Bildiğiniz üzere Dungeons & Dragons sisteminde çeşitli sınıflar ve sınıfların alt grupları vardır (tamam, bilmiyor da olabilirsiniz

). Zaman içinde yeni alt sınıflar geliştirilmekte ve sisteme eklenmektedir, burada
monk sınıfı için yeni bir alt sınıf denemesi yer almaktadır:
YalınyolYalınyol monkları; mizaç, yaşam tarzı, dövüşme stilleri ve dünya görüşü olarak diğer monk sınıfı üyelerinden epey farklıydılar.
Yalınyol'un kurucusu (ki onun felsefesini benimseyenler kendisine bu gün de "Kurucu" derler), diğer savaşçıların ve monkların aksine, küçük yaştan itibaren savaş sanatları üzerine eğitilmiş biri değildi. Tüm çocukluğu ve gençliği adeta bir üniversite olan, kütüphane şehri Candlekeep'de geçmişti.

Burada oldukça yalnız yıllar geçiren Kurucu, zamanla durumuna alışmış, onu kabullenmiş ve yaşamının sıkıcılığından kaçmak için kendini okumaya vermişti. Candlekeep'in bilinen dünyanın her köşesinden gelen nadide kitapları ve onların çevirilerini içeren kütüphaneleri başlangıçta onun için bir kaçış yeriydi. Günler, yıllar geçtikçe de adeta evi olmuştu. Öyle ki kütüphanenin bazı bölümlerinde hangi kitapların hangi raflarda durduğunu, kitapların içerikleriyle birlikte biliyordu. Zaman zaman kütüphaneyi ziyarete gelen gezginlerin sohbetlerini dinliyor, onlardan bir şeyler öğrenebilmek için can atıyordu.
Böylece; dışarıdaki dünyayı hiç görmemiş, yalnız, deneyimsiz fakat felsefe,tarih, matematik, sanat, anatomi, fizik vb. konularda geniş bilgiye sahip biri olup çıkmıştı.
Kurucu'nun Candlekeep'i naden ve nasıl terk ettiği hakkında farklı hikayeler var, fakat bunlar başka bir gün anlatılmalı.
Uzun süre dünyayı dolaştı. En iyi yaptığı şeyi, öğrendiği ilk şeyi yaparak devam etti yoluna daima: öğrenerek. Gördüğü her şeyi inceledi, ardındaki nedenleri aradı. Farklı diyarlar, kültürler,ırklar ve efsanelerle karşılaştı. Birbirinden farklı savaşçıları, büyücüleri, rahipleri, hırsızları tanıdı. Bazılarıyla dost oldu, bazılarıyla savaştı. Bazen kazandı, bazen de kaybetti.
Birbirinden farklı savaşçılık ekolleri ile tanıştı.
Bir süre sonra, aslında hiç amaçlamamış da olsa kendine özgü bir ekol olgunlaşmıştı düşüncelerinde. Ekolünü sınamalıydı, etkililiğini, tutarlılığını sınamalıydı. Yaptı da. Öğrenerek geçirdiği yıllar ona bir gerçeği göstermişti:
-Yalın olmayan, doğal değildir. Doğal olmayan, kalıcı değildir. Kalıcı olmayanın peşine düşmeye değmez.
Kurucu'nun bu zamana kadar yaşadıkları uzun hikayedir, fakat bu da başka bir gün anlatılmalı.
Kurucu'nun ilk öğrencilerine öğrettikleri ve onları yetiştirme biçimi zamanla bir gelenek haline gelmişti.
Öğrencilerini seçerken titiz davranıyordu. Okuluna maddi anlamda açgözlü olmayan fakat bilgiye aç ve vicdan sahibi kişileri kabul ediyordu.
Savaş SanatıYalınyol'un temel amacı bilginler yetiştirmek, bilginin ve gerçeğin peşinden gitmekti. Fakat Kurucu yaşamı boyunca pek çok kez bilgili insanların cahiller tarafından ezildiğini görmüştü. Doğruyu söyleyenlerin cahil kalabalıklar tarafından vahşice linç edilişine, aşağılanışına, öldürülüşüne şahit olmuştu.
İyi insanların, kötü insanlar tarafından ezildiğini görmüştü. Her zamanki sorgulayıcı kişiliği yine devreye girmiş, "neden?" diye sormuştu. "Çünkü o kötü insanlar, iyi olanlardan çok daha güçlüydüler." demişti aklı.
Demek ki iyi bir insan, güçlü de olmalıydı.
İyi, aynı zamanda güçlü de olmadığı sürece sadece kötüye verilmiş bir oyuncaktı. Kötü tarafından kullanılması, sömürülmesi için verilmiş bir hediyeydi. Kötünün aşağılayarak egosunu tatmin edeceği bir zavallıydı.
Serüvenci bir gezgin olarak geçirdiği yıllarda tanıştığı savaşçılar, gladyatörler ve dövüşçü manastır keşişlerinden savaşmanın pek çok farklı yolunu öğrenmişti. Ve öğrendiği savaş sanatlarını damıtarak bir öz elde etmişti.
- Savaş sanatı eğitiminin ilk basamağı
denge idi. Gelişmiş denge becerisi gücün ve çevikliğin temel unsuruydu. Bu yüzden Yalınyol savaşçıları eğitimlerinin ilk yılını
denge duruşları,
ip yürüyüşü ve
ayak oyunları çalışarak geçirirlerdi.
- Denge eğitiminin ardından, en az iki yıl yumrukla dövüşmeyi (
klasik boks) öğrenirlerdi . "Çeşitli silahları kullanmayı da öğreneceksiniz fakat önce silahsızken de dövüşebilmeyi öğrenmelisiniz. Olur da silahsız kalırsanız, çaresiz kalmamalısınız." derdi Kurucu. Ardından eklerdi "Silahsız dövüşün temeli, yumruk dövüşüdür."
- Yumruk dövüşünde ustalaşan öğrencilere takip eden bir yıl boyunca yumruklarının yanında tekmelerini, diz ve dirseklerini de kullanmaları öğretilirdi (muay thai), aynı zamanda bu bir yıl boyunca temel güreş teknikleri de çalışılmaya başlanırdı (serbest güreş & judo).
"Neden tekme atmayı ya da boğuşmayı öğrenmeden önce yumrukla dövüşmeyi öğreniyoruz?" diye sormuştu bir öğrenci (Kurucunun okulunda her şey tartışmaya açıktı). Kurucu şöyle cevap verdi: "Çünkü yumrukların acil bir durumda en hızlı ve en etkin kullanabileceğin silahındır. Yumruk her zaman tekmeden daha hızlıdır, tekme atarken her zaman dengeni kaybedip düşme riskin vardır fakat yumruk atarken bu risk yoktur. Ve birini tek yumrukta yere sermek, tutup yere çarpmaktan çok daha kısa sürer."
- Silahsız dövüşte ustalaşan öğrenciye bir sonraki aşamada bıçakla ve sopayla dövüşmek öğretilirdi. "Öğreneceğiniz ilk silahlar, en basitleri olmalı. En kolay bulabileceğiniz, en kolay taşıyıp saklayabileceğiniz. Dünyanın farklı yerlerinde çok farklı kılıçlar, gürzler, baltalar vardır. Mesela düz kılıç kullanmaya alışırsanız, eğri kılıç kullanılan bir yerde alıştığınız silahı bulamayacak ve silahsız kalacaksınız. Ama dünyanın her yerinde sopalar aynıdır. Sopayı ustalıkla kullanan birinin elinde ormanda bulacağı basit bir dal parçası bile güçlü bir silahtır." derdi.
Bu aşamada menzilli silah olarak da
çoban sapanı öğretilirdi. Kurucu "çoban sapanı en kolay yapabileceğiniz ve atacak bir şeyler bulabileceğiniz, avlanırken ya da kendinizi savunurken kullanabileceğiniz bir menzilli silahtır. " derdi ve eklerdi "ayakkabı bağcığıyla bile yapabilirsiniz"
-Bir sonraki aşamada, öğrenci içinde bulunduğu dönemde ve bölgede (ya da seyahat etmeyi düşündüğü yerde)en yaygın kullanılan, en kolay bulunabilecek silahları öğrenmeye başlardı.
Yalınyol'un savaş sanatı eğitiminin her aşamasında, diplomasi öğretilirdi. "Diplomasi en üstün savunma sanatıdır." Derdi Kurucu. "Bir savaşı daha hiç başlamadan önlemek, kavgaya dönüşecek bir olayı tatlıya bağlamak, masum birini saldırganların elinden kimsenin canı yanmadan kurtarmak savaşçılıkta en büyük hünerdir." Bu nedenle, Yalınyol savaşçıları, diğer monklar gibi donuk ve ifadesiz bir suratla gezmek ve kestirme konuşmalar yapmak yerine, güler yüzlü ve tatlı dilli oluşlarıyla bilinirler.