Kayıt Ol

Giriş // Capitulo IX

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Giriş // Capitulo IX
« : 19 Haziran 2012, 21:05:07 »
Akşam Yemeği

Ağır ağır pencerenizi açıyor ve karanlığın ardında sarpa sarmış duyguları gözünüzün önünde canlandırmaya çalışıyorsunuz. Ancak kötü haberi söyleyeyim, bu duyguların ancak çok küçük bir kısmı gözünüzde canlanabiliyor. O kadar küçük bir kısmı ki… Dört milyar yaşındaki Dünya’da, seksen bin yıldır yaşamış olan insanoğlunun ömrü kadar az bir kısmı. Hiçbir insan, dört milyar yaşındaki bir gezegen için seksen bin yılın, yirmi dört saatlik bir duvar saatine oranlandığında, birkaç saniye kadar kısa olduğunu fark edememişti belki de.

Evet. Karanlıklar ardındaki gerçeğin çok azını anlıyorsunuz ve ne kadar az anladığınızın da bilincindesiniz. Sinirleriniz bozuluyor, zira daha fazlasını öğrenebilmek için her şeyden vazgeçebilecek bir ruh hali içine de sokuyor bu durum sizi. Neden? Bu gereksiz merak buhranı nedendir?

İnsanın bilinmeyene olan tutkusu, bu kadar barizdir işte.

Karanlığa baktığınızda, anladığınız şeylerin sınırlı olması kadar, gördüğünüz şeyler de sınırlıdır. Örneğin siz, ağaçların ardındaki o ucubeleri göremediniz. Hatta ağaçları bile göremediniz. Zifiri bir karanlık, aydınlık bir çölden farksızdır. Bakarsınız; ancak gözlerinizin önünde sonsuz bir kum örtüsünden başka bir şey yoktur. Ve belki birkaç bodur çalı. Karanlıkta da bakarsınız, ama tek görebildiğiniz kumun keskin sarısı gibi, gecenin keskin siyahıdır. Ve belki birkaç farklı obje öbeği dikkatinizi çeker, lakin ne olduğunu anlamak için gösterdiğiniz tüm o itinalı bakışlar, boşu boşunadır.

Şimdi başa dönelim. Pencerenizi açınca, karanlığı gördünüz. Ve korkarım ki, karanlık da sizi gördü. Siz karanlığı anlamadınız, ama karanlık sizi anladı. Tüm bir hayatınızı doğru olduğuna inandığınız şeyleri yaparak geçirmiş olabilirsiniz; fakat çoğu zaman doğru şeyi yapamamış olduğunuz ve bunun idrakına da hala varamamış olduğunuz için, gece sizi lanetledi. Peki ne yapacaksınız? Artık gece sizi keşfetmiş durumda ve siz bundan kaçamazsınız. Tüm o göremediğiniz ağaçları, o ağaçların ardında gizlenmiş o cani şeyleri bertaraf edemezsiniz. Onların tek istediği güzel bir ziyafet oysa.

Ve sizlere korkunç bir haberim daha var; burada her zaman akşam. Ve sürekli akşam yemeği yeniyor. Hayır, ziyafet size değil ama korkmayın; çünkü avcılardan daha tehlikeli bir şeyler var oralarda. O da sizin, önceden yaptıklarınız. Siz, onlarla savaşacaksınız. Kazanırsanız, geceniz gündüz olacak. Kaybederseniz, gece sonsuza kadar gece kalacak.

Aniden, gecenin kızıl bir renge büründüğünü fark ediyorsunuz. Fakat bu kızıl rengin, görüşünüzdeki kısıtlamaları kaldırdığını söyleyemem. Tam tersi, bu göz kamaştırıcı kızıllıkta, fark ettiğiniz obje öbekleri de kayboluyor görüş alanınızdan. Yine de çok geçmeden görüntüler şekiller almaya, düzelmeye yüz tutuyor ve sizler az önceye kadar ayırt edemediğiniz ağaçların aslında ağaç olmadıklarını fark ediyorsunuz. Kızıl bir tepe, bir elin yeryüzündeki silueti gibi, oldukça hayali bir şekilde gözlerinizin önünde duruyor. O tepenin ardında neler olduğunu asla bilemeyeceksiniz çünkü korkunuz merakınızdan biraz daha fazla.

Tam da bu sırada daha baskın, daha bir yoğun fark ediyorsunuz yaşadığınız korku ve merak duygularının varlığını. O kadar gerçek ki bu duygular, hiçbir şey bugüne kadar yaşanmamış da, hissetmeye şu an başlamışsınız gibi. Gerçekliğin sahtekârlığında, bulanık görüş de olgunlaşan bir meyve misali büyüyor, netleşiyor çünkü. Bu hislerinizde de haklısınız, gerçekten de, bugüne kadar kör bir kartaldan farksızdınız.

Doğal olmayan bir seviyede gelişen o görü yeteneğiniz, sizin az önce penceresinden dışarı baktığınız evin, artık orada olmadığını gösteriyor. Ama şaşırmıyorsunuz, korkmuyorsunuz. Sanki evinizin kaybolması gerektiği bu anı, doğuşunuzdan beri bekliyormuş gibisiniz.

Siyah bir siluet size doğru yaklaşıyor bu sırada. Yaklaştıkça da, onun, sizin siyah bir aynadaki yansımanız gibi göründüğünü düşünüyorsunuz. Bir an için yalnızlık duygunuzu yenmenize ve sevinmenize neden olan bu siyahlığın, aslında yansımanız olması garip.

Yine size ait olan sesiyle kükrüyor:

“Kendinle yüzleş!”
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.

Çevrimdışı Madam Vio

  • **
  • 376
  • Rom: 16
  • "Each thing I show you is a piece of my death."
    • Profili Görüntüle
Giriş // Capitulo IX - Yedi Kat
« Yanıtla #1 : 22 Ağustos 2012, 15:28:16 »

Çevrimdışı Madam Vio

  • **
  • 376
  • Rom: 16
  • "Each thing I show you is a piece of my death."
    • Profili Görüntüle
Giriş // Capitulo IX - Simya
« Yanıtla #2 : 29 Ağustos 2012, 17:23:03 »
Alıntı yapılan:  Unknown Source #9
Simyagerler hiçbir zaman sanatlarının kimyasal boyutlarını metafizik[1] yorumlamalarından ayırma eğilimi göstermemişlerdir. Kimyasal süreçlerde, fiziki durum ve görünüşün büyük ölçüde değiştiği durumlarda dahi, "bir şeyin" muhafaza edildiğini kabul etmişlerdir. Bu "bir şey" ya da "öz" maddelerin bazı temel prensiplere sahip olduğu, prensiplerin birçok dış görünüş altında gizli halde bulunabileceği ve bu prensiplerin uygun işlemler sonucu ortaya çıkartılabileceği görüşleri de tamamen bu düşünceyle ilintilidir.

Bu bağlamda ‘ilk madde’yi elde etmek tüm madenlerin türediği madde cevherini elde etmek değil; ruhsal varlığın ilk halini, yani maddi dünyada doğmadan önceki saf şuur halini elde etmek anlamına gelir.

Arınma ritüeline girerek bu saf hali elde etmek isteyen kişi ise “cehenneme iniş”, ”yeraltına iniş” ya da “ölüm deneyimi” adı verilen derin trans halinde boş bir mezarda yahut tabutta geçmişiyle yüz yüze kaldığı bir/birkaç gece geçirmek zorundadır. “inisiyatik ölüm” de denilen bu deneyim sırasında trans halindeki kişi, kimilerinin spatyum, kimilerinin esîrî, kimilerinin astral, kimilerinin gayb âlemi dediği görünmeyen öte-alemde geçmişten getirmiş olduğu yaşanmışlık birikimlerinden vicdanî hesaplaşmayla kurtulmak zorundadır.

Deneyim sonunda kişi, vicdani hesaplaşmasını yaptıktan, hatalarını ve geçmişini inceleyip değerlendirdikten sonra menfiliklerinden arınarak, yeryüzünde doğmadan önceki “saf şuur hali”ni elde etmiş bulunmaktadır. Kendisi ölüm-ötesi âlemde yaşadıklarından sonra öyle büyük bir değişim ve dönüşüm geçirmiştir ki, bir çocuk kadar, yeni doğmuş bir bebek kadar saflaşmış durumdadır. Aslında inisiyatik dilde “birinci doğuş” denilen bu deneyime, sonradan, egzoterik kesimce, anneden doğuş ilk doğuş[2] olarak kabul edildiğinden ikinci doğuş[3] adı verilmiştir.

Ezoterik tradisyonda cehennemde yanma sembolü de bu eksende değerlendirilir. Kısacası, cehennem ateşinde yanma sembolizminde bireyin olumsuz, negatif unsurlarından arınması işlemi söz konusudur; ancak bu arınmanın ne şekilde olacağı, ne derece zorluk taşıyacağı ve alternatif seçeneklerin bulunup bulunmadığı hususunda Kabbalah (İbranice Qabbālāh; kök ‘qibbel’) öğretileri bile hâlen yetersiz kalmaktadır. Buna rağmen Abihsira Perets’in kaynaksız alıntılarla dolu olan Ölüm Ritüelleri adlı kitabı, bu arınmayı gerçekleştiremeyenlerin yok olacağıyla ilgili imaları ile, bizlere az da olsa konu hakkında fikirler sunmaktadır.

Çevrimdışı Madam Vio

  • **
  • 376
  • Rom: 16
  • "Each thing I show you is a piece of my death."
    • Profili Görüntüle
Giriş // Capitulo IX - Kupa Kızı
« Yanıtla #3 : 02 Eylül 2012, 22:07:54 »

6.^"Kupa Kızı" illüstrasyon, Ö.R - 1996, sayfa ???

Çevrimdışı Madam Vio

  • **
  • 376
  • Rom: 16
  • "Each thing I show you is a piece of my death."
    • Profili Görüntüle
Giriş // Capitulo IX - Şeytanla Röportaj, İlk Gün
« Yanıtla #4 : 10 Eylül 2012, 04:06:52 »
*Kayıt başlangıcı. Ses kayıt cihazının metalik veya taşımsı, altı boş bir yere bırakılma sesi duyulur.*

Birinci Ses: Kaydetmeye başladım.

*Sessizlik.*

Birinci Ses: Cevap vermemen hoş değil, konuşmazsan kaydedecek bir şey olmaz değil mi?

İkinci Ses: Ne sormak istiyorsan sor, burada bulunma sebebimin konuyla alakasız sorular olduğunu sanmıyorum.

Birinci Ses: Röportajcı olarak böyle bir şey yapmam lazım tabi, ancak merak ediyorum, kalbin nasıl atıyor ve şu anda ne hissediyorsun. Acı çekiyor musun?

İkinci Ses: Hayır. Gayet rahatım.

Röportajcı: İlginç, ben olabildiğince acı verdiğimi ümit etmiştim. Seni rahatsız etmek oldukça zor anlaşılan. İpleri sıksam, canını yaksam hoşuna mı gider yoksa rahatsız mı olursun bilemiyorum.

*İkinci sesin sahibinden küçük bir kıkırdama duyulur.*

Röportajcı: Oh, eğleniyoruz bakıyorum?

İkinci Ses: Cehennemde görüşürüz orospu çocuğu.

*Bir ayağa kalkma sesi duyulur, ayak sesleri ve bir şeylerin kesilme sesi bunu takip eder. İkinci sesten kısa ve kısık sesli bir çığlık duyulur.*

Röportajcı: Üzgün değilim, hiç üzgün değilim.

*Kayıt sonu.*