ve ben, dünyanın sonu olacağız…”
Her yer yavaş yavaş karardı ve Richard’ın salonuna geri döndüler, adam tam konuşacaktı ki Loren sözünü kesti;
“Sus! Daha bitirmedim” dedi “Loren’i dikkat çekmemesi için beş yaşında bir çocuk olarak yolladım çünkü bir süre sonra büyümesi duracaktı ve hiç yaşlanmayacaktı. Edward’ın onu bulmasını sağladım ve yaşlanmasının da 25 yaşına kadar olmasını ayarladım. Bu süre içinde rüyalar aracılığıyla bana bilgi aktaracaktı. Bu yolu seçtim çünkü en az yorucu olanı buydu”
Loren bir an sustu ve adama baktı, Richard hafifçe dudaklarını araladı;
“Sen, elmasın sahibi, o kadar güçlüysen neden buradan kontrol edemiyorsun her şeyi?”
Loren gülümsedi;
“Evet böyle de yapabilirdim, ki uzun yıllar böyle yaptım ama çok yorucu oluyor ve gücümü tüketiyordu, bir çözüm bulmalıydım ve ben de bunu seçtim”
Richard şimdi korkmuş gözlerle onu süzmeye devam ediyordu;
“Yani şimdi sen kıyametin bekçisisin öyle mi?”
Loren yine gülümsedi;
“Evet insanların sonla ilgili böyle inanışları var, kıyamet. Ben öyle demezdim ama eğer öyle rahat edeceksen öyle de Richard”
“Peki her şeyi bilen sen nasıl dünyanın sonunu göremiyorsun?”
Loren’in yüzünde gölgeler oluştu;
“Evet ne kadar ironik değil mi, her şeyi biliyorum ama sonun zamanını bilmiyorum”
Richard büyülenmiş, korkmuş bakışlarla ve saygıyla Loren’e bakıyordu. Tekrar bir şey söylemek için ağzını açtı ama Loren onu susturdu.
“Hayır Richard, zaten anlaşmamızı yeterince aştın. Şimdi sıra bende” dedi gülümseyerek. Richard hafifçe yutkundu, onu bekleyen sorunun ne olacağını bilmiyordu ve bu bilinmezlik onu iliklerine kadar korkutmaya yetmişti…
Hayaller ve Kabuslar
"Kırmızı gözleri hem korkutucu, hem de büyüleyiciydi..."

Çevrimdışı Elizabeth~

  • **
  • 272
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 9 | Kıyametin Bekçisi
« Yanıtla #82 : 10 Ağustos 2008, 20:12:08 »
İlk yorum benden,Bill Loren' e bu kadar değer veriyosa onu neden böyle bişeye attı,gerçi pişman oldu evet ama bilmiyorum :D O ev sanırım Bill'in ailesiyle yani annesi ve babasıyla yaşadığı ev,o evin Rİchard için önemini anlayabiliyorum çünkü karısı yanındaydı.Sanırım bir sonraki bölümde bunun hakkında daha çok öğrenicez.Benim fikrime göre eşini Richard istemeden kendisi öldürdü-eğer kadın öldüyse.Bir deneyde kullanmış ve eşinin sonunu getirmiş olabilir.Loren'in soracağı soruyu merak ediyorum.Hikayeye yön vericek sorulardan biri olacak sanırım ;)

Çevrimdışı Loren_Summers

  • **
  • 156
  • Rom: 3
  • Sütlü Kahve...
    • Profili Görüntüle
    • Ejderha Yurdu
Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 9 | Kıyametin Bekçisi
« Yanıtla #83 : 10 Ağustos 2008, 20:14:50 »
Ehehe ilk soruya cevap vereyim, Bill onu ilk getirdiğinde babasının bu kadar hırslı olacağını bilmiyordu, sadece bir araştırma sanıyordu. Ama getirdikten sonra anladı tabii olanları. Şimdide karşı çıkmaya cesareti yok çünkü babasından korkuyor. Dengesiz bir insan görüldüğü gibi. =)
Hayaller ve Kabuslar
"Kırmızı gözleri hem korkutucu, hem de büyüleyiciydi..."

Çevrimdışı magicalbronze

  • *
  • 4075
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 9 | Kıyametin Bekçisi
« Yanıtla #84 : 11 Ağustos 2008, 09:51:15 »
Heyecan verici bir iki bölüm daha ha! Betimlemeler süper, o kadarki gözümde canlandırmak için kendimden bir şeyler katmam gerekmiyor. Burada merak ettiğim Edward''ın ne gibi bir rol üstleneceği. Bill pişman oldu evet ama bakalım şu sorun çıkarsa (çıkacak gibi görünüyor..) babasının yardımına koşacak mı bilemiyorum. İyi gidiyor iyi. Hayal Cini olarak çıkacak kitabına destek veriyoruz :D
"Her neyse sahip olunan, doğar ve ölür.
Bu nefsi müziğin içinde sıkışmış herkes
İhmal eder ölümsüz aklın harikalarını."
- William Butler Yeats, "Sailing to Byzantium "

Çevrimdışı DarLy OpuS

  • ********
  • 2766
  • Rom: 35
  • Dansımız Marşandiz
    • Profili Görüntüle
    • Uykusuzluk Kulesi
Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 9 | Kıyametin Bekçisi
« Yanıtla #85 : 11 Ağustos 2008, 12:38:01 »
8 ve 9'u bir arada okudum Ninsucum. Kesinlikle çok çok başarılı gidiyorsun, yüksek dozda keyif aldım okurken. Kıyametin bekçisi, oldukça yaratıcıydı. Sona da bu kadar çabuk yaklaşmasaydık keşke. :)

Eline sağlık. o/

Çevrimdışı Loren_Summers

  • **
  • 156
  • Rom: 3
  • Sütlü Kahve...
    • Profili Görüntüle
    • Ejderha Yurdu
Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 9 | Kıyametin Bekçisi
« Yanıtla #86 : 11 Ağustos 2008, 13:58:21 »
Eeheheh saolun arkadaşlar. İpucu yok, bekleyin! :P :D Öyle gerekti Darly'cim ya hikaye sonuçta tadını kaçırmamak lazım. =) En yüksek doza geldiğimi düşünüyorum şu an tepede bırakmak en iyisi. =)
Hayaller ve Kabuslar
"Kırmızı gözleri hem korkutucu, hem de büyüleyiciydi..."

Çevrimdışı Lucilla Clarté

  • ****
  • 935
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 9 | Kıyametin Bekçisi
« Yanıtla #87 : 11 Ağustos 2008, 17:04:45 »
Bu hikayenin istesen de tadı kaçmaz. :P Yine çok güzel bi bölüm daha.. ne ara başlıyorum ne ara bitiyorum şaşırıyorum yau. :hemk İçimden sen neymişsin Loren diye sayıklıyorum bi de o soruya odaklanmış bekliyorum, tebrikler. :P

Çevrimdışı Loren_Summers

  • **
  • 156
  • Rom: 3
  • Sütlü Kahve...
    • Profili Görüntüle
    • Ejderha Yurdu
Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 9 | Kıyametin Bekçisi
« Yanıtla #88 : 16 Ağustos 2008, 22:13:58 »
Ehehe çok teşekkürler arkadaşlar. 10. bölüm gelmeden küçük bir teaser daha. :D

Derin bir nefes aldı ve karanlığa fısıldadı
"Yine de..." biraz bekledi "Bu hikayenin sonu her zamankinden de yakın gözüküyor"
Hayaller ve Kabuslar
"Kırmızı gözleri hem korkutucu, hem de büyüleyiciydi..."

Çevrimdışı Elizabeth~

  • **
  • 272
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 9 | Kıyametin Bekçisi
« Yanıtla #89 : 16 Ağustos 2008, 22:36:32 »
Hadi ama artık koy 10.bölümü,merak ediyorum :D