Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - em_dan_rup

Sayfa: [1] 2 3 4
1
Düşler Limanı / İclal Aydın'dan Bir Yazı
« : 05 Mart 2008, 17:19:23 »
Kulağımın içi kaşınıyor.... Felaket..... Önce azar azar başlıyor
kaşıntı, geceleri... Sonra artıyor.Kaşımak da bir zor ki kulağın
içini...
Bir türlü geçmiyor. 'Ne yapsam acaba?' diyorum.Günler geçtikçe
daha da artıyor......
Doktora gitmeye karar veriyorum.....
Arkadaşlarıma soruyorum... 'Tanıdığınız iyi bir kulak burun boğazcı var mı?' diye.
'N'oldu ki?' diye soruyor arkadaşlarım. 'Kaşınıyor kulağım' diyorum.
'Uyuyamıyorum geceleri, kulak kaşınmasından!' Bir doktorun
adını söylüyor bir tanesi.... 'Çok iyi doktordur' diyor. 'Kimsenin
çözemediğini çözer, iyileştiremediğini iyileştirir.' Gidiyorum doktora.
Gözlüklü, şirin bir amca...
Elinde bir büyüteç, kulağıma bakıyor.... Şaşırıyorum önce. 'İçinde kaşıntı var' diyorum.
'Öyle büyüteçle ne anlayacaksınız ki?'.......... 'Yok' diyor, 'Ben çoktan
anladım ne olduğunu da, şimdi daha iyi görmek için bakıyorum.'.........
'Nedir?' diyorum doktora.'Eski sözler kaçmış  kulağınıza' diyor.... 'Nasıl yani?' diyorum......
'Kimin sözleri?'.....'Bakacağız' diyor.Sonra bir alet çantasından kocaman, ucu
ince, cımbıza benzer bir alet çıkarıyor... 'Yan durun. Kıpırdamayın'
diyor bana.... Biraz irkiliyorum. 'Eski sözler' diyorum, 'Ha?'.................
Cımbızın ucu kulağıma giriyor, canımı acıtmıyor nedense....
'Bir erkek sesi bu' diyor.... Sanki bir uğultu duyuyorum.Cımbızı çıkarıyor kulağımdan.
'Yalan kaçmış kulağınıza!' diyor.... doktor.Yalana bakıyorum. Küçücük bir şey gibi gözüküyor.
'Vay be!................ Günlerdir kulağımı kaşındıran bu muymuş? Hangi yalan peki?' diyorum.
'Durun, bekleyin' diyor doktor. 'Dikkatli olmamız lazım. Tekrar kulağınıza kaçabilir.
Önce şu deney tüpünün içine koyalım. Sonra serbest bırakırız.' Yalanı tüpün içine koyuyor....
Kapağını da kapıyor tüpün.... Serbest kalıyor yalan.'Seni seviyorum' diye cılız bir ses geliyor tüpün içinden......
'Yalanmış ha?' diyorum.
Kulağım bile anlamış, kalbim hálá anlamıyor...

2
Güncel / Beyaz şovunu yarıda kesti
« : 24 Şubat 2008, 14:52:36 »
Beyaz şovunu yarıda kesti


      Ünlü şovmen, TSK'nın Kuzey Irak'taki operasyonlarda 5 şehit vermesi üzerine programını yarıda kesti. Cuma akşamları Kanal D'de yayınlanan Beyaz SHOW'un sunucusu Beyazıt Öztürk programı yarıda kesti.
      Türk silahlı Kuvvetleri'nin Kuzey Irak'ta yürüttüğü kara operasyonunda 5 şehit haberinin gelmesini, program sırasında öğrenen Beyazıt Öztürk, programın eğlence programı olduğunu söylerek 'Şu anda öğrendiğimize göre operasyonda 44 terörist tesirsiz hale getirilmiş. Ancak bu arada güvenlik güçlerimizin de 6 şehit verdiği haberini üzüntüyle öğrendik. O yüzden programızıı burada kapatıyor ve bu savaşın bir an önce durmasını artık şehitlerimizin olmamasını istiyoruz' temennisinde bulunarak programı kapattı.

3
Sinema / There Will Be Blood
« : 18 Şubat 2008, 12:09:02 »
Thehe Will Be Blood
Kan Dökülecek

Vizyon Tarihi   :   15 Şubat 2008    Süresi :    158 dakika
Yönetmen   :   Paul Thomas Anderson
Tür   :   Dram
Senaryo   :   Paul Thomas Anderson , Upton Sinclair (Kitap)
Görüntü Yön.    :   
Müzik   :   
Yapım   :   2007, ABD
Oyuncular   :   Daniel Day-Lewis (Daniel Plainview) , Martin Stringer (Silver Assay Çaly?any) , Kevin J. O'Connor (Henry Brands) , Jacob Stringer (Silver Assay Çaly?any 3) , Matthew Braden Stringer (Silver Assay Çaly?any 2) , Ciarán Hinds (Fletcher Hamilton) , Dillon Freasier (H.W. Plainview)


Arazisinde petrol çıkartma haklarını almasıyla birlikte servetini hızla katlayan bir işadamı ile kasabanın karizmatik genç rahibinin paralel öyküsü anlatılıyor. Güney Kaliforniya’da petrol bulunmasının ardından ortaya çıkan tablo, “Altına Hücum” olgusunun eşdeğeri. İş adamının Amerikan Rüyası tarafından yok edilmesiyle birlikte filmin öyküsü hırs ve inançların irdelemesine dönüşüyor.

4
Sinema / Wedding Daze
« : 18 Şubat 2008, 11:41:04 »
Wedding Daze
Taze Gelin Şaşkın Damat

Vizyon Tarihi   :   15 Şubat 2008
Süresi :    90 dakika
Yönetmen   :   Michael Ian Black
Tür   :   Komedi / Romantik
Senaryo   :   Michael Ian Black
Görüntü Yön.    :   Dan Stoloff
Müzik   :   Peter Nashel
Yapım   :   2007, ABD
Oyuncular   :   Edward Herrmann, Joe Pantoliano, Jason Biggs, Isla Fisher, Audra Blaser, Mark Consuelos, Rob Corddry, Heather Goldenhersh, Chris Diamantopoulos


Hayatının kadınını kaybeden Anderson bir daha asla aşık olamayacağına ikna olmuştur. En yakın arkadaşının baskılarıyla sürekli garson olarak çalışan mutsuz Katie’ye çıkma teklif eder. Masum bir meydan okuma birden hayatlarında aradıkları aşkın ortaya çıkmasını sağlar.


5
Sinema / Rambo 4
« : 18 Şubat 2008, 11:29:49 »

Vizyon Tarihi:   1 Şubat 2008    
Süresi : 93 Dakika
Yönetmen:   Sylvester Stallone
Tür:   Aksiyon,Dram
Senaryo:   David Morrell
Görüntü Yön. :   Glen MacPherson
Müzik   :Brian Tyler
Yapım   :ABD 2008
Oyuncular:   Sylvester Stallone , Julie Benz, Matthew Marsden, Graham McTavish ,Jake La Botz

John Rambo, artık çatışmalar ve kovalamacalarla dolu o eski günlerinden uzak bir yaşam sürdürürken  son bir görevin daha kendisini beklemekte olduğunu bilmemektedir.

Tayland'da Hıristiyan insan hakları misyoneri olarak çalışan bir grubun kaybolması üzerine yeniden silahlarını kuşanacak ve eski günlerine sıkı bir geri dönüş yapacaktır.


6
Müzik / Yüksek Sadakat
« : 18 Şubat 2008, 11:02:49 »

Şarkı yazarı ve bas gitarist Kutlu Özmakinacı tarafından 1997 yılında Filinta adıyla temelleri atılan Yüksek Sadakat grubu 2004 yılında son halini alarak, kendi adını taşıyan ilk albümlerini Ocak 2006'da DMC etiketiyle piyasaya çıkardı.

Vokalde Cemil Demirbakan, tuşlu çalgılarda Uğur Onatkut, gitarda Serkan Özgen, bas gitarda Kutlu Özmakinacı ve davulda Deniz Alemdar’dan oluşan grubun Belki Üstümüzden Bir Kuş Geçer adlı şarkısı, kısa sürede bütün ulusal radyolarda 1 numaraya yükseldi ve Nielsen Music ölçümlerine göre Türkiye radyolarında en çok çalınan parça oldu.

Grup müziğinde rock’ın farklı dönem ve alt türlerine ait unsurları Türk coğrafyasına mal olmuş müzikal motiflerle birleştirirken, bunu yaparken rock’ın enerjisini kaybetmemeye de özen gösteriyor.

Albümden çıkan ve 19. yüzyıl İngiliz romancısı Thomas Hardy’nin ‘Çılgın Kalabalıktan Uzakta’ (Far From The Madding Crowd) adlı romanına gönderme yapan ilk single Belki Üstümüzden Bir Kuş Geçer’de grup, dayanılması gittikçe daha güç bir hal alan şehir yaşamından uzaklaşmak isteyen modern insanın ruh halini yansıtıyor. Albümün açılış şarkısı İhtimaller Denizi’nde ise, tutkulu aşkı kendi kıyametine dönüşmüş bir erkeğin yok oluşa giden yolda seve seve yürümesi hikaye ediliyor. Cemil Demirbakan’ın şarkının intro’sunda attığı olağanüstü gazel ile dikkat çeken Pervane, yine tutkulu bir aşkın günlük hayattaki yansımalarına halk edebiyatının en klasik imgelerinden pervane üzerinden ışık tutuyor.

Albümün en güçlü şarkılarından Kafile, özellikle enerji patlaması yaşanan nakaratıyla (Ben hem kalp hem bedenim / Nefestir ruhum benim / Aşk şarabı içerim / Tez gelse de ecelim) şimdiden Türk rock tarihinin klasikleri arasına girmeye aday. Döneceksin Diye Söz Ver Yüksek Sadakat’in sert parçalarda olduğu kadar baladlarda da iddialı olduğunu gösteren bir şarkı. Denizaltı tıpkı kendisinden sonra gelen Belki Üstümüzden Bir Kuş Geçer gibi kaçış ve gitmek teması üzerine kurulu bir progressif rock çalışması.

Grup elemanlarının albümdeki kişisel favorisi olan Aklımın İplerini Saldım, Uğur Onatkut’un yaylı düzenlemeleri ve Serkan Özgen’in gitar sololarıyla dikkat çeken bir aşk şarkısı. Albümün sondan bir önceki şarkısı Yine de güçlü nakarata sahip hızlı bir pop rock parça. Kapanış parçası İkarus ise sert gitar riff’leri ve agnostizme vurgu yapan sözleriyle dikkat çeken bir hard rock şarkısı.

Yüksek Sadakat’in Nisan 2005’te Doruk Müzik stüdyosunda grubun klavyecisi Uğur Onatkut tarafından kaydedilen albümünün miksaj ve mastering’ini Cem Büyükuzun yaptı. Albümdeki parçaların hepsinin söz ve müziği Kutlu Özmakinacı’ya düzenlemeleri ise gruba ait.

7
Müzik / Özlem Tekin
« : 18 Şubat 2008, 10:53:01 »
18 Kasım 1971'de ABD'nin California eyaletinde doğdu. Babasının Berkeley Üniversitesi'nde Türk Dili ve Edebiyatı profesörü olması nedeniyle ilkokul çağına kadar California'da kaldı. Sonra babası Hacettepe Üniversitesi'ne gelince ilkokula Türkiye'de başladı.

İlköğrenimini, Fransızca eğitim veren Tevfik Fikret Lisesi'nde tamamladı. Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı'nda klarnet bölümünde eğitim gördü ve 1991-1992 yılında mezun oldu. .

Günümüzün cıvıl cıvıl, neşeli, kendine güvenen Özlem'in çocukluk dönemi sessiz, suskun, kendi halinde geçti. Biri Amerika'da diğeri Ankara'da yaşayan iki ablası var. Özlem'in hayatında müzik her zaman vardı. Ablaları evde sürekli piyano çalıyor, rock müzik dinliyordu. Özlem de ilkokuldan sonra piyano dersleri almaya başladı. O yıllara döndüğünde; "...Onların bu işe eğlenceyle yaklaşmaları, arkadaşlarıyla bir aradayken gitar çalıp şarkı söylemeleri belki de beni müziğe itti. Sonra ergenlikle birlikte rock ve heavy metali benimsemeye başladım.11-12 yaşlarından itibaren sağlam bir heavy metalci olarak karakter değişimini yaşadım.Tüm ergenliğim simsiyah kılıklar içinde, rock konserlerinde, hayata isyankar ve herşeye negatif bakarak geçti..." diye anlatıyor.   

Ankara'da üniversitede okurken, para kazanabilmek için klüplerde Sinead O'Connor, Barbara Streisand şarkıları söyledi. Tek amacı para kazanmaktı, kendi deyimiyle "grubuyla beraber rock müzik yapıp deşarj oluyordu". Okulu bitirdikten sonra Ankara'da yapacak hiçbir şeyi kalmadığını düşünerek İstanbul'a gelmeye karar verdi. Önce bir süre Lokomotif grubuyla çalıştı.
   
Özlem Tekin'den bahsederken Volvox' dan bahsetmemek olmaz. Özlem, 1984 yılında kurulan ve Türkiye'nin kadınlardan oluşan ilk rock grubu olma özelliğini taşıyan Volvox' a katıldı. İki buçuk yıl süren bu çalışmada grubun klavyecisi ve back vokaliydi.

Grubu keyifle anıyor Özlem Tekin o yıllara geri döndüğünde. O kadar büyük bir hayran kitlesini ve başarıyı hiç tahmin edememişler. Hayat standartlarındaki hızlı yükselme motive etti onları...
   
Sadece erkek gruplardan oluşan rock dünyasında sivrilebilmek ve "beceremiyorlar" lafını duymamak için canla başla çalıştılar. Eğlendirirken eğlenen bu grup, hiç albüm yapmamasına rağmen gerçek bir şöhrete kavuştu.

Basın ve TV reklamları olmadan, hatta bir klip bile çekmeden tanınmanın çok zor olmasına karşın, Volvox denilince, "Kemancı" ve diğer rock bar müdavimleri anılarında hoş bir yolculuğa çıkacaklardır. Herşey çok güzel gidiyordu, ancak yaptıkları iş kalıcı değildi ve zaman içinde bunun sıkıntısını yaşadılar. Şebnem ve Özlem solo albüm yapmaya karar verdiler. Diğer kızlar da evlenme hazırlığında oldukları için Volvox dönemi artık kapanacaktı. Grup dağıldı ama Özlem'in, Volvox'un kurucusu Şebnem Ferah'la ve diğer grup üyeleriyle dostlukları günümüzde de sürüyor.
   
Özlem Tekin, 1995 yılında solo çalışmalarına başladığı ve Ocak 1996'da Peker müzik etiketiyle çıkan "Kime Ne" albümüyle bireysel olarak ilk kez müzik piyasasına merhaba dedi. "Aşk Herşeyi Affeder mi?" şarkısı o dönem bir tartışmayı gündeme taşırken, koyu makyajlı, deri kıyafetli, hırçın bir kızı da hayatımıza dahil ediverdi. Barlas hiç şüphesiz Özlem Tekin'in kariyerinde çok önemli bir isimdir. Rock dünyasının bir diğer fenomeni olan Barlas'ın beste ve sözleri Özlem'e çok yakıştı.Ve bugüne kadar çıkardığı 3 albümde de varlığı albümlere birçok artılar kattı.

Özlem ilk albümünde kendi yaptığı "Duvaksız Gelin" ve "Herkes Şanslı Doğmuyor" gibi şarkılarla sosyal yaraları Özlem'ce protesto etti. Albüm çok tuttu. Oldukça iyi bir satış rakamına ulaştı. Konserler, yurtiçi ve yurtdışında aralıksız devam etti.

Daha sonra, ilk albümünün hazırlıkları sırasında çok büyük sorunlar yaşadığını ve müzik piyasasının bu kadar amatör olabileceğini tahmin bile etmediğini açıkladı.
   
Kısa bir süre içinde de İstanbul Plak'a bağlı Arya Prodüksiyon'dan gelen teklifi kabul edip, kendisi gibi, yani Özlem gibi bir albüm yapma hazırlığına girişti. Peker Müzik'le anlaşmalı olduğu için, Arya müzik 140 bin dolar'ı gözden çıkarıp sanatçının
eski firmasıyla olan sözleşmesini feshetti. Bu kaos basında yer aldığında hayranları Özlem'in yeni albümünü merakla beklemeye başlamışlardı bile.   

Şubat 1998'de piyasaya sunulan "Öz" albümü Özlem'in müzik kariyerinde en beğendiği çalışma olarak raflardaki yerini aldı. Albüm çok başarılı bir satış yakalayamadı. Ancak albümün ilk hiti 'Bahar', Ömer Vargı tarafından ormanda çekilen ilginç klibiyle adından söz ettirdi.

Albümdeki ikinci hit olan 'Yol', hem Levent Semerci tarafından çekilen Avrupai klibi hem de müzikal anlamdaki başarısıyla beğeni topladı. İki kliple promosyon çalışmasına nokta kondu. Özlem, albümde yer alan 'Paparazzi' adlı parçasıyla, popülerliğinden ve magazin basınından şikayet ediyordu. Hatta bir röportajında "Benim gibi medyatikliği Allah kimsenin başına vermesin! Sadece yıpratılmaktan ibaret tanınmışlık. İnanın çok üzücü. Katıldığım her programda saçımdan, başımdan bahsediliyor, bir türlü sadede gelemiyoruz..." dedi.
   
Özlem Tekin, asi olarak tanımlanmaktan çok rahatsız olduğunu, bunun hayatını kısıtladığını, bakkala giderken bile inanılmaz rahatsız olduğunu söylemesine rağmen, yaptıklarıyla olaylar yaratmaktan da hiç geri kalmıyor. Şöhrete gelince: "eğer şöhret tanınmak demekse zaten 12 yaşından beri sokakta fark edildiğini, ama artık isminin biliniyor olduğunu" söylüyor. "Öz" albümünün çalışmaları sırasında tanıştığı gece klubü işletmecisi Pasham Music'le 4 aylık bir flörtün ardından yıldırım hızıyla evlenen Özlem, kısa bir süre sonra da yıldırım hızıyla boşandı. Bir programda evliliği nasıl bulduğunu sorduklarında "Bilmiyorum, ben hiçbir şey anlamadım" diyordu alternatif popun bu muzır kızı. Özlem'in röportajlarda nefret ettiği iki soru var. Biri, yaptığı müziğin içeriği, diğeri ise yeni albümden bahsedilirken birdenbire özel yaşamla ilgili sorular sorulması. Özlem'e, yaptığı müziğin türü sorulduğunda, kesinlikle rock yapmadığını, müziğinin popüler pazara yönelik alternatif pop olarak tanımlanması gerektiğini söylüyor.
   
Üçüncü albüm "Laubali"nin tanıtımı, sözü ve müziği Fergan Mirkelam'a ait olan ve albüme adını veren 'Laubali' parçasıyla 1999 yazında start aldı. Cıvıl cıvıl bir yaz klibiyle süslenen şarkı başarılı oldu. 11 şarkıdan oluşan albümde tüm Özlem Tekin çalışmalarında görmeye alışık olduğumuz bir isim çıkıyordu karşımıza: Barlas, 'Biri Var', 'Kumdan Kaleler', 'Beni Yakan Aşkın' şarkılarıyla yer alıyordu albümde. 'Laubali'nin ardından, yağmurlu bir İstanbul gecesinin görüntüleriyle süslenen Özlem Tekin çalışması 'Yazmamışlar' ve Barlas'a ait 'Biri Var' albümde öne çıkan çalışmalar oldu. Her albümüyle farklı bir kimlik, farklı bir tarz yaratan Özlem Tekin değişimden ve dinamizmden vazgeçemiyor. Düzenli aralıklarla kendini yenilemeyi, aynaya baktığında değişik bir Özlem görmeyi çok seviyor.

Değişimi sadece görünümünde yaşamıyor, arkadaş grupları, yemek yediği restoranlar da zaman içinde mutlaka değişiyor. Bu değişim Özlem'in yaratıcılığını da destekliyor. "Yaşadığımı ancak böyle hissedebiliyorum," diyor bir konuşmasında.   Doğayı, köpeğiyle aylak aylak yürümeyi, onunla top oynamayı, hoplayıp zıplamayı seviyor. Müzik, yaşamının her anında var. Bunun yanı sıra Amerikan Sineması, bilgisayar oyunları, kitaplar ve spor dallarıyla uğraşmak en büyük hobileri.

Aşk onun için mutluluk kaynağı. Aşıksa kendini paralayacak kadar fedakar ve anlayışlı olabiliyor. Ancak ayrılık kapıyı çaldığında geri dönüşü olamayacak kadar acımasız davranıyor. Ayrılık dönemlerinde kendine acımayı, hayatı arabesk bir bakış açısıyla yorumlamayı seviyor. 'Yazmamışlar' şarkısı, kıran kırana geçen bir ayrılık döneminin ürünüymüş. Arabesk dönemlerini atlatıp yine o neşeli, sevimli çocuğa dönüşmesi kısa sürüyor. "Şimdiye kadar bir hatam olduysa affola. Söz bir daha yapmıycam..." diyor üçüncü albümünün iç kapağında dinleyicilerine hitaben hazırladığı "özel özür" yazısında. Yaradılışındaki enerjiyle tanıdığımız, hissetiği gibi yaşayan, konuşan, güzel ve etkileyici bir kadın portresi aslında o.

"Laubali" isimli albümden sonra dördüncü albüm olan "Tek Başıma" isimli albüm ile tekrar sevenlerinin karşısına çıktı. Bu albümde Özlem yine kendisinden bekleneni yaptı ve hayranlarını tarzı ile şaşırttı. evet bu albümde yine yeni bir tarz ve yeni bir Özlem Tekin vardı. Populer müzik ve rap ağırlıklı albüm'e elektronik müzikle de destek verdi. Türkiye'de ilk sayılabilecek kalitede bir albümdü. Özellikle "Dağları Deldim" isimli şarkı sözleri ile dinleyenleri büyülüyordu. Böylece Özlem sadece rock müzik sevenleri kendine hayran bırakmadı rap ve elektronik müzik sevenleri de geniş hayran kitlesi içine aldı. Bu albümün çıkması ile Özlemin en eski hayran kitlesi biraz hayal kırıklığına uğradı. Çünkü onlar Özlemi rock müziğindeki başarısı ile seviyorlardı ve böyle bir albümle çıkması onları biraz üzdü. Ne var ki albümün kalitesi ve Özlem faktörü hayal kırıklığından çok sevinci ön plana çıkardı. Her ne kadar albümde rock esintileri olmasa da konserlerde yine aynı grubu ile rock söylüyordu buda Özlemin ve müzik anlayışının bir parçası oluyordu.. Sadece kendi şarkılarını değil Dünya'dan da örneklerle sevenlerini mutlu ediyordu.

"Tek Başıma" isimli albüm sonrası televizyon dizilerinde, sinema filimlerinde ve hatta müzikallerde yer almaya başladı, Özlem Tekin artık sesiyle yaptığı müziğiyle olduğu kadar oyunculuğu ile de insanların dikkatini çekiyordu. Özellikle aralarında Şener Şen, Meltem Cumbul gibi usta oyuncuların yer aldığı Mucizeler Komedisi isimli müzikalde ön plana çıkan ve alkışlanan tek bir kişi vardı o da Özlem Tekin. Toplumun her kesiminden insanı oyunculuğuna hayran bıraktı. Bir çok projeye imza attı ve hepsinden başarıyla çıktı. Yaptığı işler onu hep gündemde tuttu.

Mayıs 2002'de çıkardığı "Tek Başıma" isimli albüm sonrası unun bir süre diğer işleri yüzünden albüm çalışmalarına başlayamadı fakat onun müzikal anlamda başka projeleri vardı ve bunları hayata geçirmek için çaba sarfediyordu. Bu projenin adı ÖZZ'dü, Özlem Tekin ve müzisyen arkadaşları ile kurdukları bu gurup ile Özlem Tekin daha sert bir yorumla hayranlarının karşısına çıktı.

Bas gitar çaldı, şarkı söyledi, beste yaptı, söz yazdı, kendi tarzınca sunuculuk yaptı, 2000 yılında Qubanas isimli klüpte şarkı söyleyip, sahnede stand-up gösteriler de yaptı. Bundan sonraki çalışmasında yurt dışı trendlerine uygun, daha eğlenceli, enerjik, sert ama mutlu bir albüm planlıyor. Yaşamı herşeyiyle yaşıyor ama en önemlisi dilediği gibi yaşıyor.

8
Güncel / Delilik mi dahilik mi?
« : 17 Şubat 2008, 12:08:53 »
Delilik ile dahilik arasında ince bir çizgi vardır. Bu düşünceden yola çıkan New Scientist dergisi bilim tarihinin en çılgın deneylerini sıraladı:

File LSD verdiler

1962'de Tusko isimli bir file, tipik bir insan dozundan 3 bin kat daha fazla olan 297 miligram LSD enjekte edildi. Kendi çevresinde dönen fil bir saat sonra öldü. Deneydeki amaç, LSD'nin geçici bir deliliğe neden olup olmayacağını öğrenmekti.


Düşüyoruz!

1960'larda 10 askeri taşıyan bir uçakta "Motorumuz bozuldu, iniş takımlarımız da çalışmıyor. Okyanusa acil iniş yapacağız" anonsu yapıldı. Ardından son anlarını yaşadıklarını düşünen askerlere "ordunun ölümlerinde kusuru olmadığını" ilan eden bir sigorta formunu doldurmaları istendi. Askerlerin tamamı formu doldurdu. Deneydeki amaç stres yönetimiydi.


Frankeştayn'ın köpekleri

1954'te Sovyet cerrah Vladimir Demikhov bir köpek yavrusunun başını, ön ayaklarıyla birlikte bir Alman Kurt köpeğine naklederek çift başlı köpek elde etti. Her iki baş da ayrı ayrı süt içebiliyor hatta birbirlerinin kulaklarını ısırabiliyordu. Köpekler bir aydan az yaşadı.


Hindilerin seks yaşamı

Hindilerin seks yaşamını araştıran iki bilim adamı, dişi bir hindi maketini erkek hindilerin önünde parçalara ayırdılar. Modelden geriye bir tek çubuk kaldığında bile erkek hindiler arzuluydu.


Sarı humma bulaşıcı mı?

Sarı hummanın bulaşıcı bir hastalık olmadığını ispata çalışan stajyer doktor Stubbins Ffirth, bu hastalığa yakalanan bir kişinin kusmuğunu gözlerine, kendi yarasına sürdü ve sonunda da içti. Doktor sağlığını kaybetmedi çünkü sarı humma bulaşıcı değildi. Daha sonra bu hastalığın ancak virüs taşıyan sivrisineklerin ısırığıyla bulaştığı kesinleşti.


Profesör gıdık

1933'te psikoloji profesörü Clarence Leuba, gıdıklamaya verilen tepki olan gülmenin öğrenilen bir reaksiyon olup olmadığını kanıtlamak için, yeni dogmuş oğlunu gıdıklarken kimsenin gülmemesini istedi. Yedi ay süren deney sonunda çocuk gıdıklandığında gülüyordu. Böylece gülmenin gıdıklamaya karşı istemdışı bir tepki olduğunu tespit etti.


Tırnak yeme terapisi

Lawrance Sheean, tırnak yiyen bir grup erkek çocuğunun uyuduğu odada her gece defalarca "Tırnaklarım çok acı" cümlesini tekrarladı. Yaz tatili sonunda biten deneyde çocukların yüzde 40'ının tırnak yeme alışkanlığına son verdiği tespit edildi.


Ölüleri canlandırmak

Robert Cornish 1930'larda tahtıravalliye benzer bir düzenek kullanarak ölü hayvanları canlandırmaya kalkıştı. Yeni ölen bazı köpeklerin damarlarına adrenalin ve anti-pıhtılaştırıcılar enjekte etti. Bazı denekler bir süreliğine ağır beyin hasarı ve körlükle hayata döndü.


İğrençliğin yüzü

Evrensel yüz ifadelerini tespit etmek isteyen psikolog Carney Landis, deneklerinin yüz kaslarının hareketini takip etmek için yüzlerine yanık bir mantarla hatlar çizdi. Daha sonra deneklere amonyak koklatıldı, caz dinletildi, porno izlettirildi, elleri kurbağa dolu bir sepete sokuldu. En sonunda tüm denekler canlı bir farenin kafasını kesmeye ikna edildi. Bu eylem sırasında çekilen fotoğraflarda denekler "Deneyin Büyük Tanrısı"na kurban adayan garip bir tarikatın mensuplarına benzer yüz ifadelerine sahipti.


Alıntıdır

9
Müzik / MaNga
« : 16 Şubat 2008, 13:08:21 »
Manga'nın albüm macerası 2002 yılının Ocak ayında Ferman'ın telefonla tüm grup arkadaşlarını arayıp "Toplanıp konuşalım bir yarışma varmış" demesiyle başladı.Bu telefon konuşmasının onları albüm sahibi yapacağına ihtimal vermedikleri gibi uzun yıllar müzikle ilgili hayalini kurdukları şeylerin gerçekleşeceğini birisi söyleseydi tahminen bunun imkansız olduğunu düşüneceklerdi.

Manga ilk olarak Yamyam'ın barlarda "cover" parçalar çaldıkları gruptan istediği müziği yapamamasından dolayı yolunu ayırması ile 2001 sonlarına doğru şekillenmeye başladı.Onun en büyük isteği kendi parçalarını çalan bir grup kurmaktı.Yapmak istediği tarzı da 95'ten beridir etkilendiği numetal ve hardcore tarzında gruplarla yavaş yavaş oluşturmaya başlamıştı kafasında.

Rock müzikle elektroniği, sert gitar riffleriyle rap vokalleri birleştirmek istiyordu.Bunu üniversiteden okul arkadaşı olan Orçun ile paylaştı ve onun da katılmasıyla Manga'nın tohumlarını atmış oldu.Daha sonra Özgür, Efe ve Ferman'ın da katılmasıyla ilk kadro tamamlanmış oldu ve büyük bir heyecanla çalmayı en çok istedikleri coverları ve bunun yanında kendi şarkılarını yapmaya başladılar.

İlk besteleri "Kal Yanımda" oldu ve bu besteleri yapıldıktan kısa bir süre sonra "Sing Your Song" yarışmasından haberdar oldular; fakat yarışmadan hemen önce Orçun özel nedenlerden dolayı grubu bırakmak zorunda kaldı.Bir süre bas gitar olmadan çalışmalarına devam eden Manga "Kal Yanında"yı yarışmaya hazırlamak için ciddi bir bas gitarist arayışına girdi.Ferman'nın daha önceden beraber çaldığı bas gitarist Cem'in yarışmaya gönderilecek şarkının kayıtlarına başlandığı gün gruba dahil olmasıyla Manga şu andaki yapısına kavuştu.

Beş ayrı karakteri ve beş ayrı müzik zevkini sergileyen Manga uzun yıllar sürecek albüm hayali için yola çıkmıştı artık.Beşlinin kesişim kümesi ise; Japon çizgi romanları olan "Manga" idi.

"Kal Yanımda"nın geniş çevrelerce çok sevilmesini ve yarışmada iyi bir derece alması, baş koydukları yolda emin adımlarla yürümeleri için iyi bir sebep oldu; böylelikle yeni besteler üretmeye başladılar.Bu dönem içinde "Bitti Rüya" ve "Yalan" gibi çok sevilen parçalarını yaptılar ve Ankara Limon Bar'da Metropolis grubunun da desteği ile bar programı yapmaya başladılar; fakat bekledikleri albüm haberi uzunca bir süre gelmedi ve umutsuzluğa kapıldıkları uzun bir dönem oldu.

Daha sonra tekrar stüdyoya giren grup beş şarkılık bir demo hazırlayarak tekrar İstanbul'a gitti.Ankara'ya döndükten bir süre sonra yarışma döneminden tanıdıkları prodüktörleri Haluk Kurosman'dan (6. Cadde, Gripin, Vega....) gelen bir telefon ile artık emeklerinin karşılığını alacaklarına inanmaya başladılar."Yapıyoruz arkadaşlar!" diyerek bu haberden sonra beste çalışmalarına ve konserlere ağırlık veren grup, Türkiye'nin dört bir yanına gidip elliyi aşkın konserle müziklerini paylaştılar.Hiçbir zaman unutamayacakları anılara ev sahipliği yapan ve Manga'nın belki de en önemli sahne tecrübesini kazandığı Limon Bar'da yaklaşık iki sene boyunca aralıksız çaldılar.

2002 yılı ortalarında Beyoğlu'nda bir kafede cereyan eden "Birgün bir şeyler yapacağız" konuşmaları artık gerçeğe dönüşmeye başlayacaktı Manga için ve her geçen gün Manga'yla beraber aynı yola baş koyan ve destek veren insan sayısının da arttığını fark etmek onları daha da umutlandırıyordu.

Kargo'nun solisti Koray Candemir, Vega, Göksel ve Kanadalı rapper Unknown Mc onlara ilk desteği veren müzisyenler oldu o dönemde.Artık albüm çıkatmak için hazırlardı ve Grgdn-Sony Music Türkiye etiketli olan ilk albümleri için 2004 yazına doğru stüdyoya girmeye başladılar ve Aralık 15'te Manga adlı ilk albümleri artık tüm Türkiye'ye açılmaya hazırdı.

Farklı müzik zevklerine sahip olan ve birbirinden tamamıyla farklı beş karakterin ortaya çıkarttığı müzik doğal olarak farklı farklı tatlar barındırıyordu.

Ferman, uzun bir zaman dinlediği metal kökenli müziklerin dışında yeni yeni sevdiği, rap müziğinde içinde olduğu bir vokal arayışı içindeydi.Efe'nin kalbi hiphop ve elektronik müzik için atıyordu.Yamyam'ın peşinde olduğu şey duygularını notalarla ifade etmekti.Özgür, caza, R&B'ye ve funka meraklı olduğu için Groove'un peşindeydi.Cem ise elektronik müziğe aşıktı.Böylelikle Manga'nın sert gitarlarda, rap-melodik vokallerden ve elektronik altyapılardan oluşan müziği ortaya çıkmış oldu.

Efe, Manga'nın müziği için "Beşimizin dinlediği farklı müziklerin aynı potada eritilmesidir.Hepimiz alternatif rocktan hoşlanıyorduk, aynı zamanda herkes elektronik müziği de özümsemişti; hiphop ve rap vokaller de bizi heyecanlandırmıştır." diyor.

Zaman zaman aşkı derinden hissettiler, zaman zaman bulundukları şehrin klostrofobik yapısının verdiği duygu patlamalarını yansıttılar, zaman zaman aynaya bakıp yaşam tarzlarına ironik yaklaşımlar getirdiler.Her zaman doğdukları, büyüdükleri ve yaşadıkları coğrafi bölgenin duygu yoğunluğunu ve kültür birikimini içlerinde taşıdıkları gibi bu değeri müziklerine de yansıtmaya çalıştılar.Bazı parçalarda kendi yaşadıkları ortamı ve kendi jenerasyonlarını da eleştirdiler.Örneğin Yağmur'un Bar'da çalarken kendi jenerasyonunu tüketim kuşağı olarak gözlemlemesi grubun "Libido" isimli parçalarını yapmalarına önayak oldu.

Manga'nın kurulduğu günden beri en büyük hayali farklılık yaratıp, son dönemlerde Teoman, Duman, Vega, Mor ve Ötesi, Kurban, Athena ve Kargo gibi isimlerin genişlettiği ve yürüdüğü yolu birazcık daha genişletmek oldu.Özgür bunu "Bizi hayatta en mutlu edecek şeylerden biri bu yolda bizlerden daha iyi yeni grupların çıkması olur." diyerek ifade ediyor.

Nitekim Manga 2004 Aralık'ında çıkardığı albümüyle hayallerini gerçekleştirmek konusunda önemli adımlar attı.Grubun inandığı müziğe dinleyicilerden gelen büyük destekle Manga bir yıl içinde Türkiye'nin değişik illerinde toplam yüzü aşkın konser verdi ve yüksek albüm satışlarıyla Altın Plak sahibi oldu.Bunların yanında Manga; Altın Kelebek "En İyi Çıkış Yapan Grup"; Jetix Tv, Future dergisi ve Yıldız Teknik Üniversitesi İşletme Kulübü tarafından ise "En İyi Grup" ödüllerine layık görüldü.Grubun çıkış şarkısı "Bir Kadın Çizeceksin" ise Easports'un Fifa 2006 oyunu soundtrackine dahil edildi.

10
Müzik Haberleri / " Exclusive" adlı yeni albümüyle
« : 16 Şubat 2008, 12:43:40 »
Jive Records'tan çıkan ikinci albümü Exclusive ile Chris Brown, o kahramanların yanında yerini almaya hazır.

Albümün adını "Exclusive (seçkin, özel) herkesin alamayacağı bir şey demek." diyerek açıklıyor. "Hayranlarım için özel bir album olduğunu düşünüyorum. Eleştirmenler ya da nefret edenler için değil, gerçekten benim müziğimi dinlemek isteyenler için."

Exclusive kendini adını taşıyan ilk albümü Chris Brown'un devamı niteliğinde. Chris Brown Kasım 2005'te çıkmıştı; Billboard'a 2 numaradan giriş yapmıştı, kısa bir sure önce de ABD'de 1.9 milyon, dünya çapında 3 milyondan fazla satarak çifte platin plak aldı.

CD, 1 numaralı hiti "Run It!"I, Top 10 Pop'a giren "Yo (Excuse Me Miss)" ve "Gimme That" şarkılarını ve Top 20'ye giren "Say Goodbye"ı sundu bizlere. Brown'un yılı En İyi Yeni Sanatçı ve En İyi R&B Çağdaş Albümü dallarında iki Grammy adaylığı ve ülke çapında yayınlanan ödül töreni gecesinde Lional Richie ve Smokey Robinson'la beraber onların hitlerinden oluşan bir potpuri söyleyerek kapattı.

Exclusive'da Black Eyed Peas'ın will.i.am'ı, platin ödüllü sanatçı T-Pain("Kiss Kiss"), aynı zamanda hit parçaların bestecisi ve yapımcı Sean Garrett("Wall to Wall"), Underdogs ("Get at 'Cha" ve "Take You Down"), Adonis ve Bryan-Michael Cox ("Tho'd," "Fallen Angel") ile birlikte yapılan ortak çalışmalar da yer alıyor. Şarkılar Chris Brown'un son albümünden beri ne kadar ilerlediğini gösteriyor. Bu kez birkaç parçanın bestelerinde onun da adı var.

İlk şarkı "Wall to Wall" başarının nasıl hayranlar çektiğini anlatıyor ("Beni çağıran kadınlardan başka ses duymuyorum"), "Picture Perfect" şarkısında karşı cinse olan sevgisini gösteriyor (will.i.am ve Tank'le ortak çalışması).

"Tho'd" Brown'un gençliğindeki DC disko günlerine bir selam. Ritmik, senkope edilmiş bu dans pisti ezgisi için "reggae gibi, nasıl dinlediğinize bağlı" diyor Chris.

"Şarkı o kızla birlikte olduğunuz gerçeğine byılmak hakkında. Tho'd kontrolsüz olmak demek, 'vay be'den başka bir şey diyemeyecek noktada çıldırmak."

Brown'un kadın hayranlarına hitap eden şarkıları da var. Albümün ikinci parçası "Kiss Kiss", "kızlarda hoşumuza giden şeyler hakkınd" diyor Brown gülerek. Şarkı En İyi Rap/Sung Ortak Çalışma dalında Grammy adayı!

"Get at 'Cha" ise kızların peşinde koşan Brown hakkında, ilk büyük hitine gönderme yaparak kendine takılıyor:" "I know they're waiting on me/To run it." (Beni beklediklerini biliyorum).

Çiçeği burnunda süperstar "Fallen Angel" adlı etkileyici eski-ekol baladında R&B soul köklerini hip-hopla sentezlemeye devam ediyor ve yanlış anlaşılmış birini kucaklamak için uzanıyor.

Gelişen müzik kariyerine ek olarak Chris Brown oyunculuğa da adım atarak O.C.'de ve UPN'in One on One dizisinde, hit sinema filmi Stomp The Yard'da ve This Christmas adlı büyük gişe filminde (Loretta Devine, Delroy Lindo ve Regina King'in başrolde oynadığı bir Noel filmi) rol aldı.

"Sadece bir şarkıcı değil, komple bir gösteri sanatçısı olduğumu göstermek istiyorum." diyor.

11
Güncel / Medrese değil Van'da bir lise!
« : 16 Şubat 2008, 12:33:54 »
Van Bostaniçi Lisesi Müdürü, “Evlerinde gibi ders işleyen öğrenciler bu sistemden çok memnun ...






Kaynak: Vatan gazetesi

Yorumsuz sadecee

12
Müzik / Blink 182
« : 10 Şubat 2008, 13:56:28 »
Grubun ilk kadrosunda Scott Raynor adını görmekteyiz. Scott 'Enema Of The State'e kadar baterinin başındaki isimdi. Scott'ın gruptan ayrılmasının nedeni okula geri dönmek istemesi. Şimdileri ise Scott, yerel bir grupta baget sallıyor ve bu grubun en büyük yardımcılarından biri de Blink 182 üyeleri. Grubu kurduklar ilk günden beri elemanların tek düşünüdüğü olabildiğince çok insana müziklerini dinletmek. Birçok grupla beraber performans sergilediler, ancak adlarının duyulmasını The Vandals'a borçlular.

'Flywatter' ve 'Buddha' demolarını yayınladılar. Demolarını yayınladıkları tarihlerde grubun ismi sadece Blink idi, fakat irlandalı bir techno grubu Blink'in kendilerinden daha önce piyasaya çıkmaları nedeniyle grup Blink'in sonuna 182'yi ekledi. NOFX, Pennywise ve grubun idolü The Descendents ile tura çıkma şansını yakaladılar. 1994 yılında debut albümleri 'Cheshire Cat' ile elde ettikleri başarının ardından MCA Records'a transfer oldular. 'The Mark, Tom & Travis Show' çıktıkları yaz turnesinde kaydedildi. Albümde grubun en baba şarkıları ve daha önce yayınlanmış parçaları bulmak mümkün. Eylül ayının ortalarında grubun tarihini anlatan bir kitap piyasaya çıktı. Kitabın yazarı Mark'ın kız kardeşi Anne ve kitabın ismi 'Tales From Beneath Your Mom'. Travis'in kemer şirketinin yanı sıra Mark ve Tom'un işlettiği 'Loserkids.Com'da da kıyafet, film ve plak bulma şansınız var. Grubun etkilediği isimler, Nirvana, The Descendents ve Ramones. Grubun karşılaştırıldığı isimler ise Green Day, NOFX, Offspring, Pennywise, Ash ve Weezer.

Grup 2003 yılında çalışmalarına ara verip, 2005 yılında resmi olarak dağıldı.Üyelerinden Tom DeLonge şu anda kendi kurduğu Angels & Airwaves isimli grupta gitaristlik ve vokalistlik yapmaktadır. Mark Hoppus ve Travis Barker ise +44 ismindeki kendi gruplarını kurdular.



Grup Üyeleri   
Thomas Matthew DeLonge
1975 doğumlu olan Tom Grubun en genç üyesi.

Tom San Diego da doğdu.

Haşarı bir karakteri olduğu suratındaki ifadeden okunan Tom DeLonge, asıl adıyla Thomas Matthew DeLonge, kolej yıllarında basketbol oynarken alkol aldığı için oyundan atıldı.

Tom'un o yıllarda içki tüketmekten sonra en sevdiği diğer bir etkinlik de gece geç saatlerde trompet çalarak ailesini uyandırmaktı.

Tom gitarı kilise tarafından organize edilen bir kampa katılınca keşfetti. Katılımcı çocuklardan birinin getirdiği gitarın Tom'u tanrıya ne kadar yaklaştırdığı şu anki durumuna bakınca tartışılır.

Sahip olduğu ilk gitar, çöplükte çalışan arkadaşlarının atılmış eşyalar arasında bulunduğu, söylenene göre de oldukça iyi durumdaki bir aletmiş.

Tom'un Punk ile tanışması ise bir arkadaşını ziyaret için gittiği Oregon'da gerçekleşti.
Bu arkadaşın adamımıza dinlettiği gruplar arasında Stiff Little Fingers, Dinosaur, Jr ve The Descendents var (iyi bir arkadaşmış)

Tom'un müzik haricinde kafayı taktığı konular uzaylılar ve komplo teorileri.

Tom'a göre, dünyada sadece bizim bildiğimiz canlılar yaşamıyorumuş.Evrende hala keşfedilmemiş hayatlar olduğunu düşünüyormuş.

Sadece gitar çaldığı sol elinin tırnaklarına oje sürüyor.

Tom'un 8 yerinde dövmesi varmış.

Ayrıca Tom'un dudağında bir tane peercing bulunuyor.

Tom Grey adında ve Alman Shepyard cinsinde bir köpeğe sahip.

Aliens Exist Tom'un en çok sevdiği şarkısıymış.

Yine Tom'un Take Off Your Pants And Jacket albümünden en çok sevdiği şarkısı 'Stay Together For The Kids'miş.

Tom'un favori grupları Jimmy Eat World, Menudo, The Descendents, Far, NOFX, Beastie Boys, Pennywise, Bad Relligion, Prophagandhi ve Screeching Weasel.

Grubu kurmadan önce, Poway'deki 'Gary's Chicken and Ribs' adlı tavuksal müessese de çalıştı.

Ancak Tom'un sahip olduğu tek iş değildi. Bir dönem de kamyonlar beton taşımış. Her ne kadar bu işi sevmese de eğer grup olmasaydı, hala bu işle ilgileneceğini, çünkü pek de kabiliyetli bir insan olmadığını düşünüyor.

Kızların grup içerisinde en sevdiği üyenin kendisi olduğunu düşünüyor.

Bunun açıklamasını da şöyle yapıyor: "Mark çirkin, Travis çirkin ve arkadaşları yok. Ama ben gruptaki en 'cool' kişiyim."

31 Mayıs 2001 tarihli MTV News online patentli haber, Tom'un hayranları yıkıma uğrattı.

Haberde Tom'un uzun süredir beraber olduğu kız arkadaşı Jennifer Jenkins ile San Diego Koyu'ndaki Coronado Adası'nda evlendiği yazıyordu.

Tören boyunca sakin olduğu gözlenen Tom, favori gruplarından Jimmy Eat World sahneye çıkıp şarkı söylemeye başlayınca göz yaşlarını tutamamış.

Jimmy Eat World, Arizona merkezli alternatif rock icra eden, Jim Adkins, Tom Linton, Rick Burch ve Zach Lind'den oluşan bir grup. Capitol bünyesindeki grubun piyasayadaki son çalışması ise 1999 tarihli Clarity.

Tom'un favori filmleri ise Mel Gibson'un oynadığı tüm filmler.

Televizyon gösterilerinden en çok X-Files'ı seviyor.


Markus Allen Hoppus 
28--Mark grubun en yaşlı üyesi. 1972 doğumlu.

Mark Ridgecrest te dünyaya geldi.

Kaliforniya doğumlu Mark'ın babası Amerikan Deniz Kuvvetleri'nde yüksek teknoloji silahlar üzerine çalışmış bir mühendis.

sının işi sayesinde hiçbir yerde iki yıldan fazla kalma başarısı gösterememişler.

aşındayken anne ve babasının boşanmaları üzerine Mark, Washington'da babasıyla yaşamaya başladı.

aşına geldiğinde ise Kaliforniya'ya döndü. Böylelikle hep duyduğu Kaliforniya Punk çevresini yakından izleme fırsatını yakaladı. Mark da, Tom gibi kaykaya meraklı.

Tesadüf mü bilinmez, Mark'ın taşınmasının ardından tanıştığı ilk insanlardan biri Tom DeLonge. Tanışmalarını kız kardeşinin arkadaşına borçlular. Çünkü kız, o sıralarda Tom ile çıkıyordu. Mark'ın o zamanlardaki en büyük hayali ingilizce öğretmeni olmaktı, bu yüzden de koleje kaydını yaptırdı.

Tom'un evine ilk gittiğinde Mark eve dışarıdan tırmanıp girmeye çalıştı ve haftalarca koltuk değnekleiyle yürümek zorunda kaldı. Homer Simpson, Mark'ın kahramanı.

En sevdiği filmler arasında Star Wars ve Casablanca yer alıyor.

En çok sevdiği gruplar arasında Fenix*TX, Stone Temple Pilots, Face To Face, NOFX, Promise Ring, The Get up Kids, The Descendents, Pennywise ve Jimmy Eat World var. Mark'ın belki de en ilginç özelliği, üzerinde çalıştığı melodileri her zaman beyaz bir teybe kaydediyor olması.

Mark'ın meme uçlarında birer peercing bulunuyor.

Ayrıca Mark da tek dövme bulunuyor ve bu dövme sağ kolunda yer alıyor. Mark'ın vücudunda bulunan tek dövmede ise 182° yazılı.

Mark'ın evcil hayvanı bir beyaz kartal.

Mark eşyalarının içinde en çok CD Player'ını seviyormuş.

Favori şarkısı Don't Leave Me.

Kendisini çok seven kız arkadaşıyla kavge ettikten sonra kızın gönlünü almak için hazırladığı pankartta 'Ben Seni Daha Çok Seviyorum' yazıyordu.

Kızlar boşuna heveslenmeyin, Tom gibi Mark da evli.

Mark hakkında bilmeniz gereken bir diğer şey ise, favori grubunun The Descendents olması.

The Descendents, Kaliforniya kökenli bir punk grubu. Debut single'ları 'Ride The Wild' adını taşımakta ve son çalışmaları ise 1996 tarihinde piyasaya çıkmış olan 'Everything Sucks' albümü.

Ayrıca ünlü gitar markası FENDER, Mark Hoppus adında bir bas gitar üretmiştir. http://www.fender.com/products/show.php?op=3&partno=0138300


 Travis Landon Barker 
Travis de Tom gibi 1975 doğumlu.

Travis dünyaya gözlerini Fontana da açtı.

Blink 182'un ikinci bateristi Travis, grubun dövme manyağı olan tek elemanı.

Travis'in vücdudun çeşitli bölgeleride yaklaşık 50 adet dövmesi var.

Dövmelerinin haricinde Travis'in bir diğer takıntısıda saçları. Bir uzatıp, bir kestirdiğini biliyorsunuz.

Travis'in dudağında ve bir de burnunda peercing bulunuyor.

Ne yazık ki o da evlenmiş.

Travis dışında yakın çevresinde 'FuckBoy' olarak biliniyor.

Sahip olduğu en kötü hatıra, lisedeki ilk gününden önceki akşam annesinin ölmesi.

QTip, Clarence ve Lil'Kim adında üç köpeğe sahip.

Grup haricinde 'Famous Stars and Straps' adındaki kemer firmasını idare ediyor.

Dinlemekten zevk aldığı gruplar arasında The Police, Method Man, NOFX, The Descendents, Bad Religion, Dag Nasty ve Ol'Dirty Bastard'ın adları geçiyor.

True Romance ise Travis'in favori filmi.

Travis'in Cadillac ve eski bisikletlerden oluşan bir koleksiyonu var.

Travis, leopar desenli her şeye bayılıyormuş. Hatta bunun için özel koleksiyonu bile varmış. 'All The Small Things' klibinde kullandığı şapkada, bu koleksiyonun nadide parçalarından biriymiş.

Travis'in en çok Dysentery Gary şarkısını seviyormuş.

Travis Barker adını Blink 182'da Enema Of The State albümüyle duyduk.

Gruba katılmadan önce The Aquabats grubunda baget sallıyordu.

The Aquabats'taki adı The Baron Von Tito.

Bugünlerde en çok dinlediğim grup. Sağolsun feyza kaç aydır aradığım şarkıyı buldu :D I miss you :P

13
Müzik / Zakkum
« : 10 Şubat 2008, 13:52:07 »
1999 yılında Ankara`da çıktıkları ilk bar programlarından bu yana, mevcut normları zorlayan, spekülatif ve kışkırtıcı sahne performanslarıyla Ankara`nın tartışmasız en popüler ve hakkında en çok konuşulan grubu haline gelen ve bugüne kadar Raindog ismiyle 1000`e (bin) yakın sayıda sahne performansı gerçekleştiren grup, albüm çalışmaları esnasında Türkçe bir isme geçiş yaparak “Zakkum” adını kullanmaya başladı.

Yusuf Demirkol, Cem Senyücel, Eren Parlakgümüş ve Emre Yılmaztürk`den oluşan Zakkum grubu, seneler boyu Placebo, Morrissey, Suede, Radiohead, Pulp gibi Britpop gruplarının şarkılarına yaptıkları kendilerine özgü cover`ların yanında, aykırı duruşları ve sahne görselliğinden asla imtina etmeyen yaklaşımları ile kendilerine sadık ve geniş bir dinleyici kitlesi yarattılar.

Zakkum grubunun “Zehr-i Zakkum” isimli ilk albümünün prodüktörlük koltuğunda, daha önce Teoman, Nev, Çilekeş gibi birçok ismin de prodüktörlüğünü yapmış olan Volkan Başaran`ın bulunduğu çalışmada; 80`ler Türk pop müziğinin unutulmaz sesi Seyyal Taner ve Türk rock müziğinin tanınmış ismi Teoman ile yapılmış birer de düet yer alıyor.

Albümün enstrüman kayıtları Raks Marşandiz Stüdyoları`nda (RMS), vokal kayıtları ise Mine Erkaya`nın stüdyosunda gerçekleştirildi. Ortadünya Müzik etiketi ile, 2007 senesi Ocak ayı sonunda piyasaya sürülen albümün fotoğrafları Fethi Mağara`ya; kapak, logo ve görsel tasarımları ise, Mustafa Kural`a ait....

Zakkum`un albümden ilk single olarak piyasaya sürülen “Ah Çikolata” şarkısının klibinin yönetmenliği, rock müzik piyasasındaki birçok başarılı klibe imza atan Murad Küçük tarafından yapıldı ve çekimler, Maslak`taki “Film Sokağı Stüdyoları”nda gerçekleştirildi.

Albümden ikinci klip ise, Teoman`ın da düet yaptığı “Zehr-i Zakkum” şarkısına çekildi... Teoman`in çizgi karakter olarak gözüktügü, Zakkum`un ikinci klibinin prodüksiyonu, multidisipliner animasyon stüdyosu olan Canlandirma Servisi tarafindan gerçeklestirildi. Yaklasik iki aylik bir süre zarfinda gerçeklestirilen animasyon klipte, 2D ve 3D teknikleri karistirilarak uygulandi. Murat Basol yonetiminde 8 kisilik bir ekip tarafindan yapilan videoklipte, ayrica vektörel animasyon teknikleri de uygulandi. Grup elemanlarinin karakteristik özellikleri stilize edilerek, animasyon için uygun hale getirildi ve anime halleri yaratildi. Kagit üzerinde yaratilan karakterler, bilgisayar ortaminda yeniden vektörel hale getirilip canlandirildi. Klip, yaklasik olarak 7000 kare çizimden olusturuldu. Motorsiklet tasarimlarinin özel olarak yapildigi klipte, grup elemanlarinin özel aksesuarlari, önemle dikkat edilerek animasyona aktarildi.

Albümden üçüncü klip, "Ahtapotlar" şarkısına geldi. Yönetmenliğini Güray Gürsoy`un gerçekleştirdiği klip, Sinefekt`in de katkılarıyla Makina FX stüdyolarında çekildi. Klibin animasyon eklemeleri, Canlandırma Servisi ekibi tarafından gerçekleştirildi. Çekimleri aralıksız olarak 36 saat süren klip, Ocak 2008 itibariyle müzik kanallarında gösterilmeye başladı ve listelerde zirvedeki yerini koruyor.

Grubun vokalisti olan ve bestelerin çoğunun altında imzası bulunan Yusuf Demirkol, gerek aykırı sahne duruşu, gerek sivri dili, gerekse de bir imza niteliği taşıyan kendine özgü ses rengi ile önce Ankara`nın ve son bir sene içerisinde de İstanbul`un underground Rock piyasasının en bilinen simaları arasında yerini aldı. Yusuf Demirkol`un kışkırtıcı, marjinal, provokatif ve nev-i şahsına münhasır sahne anlayışı sayesinde gerek kendisi, gerekse de Zakkum grubu, henüz albüm çıkmadan önce bile görsel, yazılı ve sanal yayın organlarında defalarca yer aldı.

Grubun davulcusu olan Cem Senyücel ise, Yusuf Demirkol ile beraber grubun ilk günlerinden beri değişmeyen tek elemanı olmasının yanı sıra, albümdeki bütün şarkıların sözlerine tek başına imza atarak, Türkiye müzik piyasasındaki davulcular arasında bir ilki gerçekleştirdi ve müzisyenlik dışındaki diğer becerisini de Zakkum grubunun albümüne yansıttı.

Gene bestelerin bir kısmında büyük emeği bulunan gitarist Eren Parlakgümüş ise basçı Emre Yılmaztürk ile beraber, Zakkum grubunun bar ve konser performanslarının vazgeçilmez simaları oldular ve kendi tarzlarını yarattılar.

Albümün çıkmasıyla birlikte, hakkında en çok konuşulan gruplardan biri haline gelen Zakkum`un albümden ilk çıkış şarkısı “Ah Çikolata”nın marjinal ve muadillerinden ayrışan görsellikteki klibi, büyük sansasyon yarattı. Şarkı, listelerde hızlı bir yükselişe geçti ve grup, bunu izleyen dönemde yazılı, görsel ve sanal yayın organlarında defalarca yer aldı. “Ah Çikolata” klibinin YouTube üzerindeki toplam izlenme sayısı, yüz bini geçti. Grubun resmi internet ve forum siteleri, 1 aylık süre zarfında, toplam 100.000`in üzerinde hit aldı.

14
Müzik / Queen
« : 08 Şubat 2008, 23:22:47 »

Queen, İngiliz rock grubu. 1970 yılında "Smile" grubunun dağılma sürecine girmesi sonrasında Brian May, Roger Taylor ve Freddie Mercury tarafından Londra'da kurulmuştur. Bir yıl sonra John Deacon'un katılımıyla grup tamamlanmıştır. 70'lerin sonlarında üne kavuşan grup bugün hâlâ geniş bir hayran kitlesine sahiptir. Her ne kadar özellikle Amerikalı eleştirmenler tarafından önemsenmemişse de arena rock, glam rock, hard rock, heavy metal, pop rock ve bunun gibi daha nice müzik türüne büyük katkılarda bulunmuştur.

1999 yılında Channel 4 tarafından düzenlenen "Music of the Millenium" anketinde Queen tüm zamanların en iyi ikinci grubu seçilmiştir. Queen'in toplamda 18 albümü, 18 single'ı ve 8 DVDsi 1 numaraya yükselmiş ve bu sayede en çok satan gruplar arasındaki yerini almıştır. Dünya çapında 300 milyon adet albüm satmışlardır. Bu satışların 35.5 milyonu ABD'de yapılımştır.

Üyeler
Freddie Mercury (1946-1991) piyanist ve solist:   Grubun sesi ve yüzü olması onun diğer yeteneklerinin gölgede kalmasına neden olmuştur. Oysa ki son derece yetenekli bir piyanisttir. Özel bir tenor sesine sahipti. 1988 yılındaki Barcelona olimpiyatları için Monserrat Caballe ile düet yaptıkları albüm oyunların resmi müziği olmuştur. Ayrıca öğretimini Ealing Cllage'de Grafik sanatları üzerine yapmıştır. Queen'in bir çok şarkısı ona aittir.

John Deacon (1951) bas gitar: Grubun ilk basçılarından memnun kalmaması sonucu yapılan seçmeler ardından gruba 1971 yılında katılmıştır. Grubun stüdyo albümlerinde tek ana vokal yapmayan ismidir. Sonraki yıllarda Queen'in finansal ve idari konularıyla ilgilendi. 90ların sonunda müzik hayatını bıraktı ve Queen+Paul Rodgers turuna katılmadı. Aralarında "You are my Best Friend", "Another One Bites the Dust" ve "I Want to Break Free" nin de bulunduğu bir çok şarkının bestesini yaptı.

Brian May (1947) gitar ve vokal: Aynı zamanda başarılı bir piyanisttir. Çocukluğunda babası ile birlikte geliştirdiği "Red Special" adlı gitarı hala kullanmaktadır. Zaman zaman özellikle kendi bestelerinin vokallerini de yapmıştır. Aralarında "Tie Your Mother Down", "We Will Rock You" ve "Fat Bottomed Girls"ün de bulunduğu pek çok şarkıyı bestelemiştir.1991'de "Back to the Light" ve 1998'de "Another World" olmak üzere iki solo albüm yapmıştır. Az bilinen yanlarından biriyse Imperial College den mezun bir Astro fizikçi olmasıdır.

Roger Taylor (1949) vurmalılar ve vokal: Grubun bateristi olmasının yanısıra ritim gitar, gitar ve bas da çalmıştır. "Radio Ga Ga", "A Kind of Magic", "These are the Days of Our Lives", "Heaven for Everyone" gibi en önemli besteleri 80li yılların sonunda gelmiştir.


Tarihçe
May ve Taylor ilk olarak Tim Staffell ile birlikte "Smile" adlı grubu kurdu. Staffell'in oda arkadaşı olan Mercury grubun müziğini yakından takip etmekteydi. Başka gruplarda (1969-Ibex; 1970-Sour Milk Sea) vokalistlik yapan Mercury "Smile"ın müziğinin gelişmesi için fikirlerini paylaşmakta ısrarlıydı. Staffell'in gruptan ayrılıp Humpy Bong'a katılmasıyla dağılma sürecine giren grubun devam etmesi için ısrarını sürdüren Mercury, May ve Taylor ikna etti. Bu süreçte grubun adı Queen olarak değiştirildi. Şubat 1971'de Deacon'ın katılmasıyla grup son şeklini aldı.

İlk olarak 1973 yılında Keep your self alive adıyla 45 lik çıkarmayı başaran grup bu şarkının rüzgarıyla ilk albümleri olan Queen I i aynı yıl piyasaya sürdü.1974 yılında "Seven Seas of Rhye" ile grup ilk kez müzik listelerine girdi. 3. albümleri "Sheer Heart Attack"ten çıkardıkları "Killer Queen" single'ı daha büyük bir başarı yakalayarak 2. sıraya kadar yükseldi. Asıl başarı ise 1975 yılında "A Night at the Opera" albümünden çıkardıkları "Bohemian Rhapsody" ile geldi. Şarkı İngiltere listelerinde 9 hafta boyunca bir numarada kaldı ve uluslararası başarıya ulaştı. Bundan sonraki 16 yıl boyunca Queen bir çok hit şarkı üretti. 80ler boyunca Kuzey Amerika haricinde grup başarılı kariyerine devam etti.

1991 yılında 24 Kasım da Londra yakınlarındaki evinde Mercury AIDS e bağlı zaatüre nedeniyle hayatını kaybetti. 1995 yılında Mercury'nin ölmeden önceki çalışmalarından derlenen "Made in Heaven" albümünün ardından grup sessiz bir döneme girdi. Bu sessizlik 2004 yılında başlayan "Queen+Paul Rodgers turnesine kadar devam etti.

Sinema ve televizyon 
Queen Flash Gordon (1980; Mike Hodges) ve Highlander (1986; Russell Mulcaky) filmlerinin müziklerine doğrudan katkıda bulunmuştur. Bunun yanısıra pek çok film müziğinden çeşitle Queen şarkıları kullanılmıştır. Belki de bunlar arasında grup tarihi açısından en önemlisi "Wayne's World" filminde kullanılan "Bohemian Rhapsody"dir. Filmin ardından tekrar yayınlanan single Amerikan Billboard listesinde 2 numaraya kadar yükselmiştir. Fakat Queen gurubunun sinemayla ilk tanışmaları 1975 ve 1976 yılında çıkan iki albümlerine Marx kardeşlerin unutulmaz filmlerinin isimlerini vermesiyle başlar 1935 yapımı "A night at the opera" 1975 Kasımında 4. Queen albümü olarak ve 1937 yapımı "A day at the races" 1976 Aralık'ta 5. Queen albümü olarak yerlerini alır.

Müzikal 2002 yılında İngiliz komedyen ve yazar Ben Elton tarafından May, Taylor ve Robert De Niro'nun katkılarıyla hazırlanan "We Will Rock You" adlı müzikal Londra West End'de bulunan Dominion Theater'da prömiyerini yaptı. Şu ana kadar Madrid, Barcelona, Sydney, Perth, Köln, Kuala Lumpur, Güney Afrika, Las Vegas ve Zürih'de sahnelendi. Londra gösteriminin Ekim 2006'da bitirilmesi planlandıysa de halktan gelen yoğun talep nedeni ile gösterim süresiz olarak uzatıldı. Böylece daha önce Grease'in elinde bulundurduğu Dominion Tiyatro'sunda en uzun süre sahnede kalan müzikal rekorunu da eline geçirmiş oldu. Müzikal gösteriminin Kraliçe 2. Elizabeth'in Altın Jübile kutlamalarıyla çakışması nedeniyle, bu kutlamaların bir parçası olarak Brian May Buckingham Sarayı'nın çatısında "God Save the Queen"in gitar solosonu çaldı.

Logo
Queen'in logosu Freddie Mercury tarafından ilk albüm piyasaya sürülmeden önce yaratıldı. Logoda tüm üyelerin zodyak simgeleri kullanılmıştır; Deacon ve Taylor'u temsilen iki aslan, May'i temsilen bir yengeç ve Mercury'nin başak burcundan olması nedeniyle 2 adet peri. İki aslan tarafından kucaklanmış olan "Q" harfinin ortasında bir taç ve tüm bunların üzerinde büyük bir anka kuşu bulunmaktadır.
Albümler 
1973 - Queen
1974 — Queen II
1974 — Sheer Heart Attack
1975 — A Night at the Opera
1976 — A Day at the Races
1977 — News of the World
1978 — Jazz
1980 — The Game
1980 — Flash Gordon
1982 — Hot Space
1984 — The Works
1986 — A Kind of Magic
1989 — The Miracle
1991 — Innuendo
1995 — Made in Heaven
1997 - Queen Rocks

Queen Resmi Fan Kulübü
Londra merkezli fan kulüp, grubun ilk albümünün piyasaya çıkmasından kısa bir süre sonra 1973 yılında kurulmuştur. Kulübün dünya çapında üye sayısı bir dönem 20.000'e yükselmiştir.Hala faal olan kulüp Guiness Rekorlarına göre dünyadaki en uzun soluklu fan kulüptür.

15
Müzik / Ogün Sanlısoy
« : 07 Şubat 2008, 16:55:54 »
Ogün Sanlısoy (1971- ), Türk müzisyen.

1971 yılında Gölcük'te doğdu. Babasının görevi dolayısıyla pek çok farklı bölge ve şehirde geçen ilkokul yıllarından sonra Fenerbahçe Lisesi'nde ortaokul ve liseyi okudu. 1988 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı bölümüne girdi ve mezun oldu. 1989 yılında yakın arkadaşı Kubilay Özvardar ile birlikte hazırladığı akustik dinleti onun ilk sahne deneyimiydi. Bu yıllarda Sugar Mice grubuyla çalışmaya başladı ve ilk demo kaydını gerçekleştirdi. Daha sonra çeşitli amatör gruplarda solist olarak çalıştı.

1992 yılında Pentagram'a katıldı ve aynı yıl çıkan Trail blazer albümünde vokaliyle yeraldı. Türkiye'de ve yurtdışında Pentagram'la pek çok konser gerçekleştirdi. 1993 ve 1994 yıllarında Hıbır ve Rock dergilerinin okuyucuları tarafından Yılın En İyi Erkek Rock Şarkıcısı Solisti seçildi.

1994-95 yıllarında Gür Akad'ın kurduğu Klips grubunda solist olarak yeraldı ve bu grupla çeşitli konserler verdi. 1995 yılında piyasaya çıkan Özlem Tekin'in Kime Ne adlı ilk albümünde besteci, enstrümanist ve süpervisor olarak çalıştı.

2006 yılında piyasa sürdüğü Üç adlı albümünde Pentagram grubundan arkadaşları Metin Türkcan Dorukhan Uluşar ve Tarkan Gözübüyük ile çalıştı
Albümleri 
Korkma (1999)
O Gün (2004)
Üç (2006)
Korkma 07 (2007)

Sayfa: [1] 2 3 4