Ödüllü Sloven Yazarın Ses Getiren Romanı “Kürek Mahkûmu” Artık Türkçede

kurek-mahkumu-ust-1

2011 yılında Avrupa Edebiyat Ödülü’nü kazanan ve Çağdaş Sloven Edebiyatı’nın en önemli isimlerinden biri kabul edilen Drago Jančar’ın “Kürek Mahkûmu” adlı eseri Dedalus Kitap tarafından dilimize kazandırıldı.

17. yüzyılda, küçük bir Orta Avrupa kasabasında geçen roman Johannes Ot adında, geçmişi gizemlerle dolu bir karakterin başından geçenleri konu alıyor. Büyük bir veba salgını her yeri kasıp kavurmakta. Tıp henüz yeterince gelişmediğinden hiç kimse, hatta Kutsal Roma İmparatoru 1. Leopold bile bu belayla nasıl başa çıkacağını bilmiyor. Ya da bu belanın kimin eseri olduğunu… Tanrı’nın mı? Şeytan’ın mı? Yoksa cadıların mı?

Tüm ülkeye kaos, paranoya, korku ve şaşkınlık hâkim. Cadı avına çıkan Engizisyon bütün yolları tutmuş, herkesi sorguya çekmekte ve şüpheli buldukları kişileri kazığa bağlayıp yakmaktan da geri kalmıyorlar üstelik. İşte böyle bir ortamda hayatta kalmaya ve çevresinde olup biten çılgınlıklara göğüs germeye çalışıyor geçmişinde bazı karanlık sırlar barındıran Johannes Ot. Ve, kitabın adından da anlaşılacağı üzere, kaderinde onu kürek mahkûmluğu bekliyor.

Kürek Mahkûmu 1978 yılında, Soğuk Savaş’ın hemen ardından ve Yugoslavya’nın parçalanmasından kısa süre önce yazılmış bir eser. O nedenle dönemin karamsarlığını, kasvetini ve kuşkuculuğunu da içinde barındırıyor. Yazar Drago Jančar aynı anda hem Orta Çağ’ın cahilliğini hem de Soğuk Savaş döneminde insanlığın ne derece düştüğünü eleştiriyor.

Eser ayrıca “Donkişotvari bir macerayı kafkaesk bir varoluşçulukla birleştirmesiyle” övülüyor. Kitabın arka kapak yazısıysa şöyle:

kurek-mahkumuKürek Mahkûmu, masallarıyla oldukça acımasız ve günahkâr bir kitap. Anlatının gerçek zamanı dillendirilmese de, oluşturduğu paradigmalar birer geç Orta Çağ karakteristiği. Roman, vebadan ve Engizisyon’un paranoyak dindarlığından kaçan Johannes Ot’un yolculuğunun izini sürüyor. Bu yolculukta, geçmişin davranış biçimlerinden, alışkanlıklarından kurtulma çabası da var. Donkişotvari bir macerayı kafkaesk bir varoluşçulukla tamamlayan Jancar, dikkatli okurun sevebileceği bir yapıt ortaya çıkarıyor. Kürek Mahkûmu’nun hikâyesi hem uzak hem de tanıdık. Cümle seçimlerinin istikrarsız dengesi ve düzensiz akıcılığı ise okura edebi bir vertigo yaşatıyor.

Avrupa coğrafyasının her noktasına ulaşabilen ve kolaylıkla zamanlarüstü bir eğilime sahip romanın içeriğinin bu başarısı, yayımlandığı dönemde -1980’lerin başı- kritikçiler tarafından gözlemlenmişti. Ayrıca birçok okur, Kürek Mahkûmu’nu Umberto Eco’nun magnum opus’u olan Gülün Adı ile karşılaştırmıştı ve Gülün Adı’nın popüler ışıltılarının, dokümanter özelliğinin karşısına Kürek Mahkûmu’nun sıkıca örülmüş yapısını, kusursuz işleyişini koymuştu. Birçok dile çevrilen, 2011 Avrupa Edebiyat Ödüllü Jancar’ın bu yapıtı, dünya literatüründeki yerini emin adımlarla sağlamlaştırırken, okuyanlar, hakkında şu cümleyi en başa almayı tercih ediyorlar: “Bu, hem klasik hem de çağdaş bir roman!”

Çevirmenliğini Neşe Ay Başman’ın, editörlüğünüyse Nilay Ormanlı’nın üstlendiği Kürek Mahkûmu, 21 Ağustos’tan itibaren kitap raflarındaki yerini alacak. Kitabın künye bilgilerine buradan ulaşabilirsiniz.