Kayıp Rıhtım Arşiv Forum

Liman Kenti => Düşler Limanı => Konuyu başlatan: Baal Adramelech - 28 Temmuz 2010, 01:45:48

Başlık: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Baal Adramelech - 28 Temmuz 2010, 01:45:48
Forumda eksikliğini çektiğim bir şey.

Amaç, önceki herhangi mesajda geçen fikir ile alakalı değişik fikir beyanatlarında bulunmak ve bu konularda sohbet etmek. Konular istenildiği kadar karıştırılabilir ancak bu konuya üç şeyi kişisel görüşler açısından sokmayacaksınız; Aşk, Siyaset ve Din. İkinci kural ise en az 3 cümle yazmak. Kısa cevaplar veya bu üç konuya subjektif yaklaşan mesajlar silinecektir.

***

Aklıma takılan ilk şey, hayaller mevzusu. İnsan hayal kurmaya neden ihtiyaç duymuştur ki? Neden bir şeyleri ümit etmeye çalışmıştır? Neden böyle bir şeye ihtiyaç duymuş ve bu şekilde evrilmiştir canlılar? Genel olarak canlıların evrimine bakıldığında sıçrama gibidir ancak oldukça garip. Çünkü böyle bir şeyin, yani hislerin bu kadar karmaşıklaşması. Büyük oranda ruh denilen şeye bağlı olduğu söylense de, bilimsel açıdan bakıldığında hormondan ibaret olan bu duygular, neye ihtiyaç duyuldu da yaratıldılar?
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: KoyuBeyaz - 28 Temmuz 2010, 01:54:49
İnsanın gerçeklerden kaçma girişimi hayal olarak adlandırılır. Hiçkimse dünyanın adaletsizlik ve kötülüklerini kabul edip bunlara birşey katmaya çalışmaz fakat herkes kendi hoşuna giden şeyleri kabullenip bunlarla ilgili daha aktif olmak ister. Bunu egoyu tatmin etmek için yapar sanırım. Bazıları kendi hayallerini uygun bir şekilde başkalarına aktarmanın yolunu da bulmuştur, hayalleri seven ve onlarla haşır neşir olan insanlarız bizlerde. Yoksa fantastik edebiyatla işimiz ne ola ki?

Hayal kurmak inanma ihtiyacı ya da yemek yeme, uyuma gibi bir ihtiyaçtır bana göre. Ölen bir yakınımızın eski anılarını düşünmekte hayaldir, bunlar gerçekten yaşanmış olsa bile. Asla yaşanmamış ve yaşanamayacak olan şeylere duyulan özlem, insanın henüz tam olarak kullanmayı keşfedemediği beyninde böyle hayat buluyor sanırım. Neyse ne, sonuçta hayal kurmak insanları yaratıcı yapan eylemdir. Umut, asıl hayallerin tetikleyicisi de budur derim işte.

Peki çeşitli şeyler hakkında hayal kuran bizler neden başkalarının hayallerine ortak olmayı sevmeyiz? Bir insanın kendisiyle ilgili düşünceleri veya gelecekten beklentileri bizimle paylaşıldığında onlar kadar benimseyemeyişimizin sebebi nedir? Bu kadar bencil yaratıklar mıyız gerçekten? Empati denen duygudan bahsediyorumj burada tabi ki, empati kurmak neden bu kadar zordur?

Dip Not: Başlık mükemmel mi ne?

İkinci Dip Not: Anladığım kadarıyla yukarıdaki mevzuyla alakalı görüşlerinizi de yazablirsiniz, son soru üzerinde tartışmak gibi katı bir kural yok sanırım.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Baal Adramelech - 28 Temmuz 2010, 02:06:18
Peki çeşitli şeyler hakkında hayal kuran bizler neden başkalarının hayallerine ortak olmayı sevmeyiz? Bir insanın kendisiyle ilgili düşünceleri veya gelecekten beklentileri bizimle paylaşıldığında onlar kadar benimseyemeyişimizin sebebi nedir? Bu kadar bencil yaratıklar mıyız gerçekten? Empati denen duygudan bahsediyorumj burada tabi ki, empati kurmak neden bu kadar zordur?

İkinci Dip Not: Anladığım kadarıyla yukarıdaki mevzuyla alakalı görüşlerinizi de yazablirsiniz, son soru üzerinde tartışmak gibi katı bir kural yok sanırım.

İkinci dip nota peşin cevap: Hiç bir kısıtlama yok, orada yazdıklarım dışında. Herkes takılabilir kafasına göre, istediğini düşünceyle.

Empati kurmanın bir tür yetenek olduğunu düşünüyorum şahsen. Çünkü mesela benim empati yeteneğim biraz abartıdır, testereyi izlemeye çalıştığımda adamların hissettiği acıları birebir yaşarım. Bu gerçekten kötü bir deneyim, ancak işe de yarayabiliyor. Burada kendimi tatmin etmeye filan çalışmıyorum elbette, herkesin farklı yetenekleri vardır ki benimkilerden biri bu empati sanırım.

Beklenti farkının sosyolojik bir durum olduğunu düşünmekteyim. Şahsen, İstanbul'da bana katı derken, Gaziantep'den arkadaşlarım çok rahat olduğumu söylemekteler. Bunun gibi örneklendirilebilir. Bu nedenle insanların beklentileri ve buna dayalı olarak diğer insanlarla beraber kurabilecekleri hayaller de değişebilir. Tabi uyumluluk yeteneği aşmış olan insanlar biraz daha az etkilenir bunlar ama daha katı (yani değişmez anlamında) kişiliğe sahip olanlar bundan daha çok etkilenecektir.

Şahsi kanaatim, insanların katılığa yönlendirilen bir devirde olduğumuz ve bu yüzden genel olarak insanlar iki uç noktaya kaymaya çok meyilliler. Eğer geniş görüşlülük adına adımlar atılsaydı, fikirler arasında büyük siyah duvarlar çekilmeseydi bu kadar çok kutuplaşma olmazdı.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Arlinon - 28 Temmuz 2010, 03:08:18
Hayal kurma yönelimi bence çoğunlukla yaşamsal hevesinizi körüklemek için bilinciniz dışında birşeyler tarafından oluşturuluyor. Elde edilmesi gereken haz için bir önizlenim de denebilir. Aynen oyun trailer'ı izlemek gibi. Bilgisel, ekinsel ya da kulturel her neyse birikim cogaldikca beynin secenegi de artiyor tabi. Sonuc fantastik edebiyat gibi seyler oluyor.

Bencil yaratık olayı fazlasıyla gerçek, sadece itiraf etmek ve etmemek vardır.

Peki gerçekliğin bu olması "kötü" mü sizce?
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: extraproximity - 28 Temmuz 2010, 20:20:56
Hayal kurmak aslında bir kaçış değil arayıştır.

Size sunulandan, sahip olduklarınızdan öteye geçme telaşıdır. Tekdüze kalıplardan sıyrılıp
kendimizi bulma savaşıdır. İlerlemenin, evrimleşmenin temel taşıdır. 

Bu açıdan fantastik edebiyat da kaçıştan çok bir arayıştır. Kaçış deyince sanki ortada karşı konulamaz ve doğruluğu kanıtlanmış bir gerçek var da ondan kaçılıyormuş gibi oluyor.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Baal Adramelech - 29 Temmuz 2010, 05:29:37
Sözlükte gezinirken rastladım, hoşuma gitti. Bu konuda söyleyecek bir şeyi olan var mı?

Başlık: Dünyanın en kısa ironik hikayesi
5. bundan sonra hayatımın kontrolü bende dedi ve tetiği çekti.

Dünyada hayatına gerçekten hakim olarak, diğerler hiç bir insanın sana aşılamadan yapacağın son hamle, aynı zamanda kendisini gereksiz ve hiçliğe götürecek hamle oluyor. İlginç değil mi, belkide isteyerek, gerçekten kendi kontrolünde yaptığı şey. Ancak son hamle. Oyun bitiyor.

Oldukça klişe, ancak yine de güzel bence.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: KoyuBeyaz - 29 Temmuz 2010, 12:27:00
İroniyi biraz aşmış. Hayatının kontrolünü elde etmek için önce hayatta olmak gerekir hani. (Yoksa değil midir?)

İnsanın hayatının kontrolünü asla kendi eline alamayacağını düşünmüşümdür ben hep. Her zaman belli sınırlarınız vardır, sizin olmasa bile çevrenizin. Gerçek özgürlük asla insanın sahip olabileceği birşey değildir. Buna en çok yaklaşan insanlar zaten çevreleri tarafından dışlanırlar, bu konuda Canina'nın Delinin günlüğü ve Deli İtiraf Ediyor konularını oldukça güzel bir örnek olarak gösterebilirm. (Levyesini hazırlayan abiler valla amacım reklam değil!) Yalnızca kendi bildiğiniz gibi olsanız bile çevrenizden öğrendikleriniz ve gördükleriniz davranışlarınızı etkiler. Çevrenizde sizi dışlatacak davranışlara yer veremezsiniz. Her zaman belli sınırlar içinde yaşamaya mahkumuz aslında.

Bu bakımdan şimdi doğru geldi bana bu cümle. Kendimle çelişiyorum sanırım ama, hayatının gerçekten kontrolüne girmesinin tek yolu sona ermesi sanırım. Tamamiyle kendi irademizle verebileceğimiz nadide karalardan birisi çünkü. Hiçbirşeyin belli olmadığı hayatta kendimiz için verebileceğimiz yegane karar.

Gene de gereksiz. Hayatını sonlandımak kontrolü elinize vermekten ziyade kontrolsüzlükten kaçmaya benziyor çünkü. Hayatımıza yön veremiyorsak bile, gittiğimiz yoldan zevk almak bizim elimizde. Gerçek ironi şudur derim; ''Yaşamak güzelmiş aslında.' dedi ve kendini boşluğa bıraktı.'
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Marius - 29 Temmuz 2010, 14:45:09
Aslında kontrol biraz bile olsa bizde değil mi? Bir Sims oyunundaki gibi başkaları tarafından yönlendirilmiyoruz. Yaptığımız seçimler bizi biz yapıyor. Elbette hangi seçimin bizi nereye sürükleyeceğiniz bilemediğimiz için yine bir çıkmazdayız ama her seçim doğru olan değil midir? Doğrudur çünkü onu biz seçtik ve bizim için uygun olduğunu düşündük, o seçimi bir oyun hamuru gibi kullanabiliriz.

Hiç bir zaman tamamen özgür olup kendi hayatımızın kontrolünü tamamen ele alamayacağız ama neden buna alışmayalım?  Aslında buna alışmak doğuştan gelen bir şey bence. Etrafımızdaki herkes "hayat çok zor!" vs. türü şeyler diyip yakınsa bile gerçekten bu hayattan kurtulmak için bir adım atan; intihar eden çok az kişi var çünkü kontrolün bizde olmamasına, bu zorluklara alıştık. Kontrolün ne kadarı bende bilmiyorum ama buna alıştığımı ve 1 yıllık hayatımda verilen 1-2 günlük cenneti de sevdiğimi söyleyebilirim. Fizikte bir kuram vardı; hiç bir şeyin %100 olamayacağı ile ilgili. Her zaman onu bozacak, indirgeyecek veya yükseltgeyecek bir etken vardır.

Edit: Yazım hataları. Yeni farkettim yahu.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Arlinon - 29 Temmuz 2010, 17:06:48
Burada dediğin "biz" kelimesine dikkatini çekerim, o biz i biraz daha bireyse düşün. Yani sen, ben demek bile bir çeşit bizdir, yani kısaca tekrar bilincin küçük bir karar verebilme yalpazesi olduğunu tekrarlıyorum.

Alıntı
Gerçek özgürlük asla insanın sahip olabileceği birşey değildir. Buna en çok yaklaşan insanlar zaten çevreleri tarafından dışlanırlar.

Valla ne diyeyim, böyle bir şeye az çok yaklaşan birisi için toplumsal dışlanmanın öneminin değişeceğini, ya da kişinin bu olaya en azından gayet nesnel yakaşıp olayın önem seviyesini kendinin belirleyeceğini düşünüyorum.

Dürtüleri yenme ve hakimleşme olayı biraz aşil ile kaplumbağa paradoksu gibi işler.

İnsansı davranışın üstüne çıkmak, "bedene" bile soğukkanlılıkla yaklaşabilmek özel bir uğraşla bile üst derecede zor olmalı. Bu konuda bazı akıl hastaları görünürde bu olaya yaklaşıyorlardır, ama bir hastalık ile buna yaklaşmak pek yetkindir denemez. Ya da buna salt mantık ile ulaşmayıp, bir takım travmalar sonucu yaklaşmak.
(Gerçi bu tarz davranışları olan birisine tabiki hasta damgası doktorlar tarafından bile vurulur. Buradaki olayın hastalıktan farkı, kişinin herşeyi bilinçli yapması ve o duruma kendi kendini getirmiş olmasıdır.)

Hatta kişi sonunda öylesi bir edilginliğe varır, ölümcül bir tehlikeye bile tepkisiz kalır.


Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Canina - 22 Eylül 2010, 00:26:27
Uykusuzluk çeken biri olmanın acısı en çok okul zamanında çıkıyor sanırım. Sadece okul zamanı değil gerçi. Zorunlu olarak erken saatlerde gitmeniz gereken her yerde acı çekiyorsunuz. Daha kahvenizi içmeden sizi sürüklemiş oluyorlar. Genelde neden sıra beklenir böyle yerlerde. Sıra olmayabilir belki ama bir şey beklenir sürekli ve siz uyku ile uyanıklık arasında sürekli olarak gidip geldiğiniz için zaman kavramını tam olarak anlayamazsınız bu da sanki bekleyiş olduğundan çok daha uzun sürmüş hissi verir.

Ama sadece beklerken. Bekleme bittiği anda, o sonsuzluk gibi gelen dakikaları unutur uykusuz bünye ve sanki yeni gelmişçesine işine koyulur. Burada akıldan geçen düşünce şudur. “Nasılsa geçti gitti lan. Al işte hiç sırada beklemememişçesine buradayım şimdi.”
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Baal Adramelech - 22 Eylül 2010, 01:42:48
Bir şeyin başlangıcı ve sonu arasında, benim hayatımda hiç bir fark yoksa o zaman aklımdan o geçer. Zamanı boşa harcamışımdır. Bir yada iki kez hissettim bunu, sanırım en nefret ettiğim duygular listesinde ilk üçtedir.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Canina - 23 Eylül 2010, 18:30:15
Şimdi entellik yapıp ben hiç televizyon izlemiyorum demek istemiyorum ama yaklaşık dört senedir Okan Bayülgenin programları dışında televizyon izlemiyorum. Sadece xbox’ımı taktığım bir ekran olarak kullanıyordum. Ki geçen hafta sonu aldığım 22 inç ekran sayesinde o bir sürü tuşu olan bombeli ekranlı garip şeyden kurtuldum.

Neyse anlatacağım şey bu değildi benim. Az önce canım sıkıldı ve şeytanın dürtmesiyle salona oturdum ve bastım kutunun düğmesine. Açılınca kanal D çıktı. Köşede Arka Sokaklar yazıyor ve sahne şu;

“Koçum oğlum benim be. Al oğlum al, istediğin kadar al. Git kız arkadaşınla gez dolaş. İster pasthaneye götür, ister yemeğe götür, ister sahile götür, ister sinemaya götür, nereye istersen götür. Al sana elli kağıt.” dedi ve cebinden para çıkarıp geldi. Sonra çocuk heyecanla evden dışarı çıktı. Selami’de rahat bir oh çekerek arkasına yaslandı.

Şimdi benim tahminim bu “Klasik ibne sanılan evlat” skeci idi. Tahminde değil aslında böyle olduğundan çok emin değilim. Eşcinsel değilim, kızlardan hoşlanan bir erkeğim. Ama eşcinselliğin bu kadar anormal bir durum gibi sunulması şahsen beni rahatsız ediyor. Sadece eşcinsellik için yapılmıyor tabi bu. Farklı olan ne varsa anormal bir şeymiş gibi gösteriliyor. Samanyolunun bıyıklı satanist faciasını görmüşsünüzdür belki?
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Victoria - 23 Eylül 2010, 19:30:11
Arka sokakları hiç izlemedim. Genellikle bende hemen hemen hiç televizyon izlemem.
Benim aklıma takılan şeyse reklamlar. Gerçekten çok ilginç.
Orda sana bir ürün tanıtılıyor, övülüyor ama kimse o ürünün kötü yönlerinden bahsetmiyor.
Küçükken babam bana hep şöyle derdi;
'' Kızım sakın reklamlarda tanıtılan yiyecek, içicek ve vb şeylere aldanma onların hepsi para tuzağı'' derdi.
Büyüdükçe nedense fikirlerim değişti. Bir ürün marka olmadıkça yada görsel olarak paketi falan güzel olmayınca almak istemiyorum.
 İnsanlar genellikle reklamı olmayan yani marka olmayan tanınmamış ürünleri almak istemiyorlar.
Örnek olara babaannem öyledir.
Bir diş macunu reklamı gördü.(Burda o markanın adını vermek istemiyorum.) Ve o ürünü aldı.
Hem de iyi veya kötü olduğuna bakmadan.
Yani eğer o ürünün reklamı yoksa yada marka değilse insanlar almak istemiyorlar.

Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Baal Adramelech - 23 Eylül 2010, 19:39:01
Ben şeyden nefret ederim, böyle insanlar "Ayyy o çok popüler ıyk." moduna girerler ya, Popülerlik Faşistliği yaparlar. Yada tam tersi "Çarşı malı ıyk." moduna girenler var, o da ayrı bir salaklık tabi.

Hayır anlamadığım şey, insan neden bir şeyleri alırken böyle diğer insanların ne düşündüğünü önemser ki? Çok popüler diye bir şeyi almamak/kullanmamak ile hiç popüler olmadığı için alıp kullanmamanın ne farkı var onu anlayamadım ben?

Bir de insanlar bunu yapıp, çevrelerindekilerle olan ilişkilerinde prim yapmaya çalışıyorlar o ayrı bir trajikomik.

Şahsen hayatım boyunca böyle bir şeyi hiç yapmadım. Hayır lan aslında bir kez yaptım, lise birdeyken Metalika çok popüler diye dinlemiyorum demiştim. Yada ikide. Emin olamadım. Neyse, sonuç olarak dedim öyle bir şey ama on saniye içinde ne kadar aptalca olduğunu anladım. Hani popülerse, o kadar dinleyeni varsa bi bildikleri vardır. Bi denemenin ne zararı var değil mi?

Ha gerçi sonra dinlediğimde yine beğenmedim, sözlerin aşırı derin anlamları yüzünden. Şayet ben bulmaca gibi sözleri olan şarkıları daha çok seviyorum dinlerken "Şair bu şiirde ne anlatmak istemiş" havasına filan giriyorum, hoş yani.

Laughing Madcap'in yazıları mı? Yok okumuyorum onun yazılarını, o çok popüler oldu.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Canina - 23 Eylül 2010, 20:09:50
Baal bende bazen popüler olanı sevmeme gibi  davranışlar gösteriyorum. Bunun nedeni o şeyin popülerliğinin dolaylı olarak o şeyi kötü yapması. Metallica'yı örnek vermişsin. Gene ondan devam edecek olursak, ilk dönemlerde harika şarkıları vardı, popülerlikleri arttıkça daha çok hayranlarına göre müzik yapmaya başladılar. Bu da kalitelerinde bir düşüşe neden oldu. Bu ve bunun gibi örnekler için popüler olanı sevmeme gayet mantıklı görünüyor benim gözümde. [*]özet: Onlar çok piyasa oldu.[/*]
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: KoyuBeyaz - 23 Eylül 2010, 20:25:35
İnsanın bir şeyi beğenmesi için onun popüler olup olmamasına bakması bence bu dünyanın şu aralar gördüğü en saçma davranış biçimlerinden birisidir. Bir 'şey', bir kişiye göre ya güzeldir ya da değildir. İnsanlar her konuda kendi fikirlerini fanatiklik derecesinde savunurken neden bu kadar açık bir müdahaleye dikkat etmezler anlamıyorum. Biraz dışarıdan bakmak lazım sanırım, azıcık uzaklaşmak lazım kendi görüşümüzden.

Gene ben de oldukça az televizyon izleyen bir insan olarak, Canina'nın durumuna benzer bir durumla karşılaştım bugün. Zaplarken denk geldiğim bir kanaldaki çizgi filmde durdum.[*]Evet efendim, o an izlenecek en iyi şeydi bana göre.[/*] Çizgi filmde -Fineas ve Förb'dü sanırım ismi- iki dahi çocuk, 75,5(yetmişbeş buçuk) yılda bir dünya üzerinden geçecek olan bir kuyruklu yıldızın üzerine resimlerini kazıyacak bir lazer inşa etmeye çalışıyorlardı. Düşünceleri ise şuydu; ''böylece 75,5 yıl sonra aynı kuyruklu yıldız dünya üzerinden geçtiğinde torunlarımız bizim resmimizi görecek.''

Ne kadar imkansız bir eyleme ne kadar saf bir yaklaşım. Farklı şeyler düşünmeye itti beni, ne olduğunu hala bilmiyorum. Fakat şunların karışımına benzer birşey sanırım; 'Herşeyi zorlaştıran biziz.' 'İnanmak başarmanın yarısıdır.' 'İmkansız diye birşey yoktur.'

Acaba bu üç felsefe birleşse ne olur.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Baal Adramelech - 23 Eylül 2010, 20:38:24
Baal bende bazen popüler olanı sevmeme gibi  davranışlar gösteriyorum. Bunun nedeni o şeyin popülerliğinin dolaylı olarak o şeyi kötü yapması. Metallica'yı örnek vermişsin. Gene ondan devam edecek olursak, ilk dönemlerde harika şarkıları vardı, popülerlikleri arttıkça daha çok hayranlarına göre müzik yapmaya başladılar. Bu da kalitelerinde bir düşüşe neden oldu. Bu ve bunun gibi örnekler için popüler olanı sevmeme gayet mantıklı görünüyor benim gözümde. [*]özet: Onlar çok piyasa oldu.[/*]

"Popüler" =/= "asla kötü olmaz, sadece ön yargıdır" demek istemedim. Ama mesela dinlemeden sen de kalitesinin düştüğünü bilmez, dediğim tipte insanlara girerdin. Benim dediğim hiç bilmeden, yada bilseler bile sırf insanlar popüler diyor veya popüler oldu diye bırakan insanlar.

Senin dinleyip sevmemiş olman veya kalitesi düştü diye sevmemen, tamamen farklı bir kulvar.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Vega - 27 Kasım 2010, 23:09:37
 Zeka nedir? Bir insanın zeki olduğu nasıl anlaşılır? Uzun süredir aklıma takılan bir mevzu. Bir insan nasıl yaşarsa, nasıl bir felsefeye bağlı kalırsa 'zeki' olur? Önce kendini mi tanımak gerekir, duygularını, düşüncelerini anlamak mı? Halkın ağzıyla değil de kendi beyniyle düşündüğüne de mi zekidir? Ama bazen yanlış kararlar alabilir. Bu bir parlamamış zeka emaresi midir? Yoksa salaklık mı? Yoksa ilkokul bebeleri mi haklı? Zeka derslerle mi ölçülür? Hiç sanmıyorum.
 Sorular, hiç cevaplanamayacak sorular...
 
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Shinigami - 28 Kasım 2010, 00:25:40
Zeka nedir? Bir insanın zeki olduğu nasıl anlaşılır? Uzun süredir aklıma takılan bir mevzu. Bir insan nasıl yaşarsa, nasıl bir felsefeye bağlı kalırsa 'zeki' olur? Önce kendini mi tanımak gerekir, duygularını, düşüncelerini anlamak mı? Halkın ağzıyla değil de kendi beyniyle düşündüğüne de mi zekidir? Ama bazen yanlış kararlar alabilir. Bu bir parlamamış zeka emaresi midir? Yoksa salaklık mı? Yoksa ilkokul bebeleri mi haklı? Zeka derslerle mi ölçülür? Hiç sanmıyorum.
 Sorular, hiç cevaplanamayacak sorular...
 
Kendi düşüncemi söyleyecek olursam; Zeka ırsidir, ama akıllı olmak sonradan kazanılan bir vasıf olduğundan zeki ile akıllı farklı kavramlardır. Mesela biri makul ve stratejik olursa akıllıca ama matematiksel işlemlerde ya da pratiklik babındaki alanlarda bir başarı sergilerse zekice davranmış olur. Sadece örnek verdim, bunun dışındaki birçok dalda da zekilik sergilenebilir. Sanatsal zeka, sayısal veya sözel zeka vb gibi. Halkın ağzıyla düşünmek at gözlüğü takmaktan farksızdır efendim, tabi ki de kendi beyniyle düşündüğünde öyledir. :) Herkes kimi zaman hayatında yanlış kararlar almıştır bu yüzden dediğin zeka ve akılla ilgili değil de tecrübeyle ilgili bir durum. Ben böyle düşünüyorum. :)
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Gedwesverdar - 28 Kasım 2010, 00:37:55
Zeka nedir? Bir insanın zeki olduğu nasıl anlaşılır? Uzun süredir aklıma takılan bir mevzu. Bir insan nasıl yaşarsa, nasıl bir felsefeye bağlı kalırsa 'zeki' olur? Önce kendini mi tanımak gerekir, duygularını, düşüncelerini anlamak mı? Halkın ağzıyla değil de kendi beyniyle düşündüğüne de mi zekidir? Ama bazen yanlış kararlar alabilir. Bu bir parlamamış zeka emaresi midir? Yoksa salaklık mı? Yoksa ilkokul bebeleri mi haklı? Zeka derslerle mi ölçülür? Hiç sanmıyorum.
 Sorular, hiç cevaplanamayacak sorular...
 

   Zekanın -birçok konuda olduğu gibi- yanlış yorumlandığını düşünmekteyim. Zeki deyince tüm notları 5 olan bir tip gelir aklımıza. Bana göre zeka yetenekle ilişkilendirilebilir. Bu yüzdende zekayı sınıflandırmak daha doğrusu gruplandırmak gerekir. Bir kişi matematikte çok iyiyse matematiksel zekaya sahiptir örneğin. Ve ya çok güzel yazıyorsa sözel zekaya sahip olduğunu söyleyebiliriz. Halkın yorumuna göre düşünecek olursak bir tek alana değil de birçok alana dair zekası olan kişileri zeki olarak adlandırmamız gerekir. Halk çoğunlukla tek alana ait zekayı göz önünde bulundurmaz. Görmezden gelir. Onlara göre zeki "On parmağında on marifet" olan kişidir.

     Nasıl yaşarsak zeki oluruz sorusuna gelince. Öncelikle yeteneğini bulması ve onu en iyi şekilde kullanması gerekir kişinin. Daha öncelikli olan ise mutlu olmasıdır. Asıl başarı mutlu olmaktır ve başarı da zekanın göstergesidir.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Baal Sarrus - 28 Kasım 2010, 05:37:12
Zeka konusu açılmış, bir şeyler yazmak lazım.

Hayatım boyunca bana zeki dendi. Aynı yaştaki kişilerden olmasa da, öğretmenler, tanıdıklar, hepsinin bana bakışı ve benden beklentileri garip ve saçma bir şekilde acayip yüksek oldu. Şayet össden 310 küsür puan aldığımda bütün sülale şok geçirmişti, ki bu tutumlarını anlayamıyorum.

İnsanların bana böyle demelerinin sonucu olarak, sanırım ergenliğe girdiğimde başlayan sorgulama sürecinin bir parçası olarak zekanın anlamlarını düşünmeye başladım. İnsanlar çok ilginç bir şekilde, zekayı tek bir şey olarak kabul etmiyorlar. Altta bir kaç madde sıraladım, bunlardan bir veya daha fazlası varsa, hayatınızda en azından bir kere zeki ünvanı almışsınızdır.

-Görsel şeyleri kitapçığa bakmadan çözmek, bunu herhangi yetişkinin yanında, o beceremezken yapmak. Lego, bilgisayar oyunları, veya karmaşık bir gazete bulmacasını kısa sürece çözmek gibi.

-İnsanlara farklı bakış açıları sunarsanız. Mesela temelde bir dosta hissedilenlerle sevgiliye hissedilenler arasında hormonal bir fark olmadığını söylerseniz, insanlar sizin 'ilginç' olduğunuzu, yaşça büyükleriniz veya sevenleriniz ise bu farklı bakış açısını kabul edebildiğiniz için 'zeki' olduğunuzu söylerler.

-Laf yarışlarında son sözü söyleyen kısım olmak. Çocukça denen, ama hayatın her safhasında kullanılan bir şey bu, bunu yapanı genelde izleyenler 'çocuk' olarak nitelendirirler. Ancak tabi tartışmanın verilen cevapları zeka doluysa 'zeki' olursunuz. Yani mesela adam dosta ve sevgiliye farklı şeyler hissettiğini söylerse sen de bilimsel açıklamalar yaparsan.

-İnsanların 'olmaz öyle şey' dedikleri şeylere 'neden?' demek. Çünkü insanlar küçüklüklerinden beri yerleşen kalıpların neden gerçekten var olduklarını bilmezler çoğunlukla, farklı bakış açısı onlara sizi zeki gibi gösterir.

-Derslerden acayip yüksek notlar almak. Bu aslında farklı bakış açısına sahip olmakla eş değer olabilir bazı durumlarda, dahi değilseniz yüksek notlar almanız sadece ok çalışmanızla alakalı oluyor.

Zeka bir yanılgıdır. Eğer farklı bakıyorsanız ve bu size pratik yollar sunuyorsa, sadece farklı bakıyorsunuzdur. İnsanların zeka dediği şey, toplumda kullanıldığı haliyle, sadece bu. Zaten farklı bakarsan ya deli oluyorsun ya zeki. Kimse normal olabileceğini düşünmüyor. Bu da kalıplaşmış toplumun handikaplarından biri.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Vega - 28 Kasım 2010, 18:30:27

-İnsanlara farklı bakış açıları sunarsanız. Mesela temelde bir dosta hissedilenlerle sevgiliye hissedilenler arasında hormonal bir fark olmadığını söylerseniz, insanlar sizin 'ilginç' olduğunuzu, yaşça büyükleriniz veya sevenleriniz ise bu farklı bakış açısını kabul edebildiğiniz için 'zeki' olduğunuzu söylerler.


-İnsanların 'olmaz öyle şey' dedikleri şeylere 'neden?' demek. Çünkü insanlar küçüklüklerinden beri yerleşen kalıpların neden gerçekten var olduklarını bilmezler çoğunlukla, farklı bakış açısı onlara sizi zeki gibi gösterir.


 İnsanlara farklı bir bakış açısı sunmak pek çok insan tarafından 'saçma' olarak değerlendiriliyor. Örneğin arkadaşlarla din konuşuyorduk. -ne anlamı varsa, kimse bu konuda hiç bir şey kanıtlayamaz görüşündeyim-
  Onlar; "Ya olursa bir tane tanrı olur. On tane tanrı nasıl bir arada hareket etsin. Birinin istediğini başkası istemez, diğerinin kabul ettiğini başkası kabul etmez" dediklerinde, söylediğim şey "Mitolojilerdeki gibi görev paylaşımı yapabilirler. Biri göğü yönetir, biri toprağı" dediğimde aldığım yanıtlar arasında "Lan saçma sapan konuşma!" ve "Dinsiz misin lan sen?" oldu. Gerçi bir tanesi zaten anguttu. Diğeri de sisteme aşırı bağlıydı. Onda sorgulama kavramı yoktu.
  Bir diğer din konuşmasında "Oluum lan şu Hristiyanlar salak haa. Lan rahibe para veriyo. Sonra ben cennete gircem. Du et Tanrı beni cennete alsın. Lan parayla cennete mi girilir? Hahahahahah" Bu da bir başka angut arkadaşımın lafı.-bildiniz bir önceki sohbetimizde dinimi sorgulayan arkadaş- Ben "Zekat nasıl veriliyor sanıyorsun? Onda da para verip sevaba girmeye çalışıyorsun." dediğimde aldığım yanıt şu oldu. "S*ktir git lan. Olum sen Müslüman mısın değil misin?"
  Ve 'neden' diye sormak. Bunu sorduğumda sürekli şu tarz yanıtlar alırım. "Kaplumbaa deden muhahahahahaha." "Öyle işte." "Of ne biliyim? Herkes öyle diyor." "Ya da sen amma çok soru soruyorsun" oluyor. O zaman bu benim zekamı mı gösterir, halkın salaklığını mı?
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Laughing Madcap - 28 Kasım 2010, 19:29:51

-İnsanlara farklı bakış açıları sunarsanız. Mesela temelde bir dosta hissedilenlerle sevgiliye hissedilenler arasında hormonal bir fark olmadığını söylerseniz, insanlar sizin 'ilginç' olduğunuzu, yaşça büyükleriniz veya sevenleriniz ise bu farklı bakış açısını kabul edebildiğiniz için 'zeki' olduğunuzu söylerler.


-İnsanların 'olmaz öyle şey' dedikleri şeylere 'neden?' demek. Çünkü insanlar küçüklüklerinden beri yerleşen kalıpların neden gerçekten var olduklarını bilmezler çoğunlukla, farklı bakış açısı onlara sizi zeki gibi gösterir.


  İnsanlara farklı bir bakış açısı sunmak pek çok insan tarafından 'saçma' olarak değerlendiriliyor. Örneğin arkadaşlarla din konuşuyorduk. -ne anlamı varsa, kimse bu konuda hiç bir şey kanıtlayamaz görüşündeyim-
  Onlar; "Ya olursa bir tane tanrı olur. On tane tanrı nasıl bir arada hareket etsin. Birinin istediğini başkası istemez, diğerinin kabul ettiğini başkası kabul etmez" dediklerinde, söylediğim şey "Mitolojilerdeki gibi görev paylaşımı yapabilirler. Biri göğü yönetir, biri toprağı" dediğimde aldığım yanıtlar arasında "Lan saçma sapan konuşma!" ve "Dinsiz misin lan sen?" oldu. Gerçi bir tanesi zaten anguttu. Diğeri de sisteme aşırı bağlıydı. Onda sorgulama kavramı yoktu.
  Bir diğer din konuşmasında "Oluum lan şu Hristiyanlar salak haa. Lan rahibe para veriyo. Sonra ben cennete gircem. Du et Tanrı beni cennete alsın. Lan parayla cennete mi girilir? Hahahahahah" Bu da bir başka angut arkadaşımın lafı.-bildiniz bir önceki sohbetimizde dinimi sorgulayan arkadaş- Ben "Zekat nasıl veriliyor sanıyorsun? Onda da para verip sevaba girmeye çalışıyorsun." dediğimde aldığım yanıt şu oldu. "S*ktir git lan. Olum sen Müslüman mısın değil misin?"
  Ve 'neden' diye sormak. Bunu sorduğumda sürekli şu tarz yanıtlar alırım. "Kaplumbaa deden muhahahahahaha." "Öyle işte." "Of ne biliyim? Herkes öyle diyor." "Ya da sen amma çok soru soruyorsun" oluyor. O zaman bu benim zekamı mı gösterir, halkın salaklığını mı?

O dediğin şey Zeka değil, Mantık.

Zeka konusunda çok sosyal/felsefi bir durum yok. Ya zekisinizdir ya da değilsinizdir. Zeka doğuştan, genetik çerçevede belirlenmiş bir durumdur. Beynin normalden daha hızlı çalışması, daha çok şey algılaması, daha fazla depolaması ve daha kolay çözümleme yapması kilit nokta.

Ders notlarının ise zekayla hiç alakası yok. Bir insan çok zeki olup, pekala üşendiğinden derslerini boşlayabilir. Ki bu genelde böyledir, zeki insanlar "genelde" notlu sistemlerde pek parlak değildirler. Ha şöyle olabilir; çalışkan bir kişinin 8 saat çalışıp girdiği sınava çalışmadan, sadece derste öğrendikleriyle girip aynı notu alabilir kişi ve bu zekadır, evet.

Zeka, mantık, akıl ve çalışkanlık farklı şeyler.

Şöyle örnekleyeyim; önünüzde iki yol var. Zeki insan o iki yolun nereye çıktığını analiz eder, sonrasında neler yapacağını düşünür. Mantıklı insan hangi yolun doğru olduğunu düşünür. Akıllı insan hangi yolun daha kolay, daha rahat olduğunu düşünür. Çalışkan insan herhangi bir yolu seçebilir fakat o yolda ilerlemek için herşeyini verir.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: KoyuBeyaz - 28 Kasım 2010, 22:31:51

Ders notlarının ise zekayla hiç alakası yok. Bir insan çok zeki olup, pekala üşendiğinden derslerini boşlayabilir. Ki bu genelde böyledir, zeki insanlar "genelde" notlu sistemlerde pek parlak değildirler. Ha şöyle olabilir; çalışkan bir kişinin 8 saat çalışıp girdiği sınava çalışmadan, sadece derste öğrendikleriyle girip aynı notu alabilir kişi ve bu zekadır, evet.


Nokta.

Din ile ilgili tartışma konusunda @Lord Vega: Tartışmak için ilk önce tartışmayı gerekli gören insanlar gerekir. Eğer insanların kesin olarak inandığı ve hakkında yorum ya da tartışma yapmayı gerekli görmediği bir konuda farklı bir tez atıp konuşmaya çalışırsanız verilen tepki genelde ters olur. Tartışmak yanlış olmayabilir fakat tartışılacak kişi doğru seçilmelidir. Bazı insanlar inandıkları şeylerden taviz vermeyi sevmezler ve hiçkimse bu konuda onları suçlayamaz, sonuçta bunlar kişisel düşüncelerdir. O yüzden insanlara koyun gözüyle bakmak bazen pek de gerçekçi bir tutum olmayabilir.[*]Yanlış anlaşılmaya çok müsait bir cümle olmuş; böyle bir şey yaptığını ima etmiyorum, hayır. Sözüm tamamiyle genel.[/*]
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Vega - 29 Kasım 2010, 14:26:33
 Elhamdülillah Müslümanım ben de ama insanların böyle başka dinlerle dalga geçmesini çok tiksinç buluyorum. Ve bu nerede olursa olsun kendi fikirlerimi -dini görüşlerimle çelişmek pahasına- ortaya koyuyorum. Aslında tam olarak dini görüşlerimle çeşitiğim söylenemez. Sadece objektif bir bakış açısından, sanki bir kuram üzerine tartışıyormuşuz gibi düşünmeye çalışıyorum. Tabii bunu bir çok insan anlamıyor ve bu görüşleri cidden savunduğumu sanıyor. İşte böylece Hristiyan, Ateist -ve hatta ankh taktığım için de- Satanist gibi damgalar yiyebiliyorum. Ama insanların görüşleri artık beni rahatsız etmiyor çünkü ben kendimin ne olduğunu biliyorum. Tabii ara sıra dinim hakkında şüpheye düşüyorum, acaba benim dinim mi doğru yoksa başka dinlerin de haklılık payı var mı diye ama sonra kafamdan uzaklaştıyorum fikirleri. Daha bu konuları düşünmek için çok gencim. Henüz 13 yaşındayım ve sonrasında pişman olacağım, yanlış bir karar verebilirm.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Laughing Madcap - 29 Kasım 2010, 17:21:41
Öncelikle; "Düşündüklerinize katılmıyorum fakat düşüncelerinizi ifade edebilmeniz için canımı veririm." demiş Voltaire, daha 18. yüzyılda. Çok da zor değil aslında bunu uygulamak.

Sadece din değil her konuda tartışırken, hem bir tezi savunan hem de o teze bir anti-tez üreten kişinin bu konu hakkında bir şeyler biliyor olması lazım. Ne yazık ki hiç bir tartışmamız böyle olmuyor; kulaktan dolma bilgiler ve hurafelerle, bilgi birikim ve mantıktan yoksun cümlelerle tartışıyoruz ve bu hiç bir işe yaramıyor.

Yaşın düşünce şekline bir etkisi vardır kuşkusuz ama asıl olan bence kişinin bilgi ve birikimi.

"Ne çocuklar gördüm koca adamlar gibi konuşan, ne adamlar gördüm bir çocuk kadar aklı olmayan."
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: KoyuBeyaz - 05 Aralık 2010, 23:42:34
Bir insanla anlaşmak için kafa yapılarının uyuşması gerektiği söylenir her zaman. Fark ettim ki bu düşünce aslında doğru olmaktan çok uzak.

Kendimizden bir tane daha olsa onunla iyi anlaşabilir miydik? Hiç sanmıyorum. En iyi dostların kendimizden farklı yanlarını sevdiğimiz kişiler olduğunu düşünüyorum. Ne dersiniz? Farklılığına rağmen sevdiğimiz kişi değil midir gerçekten anlaştığımız insan?
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Canina - 05 Aralık 2010, 23:46:45
Kendimden bir tane daha olsa kesinlikle sevmezdim. Bana benzeyen insanlardan da hoşlanmıyorum açıkçası. Kendimden de hoşlanmıyorum. Kötü yanlarımı biliyorum çünkü. Gerçekte kim olduğunu bilirsek çoğu kişiden aslında hoşlanmayacağımızı düşünürüm ben hep. Bu yüzden kafa yapılarından çok ortak ilgi alanları önemli bence arkadaşlıklarda.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Baal Sarrus - 05 Aralık 2010, 23:47:44
Ya bi tane daha yiğit olsa sürekli kavga ederdik herhalde. Baskın olmayı seven biriyim, kontrolü seven biriyim.

İki yiğit = Kavga

İnsanın duygularının bencilliği yüzünden, benzer insanlar iyi anlaşamazlar. Uyumlu duygular asahip insanlar anlaşırlar. Mesela birinin baskınlığı, diğerinin alçakgönüllülüğü. Birinin soğukluğu, diğerinin sıcaklığı. Gibi.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Vega - 06 Aralık 2010, 14:03:46
 Herhalde benden bir tane daha olsa insanlar çıldırırdı. Ailem her hafta vardiğim devrim vaazlarından, okul arkadaşlarım herşeye burnumu sokmamdan, çevremdeki diğer insanlar da kendimi beğenmişliğimden sıkılır.
 Ben de çıldırırdım herhalde. Tamam belli bir zamana kadar kafa dengi, süper falan ama -cık- ben insanların beni aşağılamasından, sürekli laf sokmasından ve iki lafından birinde bana "ne kadar salaksın!" bakışı atmalarından hoşlnamam.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Laughing Madcap - 06 Aralık 2010, 16:56:34
Öncelikle KoyuBeyaz'ı tebrik ediyorum. Çaktırmadan "Siz kendinizi nasıl görüyorsunuz?" diye sormuş, çok da güzel olmuş.

İnsanlar kimle iyi anlaşır konusunda;

İnsanlar bence temelde kimseyle çok iyi anlaşamazlar. Eğer ortak bir hedef, ortak bir ilgi alanı vesaire durumu söz konusuysa, o dönem için iyi anlaşabilirler elbette. Ama uzun dönemde bir insanın başka bir insana tahammül edebileceğini sanmıyorum. Sonuçta beraber vakit geçirildikçe, birbirlerini daha çok tanıyacak, eksikleri daha çok gözlerine batacak, günden güne birbirlerinden daha çok tiksinecekler.

Senden bir tane daha olsaydı konusunda;

Haftasonları pikniğe gider, çiçek toplar, ip atlar, el ele bayırdan aşağı koşardık.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Victoria - 06 Aralık 2010, 17:09:51
Benden bir tane daha olsaydı, onu kendi ellerimle öldürürdüm.
Ya da o beni öldürürdü.
Yüksek ego, gevezelik, kendini beğenmişlik, kıskançlık...

Ben açıkçası herkesle iyi anlaşamam. Buna neden olan şey bencil ve kıskanç olmamdan kaynaklanıyor.
Aslında düşündükçe kötü birisi olduğumu anladım. Evet çok kötüyüm.
İlk tanıştığım insana çok iyi davranırım. Sonra zaaflarını, zayıf noktasını öğrenip bunu ona karşı kullanırım.
Böylelikle kişi bana bağlı hale gelmiş olur.Yani onu  bir güzel istediğim gibi kullanırım. O kişi bunu fark ettiği an alınmazda zaten bana. Çünkü onunda bende istediği bir şey vardır.
Karşılıklı çıkar ilişkisi çok güzel demi? Sonuçta günün sonun herkes kendini düşünür.
 
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: johnconstantine - 06 Aralık 2010, 17:36:03
Bunun öteki tarafına 'çıkar meselesi' deniyor galiba. Bende yok, onda yok, şundan kullanırız gibi.

Neyse, benden bir tane değil binlerce olsa güzel olurdu. Genel olarak insanları seven birisiyim. Onlarla bir şeyler paylaşmayı, paylaşılan şeyin daha fazla paylaşıldığını görmekten hoşlanıyorum. Bu onları ağıııırrrrdan ağırdan değiştiriyor ve çokça yönden onlarla olan ilişkilerinizi düzeltiyor. Takiben iyiliğini veya kötülüğünü düşünmeden dahi olsa, yaptığınız en ufak bir hareketin karşılığını muhakkak bir yerlerden geri alıyorsunuz. Sonra bir bakmışsınız arkadaşlarınız, aileniz ve akrabalarınız, ardından olay o kadar büyümüştür ki küçük bir topluluk değişmiştir. Düzgün düşünen insanlara ihtiyacımız var, çünkü yeterince düşünen zaten var.

Çoooook eskiden insanlar, çoooook iyi anlaşırlardı kanaatımca. Bunu birçoğumuzun bildiğini düşündüğüm bir söze bağdaştırıyorum; ''Unutmayın, ne kadar çok şey öğrenirseniz, yalnızlığa o kadar mahkum kalırsınız. Binaenaleyh dünya artık gözünüzde çok daralmıştır, o kadar ki insanları bit sanırsınız.'' Aslında burada bilgiyi doğru alanda kullanma bölümü ön plânda sanki.

Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Raisor - 24 Ocak 2011, 19:47:10
 


  ''Unutmayın, ne kadar çok şey öğrenirseniz, yalnızlığa o kadar mahkum kalırsınız. Binaenaleyh dünya artık gözünüzde çok daralmıştır, o kadar ki insanları bit sanırsınız.''
Aslında burada bilgiyi doğru alanda kullanma bölümü ön plânda sanki.

   
 

    Bana sorarsan verdiğin Söz apayrı bir anlama sahiptir. Çok şey bilen insan bunun bilincindedir. Ve ötekilere de ondan daha bilgiliymişce davranmakta zorlanmaz. İnsanlar ona karşı 'ukala' terimini kullanmaya başlar ve kişi yalnız olmaya başlar. Bu söz bunu ifade ediyor.

   Çok şey bildiğimi hiç düşünmedim. Öyle bir şey yok. (hadi ama, sadece 17 yaşındayım!) ama olay şu ki yorumlayabiliyorum. Yorumladıkça öğreniyorum, öğrendikçe yorumluyorum. Sonuçta ne kadar çok yorumlayabiliyorsam o kadar bilgiliyimdir. Ünlü filozoflar
Spoiler: Göster
ne bileyimi sokrates olur, Platon olur...
bu yüzden gözümüzde bilgilidirler. yorumlarlar. Analiz ederler. Var oluşu araştırırlar. Biri çıkar varlık sayılardır der, öteki çıkar varlık sudur der. Varlık teması genişler, yorum olayı artar, bilgi edinilir. İnsan oğlu bu yüzdendir ki bilgiyi var oluşu sorgulamaya başladığından itibaren edinmektedir.

  ***

   Benden bir tane daha mı? Bir ben daha olsa ne mi yapardım? Biliyor musunuz, bu soru o kadar saçma ki! Varsayımlarla uğraşmamak lazım. Biri kalkıp size "süt siyah olsa ne olurdu?" diye soruyor mu? Önceden yapılmış olan yorumu farklı bir biçimde yorumlamışsınız. (Görüyorum ki bazılarımız sırf sadece sol tarafımızda bulunan mesaj sayısının artması için uğraşıyor.) Bir 'ben' daha olması imkansiz. Öyle birşey olabilseydi, zaten dünyada ne kavga çıkardı, ne insanlar ezilirdi ne de yanlış yollara sapardı. Hayatta karıncalardan farkımız kalmazdı. Herkes aynı, herkes normal.. Ne kadar sıradan olurduk, düşünsenize! Bu sorunun sorulmasındaki amaç, kendimizi nasıl bulduğumuzu anlamaya çalışmak olsa da, bunu farklı yollarla yapmalıyız. Bu tip saçma varsayımlarla bir yere varamayacağız.

  ***

 
Ben açıkçası herkesle iyi anlaşamam. Buna neden olan şey bencil ve kıskanç olmamdan kaynaklanıyor.
Aslında düşündükçe kötü birisi olduğumu anladım. Evet çok kötüyüm.
İlk tanıştığım insana çok iyi davranırım. Sonra zaaflarını, zayıf noktasını öğrenip bunu ona karşı kullanırım.
Böylelikle kişi bana bağlı hale gelmiş olur.Yani onu  bir güzel istediğim gibi kullanırım. O kişi bunu fark ettiği an alınmazda zaten bana. Çünkü onunda bende istediği bir şey vardır.
Karşılıklı çıkar ilişkisi çok güzel demi? Sonuçta günün sonun herkes kendini düşünür.
 


  Bu da ne demektir? Kendinle ilgili bu kadar ağır konuşman insanoğlu ile ilgili düşüncelerimi değiştirdi. Sana tek bir sorum var: Bu söylediklerine sen kendin inanıyor musun peki? Kendine karşı bu kadar acımasız olma.  İnsanları kullandığını söyleyen biri, bana kalırsa kullanılıyordur diye o da öyle olmak istiyordur. Çıkar meselesi hep vardır, ama insanları kullanmak mı ? O apayrı bir şeydir
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Victoria - 25 Ocak 2011, 15:53:19
 


  ''Unutmayın, ne kadar çok şey öğrenirseniz, yalnızlığa o kadar mahkum kalırsınız. Binaenaleyh dünya artık gözünüzde çok daralmıştır, o kadar ki insanları bit sanırsınız.''
Aslında burada bilgiyi doğru alanda kullanma bölümü ön plânda sanki.

  
 

    Bana sorarsan verdiğin Söz apayrı bir anlama sahiptir. Çok şey bilen insan bunun bilincindedir. Ve ötekilere de ondan daha bilgiliymişce davranmakta zorlanmaz. İnsanlar ona karşı 'ukala' terimini kullanmaya başlar ve kişi yalnız olmaya başlar. Bu söz bunu ifade ediyor.

   Çok şey bildiğimi hiç düşünmedim. Öyle bir şey yok. (hadi ama, sadece 17 yaşındayım!) ama olay şu ki yorumlayabiliyorum. Yorumladıkça öğreniyorum, öğrendikçe yorumluyorum. Sonuçta ne kadar çok yorumlayabiliyorsam o kadar bilgiliyimdir. Ünlü filozoflar
Spoiler: Göster
ne bileyimi sokrates olur, Platon olur...
bu yüzden gözümüzde bilgilidirler. yorumlarlar. Analiz ederler. Var oluşu araştırırlar. Biri çıkar varlık sayılardır der, öteki çıkar varlık sudur der. Varlık teması genişler, yorum olayı artar, bilgi edinilir. İnsan oğlu bu yüzdendir ki bilgiyi var oluşu sorgulamaya başladığından itibaren edinmektedir.

  ***

   Benden bir tane daha mı? Bir ben daha olsa ne mi yapardım? Biliyor musunuz, bu soru o kadar saçma ki! Varsayımlarla uğraşmamak lazım. Biri kalkıp size "süt siyah olsa ne olurdu?" diye soruyor mu? Önceden yapılmış olan yorumu farklı bir biçimde yorumlamışsınız. (Görüyorum ki bazılarımız sırf sadece sol tarafımızda bulunan mesaj sayısının artması için uğraşıyor.) Bir 'ben' daha olması imkansiz. Öyle birşey olabilseydi, zaten dünyada ne kavga çıkardı, ne insanlar ezilirdi ne de yanlış yollara sapardı. Hayatta karıncalardan farkımız kalmazdı. Herkes aynı, herkes normal.. Ne kadar sıradan olurduk, düşünsenize! Bu sorunun sorulmasındaki amaç, kendimizi nasıl bulduğumuzu anlamaya çalışmak olsa da, bunu farklı yollarla yapmalıyız. Bu tip saçma varsayımlarla bir yere varamayacağız.

  ***

  
Ben açıkçası herkesle iyi anlaşamam. Buna neden olan şey bencil ve kıskanç olmamdan kaynaklanıyor.
Aslında düşündükçe kötü birisi olduğumu anladım. Evet çok kötüyüm.
İlk tanıştığım insana çok iyi davranırım. Sonra zaaflarını, zayıf noktasını öğrenip bunu ona karşı kullanırım.
Böylelikle kişi bana bağlı hale gelmiş olur.Yani onu  bir güzel istediğim gibi kullanırım. O kişi bunu fark ettiği an alınmazda zaten bana. Çünkü onunda bende istediği bir şey vardır.
Karşılıklı çıkar ilişkisi çok güzel demi? Sonuçta günün sonun herkes kendini düşünür.
 


  Bu da ne demektir? Kendinle ilgili bu kadar ağır konuşman insanoğlu ile ilgili düşüncelerimi değiştirdi. Sana tek bir sorum var: Bu söylediklerine sen kendin inanıyor musun peki? Kendine karşı bu kadar acımasız olma.  İnsanları kullandığını söyleyen biri, bana kalırsa kullanılıyordur diye o da öyle olmak istiyordur. Çıkar meselesi hep vardır, ama insanları kullanmak mı ? O apayrı bir şeydir
Bunları yazmam inandığımı gösterir.

Siz beni yanlış anladınız. Kendime karşı acımasız olduğum doğrudur.  Ama asla kendine acıyan insanlardan biri olmadım. Olmamda.

Herkesin iyi ve kötü tarafı vardır. Önemli olan dengedir. Bir tarafa yönelirsen diğer taraf çöker. Yani dengelemek çok zordur. Bir insan ya iyi olmayı seçmiştir ya da kötü olmayı. Bu onun seçimidir. Buna çevredeki bazı olaylar neden olur. Bana göre kimse kimseye karışmamalı ve seçimlerine saygı duymalıdır. Tabi eğer karşındaki sana zarar veriyorsa ya da zararı dokunuyorsa o zaman karışılmalıdır.

Eğer karşımdakine güvenmiyorsam, ki kimseye güvenmiyorum. O beni kullanmadan ben onu kullanırım.
Çünkü insanları yönetmeyi seviyorum. Takıntılı bir insanım.

Çünkü insanlar farkında olmadan birbirlerini kullanırlar. Buna örnek vericek olursam: Arkadaş baskısı en iyi örnektir. Eğer yakın bir arkadaşın varsa senden beklentileri çok olur.
Ona defterini istemesende vermek zorunda kalırsın, borç para vermek zorunda kalırsın, senden kopya çekmesine izin verirsin... Çünkü o senin en yakın arkadaşındır. Bunları yapmazsan sana küser gider. Arkadaş baskısı buna denir.

Başka bir örnek daha vermem gerekirse: Aileden birinin ya da iş arkadaşının  doğum gününüdür. Hediye alırsın. Ama hediyeyi alırken onunda sana kendi doğum gününde hediye almasını beklersin.

Hep bir beklenti içindeyiz. Yaptığımız iyiliğin karşılığını isteriz.
Size soruyorum şu ana kadar karşılıksız iyilik yapan bir insan gördünüz mü?
Ben görmedim.

 


Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: KoyuBeyaz - 25 Ocak 2011, 16:19:52
Herkesin iyi ve kötü tarafı vardır. Önemli olan dengedir. Bir tarafa yönelirsen diğer taraf çöker. Yani dengelemek çok zordur. Bir insan ya iyi olmayı seçmiştir ya da kötü olmayı. Bu onun seçimidir. Buna çevredeki bazı olaylar neden olur. Bana göre kimse kimseye karışmamalı ve seçimlerine saygı duymalıdır. Tabi eğer karşındaki sana zarar veriyorsa ya da zararı dokunuyorsa o zaman karışılmalıdır.

Çünkü insanlar farkında olmadan birbirlerini kullanırlar. Buna örnek vericek olursam: Arkadaş baskısı en iyi örnektir. Eğer yakın bir arkadaşın varsa senden beklentileri çok olur.
Ona defterini istemesende vermek zorunda kalırsın, Borç para vermek zorunda kalırsın, senden kopya çekmesine izin verirsin... Çünkü o senin en yakın arkadaşındır. Bunları yapmazsan sana küser gider. Arkadaş baskısı buna denir.
Yani insanlar farkında olmadan birbirlerini kullanırlar.
Başka bir örnek daha vermem gerekirse; Aileden birine ya da iş arkadaşına vb. Bir doğum günü olur. Hediye alırsın. Ama hediyeyi alırken onunda sana kendi doğum gününde hediye almasını beklersin.
Hep bir beklenti içindeyiz. Yaptığımız iyiliğin karşılığını isteriz.
Size soruyorum şu ana kadar karşılıksız iyilik yapan bir insan gördünüz mü?
Ben görmedim.

Ben gördüm. Sokakta yürürken kenarda el açmış bir dilenci görüp önüne 50 kuruş atan hiç kimse dilenciden bir şey beklemez. En basit örneği, bu karşılıksız iyiliktir.

Hayata bakış açısı ile alakalı bu konular. Bu yorumu sana hitaben yazmıyorum, yalnızca güzel bir konuya parmak basmışsınız ve bu konuda birşeyler söylemek istiyorum.

İnsanlar birbirlerini kullanırlar bu doğru. Fakat hayat zaten insanların birbirine yardım etmeleri veya bir şekilde etkileşim içinde olmaları üzerine kuruludur ki bu insanın neden yalnız yaşayamadığının en bilinen sebebidir zaten. İnsanlar birbirini kullanır, fakat bunun ne ölçüde olduğu, kullanılma sınırının saflık veya kurnazlık derecesine kayıp kaymayacağı, diğer insanların bizden beklentisi vb. şeyler bizim tavrımızdan kaynaklanır. Çevremizdeki insanların isteklerini veya beklentilerini bizi kullanma olarak görmek istersek bir yerden sonra kimseye güvenemez hale geliriz elbet. Çünkü er ya da geç tanıdığımız her insanın bir beklentisi olacaktır bize karşı. Gerek sözde olsun gerek davranışta. En basitinden yeni birşey alıp arkadaşımıza gösterdiğimizde bir tepki bekleriz, hayırlı olsun, güzelmiş, şunu alsan daha güzel olurdu vs. Bu da bir beklentidir, hatta bazen bu kadar ufak bir şeyin karşılanmaması bile aramızı bozabilir bir insanla.

Ama bu her zaman olan bir şey ve her zaman olmaya devam edecek bir şey. Eğer insanları birbiriyle olan etkileşimlerini kullanma olarak adlandırırsak hayattan soğumak için bir çok sebebimiz olur. Bu sosyal yaşamdır sonuçta, elbette insanlar biribirleriyle konuşacak, bazı şeyler isteyecek, hatta bazen egolarına yenilip karşılarındaki insana art niyetle bile yaklaşacaktır. Önemli olan sınırı doğru çizip, belli bir noktanın ötesine izin vermemektir bence.

Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Victoria - 25 Ocak 2011, 16:37:44
Herkesin iyi ve kötü tarafı vardır. Önemli olan dengedir. Bir tarafa yönelirsen diğer taraf çöker. Yani dengelemek çok zordur. Bir insan ya iyi olmayı seçmiştir ya da kötü olmayı. Bu onun seçimidir. Buna çevredeki bazı olaylar neden olur. Bana göre kimse kimseye karışmamalı ve seçimlerine saygı duymalıdır. Tabi eğer karşındaki sana zarar veriyorsa ya da zararı dokunuyorsa o zaman karışılmalıdır.

Çünkü insanlar farkında olmadan birbirlerini kullanırlar. Buna örnek vericek olursam: Arkadaş baskısı en iyi örnektir. Eğer yakın bir arkadaşın varsa senden beklentileri çok olur.
Ona defterini istemesende vermek zorunda kalırsın, Borç para vermek zorunda kalırsın, senden kopya çekmesine izin verirsin... Çünkü o senin en yakın arkadaşındır. Bunları yapmazsan sana küser gider. Arkadaş baskısı buna denir.
Yani insanlar farkında olmadan birbirlerini kullanırlar.
Başka bir örnek daha vermem gerekirse; Aileden birine ya da iş arkadaşına vb. Bir doğum günü olur. Hediye alırsın. Ama hediyeyi alırken onunda sana kendi doğum gününde hediye almasını beklersin.
Hep bir beklenti içindeyiz. Yaptığımız iyiliğin karşılığını isteriz.
Size soruyorum şu ana kadar karşılıksız iyilik yapan bir insan gördünüz mü?
Ben görmedim.

Ben gördüm. Sokakta yürürken kenarda el açmış bir dilenci görüp önüne 50 kuruş atan hiç kimse dilenciden bir şey beklemez. En basit örneği, bu karşılıksız iyiliktir.

Hayata bakış açısı ile alakalı bu konular. Bu yorumu sana hitaben yazmıyorum, yalnızca güzel bir konuya parmak basmışsınız ve bu konuda birşeyler söylemek istiyorum.

İnsanlar birbirlerini kullanırlar bu doğru. Fakat hayat zaten insanların birbirine yardım etmeleri veya bir şekilde etkileşim içinde olmaları üzerine kuruludur ki bu insanın neden yalnız yaşayamadığının en bilinen sebebidir zaten. İnsanlar birbirini kullanır, fakat bunun ne ölçüde olduğu, kullanılma sınırının saflık veya kurnazlık derecesine kayıp kaymayacağı, diğer insanların bizden beklentisi vb. şeyler bizim tavrımızdan kaynaklanır. Çevremizdeki insanların isteklerini veya beklentilerini bizi kullanma olarak görmek istersek bir yerden sonra kimseye güvenemez hale geliriz elbet. Çünkü er ya da geç tanıdığımız her insanın bir beklentisi olacaktır bize karşı. Gerek sözde olsun gerek davranışta. En basitinden yeni birşey alıp arkadaşımıza gösterdiğimizde bir tepki bekleriz, hayırlı olsun, güzelmiş, şunu alsan daha güzel olurdu vs. Bu da bir beklentidir, hatta bazen bu kadar ufak bir şeyin karşılanmaması bile aramızı bozabilir bir insanla.

Ama bu her zaman olan bir şey ve her zaman olmaya devam edecek bir şey. Eğer insanları birbiriyle olan etkileşimlerini kullanma olarak adlandırırsak hayattan soğumak için bir çok sebebimiz olur. Bu sosyal yaşamdır sonuçta, elbette insanlar biribirleriyle konuşacak, bazı şeyler isteyecek, hatta bazen egolarına yenilip karşılarındaki insana art niyetle bile yaklaşacaktır. Önemli olan sınırı doğru çizip, belli bir noktanın ötesine izin vermemektir bence.


Onun hayır duasını almak için para atar genelde insanlar. Ama bir şekilde acıdıkları içindir. Neden peki?
Hallerine şükrederler. Ondan üstün oldukları ve kimseye muhtaç olmadıkları için acırlar. Tabi bu benim görüşüm.

Herkesin bakış açısına saygı duyuyorum.

Söylediğiniz şeyler düşündürücü. Evet kimseyeye güvenemek çok kötü bir şey. Ve herkesin birbirini kullandığını düşünmek.  Ama maalesef benim karşılaştığım bir çok insan saf bir şekilde değil art niyetle birbirlerini kullanmıştır. Maalesef benide bir kez kullanan oldu. (hani derler ya kuyruk acısı diye ya da onun gibi bişey.)

Bundan dolayı insanlara güvenim sarsıldı.
Bir çin atasözü var: ''Tecrübe yediğin kazıkların toplamıdır.'' diye. İşte o söz aynen bana uyuyor.


Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Raisor - 25 Ocak 2011, 17:45:38


Onun hayır duasını almak için para atar genelde insanlar. Ama bir şekilde acıdıkları içindir. Neden peki?
Hallerine şükrederler. Ondan üstün oldukları ve kimseye muhtaç olmadıkları için acırlar. Tabi bu benim görüşüm.

Herkesin bakış açısına saygı duyuyorum.

Söylediğiniz şeyler düşündürücü. Evet kimseyeye güvenemek çok kötü bir şey. Ve herkesin birbirini kullandığını düşünmek.  Ama maalesef benim karşılaştığım bir çok insan saf bir şekilde değil art niyetle birbirlerini kullanmıştır. Maalesef benide bir kez kullanan oldu. (hani derler ya kuyruk acısı diye ya da onun gibi bişey.)

Bundan dolayı insanlara güvenim sarsıldı.
Bir çin atasözü var: ''Tecrübe yediğin kazıkların toplamıdır.'' diye. İşte o söz aynen bana uyuyor.




   Victoria, her ne yaşadıysan, seni mantıksız bir kişiliğe dönüştürmüş. Sanki burada hayattan kazık yemiş tek insanmışsın gibi konuşuyorsun.  Oysa hayat o kadar basit değildir. Birileri çıkar ve onlar bir yerdedirler. Sana karşı yaptıkları her davranış, kullandıkları söz, ve diğer her şey, senin onlara karşı bir duygu beslemene sebep açar. Beslediğin duygu Aşktır, Nefrettir, Sevgidir, Kıskançlıktır, Güvendir. Ancak güvensizlik diye bir duygu yoktur. Güzensizlik, güvendiğin birinin sana karşı güvensiz davranmasıdır. Güven bir duygudur, güvensizlik bir davranış biçimidir. Bu yazdığın çin atasözü çok doğru bir söz. Ama hayattan yediğin kazık kadar bahsettiğim duyguların da olduğunu unutma. Bu söz sana güvenmemeyi değil, nasıl güvenmen gerektiğini anlatıyor. Sen yanlış yorumlamışsın.

  Ben şu anda kalkıp hayatta yediğim kazıkları anlatmıyorum, ama inan seninkiler kadar etki bırakan kazıklar yedim, inan. Fakat asla herkesin böyle olduğunu düşünmedim.

  Benim bu sitede de üye olan bir arkadaşım var. Hiçbir zaman borç para istemedi. hiç bir zaman beni kullanmaya çalışmadı. Okula gelmediğim zamanlarda yalnız kaldığı için beni telefonda arayıp kızdığı bile oldu. Çıkar farklıdır, insanları kullanmak farklıdır, kazık yemek farklıdır, Güven farklıdır, Güvensiz apayrıdır. Sen tüm bunları o kadar iç içe sokmuşsun ki, seni düşüncelerinin yanlış olduğuna ikna ettiremiyoruz.

  Oralarda bir yerlerde, Gerçek bir dostun var. Senden hiç bir zaman çıkar beklemeyecek ve seni kullanmayacak bir dost.. Benim tavsiyem, git, git ve onu bul Victoria..
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Victoria - 25 Ocak 2011, 17:59:32
Ben gayet mantıklıyım. Bunu söyleye bilmen için beni tanıman gerekir. Nickname yazan Victoria dan başka bir şey bilmiyorsun hakkımda.

Ben burda kendi adıma konuşuyorum. Ve yediğim kazıkları mesaj halinde buraya yazmadım. Sadece örnek verdim.
Hayatın basit olduğunuda  düşünmüyorum. Ve böyle bir şey söylediğimide hatırlamıyorum.
'' İnan seninkiler kadar etki bırakan kazıklar yedim, inan. Fakat asla herkesin böyle olduğunu düşünmedim.'' Sana hayatta ne kazık yedin diye sorduğumuda hatırlamıyorum. Beni ilgilendirmez yediğin kazıklar.
Genel olarak konuştum. Ve kendi görüşlerimi paylaştım. Biraz saygı lütfen!

Şuan sakin olmaya çalışıyorum ama olamıyorum. Sanane benden!
O senin görüşün buda benim görüşüm.
Çek git!

Uğraşamıycam sizinle. Kendimi yoruyorum...

 

Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Fırtınakıran - 25 Ocak 2011, 18:04:54
Arkadaşlar Kurallar'a hep beraber bakalım ne yazmışız daha önce:

Alıntı
2. Forum içerisinde açılan başlıkla alakasız ciddi kişisel tartışmalar yürütmek yasaktır.

İkinizin de saçmaladığının farkına varmasını bekliyorum.

Ayrıca Laughing Madcap'e saldır emri vermek (burada bir insandan bahsediyoruz) ve "çek git" gibi garip tabirler kullanmak sizleri hoş bir duruma düşürmüyor. Dahası, kişileri mantıksız buluyorsak bile bunu kırıcı olmayan bir biçimde ifade etmek de gerekir. Direk kişiliğe laf söylemek de aynı derece hoş değil.

Şimdi bir daha düşünün yazdıklarınızı. Kuralda ne diyor? Kişisel tartışmalara gerek yok.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Victoria - 25 Ocak 2011, 18:07:05
Arkadaşlar Kurallar'a hep beraber bakalım ne yazmışız daha önce:

Alıntı
2. Forum içerisinde açılan başlıkla alakasız ciddi kişisel tartışmalar yürütmek yasaktır.

İkinizin de saçmaladığının farkına varmasını bekliyorum.

Ayrıca Laughing Madcap'e saldır emri vermek (burada bir insandan bahsediyoruz) ve "çek git" gibi garip tabirler kullanamak sizleri hoş bir duruma düşürmüyor. Dahası, kişileri mantıksız buluyorsak bile bunu kırıcı olmayan bir biçimde ifade etmek de gerekir. Direk kişiliğe laf söylemek de aynı derece hoş değil.

Şimdi bir daha düşünün yazdıklarınızı. Kuralda ne diyor? Kişisel tartışmalara gerek yok.
Gerçekten çok sinirlendim. Kontrolümü kaybettim açıkçası. Özürdiliyorum.
Gerçekten çok yoruldum...
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Raisor - 25 Ocak 2011, 18:13:04
Ben gayet mantıklıyım. Bunu söyleye bilmen için beni tanıman gerekir. Nickname yazan Victoria dan başka bir şey bilmiyorsun hakkımda.

Ben burda kendi adıma konuşuyorum. Ve yediğim kazıkları mesaj halinde buraya yazmadım. Sadece örnek verdim.
 hayatın basit olduğunuda  düşünmüyorum. Ve böyle bir şey söylediğimide hatırlamıyorum.
 '' İnan seninkiler kadar etki bırakan kazıklar yedim, inan. Fakat asla herkesin böyle olduğunu düşünmedim.'' Sana hayatta ne kazık yedin diye sorduğumuda hatırlamıyorum. Beni ilgilendirmez yediğin kazıklar.
Genel olarak konuştum. Ve kendi görüşlerimi paylaştım. Biraz saygı lütfen!

Laughing Madcap  sana söylediğim lafı geri alıyorum. Sakin olma!

Şuan sakin olmaya çalışıyorum ama olamıyorum. Sanane benden!
O senin görüşün buda benim görüşüm.
Çek git!

Uğraşamıycam sizinle. Kendimi yoruyorum...

 




   Afedersin, hiç böyle bir reaksiyon beklemiyordum. Doğrusu beni şok ettiniz. Kötü bir amacım yoktu ve kesinlikle haklısın. Özellikle senin hayatının beni ilgilendirmediği kısmında sana epeyce hak verdim. Orada senin yaptığın yorumdan öne çıkarak bende aynı senin gibi kendi görüşlerimi dile getirmiştim aslında. Yazdıklarımda sadece ve sadece her ne kadar hayatta kötü şeyler olsa da, iyi şeyler olduğu görüşümü anlatmaya çalıştım. Özellikle ve özellikle sana sersenişim seni aldatmış olmalı sanırım. Lafım sadece sana değildi.

   Sizi bu kadar kızdırmam beni gerçekten üzdü, amacım bu değildi. Sizden özür diliyorum.

  
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Victoria - 25 Ocak 2011, 18:15:45
Ben gayet mantıklıyım. Bunu söyleye bilmen için beni tanıman gerekir. Nickname yazan Victoria dan başka bir şey bilmiyorsun hakkımda.

Ben burda kendi adıma konuşuyorum. Ve yediğim kazıkları mesaj halinde buraya yazmadım. Sadece örnek verdim.
 hayatın basit olduğunuda  düşünmüyorum. Ve böyle bir şey söylediğimide hatırlamıyorum.
 '' İnan seninkiler kadar etki bırakan kazıklar yedim, inan. Fakat asla herkesin böyle olduğunu düşünmedim.'' Sana hayatta ne kazık yedin diye sorduğumuda hatırlamıyorum. Beni ilgilendirmez yediğin kazıklar.
Genel olarak konuştum. Ve kendi görüşlerimi paylaştım. Biraz saygı lütfen!

Laughing Madcap  sana söylediğim lafı geri alıyorum. Sakin olma!

Şuan sakin olmaya çalışıyorum ama olamıyorum. Sanane benden!
O senin görüşün buda benim görüşüm.
Çek git!

Uğraşamıycam sizinle. Kendimi yoruyorum...

 




   Afedersin, hiç böyle bir reaksiyon beklemiyordum. Doğrusu beni şok ettiniz. Kötü bir amacım yoktu ve kesinlikle haklısın. Özellikle senin hayatının beni ilgilendirmediği kısmında sana epeyce hak verdim. Orada senin yaptığın yorumdan öne çıkarak bende aynı senin gibi kendi görüşlerimi dile getirmiştim aslında. Yazdıklarımda sadece ve sadece her ne kadar hayatta kötü şeyler olsa da, iyi şeyler olduğu görüşümü anlatmaya çalıştım. Özellikle ve özellikle sana sersenişim seni aldatmış olmalı sanırım. Lafım sadece sana değildi.

   Sizi bu kadar kızdırmam beni gerçekten üzdü, amacım bu değildi. Sizden özür diliyorum.

   
Bende sizden özür diliyorum. Çok sert bir tepki verdim. Düzgün kibar bir şekilde söyleye bilirdim. Ve inanın şuan bende çok üzgünüm...
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Madam Vio - 26 Ocak 2011, 15:06:18
Madem tartışma tatlıya bağlandı konuyu biraz toparlayıp ben de bu durum hakkındaki düşüncelerimi belirtmek isterim.

Şöyle ki ben de birbirine çok benzeyen kişiliklerden çok ortak ilgi alanlarına ve bu alanlarda ortak düşünüş şekillerine sahip insanların daha iyi anlaşacağı kanaatına sahip biriyim.

Birini ne kadar çok tanırsanız, o kadar çok tiksinmeniz gayet mümkün. Örneğin bir insan hakkında ne kadar az bilgi sahibiyseniz o kişiye karşı o kadar az lavbali, o kadar çok saygılı ve mesafeli bir davranış sergilersiniz. Böylece kişiliğinin altına gizlediği kötü huylardan da haberiniz olmaz. Kendisini tanıdıkça ona karşı duyduğunuz ilgi ve merak azalır, hayranlıkla gelen heyecan duygusu yitip gider. Çünkü bilindik ve alışıldık olan, hiçbir zaman ulaşılmaz değildir… Bu yüzdendir ki aşk varsa bile gerçek kişiye ait değildir, sevgi ise kişiyi olduğu gibi kabullenmektir ve yine bu yüzden kalıcıdır.

Evet, insanlar sevmediklerini kullanabilir. Hatta sevdiklerini bile kullanır… Kişinin karakterinde bu yatıyorsa buna kim engel olabilir? Ancak herkes böyledir demek de doğru değil. Farklı olan pek çok insan var; iyiliği iyilik için yapan. Yine de çoğunluğun menfaat düşkünü olması ve bu yüzden güveninin sarsılması farklı birşey.

Karşılık istediğimiz ve beklenti içine girdiğimiz de doğru. Peki bunun hiçbir zaman iyi yönde olmadığı doğru mu?

Bence değil.

Spoiler: Göster
Sanırım yorumum ucundan ‘kişisel görüş belirtmenin yasak olduğu’ bir konuya değdi ama düşünce birliği sağlamak açısından gerekli olduğunu düşündüğüm birşeydi. Kimse tartışmaya girmediği sürece zararı olmayacaktır diye umuyorum.

Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Raisor - 26 Ocak 2011, 15:17:56
Madem tartışma tatlıya bağlandı konuyu biraz toparlayıp ben de bu durum hakkındaki düşüncelerimi belirtmek isterim.

Şöyle ki ben de birbirine çok benzeyen kişiliklerden çok ortak ilgi alanlarına ve bu alanlarda ortak düşünüş şekillerine sahip insanların daha iyi anlaşacağı kanaatına sahip biriyim.

Birini ne kadar çok tanırsanız, o kadar çok tiksinmeniz gayet mümkün. Örneğin bir insan hakkında ne kadar az bilgi sahibiyseniz o kişiye karşı o kadar az lavbali, o kadar çok saygılı ve mesafeli bir davranış sergilersiniz. Böylece kişiliğinin altına gizlediği kötü huylardan da haberiniz olmaz. Kendisini tanıdıkça ona karşı duyduğunuz ilgi ve merak azalır, hayranlıkla gelen heyecan duygusu yitip gider. Çünkü bilindik ve alışıldık olan, hiçbir zaman ulaşılmaz değildir… Bu yüzdendir ki aşk varsa bile gerçek kişiye ait değildir, sevgi ise kişiyi olduğu gibi kabullenmektir ve yine bu yüzden kalıcıdır.

Evet, insanlar sevmediklerini kullanabilir. Hatta sevdiklerini bile kullanır… Kişinin karakterinde bu yatıyorsa buna kim engel olabilir? Ancak herkes böyledir demek de doğru değil. Farklı olan pek çok insan var; iyiliği iyilik için yapan. Yine de çoğunluğun menfaat düşkünü olması ve bu yüzden güveninin sarsılması farklı birşey.

Karşılık istediğimiz ve beklenti içine girdiğimiz de doğru. Peki bunun hiçbir zaman iyi yönde olmadığı doğru mu?

Bence değil.

Spoiler: Göster
Sanırım yorumum ucundan ‘kişisel görüş belirtmenin yasak olduğu’ bir konuya değdi ama düşünce birliği sağlamak açısından gerekli olduğunu düşündüğüm birşeydi. Kimse tartışmaya girmediği sürece zararı olmayacaktır diye umuyorum.



  Söylemek isteyip malesef ki yanlış anlattığım şeyi çok güzel bir biçimde anlatmışsın Gökçe'ciğim. Sana katılarak şunu eklemek istiyorum; ki, bunu aşağıdaki söz iyi bir biçimde dile getiriyor:

   İngiltere Parlamento binasında yazan bir söz şudur:  İngiltere'nin dostu yoktur. İngiltere'nin çıkarları vardır.
   Bir ülkenin bir ülke ile arasında çıkar ilişkisinden başka bir şey göremezsiniz. Ama insanlar, ülkelerden farklı olarak, çıkar ilişkisine girdiğiniz insanlar ve gerçek dostlarınız olarak ikiye ayırabileceğiniz niteliktedir. Bazıları ile çıkar söz konusuyken, bazıları gerçek dostumuzdur bence.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Victoria - 26 Ocak 2011, 15:27:56
Madem tartışma tatlıya bağlandı konuyu biraz toparlayıp ben de bu durum hakkındaki düşüncelerimi belirtmek isterim.

Şöyle ki ben de birbirine çok benzeyen kişiliklerden çok ortak ilgi alanlarına ve bu alanlarda ortak düşünüş şekillerine sahip insanların daha iyi anlaşacağı kanaatına sahip biriyim.

Birini ne kadar çok tanırsanız, o kadar çok tiksinmeniz gayet mümkün. Örneğin bir insan hakkında ne kadar az bilgi sahibiyseniz o kişiye karşı o kadar az lavbali, o kadar çok saygılı ve mesafeli bir davranış sergilersiniz. Böylece kişiliğinin altına gizlediği kötü huylardan da haberiniz olmaz. Kendisini tanıdıkça ona karşı duyduğunuz ilgi ve merak azalır, hayranlıkla gelen heyecan duygusu yitip gider. Çünkü bilindik ve alışıldık olan, hiçbir zaman ulaşılmaz değildir… Bu yüzdendir ki aşk varsa bile gerçek kişiye ait değildir, sevgi ise kişiyi olduğu gibi kabullenmektir ve yine bu yüzden kalıcıdır.

Evet, insanlar sevmediklerini kullanabilir. Hatta sevdiklerini bile kullanır… Kişinin karakterinde bu yatıyorsa buna kim engel olabilir? Ancak herkes böyledir demek de doğru değil. Farklı olan pek çok insan var; iyiliği iyilik için yapan. Yine de çoğunluğun menfaat düşkünü olması ve bu yüzden güveninin sarsılması farklı birşey.

Karşılık istediğimiz ve beklenti içine girdiğimiz de doğru. Peki bunun hiçbir zaman iyi yönde olmadığı doğru mu?

Bence değil.

Spoiler: Göster
Sanırım yorumum ucundan ‘kişisel görüş belirtmenin yasak olduğu’ bir konuya değdi ama düşünce birliği sağlamak açısından gerekli olduğunu düşündüğüm birşeydi. Kimse tartışmaya girmediği sürece zararı olmayacaktır diye umuyorum.



  Söylemek isteyip malesef ki yanlış anlattığım şeyi çok güzel bir biçimde anlatmışsın Gökçe'ciğim. Sana katılarak şunu eklemek istiyorum; ki, bunu aşağıdaki söz iyi bir biçimde dile getiriyor:

   İngiltere Parlamento binasında yazan bir söz şudur:  İngiltere'nin dostu yoktur. İngiltere'nin çıkarları vardır.
   Bir ülkenin bir ülke ile arasında çıkar ilişkisinden başka bir şey göremezsiniz. Ama insanlar, ülkelerden farklı olarak, çıkar ilişkisine girdiğiniz insanlar ve gerçek dostlarınız olarak ikiye ayırabileceğiniz niteliktedir. Bazıları ile çıkar söz konusuyken, bazıları gerçek dostumuzdur bence.
''Bazıları ile çıkar söz konusuyken, bazıları gerçek dostumuzdur bence.''
Size bu konuda katılıyorum.
Benim gerçekten çok değer verdiğim iki arkadaşım var. Ve onlardan hiç bir beklentim yok.
Çünkü birbirimiz görüşlerine saygı gösteriyoruz. İkiside benim tam tersimdir. Altı yıllık arkadaşlarım.
Ama hala birbirimizin bir sonraki hareketini tahmin edemeyiz. Ya da ne düşündüğümüzü.
Çok şey konuşmuşuzdur. Ama hiç bir zaman tam olarak kendimizden bahsetmeyiz. Ya da özel hayatlarımızdan. Birbirimize saygı duyarız. Ama mesafeli değilizdir.

Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Vega - 09 Şubat 2011, 14:04:01
Farklıyım; farklısın; farklıyız.
Çevremizdeki çoğu kişiden farklıyız. Sürüden uzağız. Bu iyi bir şey mi peki? Yalnız kalma ihtimali fazla yüksek değil mi? Aslında; yalnız kalmak da güzel bir şey gibi geliyor. İnsanlardan uzakta...
Ya da sürünün üyeleri gibi basit, sıradan hayatlarla mutlu mu olmalıyız?
Bir de sürüye ait olanlar arasında o kişiler var; liderleri. O liderler de bizden çok farklı değil aslında. Sadece onlar; bu lanet olası sistemi daha fazla tanıyorlar. Tanıdıkları için de istedikleri gibi yönlendirebiliyorlar.
Biz? O garip olanız. Toplumun %90'ını oluşturan avamlardan farklı olanlarız. Ama toplum boğuyor farklı olanları. Sürüden ayrılanı; yine sürü kapıyor.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Kafii - 28 Şubat 2011, 19:08:07
Sürü psikolojisine her zaman katıldım ama çoğu tabu da insanların kafasında yarattığı korkulardan oluşuyor. o sürüleri önemsemeden, gurur meselesi, hayat muhasebesi haline getirmeden oluğu gibi yaşadığınız zaman şunu anlıyorsunuz insanlar bir yere ait olmak bir şeylere tutunmak istiyorlar. diğer insanlar oluyor bu çoğunlukla. Mesela biri X filmini çok beğenmişse gidip o da beğeniyor o X filmini beğenmek zorunda hissediyor kendini çoğunluk o filmi beğeniyor çünkü. Beğenince noluyor bir topluluğa girmiş oluyor yalnız olmuyor yani; normal hissediyor.
sadece kimsenin kendi gibi, içinden geldiği gibi, olmaya cesareti yok.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Erymnys - 23 Mart 2011, 20:56:19
sanat gerçekten de özgürken ölüyor sevgili Gide...
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: kiklop - 30 Ekim 2011, 00:15:35
siz hiç düşünürmüsünüz akşamları olmak istediğiniz sizi?Siz hiç anladığınızda anlamamazlıktan geldinizmi acıyı ve utancı?Siz yaşamak istedinizmi hiç rüyanızdakileri?Siz hiç bıktınızmı bütün bunları yapamamaktan?Siz hiç saydınızmı bu nezaman olacak dercesine günleri?Siz hiç merak ettinizmi dünyayı?Siz hiç içinize bir dünya kurdunuzmu o dünyada her akşam kendi istediklerinizi yaptınızmı?Siz hiç o istediklerinizi gerçekle yüzleşmek için kullandınızmı?Siz hiç o dünyayı gerçekle ayırd edebildinizmi?Ben aslında kısaca bunları yaşadım ve merak ettim acaba benim hissettiklerimi benim yaşadıklarımı yaşayan varmı.En sonunda bu muazzam siteyi buldum.Arkadaşlar lütfen bana cevap yazın.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Baal Adramelech - 30 Ekim 2011, 03:09:45
100000. mesajı değil 99999. mesajı atma çabasına girerek marjinal olayım dedim.

99999 Mesaj 5862 Konu Gönderen: 2956 Üye
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Erymnys - 30 Ekim 2011, 07:10:17
Durur muyum 100000. mesaj da benden olsun. Daha nice 100000 mesajlara sevgili Rihtim... :)
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Baal Adramelech - 02 Kasım 2011, 04:20:18
Hepimiz öleceğiz, bazılarımız iki kere.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Madam Vio - 27 Mayıs 2012, 14:24:51
Biri bana hissettiği boşluk hissini anlatsın, ben de ona benimkini anlatayım; hangimizin yaptığı daha boş tartışalım.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Raisor - 27 Mayıs 2012, 15:54:49
Yaşadığım boşluk hissi mi?

Hiçbir şekilde, ispatlanamaz kimin daha güçlü bir “boşluk hissi” yaşadığı. Ama boşluk hissi yaşama nedenimi söyleyebilirim sana. Sonra sen de bana sen neden boş hissediyorsun bunu söylersin, kimimizin boş hissetmesi daha mantıklı onu tartışırız belki ha?

Çok sevdiğim bir ailem var. Kardeşlerim. Her gece oturup birlikte televizyon seyrediyoruz. Pişti oynuyoruz. Her öğlen okuldan eve geldiğimde, okulda yaşadığım güzel anıları onlarla paylaşıyorum. Kesinlikle ölmemiş olan annem de, bize iş yerinde yapılan esprilerden bahsediyor. Kesinlikle Dünya’nın en kötü insanı olmayan babam, yarın gazetede ne yazabileceği ile ilgili bize fikir danışıyor. Oturup saygılı bir tartışma yapıyoruz. Daha küçük olan kardeşim okulda neler yaptığını, öğretmenin neler söylediğini, Berkay’la birlikte kızlara nasıl sulandıklarını anlatıyor, gülüyoruz.

Her hafta en iyi restoranlara götürüyor babam bizi. Hafta sonları kesinlikle ölmemiş olan anneannemi ziyarete gidiyoruz. Dedem her birimize çıkarıp harçlık veriyor.

Okul hayatımsa, mükemmel. Herkes hiç de kötü değil. Kesinlikle empati yetenekleri yok diye bir şey söyleyemem. Herkes birbirini koruyor, kolluyor. Ara sıra hep birlikte okulu asıyoruz, biri yakalanırsa diğerlerini satmıyor. Sürekli partiler, alemler yaşanıyor bu gurup içerisinde. Hiç kimse asosyal değil.

Her şey o kadar güzel ki!

Demek isterdim. Diyemiyorum, o yüzden her şey çok boş.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Madam Vio - 27 Mayıs 2012, 16:10:33
Kabul ediyorum; senin yaptığın benimkinden bile daha boş oldu. Bunu beklemiyordum.

Spoiler: Göster
Mesajı anladığını sanmıyorum.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Raisor - 27 Mayıs 2012, 16:24:41
Boş konuşma!.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Baal Adramelech - 27 Mayıs 2012, 18:02:47
Üç nokta hariç hiçbir noktalama işaretinden sonra başka bir noktalama işareti konmaz. Bazı dramatikleştirme amacıyla iki nokta ile ünlem veya soru işareti kullanılabilir ancak bir ünlem bir nokta saçmalığın daniskasıdır.

Böyle yazanlara kıl olurum.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Raisor - 27 Mayıs 2012, 19:16:48
Görev tamamlandı: Yiğit'i kıl etmek.

Spoiler: Göster
(http://stickerish.com/wp-content/uploads/2012/03/ISeeWhatYouDidThereBlackWithTextSS.png)


Edit: Bu ifade, şu anda yüzümün nasıl bir şekle büründüğünü göstermek amacıyla konulmuştur.

Ünlem, kendi noktasını barındıran bir ifadedir. Ünlem arkasından nokta koymak boştur. Lakin o noktanın amacı, "sona ermesi", "bitmesi" anlamında, isteyerek konulmuştur tarafımca.

Ben, aşağıdaki anlatım bozukluğunu yapabilen birinin, imla kurallarıyla ilgili yorum yapmasını yüzsüzlük olarak algılıyorum.

Bazı dramatikleştirme amacıyla iki nokta ile ünlem veya soru işareti kullanılabilir ancak bir ünlem bir nokta saçmalığın daniskasıdır.

Bazen olmalıydı. Ya da hiçbir şey olmamalıydı. Yüz yılın anlatım bozukluğu. Alkış. ^^
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Baal Adramelech - 27 Mayıs 2012, 20:10:20
Görev tamamlandı: Yiğit'i kıl etmek.

Spoiler: Göster
(http://stickerish.com/wp-content/uploads/2012/03/ISeeWhatYouDidThereBlackWithTextSS.png)


Edit: Bu ifade, şu anda yüzümün nasıl bir şekle büründüğünü göstermek amacıyla konulmuştur.

Ünlem, kendi noktasını barındıran bir ifadedir. Ünlem arkasından nokta koymak boştur. Lakin o noktanın amacı, "sona ermesi", "bitmesi" anlamında, isteyerek konulmuştur tarafımca.

Ben, aşağıdaki anlatım bozukluğunu yapabilen birinin, imla kurallarıyla ilgili yorum yapmasını yüzsüzlük olarak algılıyorum.

Bazı dramatikleştirme amacıyla iki nokta ile ünlem veya soru işareti kullanılabilir ancak bir ünlem bir nokta saçmalığın daniskasıdır.

Bazen olmalıydı. Ya da hiçbir şey olmamalıydı. Yüz yılın anlatım bozukluğu. Alkış. ^^

Adım 1: http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&view=gts
Adım 2: bazı
Sonuç: 1. sıfat Birtakım, kimi "Biraz sonra yine bazı sesler işittim / Merak ile merdivenin başına gittim" - E. B. Koryürek
2. zarf Bazen "Bazı da oynarsın tor atlar gibi / Kış günü aç kalmış boz kurtlar gibi" - A. İ. Özkan

Bu aralar forumda bir bok bilmeden çok bilmişlik yapanlar azdı baya.


edit: "Raisor    20:24:48   Forumda Sık Yapılan Yazım Hataları konusuna bakıyor."

Şaka yapıyorsun.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Raisor - 27 Mayıs 2012, 20:45:43
Bazı kelimesinin yerine bazen getirebilirsek, kelime zarf yerine kullanılmış demektir. O halde, kelimeden çıkartılması gereken anlam şu mudur?

“Bazen dramatikleştirme amacıyla iki nokta ile ünlem veya soru işareti kullanılabilir ancak bir ünlem bir nokta saçmalığın daniskasıdır.”

Böyle uzun yazılarda, virgül kullanılmalı, kullandırılmalı.

Alıntı yapılan: Fırtınakıran
Virgül

1. Birbiri ardınca sıralanan eş görevli kelime ve kelime gruplarının arasına konur.
2. Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur.
3. Uzun cümlelerde yüklemden uzak düşmüş olan özneyi belirtmek için konur.
4. Cümle içinde ara sözleri veya ara cümleleri ayırmak için ara sözlerin veya ara cümlelerin başına ve sonuna konur.


Buna göre;

“Bazen, dramatikleştirme amacıyla iki nokta ile ünlem veya soru işareti kullanılabilir ancak bir ünlem bir nokta, saçmalığın daniskasıdır.”

Virgülü neden söylüyorum? Virgül neden mi önemli? Cümleye “Bazı dramatikleştirme…” ile başlamışsın. Bazı kelimesi, ismin önüne geldiği için, aklımız hemen sıfat olan “Bazı”ya gidiyor, alıntıladığın TDKda da yazdığı gibi.

Biz yanlış yorumladık. Yanlış kelime kullanımı sandık, anlatım bozukluğu dedik. Suç, bizim olağan bir şekilde, bazı kelimesini sıfat sanmamız mı, yoksa senin bir bubi tuzağı niyetine, oraya virgül koymaman mı?

Abi yiyemem yok, yiyeceksin. O ‘bazı’ orada sıfat niyetine de olsa, zarf niyetine de olsa, tıpış tıpış yaptığın imla hatasını kabulleneceksin. Birinde anlatım bozukluğu, diğerinde virgül kıtlığı.

Edit: Doğrudur, Fırtınakıran'ın Virgül ile ilgili yazdıklarını aynen alıntılamak için baktım "sık yapılan yazım hataları" bölümüne. Ve yazacağım şu mesajı beklemeden önce, önceki mesajını o şekilde editleyerek, kendi kendini bok ettin, hayırlar uğrurlar olsun.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Madam Vio - 27 Mayıs 2012, 21:00:02
Baal'ın mesajında kafa karıştıran şey 'bazı' kelimesini kullandıktan sonra ismi çoğullaştırmaması yanılmıyorsam. 'Bazı amaçlar' olur, 'bazı amaç' olmaz. Raisor senin virgül işlemlerin de çok kasma gerçekten. Virgülün kullanım alanları belirlidir ancak anlatım bozukluğu yaratmadığı ya da okunduğunda anlamı çıkarmada güçlüğe yol açmadığı sürece zorunlu değildir, imla hatası varsayılmaz. Hatta 'ancak' bağlacından önce virgül değil noktalı virgül kullanılmasıdır asli olan. Kısacası bunlarla uğraşırsak çekeceğimiz var.

O yüzden abartmayın.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Baal Adramelech - 27 Mayıs 2012, 21:16:31
Bazı kelimesinin yerine bazen getirebilirsek, kelime zarf yerine kullanılmış demektir. O halde, kelimeden çıkartılması gereken anlam şu mudur?

“Bazen dramatikleştirme amacıyla iki nokta ile ünlem veya soru işareti kullanılabilir ancak bir ünlem bir nokta saçmalığın daniskasıdır.”

Böyle uzun yazılarda, virgül kullanılmalı, kullandırılmalı.

Alıntı yapılan: Fırtınakıran
Virgül

1. Birbiri ardınca sıralanan eş görevli kelime ve kelime gruplarının arasına konur.
2. Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur.(1)
3. Uzun cümlelerde yüklemden uzak düşmüş olan özneyi belirtmek için konur .(2)
4. Cümle içinde ara sözleri veya ara cümleleri ayırmak için ara sözlerin veya ara cümlelerin başına ve sonuna konur.(3)


Buna göre;

“Bazen,(3) dramatikleştirme amacıyla iki nokta ile ünlem veya soru işareti kullanılabilir,(1) ancak bir ünlem bir nokta,(2) saçmalığın daniskasıdır.”

Virgülü neden söylüyorum? Virgül neden mi önemli? Cümleye “Bazı dramatikleştirme…” ile başlamışsın. Bazı kelimesi, ismin önüne geldiği için, aklımız hemen sıfat olan “Bazı”ya gidiyor, alıntıladığın TDKda da yazdığı gibi.

Kıçından dil bilgisi uyduruyorsun. Virgülün kullanım amacı uzun cümleler güzel görünsün diye değildir, amacı sıralı cümleleri veya anlam farklılığını göstermektir.

Senin salak örneğine bakarsak, benim cümlemde virgül konulması gereken bir yer olmadığını görürüz. Çünkü cümle, bağlaçlar ile iki defa parçalandığından, anlam bozukluğu yaratmamaktadır. sonuç olarak Virgül'ün kullanım amacı olan "Cümleyi rahatlatma, bölme, durak yerlerini belli etme ve okunmayı kolaylaştırıp anlam kaymalarını düzeltme" amaçlarından hiç biri yerine getirilmemektedir. Benim yazdıklarımda hata bulmak için çok uğraşıyorsun ancak heyhat.

Gördüğün gibi virgül sadece ekstra duraklama anlamına gelip cümlenin anlatmak istediğine bir katkıda bulunmamakta ve cümlede anlam değişikliğine sebep olmamaktadır. Bunun için lisede öğretilen bir takım derslere bakabilirsiniz. Virgül kullanılmadığında oluşan anlam kaymaları oldukça sık çıkan ÖSS sorularındandır.

Fırtınakıran'ın uyarılarına gelecek olursak:

Senin (1) ile işaretlediğin uyarı, benim cümlemde oldukça yersiz kullanılmıştır. Tekrardan TDK (http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=187:Noktalama-Isaretleri-&catid=50:yazm-kurallar&Itemid=132)'ya bakacak olursak şu ibareyi rahatlıkla görebiliriz:

"UYARI: Metin içinde ve, veya, yahut, ya ... ya bağlaçlarından önce de sonra da virgül konmaz."

Demek ki neymiş, bağlaçlardan sonra virgül kullanırsak TDK çarparmış.

Yine senin (2) olarak işaretlediğine gelirsek, cümlemde düşmüş bir özne olmadığı gibi, herhangi bir anlam kayması da bulunmadığından üzgünüm ancak bunu da eliyoruz. Başka zaman tekrar dene lütfen.

Son olarak yine senin (3) olarak işaretlediğin yere bakarsak ara cümle veya ara sözleri demişsin... Üzgünüm çok, ancak bu da olmadı. Ara cümle, bir önceki paragrafta kullandığın "cümlemde düşmüş bir özne olmadığı gibi" kısmına denk geliyor. Ara sözcük ise, ne yazık ki, mevcut değil. Yazılanların ne demek olduğunu anlamaksızın bana karşı kullanmaya çalışıyorsun, çok üzülüyorum.

Şimdi bir kez daha üstünden geçelim sana da Dil Bilgisi dersi olsun! Her zaman Türkçe'yi düzgün kullanan insanların artmasını isterim!

1- "Bazı" kelimesinin oradaki kullanımı, TDK sözlüğüne göre oldukça doğrudur. Anlatım bozukluğu yoktur, anlama sorunu ve kelime bilgisi hatası vardır. Lütfen kelimelerin anlamlarını iyice bilmeksizin, insanların kelimeleri yanlış kullandığını iddia etmeyiniz.

2- Sıralı cümlelerim bağlaçlar ile ayrıldığından, virgül kullanılması Türkçe kurallarına göre yanlıştır. Bu nedenle, sıralı cümleleri ayırmak için virgül tek çare değildir; onun yerine bağlaçlar da kullanılabilir. Bunu da bilmeden, sıralı cümleler hakkında bana artistlik yapmayacaksın.

3- Cümlemde özne düşmüşlüğü ve uzaklığı, yine virgül yerine kullanılmış olan bağlaçlar ile korunduğundan, herhangi bir sorun yoktur. Senin algılama sorunun vardır.

4- Cümlemde ara cümle ve ara söz olmadığından dolayı, maalesef virgül kullanmama gerek yoktur. Tam tersine, senin ara cümle ne demek öğrenmen gerekiyordur.


Alıntı
Biz yanlış yorumladık. Yanlış kelime kullanımı sandık, anlatım bozukluğu dedik. Suç, bizim olağan bir şekilde, bazı kelimesini sıfat sanmamız mı, yoksa senin bir bubi tuzağı niyetine, oraya virgül koymaman mı?

Abi yiyemem yok, yiyeceksin. O ‘bazı’ orada sıfat niyetine de olsa, zarf niyetine de olsa, tıpış tıpış yaptığın imla hatasını kabulleneceksin. Birinde anlatım bozukluğu, diğerinde virgül kıtlığı.

Bana, TDK'yı düzenli olarak kullanan birisi değilsen, gelip bir bok bilmediğin dil bilgisi konusunda artistlik yapmayacaksın. Ayrıca son cümlemdeki iki virgülün arasında kalan kısım senin için ara cümleye bir örnek olsun. Sabaha kadar cümlelerindeki hataları sayabilirim, her attığın mesajdaki yanlış veya fazla virgül kullanımını teker teker işaretleyebilirim. Yoğun olarak TDK kullanan birisiyim, o yüzden ara cümle ne demekmiş, öznenin uzakta kalması veya anlamın kayması neymiş, bunları öğrenmeden bana gelip dil bilgisi öğretmeye kalkışmayacaksın. Yaptığın artistlik eline geri verilince, "ama ben böyle anladım bubi tuzağı kuruyorsun ühü" diye ağlamayacaksın.

Önce yemek ye, sonra ne bok yersen ye.

Kapiş?
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Raisor - 27 Mayıs 2012, 21:27:15
Ben bazı kelimesini sıfat olarak mı yorumladım?

Evet.

Virgül olsa yorumlayacak mıydım?

Hayır.

Konu kapanmıştır. Anlaman gereken yerleri anlayabiliyorsun, anlatman gereken yerleri de anlatabilmeyi bil. En büyük aşklar nefretle başlar diyerekten, susmayı öneriyorum.

asdasd :D.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Baal Adramelech - 27 Mayıs 2012, 21:40:40
Ben bazı kelimesini sıfat olarak mı yorumladım?

Evet.

Virgül olsa yorumlayacak mıydım?

Hayır.

İşte beyin hamlaşması var sende bende onu diyorum. Çünkü okuma-yazma bilen ve sık sık kitap okuyan hiç bir birey böyle bir hata yapmaz o cümlede. "Bazı, dramatikleştirme amacıyla..." ile "Bazı dramatikleştirme amacıyla..." arasındaki fark, tamamen senin kelime dağarcığınla alakalı. Aynı şekilde, "Bazen dramatikleştirme amacıyla..." ile "Bazı dramatikleştirme amacıyla..." arasındaki fark da aynı kapıya çıkıyor. Sana öyle gelmesi, hata olduğunu göstermez. Ne yazık ki TDK kurallarında da yanlış yaptığımı gösteren bir şey yok; yukarıda bunları detaylıca anlattım.

Sonuç olarak kitap oku öyle gel.

Yazdığın kamyoncu atasözlerini bir kenara bırakırsak, senden nefret ettiğimi düşünerek çok yanılıyorsun. Bir bok bilmediği halde karşıdakinin hatasını bulmaya çalışan insanlara daima çok acımışımdır. Aynı şeyi çocuklar 6-10 yaşları arasında yaparlar; bilmedikleri konuları yaşamışlar gibi anlatırlar heyecan ile. Onlara da anlatamazsın yanlış bildiklerini. Ne yazık ki büyük versiyonlarına anlatmaya çalıştığında inatla doğru bildiklerini iddia etmeye devam ediyorlar.

Hani etrafımda "hata mı bu?" diye sorabileceğim kimse olmasa, sormamış olsam tamam diyeceğim. Ama hala inatla iddialarında inatta bulunman, zeka yaşın hakkında genel bir düşünceye sahip olmama sebep oldu.

Ha ben bunları kızgınlıkla yazıyorum falan sanıyorsun büyük ihtimalle, yok öyle bir şey. Bir bok bildiğini iddia edip anca bok bilen insanlarla uğraşan herkes gibi bunları yüzüncü defa anlatmaktan sıkılmış durumdayım sadece. Ayrıca, bunları yeteri kadar anlattıktan sonra, karşınıza gelen kişilerin ne tarzda ve zeka seviyesinde olduğunu üç aşağı beş yukarı tahmin edebilir hale geliyorsunuz. Yani hakaret olarak görme bunları. Hakaret etmiyorum. Sen ve senin gibiler için gayet normal bunlar, ben kabullendim. Sadece bir puan yükseltsem IQ seviyenizi, başarı kabul edeceğim. O yüzden uğraşıyorum.

asdasd :D.

Konu kapanmıştısdgkajs.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: emuk - 27 Mayıs 2012, 22:24:16
Pardon,
Siz birbirinizi tanıyor musunuz da böyle samimi(hakaret içerikli) konuşuyorsunuz; yoksa birbirini tanımayan iki kişinin hakaret içerikli(samimi olmayan) konuşmalarına mı şahit oluyoruz?
Meraktan sordum.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Baal Adramelech - 27 Mayıs 2012, 22:42:13
Pardon,
Siz birbirinizi tanıyor musunuz da böyle samimi(hakaret içerikli) konuşuyorsunuz; yoksa birbirini tanımayan iki kişinin hakaret içerikli(samimi olmayan) konuşmalarına mı şahit oluyoruz?
Meraktan sordum.

Dediğim gibi, hakaret olarak görmemek lazım.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Raisor - 27 Mayıs 2012, 22:56:57
Herkesin bir gururu ve onuru vardır, ben de bunlara laf atıldığında kendimi kontrol edemeyebilirim. Bu hususta yöneticilerden özür diliyorum.

Biri bir laf söyler, sen iki laf söyleyerek cevap verirsin, karşılığında 3 laf geri gelir, sen üzerine dört laf daha eklersin. Bu sonsuza değin uzanan zincirlemeleri hepimiz yaşıyoruz. Sonunda da sadece kalp kırılıyor, kimse bir şey kazanmıyor.

Bir cümle üzerinden yola çıkarak anlatım bozuklukları bulduk, ya da öyle sandık. Bir sıfat ile bir zamir arasındaki farkı göremeyecek kadar edebiyat cahili bir insan olarak çıktım sonra. Konu bayağı saptı raydan.

Tartışmayı başlatan kişi olmamama rağmen, bitiren kişi olmaya çalıştım, ve üzerine hakaretler devam etti.

Boş konuşma!.

Her şeyin bir nokta yüzünden başlaması ironik. Şunu belirteyim, bu, Madam Vio arkadaşımız ile olan samimiyetimden dolayı kaynaklanan bir şeydir. O nokta isteyerek kondu oraya.

Son olarak, eğer tartışmayı sonlandıracaksa, yaptığın tüm suçlamaları kabul ediyorum. Zeka yaşım düşük, eziğim, edebiyattan anlamıyorum.

Saygılar.

Edit: Ha sakın tartışmadan kaçtığımı sanma lütfen. İlla ki tartışmaya devam etmek istiyorsan, özel mesaj yoluyla istediğin gibi devam edebiliriz.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Baal Adramelech - 27 Mayıs 2012, 23:22:21
Yok be kaçtığını niye düşüneyim. İnternet burası, bütün çocuklar fbi ajanı, bütün hatunlar aslında erkek. Çok ciddiye almamak lazım hiçbir şeyi.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Raisor - 27 Mayıs 2012, 23:32:35
Spoiler: Göster
(http://i.chzbgr.com/completestore/2012/2/24/b1be9660-9e7f-4a14-a9ab-f6ffde3b00e1.jpg)
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Baal Adramelech - 27 Mayıs 2012, 23:38:21
Spoiler: Göster
(http://i.imgur.com/kG0nr.gif)
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Madam Vio - 27 Mayıs 2012, 23:43:53
Spoiler: Göster
Çakallaaaaaar! Gizli gizli anlaştınız post kasıyonuz deeemi?? Yemeyin bizi burda...

Of.


O değil de,

Birileri bana gerçekten boşluğun, hiçliğin tasvirini yapabilir mi? Öyle bir yazı okumak istiyorum nedense. Bir sonraki mesaja biri bunu yapsın, hem başlığı da toparlamış olalım bari.

Lütfen.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Baal Adramelech - 27 Mayıs 2012, 23:48:05
Spoiler: Göster
Çakallaaaaaar! Gizli gizli anlaştınız post kasıyonuz deeemi?? Yemeyin bizi burda...

Of.


O değil de,

Birileri bana gerçekten boşluğun, hiçliğin tasvirini yapabilir mi? Öyle bir yazı okumak istiyorum nedense. Bir sonraki mesaja biri bunu yapsın, hem başlığı da toparlamış olalım bari.

Lütfen.

http://abstracthorrors.blogspot.com/2012/02/dear-esther.html

Dear Esther oyna.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Raisor - 27 Mayıs 2012, 23:50:03
Spoiler: Göster
Çakallaaaaaar! Gizli gizli anlaştınız post kasıyonuz deeemi?? Yemeyin bizi burda...

Of.



Spoiler: Göster
Yakalandık.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Madam Vio - 27 Mayıs 2012, 23:59:04
http://abstracthorrors.blogspot.com/2012/02/dear-esther.html

Dear Esther oyna.

Listeye eklendi.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Baal Adramelech - 28 Mayıs 2012, 00:31:22
Maksimum 1,5 saatlik bir hikaye o. Listede bekletmeye değecek kadar uzun değil yani. Işıkları kapat, yalnızken oyna. En kısa zamanda oyna hatta. İhtiyacını giderecektir.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Raisor - 28 Mayıs 2012, 00:45:25
Spam diye buna denir. Hani yattı balık yan gider hesabı, spam yarattık, bunu da yazayım.

Yaşasın.

Edit: Bu mesaj tamamen kendime yönelik yazılmıştır. 600üncü mesajı yazmanın verdiği haz, paha biçilemez.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Canina - 11 Haziran 2012, 11:01:55
Spoiler: Göster
Çakallaaaaaar! Gizli gizli anlaştınız post kasıyonuz deeemi?? Yemeyin bizi burda...

Of.


O değil de,

Birileri bana gerçekten boşluğun, hiçliğin tasvirini yapabilir mi? Öyle bir yazı okumak istiyorum nedense. Bir sonraki mesaja biri bunu yapsın, hem başlığı da toparlamış olalım bari.

Lütfen.

Var olan bir evrende yaşıyoruz, kimse boşluğu veya hiçliği deneyimlemedi. Zor valla.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Madam Vio - 11 Haziran 2012, 18:03:35
Spoiler: Göster
Çakallaaaaaar! Gizli gizli anlaştınız post kasıyonuz deeemi?? Yemeyin bizi burda...

Of.


O değil de,

Birileri bana gerçekten boşluğun, hiçliğin tasvirini yapabilir mi? Öyle bir yazı okumak istiyorum nedense. Bir sonraki mesaja biri bunu yapsın, hem başlığı da toparlamış olalım bari.

Lütfen.

Var olan bir evrende yaşıyoruz, kimse boşluğu veya hiçliği deneyimlemedi. Zor valla.

Evet, bu kadar deneysel bir şey olsaydı ben de 'boşluğun' tasvir edilmesine ihtiyaç duymaz, kendim gözlemlerdim. Tamamen yaratıcılık ürünü olmasını istedim. Ayrıca burada kullandığım boşluk kavramı oldukça geniş. Evrensel boşluk (uzay boşluğu), duygusal boşluk, tamamen hiçliğin kendisi ya da tüm bunların sentezi olabilir. Belki bir ara kendim yazar, paylaşırım.

Gerçekten de zor valla.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Fiddler - 14 Temmuz 2012, 17:31:18
One Love Festival'de neler olmuş öyle yahu. Hiç sevmem böyle şeyler hakkında konuşmayı; ama artık apartman boşluğuna doğru "İsmeeet!" diye bağırasım geliyor.

11 yıllık sponsor Efes Pilsen'in adı kaldırılıyor önce festival adından, sonra kapı açılışından yarım saat önce festival alanında içki satma ruhsatları geçersiz kılınıyor (Eyüp halkının rahatsız olduğu gerekçesiyle). Alkolsüz bir +18 festivaline dönüşüyor. Sonra kapının önünde halk (bir kısmı Eyüp halkı olarak) tanesi 5 TL'den 6 TL'den Efes Pilsen birası satmaya başlıyor gelenlere.

Türkiye'de Inception çekecek olsaydım aşağı yukarı bu şekilde dönerdi herhalde tüm o rüya seviyeleri, paradokslar falan.

Ben artık insanları anlayamamaktan bıktım çocuklar. Evet.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: emuk - 17 Temmuz 2012, 18:52:53
     Bugün de bir rüya gördüm, hayırdır inşallah.
   
     Rüya şöyle;
Kayıp Rıhtım ekibi "Kanal B" ile anlaşarak bir TV programı yapıyordu. Sunucu ise "Fırtınakıran"dı. Gördüğüm kişinin nasıl "Fırtınakıran" olduğunu bildiğimi bilmiyorum, kendisini daha önce hiç görmemiş olmama rağmen rüyamda 170 cm boylarında esmer bir hanımdı.
   Ayrıca tüm üyeler yayın başlamadan beş dakika önce toplu fotoğraf çektirdiler, hem de kostümlü. Kostüm de öyle rastgele değil. Herkes forumdaki avatarları şekline bürünmüştü. Mesela yine daha önce kendisini hiç görmemiş olmama rağmen "Galaxie" adlı üye sarı bir peruk ve siyah bir ceket giymişti. "Hurin" isimli üye de elinde bir av borusu taşıyordu. Fiddler ise stüdyonun ortasına bir gemi ile geliyordu :-\  Ben deniz "emuk" da bezle bir birine tutturulmuş devasa "e-m-u-k" harflerinin ortasında boy göstermiştim.

   Sunucumuz çok heyecanlı, yayın da çok başarılıydı. Herkes tebrik ediyordu, tüm Türkiye'de izlenme rekoru kırılıyordu vs.

   Bir de dikkate alan olursa ve eğer ileride böyle bir durum olursa "Kanal B" ile anlaşın. Rüya çok gerçekçiydi, çok etkilendim valla. Hala etkisindeyim, düşünün artık.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Fiddler - 17 Temmuz 2012, 18:55:56
Ben zaten araba kullanmayı sevmediğim için gemi kullanıyorum.. Doğruluğu var rüyanın yani. Gerçekleşebilir.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Galaxie - 17 Temmuz 2012, 20:21:40
Vay be, demek kayıp rıhtımı rüyanda gördün ^^

Ben de daha önce görmüştüm ama yayın falan yoktu buluşma oluyordu benim rüyamda... Tabi seninki çok daha gerçekçiymiş cidden. Ben oturup şu şöyleydi bu böyleydi yazabileceğim kadar görmedim kimseyi rüyamda. Sadece herkesin orada olduğunu biliyordum, o kadar.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: emuk - 17 Temmuz 2012, 20:56:21
Ben zaten araba kullanmayı sevmediğim için gemi kullanıyorum.. Doğruluğu var rüyanın yani. Gerçekleşebilir.
Geminin üzerinde de Jack Sparrow'a benzeyen bir siluet vardı ama o sen miydin bilmiyorum vallahi ;D

Vay be, demek kayıp rıhtımı rüyanda gördün ^^

Ben de daha önce görmüştüm ama yayın falan yoktu buluşma oluyordu benim rüyamda... Tabi seninki çok daha gerçekçiymiş cidden. Ben oturup şu şöyleydi bu böyleydi yazabileceğim kadar görmedim kimseyi rüyamda. Sadece herkesin orada olduğunu biliyordum, o kadar.

Gerçekçilik konusunda söyleyebilirim ki; hayatımda gördüğüm en gerçekçi rüyalardan birisiydi. Hatta, anlatmayı unutmuşum, röportaj bile yaptık Fırtınakıran'la. Fırtınakıran önce Sadık Yemni ile röportaj yaptı, sonra bana sıra geldi. Hatta kurdğum şu cümle hala eksiksizce aklımda. "...Kayıp Rıhtım'ın kazandığı bu ivme herkesi şaşırttı..."
Bir de rüyaların olmazsa olmazlarından; saçma sapan şeylerden de vardı elbette. Mesela kel ve küpeli bir adam ben röportaj yaparken sürekli mikrofonun kablosunu çekiştiriyor, Fırtınakıran onu öfkeyle kovmasına rağmen bir kaç dakika sonra tekrar gelerek beni rahatsız ediyordu. Ben de kamera karşısında olmam nedeniyle kaşlarımı çatmamaya çalışıyor, anlamsızca gülüyordum.
Öyle işte ;D
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Fırtınakıran - 17 Temmuz 2012, 21:04:51
Önce görünüşle başlayayım:

Boyum 1.70 olmasa da 1.67. Bu durumda tuturamadığınızı söyleyemem. Esmerden kastınız ten olarak esmer mi, yoksa koyu renk saçlılara da esmer diyorlar o şekilde bir esmer mi bilemiyorum. Fakat, ten olarak gayet beyaz olsam da saçlarım koyu renk. O alanda esmer dediyseniz o da doğru.

Gelelim röportaj işine:

Heyecanlı olmama çok bozuldum u_u. Yakıştıramadım kendime :P. O değil de, ben ciddi ciddi rüyanızı dominet etmişim yahu o.O. Röportajlar yapmış, yayın sunmuşum. Sizle bile röportajımız olmuş :). Yalnız rüyada bir hata var, onu düzeltmek isterim. Röportajımızı trolleyen adam kimse bir banlayamamışız yahu, kınadım bizi. Adam resmen kıskanmış, üşenmemiş ve gelmiş trollük yapmış.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: TheSpell - 18 Temmuz 2012, 00:28:31
Benden özel olarak bahsetmemişsin ancak böyle bir rüya görmen iyiye alamet olabilir. Sevindim. Keşke ben de rüyalarımı hatırlayabilsem diye düşündüm :)
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Gilderoy - 18 Temmuz 2012, 00:36:05
Yanlış hatırlamıyorsam bir rüyamda hikaye yazıp Kayıp Rıhtım'a yolluyordum. Sanırım hikaye yazma konusunda biraz kısır bir dönemdeyim ondan olabilir, evet evet kesinlikle ondandır :).
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: emuk - 18 Temmuz 2012, 01:25:06
Önce görünüşle başlayayım:

Boyum 1.70 olmasa da 1.67. Bu durumda tuturamadığınızı söyleyemem. Esmerden kastınız ten olarak esmer mi, yoksa koyu renk saçlılara da esmer diyorlar o şekilde bir esmer mi bilemiyorum. Fakat, ten olarak gayet beyaz olsam da saçlarım koyu renk. O alanda esmer dediyseniz o da doğru.

Gelelim röportaj işine:

Heyecanlı olmama çok bozuldum u_u. Yakıştıramadım kendime :P. O değil de, ben ciddi ciddi rüyanızı dominet etmişim yahu o.O. Röportajlar yapmış, yayın sunmuşum. Sizle bile röportajımız olmuş :). Yalnız rüyada bir hata var, onu düzeltmek isterim. Röportajımızı trolleyen adam kimse bir banlayamamışız yahu, kınadım bizi. Adam resmen kıskanmış, üşenmemiş ve gelmiş trollük yapmış.

     Evet şimdi düşününce heyecanlanmaniz beni de şaşırttı. Ben daha cok Kahramanin Yol Turkusundeki gibi kendine hakim, soğuk kanli bir ses beklerdim. Hatta öyle heyecanliydiniz ki sesiniz ara ara kalinlasip inceliyordu.
    
     Esmer derken yanık tenliligi kastetmiştim. Tüh tutturamamisiz onu :(

      Troll konusunda haklısınız. Kameralar yüzünden sinirimi cok belli etmemiştim ama bıraksalar ağzını burnunu kirardim onun :P
Benden özel olarak bahsetmemişsin ancak böyle bir rüya görmen iyiye alamet olabilir. Sevindim. Keşke ben de rüyalarımı hatırlayabilsem diye düşündüm :)

Ben de hayatımın sayılı kanlı canlı rüyalarından birini gördüm. Normalde ruya hatirlama ozurlusuyumdur. Fakat nedense bu farkli oldu. Neredeyse her karesi aklımda yahu.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: TheSpell - 18 Temmuz 2012, 10:58:28
Alıntı
Ben de hayatımın sayılı kanlı canlı rüyalarından birini gördüm. Normalde ruya hatirlama ozurlusuyumdur. Fakat nedense bu farkli oldu. Neredeyse her karesi aklımda yahu.

Ben asla o tür bir rüya görmedim. Görsem bile uyanır uyanmaz neler yaptığımı unutuyorum. Umarım ben de bir gün sizin rüyanız gibi, kanlı canlı ve gerçekçi bir rüya görürüm :)
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: BerkeB - 10 Ekim 2012, 13:43:55
Rüya günlüğü tutulmalı aslında. Uyanır uyanmaz aklımızda ne kalmışsa yazabiliriz. Böylece yeni rüyalar gördüğümüzde eski rüyalarımızla bağdaştırabiliriz ve bellimi olur belki bir gün ortaya fantastik bir kitap çıkar :)
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Canina - 28 Kasım 2012, 17:00:08
Sen, hiç kendi içinde kayboldun mu?

Hiçbir şey yapmazsın böyle. Sabah kalkarsın birkaç adım atar bir koltuğa oturursun. Bu arabanın koltuğu, otobüs koltuğu,  işte veya evde bilgisayarın/televizyonun karşısında ki bir koltuk olabilir. Bütün gün tuvalet ve yemek gibi şeyler haricinde o koltuktan kalkmazsın, ha belki başka koltuklara oturabilirsin ama bu o kadar da önemli bir ayrıntı değil. O koltuktan kalkmazsın kaybolursun zamanla. Hayatının ne kadar anlamsızca akıp gittiğinin farkında olsan bile hiçbir şey yapmazsın çünkü çoktan koltuk seni esir almış ve hareket etmeyecek kadar tembelleştirmiştir. Eskiden sevdiğin şeyleri bile yapmaz olursun, çünkü çok fazla efor sarf etmeni gerektirirler. Sadece koltukta oturur kanlı gözlerle bir ekrana bakarsın.

Ve şaşırtıcı bir şekilde, insanın kendi içinde bu denli kaybolması kolay bir şey değildir. Çoğu kişi bu duruma geldiklerini sanırlar çünkü işleri gereği birkaç saat bilgisayar ekranına bakarlar, eve geldiklerinde de en sevdikleri diziyi yine bilgisayar veya televizyon ekranında izlerler. Ama gerçekten kaybolmak özveri ve bağlılık ister. Umursamazlık ister. Öyle bir umursamazlık ki, o koltukta oturduğunuz her saniye yavaş yavaş öldüğünüz gerçeği sizi rahatsız etmemeli. Bunu nasıl insanlar yapabilir ki?
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Minaxo - 07 Şubat 2013, 13:26:46
Bence kendi içinde kaybolma meselesi hayatı etkileyen bir bağımlılığa dönüşemez çünkü insanların bazı geçiş dönemleri vardır bir bilgine göre insanların 7 senede bir fikir yapılarında büyük değişiklikler ve yenilenmeler gerçekleşmektedir. Bu süre aya, haftaya hatta güne bile indirgenebilir. Bir insanın huyları 7 sinde ne ise 70 inde de odur ama bir insanın hissettiği duygular bu gün farklı yarın farklıdır.

Mesela ben 10 sene önce de utangaçtım şimdide utangacım ama 10 sene önce öğretmenim ödevini niye yapmadın dediğinde ağlayacak gibi olurken şimdi sorsa ya umursamam yada sebebini anlatırım. Bundan 10 sene sonra nasıl duygulara ve fikirlere sahip olacağımı hatta yarın bile duygularımda ne gibi değişiklikler olacağını asla kestiremem. Kısacası bu tarz sorunların bir insanın hayatında tamamen yer edinmesi bana göre çok zor hatta mümkün değildir.

Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: strider - 20 Mart 2013, 21:55:32
Güneş Doğudan doğar, Batıdan batar.

Bu güneş uzun zaman önce, uzun zaman süreyle Doğudaydı. Doğdu, yükseldi ve Batıya geçti. Bu, olması gereken bir şeydi. Doğanın kanunu budur nasıl olsa. Tekrar batacak ve uzun bir süreliğine karanlığa gömülecek. Bir daha doğar mı, bunu bilemeyiz ama bana çok zor bir ihtimal olarak geliyor. Belki karamsarım, belki de gerçekçiyim.

 Sonumuz ne kadar yakın, bunu da bilemiyorum ama bildğim bir şey var: Sonumuz yakın mesafe!

Burada bahsettiğim Güneş, bilgiyi, aydınlanmayı temsil ediyor. Doğu-Batının neyi temsil ettiği açık. 
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: - 19 Mayıs 2013, 20:51:00
doğu-batının neyi temsil ettiği açık değil ki:
kelimenin tam manasıyla ''aydınlanmak'' nedir? doğu ve batı bunca zamandır kullanılmış, kalıplara sokulmuş, ait olmadıkları bi dünya ''şey''in sembolü olmuş.olmasını istemiş birileri.aydınlık doğu ya da batının birinde fazla birinde eksik olan bir şey mi? doğunun sınır komşusu değil mi batı? batı, ortasında da doğuyla sınırı olduğu yerdeki seviyesinde mi? ayrımlara inanıyor muyum?bana doğu ve batının farklı şeyler olduğunu kim söyledi?cehalet insan sorunu değil mi, batının cehaleti daha yüksek seviyede daha aydınlık bir cehalet öyle mi?doğu batı diye ayıracak kadar ülke gezip, yaşantılara şahit oldum mu?
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Thomasward - 18 Mayıs 2014, 21:19:02
Aydınlıkla karanlık her zaman değişmiştir. Dünya dönerken medeniyet kimi zaman doğuda kimi zaman batıdaydı. Komşuluk sınırla olmaz, fikirle olur bu konuda. Aydınlık doğu batı meselesi değil yaşantı ve hakimiyet meselesidir. Herkesin bir karanlığı vardır,  sen hep doğruyu yapıpta aydınlanan gördün mü?

Aydınlık otokontrol meselesidir. Ne kadar hakimsen insani nefse , o kadar parlaksındır işte.
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Light - 18 Mayıs 2014, 21:34:19
İnsan hayatında boşluğu yaşamazsa boşluğu nasıl bilebilir ki? Karanlığı bilip onunla savaşmayı öğrenmedikçe nasıl bir 'Aydın' olabilir?
Başlık: Ynt: Rastgele Düşünceler
Gönderen: Thomasward - 15 Haziran 2014, 22:30:54
Aydın olmak şart değil. Aydınlık için karanlıkta da çalışabilmeli insan. Aydın olup ta ne yapacaksın? Neredeyse potansiyelin orada ol , seçimini yaparken yık ön yargılarını. Seçimlerle olduğu gibi sonuçlarla da yaşayabilirsin. Gölgelerdeki kahramanlar adları bilinmeden savaşırlar, karanlıkta olmaktan korkulmamalı :) bence. Karanlıktan kastım o değil de neyse :D.