Bu sıralar hazır radyo da ertelenmişken şu konu hortlasın istedim. Bir kısmımız yazım aşamasının bir yerlerindeyiz, özellikle benim için bir şeyler yazmadan önce 'dur biraz daha okumam lazım' diye kendimi erteleyip, kitaplara attıktan sonra sık sık dil ve anlatım biçimlerine bakarken buldum. Şehir ve Şehir, kısa kısa cümlelerle konu akışı üzerinde, farklı tuhaflıkları arka planda tutarak ilerleyen bir kitap ve dili daha sade. Şu sıralar Cam Kule'yi okuyorum ve sürekli karakterler arası geçişlere, anlatım şeklinin değişimine odaklanıyorum. Hatta o kadar güzel işlenmiş ki dil ve anlatım olarak vitesi epey düşürdüm okurken. Son zamanlarda bu konuda edindiğim bir kaç fikri bu başlık altında yazmak istedim lakin sadece fantazya dahilinde değil tabii ki, onda biraz daha meşakkatli olabiliyor orası ayrı.
Eskiden kafamda canlanan her ayrıntıyı yazmak isterdim. Aksiyon sahnesi yazıyorum mesela, aynı anda bir çok şey oluyor ve fazlaca detaya giriyorum, okuyucu kopuyor. Ben bunu bir kaç kitap da denk gelince anladım. İki kişi dövüşürken bir yerinde kopup, hala dövüşün içinde olduğuma emin olmadığım oldu. Demem o ki eğer hızlıca ilerleyen olaylar silsilesi varsa o uzun tasvirler az uzak durabilir.
Şehir ve Şehir'den örnek verelim çapraz bağlarıyla hayal edilmesi zor bir mekan vardır karşımızda. Bu büyük merak unsuru olsa da yazar detaya girmemiştir pek. Yani şu kitabı okuyan üç kişiye sorun o şehri nasıl hayal ettiklerini üçü de farklı şeyler söyler. Burada da fazla detaya girmemenin okuyucu özgür kılabileceği fikrini iyici özümsemiştim. Açlık Oyunları'nda da aynı şeyi gördüğümü hatırlıyorum. Cornucopia, kime sorsam farklı bir şey söylediği değişik yapı. Bunu yapayım derken de iyice batıranları da gördüm. Yani bir canavardan bahsediyor -üstünkörü- yazar, sonra herkes başka şekillerde bir canavar hayal ediyor ve bir sahnede canavarın altıncı koluyla yerden destek aldığı yazıyor. Eğer şekillendirecek bizsek lütfen sonradan kafandakileri dökme, bunu öyküleri okurken yaşıyorum özellikle. Çok da öykü okumam da işte Kurgu İskelesi, Aylık Seçki falan...
Bu fazla detaycılık türden türe de değişiklik gösteriyor. Polisiye de önemlidir çünkü sizde davanın peşine düşersiniz ve detayları bilmek istersiniz. Bilim-kurgu da ise bu detay işi epey zor. Yani eğer kurgudan kayıp bilim tarafında yol almak istenmişse sıkıntı yok ama onu da aşıp akademik aşamaya sapıldıysa sıkıntılı oluyor. Bu tüm kitap boyunca olmayınca daha kötü. Alıyorsunuz kurgusu ağır basan bir bilim-kurguyu bir yerinde sayfalarca anlaşılmaya teoremler, fizik yasaları (herkes MIT çıkışlı ya da ODTÜ'lü değil

) Bir soğuma geliyor. Dikkat burada abartıdan bahsediyorum, bilim yönünde seyir etmesi çok farklı, akademik düzeye kayması farklı.
Sade dil ile ilgili ise düşüncem beni bazı incelemelere -daha doğrusu Türk Fantazyasına- küstürdüğü. Sade dili var, çok güzel ehehe... Alıyorsun, okuyorsun dil sade ama kime sade, niye sade? Öyle basit bir manası var ki paragrafın onu anlatmak için kullanacağınız dili süsleyemiyorsunuz. Hatta o kısmı uzatsanız, cafcaflı hale getirseniz o kadar kötü olacak. O güzel çıplak kelimelere büyük anlamlar koyamıyorsanız sizin diliniz sade değil, kurgunuz zayıftır. Örtülü dili çok seven biri olarak da yine aynı şekilde zayıf bir kurgunun o dille aktarıldığını görmek -yukarıda dediğim gibi-
çoğu zaman daha da kötü olabiliyor.
Bununla ilgili daha çok görüşüm var lakin konu başlığına sadık kalmak ve uzunca tüm fikirlerimi kusmak istemediğimden bunların fantazyadaki rolü için bir iki laf edeyim. Bu türde dilin ve anlatım biçimin öneminin daha fazla olduğuna inanıyorum. Sonuçta okuyucuya aktarmak istediğiniz şey onu, çoğunlukla okuyucu ile tanıştıracağınız bir şey oluyor. Yeni dünyalar, ırklar, eşyalar, teknolojiler... Güzel bir izlenim bırakmak -tanışmada ilk izlenim önemlidir- için dilinizi ve anlatımınızı göstermeniz gerekir.