Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - ülfet

Sayfa: [1]
1
Şişedeki Mısralar / Üç Harflik Mutluluktur Aşk
« : 02 Temmuz 2013, 17:14:19 »


Üç Harflik Mutluluktur Aşk

Bilinmeyene, bozuk bir pusulayla yelken açmaktır Aşk.
Kör olmadan kör rolü yapan gözlerine güvenerek adım atmaktır bazen.
Nereye gideceğini bilmeden avarece dolaşmaktır sokaklarda.
Ölümü hissederken, yaşamanın hayalini kurmaktır.
Tam her şeyi yazacakken kalemini kaybetmektir.
Geceleri sessizce ağlamaktır belki Aşk.
Ağzınla kuş tutsan da fark edilmemektir.
Okumadığın kitabın sayfasına bakmaktır saatlerce.
Mutfağa gidip ne yapacağını unutmaktır yalnızca.
Kendi kendine güldüğünü fark edip delirmenin sınırlarına yaklaşmaktır Aşk.
Eskimeden eskitilmek yavaş yavaş eksilmektir.
Her günü aynı yaşamaktır monotonca.
O kadar arkadaşın varken konuşacak kimseyi bulamamaktır.
Söylenecek çok şey susmak için çok neden çıkar karşına.
Uyandığın halde çıkamamaktır yataktan.
Vazgeçeçekken umut etmek umutlarını tek tek tüketmek Aşkın acımasız yanıdır.
Bir cümlenin noktası olmaktır sadece.
Aşkın ateşlerinde bilerek yanmaktır.
Ağlamadan dindirmektir gözyaşlarını.
Sulamadan filizlenir çoğu zaman Aşk.
Kalbine dolar köklerini sıkı sıkı.
Kurtulamazsın ve kabullenmeye başlarsın.
Bir gün meyve verecek umuduyla katlanırsın.
Meyve verdiği gün elini uzatırsın başarmışlık tutkusuyla.
Kurumaya başlar Aşk ağacın, neler olduğunu anlayamadan.
Kalbin onu tutmayan kökler arasında kalır.
Yalnızlığın en ağır evrelerinde boşluktasındır.
Ne alıştığın ağacın ne tutunduğun köklerin kalmıştır.
Sadece yanındakini sevmek değil,
Uzaktakini hissetmektir Aşk.
Üç harflik bir mutluluktur Aşk.
Acı verse de insana.
Yine gider kollarını dolarsın Aşka.
Ben şimdi aşık oldum dedirtir her defasında.
Diğer aşıkların üç harflik katilidir Aşk.

Ülfet P.

2
Genel Kültür / Ölü Vadinin Yürüyen Taşları
« : 28 Haziran 2013, 21:37:24 »


320 kg. ağırlığında bir kaya parçası kendi kendine 200 metre “yürüyebilir” mi? Üstelik, hareket ettiğinin bir kanıtı olarak da ardında derince bir iz bırakarak?

ABD’nin Kaliforniya ve Nevada eyaletlerinin sınırında yer alan Ölü Vadi düzlüklerinden biri, dünyanın en gizemli doğa olaylarıindan birine ev sahipliği yapıyor.

Racetrack Playa adı verilen eski bir göl yatağındaki kimi kaya parçaları, görünürde “kendi kendine” hareket ediyor. Yaklaşık 2 km. genişliğinde ve 5 km. uzunluğunda olan ve denizden 200 metre yükseklikteki Racetrack Playa, kuru, sert ve çatlamış bir zeminden oluşuyor. Yöreye gelen turistlerin gözüne ilk çarpan şey, çevreye rastgele yayılmış küçük kaya parçaları ve arkalarında bıraktıkları gizemli izler.

İlk bakışta hiç kımıldamadan duruyormuş gibi görünen kaya parçaları, yaklaşık yarim yüzyıldır jeologları ciddi biçimde meşgul ediyor. Yürüyen kayalar ile ilk kez 1955’te ABD’li jeolog George M. Stanley ilgilendi. Stanley’in varsayımına göre kayaların hareket etmesinin nedeni buz ve rüzgardı. Soğuk havalarda bir grup kaya parçasının çevresinde buz tabakası oluşuyor. Rüzgar estikçe buz tabakası çevreden kopuyor, böylece tıpkı bir yelkenlinin su yüzeyinde süzülmesi gibi, kayalar buz tabakasıyla birlikte kayıyorlardı. Bu yaklaşım uzun yıllar doğru olarak kabul edildi. Ancak bu teori özellikle küçük taşlar için geçerliydi. Kimileri 320 kg. ağırlığındaki kayaların “yürümesi”ni açıklayamıyordu.



1960’larda Racetrack Playa’nin ünü dünyaya yayıldı. Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü Jeoloji Bölümü’nden Dr. Robert P. Sharp 1969’da yöreye gelerek yedi yıl sürecek incelemelerine başladı.


Dr. Sharp, 30 taş seçti ve bunları işaretledi. En büyüğü 450 kg. ağırlığında olan taşların her birine bir ad verdi. Taşların kapladığı zeminin belirli yerlerine özel çiviler çakarak gelişmeleri izlemeye başladı. Yedi yılın sonunda, 30 taştan 28’inin hareket ettiğini belirledi. Taşların arkalarında bıraktıkları izlerin en uzunu 201 metre ile, Dr. Sharp’in "Fancy” adini verdiği 250 kg. ağırlığındaki bir taşa aitti.

Taslar kuzey–kuzeydoğu yönünde hareket ediyordu. Dr. Sharp, doğu ya da güneydoğu yönünde kimi sapmalar da gözlemlemişti. İzler ise, düzlüğün kurumuş ve çatlamış sert zemini kadar serttiler. Demek ki, kayalar düzlüğün katı ya da donmuş olduğu bir anda değil yumuşak olduğu bir sırada hareket ediyorlardı.

Dr. Sharp, kayaların hareketinde, yağmurun da en az rüzgar kadar önemli bir etken olduğu sonucuna varmıştı. Amerikan Jeoloji Dernegi’nin yayın organı "bulletın”da yayımlanan makalesinde durumu söyle dile getirmiştı:Olayin tüm gizemi, yağmur ve rüzgarın en uygun zamanda birlikte oynadıkları oyundadır.”

Yağmurla rüzgarın oyunu” teorisi de uzun yıllar kabul gördü. Ne var ki, 1990’larin başında yapılan yeni gözlemler kayaların hiçbir biçimde rüzgar etkisiyle hareket etmediğini ortaya koydu. Massachusetts Amherst College’dan John Reid ve arkadaşlarının Racetrack Playa’da 5 cm. yüksekliğinde kar suyu biriktiğinde ve buzlanma olduğunda, bir insanin, bu zeminde kaymadan yürümesinin oldukça zor olduğunu ama is kayaların “yürümesi”ne gelince bununda olanaksız olduğu gözlemlediler. 25 kg. ağırlıgındaki bir kayayı buz üzerinde bir milim bile kıpırdatmak mümkün olmuyordu. Çünkü kayalar dolomit kökenli kireç taşındandı, Yüzeyleri ise çok pürüzlüydü. Sürtünme katsayıları 0.8, bir ayakkabının ki ise 0.1 idi. Bu da kayaların buz üzerinde rüzgarın etkisiyle kayması yaklaşımını tümüyle ortadan kaldırıyordu.

Reid ve arkadaşlarının teorisi ise, kayaların altında biriken buzların, birkaç santimetre derinliğindeki suda “yüzmeleri” yönünde. Bu yaklaşım, meteorolojik verilerle de uyum içerisinde. Reid, kayaları hareket halinde saptamak için kisin orada aylarca yasamak ve yeterli araç gereç için de yaklaşık 1 milyon dolarlık bir yatırım gerektiğini belirtiyor. Ancak aşırı soğuk, rüzgar ve nem, yörede yaşamı olanaksız kılıyor ve hiç kimse böyle bir işe kalkışamıyor.

Bugüne dek hiç kimse bu kayaları “yürürken” görmedi.


3
Şişedeki Mısralar / Sen Yoksan...
« : 24 Haziran 2013, 17:23:36 »


SEN YOKSAN...

Ya kaybedersem...
Pes edeceğimden şüphem yok fakat sendelersem.
Kaldırır mısın yere düşersem?
Bırakıp gider misin yoksa öyle.
Hırs eder ya sersem. Sağa sola yalpalatır hani.
Tıpkı ayyaş gibi yığılırsın o an mutlusundur.
Ama kafa yapan hayallerin kaçı gerçek?
Önce kalbine alır sonra kafana koyarsın.
İhtimali yoktur başka. Kazanacaksındır!
Tam o anda küçük şehir büyür aşkla.
Bu savaş artık boyun borcundur.
Kurtulabilen öldü kurtuldu aşktan.
Sana nice yaşlar...
Tarihi silemez ama yazabilirsin baştan!
Tek kişilik dev bir orduyum. Komutan kalbim.
Acımam benim olmazsan.
Adına başkent dedim. Yasla başını omzuma bana ağla.
Şüphen olmasın sevgimden, geçtim zevkinden.
Sen artık her şeysin!
Yaşanan dopdolu anılarımıza dalmışken üstüne yenileri gelsin.
Gönlüm şenlensin, yine rüzgar dellensin.
Sen yanımda ol yeter, isterse Sibirya'dan soğuk gelsin.
Sen varsan dayanırım ki yokluğunu bir çok kez anlattım aşkım.
Gel bu şehri beraber boyayalım.
Bütün ilhamı senden aldım.

4
Düşler Limanı / Sobe
« : 13 Nisan 2013, 13:45:13 »

SOBE
Öyle bir yaşatayım ki ne çocuksun ne kadın. Kimse küçük diye sevmiyor ne de büyük diye sözüm geçmiyor. Hayatın bir merdiveninde durmuşum kat on altı. Aşağıdan bakan için bir gökkuşağı yaklaştıkça anlıyorsun kül renginden bir boşluk olduğunu. On yedinci kata çıkmak için merdivenler adeta oyun oynuyor. Adımını attığın yer ayağının altından kayıyor. Oyun oynayacak yaşı geçtim diyorsun kendi kendine. Eskiden çok sevdiğin şeyler seni sinirlendiriyor. Bazense gözlerini kapatıp 10’a kadar sayasın geliyor. Gözlerini açtığında teksin hayata karşı, bulup çıkarıyorsun saklananları. Sobelemek istiyorsun hayatı!
Yalnızlığın en ağır evrelerini geçiriyorsun, bağışıklık kazanıyor vücudun. Aynadakini tanıyamayacak hale geliyorsun "Bu ben miyim?" diye soruyorsun hüzünlü bir ifadeyle. Sebepsiz yere ağladığını fark ediyorsun.
Önünde güneş varken bir kibrit arıyorsun…

5
Dünya Tarihine Geçen Çok İlginç Ölümler

 Langley ve Homer Collyer, yirmili yaşlarındayken New Yorka taşındılar. Zengin bir ailenin iki çocuğu olan kardeşler etraftaki çöpleri evlerinde biriktirmeye başladı. Buldukları herşeyi evlerine getiren iki gencin oturduğu apartmanda tam 180 ton çöp bulunduğu tahmin ediliyor. Avizeler, kırık bebekler, arabalar ve çatlak saatler topladıkları eşyalar arasında. 1930’lu yıllarda kör olan Homer, on yıl sonra da romatizma yüzünden yatalak oldu. İşin ilginç tarafı, evde yabancıları uzak tutmak için bubi tuzakları vardı ve Langley bu tuzaklardan birine takılarak, çöp yığının altında kaldı. Kardeşine yardım edemeyen Homer ise açlıktan öldü.
 
İngiltere'nin Sheffield kentinde yaşayan 20 yaşındaki Chris Staniforth, arkadaşlarıyla birlikte 12 saat boyunca oyun konsolu X-Box'ta oyun oynadıktan sonra aniden fenalaşarak yaşamını yitirdi. Chris'in ölümü aile ve arkadaş çevresinde büyük şaşkınlığa yol açarken, otopsi sonuçları ölüm sebebinin hareketsizliğe bağlı damar içi pıhtılaşma olduğunu ortaya koydu.
 
Isaiah Otieno eğer arkadaşının bağrışlarını ya da helikopter kazasının seslerini duymuş olsaydı kurtulabilirdi. Ne yazık ki yüksek sesle müzik dinleyen Otienopilot yüzünden hayatını kaybetti.
 
İsveç Kralı Adolf Frederick ıstakoz, havyar ve şampanyadan oluşan yemeğin ardından 14 kase puding yiyince hayatını kaybetti.
 
İnci ve uzun boyunlu dansçı sürekli fular kullanıyordu. Araba kullanırken fularının uçmasını da seviyordu. Ancak bu zevki güzel dansçının sonu oldu. Bir gün araba sürerken fuları uçtu, onu yakalamak isterken kaza yaptı.
 
Franz Reichelt paraşüt elbise yapmayı kafasına takmıştı. Kendini uçan terzi olarak isimlendiren Reichelt Eyfel Kulesi'nin tepesinde yaptığı elbiseyi test ederken öldü.
 
Segway'in sahibi Segway üzerinde öldü
 
28 yaşındaki Sergey Tuganov adlı adama iki kadınla bütün gün birlikte olacağına dair 3000 dolarına iddiaya girdi. İktidarını kanıtlamak isteyen Rus adam bir kutu viagra içti. Tuganov iddiayı kazandı ancak 12 saat sonra kalp krizinden hayatını kaybetti
 
Amerikan senarist Tennessee Williams 1983 senesinde bir otel odasında alkol alırken şişenin kapağını yutarak öldü.
 
Amerikalı komedyen Dick Shawn kahkaha dolu şovu sırasında meslektaşlarını eleştiriyordu. ‘İşim için hiçbir zaman yerlere kapanmam' derken sahnenin zeminine düşen Shawn'ı hayranları çılgınca alkışladı. Shawn 10 dakika boyunca aralıksız süren alkışlardan sonra kalkmayınca yanına gelen güvenlik görevlileri öldüğünü fark etti.
 
Avusturyalı Hans Steininger 1,4 metre ile dünyanın en uzun bıyığına sahip olmakla ünlüdür. 1567 yılında bir gün yaşadığı şehirde yangın çıktı. Hans da kaçarken bıyığını toplamayı unuttu. Koşarken bıyığının üzerine bastı ve dengesini kaybederek düştü. Yuvarlanırken boynunu kırdı ve öldü.
 
Bobby Leach Niagara şelalerinden bir fıçı içinde atlayan dünyadaki ikinci kişi. Bu atlayıştan başka ölüme meydan okuyan başka girişimleri de bulunuyor. Bu kadar cesur birisinin ölümü ise oldukça ironik. Leach, bir gün bir Yeni Zellanda sokağında yürürken bir portakal kabuğuna basınca kayarak düştü ve bacağını kırdı. Öylesine kötü bir kırıktı ki bacağın kesilmesi gerekiyordu. Cesur adam bir süre sonra kırıkta oluşan hastalıklar yüzünden öldü.
 
Çin şair Li Po, Çin'in edebiyat dünyasındaki en iyi şair olarak kabul ediliyor. Şair aynı zamanda liköre olan düşkünlüğüyle de biliniyor. En iyi şiirlerini de sarhoşken yazmıştır. Bir gece Li Po Yangtze nehrinde sal ile gezinirken ayın su üzerindeki yansımasını kucaklamak isteyince nehre düşerek boğuldu.
 
Tasavvuf ehli Rus Grigori Rasputin ilk olarak on kişiyi zehirleyebilecek güçteki siyanürden kurtuldu. Onun halen yaşadığını gören katilleri onu dört kere vurdu. Bu kurşunlamadan da canlı çıkan Rasputin'i katilleri elini kolunu bağlayarak denize attı ve ondan kurtuldular.
 
1983''te mağazada hırsızlık yaparken yakalanan San Diegolu bir kadın, polislere ''eğer onu bırakmazlarsa'' morarana kadar nefesini tutacağını söyledi. Polisler kadını bırakmadılar, o da gerçekten ölünceye kadar nefesini tuttu.
 
Amerikan Cleveland Indians'ın efsanevi oyuncusu Ray Chapman oyun sırasında başına vuran ve kafatasını parçalayan beyzbol topuyla yaşamını yitirdi.
 
AvustralyalI vahşi doğa uzmanı Steve Irwin ‘Timsah Avcısı' olarak anılıyordu. Irwin, Great Barrier Reef'de belgesel film çalışması sırasında dikenli bir vatozun göğsüne iğnesini fırlatması sonucunda öldü.
 
28 Nisan 1988’de Aloha Havayolları’nın B-737 uçuşu esnasında üst kabin tavanı patlayarak yırtıldı ve uçtu. Bütün yolcular kemer taktığı için sadece servis yapan bir hostes denize uçtu. Uçak üstü açık bir şekilde indi.
 
ABD'nin Alabama Eyaleti'nde 25 yaşındaki bir asker tükürme alışkanlığının kurbanı oldu. Pencere kenarında oturarak tükürüğünü sokak lambasına isabet ettirmeye çalışan bir asker, dengesini kaybedip 11. kattan düşerek hayatını kaybetti.
 
Astronot biliminde çığır açan Danimarkalı bilim adamı Tycho Brahe, vaktinde tuvalete giremediği için öldü. 16. yüzyılda yemek bitmeden sofradan ayrılmak hakaret sayılırdı. O gece, şölene gelmeden önce tuvalete girmeyi unutmuştu. Yemekte içkiyi fazla kaçıran Brahe, izin isteyemeyecek kadar nazikti. İdrar kesesi patlayan bilim adamı, 11 gün acı çektikten sonra öldü.
 

 Güney Afrika'nın Cape Town Şehri'ndeki bir hastanede gizemli olaylar oluyordu. Üstelik ölümlerin hepsi, cuma günleri 311 numaralı yoğun bakım odasında gerçekleşiyordu. Hemşireler ve doktorlar buna bir çözüm bulamayınca, devreye polis girdi. Araştırmalar sonuç vermedi. Sır ölümlere uzun süre açıklama getirilemedi. Uzmanlar, odanın havasını bakteriyolojik olarak kontrol ettiler. Sonuç sıfırdı. Bu arada ölümler devam etti. Sonunda oda sürekli olarak gözetim altına alındı ve neden ortaya çıktı. Cuma sabahları saat 06.00'da odaları temizleyen görevli, hastanın başındaki solunum cihazının fişini çekerek elektrik süpürgesinin fişini takıyordu.
 
Toronto’da bir hukuk firmasında çalışan 38 yaşında ki avukat Garry Hoy, staj öğrencilerine ofis camının sağlamlığını kanıtlamak isterken gökdelenin 24’üncü katından aşağıya düşerek hayatını kaybetti. Daha önce defalarca aynı şeyi test eden avukat, öğrencilerine hava atmak için yine cama omuzuyla vurdu. İlk teşebbüsünde cama bir şey olmazken, ikinci denemede genç avukat camın kendisiyle birlikte gökdelenden aşağıya düştü.
 
50 yaşındaki Jaam Singh Girdhan Barela, eşinin cenazesinde gerekli ritüelleri yerine getiriyordu. Eşi yakılmaya başladıktan sonra 300 km’den gelen bal arılarının saldırısına uğrayan üzgün koca, sayısız arı sokması sonucu hayatını kaybetti.
 
Buenos Aires'te karısına sinirlenip onu öldürmeye karar veren adam, otelin 23. katındaki odalardan karısını aşağıya atar. Kadın elektrik tellerine takılır. İşini sağlama almak isteyen adam, karısının peşinden atlar. Tellere tutunamaz, yere çakılır.
 
1995 yılında Coca Cola makinesinden bedava soda almaya çalışan bir adam, aniden fırlayan kola kutusu yüzünden hayatını kaybetti.

(Alıntı)

6
Güncel / Saatler Alındı !
« : 28 Ekim 2012, 12:07:14 »
Arkadaşlar saatler 1 saat geri alındı herkese hayırlı uğurlu olsun.

7
Genel Kültür / Johnny Deep
« : 27 Ekim 2012, 14:16:09 »


Johnny Depp benim en sevdiğim oyuncudur. Genel kültür köşesinde bulunmadığını görünce , büyük bir heyecanla konu açtım.

Jonny Deep renkli kişiliğiyle katıldığı her film veya dizilere renk katan popüleritesini arttıran oyuncudur.
9 Haziran 1963 doğumlu olan 49 yaşındaki Amerikalı oyuncu aynı zamanda senarist, yönetmen, yapımcı ve müzisyendir.2003 yılında Karayip Korsanları: Siyah İnci'nin Laneti, 2004 yılında Düşler Ülkesi ve 2007 yılında Sweeney Todd: Fleet Sokağının Şeytani Berberi filmlerindeki performansı ile En İyi Erkek Oyuncu Akademi Ödülü'ne ( Oscar ) aday gösterilmiştir.

Filmlerde birbirinden zıt, görsel olarak renkli ve tipik karakterleri canlandırmasıyla tanınmaktadır.
Son 10 yılın en çok para kazanan oyuncusudur.Resmi Araştırmalara Göre dünya üzerinde en çok hayrana sahip oyuncudur.
Spoiler: Göster
En büyük hayranı benim.


Jhonny Deep`in fillerdeki karakterlerinden bazıları:

KARAYİP KORSANLARI KARA İNCİ`NİN LANETİ
Spoiler: Göster

ALİCE İN WONDERLAND
Spoiler: Göster

SOKAĞININ ŞEYTAN BERBERİ
CHARLİE AND THE CHOCOLATE FACTORY
Spoiler: Göster





8
Şişedeki Mısralar / Boş ver
« : 27 Ekim 2012, 12:29:37 »
Boş ver

Boş ver be deli gönül
Sen neleri unutmadın ki?
Ne coşkun sular gördün
Ne hırçın rüzgarlar
Boyun eğmedin kara gözlü sevdalara
Şimdi mi yenik düşüyorsun
Yalan dolu aşk masallarına


Boş ver
Daha kimler çıkacak karşına
Daha çok sevecek çok sevileceksin
Bir masal okuyacak peri kızı
Uçuracak seni daldan dala
Sonra dur demeyi öğreneceksin
"Git..." demeyi öğrendiğin gibi


Bir yel esecek
Yağmur bekleyeceksin
Boran olup yağacak göz yaşların
Sen güneşi isteyeceksin
Sevdanı kazıyacaksın derinlerde bir yere
Unutmak zor olacak
Silemeyeceksin izlerini mazinin
Boş ver diyeceksin kendi kendine
Ama hislerin seni boş vermeyecek
Ve sen bir daha sevemeyeceksin


Kimi zaman bir goncaya kapıldın
Kimi zaman bir dağ gülüne
Ama hiç bir zaman koklamadın
Koklatmadılar kendilerini
Kolayları varken sen hep zorları seçtin
Yakınında dururken sen hep uzağa gittin
Hasret kaldın gülen sevdalara
Boş ver be deli gönül
Yine yenik düştün sen aşka


Hep koşan sen oldun arkalarından
Yakalayamadın dengine göre birisini
Hep sen sevdin sen acı çektin
Bilemediler senin kıymetini
Usandım artık be deli gönül
Usandım seni anlatmaktan
Peşine düşüp böyle yanmaktan
Hadi "Boş verdim..."de de unutalım
Vazgeçelim yalan sevdaları gerçek sanmaktan


Sök eski sevdalardan kalan izleri
Yerine başka filizler ek
Sen sulama bırak kendi büyüsün
Bak yine güneş doğdu umutlara
Aydınlattı bak tüm karanlıkları
Sevmeyi bildiğin gibi unutmayı da bil
Zaman yeni sevda zamanıdır
Hadi boş ver artık eskileri
Hadi boş ver...

Spoiler: Göster
Arkadaşlar bu benim kuzenimin şiiri sizlerle paylaşmak istedim... Umarım bana kızmazsın Sami abi  :)

9
Şişedeki Mısralar / Ayı Dolfy
« : 23 Ekim 2012, 19:57:04 »
AYI DOLFY

Başucumdaki tatlı Dolfy,
Sarılıp uyurdum geceleri.
Karanlık mı korkutan seni?
Gece lambası icat edildi.

Astral`e zorlama beni.
Kabus olur, bulurum seni.
Gülümsedi bak, şuradaki,
Minik ayıcık, tatlı Dolfy.

Ülfet P.

10
Düşler Limanı / Çığlık
« : 22 Ekim 2012, 21:54:02 »
 ÇIĞLIK
 
Sessizlik... Tek duyabildiği çılgınca bağıran sessizlikti. Etrafın karanlık veya aydınlık  olduğunun bir önemi yoktu onun için. Hiç tatmamıştı aydınlığı, hiç bakmamıştı kimsenin bakamadığı güneşe. Görmemişti hiç kendini. Aynaların nasıl olduğunu bilmeden yaşıyordu. Annesinin, babasının nasıl olduğunu hiç görmemişti.
Hep hayal etmişti onları. Aydınlık, onlar ve kendisi sadece hayal edebilirdi göremediklerini.
 
Sessizlik... Bir şeyler duymak istiyordu. Bağırdığını biliyordu, kendi sesini duyuyordu. Belkide kader yine bir oyun oynuyordu ona. Belki sadece bağırdığını hayal ediyordu.

Hiç tanımadığı bir yerdeydi, bunu hissediyordu. Kapıyı bulmak için ayağa kalktı. Kapıdan çıktığı anda, sessizliğin bitişini mutlulukla dinleyecekti. Elleriyle kapıyı aradı. Şuana kadar kaç şey devirdiğini saymadı. Onun hayatında devrilen şeyler kaldırılırdı. Ama görmeyen gözler göremezdi. Bu onun bildiği en acı gerçekti. Bir dolaba dokundu, hiç bilmediği bir nedenle dolabın kapağını açtı. Yere bir şey devrildi, sesini duymuştu. Demek ki hayat ona bu seferlik acımıştı.

Ayaklarının altına devrilen şeye doğru eğildi ve dokundu buz kesen soğukluğu avuçlarında hissetti. Hisleriyle hareket ediyordu. Parmakları ipek gibi yumuşak saçların içine girmişti. Bu yumuşaklığı bir yerden tanıyordu. Hemen kalkıp kaçmak istedi ve o an insan olduğuna küfretti. İçindeki vicdan denen pis yaratık defolup gitmesine izin vermedi. Anlamsız bir şekilde elleri ellerine gitti, bu eller onu karşılıksız seven ve büyüten meleğin elleriydi. Görmeyen gözlerinden pervasızca damlayan yaşları silme zahmetine bile  girmiyordu. Sadece sessizce ağlıyordu. Kader en büyük oyununu oynamıştı ona, ellinde ki tüm Asları göstermişti acımasızca. Ağızından çıkan iki hece tüm hücrelerini delip geçmişti...ANNE...






11
Şişedeki Mısralar / Tüysüz Şeftali
« : 22 Ekim 2012, 15:20:19 »
Tüysüz Şeftali

Kokusundan tanıdığım, Tüysüz şeftali;
Nereye gidersen git, bulurum seni.
Gözlerim ararsa gözlerini,
Ellerim tutmak isterse ellerini,
Kaçmak nafile, Tüysüz şeftali.

Mutlu olmanı isteyemem,
Bunu sakın bekleme benden.
Ne rahat söylerdik eskiden,
Hatırlıyorsun sen de kandırma beni.
Kokusundan tanıdığım Tüysüz şeftali.

Ülfet P.

12
Müzik / Eskimeyen Şarkılar
« : 12 Ekim 2012, 20:29:46 »
Yeni şarkıları bir hafta üst üste dinlesen sıkılıyorsun. ``Ya kim açtı şu şarkıyı gene.`` Diyorsun kendi kendine ama öyle şarkılar var ki yıllar geçiyor üstünden,dinlediğinde tat alıyorsun. Şarkı duygularına tercüman oluyor. Sıkılmadan, bıkmadan, usanmadan defalarca dinliyorsun. Her seferinde daha güzelleşiyor daha bir anlam kazanıyor sanki.

Benim eskimeyen şarkım:
*Fikret Kızılok-Bu kalp seni unutur mu?
*Gülay-Cesaretin var mı aşka?
*Barış Manço-Kol düğmeleri

Peki ya sizin eskimeyen şarkılarınız?

13
Güncel / Metal Fırtına Gerçek Mi Oluyor?
« : 12 Ekim 2012, 20:12:05 »
METAL FIRTINA

Metal Fırtına, Orkun Uçar ve Burak Turna tarafından yazılan, Amerika Birleşik Devletleri'nin Türkiye'ye saldırmasını konu alan politik kurgu tarzında 302 sayfalık bir romandır.
 
Kapak tasarımı Kenan Özcan tarafından yapılmıştır.
 
Yayınlandığında Türkiye'de en çok satan kitaplardan biri olmuştur. Bu dönemden sonra her iki yazar da bu seriyi kendileri devam ettirmişlerdir.

Arkadaşlar bunu üzülerek ve korkarak soruyorum ama metal fırtına gerçek mi oluyor? Ülkemizin vahim durumuna sınıra yakın bir yerden şahit oluyorum. Kimseye yukardan bakmak için söylemiyorum ama buralar suriyeli aileler doldu. İnanın korkuyorum.

14
Müzik / Sehabe
« : 28 Eylül 2012, 19:45:07 »
Barış Çetin sahne ismiyle SEHABE 26.08.1988 yılında Aydın'da doğdu..
 Nazilli Anadolu Lisesini bitirdikten sonra öğrenimine Mersin
 üniversitesi psikoloji bölümünde devam etmeye başladı
RAP müzikle küçük yaşlarda tanıştı.Uzun zaman bu müziğin dinleyicisi
 olarak kaldı. 2003 yılında ilk sözlerini yazdı.İlk kaydını da aynı yıl
 kasetçalara kaydetti.O dönemlerde bile kendisine mikrofonun uzatıldığı
yerlerde sahne performansları verdi.Uzun yıllar hem kendini geliştirmeye
 hem bu müziği en iyi şekilde temsil etmeye hemde toplumdaki bazı yanlış
tutumları kırmaya çalıştı. 2007 yılından itibaren 'vuslat kayıt evi'
 bünyesinde aktif olarak dinleyiciye sesini duyuruyor.
 Sahne aldığı bazı iller : Aydın,İzmir,Mersin,Adana,Denizli...

Bazı eserleri:
*Anlamıyorsan anlamı yok
*Aşkın 11 kuralı
*Bana her yol Paris Hilton
*Dersteyiz
*Güneş batsın
*Kuşlar uçmayı unutmaz
*Pamuk cüceyi yedi prensesler
*Şimdi farklı şehirdeyiz
*Psikopat bir psikolog
...


Sayfa: [1]