BÖLÜM 8
16 Mayıs 2015 - Ankara - Mavi TugayDuvarının bir tarafında boydan boya Türkiye bayrağı, tam karşısında bir masa ve deri bir koltuk, diğer tarafında duvar boyunca uzanan Dünya haritası ve bu haritanın karşısındaki duvarda yine boydan boya uzanan bir Türkiye haritası bulunan odada, eski bir general olan Kemal Bey, Türkiye haritasının önünde dikilmiş ve İstanbul iline doğru bakıyordu. Kapı iki kere tok bir şekilde çalındı.
“Gir” dedi Kemal Bey. Yıllardır sürdürdüğü askerlik görevi sesini oldukça gür ve karizmatik yapmışçasına, yetmişine merdiven dayamış bu adamın sesi oldukça yüksek çıkıyordu. Dünya üzerinde epey bir süre geçirmiş, bir çok ziyafete katılmış ve hamarat bir eşe sahip olmuş bir adama bakarak, hala bir göbeğinin olmaması, onun ne kadarda disiplinli bir adam olduğunu göz önüne serer gibiydi. Seyrekleşmiş saçları ve kaşları, vücudunun diğer uzuvlarına ihanet etmişçesine bembeyazdı. Orta boylarda ve yüz hatları oldukça sert gözüken bu adam, askerlik üniformasını sırtından çıkardığı günden bu yana, Milli İstihbarat Teşkilatına gizli bir şekilde bağlı fakat özerk bir başka kurumun başına getirilmişti.
Kemal Bey’in başında bulunduğu bu küçük örgüt, Türkiye içerisinde ve yurtdışında vuku bulan ve dış güç menşe’li olan çoğu olayın içerisinde aktif olarak yer alıyordu. Dışarıdan yurt içine giren ve devlet için zararlı işler peşinde koşan yabancı kuvvetleri durdurmak, gerekirse yakalamak, gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin uygun gördüğü steril sorgulama prosedürünü hiçe sayarak işkence yapmak ve bütün bu aşamalardan sonra örgütçe veya sorgulayan kişice uygun görüldüğü takdirde öldürmek gibi prensipleri olan bir örgüttü. Bu aşamalar yurtdışında ise yine ülke çıkarları gözetilerek yapılıyordu. Bu kurum, bizzat Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından terör örgütü olarak sınıflandırılıp, bu örgütün işleyeceği bütün suçlar ve bu suçların getirileri olan olumsuz durumlar teşkilat bünyesinden dışlanılmış oluyordu. Oysa ki Kemal Bey’i bu göreve getiren bizzat Milli İstihbarat Teşkilatının o zaman ki müsteşarıydı.
Milli İstihbarat Teşkilatı’nın gerek iç ve gerekse dış basın tarafından sürekli mercek altında tutulması, yapısı gereği atanan insanların seçtiği kişilerden oluşması, infaz veya sabotaj gibi eylemleri üstlenememek gibi bir prestiji olması ve bunlardan da önemlisi bilinen, takip edilen ve içine kolaylıkla adam yerleştirilebilen bir istihbarat kurumu olması yüzünden, Kemal Bey'in başında bulunduğu küçük gizli örgütler oluşturularak devletin şefkat dolu sağ elinin yerine, günahlarını işleyen sol eli işlevi, bu küçük örgütler vasıtasıyla yerine getirilmiş oluyordu.
Bu odanın bulunduğu yer Ankara’da ki bir halk kütüphanesinin, bir labirenti andıran kitap sıralarının birinden, gizli bir kod girilerek açılan bir kapıdan girilen bir yerdeydi. Bu kurumda çalışan çoğu görevli kütüphanenin memur kadrosunu oluşturan insanlardı. Kapı açıldığında içeriye giren, Kemal Bey’e dosya getiren ve brifing veren, ikinci adam konumunda ki Ertuğrul Bey’di. Kendisi İçişleri Bakanlığında çok üst düzeyde olmayan bir görevdeyken, istifa edip birkaç sene sonra bu Kütüphanenin Müdürü olarak göreve başlatılmış bir istihbaratçıydı. İçerideki loş karanlık bu odaya gizemli bir hava katıyordu çoğu zaman. Ertuğrul Bey, Kemal Bey’in masasına oturmasını bekledikten sonra, malumat vermek için izin istedi.
“Paşam izninizle..”
“Evet Ertuğrul.”
“Mit’ten acil yazılı bir gizli gönderi aldık.”
“Ne ile alakalıymış?”
“CIA ajanlarının Türkiye’ye yollandığını ve Atatürk Havalimanından giriş yaptıklarını yazıyorlar. Hedefleri ise şu deliren komiser çocukmuş.”
“Ne yani? Bu delikanlı Hayalet diye demeç verince gerçek mi sanmışlar?” dedi Kemal Bey ve gülümsedi. Biraz sırıttıktan sonra devam etti. “Ver bakalım şu kağıdı.”
Ertuğrul Bey’in uzattığı kağıt iki sayfadan oluşmaktaydı. Birinci sayfa Türkçe bilen her insanın okuyabileceği şekilde yazılmış, ikinci sayfa ise sadece bu örgütün başında bulunan Kemal Bey’in çözebileceği şekilde şifrelendirilmişti. Muhtemelen Kemal Bey’in bu görevi devredeceği gün bu şifrelerde tarih olacak ve yerine gelen yeni kişiye de yeni bir şifreleme sistemi öğretilecekti.
Kemal Bey eline aldığı kağıdın ilk sayfasını göz ucuyla kısa bir süre içerisinde okuduktan sonra yavaşça ikinci sayfaya baktı. İlk başta gevşemiş olan yüz kasları bu sayfayı okumaya başladıktan sonra, her geçen saniyede biraz daha kasılmaya başladı. Sayfayı okumayı bitirdikten sonra, başını ağırca kaldırıp Ertuğrul Bey’e baktı. Ertuğrul Bey, senelerdir beraber çalıştığı bu adamı ilk kez böyle görüyordu. Ertuğrul Bey’in tanıdığı Kemal Paşa, kararlarını bir saniye bile düşünmeden alan ve bakışlarındaki o kararlı duruşunu bir an olsun kaybetmeyen bir adamdı. Oysa şimdi karşısında duran adam derin düşüncelere dalmış ve o kararlı duruşunu kaybetmişti.
“Ertuğrul” dedi ve duraksadı. Biraz bekledikten sonra devam etti. “En iyi iki adamımızı seçmeni istiyorum. Dosyalarını iyice gözden geçirdikten sonra bana getir. Bir de ben incelemeliyim. Durum oldukça ciddi bir boyutta.”
“Emredersiniz Paşa’m.” dedi Ertuğrul Bey ve hızlı adımlarla odadan çıktı.
Bu olaydan birkaç saat sonra Kemal Bey’in önünde iki dosya vardı. Kemal Bey incelemeye koyuldu
___
Adı ve Soyadı: Ayşe Kartal
Yaşı: 28
Özgeçmişi: Kimsesiz Çocuklar Yurdundan alınıp yetiştirildi. 18 yaşına bastığında teşkilata alındı.
Görevleri: İlk görevinde Güneydoğu’da il merkezlerinde Mossad ve CIA ajanları ile mücadele de bulundu ve bir çok başarılı operasyonlar gerçekleştirdi.
Karadeniz Bölgesinde yapılanan bazı örgütlerin içine sızdırıldı ve çökertilmesinde rol aldı.
Başarılı görevlerinden sonra Mısır’a yollandı. Tahrir olaylarının arka planında ki yapılanmaları, olay gerçekleşmeden deşifre etti. Bu görevinden sonra MİT tarafından görevinden alınıp Mavi Tugay timine gönderildi.
Mavi Tugay kapsamında hiçbir görevde bulunmadı.
__
Adı ve Soyadı: Serkan Oğuz
Yaşı: 34
Özgeçmişi: Askerlik görevi sırasında, yapılan opersyonlarda ki başarısı yüzünden Mavi Tugay kadrosuna alındı.
Görevleri: Almanya da Dazlaklar olarak bilinen ve Türklere karşı yasa dışı eylemlerde bulunan gurubun planladığı bir çok eylemi engelledi.
Elebaşı olarak hakkında rapor sunduğu 8 kişiyi etkisiz hale getirip Schleswig-Holstein Eyaletinde ki yapılanmayı büyük ölçüde yok etti. Yine bu eyalette bu örgüt ile bağlantısını tespit ettiği bir polis memurunu sorguya aldıktan sonra Almanya’dan çekildi.
2 sene görev almadıktan sonra bir Türk işadamı cinayetini araştırmak üzere Amerika’nın İllinois Eyaletine gönderildi. Bu eyaletteki araştırmaları sonucu CIA’nın izine ulaştı. İş adamını öldüren bir ajanı yakalaması üzerine yerini tespit eden CIA ajanları ile çatışmaya girdi. 2 CIA ajanını öldürdükten sonra Türkiye’ye kaçmayı başardı.
Bu olaydan sonra hiçbir görevde yer almadı.
__
Kemal Bey bu dosyaları inceledikten sonra, Ertuğrul Bey’e dosyaları uzattı. Bir süre bir şey söylemedi. Sonra, karşısında duran adama bakarak;
“Hayaletlere inanır mısın?” diye sordu.
Ertuğrul Bey’in cevabı çok netti. “Elbette hayır, paşam.”
“O sokakta çok garip şeyler olmuş. MİT bile bu olayın gerçek sebebini çözmüş değil. CIA, orada vuku bulan olaylara ilgi gösteriyor. Adamlar bir tim yollamışlar. Güvenlik kamerasında görünmeyen bir katil var ve bıçak benzeri bir şey kullanmış. Bu nasıl oluyor?”
“Mantıklı bir açıklaması vardır paşam. Olmak zorunda.”
“Bende aynı kanaatteyim. Ama bizzat CIA bu işin içindeyse..” dedi ve cümlesini tamamlamadı.
“Paşam bu isimleri onayladınız mı?” dedi Ertuğrul Bey. Yaklaşık iki dakikadır, tamamlanmayan cümlenin tamamlanmasını beklemiş ama besbelli ki umudunu yitirmişti.
“Evet. İkisi de çok yetenekli besbelli. Birisi henüz hiç görevimizde bulunmamış üstelik. Artık takıma katılmasının zamanı geldi.” dedi.
Ertuğrul Bey, “Emredersiniz Paşam” dedi.
Kemal Bey koltuğuna yaslandı ve masada bulunan kalemi eline aldı. “Bu komiser çocuğu hastanede koruyacaklar. Çok zor bir durum söz konusu olursa kaçıracaklar. İstanbul da gereken önlemler ve mühimmatlara ulaşmalarını sağlayın. Bizzat sen saklanabilecekleri evi ayarla. Sen, ben, ajanlarımız ve komiser çocuktan başka hiç kimse bu evi bilmeyecek. Günlük rapor istiyorum.”
“Emredersiniz Paşam. Hastaneye kolay bir şekilde yerleştireceğiz. Gereken yeri de hemen ayarlayacağım. Talimatlarınızı da bizzat kendim ileteceğim.” dedi.
Kemal Bey elindeki kalemi masaya koydu ve bir elini çenesine doğru götürdü. “Son olarak bir şeyler daha isteyeceğim senden. Bana bir araştırmacı bul. Bir profesör, gazeteci ya da yazar. Her kim olursa.”
“Hangi konu için istiyorsunuz paşam?”
“Sanırım Tarih olmalı. Hayaletler üzerine çalışma yapmış birileri var mıdır acaba?”
“Pek sanmıyorum Paşam.”
“İlla ki bir araştırma vardır. Şu eski zamanlar da vuku bulan bu tarz olayları incelemiş birileri. Osmanlı arşivinde çalışan birileri illaki vardır. Sistemden araştırın, soruşturun ve işe yarar birini bulun.”
“Emredersiniz Paşam.”
“Bu olay öyle sıradan bir olay değil Ertuğrul. Bilirsin ben çözemediğim şeylerden hoşlanmam. Bu yankee’lerin neyin peşinde olduğunu bilmeliyim. Burası onların arka sokağı değil. Bizim sokağımızda gerçekleşen bir olaya burunlarını sokmaları kabul edilebilir bir şey değil. Ajanlara hemen haber verilsin ve yarın görevlerine başlasınlar. Öbür adamla da en kısa zamanda bizzat görüşmek istiyorum.”
“Emredersiniz Paşam” dedi. Odadan çıktığında Paşa’nın konuşmalarını tekrar irdeliyordu. Başlarında çok büyük bir problem vardı. Amerikan ajanları ile İstanbul gibi büyük bir kentte, çok problemli olayların yaşanması artık kaçınılmazdı.
Şimdi önünde çok yorucu günler vardı. İlk başta ajanlara ulaşıp onları İstanbul’a yönlendirecek ve akşam İstanbul’a uçup gerekli düzenlemeleri yaptıktan sonra sabah Ankara’ya dönecekti. Bütün bu kargaşanın içinde Osmanlı Arşivlerinde çalışan muhtemelen biraz deli ruhlu bir adam bulmaya çalışacak ve bu adamı Paşa ile konuşturacaktı.
8.Bölümün Sonu