Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Gedwesverdar

Sayfa: [1] 2 3 ... 14
1
Kurgu İskelesi / Ynt: Kommageneli Hizmetkarın Günlüğü
« : 03 Ekim 2011, 19:30:45 »
        Başlamak için sanırım gözüme en çok takılan unsuru eleştireceğim. Son bölüm de dahil tüm bölümlerde bolca harf eksiği var. Mesela "vaktiydi" yazacakken "vatiydi" olmuş. 3. ve son bölümde (değişiklik oldu mu?) en çok buna dikkat etmeni öneririm.

       İkinci olarak, betimleme yönünden biraz eksik gibi... Olaylar çok hızlı geçiyor ve bu kadar sade bir anlatım okuyucunun alacağı zevki azaltır.

       Hikayenin gideceği yeri tahmin etmek imkansız! Bu yüzden kurgu için henüz bir şey diyemem ancak neler olacağını gerçekten merak ediyorum. :)

2
Şişedeki Mısralar / Ynt: Birkaç Şiir
« : 15 Aralık 2010, 16:05:51 »
Yeni fark ediyorum. Düzeltiyorum şimdi.

3
Şişedeki Mısralar / Birkaç Şiir
« : 15 Aralık 2010, 16:01:16 »
Aşk ve Ölüm
Spoiler: Göster
Orada iki denizin ortasında
Taşın üstündeki kız beni bekler
Ben ona bakıp dalmışken kıyıda
Kız güzelliğiyle beni büyüler

Düşünceler silinmişken aklımda
Güzel kız bana söyler
Aşkın ve ölümün arasında
İnce bir bıçak beni keser

Kız ölümdür aslında
Ruhum ölümü ister
Acımasızca kırbaçladı da
Ölüme aşık etti beni kader


Ölüm Yolcuları
Spoiler: Göster
Ölüm yolcuları binerken gemilere
Bir acı işlenir canlı yüreklere
Ölüm korkusu değil yaşama korkusu
Kazınır yüreklere büyük küreklerle

Yaşayanlar el sallarken gemilere
Ölüler elveda der gülümsemelerle
Yaşam kaygısı değil ölüm isteği
Gömülür yüreklerin en derinlerine


Yaşamayı Neyleyim
Spoiler: Göster
Şu garip dünyada
Ölmekse hayallerim
Neyleyim hayatı
Yaşamayı neyleyim

Gelecekte değil de
Mezardaysa ümitlerim
Neyleyim hayatı
Yaşamayı neyleyim

Sevmeden sevilmeden
Mutlu olamadan
Büyümeden, sevişmeden
Para kazanmadan
Ölmekse hayallerim
Neyleyim hayatı
Yaşamayı neyleyim



Zindan
Spoiler: Göster
Dört duvar olmasa da
Bir zindandayım
Hiç suçum olmasada
Cezalandırılmaktayım

Gözyaşlarımda boğulsamda
Ben hep aynı yerdeyim
Hiç günahım olmasa da
Dünya denen cehennemdeyim

4
Kurgu İskelesi / Ynt: King Of Loneliness
« : 13 Aralık 2010, 18:08:55 »
Başka bir hikayeyle uğraştığım için baya hızlı yazdım. Birazda sıkılmıştım yazmaktan.

5
Kurgu İskelesi / Ynt: King Of Loneliness
« : 12 Aralık 2010, 21:32:56 »
     Yaradılış
    Mukan Hirador uyurken hayalindeki dünyayı biraz daha geliştirmişti. Hayatında ilk defa mutlu olmuş gibi hissetti kendini. Bir ara bazı hastalıkları iyi edecek ilaçları da yaratmıştı ki rahat yaşayamasınlar diye. İlk önce kanserin tedavisini yaratmıştı. “Kanserden ölsün insanlar”  demişti. Peşinden birkaç hastalığın daha şifasını yaratmıştı.

    Eğlenirken Hirador’un uyandığını gördü ve onun yanına gitti. Birbirlerine sevgi gösterisi yaptıktan sonra Mukan Hiradora bindi ve gezmeye başladılar.

       Mukan’ın yarattığı dağların ovaların üzerinden geçitler hızlıca. Turuncu gök ilk başlarda garip gelse de şimdi alışmıştı. Bir yanardağın üzerinden geçerken Mukan çikolata fışkıran yanardağdan çikolata yemek için inmek istedi. Hirador İnmeye çalışırken bir anda dengesini kaybetti. Mukan düşüyordu. Düşüyordu ama hiç korkmuyordu. Çünkü onun hiçbir yeri yaralanamazdı.
   
      Düştüğü yerin yanardağın içi olduğunu görünce sevindi bile. Boğulmayacağını sanmıştı. İçine düşünce asıl korkusu başladı işte. İlk defa nefes alamadığını hissetmişti. Boğuluyor, kurtulmaya başladıkça daha derine batıyordu.
   
      Biraz sonra katı- sıvı arası kıvamda olan çikolata bataklığının basıncını hissetmedi ve düşmeye başladı. Hızla düşüyordu. İçindeki korku hat safhadaydı. Uzunca bir süre sonra yere çarptı ve aynı anda yattığı yerden sıçrayıp kalktı.
   
      Etrafına baktığında çıldırmış olduğunu düşündü. Bir hastanedeydi. O iğrenç beyaz yataklardan birinin üzerinde yatıyordu. Koluna batırılmış iğnenin hortumunu takip edince bir serum gördü. Annesi ve bir hemşire karşısında şaşkınlıktan donakalmış duruyordu.    
   
     Annesi “Yavrum” dedi ve koşup Mukan’a sarıldı. Mukan hala ne olduğunu anlayamamanın sersemliğiyle istemsiz olarak annesine sarıldı. Oraya geri dönmek istiyorum diye düşündü. Gözlerini kapadı. Açtığında hala aynı yerdeydi. “Biri bana söyleyebilir mi hangi lanet yerdeyim?” diye sordu. Annesi bu sertliğin karşısında şaşırarak ama karşısında bir hastanın olduğunu hatırlayarak yumuşak bir sesle:
-   Kaç gündür komadaydın yavrum. Çok korktuk sana bir şey olacak diye. Tanrım korudu seni.
Mukan yaşadıklarının hayal olduğuna inanmak istemedi.

-   Peki ne oldu bana? Ne hastasıyım ben?
Annesi ağlayarak:
-   Kansersin oğlum

      Mukan kanserin tedavisini yarattığını hatırlayarak dehşete düştü. Belki de gerçekten hayaldi. Sonra eskiden hastanelerde her odada bir bilgisayar olduğunu hatırladı. Bilgisayar da yaratmıştı. Odada bilgisayar olmadığını görünce içini bir korku kapladı.
   
      Ayağa kalktı. Kendisine engel olan serumu acıyacağını hiç düşünmeden çıkardı. Aceleyle diğer odalara bakmaya başladı. Annesi peşinden geliyor “Nereye oğlum” diye korkuyla soruyordu. Mukan hangi odaya baktıysa baksın bilgisayar göremedi. Hatta kayıtların kağıda yazıldığını görünce deliye döndü. Annesine “Bilgisayar var mı” diye sordu. Annesi hiç duymadığı bu sözcük karşısında “O da ne oğlum? Ne oluyor sana? Gel geç yatağına dinlenmen lazım senin” cevabını verdi.

      Mukan o anda yere yığıldı. Ağlamaya başladı. Dünyayı güzel bir yer yapma gücü verilmişti ona. Ama o daha da kötüleştirmişti. Sadece kendini düşünüp aslında kendine zarar vermişti.
 Bu olaydan sonra Mukan hastanede bulduğu ilk kesici alet olan neşteri kalbine saplayarak intihar etti. Bu suçu işlemiş olmak onu çok kahretmişti. Başkalarının bencilliğin kızarken en büyük bencilliği kendi yapmıştı.


6
Düşler Limanı / Ynt: Orman
« : 29 Kasım 2010, 19:42:19 »
Evet karakterle aynı yerdeymiş gibi hissettirdi. Galiba alışkanlıktan... İyi ve kötü taraflar olmayınca yarım kalmışlık hissi uyanıyor bende :D

7
Düşler Limanı / Ynt: Orman
« : 29 Kasım 2010, 19:37:09 »
   Sanki bir hayali anlatıyormuş gibi. Birazda gezi yazısına benzemiş. Hatta gezi yazısı olmuş. Betimlemeler güzel. Ama okurken bir farklılık beklemiştim açıkcası. Bir olay olmasını beklemiştim.

8
Düşler Limanı / Ynt: Rastgele Düşünceler
« : 28 Kasım 2010, 00:37:55 »
Zeka nedir? Bir insanın zeki olduğu nasıl anlaşılır? Uzun süredir aklıma takılan bir mevzu. Bir insan nasıl yaşarsa, nasıl bir felsefeye bağlı kalırsa 'zeki' olur? Önce kendini mi tanımak gerekir, duygularını, düşüncelerini anlamak mı? Halkın ağzıyla değil de kendi beyniyle düşündüğüne de mi zekidir? Ama bazen yanlış kararlar alabilir. Bu bir parlamamış zeka emaresi midir? Yoksa salaklık mı? Yoksa ilkokul bebeleri mi haklı? Zeka derslerle mi ölçülür? Hiç sanmıyorum.
 Sorular, hiç cevaplanamayacak sorular...
 

   Zekanın -birçok konuda olduğu gibi- yanlış yorumlandığını düşünmekteyim. Zeki deyince tüm notları 5 olan bir tip gelir aklımıza. Bana göre zeka yetenekle ilişkilendirilebilir. Bu yüzdende zekayı sınıflandırmak daha doğrusu gruplandırmak gerekir. Bir kişi matematikte çok iyiyse matematiksel zekaya sahiptir örneğin. Ve ya çok güzel yazıyorsa sözel zekaya sahip olduğunu söyleyebiliriz. Halkın yorumuna göre düşünecek olursak bir tek alana değil de birçok alana dair zekası olan kişileri zeki olarak adlandırmamız gerekir. Halk çoğunlukla tek alana ait zekayı göz önünde bulundurmaz. Görmezden gelir. Onlara göre zeki "On parmağında on marifet" olan kişidir.

     Nasıl yaşarsak zeki oluruz sorusuna gelince. Öncelikle yeteneğini bulması ve onu en iyi şekilde kullanması gerekir kişinin. Daha öncelikli olan ise mutlu olmasıdır. Asıl başarı mutlu olmaktır ve başarı da zekanın göstergesidir.

9
Başka Kurgular / Ynt: Sofi'nin Dünyası
« : 27 Kasım 2010, 21:34:52 »
Vay be! Okuduktan sonra bu etkiyi bırakıyor işte bu kitap. Verdiği bilgiler kadar kurgusu yönüyle de harika bir kitap... Felsefeye biraz olsun ilgi duyanların kesinlikle okuması gerekiyor.

Spoiler: Göster

    İlk başlarda sadece anlatılan felsefe tarihine ve filozofların görüşlerine bakarak elimden bırakamadığı kitabı, Sofi ve Alberto'nun sadece bir kızın doğum günü hediyesi olan kitabın kahramanları olduğunu öğrendiğimde deliye döndüm. Sonunu o kadar merak ediyordum ki bir an önce bitirmek istedim kitabı. Ve 1 dakika önce bitirdim bu muhteşem eseri.

10
Sofi'nin Dünyası- Jastein Gaarder

   Kitabın daha yarısında olmama rağmen herkese önerdiğim bir kitap haline geldi. Her sayfasında kendimden bir şeyler bulduğum, anlatılan her filozofta kendi düşüncelerimin birkaçına rastladığım, Sofiye verilen ödevleri yaptığım kitap... Sofi ile beraber düşünüp gizemli olayları onunla beraber çözmekte ayrı bir zevk doğrusu. "Felsefe öğrenilecek bir şey değildir. Bir filozof öğrencisiyle beraber düşünür sadece." sözlerini kitabında kanıtlamış. Kitap bizi düşünmeye yönlendiriyor. En güzel yanı da bu zaten.

   Okuduğum kadarıyla favorim Platon. İdealar görüşünde gerçekten mantıklı şeyler var.

11
Düşler Limanı / Ynt: Bir Şehirden Utanmak
« : 22 Kasım 2010, 16:30:51 »
İnsanların paraya tapmasından bende rahatsızım ancak elden ne gelir ki? Her şeyin amacının para olmasını bende sevmiyorum. Durum şu ki bizden öncekiler bizi düşünmedikleri için bu durumdayız. Belki de gelecekte ne olacağını görmedikleri için. Düğüm şuan çok sıkı keşke bu kadar sıkı olmadan önce çözülseydi. Ama daha da sıkılaşmadan bir şeyler yapmamız gerekir. İşte burada benim aklıma takılan soru: "Nasıl?"

12
Tartışma Platformu / Ynt: Vampirleri Ne Kadar Seviyorsunuz?
« : 21 Kasım 2010, 13:46:48 »
Birinin ön yargıları yok etmesi gerek. Belki bu biri sen olursun.

13
Kurgu İskelesi / Ynt: King Of Loneliness
« : 20 Kasım 2010, 12:07:14 »
Uzunca yorumun için teşekkür ederim Nihbrin.

    Şimdi aslında kurgunun hangi türde olduğu hakkında benimde fikrim yok diyebiliriz. Mukan hiçbir şeyin yaratılmadığı bir evrende kendi ütopyasını yaratıyor.
   
    Sorunların diğer evrende var olduğunu düşünüp rahatsız olma gibi bir durum olamaz Mukan için. Çünkü insanlardan ve hayattan nefret etmiş biri. Tüm dünyayı yok etme imkanı olsa ederdi.

     Birde şuana kadar kötü bir olay olmaması, her şeyin iyi olması biraz sorun açığa çıkarıyor gerçekten. Bölümlerin kısalığından olsa gerek. Düşüncelerime göre 2 ve ya 3 bölüm daha devam edecek. Ama asıl olay son bölümde olacak.(Zaten hep öyle olur ama :D)

Yorumların benim için tek önemi işte bu. Hatalarımı görüp onları düzeltebilmem. Yorum gelemeyince bir şeylerin yolunda gitmediğini düşünerek yazmak içimden gelmiyor açıkcası. 

14
Kurgu İskelesi / Ynt: King Of Loneliness 3. Bölüm
« : 20 Kasım 2010, 02:24:20 »

        Mukan gerçekten yaratıp yaratamadığından emin olabilmek için bir kez daha denedi.  Bir sandalyeyi düşledi ve olmasını istedi. Sandalye önündeydi. Mukan  “Burası gittikçe güzelleşmeye başlıyor.” Dedi büyük bir sevinçle. Her şeyi istediği gibi yapabilecekti. İnsanlar olmadan…

        Sonra yeniden yeri incelemeye başladı. Anladı ki yer odasında bayıldığı yerin yapısındaydı. Tam üstünde bulunduğu halının parçası sonsuza kadar uzanıyor ve tekrar ediyordu. “Uyanırken odamda yerde uyanmayı beklediğimden dolayı var olmuş olmalı” diye düşündü. “Şimdi işin eğlenceli kısmına geçelim” dedi gülerek. Yaratabilseydim ilk olarak ne yaratırdım diye düşünmeye başladı. Cevabı basitti. Okuduğu kitaplardan etkilenerek bir ejderha düşledi. Masmavi pulları olan ve onunla konuşabilen… Üstüne binip uçabileceği bir ejderha düşledi. Gözlerini açtığında ejderha tüm haşmetiyle önünde duruyordu. Mukan sevinçten deliye dönecekti. Benim ejderham dedi. Ejderha ona doğru bakıyordu. Zihinsel bağlantıyla ona “Merhaba Mukan” dedi ejderha. Mukan bu zihinsel iletiye “Merhaba hayallerimin en yücesi ejderha” diyerek cevap verdi.  “Şimdi sana bir isim bulmalıyım.” Diye devam etti. “Her isim kabulümdür” dedi ejderha. Kanatlarını kaldırıp gerindi. Bu hareketle bir kediye benzemişti. Mukan her şeyi önceden belirlemişti zaten. Okuduğu kitaplarda geçen en beğendiği ejderha ismini verdi ona: “Hirador”. Ejderha bu ismi beğenmişe benziyordu.

       “Bir tur atma ne dersin Hirador?” . “Tabii ki olur.” Dedi Hirador. “Ama önce sana bir eğer yaratmam gerekiyor. Eragon’un Saphira’ya eğersiz bindiği bölümü hatırladı. Eragon’un bacaklarındaki deriler yüzülmüştü. Öyle bir durumla karşılaşmak istemiyordu. Gerçi o gizemli ses hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını söylemişti. Ama ona güvenemezdi. Hirador’un üzerinde bir eğer düşledi. Eğer Hirador’un sırtında beliriverdi. Altın işlemeli göz alıcı bir eğerdi bu. Mukan eğerden aşağıya inen halat merdiven ejderhasının üzerine çıktı. Altın işlemeli rahat eğerin üstüne yerleşti. Çok heyecanlıydı. “Haydi uçalım Hirador!” diye bağırdı. Hirador kanatlarını çırpmaya başlamıştı. Her kanat çırpışında biraz daha yükseliyordu.  Mukan uçtuklarını biliyordu ama bunu anlamak zordu. Gökyüzü diye bir şey yoktu ve yer hep aynı şekildeydi.  Sonra gökyüzü yaratmak gerektiğini düşündü. Yaratacaktı ama kendine yaraşır şekilde… Doctor Who izlemenin sonucu olarak Gallifrey Gezegeninin gökyüzü gibi turuncu renkte bir gökyüzü yarattı.  Kırmızı gökyüzüne mavi bulutlar yerleştirdi. Böyle çok daha iyiydi. Yanlarından geçip giden bulutlara dokunuyordu Mukan. Bu garip bir histi. Yere baktı ve yerin ne kadar uzakta olduğunu gördü. Bu muhteşem bir şeydi.

   Ne kadar uçtuklarını bilmiyordu. Belki saatlerce uçmuşlardı ve belki de günlerce. Zaman kavramı yoktu burada. Sonunda yere indiler. Mukan bir şeyi merak ediyordu. “Burada olduğum sürece benim hiçbir şeye ihtiyacım yok. Peki senin herhangi bir ihtiyacın var mı Hirador?” diye sordu. Hirador başını eğdi ve Mukan’a yakınlaştı. “Beni yaratırken dünyada okuduğun kitaplarda ejderhalar gibi düşledin. Evet, benim ihtiyaçlarım var. Her Ejderhanın neye gereksinimi varsa benimde var.” Dedi Hirador. Mukan “Anlıyorum.” Dedi ve etini yiyebileceği bir yaratık yarattı. Sonra oturup Hirador’un yaratığı parçalayarak yemesini izledi.  İzlerken düşüncelere daldı. “Burada yarattıklarımın hiçbiri diğer evrenlerde olmayacak. Bu da dünyadaki her şeyin istenmeyenlerle dolu olduğunun bir kanıtıydı. Zira eğer istenselerdi dünyada olmazlardı.” Diye düşündü. Burada hayatını yaşayacaktı. Her istediğini yapabilecekti. O tanrıdan bir damla su istemişti ama tanrı ona okyanusu vermişti. Ne kadar şükretse azdı. Ama kendisinin tarı olabileceğini düşünmeden de edemiyordu.

   Hirador yemeğini bitirdi. “Ben uyumalıyım.” Dedi. Mukan “Uyuyabilirsin” dedi ve ayağa kalktı. O uyurken Mukan yaratmaya devam edecekti. Güzel olduğunu düşündüğü her şeyi yaratacaktı. İnsanlaraysa en kötüleri kalacaktı. Onlar bunu hak etmişti.

15
Filmi beğendim. Bence güzeldi. Tek kızdığım nokta ev cinlerine elf denilmesiydi. Ne kadar sinirlendiğimi tahmin edemezsiniz. Birde Nagini'nin  kameraya doğru sıçradığı iki yerde bende yerimden sıçradım. Zaten hoparlörün tam altına oturmuştuk. Hiçbir korku filminde bu kadar korkmamıştım gerçekten. Birçoğumuzun yaşadığı yarım kalmışlık hissini çok fazla yaşadığımda bir gerçek. Hermione'nin 3 kardeşi anlattığı yerde çok nefis olmuş.

Sayfa: [1] 2 3 ... 14