Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - Kuzen

Sayfa: [1] 2
1
Düşler Limanı / ya sen
« : 22 Kasım 2013, 23:56:56 »
 Jiret alnımı kesiyor kayıtsızca
 onun kayıtsızlığı ve benim acım
 toplum savrulmuş
birey birey
  peki ne diyecesksiniz
 evlerinizde otururken
 bunca insan ölürken
 BIRAKIN ÖLSÜNLER !
 ölsünler
 bırakın
 sadece biz kalalım
 sadece biz
 sen ve ben
 ay ışığına yakılmış
 bir serenat
 sadece ben
 ayna ve ben
 kanımız akıyor ayna
 bak gözümü kan bürüdü
 gördün mü kırmızıyı
 kanımın gerçek kırmızısını
 beni gördün mü ayna
 kıvranırken
 yoksunluktan
 beni tanıdın mı ayna
 bana sahip çıktın mı ayna
 yoksa
 sigaramın dumanı gibi
GELİP GEÇTİN Mİ
  beni hiç tanıdın mı ayna
  bana hiç sahip çıktın mı
 yoksa sen de mi
 bıraktın beni
 tüm gerçekler gibi ?
 bugün seni ilk defa
 ağlarken gördüm
ilk defa teslim olmuş
 gördüm
 bu sefer seni ben
 SARACAĞIM
 güçsüz kollarımla
 olsun
 güçsüz olayım
 senle ben yetmez miyiz
 herşeye
 yeteriz değil mi
 ayna
 yeteriz.

2
Güncel / Kadıköy'den Mesaj
« : 11 Eylül 2013, 14:05:31 »
 Arkadaşlar bu konunun buraya uygun olduğunu düşünüp buraya açıyorum. Eğer böyle bir konu varsa bu konuyu kapatmayın 2 tane olsun. Bildiğiniz üzere dün Kadıköy'de sabaha kadar polis ile çatışıldı. Ve çatışan insanlar gerçekten çok azdı. Kitlenin yüzde doksanı gerideydi. Lütfen buralı olun ya da olmayın ama bu semte sahip çıkın.

3
Düşler Limanı / Kara
« : 01 Eylül 2013, 02:25:08 »
 
  bu saatlerde karanlık sokaklar
  ıslak ellerim birbirleri üzerinde
  kanadı kırılmış her masumiyetin
  gereksiz şekiller her yüzümde

4
Düşler Limanı / Hey hahhaa
« : 10 Temmuz 2013, 18:28:08 »
 

 heey beni dinle aşağılanmış güzel insan
 kurutulmuş içindeki aşk ve biliyorum çok ezilmişsin
 farkında değilsin ama boşver siktiret
 ben seni dinliyorum şimdi sıra sende
 çirkin yüzlerimiz pis kokan vücutlarımız var
 eşek gibi çalışarak geldik bu rütbelere hayata karşı
 evet bir eşek gibi öleceksin ağlayanın bol olsun
 benimkiler ise kısa ve öz
 yas tutamayanlardanım
 seni de tutamadım diğerlerine karşı
 merak etme merak etme
 bir gün görürsen beni tanımayacaksın
 rezillik değil bu
 bardaklar kırılırcasına düşerken ellimden
 etrafta ot ve bira kokusu var
 sen nerdesin
 sen sen
 sen sıkılmış bakıyorsun uzaktan yobazlar diye
 dünya sikimizde değil mi sanıyorsun
 elbette sikimizde ama sadece orada
 dünya beni sevseydi belki de sizi de severdim
 sayın yargıç
 yargılayarak eğdirdiğin boyunlar
 kırdığın kalpler
 ayağına batan cam kırıkları
 hepsini siktiret
 sen beni dinle
 kendini değil çünkü yanlışsın
 körü körüne bağlısın
 dönekliğine
 hoşçakal demiyeceğim
 kötü kal
 hep kötü kal
 biraz da vicdan azabı çek
 sonra da sık kafana gitsin
  

5
Düşler Limanı / Yüzsüz
« : 08 Temmuz 2013, 12:17:27 »


 Adam aynaya baktı
 Ama ayna önüne
 Adam yüzünü göremedi
 Ayna da,
 Sadece bir silüet
 Kendi etrafında dönen
 Birkaç özlem var içinde
 Geçmişe karşı
 Henüz var olmadığı.

6
Şişedeki Mısralar / Ölüm
« : 15 Şubat 2013, 17:15:21 »
ölüm arkamızı kolluyor ellerinde solmuş çiçeklerle
zehiri içimize çekiyoruz öncekiler gibi
geçmişimizi yaşatan abilerimiz ölüyor
yıkılmazlar yine yıkılıyor
ölen değil
gören ölüyor aslında
ölümü onlar yaşıyor
ölen ise kaçıyor.

7
Düşler Limanı / Sahte Güzellik
« : 08 Aralık 2012, 15:23:15 »


 bir başkadır hoş bir kızın selamı
 tanımana rağmen bir başkasını
 bir başkadır yabancının sigarasını içmek
 sende olmayınca
 hayat toz pembe gözükmez
 ama görmek istersin
 olmadığını bile bile
 gençsindir
 bir süre

8
Düşler Limanı / bir adam var
« : 21 Kasım 2012, 14:31:12 »
 bir adam durmuş izliyor ölenleri
 geçmişi bilinmez ama geleceği de önemli değil belki
 zaten sarhoşmuş kendisi
 umursar mı sandın yiğidim seni
 arkandan işleyen oyunlar ile
 kafana sıkılan kurşunlar
 umursar mı sandın?
 bir kardeşimiz yine ölüyor
 eskisi gibi tıpkı
 gitarın ezgileri
 aşk için çalarmış hep
 ama şimdi sadece huzur çalıyor
 eksikliğini hissettiğimiz huzur
 tinercinin tineri
 tecavüzcünün coşkunu kadar değerlisindir belki de adam
 devam et devam
 öldürmeye devam et insanımızı
 zaten tanrı da senin yanında


9
Kurgu İskelesi / Katilin Gözünden
« : 04 Kasım 2012, 10:51:16 »
 
 Bölüm I İlk Ölüm

 Sokak, kaldırımlarıyla bir bütün oluşturmuş geceyi seyrediyordu. Sokak çıplaktı ve hep öyle kalacaktı. Var olmak ya da olmamak değildi tüm sebep. Sadece olanı yok etmekti belki de bu sistemde. Arnavut kaldrımlarında oturuyorken birinin sesini duyuyorum. Rahatsız edici sesler sadece. Tek amacı zamanı katletmek olan havalı tiplerden gelen gereksiz gürültüler. Migren ağrılarım artmış ve gerginim. Pahalı giysiler, pahalı ayakkabılar, pahalı saçlar ama kötü bir görünüm. Sahtekarlığın böylesi olamaz. Kendini sahteleştirmek en büyük kumardır. " Ne bakıyon mal!" Bana mı dedi ? Görmezden gel, gel ki değerin katlansın ama hayır bu kadar gereksiz insanlar daha fazla yer kaplamamalı.


 Birkaç sokak daha takip ettikten sonra sonunda biri gruptan ayrılıyor. Farklı yollara geçiyoruz beraber. Sokak hala çıplak ve öyle kalacak. Sokak ne istediğimi biliyor ama yalnızca yalnızken. Üstümde hiçbir silah yok, yerden bir taş alıyorum etrafı süzüyorum. Kimse yok ne bir kamera ne bir insan. Yıkık dökük binalar ve ağzımdaki soğuk nefes. Tereddütsüz bir şekilde atıyorum taşı, tam isabet. Adam yerde. Bir anda yanındayım ve kafasını ezmeye başlamışım. Etrafa kan fışkırıyor, çoktan ölmüş ama ben hıncımı alamıyorum. Neden doğmuştu ki böyle insanlar. Sadece olmayan insanlar. Yalnız ama kalabalık boş bir kuru.

10
Düşler Limanı / Kayıtsız ve güzensiz ben
« : 30 Ekim 2012, 02:26:12 »
 

 Kayıtsız bir güvensizlikle yazıyorum. Bu şehirden soğuyalı ve nefret edeli çok olmadı. Buraya geleli daha doğrusu burayı bileli üç sene oluyor. Ve geldiğim günden beri tiksiniyor korkuyor ve istemiyorum. Yollarda rahat değilim. Şu an yağan yağmuru bile bana sahte. O kadar cansız ki aslında İstanbul. İzmirliyimdir ben, en azından öyle sanıyordum. Birkaç gün önce bornovaya gittiğimde bu his de yok oldu. Hayır, sanırım bir yere ait değilim. Eski sevgililer hala canımı yakıyor ve ben hala acele ediyorum her konuda. Kanıtlamak istediğim şey hiç bir şey kanıtlamadığımdır. Ama kanıtlamaya çalışıyorum işte. İronik bir hayat bu, battıkça bağıracağımız. Dost düşman ya da alabildiğine sarhoşluk tamamen değerini yitirmiş. Artık vodka bile içemiyorum. Artık kendime berduş bile diyemiyorum. Kiliselerde bulduğum huzur ve okuduğum kitaplarda bile değilim. Ey yaradan ben nerdeyim ve neyim söyler misin? Seninle pardon seninle değil sadece sana yönelik çok kötü şey söyledim. Beni hiçbir zaman umursamadın. Ne kötülük ne de iyilik ettin. Verdiğin bir şey varsa o da hislerimdir. Önceden anlarım ihanetleri ve diğer pislikleri. Önceden anlarım hayalkırıklığını ve başarısızlıklarımı. Ve utançlarımı...


 Arka cebimde taşıdığım sigara paketimdeki yamulmuş daha doğrusu üçgen şeklini almış sigaralarımı içerken izmaritlerini düzeltirim hep. Pahalı bir sigara içiyorum. Bana yakışmayan bir başka davranış da budur sanırım. Camel içmek. Dedem de içermiş Camel, bunu sonradan öğrendim ama yine de hoşuma gitti dedeme benzemek. Allah rahmet eylesin. İyiyidi herhalde, en azından benim ona yüklediğim anlam onun gerçek olmasıdır. Sert bir adamdı zamanında gözü kara. Vurdumu oturtan bir tip. Biraz maço. Hayır ben maço değilim, kavga etmeyi sevmem çok korkarım ama çok kavga ederim. İyi bile sayılırım bu konuda. Bir mafya sözü der ki önemli olan güç değil, gücü göstermektir diye. Dünyanın sahteliğini bundan başka daha ne anlatabilir ki? Taktığınız maskeler önemli siz ya da basit veya karmaşık duygularınız değil. Davranışlarınız görülür gerçek siz değil. 

 :hıö

 Bazen böyle bakarım işte halinize halime. Neydim ne oldum diye. Çok üzgünüm biliyor musunuz? Hayır olmadığıma karar verdim. İki kedim biri sarı ve şişman. Mutlu uyuşuk ve iyi bir kedi. Erkek. Diğeri ise siyah pofuduk bir erkek yavru. Çok da iyi anlaşıyorlar. Bu kadar zekaya sahip olmamaıza rağmen bizim yapamadığımız onların kendi içgüdülerine karşı gelişi. İki erkeğin savaşmaması. Güçlü olanın diğerini ezmeyişi tam tersine koruyuşu.


 Son zamanlarda gerginliğim iyice arttı. Biri bana bakınca öyle korkuyorum ki ona saldırmamak için kendimi zor tutuyorum. Bazen sadece sağlam bir kavga istiyorum. Birilerinin ağzını burnunu kırmak ve benim de patlak dudağımla beraber zaferle ayrılmamı. Hani küçükken ilkokulda aşı günü olur da iğnenin sana gelişini görürsün. Ama bir türlü girip de çıkamaz o iğne. Ve hissedersiniz biteceğini bildiğiniz ama bir türlü bitemeyen duyguyu. İşte ben öyle yaşıyorum. Biteceğini bildiğim ama bitmeyen korku ve hayatla. Bunun şehirlerle ilgisi yokmuş ve ben Bornovalı değilmişim bunu da yeni fark ettim.


 Kendim olmak o kadar zor ki artık, kendim olmak bile istememeye başladım. Uyum sağlamak istiyorum belki de. Belki de kalıcı dostluklar ve kalıcı aşklar. Daha yaşın kaç ki diyeceksiniz 17 yaşında bir ergen müsveddesi. Evet belki de öyle, ama ben bir şey olamadım henüz. Bir lakabım bir tanımım yok. İnsanları kışkırtıp da kaçıran bir tipim. Çünkü ben buyum. Ve bu bana acı veriyor. Ama rol yaptığımda ise yine acı alıyorum veriyorum. Surat ifadem değişiyor.

 :üü


 Bazen de sadece böyle olmak istiyorum  8) artist. Ama olamayacağım bir şey, içimdeki artist çoktan içimdeki mütevazının tecavüzüne uğradı bile.

 Sonuç olarak dediğim gibi kayıtsız bir güvensizlikle yadım saat sabah iki sularında. Ve ben böyleyim. Okuyun ya da okumayın, bazen sadece insan birilerinin dinleyemeyeceği okuyabileceği şeyler yazmak ister bu da onlardan biri, ufak bir müsvedde. Artık durumum kısaca  >:( böyle. İyi uykular, kolay gelsin.. 


11
Düşler Limanı / Yanmış
« : 16 Ekim 2012, 02:49:55 »


 yanmış saçlar ve aşklar
 hala kor hala yakıyor gözlerimi
 klorlu su ve afyon
 hep vodka hep ateş

 bir yudum vodka
 derin bir nefes
 giden başka nefes
 burundan soluyan

 eski zamanlar unutulmamış
 sen unutulmamış
 ben
 sorma boşver
 
 yanıyor bir saç teli
 ekşi bir koku
 hafif duman
 ve azalan saçın azalan kokusu yine

 ne için bakarsın dönüp
 tekrar yakmak için mi saçları
 ve hayalimi
 belki de bizi

 neylerdik ne olduk
 sevgi mi
 ya da nefret içinde barınan
 sade aşk
 
 istenmeyen olmayan var olamayan
 yanmış

 yanmış gözler
 kağıtlar
 ve ben

12
Düşler Limanı / Gökyüzü metro kuş
« : 07 Ekim 2012, 03:24:22 »


 acı içinde bağır
 sadece duy kendini
 ve evet de
 EVET

 zamanın geldiğini
 son kuşun keskin döndüğünü
 onun son kanat çırpışının
 benim nefesimle olduğunu biliyorsun

 koluma sarıl sıkı sıkı
 eskisi gibi
 hatırladım camdan son bakışını
 SAHTE olanı

 başından bildiğim yalansın
 körü körüne inandığım
 ve yine ve bağırarak
 ve BOŞALARAK

 hiç bakmadın, bakamadın korkudan
 kendimi çiziyorum ON yılın sonrası
 sadece afyondan kararmış gözler

 ikinci sigaram yanmış yarıya
 son kuşu gördüm, IŞIKLAR
 gözümü çeliyor ışıklar
 gürültü

 ara sokakları bozan kısık adımlar
 ve SİGARA dumanı
 yine gökyüzü
 yeniden gri, kirli

 korkuyla yiten tünel
 içinde metro
 içinde korkan ben
 sadece eksiklik, sadece
 ACELE

 yuvaya gidiş maddi
 ben nerdeyim
 sarılmalarımız uzunca
 öpüşün daha uzun
 isteme ki kaçayım

 günlerce sarhoşum saatlerce
 iş ağır belki
 sahte gülümsemeler sahte turistler
 ve yine sahte bir içki
 HUZURU arayanlara

 gözyaşları
 belki son olanlar
 sürt sokaklarda
 başka kollar başka gözler
 unut herşeyi bakma sakın
 bana ya da ...

 artık konuşamıyorum
 zehirleyeceğiniz özgürlük bile istenmiyor
 zehirlediniz
 sadece ney? bilmiyorum ölüm belki

13
Düşler Limanı / Çaresiz ve öfkeli öldüm
« : 02 Ekim 2012, 16:59:18 »
 


 Şiddetle ve delilikle duvarı yumruklamaya başladım. Annem bana sövüyor ve vuruyordu anneannem ise sadece şaşkınlıkla bakıyordu. Öfkenin gücüyle bağırmaya başladım. Kükrüyordum sanki. Daha da vurdum duvara ve yere düştüm. Annem daha fazla vurdu saçımı çekip beni yere vurmaya başladı bir yandan da boğazımı sıkıyordu. Bir süre devam eden dayak bitti. Annem gitti ve ağlamaya başladı. Neden ve ney yapmıştım ben. Ve niçin bu kadar öfkeli bu kadar deliydim. Bir süre sonra ağlamak da gelmiyordu içimden hissettiğim tek duygu çaresizlik olmuştu. Çünkü yapacak bir şeyim yoktu. Çaresizdim. Elimde olmayan kötülüğe ve yaratanda küfrettim. Kötülük camdan çatıya gitti oradan aşağıya atladı kandırmak için beni. Ama hayır o ölemezdi ki illa yine gelecekti. Suçlayan bakışlar altında yaşıyordum hep ve yaşadım sanki hep ben suçluymuşum gibi. Ben suçlu ve öfkeli doğmuştum yapabileceğim bir şey yoktu çaresizdim. Ağlayarak ve korkarak uyudum. Korkudan korkarak...


 Gözlerimi açtığımda beni izliyordu, belli üzgündü. İstememişti bana vurmayı ama daha çok "deli" bir oğul istememişti. Farkındaydı sebebinin ergenlik olmadığının ama ben de o da bilmiyorduk nedir bu öfke. Sarıldık bir süre. Hastaydım grip olmuştum. Ve öfke beni daha da hastalandırmıştı. Herşey güzel giderken neden bunu yaşamıştım ki? Tanrım sadece sana tecavüz edip herşeyi düzeltmeni sağlamak istiyorum. Dualarım hep zararım üzerine olmuştur. Kendi zararım çünkü ben zaten cehennemin kendisiyim bana nasıl bir acı çektirebilirsin ki ben korkayım? Hastalıkları salarak kendini mi yücelttin? Yada savaşlar çıkararak.." Kanser olabilirim."



 Annem kanser mi olmuştu acaba? Geleceği hayal edebilmiştim.  Annem ölmüş veya kesin kanserdi. İstemiyordum bunu ama olacağını biliyordum. Ben okuldayım ve müdürün boğazını sıkıyorum. Herhalde çok küçük bir sebep ama öfke yeniden doğmuştu. Etrafımdaki insanlar bana korku ile bakıyor. Boğazını tuuttuğum moraran adam ise ölmekten korkuyor ben ise korkudan tekrar ederim.Korkudan hep korktum. Korkuya sahibim diye herhalde ama öfke beni güçlü kılıyor. Güçlü yıkıcı bir pislik. Gözlerim ve içim değişiyor bir anda. Sınırsız bir güç ve öldürme isteği ve acı isteği. Acı çekme isteği. Ve annenin öleceğini, yavaş yavaş acı çekerek öleceğini bilme isteği. İstemiyorum ama biliyorum ne yapalım. Öfkem sadece benim zaten. Ölüm istiyorum acı çekmek için ve öldürmek için. Adam iyice morarmaya başladı. Kollarımı tutan üç adam daha var. Zayıfımdır ama öfkeliyim de aynı zamanda. Tanrının bana bahşettiği öfkeyi kullanıyorum ve bırakıyorum adamı. " Bir daha bana bakma!"

 Bana baktığı için bir adamı öldürüyordum az daha. Ölmesi gereken bir köle zaten. Kendisine itaat edilmesini bekleyen bir hobit. Tipsiz sibop. Kel olduğu için saçlarımı, tipsiz olduğum için karizmamı ve korkak olduğu için korkumu kıskanan bu şerefsiz adam artık iyice korkmuş belki de film şeridini hafiften hazırlamıştı. Yanındaki adamlara güvenerek bana bağırmaya başladı. Ben yine kükredim. Yaratanın verdiği lanetlediği öfkeyle kükredim. Gözlerimin rengi açıldı turuncu belki de sarı. Sanki ses tellerim midemdeydi. Bir aslan edasıyla bağırıyordum adama. Kollarımı bıraktı bir anda adamlar. Üstüne yürüdüm tırnaklarım uzamış pençe olmuşlardı. Gözlerim iyice  parlıyordu hissedebiliyordum. Artık içimde sadece saf kötülük vardı benden geriye kalan. Saf kötülük... Adam duvara yaslanmış kollarıyla kendini ve kafasını korurken pir pençe attım ve bağırdı korkak. Ölümden korkan korkak. Kafasını birkaç kere vurdum duvara ve boğazını düşlerimle parçaladım vahşice. İstedim bunu ölsün ve gitsin istedim. İtaatkarlığı ve hayatı bitsin istedim. Onun gibi olmaktan korkmuştum ve onu öldürüyordum şimdi. Kanını içiyor etrafımdakileri tükürüyordum. Daha da parçaladım cesedi. Sonunda kafam bir cob indi ve karanlık.


 Nezarethanede gözlerimi açtım heryerimde kanlar. Yanımda bulunan birkaç tinerci ve serseri benden uzak durmaya çalışıyorlardı. Bir an bir tanesi ile gözgöze geldik. "Sigara ver!" korkan adam bir anda hızla verdi sigarayı. Ateşimi dahi yaktı. Duvarlara bakarken belki saatler geçti belki bir paket sigara içtim. Sonunda çıkardılar beni, bir adam yanıma yaklaştı ve annemin kanser olduğunu söyledi. Biliyorum dedim. Sadece iki aylık ömrü kalmıştı. Gözlerimden gelen yaşlar lav gibiydi. Adamı dövmeye başladım. Yine hücreye atıldım. Mahkeme ve benzeri olaylardan sonra ölümümü bekliyorum. Yirmi beş sene yatacağım. Kimse ziyaretime gelmiyor annem öleli üç gün oldu ama hala kötüyüm. Mezarına gidemedim cenazesine de öyle. Artık tek umudum ölüm oldu. Bileklerimi dikey kesiyorum ve kanlar akıyor yavaşça hızlanarak. Pişman değilim ölüyor olduğum için. Zaten ölmek için doğmuştum. Öfkeli ve çaresiz ö(o)lme(a)k için.

14
Düşler Limanı / İkinciler(!)
« : 13 Eylül 2012, 16:29:20 »


 Bazı insanlar vardır, hayatları ne sıradandır ne de absürd. Yaptıkları işler hiç ilgi çekmez hatta yalnız olurlar. Bir koşu yarışı olsa bu adamlar ikinci gelir her halde. Çünkü bu insanlar yaşadıkları hayatta ne zirveyi görüp şöhret ne de dibi görüp berduş olabilmişlerdir...


 Kadıköyde Bay Yengeç'te oturup biramı içiyordum. Hep dışarıdan bakarken bir çekicilik bulmuştum bu kafe bar tarzı mekanda. Ama bir türlü  cesaret edip de girememiştim. Bu sefer bu cesareti bulmamın sebebi ise "The Doors Light My Fire" olmuştu. Jim Morrison'ı seven biri olarak bu müziği duyunca daldım içeri. Baya küçük bir yerdi ama hoşuma da gitmişti. Boş bir yer bulup oturdum ve biramı bekledim. Beklerken bir yandan da Bukowski'nin " Bana Aşkını Ver" kitabını okuyordum. O adam yenilmişti. Diplerde yaşamış ve bununla gurur duymuştu. Gerçek bir ayyaştı ve kendi kendine varlık değerini ispatlamıştı bu şekilde. En azından okuduklarımdan bunu çıkarmıştım. Biram geldi ve içmeye başladım. Soğuk fıçı bira.. Soğuk birayı oldum olası sevmedim zaten, biraz ılık olsa ne olurdu ? Sonradan farkettim ki bir arkadaşımla gelmiştim buraya. O da limonlu birasını içiyordu. Limonlu bira nedir arkadaş? Neyse içiyordu adam, gayet de memnundu. Gözüm az ilerde olan eski oyun makinesine takıldı.Street Fighter 2. Küçükken atarim varken dayımla bu oyunu oynardık hep. Hatta bazen dayım ve arkadaşları Bornova'da bir oyun salonuna girip bilardo oynarlarken ben orada oyun kutusuyla idare ederdim. Salon sigara dumanından görülmez hale gelirdi genelde ama şikayet etmezdim bu durumdan. Keyif vericiydi çünkü. Güzel günlerdi.


"Umut! Hop oğlum nereye daldın?"

 Hiç nostalji yaşatmaz mısın be adam diye geçirdim içimden. Sahip olduğum tek arkadaş, çoğu konuda zıtlaştığımız ve tek derdi insanları saçma sapan konular hakkında yine saçma sapan konuşarak kitlemekti. Hatta öyle acayip bir herif ki bu, Çin'den saat ve benzeri aletler getirtip burada satardı. Ama sahip olduğum tek arkadaş olduğu için katlanmak zorundaydım.

"Hiç, oyun kutusuna bakıyorum."

Sanki porno izliyormuşum gibi baktı bana. Ulan alt tarafı oyun kutusuna bakıyorum sibop!

"Gerizekalı.."

İşte bu tarz konuşmalarla canınızı sıkan bir adam. Ama insan ortama uyum sağlayabilen bir canlı olduğu için bu  herifin ekosistemine de alışmıştım.

"Sus biranı iç."

İçti o da. Aslında yaptığı saçmalıkları onu da yoruyordu ama karşısındakinin bıktığını tükendiğini görmek ona keyif veriyordu bir yandan da. Yorulmayı bunun için göze alıyordu.

 

 O sırada bir eksiklik hissettim içimde. Kimse beni arayıp sormuyor hatta umursamıyordu. Ancak bazen hayal kurduğumda beni düşündüklerini hayal ederdim. İyi ya da kötü önemli değil sadece düşünmeleri yeterdi benim için. Çok aşırı bir insan eksikliği hissettim hayatımda. Kimse yoktu. Eskiden bunu hedeflerdim kendime." Hayatımda hiç bir salak insana yer vermeyeceğim ve hep sarhoş olup yazıp çalacağım."Hah! Hiçbir zaman planlandığı gitmez bu işler. Evet arkadaşım yoktu. İyi kötü yazıp çalıyordum peki çektiğim, çekmek istediğim berduşluk neredeydi. O da yoktu. Bunun verdiği boşluk hissi beni kahretmeye başlamıştı. Sonunda sosyalleşmeye karar verdim, hatta ona bile karar veremedim. Düşünüp vazgeçip duruyordum sadece. Ve yarattığı boşluk hiç durmadan devam ediyor beni içine alıyordu.


"Atakan bir iki eleman çağırsana buraya, kalabalık olalım biraz sıktı böyle."

 Bana biraz şaşırmış ama daha çok acımış gibi baktı.

"Sen çağır abi."

"Çağıracak arkadaşım yok Atakan. Bir tane dallama var o da sensin."

Alınmışa benzemiyordu ama beni kitlemeye de uğraşmayacaktı.

"Tamam bekle."

Yarı bilgisayar telefonunu çıkarıp şık şık şık şık bir şeyler yapmaya başladı. Söylediğim anda pişman olmuştum.

"Ya da siktiret ben hesabı ödeyip çıkıyorum."

Arkamdan bir iki bir şeyler geveledi biraz küfretti ama duyamadım ya da duymazlıktan geldim. Bıkmıştım bu saçmalıklardan yapaylıklardan. Hesabı ödedim otobüslere doğru yürümeye başladım. Bir sigara yaktım. Seçtiğim kötü yolda başarısız olmuştum. "Başarılı" olamamıştım. Sadece ikinci olup geri planda kalmış ve ne yapacağımı bilemez bir halde yürümeye sadece yürümeye devam etmiştim. Edeceğim.

15
Düşler Limanı / Medusa ile Görüşme
« : 10 Eylül 2012, 02:18:13 »
  
 Bir gün yine istiklal caddesinde amaçsızca geçip müzisyenleri seyderken son kuruşlarımı harcıyordum onlara. Ne param vardı ne de yapacak bir işim. Özlediğim istediğim bir hayat denebilirdi buna. Ama içimde bir rahatsızlık vardı. Toplumsal bir şekilde yaşayan insanlar doğaları gereği farkında da olmasalar yalnız insanları dışlarlar. Sadece hep beraber bir yerlere gitmeleri bile yeterlidir bunun için. Sanki bu yalnızlığı biz seçmişiz gibi. Hiç merak etmezler bizi bu yalnızlığa iten şey nedir? Sizsiniz tabii. O kadar uyumlu o kadar memnun ve o kadar standartlaşmış hayatlarınız var ki bir süre sonra bizler bıkıyor ve yalnız kalıyoruz. Bazen acı da verse bunun doğru olduğunu biliyorum. Kendimi size sunacak değilim.


 Bu şekilde düşünürken aklıma eski bir arkadaşım geldi. Antalya-olimpostan buraya taşınmış biraz kafa dinlemeye gelmişti. Para boldu geldiği yer belliydi. Metresti zamanında arkadaşım. Sonra metreslik yaptığı adamın karısı bunu farkedince anında müdahale etti ve kadın çok çirkin bir hal aldı kimine göre. Aslında o haliyle de güzeldi arkadaşım. Saçları yerine yılanlar çıkardı kafasından. Kızıl saçları yeşil yılanlara dönüşünce haliyle çok üzülmüş olan arkadaş elemandan yüklü bi bahşiş ister, ömür boyu. Bu şekilde yaşıyordu eski arkadaşım Medusa. Bazen ona uğrar dertleşir, içer sevişirdik. Hatta bir süre sonra yılanlara alıştı ,sevdi yılanlar bana alıştı. Ben de sevdim tabii yılanları. Hep sevmişimdir belgesellerini. İşte böyle böyle sıkı dost olduk. Geçenlerde beni arayıp boğazkesende ev tuttuğunu istersem gelebileceğimi söyledi. Ben de bir şeyler geveleyip kapattım telefonu. Hoşlanmam çok telefondan. Sonra birden aklıma esince gideyim dedim bu eve. Galatasaray lisesinden aşağı inip yürümeye başladım.


 Medusanın evine gelince merdivenleri tırmandım. Üçüncü kattaydı dairesi. Eski bir evdi. Eskiden eski istanbul beyefendilerinin oturduğu tarzda eski bir ev. Yaşlanmış kapısına elimi vurdum. Bir yandan da sigaramın külünü damlatıyordum diğer elimle. Ayakta durmak zor geliyordu, sarhoş gibiydim. Eğer bir kaç saniye daha bekletse orada düşüp kalabilirdim. Kapıyı açtı Medusa. Bir hayli değişmişti. Tamam hatun tanrıçaydı iyidi hoştu güzeldi ama yılanlar yoktu ortada. Eski güzel uzun kızıl saçlar. Günümüz cerrahisine bağladı açıklamayı. Mantıklıydı aslında. Estetik cerrahi bir hayli gelişmişti. Amerikada ünlü bir doktora yaptırmış saçlarını. Para Zeustan olunca problem yok tabii. Ama yine de biraz üzgündü. Alışmıştı yılanlara garibim. Bazen yeni doğduğunda biraz sever sonra diğerlerine tembihlerdi fazla ezmesinler diye. Tabii zor iş bin tane yılana bakmak ama insan alışınca bırakması da zor oluyor. Biraz şaşkın içeri girdim. Neyseki soğuk bira vardı dolapta. Tuborg gold, favori biram. Bilirdi tabii hatun geçmişimiz vardı. Hem o da severdi tuborgu. Biramı açıp bulduğum bir döşeğe uzandım. Uzanmak oturmak arasında bir pozisyon diyebilirim hatta. Boynum dik geri kalan vücut yatık ayaklar ise aşağıda. Böyle yapardım genelde, rahat zannederdiniz o pozisyonun verdiği rahatsızlığı ve üşengeçliği. Fazla eşya yoktu odada, evde. Bir iki koltuk, radyo, buzdolabı ve tuvaller. Bir tane gitar ve bir de piyano tabii. Severdi arkadaş sanatsal şeyleri. Medusa uzandığımı görünce yanıma girip koynuma yattı. Gözlerime bakıp beni öpmeye başladı. Yine şaşırdım haliyle, bu kadar hız beklemiyordum. Ama erkeksin sonuçta, hormonlar derken ben de karşılık verdim.


 Seviştikten ve sigara faslından sonra biraz piyano gitar düeti yaptık Medusayla. Güzel de sesi vardı hatunun. Doğaçlama şarkılar notalar ve anarşist bir müzik. İyi zaman geçirdiğimizi biliyorduk. Eski günler anısına biraz da kokain çektik. Sonra bir iki hap , vodka derken, benim için renkler, sesler birbirine karışmıştı. Sonra eve birileri girip çıkmıştı. Pek net değil kafamda sonrası ama güzeldi çok güzeldi geçirdiğim ölü zaman. Hakikatten biz niye görüşmeyi kesmiştik ki ? Bu soru kafamdayken aklıma bir diyalog geldi. Biraz uçarı biraz hayal gibi ama vardı sanırım öyle bir diyalog.

" Sen sadece göremeyen bir ceylan değilsin benim için. Sadece bir av da değil. Benim için bambaşka bir yerin var unutma. Gözlerini çok seviyorum, hele de uzun kirpiklerini. O kadar derin bakıyorsun ki gerçekten düşüyorum. Yada uyuşturucunun etkisi bilemiyorum.."

" Tamam kızım uzatma, ben de seni seviyorum."

" Hayır benimkisi farklı, iştahımı kabartıyorsun sanki."

" Ya bi s.ktirgit."

" Hadi bir lokma.."

 Derken ben olayın farkına varmış can haliyle dışarı atmıştım kendimi. Hep böyle miydi ki bu? Sanırım bu yüzden kesmiştik görüşmeyi. Tek tük arkadaşım var ve onlardan biri de yamyam bir tanrıça ne yapabilirim ki? Burda da işim bittiğine göre şimdi biraz daha istiklal caddesinde gezebilirim. Aa bir liram varmış, siyasibend ya da kara güneşe denk gelir umarım..

Sayfa: [1] 2