Kayıt Ol

Rastgele Düşünceler

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Rastgele Düşünceler
« : 28 Temmuz 2010, 01:45:48 »
Forumda eksikliğini çektiğim bir şey.

Amaç, önceki herhangi mesajda geçen fikir ile alakalı değişik fikir beyanatlarında bulunmak ve bu konularda sohbet etmek. Konular istenildiği kadar karıştırılabilir ancak bu konuya üç şeyi kişisel görüşler açısından sokmayacaksınız; Aşk, Siyaset ve Din. İkinci kural ise en az 3 cümle yazmak. Kısa cevaplar veya bu üç konuya subjektif yaklaşan mesajlar silinecektir.

***

Aklıma takılan ilk şey, hayaller mevzusu. İnsan hayal kurmaya neden ihtiyaç duymuştur ki? Neden bir şeyleri ümit etmeye çalışmıştır? Neden böyle bir şeye ihtiyaç duymuş ve bu şekilde evrilmiştir canlılar? Genel olarak canlıların evrimine bakıldığında sıçrama gibidir ancak oldukça garip. Çünkü böyle bir şeyin, yani hislerin bu kadar karmaşıklaşması. Büyük oranda ruh denilen şeye bağlı olduğu söylense de, bilimsel açıdan bakıldığında hormondan ibaret olan bu duygular, neye ihtiyaç duyuldu da yaratıldılar?
#rekt

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Rastgele Düşünceler
« Yanıtla #1 : 28 Temmuz 2010, 01:54:49 »
İnsanın gerçeklerden kaçma girişimi hayal olarak adlandırılır. Hiçkimse dünyanın adaletsizlik ve kötülüklerini kabul edip bunlara birşey katmaya çalışmaz fakat herkes kendi hoşuna giden şeyleri kabullenip bunlarla ilgili daha aktif olmak ister. Bunu egoyu tatmin etmek için yapar sanırım. Bazıları kendi hayallerini uygun bir şekilde başkalarına aktarmanın yolunu da bulmuştur, hayalleri seven ve onlarla haşır neşir olan insanlarız bizlerde. Yoksa fantastik edebiyatla işimiz ne ola ki?

Hayal kurmak inanma ihtiyacı ya da yemek yeme, uyuma gibi bir ihtiyaçtır bana göre. Ölen bir yakınımızın eski anılarını düşünmekte hayaldir, bunlar gerçekten yaşanmış olsa bile. Asla yaşanmamış ve yaşanamayacak olan şeylere duyulan özlem, insanın henüz tam olarak kullanmayı keşfedemediği beyninde böyle hayat buluyor sanırım. Neyse ne, sonuçta hayal kurmak insanları yaratıcı yapan eylemdir. Umut, asıl hayallerin tetikleyicisi de budur derim işte.

Peki çeşitli şeyler hakkında hayal kuran bizler neden başkalarının hayallerine ortak olmayı sevmeyiz? Bir insanın kendisiyle ilgili düşünceleri veya gelecekten beklentileri bizimle paylaşıldığında onlar kadar benimseyemeyişimizin sebebi nedir? Bu kadar bencil yaratıklar mıyız gerçekten? Empati denen duygudan bahsediyorumj burada tabi ki, empati kurmak neden bu kadar zordur?

Dip Not: Başlık mükemmel mi ne?

İkinci Dip Not: Anladığım kadarıyla yukarıdaki mevzuyla alakalı görüşlerinizi de yazablirsiniz, son soru üzerinde tartışmak gibi katı bir kural yok sanırım.
Uzay elbisemle kavgaya hazırım.

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Ynt: Rastgele Düşünceler
« Yanıtla #2 : 28 Temmuz 2010, 02:06:18 »
Peki çeşitli şeyler hakkında hayal kuran bizler neden başkalarının hayallerine ortak olmayı sevmeyiz? Bir insanın kendisiyle ilgili düşünceleri veya gelecekten beklentileri bizimle paylaşıldığında onlar kadar benimseyemeyişimizin sebebi nedir? Bu kadar bencil yaratıklar mıyız gerçekten? Empati denen duygudan bahsediyorumj burada tabi ki, empati kurmak neden bu kadar zordur?

İkinci Dip Not: Anladığım kadarıyla yukarıdaki mevzuyla alakalı görüşlerinizi de yazablirsiniz, son soru üzerinde tartışmak gibi katı bir kural yok sanırım.

İkinci dip nota peşin cevap: Hiç bir kısıtlama yok, orada yazdıklarım dışında. Herkes takılabilir kafasına göre, istediğini düşünceyle.

Empati kurmanın bir tür yetenek olduğunu düşünüyorum şahsen. Çünkü mesela benim empati yeteneğim biraz abartıdır, testereyi izlemeye çalıştığımda adamların hissettiği acıları birebir yaşarım. Bu gerçekten kötü bir deneyim, ancak işe de yarayabiliyor. Burada kendimi tatmin etmeye filan çalışmıyorum elbette, herkesin farklı yetenekleri vardır ki benimkilerden biri bu empati sanırım.

Beklenti farkının sosyolojik bir durum olduğunu düşünmekteyim. Şahsen, İstanbul'da bana katı derken, Gaziantep'den arkadaşlarım çok rahat olduğumu söylemekteler. Bunun gibi örneklendirilebilir. Bu nedenle insanların beklentileri ve buna dayalı olarak diğer insanlarla beraber kurabilecekleri hayaller de değişebilir. Tabi uyumluluk yeteneği aşmış olan insanlar biraz daha az etkilenir bunlar ama daha katı (yani değişmez anlamında) kişiliğe sahip olanlar bundan daha çok etkilenecektir.

Şahsi kanaatim, insanların katılığa yönlendirilen bir devirde olduğumuz ve bu yüzden genel olarak insanlar iki uç noktaya kaymaya çok meyilliler. Eğer geniş görüşlülük adına adımlar atılsaydı, fikirler arasında büyük siyah duvarlar çekilmeseydi bu kadar çok kutuplaşma olmazdı.
#rekt

Çevrimdışı Arlinon

  • ***
  • 456
  • Rom: 14
  • Savaş ve Ateş
    • Profili Görüntüle
Ynt: Rastgele Düşünceler
« Yanıtla #3 : 28 Temmuz 2010, 03:08:18 »
Hayal kurma yönelimi bence çoğunlukla yaşamsal hevesinizi körüklemek için bilinciniz dışında birşeyler tarafından oluşturuluyor. Elde edilmesi gereken haz için bir önizlenim de denebilir. Aynen oyun trailer'ı izlemek gibi. Bilgisel, ekinsel ya da kulturel her neyse birikim cogaldikca beynin secenegi de artiyor tabi. Sonuc fantastik edebiyat gibi seyler oluyor.

Bencil yaratık olayı fazlasıyla gerçek, sadece itiraf etmek ve etmemek vardır.

Peki gerçekliğin bu olması "kötü" mü sizce?

Çevrimdışı extraproximity

  • *
  • 42
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Rastgele Düşünceler
« Yanıtla #4 : 28 Temmuz 2010, 20:20:56 »
Hayal kurmak aslında bir kaçış değil arayıştır.

Size sunulandan, sahip olduklarınızdan öteye geçme telaşıdır. Tekdüze kalıplardan sıyrılıp
kendimizi bulma savaşıdır. İlerlemenin, evrimleşmenin temel taşıdır. 

Bu açıdan fantastik edebiyat da kaçıştan çok bir arayıştır. Kaçış deyince sanki ortada karşı konulamaz ve doğruluğu kanıtlanmış bir gerçek var da ondan kaçılıyormuş gibi oluyor.

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Ynt: Rastgele Düşünceler
« Yanıtla #5 : 29 Temmuz 2010, 05:29:37 »
Sözlükte gezinirken rastladım, hoşuma gitti. Bu konuda söyleyecek bir şeyi olan var mı?

Başlık: Dünyanın en kısa ironik hikayesi
5. bundan sonra hayatımın kontrolü bende dedi ve tetiği çekti.

Dünyada hayatına gerçekten hakim olarak, diğerler hiç bir insanın sana aşılamadan yapacağın son hamle, aynı zamanda kendisini gereksiz ve hiçliğe götürecek hamle oluyor. İlginç değil mi, belkide isteyerek, gerçekten kendi kontrolünde yaptığı şey. Ancak son hamle. Oyun bitiyor.

Oldukça klişe, ancak yine de güzel bence.
#rekt

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Rastgele Düşünceler
« Yanıtla #6 : 29 Temmuz 2010, 12:27:00 »
İroniyi biraz aşmış. Hayatının kontrolünü elde etmek için önce hayatta olmak gerekir hani. (Yoksa değil midir?)

İnsanın hayatının kontrolünü asla kendi eline alamayacağını düşünmüşümdür ben hep. Her zaman belli sınırlarınız vardır, sizin olmasa bile çevrenizin. Gerçek özgürlük asla insanın sahip olabileceği birşey değildir. Buna en çok yaklaşan insanlar zaten çevreleri tarafından dışlanırlar, bu konuda Canina'nın Delinin günlüğü ve Deli İtiraf Ediyor konularını oldukça güzel bir örnek olarak gösterebilirm. (Levyesini hazırlayan abiler valla amacım reklam değil!) Yalnızca kendi bildiğiniz gibi olsanız bile çevrenizden öğrendikleriniz ve gördükleriniz davranışlarınızı etkiler. Çevrenizde sizi dışlatacak davranışlara yer veremezsiniz. Her zaman belli sınırlar içinde yaşamaya mahkumuz aslında.

Bu bakımdan şimdi doğru geldi bana bu cümle. Kendimle çelişiyorum sanırım ama, hayatının gerçekten kontrolüne girmesinin tek yolu sona ermesi sanırım. Tamamiyle kendi irademizle verebileceğimiz nadide karalardan birisi çünkü. Hiçbirşeyin belli olmadığı hayatta kendimiz için verebileceğimiz yegane karar.

Gene de gereksiz. Hayatını sonlandımak kontrolü elinize vermekten ziyade kontrolsüzlükten kaçmaya benziyor çünkü. Hayatımıza yön veremiyorsak bile, gittiğimiz yoldan zevk almak bizim elimizde. Gerçek ironi şudur derim; ''Yaşamak güzelmiş aslında.' dedi ve kendini boşluğa bıraktı.'
Uzay elbisemle kavgaya hazırım.

Çevrimdışı Marius

  • ****
  • 1109
  • Rom: 31
  • poor misguided fool
    • Profili Görüntüle
Ynt: Rastgele Düşünceler
« Yanıtla #7 : 29 Temmuz 2010, 14:45:09 »
Aslında kontrol biraz bile olsa bizde değil mi? Bir Sims oyunundaki gibi başkaları tarafından yönlendirilmiyoruz. Yaptığımız seçimler bizi biz yapıyor. Elbette hangi seçimin bizi nereye sürükleyeceğiniz bilemediğimiz için yine bir çıkmazdayız ama her seçim doğru olan değil midir? Doğrudur çünkü onu biz seçtik ve bizim için uygun olduğunu düşündük, o seçimi bir oyun hamuru gibi kullanabiliriz.

Hiç bir zaman tamamen özgür olup kendi hayatımızın kontrolünü tamamen ele alamayacağız ama neden buna alışmayalım?  Aslında buna alışmak doğuştan gelen bir şey bence. Etrafımızdaki herkes "hayat çok zor!" vs. türü şeyler diyip yakınsa bile gerçekten bu hayattan kurtulmak için bir adım atan; intihar eden çok az kişi var çünkü kontrolün bizde olmamasına, bu zorluklara alıştık. Kontrolün ne kadarı bende bilmiyorum ama buna alıştığımı ve 1 yıllık hayatımda verilen 1-2 günlük cenneti de sevdiğimi söyleyebilirim. Fizikte bir kuram vardı; hiç bir şeyin %100 olamayacağı ile ilgili. Her zaman onu bozacak, indirgeyecek veya yükseltgeyecek bir etken vardır.

Edit: Yazım hataları. Yeni farkettim yahu.
After I count down, three rounds, in hell I'll be in good company.

Çevrimdışı Arlinon

  • ***
  • 456
  • Rom: 14
  • Savaş ve Ateş
    • Profili Görüntüle
Ynt: Rastgele Düşünceler
« Yanıtla #8 : 29 Temmuz 2010, 17:06:48 »
Burada dediğin "biz" kelimesine dikkatini çekerim, o biz i biraz daha bireyse düşün. Yani sen, ben demek bile bir çeşit bizdir, yani kısaca tekrar bilincin küçük bir karar verebilme yalpazesi olduğunu tekrarlıyorum.

Alıntı
Gerçek özgürlük asla insanın sahip olabileceği birşey değildir. Buna en çok yaklaşan insanlar zaten çevreleri tarafından dışlanırlar.

Valla ne diyeyim, böyle bir şeye az çok yaklaşan birisi için toplumsal dışlanmanın öneminin değişeceğini, ya da kişinin bu olaya en azından gayet nesnel yakaşıp olayın önem seviyesini kendinin belirleyeceğini düşünüyorum.

Dürtüleri yenme ve hakimleşme olayı biraz aşil ile kaplumbağa paradoksu gibi işler.

İnsansı davranışın üstüne çıkmak, "bedene" bile soğukkanlılıkla yaklaşabilmek özel bir uğraşla bile üst derecede zor olmalı. Bu konuda bazı akıl hastaları görünürde bu olaya yaklaşıyorlardır, ama bir hastalık ile buna yaklaşmak pek yetkindir denemez. Ya da buna salt mantık ile ulaşmayıp, bir takım travmalar sonucu yaklaşmak.
(Gerçi bu tarz davranışları olan birisine tabiki hasta damgası doktorlar tarafından bile vurulur. Buradaki olayın hastalıktan farkı, kişinin herşeyi bilinçli yapması ve o duruma kendi kendini getirmiş olmasıdır.)

Hatta kişi sonunda öylesi bir edilginliğe varır, ölümcül bir tehlikeye bile tepkisiz kalır.



Çevrimdışı Canina

  • ****
  • 1460
  • Rom: 39
  • There ought to be a law against you
    • Profili Görüntüle
    • Canina's
Ynt: Rastgele Düşünceler
« Yanıtla #9 : 22 Eylül 2010, 00:26:27 »
Uykusuzluk çeken biri olmanın acısı en çok okul zamanında çıkıyor sanırım. Sadece okul zamanı değil gerçi. Zorunlu olarak erken saatlerde gitmeniz gereken her yerde acı çekiyorsunuz. Daha kahvenizi içmeden sizi sürüklemiş oluyorlar. Genelde neden sıra beklenir böyle yerlerde. Sıra olmayabilir belki ama bir şey beklenir sürekli ve siz uyku ile uyanıklık arasında sürekli olarak gidip geldiğiniz için zaman kavramını tam olarak anlayamazsınız bu da sanki bekleyiş olduğundan çok daha uzun sürmüş hissi verir.

Ama sadece beklerken. Bekleme bittiği anda, o sonsuzluk gibi gelen dakikaları unutur uykusuz bünye ve sanki yeni gelmişçesine işine koyulur. Burada akıldan geçen düşünce şudur. “Nasılsa geçti gitti lan. Al işte hiç sırada beklemememişçesine buradayım şimdi.”

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Ynt: Rastgele Düşünceler
« Yanıtla #10 : 22 Eylül 2010, 01:42:48 »
Bir şeyin başlangıcı ve sonu arasında, benim hayatımda hiç bir fark yoksa o zaman aklımdan o geçer. Zamanı boşa harcamışımdır. Bir yada iki kez hissettim bunu, sanırım en nefret ettiğim duygular listesinde ilk üçtedir.
#rekt

Çevrimdışı Canina

  • ****
  • 1460
  • Rom: 39
  • There ought to be a law against you
    • Profili Görüntüle
    • Canina's
Ynt: Rastgele Düşünceler
« Yanıtla #11 : 23 Eylül 2010, 18:30:15 »
Şimdi entellik yapıp ben hiç televizyon izlemiyorum demek istemiyorum ama yaklaşık dört senedir Okan Bayülgenin programları dışında televizyon izlemiyorum. Sadece xbox’ımı taktığım bir ekran olarak kullanıyordum. Ki geçen hafta sonu aldığım 22 inç ekran sayesinde o bir sürü tuşu olan bombeli ekranlı garip şeyden kurtuldum.

Neyse anlatacağım şey bu değildi benim. Az önce canım sıkıldı ve şeytanın dürtmesiyle salona oturdum ve bastım kutunun düğmesine. Açılınca kanal D çıktı. Köşede Arka Sokaklar yazıyor ve sahne şu;

“Koçum oğlum benim be. Al oğlum al, istediğin kadar al. Git kız arkadaşınla gez dolaş. İster pasthaneye götür, ister yemeğe götür, ister sahile götür, ister sinemaya götür, nereye istersen götür. Al sana elli kağıt.” dedi ve cebinden para çıkarıp geldi. Sonra çocuk heyecanla evden dışarı çıktı. Selami’de rahat bir oh çekerek arkasına yaslandı.

Şimdi benim tahminim bu “Klasik ibne sanılan evlat” skeci idi. Tahminde değil aslında böyle olduğundan çok emin değilim. Eşcinsel değilim, kızlardan hoşlanan bir erkeğim. Ama eşcinselliğin bu kadar anormal bir durum gibi sunulması şahsen beni rahatsız ediyor. Sadece eşcinsellik için yapılmıyor tabi bu. Farklı olan ne varsa anormal bir şeymiş gibi gösteriliyor. Samanyolunun bıyıklı satanist faciasını görmüşsünüzdür belki?

Çevrimdışı Victoria

  • **
  • 316
  • Rom: 3
  • Peynir!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Rastgele Düşünceler
« Yanıtla #12 : 23 Eylül 2010, 19:30:11 »
Arka sokakları hiç izlemedim. Genellikle bende hemen hemen hiç televizyon izlemem.
Benim aklıma takılan şeyse reklamlar. Gerçekten çok ilginç.
Orda sana bir ürün tanıtılıyor, övülüyor ama kimse o ürünün kötü yönlerinden bahsetmiyor.
Küçükken babam bana hep şöyle derdi;
'' Kızım sakın reklamlarda tanıtılan yiyecek, içicek ve vb şeylere aldanma onların hepsi para tuzağı'' derdi.
Büyüdükçe nedense fikirlerim değişti. Bir ürün marka olmadıkça yada görsel olarak paketi falan güzel olmayınca almak istemiyorum.
 İnsanlar genellikle reklamı olmayan yani marka olmayan tanınmamış ürünleri almak istemiyorlar.
Örnek olara babaannem öyledir.
Bir diş macunu reklamı gördü.(Burda o markanın adını vermek istemiyorum.) Ve o ürünü aldı.
Hem de iyi veya kötü olduğuna bakmadan.
Yani eğer o ürünün reklamı yoksa yada marka değilse insanlar almak istemiyorlar.

Spoiler: Göster

''I do not suffer from insanity, I enjoy every minute of it."
- Edgar Allan Poe

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Ynt: Rastgele Düşünceler
« Yanıtla #13 : 23 Eylül 2010, 19:39:01 »
Ben şeyden nefret ederim, böyle insanlar "Ayyy o çok popüler ıyk." moduna girerler ya, Popülerlik Faşistliği yaparlar. Yada tam tersi "Çarşı malı ıyk." moduna girenler var, o da ayrı bir salaklık tabi.

Hayır anlamadığım şey, insan neden bir şeyleri alırken böyle diğer insanların ne düşündüğünü önemser ki? Çok popüler diye bir şeyi almamak/kullanmamak ile hiç popüler olmadığı için alıp kullanmamanın ne farkı var onu anlayamadım ben?

Bir de insanlar bunu yapıp, çevrelerindekilerle olan ilişkilerinde prim yapmaya çalışıyorlar o ayrı bir trajikomik.

Şahsen hayatım boyunca böyle bir şeyi hiç yapmadım. Hayır lan aslında bir kez yaptım, lise birdeyken Metalika çok popüler diye dinlemiyorum demiştim. Yada ikide. Emin olamadım. Neyse, sonuç olarak dedim öyle bir şey ama on saniye içinde ne kadar aptalca olduğunu anladım. Hani popülerse, o kadar dinleyeni varsa bi bildikleri vardır. Bi denemenin ne zararı var değil mi?

Ha gerçi sonra dinlediğimde yine beğenmedim, sözlerin aşırı derin anlamları yüzünden. Şayet ben bulmaca gibi sözleri olan şarkıları daha çok seviyorum dinlerken "Şair bu şiirde ne anlatmak istemiş" havasına filan giriyorum, hoş yani.

Laughing Madcap'in yazıları mı? Yok okumuyorum onun yazılarını, o çok popüler oldu.
#rekt

Çevrimdışı Canina

  • ****
  • 1460
  • Rom: 39
  • There ought to be a law against you
    • Profili Görüntüle
    • Canina's
Ynt: Rastgele Düşünceler
« Yanıtla #14 : 23 Eylül 2010, 20:09:50 »
Baal bende bazen popüler olanı sevmeme gibi  davranışlar gösteriyorum. Bunun nedeni o şeyin popülerliğinin dolaylı olarak o şeyi kötü yapması. Metallica'yı örnek vermişsin. Gene ondan devam edecek olursak, ilk dönemlerde harika şarkıları vardı, popülerlikleri arttıkça daha çok hayranlarına göre müzik yapmaya başladılar. Bu da kalitelerinde bir düşüşe neden oldu. Bu ve bunun gibi örnekler için popüler olanı sevmeme gayet mantıklı görünüyor benim gözümde. [*]özet: Onlar çok piyasa oldu.[/*]