Kayıt Ol

Felsefe kulübü

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Felsefe kulübü
« Yanıtla #45 : 27 Temmuz 2011, 21:00:02 »
Mantıklı düşündüğümüzde de, %75 çevresel olması daha mantıklı bence. Ne de olsa insanlarda "Sevgi geni", "açgözlülük geni", "cimrilik geni" ve bunun gibi duyguları açığa çıkaran genler olması, bana saçma geliyor. İnsan küçüklüğünden itibaren neye alıştırıldıysa, kişiliği ona göre düzene girer.

Zaten insan davranışları genetik ise, o zaman hiçbir davranışı kınayamazdık, saçma olurdu. İnsanın elinde olmayan birşeyi kınamak, abezdir,

O açıdan size katılıyorum.
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.

Çevrimdışı OZ

  • ***
  • 401
  • Rom: 5
  • Melanj
    • Profili Görüntüle
    • http://bortubocekgaleri.com/
Yaşamın gerekliliği üzerine felsefe
« Yanıtla #46 : 17 Aralık 2011, 04:42:04 »
Güneşin ve dünyanın konumu 1 cm bile birbirine yakın ya da uzak olsaydı hayatı oluşturacak koşulların ortaya çıkmayacağı bilimsel bir gerçek. O halde bilim nasıl tanrıya karşı olabilir? Tesadüflere inanmam. Neyse bu başka bir konu...

Yaşamı oluşturacak en mükemmel dengeyi kursanız bile yaşamın kendisi, tüm geçen zamana ve en modern zamanları yaşasak bile çürük bir yapıdır bana göre: İnsan toplumunu ele alalım. Bizi hareket ettiren egolarımız, mantığımız ve ahlak değerlerimiz. Ahlak bana göre topluma uygulanan bir afyondur. Sana karışır ve neyi yapıp yapamayacağına karar verir. Böylece birey kendi derinliğinde bunu göremese bile her zaman mutsuz olacaktır. Peki mantık? İnsanların mantıklı olduklarını düşünmüyorum. Vahşi doğada olsaydık mantıklı davranmak zorunda olurduk. Mesela hayvanlar; Onlar hayatta kalabilmek için birbirlerini öldürürler çünkü mantığı bunu gerektirir. Bir tepki vermez ise ölecektir. Bu insan ahlakına terstir. Ama ahlaklı olduğunu düşündüğümüz insan ırkı katil olur. Nerede bu işin ahlakı ya da mantığı? O zaman egolar yüzünden bir insan başka birini öldürebilir. Bu durumda ego, ahlak ve mantık sarsılmıyor mu? Ve hayat bunların üzerine kurulmuşken yaşamın gerekliliği bana göre tartışılır. Bilmem yanlış mı düşünüyorum.
"Rebellions are built on hope"

Çevrimdışı ryuk

  • ***
  • 497
  • Rom: 25
  • ne değiştirebilir bir insanın doğasını?
    • Profili Görüntüle
Ynt: Felsefe kulübü
« Yanıtla #47 : 19 Aralık 2011, 21:02:52 »
Aslında Dünya'nın Güneş etrafındaki yörüngesi eliptik olduğu için Dünya her yıl periyodik olarak Güneş'e bir santimetreden çok daha fazla yaklaşıyor ve uzaklaşıyor.

Ahlak kavramı bence de bir afyon. Çok büyük sahtekarların, kendilerinden sonra türeyip zamanla kendilerine rakip olma ihtimali bulunan küçük sahtekarların büyümesini önlemek; zamanında kendi geçtikleri vadiden başkalarının geçmesini ve kendileri gibi güçlenmesini istemedikleri için o vadi yolunu kapatmak için yola devirdikleri kaya "ahlak".

Bu konuda Richard Dawkins'in "Gen Bencildir" kitabında oluşturduğu "mem" adında bir kavram var :) . Bidiğimiz gibi genler bedenimizin kodlarıdır. Dawkins'in bahsettiği "memler" ise düşüncelerimizin, felsefi akımların, doktrinlerin vs... Nasıl bazı genler diğerlerine baskınsa, bazı genler o genleri taşıyanların hayatta kalma şansını arttırken bazıları azaltıyorsa; memler de bir felsefenin ve o felsefeyi benimsemiş kişinin-topluluğun-kurumun hayatta kalma, başarılı olma, diğer felsefeleri-toplulukları ezme şansını etkiliyor.

maglor şöyle bir örnekle anlatmıştı bana bunu yıllar önce:
İki mağara adamı ormanda yürümekte. Biri "korkaklık, gürültü-patırtıdan uzak durma" diğeri ise "cengaverlik" memlerini taşıyor düşünce kodlarında. Ormandaki bir çalının arkasından muhtemelen iri bir hayvana ait olan bir kükreme duyuluyor.
Korkak olan adamımız aksiyondan uzak durmayı tercih edip mağarasına dönerken, cesur olan ise kabileye büyük bir avla dönüp, kabilenin güzel kadınlarından biriyle çiftleşmenin hayalini kurarak elindeki ilkel silahıyla çalının arkasına yöneliyor.

Sevgili forum ahalisi! Büyük ihtimalle hepimiz o korkak olan adamın soyundan geliyoruz.
Fikirlerim için ölmeyi göze alamam çünkü yanılıyor olabilirim - Bertrand Russel

İyi bir fikir üretmek için, pek çok fikir bilmek gerekir:

* Yeni başlayanlar için FRP

* Fantastik edebiyata yeni başlayanlar ve bu türde ilerlemek isteyenler için

* Kılıçlar ve diğer eskiçağ silahları hakkında

* Dark Sun


* Distopya Korkuları

Daha fazlası için: Index

Çevrimdışı Madam Vio

  • **
  • 376
  • Rom: 16
  • "Each thing I show you is a piece of my death."
    • Profili Görüntüle
Ynt: Felsefe kulübü
« Yanıtla #48 : 22 Mayıs 2012, 22:34:44 »
Felsefe iyidir, hoştur ama kendi özündeki 'sürekli yolda olmak' durumunu bir türlü anlayamıyorum. Tamam tartışalım, hatta kapışalım, ancak sonunda da bir karara varalım. Ya da daha iyisini bulana kadar bir düşünceyi/teoriyi/varsayımı kabul edelim. Milattan önceki zamanlarda henüz bilim yokken ortaya atılmış ve çoktan çürütülmüş iddiaları neden bir meselenin tarafları gibi hala daha dile getiriyoruz ki? Belki çok soyut düşünce ve kavramlarla uğraşılıyor diye belli başlı konularda fikir birliğine varılması imkansız, tamam. Yine de bunun dışındakiler için bir orta yol bulunmalı. Bana göre felsefe sırf bu hiçbir kanıya varmama üzerine kurulu tavrı yüzünden günümüze kadar gelişme gösterememiş bir alan ve benim için bir hayal kırıklığı.

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Felsefe kulübü
« Yanıtla #49 : 23 Mayıs 2012, 01:06:51 »
Her şarkıcının bir doruk noktası vardır. Her para biliminin, her müzik gurubunun, her çalgı aletinin de birer doruk noktası vardır.

Bir şeyin, sonsuza kadar artarak ilerlemesi asla mümkün değildir. En iyi müzisyenler bile, ömürlerinin bir kısmında, doruk noktada kaset satarlar ve bu artış bir müddet sonra söner. Müzik guruplarının dağılma sebepleri de budur. Doruk noktasını geçip, inişe tekavvül ettiklerinde, gurubun bir anlamı kalmamıştır çünkü.

Demek istediğim o ki; her şeyin bir sonu vardır. Felsefede de bu böyle oldu. İlk çağdan beri gelişti, sonra da düşüşe geçti. Düşünce bilimi, düşüncenin yegane kaynağı olan insanlar tarafından, batırılıp duruyor. Günümüzde bilim yükselişte, ama onun da doruk noktasına ulaşacağını görmek zor değil. Her şey icat edilip de, insanların artık keşfedecek yeni bir şey bulamadıklarında, eskiye dönüş yapacaklarını göreceksiniz. Ya da belki torunlarınızın torunları görecekler.

Bana göre felsefe sırf bu hiçbir kanıya varmama üzerine kurulu tavrı yüzünden günümüze kadar gelişme gösterememiş bir alan ve benim için bir hayal kırıklığı.

Günümüze kadar gelişme gösterdi. Ama sonra bu gelişme, azalmaya başladı, durdu ve son olarak gerilemeye başladı. Hayal kırıklığını felsefe yaratmadı. Filozof olmaya elverişli bir beyin, son birkaç yüz yıldır Dünya'da yaratılmadı. Ya da yaratıldı ama, değerleri bilinmedi. Buna da bilime verilen önemin daha güçlü olması sebep oldu.

Felsefe sana bir şey yapmadı ki hayal kırıklığına uğrayasın. Asıl nankör olan, insanlardı. Benim hayal kırıklığım, insanlardır.
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.

Çevrimdışı Madam Vio

  • **
  • 376
  • Rom: 16
  • "Each thing I show you is a piece of my death."
    • Profili Görüntüle
Ynt: Felsefe kulübü
« Yanıtla #50 : 16 Ağustos 2012, 17:37:52 »
Spoiler: Göster
Zamanında sanat felsefesi hakkında kendi kendime bir beyin fırtınası yapmış ve çıkarımlarımı yazıya dökerek netleştirmiştim. Arşivlerim arasında gezinirken rastladım, paylaşayım dedim.


Felsefede Sanat, Estetik, Güzel ve Beğeni Üzerine


1)   Tolstoy “Eğer bir etkinlik sanat için yapılıyorsa doğrudur, ancak yalnızca zevkleri doyurmak için yapılıyorsa ilkelliktir; fakat yüzyıllar sanatı yanlış tanıtmıştır. Güzellik anlayışımız sanatın ne olduğuna yönelik değil, ihtiraslarımızı doyurmaya yönelik bir çıkmazımızdır.” demektedir.


Yorum:

Estetik hazlar, duygular ve düşünceler; dolaylı olarak başta zihnin kendisi tatmin edilmesi gereken bir durumdadır. Var oluşun güdülediği herhangi bir eğilimi mantıksız bulamayacağımız gibi ‘sanatı zevkleri doyurmak için kullanmayı’ da ilkellik olarak algılayamayız.

Nasıl estetik bir ürünü ‘sanat eseri’ olarak adlandırabilmemiz için estetik duygular uyandırmak amacıyla yaratmış olmamız gerekiyorsa, öyle de esere ait bilgiler ortaya koyabilmek için objeye çıkar gütmeksizin yaklaşmalı, onu bizde yarattığı estetik duygular çerçevesinde konumlandırmalıyız. Eğilimler ilkel, saçma ya da yanlış değildir; ancak sanatı yorumlarken eğilimler değil estetik değerler kullanılmalıdır.
Sanat, sanattır ve eğer sanat için “Öznenin duygu ve düşüncelerini çeşitli yollarla dışlaştırması sonucu estetik ürünü meydana getirmesidir. Estetik tavır ise sanatçının sanat eserinin kendinde uyandırdığı estetik duygular sonucu verdiği tepkidir.” diyebiliyorsak, estetik duyguları kabartmada sanat eserindeki anlatım şeklinin, aslen anlatılan kadar güçlü bir etkisi olduğunu da göz önünde bulundurmamız gerekir. Bu yüzden sanatta biçimsel mükemmellik vazgeçilmezdir.

Çıkarımlar:

*Sanat, sanat içindir.


2)   “Güzellik nesnel olarak insandan bağımsızdır. Bir nesnel güzel ise, insan olsa da olmasa da güzel olmaya devam edecektir. Bu anlamda bir sanat eseri hakkında hem güzel hem çirkin diye iki yargıda bulunulamaz. Bunlardan ancak biri doğrudur.”


Yorum:

Evrenin var oluşunda taşıdığı ahenk ve uyum bilinç tarafından algılanmadığı için yok sayılamaz. Güzellik, algı tarafından yorumlansa da algıdan bağımsız olarak da varlığını sürdürür.  Estetik yargılar üzerinde mutlak bir uzlaşmaya varılamamasının sebepleri için ise birkaç farkı madde sıralaması yapabiliriz.

-Soluk ton ayrımları, algıdan kaçmaya yatkın çizgiler, vurgular, yumuşak bir akışla gerçekleşen kıvrımlar ve dönüşler, denge, düzen, birlik, ahenk. “İletilen mesajlar evrenseldir.” Yetersiz olan algıdır. Algıda yetersizlik = yorumlamada yetersizlik/farklılık.

Bazı algılar güçlüdür, bazıları değil.

-Güzellikten alınan hazla sanatçının nesneye yaklaşımı –varsa hazzı sağlama dışında- çıkarsız olsa da beğeninin ne yönde olduğuna dair ortaya konulanın savunulmasında; sabit bir inancın ötesinde, herkesin sanatçıyla aynı fikirde olmasının istenilmesinden doğan direniş ve sabitlik eğilimleri vardır.

Çıkarımlar:

*Güzellik, algıdan bağımsız olarak var olur. Beğeni, hayranlık ve tutkulardan söz edebilmek için ise bilinç gerekir.

*Beğeninin insani ölçüleri vardır. Zevkler ve renkler tartışılır. [Daha kuvvetli algısı ve bilgi işleyiş gücü olan daha doğru sonuçlara ulaşır. Gerçek bilgiye ulaşmak için ise tartışmak yararlıdır. Ancak sabit ve sarsılmaz yargıyı ortaya koyabilecek bir bilinç yoktur; çünkü insanoğlu mutlak bilgiye ulaşabilmesini sağlayacak güçlü kavrayış seviyesine ulaşamamıştır ve bundan ötürü evrensel yasalara da tam manasıyla hâkim olamaz. Örneğin; uzay, psikoloji ve metafizik alanlarındaki yetersizlik.]

Spoiler: Göster
Evrensel mesajların duyumu => Algılama (Algıda birlik) => Bilginin zihinde işlenişi sonucu farklı tanım ve yargılar (“Estetik yargılar kişisel özdeşleştirmelerdir.”, “Yorumlamalar, psikolojiden ayrı tutulamaz.”) => Farklı tepkiler

Çevrimdışı ryuk

  • ***
  • 497
  • Rom: 25
  • ne değiştirebilir bir insanın doğasını?
    • Profili Görüntüle
Fikirlerim için ölmeyi göze alamam çünkü yanılıyor olabilirim - Bertrand Russel

İyi bir fikir üretmek için, pek çok fikir bilmek gerekir:

* Yeni başlayanlar için FRP

* Fantastik edebiyata yeni başlayanlar ve bu türde ilerlemek isteyenler için

* Kılıçlar ve diğer eskiçağ silahları hakkında

* Dark Sun


* Distopya Korkuları

Daha fazlası için: Index

Çevrimdışı

  • *
  • 2
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Felsefe kulübü
« Yanıtla #52 : 03 Şubat 2013, 03:16:31 »


Demek istediğim o ki; her şeyin bir sonu vardır. Felsefede de bu böyle oldu. İlk çağdan beri gelişti, sonra da düşüşe geçti. Düşünce bilimi, düşüncenin yegane kaynağı olan insanlar tarafından, batırılıp duruyor. Günümüzde bilim yükselişte, ama onun da doruk noktasına ulaşacağını görmek zor değil. Her şey icat edilip de, insanların artık keşfedecek yeni bir şey bulamadıklarında, eskiye dönüş yapacaklarını göreceksiniz. Ya da belki torunlarınızın torunları görecekler.




her şeyin bir sonu yoktur...

olması da mümkün değildir...

doğrusu şu şekilde olmalıdır...başlangıcı olan herşeyin bir sonu vardır...

başlangıcı olmayan hiçbirşeyin sonu da olmaz...

Çevrimdışı

  • *
  • 2
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Felsefe kulübü
« Yanıtla #53 : 03 Şubat 2013, 12:54:11 »
Kötü sokakta mendil satabilirmiydi çevre insanı sadece maddi yönlerle değil psikolojik yönlerlede etkiler fildişi kulelerimizden aşağı konuşmak kolay hiç o insanların içine girdin mi hiç  çaresizliği tattınmı hiç aç kaldınmıki sokakta mendil satmaktan bahsediyorsun sen bir seri katilin doğduğu ortamda doğsaydın sokakta mendil mi satardın yoksa kaç adam öldürdüğünü düşünmeden sıradaki hedefini mi arardın Çevre insanı psikolojik olarak da etkiler bunu unutma bence.
Ve evet victoria her şeyin değeri tersi ile görünür kıyasla bilinir senin sözünün bir değeri olması için aksini iddia eden birisi olması gerekir o zaman senin iyiliğinin benim iyiliğimin cezasını başkaları çekiyor peki bunlar ne kadar adil
Hayatta hiç bir şey adil değildir. Adalet aptal insanların rüyalarında görüp uydurduğu, ve yine bazı insanların var olduğuna inandığı şeydir.
Tabi bu benim görüşüm.


adalet doğanın kanununda vardır...sen bilirsin ya da bilmezsin ama adalet er ya da geç yerini bulur...

yaptıklarımızın muhakkak bir bedeli yani sonucu vardır...iyise iyi yönde kötüyse kötü yönde...zamanı, şartları, oluşumu hiç alakasız gibi görünen her şey bir sebebin sonucudur...

buna da ilahi adalet denir...

ilahi kavramındaki dine dayalı ilahilikten söz etmiyorum...sebep sonuç ilişkisidir aslında ilahi adalet denilen şey...tarafsızdır...kayırma olmaz...mekaniktir...bir nevi fabrikasyon...

o yüzden adalet insanların götünden uydurduğu bir kavram değildir...adil olunup olunmaması adaletin kendisini ortadan kaldırmaz...kavram olarak adalet yargı kararları ile sınırlı olamayacak kadar geniş bir açılıma sahiptir...

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Ynt: Felsefe kulübü
« Yanıtla #54 : 03 Şubat 2013, 12:59:23 »
Oooof of.

Az önce şöyle bir özel mesaj atmıştım size:

Merhaba. Felsefe kulübü adlı konuda flood üstüne flood yapmışsınız. Yani sayısız art arda mesaj atmışsınız. Eğer her mesaja tek tek cevap verecekseniz bunu o mesajları alıntılayarak "tek mesajda" yapın lütfen. Kurallarımızda da floodun yasak olduğu açıkça belirtilmiştir.

Konudaki son mesajınız hariç diğer hepsi silindi. Tek mesajda yazmayı kabul ediyorsanız silinen mesajları size özel mesajla geri yollayabiliriz.

- Yönetim

Neden inatla devam ediyorsunuz? Yönetimi geçtim, forumun üyelerinden de tepki çekeceksiniz bu gidişle.

Kuralımızı da göstereyim:

Alıntı
5. Çok gerekli değilse art arda mesaj atmayınız (flood yapmayınız). Değiştir butonunu kullanınız. Bunun ısrarla suistimali halinde ceza uygulanır.