Neyini anlamadığınız da önemli. Alt metinlere mi ulaşamıyorsunuz, üslup size kapalı bir metin mi sunuyor, tam olarak nasıl bir şey? Bir iki örnek vereyim; Bilge Karasu'nun Kılavuz diye bir romanı var. Roman bir yere bağlanmıyor açıkçası. Bu durumda, "Bu ne lan?" deyip bir köşeye atabiliriz romanı eğer sonuçlara saplantıyla bağlıysak, fakat romanın olayı da bir yere bağlanmak değil. Bir insanın yaşamının o insanın kurgusu olmasıyla yaşamın birçok insanın etkisiyle kendi kendine kurgulanmasını karşılaştıran bir kitap, bu da kafa karıştıran paralel olaylarla sağlanmış. Sona gerek kalmıyor bir bakıma.
Üslup olarak da Sevim Burak'ın ve Vüs'at O. Bener'in metinleri çok zorlayıcı. Bener'in devrik cümleleriyle cebelleşmek, o cümleleri tekrar tekrar okumak gerekiyor bazen. Sevim Burak çok ayrı bir dünya, denk gelirseniz herhangi bir kitabının sayfalarını karıştırın, dediğimi anlarsınız.
Çok uzattım da işte okuyucuda bitiyor biraz da. Çoğu insanda belli okuma kalıpları oluşuyor, o kalıplara göre kitabın/öykünün bitmesini istiyoruz. Stephen King veya Dean R. Koontz okurken olayların değil de anlatımın nasıl şekilleneceğini biliriz. Görece değişik bir üslupla karşılaşınca zorlanılıyor. Farklı türü geçtim, farklı üsluba sahip yazarları okumak büyük oranda bu sorunu çözer bence. Geriye anlık şeyler kalıyor; odaklanma, sıcaklara küfretmemek falan. :j