http://www.youtube.com/watch?v=8RakmpZaAMUGökyüzü dediğin mavi olur. İçinde birkaç parça beyaz bulut olur. Kırtasiyeden aldığın resim defterine çizersin. Dağ dediğin kahverengidir. Güneş dediğin sarı, nehir dediğin mavidir. Çocuk dediğin top oynar. İki üç tane falandır. Ev dediğin iki katlı olur, bacası tüter. Bodrumu var mı bilmem. O kat sayılmaz zaten. Sen hava atabilirsin “bodrumu da var oğlum üç katlı,” diyebilirsin. Çevresinde çitleri olabilir. Ağaç dediğin çamdır. Yeşil olur. Tamam çam olmayabilir. Bulutların yeşil halidir. Gökyüzünden inip yine kahverengi gövdesinin üstüne yerleşir.
Bu işler böyle. Göz dediğin büyük olur. Sana bakar, sana bakmayan gözü neyleyesin. Yunus dediğin Emre’dir. Emre dediğin biraz gariptir. Göz dediğin sana bakar. El dediğin elinin içinde olur. Ten dediğin temizdir, okşanır. Okşamak dediğin sapıkçadır. Kullanınca utanırsın. Utanç dediğin kırmızı olur. Pembe falan değil, pembe burjuvadır. Burjuva kötüdür. Sevmek dediğin sana olur, sen dediğin bana. Şair dediğin klişedir. Yazar dediğin kasıntı. Kasıntı dediğin mutsuz. Göz dediğin sana bakıyorsa anca onla mutlu olur. Kendini bilen anca onla mutlu olur. El dediğin elinin içindeyse yürümeye devam edersin. Fırtına dediğin anca o zaman çekilebilir. Yağmur dediğin üstüne üstüne yağar. Rüzgar dediğin arkadan vurur, karşına almazsın. İteler seni, dünya bile seni karşına aldığın sana bakan gözlere iteler. Yüz dediğin birbirine yaklaşır. Dünya dediğin döner. Döndüğü için yerinde dursan ona yaklaşırsın. Tersten de olsa, zaman da uzasa, günler de uzun olsa, her şeyi çok çabuk da yaşasak, arkadaşlar da silinse hafızalardan, hayatını da bir kenara çıkarıp atsan, ıhlamurlar adaçayları da içsen el dediğin elinin içindedir.
Göz dediğin halkalı olur. Hiç alışık olmadığın şeylere başlarsın. Değer verirsin, ihtiyaç duyarsın çünkü göz dediğin sana bakar. Gökyüzü dediğin mavidir, bisiklet dediğin güzeldir. Dünya bir bisiklet tekeridir, pedalları çevirdiğin sürece döner. Bir kere öğrenirsin binmeyi asla unutmazsın. Dönüp dönüp tekrar binersin. Özlersin dünyanın o güzel dönüşünü. Yeri gelir sakince döner, yeri gelir yaşamadığın tüm yorgunlukları tek seferde hazmetmek için hızlıca. Bütün öfkenle asılırsın pedallara, tüm öfkeni bir yokuşu çıkıp bitirine kadar atarsın. Yokuş dediğinin tepesinde o seni bekler bisikletiyle. Bir süre bakışırsınız. Sonra yolunuz yine yokuşlardan aşağıya olur.
Ellerini bırakırsın. El dediğin gidonu tutmaz. Dünyaya mı tutunduğunu sanıyorsun? Hayır, başka ellere tutunuyorsun. Onlar yoksa gidonlar yok. Gidonlar yoksa, pedallar yok. Çaba sarf etmeler yok. Çaba sarf edilmiyorsa dünyanın dönüşü yok. Dünya da durur. Dünya da durur. Göz dediğin başka yere bakıyorsa, el dediğin başka terliyorsa, saç dediğin bir başka okşanıyorsa, okşayan da utanmıyorsa, kelimeler de ardı ardına klişelerce sıralanıyorsa, sen de kendi kendini kudurturken ayakların pedalları çevireyim derken boşa çıkıyorsa, dünya da durur.
Mezarlıkların önünden geçemezsin, camilerin önünden geçemezsin. Bakkalların önünden sakız alma hayali kurmadan geçmeyi de mi düşündün? Her şeyi hak ettiğini mi sanıyorsun? El dediğin seni tutar da sen buna şaşırmaz mısın? Dünya duruyor ya, dursun dünya. Zaman yavaşça akıyor. Hiçbir şey durmaz. Hiçbir şey sona ermez. Zenon haksız mı sanıyorsun? Zenon bütün ömrünü bunları düşünerek yaşamış. Sen kısacık ömründe ona karşı çıkabileceğini mi sanıyorsun? Hİçbir şey sona ermez. Dünya da durmaz. Sadece daha yavaş döner. Zaman dediğin geçmez. Vakit dediğin nakitle uzaktan akraba. Vakit özlemdir. Az sevgili atalarımız buna kafiyeli bir kelime bulamadı diye böyleyiz. Yoksa hayatımız daha anlamlı olurdu.
Hayat dediğin, göz dediğin sana baktıkça el dediğin seni tuttukça garip değil. Çocuk dediğin böyle basittir canım. Duygu dediğin böyle sıradandır işte. Fark dediğin çekim eki almaz. İnsan dediğin aşağılanmaz. Herkes anlar. Herkes anlar. Saklambaç dediğin uzun süren bir oyun değil. Bu yüzden karanlıkta oynanır. Çünkü en kısa zamanda en yüksek verimde korkmak gerekir. En yüksek verimde kaybedeceğini düşünmen gerekir. Böylece sobelemek için daha büyük bir arzuyla koşturursun. Herkes anlar. Bu yüzden saklanamazsın. Bu yüzden saklambaç en fazla on iki yıl sürer. Mutsuzluğun göz dediğin sana bakıyorsa en fazla üç saniye sürer. Bir anın içinde tüm ömrünü yaşarsın. Yaş dediğin küçükse de söyleyecek sözün yok demek değildir. Kelimeleri yeni öğreniyorsun, bırak gitsinler. Sana anlayış gösterenler çıkacak.