Her fırsatta Jackson'ı korurum, şimdi de öyle yapacağım.
Orta Dünya'ya aşık bir yönetmen Peter Jackson ve Yüzüklerin Efendisi de sinema tarihinin -bana göre- en iyisi. Sırf bu bile, benim için Jackson'ın kredisini sonsuz yapıyor gözümde. Hobbit'i üçleme yaptığı zaman bile ben arkasındaydım ve olumlu bakmıştım. Çünkü Jackson da bizler gibi Tolkien hayranı, Orta Dünya'yı birçoğumuzdan daha iyi bildiğine de eminim. Hal böyle olunca ben, elbet vardır bir bildiği, demiştim. Yanılmadım.
İlk filmi izleyince anladım ki bir Yüzüklerin Efendisi havası yok ama olabilecek en iyisi olduğunu düşünüyorum. İkinci filmi birinci filmden daha çok sevdim hatta, üçü de büyük bir merakla bekliyorum. Onu da çok seveceğim. Yine yaparım eleştirimi, elf-cüce aşkı "olmasaydı da olurdu" derim, ama sonra "ne zararı var ki, böylesi de hoş olmuş" derim ve konuyu kendi halimde kapatırım.
Şimdi gelelim bu habere.
Viggo Mortensen, sarf ettiği şu cümle ile yerden göğe kadar haklı. Ama devir değişiyor, bunu hissedebiliyorum (Galadriel'e selam da çakarım). Devir teknoloji devri. Evet, ben de sevmiyorum birçok insan gibi CGI ile donatılmış filmleri ama ne gelir elden? Bu böyle devam edecek. İzlemeyiz olur biter. Sanatsal filmler de var, yok değil.
Yüzüklerin Efendisi on yıldan fazla bir süre öncenin teknolojisi ile çekilmiş olmasına rağmen, Hobbit seririsinden kat kat güzel, bu da bir gerçek ama Hobbit'i de ben keyifle izledim, tıpkı LotR gibi tekrar tekrar keyifle izlemeye de devam edeceğim. Yüzüklerin Efendisi ve Hobbit'in başına gelen en iyi şeydir Peter Jackson.
Son olarak, hepimiz biliyoruz ki Tolkien Hobbit'i çocuklar için yazdı. Yani bir Yüzüklerin Efendisi ağırlığı yok. O halde önümüzde iki seçenek kalıyor: Ya Hobbit hiç sinemaya uyarlanmayacaktı ya da belli başlı tutarlı sahneler eklenerek, ana konuya dokunulmadan biraz daha karanlık bir hale getirilecekti.
Eh, uyarlandığına göre ikinci şık geçerli şu an ve benim için de seri on numara beş yıldızdır.