Bölüm 13 - Eskisi gibi
Beynimi kurcalayan düşünceler bir bir somutlaşmaya başladı. Artık ailemin kim olduğunu biliyordum. Olayları az çok anlamış, Gece Beslenenleri ve amaçlarını öğrenmiştim. Oron’un neden bir Gece Beslenen tarafından ele geçirildiğini ve Oron’un yerine neden bir gece beslenenin geçtiğini de biliyordum: Midejekl’i, yani babamı öldürmem için yapılan bir oyundu. Ama bir hata yapıp beni kaçıran Gece Beslenenlerin bu planı suya düşmüştü. Şimdi de, iş işten geçtikten sonra, anneannem bana gerçekleri ispatlama çabasına girerek, içerde büyük ihtimalle hafızamı geri kazanmama sebep açacak Ökse ilacını hazırlıyordu. Ne kadar ironik!
Midejekl’e ve Gece Beslenenlere karşı intikam planları kurarken, Büyükannem elinde kırmızımsı bir sıvıyla dolu değişik bir kase ile içeri girdi ve kaseyi bana uzattı. Bir an için kasenin zehir olabileceğini bile düşündüm; ama ölmek umurumda bile değildi. Demek ki söylenen yalanlar hem güvenimi kırmış, hem de beni hayattan bezdirmişti.
Neticede, kaseyi ağzıma dayadım ve ‘Ökse ilacı’ isimli garip şeyi içtim…
***
Hayatım, bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti. Her şey, açık ve net bir şekilde aklımda ve bilincimde var almaya başladı. ‘Babamın’, anneme yaptığı ‘Jurimia’ laneti, sonra aklımı nasıl sildiği, daha sonra ve daha önce olanlar, bir bir gözlerimin önüne geldi. Her şey o kadar açıktı ki… Tüm o basit olayları görememenin acısı içindeydim. Annem ile olan anılarım aklıma gelince, onun ölümüne olan bilinmeyen üzüntüm, bilinen bir hal aldı. Anılarınızı paylaştığınız bir insanın ölümü, hakkında hatırlamadığınız birinin ölümünden daha büyük bir yıkıcılığa sahip. Film şeridi sırasında onunla ilgili gördüğüm her sahne, kalbimin ortasına iğne batırılıyormuşçasına acımama sebep açıyordu.
Film sahnesi sona erip, her şey normale dönünce, garip ifadelerle bana bakan anneannem ve Oron’u fark ettim.
“Hatırlıyorum.” dedim. Evet, her şeyi, söylenen her cümle ve kelimeyi hatırlıyordum. Önce sudan çıkarılıp, sonra tam ölecekken suya geri fırlatılan bir balık gibi mutluluk ve acıyı aynı anda hissediyor, yalan ve gerçeği sonunda ayırt edebiliyordum. Her şey bitmişti, ya da yeni başlıyordu; bunu görecektik.
***
Oron tutsakken neler olup bittiğini, özetle ona anlattık. Annesinin onu bırakması onu yıkmıştı. Gerçi bunu annesinden bekliyordu, ama onu seviyordu da. Garip bir ruh haline bürünerek sessizleşti. Ona acıyordum, ama bir yandan da beraber kaldığımız için seviniyordum. Evde kafa dengi biri olması daha iyiydi. Sonuçta olan olmuştu ve ne yapsak durumu düzeltemezdik. Eski Oron’un alıştığı gibi, yeni Oron da duruma alışacaktı.
“Oradan, ben gelmeden kurtulabilirdin. Neden bunu yapmadın?” diye sordum Oron’a
“Gece Beslenenlerin yanından mı?”
“evet. Onlar senin için çerezdi.”
“Onları hafife alıyorsun. Bazıları güçsüz olabilir ama bazıları güçlü ve büyü yapabiliyorlardı. Senin orada sinirlenip bir tanesini öldürmen ile büyü yapacak gücü kendimde buldum. Dönüşüm büyüsünün ne kadar güçlü olduğunu sen de biliyorsun. Biz bir fareye bile dönüşmekte zorlanırken, onların benim kılığıma dönüşebildiklerini sen de gördün. Sensiz başaramazdım.”
“Saçmalama…” dedim. “Sen güçlü bir büyücüsün.”
“Onlar her yerdeler.” diye söze karıştı büyükannem. “İnsan kılığında, aramızda geziyorlar. Sadece öldürdüklerinizle yetmiyor, fazlası var. Sizin onları öldürmeniz ile resmen onlara savaş açmış olduk. Şanslıyız ki, oradaki tüm Gece Beslenenleri öldürdünüz. Öteki Gece beslenenler durumu fark ettiklerinde sinirlenecekler, ama kimin yaptığını öğrenemeyecekler.”
“Büyükannem haklı” dedi Oron. “Oradan kurtulmaya çalışsaydım, Gece Beslenenlerin hepsini öldürmem gerekiyordu. Yoksa bu işten kimin sorumlu olduğunu ötekilere söylerler ve peşimden daha fazla Gece Beslenen ile beraber gelirlerdi.”
“Bu söylediğin, orada yaşadıklarından daha kötü olmazdı.” dedim. “Tünellerde dolanırken yaşadığımız susuzluk ve açlığı hatırladıkça sinirlerim bozuluyor.”
“Yok canım… Bize devamlı yemek verirlerdi.”
Büyükanneme döndüm. “Büyükanne, yemek ve su demişken, ben açım”
“Tabi ki açsınız! Aptal kafam. Nasıl da akıl edemedim… Biraz pilav yapmıştım.” dedi ve mutfağa doğru yürümeye başladı.
“Görüyor musun?” dedim Oron’a “Konuşmaya daldık diye açlıktan ölecektik.”
“Ne büyük kayıp!” dedi Oron. “Gece beslenenler gibi vahşi yaratıklardan konuşurken, sen açlıktan ölmeyi dert edebiliyorsun.”
“Yemek çok önemlidir. Aç ayı oynamaz”
“hiç değişmemişsin…”
“!”
***
“Saçmalayan kediler adına! Yediğim en güzel pilavdı” dedi Oron.
“Annen, pilav yapma konusunda kesinlikle başarısızdı” dedim.
“Bana mı söylüyorsun? Senin annen yumurta kırmayı bile bilmiyordu.”
“Bunun yalan olduğunu sende biliyorsun!” dedim “Bir keresinde makarna yapmıştı”
“Evet, hatırlıyorum ve o güne lanet ediyorum” dedi Oron. “3 hafta boyunca kusmuştum.”
“Abartma!” dedim.
“Yine başlamayın.” dedi büyükannem. “Ölen bir insanın arkasından konuşmak saygısızlıktır. Kabul ediyorum, iki kızım da yemek yapmak konusunda başarısızdı, ama iyi oldukları yönlerini tartışsanız daha makbul geçer.”
Bu haklı sözler üzerine sustuk. Oron’la yaptığımız bu esprili tartışmalar hep güzel olurdu. Öncekileri hatırladıkça moralim düzeliyordu. Annelerimizin yemek yapma konusunda başarısızlıkları yüzünden kaç kez pizza çağırdığımızı hatırlıyordum. Oron sevdiğim tek kuzenim ve her şeyimi paylaştığım tek insandı. Eski anılarımız ile beraber, ona beslediğim sevgim büyümüş, eskisi kadar sağlam olmuştu. Bir keresinde, kimin daha iri bir kayayı kaldırabileceğini tartışmış, sonra da ben belimi çatlatmıştım. Bir keresinde de kimin daha çok nefesini tutabileceğini tartışırken, Oron resmen boğuluyordu. Cumartesileri içki gecelerimizdi. Bir bara gider, oturur, sarhoş olana kadar içerdik. Ne zaman yalnız kalsak sigara yakar, sonra da üzerimize koku sinmesin diye gider buzdolabından bir şeyler çalardık. İlk kız arkadaşlarımızı, Okulda pencereleri nasıl kırdığımızı, balonları su doldurup kızlara atarken yaşadığımız eğlenceyi hatırlıyor, ama bir şey olduğu zaman birbirimizi nasıl kolladığımızı ve üzüntülü olduğumuz zamanlarda beraber dertleştiğimiz zamanları da unutmuyordum. Tabi ki uzun bir süre okula ara verdik, son olaylardan sonra. Ama yeni dönemde okula yeniden başlamamız gerektiğini düşündüm. Eski hayatıma geri dönmeye uğraşacaktım.
Çocukluğumdan beri büyükannemde yaşadığımı sanıyordum. Şimdi tüm çocukluğumun annemin yanında geçtiğini ve Oron’un tüm o zamanlarda yanımda olduğunu öğrenmem iyi bir şeydi. O kadar da kötü bir çocukluğumun olmadığını öğrenmiştim. Küçükken okula gittiğimi bile bilmiyorken, okul arkadaşlarımı ve gördüğümüz dersleri bile hatırlamaya başladım. Ama eğer tüm soruların cevaplandığını sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Hatırlatmak gerekirse, esrarengiz birkaç olay daha var, biri de Ron-ti. Çatı katında onunla konuştuğumuz zaman bize verdiği bilgiler doğruydu. Ama aynı zamanda eksik bilgi de vermişti. Yani Midejekl’in benim babam olduğumu söylememesi dışında verdiği tüm bilgiler doğruydu. Bu da onun Gece Beslenenler için çalışıp çalışmadığını merak edip sorgulamama sebep oldu. Gece beslenenlerin amacı benim geçmişimi unutmam değil, beynimi yıkayıp beni babama karşı kışkırtmaktı. Onlara göre gerçekleri bilmemde bir sakınca yoktu. Sadece Midejekl’in ölmesi yeterliydi.
Son olarak aklıma takılan bir soru daha vardı ve bu da Oron ile ilgili bir şeydi. Hazır uygun zamanı yakalamışken, bu soru işaretini de ortadan kaldırmak istedim:
“Oron, neden tutsak olduğun sırada kılık değiştirdin?”
“Çünkü kim olduğumu biliyorlardı.” dedi Oron. “Senin kuzenin olduğumu anladıklarından sonra güvenlik açısından kılık değiştirdim. Yine de onlardan biri de benim kılığıma geçmiş maalesef.”
“hmm.” dedim. “Akıllıca.” Gerçekten de Oron’un aklına bazen şaşırıyordum. Hiç aklınıza gelemeyecek şeyler, bazen aklında bitiveriyordu.