Mizah gerçekten zor iş, aniden bir espri aklıan gelmiyorsa olmuyor. İkinci bölümü yazdım, ancak beni pek tatmin eden bir bölüm olmadı. Ben de kısa kestim bu bölümü. Buyrun;
Bölüm 2: Adil Aklını Başına Devşirir
Previously on Oyuncaklar Ülkesi..
"Ben neredeyim?"
"Burası 6. Bölge"
"Burada ne işim var?"
"Kaosu çözmek için buradasın!" “Bu çok aptalca, ben kaos çözmem ki! Bu Batman’in Örümcek Adam’ın, Gazman’ın falan işidir.”
Adil bu konuda haklıydı. O kaos çözmez daha çok kaos yaratırdı. Bir keresinde elinden küçük bir topu düşürmüş, top sekerek mutfağa gelmiş, bir bardağa çarpıp kırmıştı. Annesi bardağı çöpe atmıştı ve kırık bardak çöpleri karıştıran bir dilencinin bileğine saplanmıştı, dilenci hastaneye gittiğinde doktora hastalık bulaştırmış, doktor bir kokteyl’de zengin bir arkadaşına bulaştırmış, ve onun ölümü de piyasayı vurmuştu. Sonuç olarak küçük çaplı bir ekonomik kriz başlamıştı.
Buradan çıkaracağımız ders tabi ki, evin içinde top oynamamak değildir. Olsa olsa, evde kırdığınız bardakları annenizden saklamanızdır.
“Çok geç dostum, buraya geldin, artık bizimle çalışıyorsun.” Dedi Goril kesin bir ifadeyle. O kadar kesin bir ifadeyle söylemişti ki, Adil aklındaki tüm cümleleri unutmuştu. Gerçi bir sebepten ötürü balık hafızalı olduğunu düşünürdü, acaba balık soyundan mı geliyorum diye espri yapardı.
“Tamam,” dedi en sonunda “ne yapacağız.”
Action-Man mırıldandı. Yüzünde hoşnutsuz bir ifade vardı. Bu Adil için elbette uzak bir ifadeydi, süper kahramanlar her şeyi tek başlarına çözerler, sayıları arttıkça hoşnutsuzlukları da artar, bu da onun ifadesidir.
“Öncelikle, malzeme depomuza gitmeliyiz.” Dedi Goril ve cevap beklemeden arabaya bindi, diğerleri de onu takip etti, sadece geyik dışarıda kalmıştı ve bu teknik olarak doğruydu.
Biraz ilerledikten sonra Adil, parktan çıkmış olduklarını düşündü, çünkü büyük binaların olduğu bir bölgeye gelmişlerdi, yanlarından askerler, polisler ve Power Rangers’lar geçiyordu. Bir kafe’nin önünden geçerken, McGyvor’un inlediğini duydu, içeriye baktıında, altın rengi saçlarıyla Barbie’yi gördü. Gerçekten çekiciydi ama elbette bir oyuncaktı. Adil, bir oyuncakla ilişkiye girmenin nasıl bir şey olacağını hayal etmeye çalıştı. Ama hemen bu hayali kafasından çıkartıp yüzünü buruşturdu. Elbette dünyada bunu yapanlar vardı!
“Hey! Mac baksana senin Barbie orda.” Dedi Action-Man sinsi bir gülüşle.
“Kes sesini plastik kafa!” Mcgyvor kızmış görünüyordu.
“Senden yaşlı o, ayrıca altmış senedir Ken’le birlikte, ayrılacaklarını hiç sanmıyorum dostum, unut onu.”
“Tabi ki ayrılacaklar, geçen gün konuştuk ve bana sıcak davrandı, bu iyi bir şey.”
“Yapma, sana sadece tuvaletlerin nerede olduğunu sormuştu, hatta bunu bir garsona sormuştu ve sen cevap vermiştin.”
“Ne olmuş yani? Sonuçta bana gülümsedi.”
“Hey! Kesin sesinizi yoksa ördeğe şarkı söyletirim.” Dedi Goril hem sinirli, hem hınzır bir ifadeyle. Ördek heveslenmişti ama Mac ve Act hemen sustular, Adil bir gariplik olduğunu düşündü.
Araba, bir ara sokağın önünde durdu, aslında ara sokak sayılmazdı, yırtılmış bir bahçe dekoruydu. İçeri girdiler ve bir başka meydana çıktılar. Adiln’in ilk gözüne çarpan şey, ortadaki çeşmeydi, Alman malı işeyen bebeklerden oluşan bir şadırvandı. Tepesine koca bir A harfine benzeyen bir kuş kondurulmuştu.
Bu Adil’e tanıdık gelmişti, aslında buradaki her şey tanıdık geliyordu. Bu oyuncakların evindeki oyuncaklara olan benzerliği Adil’in gözünden kaçmamıştı, bunun yanı sıra tanıdıklığın bundan kaynaklanmadığını düşünüyordu. Aslında diretiyordu, Çünkü öyle olsa uyuyor olurdu ve birazdan uyanıp bütün bunları silerdi, ne kadar gerçekse o kadar korkunç, ne kadar hayalse o kadar harikadır!