Alice Ölüler Diyarında / Mainak Dhar
Güzel bir şey anlatılmak istenmiş, ancak becerilememiş bir kitap. İnsanların açgözlülüğünün, çıkarcılığının nerelere varabileceğini, bilinmeyeni ya da farklı olanı anlamaya çalışmaktansa yok etmeyi tercih ettiğimizi iyi hoş anlatıyor. Ne yazık ki, bu benim gözümde kitabı kurtarmaya yetmiyor. Kelime yanlışları ve basit cümle yapısı beni benden aldı.
Kitabın kapağı ve ismi en beğendiğim taraftı. Karanlık bir masalı anlatıyor gibi. Aslında biraz da anlatıyor hani. Yine de ismine bakıp bizim bildiğimiz Alice kızımızın gotik bir evrene gittiğini sanmamak lazım. Bu Alice başka Alice. Kimyasal silahın sonuçlarından sonra harap olmuş bir dünyada hayatta kalmaya çalışan bir Alice. Oyuncak bir bebeğin varlığına, hatta daha çok bir zamanlar onunla oynayan insanların var olduğuna şaşıran bir Alice. On beş yaşında olmasına rağmen bıçağını belinden, tüfeğini omzundan eksik etmiyor.
Tavşan Kulaklı en sevdiğim karakter oldu. En azından diğerlerinden daha gerçekçi bir profil çiziyordu. Isırıcı falandı, ama tokadı yapıştırması gereken yerde yapıştırdı, hırlaması gereken yerde hırladı, koruması gereken yerde korudu. Tüm kitap boyunca tek bir kelime etti, o da yeterdi zaten. Bu arada, Kraliçe hariç, Isırıcılar konuşamıyor diyerek karizmasını biraz daha arttırayım.
Zombi hikayelerini sevmeyenler dahi kitabı rahatlıkla okuyabilir. Hatta bir süre sonra zavallılara neredeyse acıyor insan.
Alice Ölüler Diyarında; ‘İnsanın insandan büyük düşmanı yoktur,’ düsturuyla hareket eden, edebi yönü çok çok zayıf, aksiyon bol bir ilk kitaptı.
İkinci; Öldüren Aynanın İçinden
Rüzgarın Adı/ Patrick Rothfuss
Harika bir kitap.