Her şey erestruilden'in suçu. Uzun zamandır Wardstone'u öve öve bitiremiyordu. Yahu, diyordum, bu yaştan sonra çocuk kitabı mı okuyacağız? (Şaka şaka, öyle demiyordum ama şüphelerim vardı)
Wardstone Günlükleri'nde beni çeken şey, TUDEM'in sitesinde 12-15 yaş denmesine rağmen, hedef yaş grubunun dışında kalan kısım pek bir keyif almasıydı. Bir de "gerçekten ürkütüyor" diyorlardı ki, zaten korkak bir insan olarak bu durum beni şüpheye düşürüyordu.
Geçtiğimiz günlerde serinin tamamını edindim. Evet, tamamını. Yaşasın bağlantılar! Sonra da ilk kitapla başladım maceraya. Şu anda 2. kitabı bitirmek üzereyim.
İlk kitap biraz beklentimin altında kalsa da eğlendirmedi desem yalan olur. Serilerin ilk kitaplarından öte, onları aştıktan sonra gelen devam kitaplarının asıl tadı barındırdığını düşünüyorum. Bu yüzden hiç dert etmedim. Ayrıca, söylemeden olmaz, ilk kitabı pek de etkilenmeden okurken akşamında tüm gece boğuşacağım bir kabus gördüm. Delany yapmış, olmuş valla.
Bir gençlik kitabında bulmayı beklediğim türden sahneler var kitapta. Birkaç kez bunun bir gençlik kitabı olduğundan şüphe ettim. Ayrıca "seçilmiş kişi" kavramının böylesine "dışlanmış" bir unvanla gelmesi fikri de çok hoş. (Ama) Delany sözüm sana, Pratchett'tan aşırdığın yerleri de görmemek mümkün değil
. Yakışmış doğrusu, çalmış demek haksızlık olur. Kendi dünyasına güzel uyarlamış.
Şu ara ikinci kitabı merakla okuyorum. Çok çabuk ilerledim ve bitmek üzere. Elimden düşmedi gitti. Hızlı okunan, kendini merak ettiren bir yapısı var. Tom'un hatalar yapan, öğrenen doğası saç baş yoldurmuyor. En çok buna sevindim. Bu tarz kitaplarda başkarakterin yaptığı hatalar genelde insanı çileden çıkarabiliyor. Hayalet unvanlı John Gregory'i sevmemek mümkün değil zaten. Ona değinmeye bile gerek yok.
İkinci kitaptan sonra hızla üçe geçebilirim. Seri bir oturuşta bitebilecek bir yapıya sahip. Benim de şu ara kafa dağıtacak şeylere ihtiyaç duyduğum şu günlerde doğru bir seçim oldu.
Son olarak, Kerem Işık'ın çevirisini ilk kitabın çevirmeni Ceren Aral'a göre daha çok beğendim. Okurken sık sık, Hayalet'in Tom'a "delikanlı" diye hitap etmesi gözüme batmıştı. "Evlat" dese aslında daha uygun, dile daha uyan bir çeviri olacak, diyordum. Sonra ikinci kitapta Kerem Işık buraları "evlat" diye çevirmeye başlayınca rahatladım. Çok gözüme batmıştı doğrusu.
erestruilden'e başımın etini yediği için teşekkür ederim. Keyifle, eğlenerek okuyorum. Şu aralar tam aradığım şeymiş. Ne gereksiz detaylar var, ne de devrilmesi gereken kalın ciltler. Hatta özgünlük arayışına da sokmuyor sizi. Aklıma pek gelmedi bu kavram. Saf macera, bol öcüler, bol cadılar ve bol bol ürkünçlü şeyler var. Ardındaysa sağlam bir kurgu var doğrusu. Onun hakkının yememek gerek. Kurulan düzen yavaş yavaş açıldıkça insan daha bir eğleniyor. Yazarın okura adım adım gelen kötülüğü/yaratığı/canavarı hissettiriş şekli de takdire değer doğrusu.