yedinci bölüm === Kaçış
Almira sersem gibiydi. Kendinde büyük bir değişiklik vardı ve bunun farkındaydı. Azla konuşmuyordu. Zaten çok az yiyecekleri vardı ve ondan da neredeyse hiç yemiyordu. Bütün gün, bu küçücük kulübede oturuyor ve planı gözden geçiriyordu. Aslına bakarsak planı gözden geçiren o değildi. Yaptığı sadece düşünmekti. Yatmak, kalkmak ve durmadan düşünmek…
Sanki içinde başka biri varmışçasına…
“Tina, gidiyoruz.” diye seslemdi yukarıya. Ve Tina tüm asaletiyle salonun ortasında belirdi.
“Demek bir planın var.” Dedi Tina, küçük bir çocukla konuşur gibi şefkatle.
“Evet.” Demekle yetindi Almira. Ama o küçük bir çocuktan çok, otoriter bir kraliçeye benziyordu. “Tursdem, ihtiyacımız olan ufak şeyleri toparla ve lütfen abartma. Rua, sen de geliyorsun.”
Rua da ruhtan farksızdı… Dışarıda olmanın şokunu yaşıyor gibiydi. Sürekli bir köşede oturuyordu ve Almira’nın sorularına evet ya da hayır diye cevap veriyordu.
Sonunda dışarı çıkmayı başarabildiler. Kimse soru sormuyor, Almira’yı izliyordu.
Sessizce yürümeye başladılar. Henüz 100 metre kadar gitmişlerdi ki, herkes nereye gittiklerini anladı. Önlerinde kocaman bir dağ ve belli belirsiz bir aralık duruyordu. Almira geçmeleri için işaret etti. Kendi geride kalmıştı.
Rahatlıkla şehri görebiliyordu bulunduğu yerden. Hatta yüksekten bile bakıyordu şehre. Biliyordu ki, şehrin ortasından yükselen siyah binanın en tepesinden, birisi de onu izliyordu. Almira adı gibi biliyordu bunu.
xxx
Şehrin ortasından yükselen siyah binanın en tepesinde, baştan aşağı bir odada, siyah pelerin giymiş ve fazla abartılı siyah bir taç takmış olan ve kendine ‘Pakesti Kralı’ diyen bir adam, tahtında oturuyordu. Almira’nın da bildiği gibi, onları izliyordu. Kalpsiz bir insan ne kadar gülümseyebilirse, o da o kadar gülümsedi.
“Öleceksin Galeçya” dedi duyup duyabileceğini en çatallı, en iğrenç sesle…