Zamanında sanat felsefesi hakkında kendi kendime bir beyin fırtınası yapmış ve çıkarımlarımı yazıya dökerek netleştirmiştim. Arşivlerim arasında gezinirken rastladım, paylaşayım dedim.
Felsefede Sanat, Estetik, Güzel ve Beğeni Üzerine
1) Tolstoy “Eğer bir etkinlik sanat için yapılıyorsa doğrudur, ancak yalnızca zevkleri doyurmak için yapılıyorsa ilkelliktir; fakat yüzyıllar sanatı yanlış tanıtmıştır. Güzellik anlayışımız sanatın ne olduğuna yönelik değil, ihtiraslarımızı doyurmaya yönelik bir çıkmazımızdır.” demektedir.
Yorum:Estetik hazlar, duygular ve düşünceler; dolaylı olarak başta zihnin kendisi tatmin edilmesi gereken bir durumdadır. Var oluşun güdülediği herhangi bir eğilimi mantıksız bulamayacağımız gibi ‘sanatı zevkleri doyurmak için kullanmayı’ da ilkellik olarak algılayamayız.
Nasıl estetik bir ürünü ‘sanat eseri’ olarak adlandırabilmemiz için estetik duygular uyandırmak amacıyla yaratmış olmamız gerekiyorsa, öyle de esere ait bilgiler ortaya koyabilmek için objeye çıkar gütmeksizin yaklaşmalı, onu bizde yarattığı estetik duygular çerçevesinde konumlandırmalıyız. Eğilimler ilkel, saçma ya da yanlış değildir; ancak sanatı yorumlarken eğilimler değil estetik değerler kullanılmalıdır.
Sanat, sanattır ve eğer sanat için “Öznenin duygu ve düşüncelerini çeşitli yollarla dışlaştırması sonucu estetik ürünü meydana getirmesidir. Estetik tavır ise sanatçının sanat eserinin kendinde uyandırdığı estetik duygular sonucu verdiği tepkidir.” diyebiliyorsak, estetik duyguları kabartmada sanat eserindeki anlatım şeklinin, aslen anlatılan kadar güçlü bir etkisi olduğunu da göz önünde bulundurmamız gerekir. Bu yüzden sanatta biçimsel mükemmellik vazgeçilmezdir.
Çıkarımlar:*Sanat, sanat içindir.
2) “Güzellik nesnel olarak insandan bağımsızdır. Bir nesnel güzel ise, insan olsa da olmasa da güzel olmaya devam edecektir. Bu anlamda bir sanat eseri hakkında hem güzel hem çirkin diye iki yargıda bulunulamaz. Bunlardan ancak biri doğrudur.”
Yorum:Evrenin var oluşunda taşıdığı ahenk ve uyum bilinç tarafından algılanmadığı için yok sayılamaz. Güzellik, algı tarafından yorumlansa da algıdan bağımsız olarak da varlığını sürdürür. Estetik yargılar üzerinde mutlak bir uzlaşmaya varılamamasının sebepleri için ise birkaç farkı madde sıralaması yapabiliriz.
-Soluk ton ayrımları, algıdan kaçmaya yatkın çizgiler, vurgular, yumuşak bir akışla gerçekleşen kıvrımlar ve dönüşler, denge, düzen, birlik, ahenk. “İletilen mesajlar evrenseldir.” Yetersiz olan algıdır. Algıda yetersizlik = yorumlamada yetersizlik/farklılık.
Bazı algılar güçlüdür, bazıları değil.
-Güzellikten alınan hazla sanatçının nesneye yaklaşımı –varsa hazzı sağlama dışında- çıkarsız olsa da beğeninin ne yönde olduğuna dair ortaya konulanın savunulmasında; sabit bir inancın ötesinde, herkesin sanatçıyla aynı fikirde olmasının istenilmesinden doğan direniş ve sabitlik eğilimleri vardır.
Çıkarımlar:*Güzellik, algıdan bağımsız olarak var olur. Beğeni, hayranlık ve tutkulardan söz edebilmek için ise bilinç gerekir.
*Beğeninin insani ölçüleri vardır. Zevkler ve renkler tartışılır. [Daha kuvvetli algısı ve bilgi işleyiş gücü olan daha doğru sonuçlara ulaşır. Gerçek bilgiye ulaşmak için ise tartışmak yararlıdır. Ancak sabit ve sarsılmaz yargıyı ortaya koyabilecek bir bilinç yoktur; çünkü insanoğlu mutlak bilgiye ulaşabilmesini sağlayacak güçlü kavrayış seviyesine ulaşamamıştır ve bundan ötürü evrensel yasalara da tam manasıyla hâkim olamaz. Örneğin; uzay, psikoloji ve metafizik alanlarındaki yetersizlik.]
Evrensel mesajların duyumu => Algılama (Algıda birlik) => Bilginin zihinde işlenişi sonucu farklı tanım ve yargılar (“Estetik yargılar kişisel özdeşleştirmelerdir.”, “Yorumlamalar, psikolojiden ayrı tutulamaz.”) => Farklı tepkiler