Kayıt Ol

Araştırma yapmaktayım, tecrübelerinize sığınmaya geldim.

Çevrimdışı Grayswandir

  • ***
  • 815
  • Rom: 14
  • You may have heard of me.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Araştırma yapmaktayım, tecrübelerinize sığınmaya geldim.
« Yanıtla #15 : 24 Temmuz 2015, 23:17:55 »
Günümüz cis heteroseksüel erkekleri fem kelimesiyle başlayan her şeyden korktuğu ve tiksindiği için gelen tepkiyi anlıyorum ama.

Bu şekilde seviyeli bir tartışma yürütmek mümkün değil. Kimse burada kadınları herhangi bir töhmet altında bırakmıyor, "günümüz kadınları şöyle böyle" demiyor. Siz de aynı saygıyı göstermek zorundasınız. Aksi takdirde herhangi bir saygı bekleyemezsiniz.

Ayrıca hepsini anladım da son sorudan hiçbir şey anlamadım. Amacı nedir tam olarak?
In the beginning the Universe was created.
This has made a lot of people very angry and been widely regarded as a bad move.

#hayır

Ynt: Araştırma yapmaktayım, tecrübelerinize sığınmaya geldim.
« Yanıtla #16 : 25 Temmuz 2015, 19:46:34 »
Yok, utanmanız gerektiğini düşünmüyorum. Sadece eşit haklar, eşit muamele gibi konuları anlamakta biraz zorluk çekeceğinizi düşünüyorum. Özellikle erkekseniz ve bulunduğunuz ülkenin çoğunlukta olan ırkına mensupsanız.

Bu gibi şeyleri birini yakından tanımadan nasıl bilebilirsiniz bilmiyorum, ancak kendinizi feminist olarak tanımladığınızdan ön yargılı, sınıflandırıcı ve yargılayıcı bir insan olamayacağınızı düşündüğümden (!) iyi niyetli olarak söylenmiş bir söz olarak algılıyorum. :)

Türkiye'de yaşayan, Türk erkeklerinin eşit hak ve eşit muamele gibi kavramları anlayamayacak oluşlarını söylemeniz çok ilginç geldi. Neyse ki feminist olduğunuzu bildiğimden cinsiyetçi veya ırkçı bir şey söylemediğinizi düşünüyorum (!).

Gelecekte referans olsun diye de belirteyim, Türkiye'de yaşayan Koreli bir erkeğim :)

Ayrıca hepsini anladım da son sorudan hiçbir şey anlamadım. Amacı nedir tam olarak?

Normalde birbirleriyle alakalı değiller ama kurgumda önemli bir role sahip sayın Grayswandir.
"The woods are lovely, dark and deep,  
  But I have promises to keep,  
   And miles to go before I sleep,  
    And miles to go before I sleep."

Sentetik Distopya tüm kitap sitelerinde mevcuttur a dostlar. (Ayrıca, daginikoda.com'a bir bakın derim)

Çevrimdışı Bardes

  • **
  • 210
  • Rom: 13
    • Profili Görüntüle
Ynt: Araştırma yapmaktayım, tecrübelerinize sığınmaya geldim.
« Yanıtla #17 : 30 Temmuz 2015, 01:32:32 »
Egaliteryanizm daha çok teknik olarak gelişmişlik için eşitlik gibi. Buradan bakıldığında kadın erkek kanun önünde eşit zaten. Ama olay burada bitmediği için feminizme ihtiyaç var. 

Çevrimdışı Daarlan Gardan

  • ***
  • 722
  • Rom: -1
  • to hell with gatech
    • Profili Görüntüle
Ynt: Araştırma yapmaktayım, tecrübelerinize sığınmaya geldim.
« Yanıtla #18 : 06 Ağustos 2015, 16:08:41 »
Feminizme ihtiyaç var, neden var? Başarılı erkek öğrenciye burs vermektense ortalama bir kız öğrenciye sadece kız olduğu için burs vermek gerekiyor.

Eğer bir erkekseniz ve yönetimde feministlerin hakim olduğu bir vakıftan burs istemeye gidecekseniz şöyle söylüyorum ki hiç gitmeyiniz. Orada karşılaştığınız muamele, şahit olduğunuz pozitif ayrımcılık öyle bir raddeye ulaşmıştır ki bu tecrübeden sonraki üç hafta boyunca mide bulantısı, sırtınızdaki soğuk ter ve titremeyle yaşarsınız. Ne Bill Hicks ne de Greg Giraldo izlemek sizi eski pozitif halinize getirebilir. Erkekler için SAT'ye ilk girişte 2350 (SAT II) üstü puan alanların başvurularını değerlendiriyorlarmış, kızlar için bu sayılar SAT'ye en fazla üç kere girmek ve 2000 (SAT I) ya da üstü almakmış. SAT'yi bilmeyenler için söylüyorum: 2350 müthiş bir skordur, sınava ilk girişte tüm dünya genelinde %1'lik dilimde olabilirseniz bursu alabiliyorsunuz. Bu puanı Türkiye'den yapabilecek kişi sanmıyorum çıksın, evet birkaç girişte yapılabilir ama o zaman da feministler size burs vermiyorlar. Puanın yüksekliği ve ''erkekler için'' istenilen şartlar dile gelip bizden erkeklere burs yok diyor. Oysa vakıf, burslarını ABD'de Bilgisayar bilimi ve Fizik eğitimi aldıktan sonra tersine beyin göçü yapıp ülkesinde akademisyen olmak isteyen bir erkek yerine görece herkes için kolay SAT I'dan ortalama bir skor yapmış, girdiği üç SAT II skoru da ilk girdiğim SAT II skorunun yanından bile geçemeyecek, ortalaması 4.00'a bile yakın olmayıp kendi okulunda dahi %5'lik kesime giremeyen, Mensa'yı geçtim hiçbir uluslararası kuruluşa üye olmayan, bunun yanı sıra Brown University'de MGMT okuduktan sonra ülkesine uzun yıllar uğramayıp P&G'de çalışacak birine veriyorsa çok da gerek yok bu ideolojiye ya da takipçisi kadınlar bunu eğitime alet etmeseler keşke. Evet ben de biliyorum kadınların 1800'lerde Avrupa'nın göbeğindeki Zürih'te üniversite eğitimine yeni yeni kavuştuklarını ama şimdiki pozitif ayrımcılıklar ideolojinize, asıl amaçlarınıza gölge düşürür. Ada Lovelace, Florence Nightingale, bilim için kendini feda etmiş Marie Curie yaşasaydı ''Bayanlar siz ne yapıyorsunuz? Bizden sonra kadınlar adına sadece akademisyenlerin değil tüm dünyanın adına aşina olduğu bir bilim insanı çıkarabildiniz mi? Madem çıkartamadınız erkeklerin önüne engel koymayın.'' derlerdi. Ha olasılıklar üzerinden hümanizm yapılmaz, bunu da seve seve kabul ederim. Belki aldığım eğitimle uyuşturucu üretmeyi seçen bir badass dude olacağım değil mi?

Feminizm benim için: Kadınlara özgü vakıflar olmamasına rağmen senede iyi yüz kıza, göstermelik olsun da adımız çıkmasın denilerek on erkeğe burs veren vakıfların yöneticilerinin sahip olduğu görüş, yaşayış vs. biçimidir. Neyse ki Fulbright bunlar gibi işlemiyor da yüksek lisansa, doktoraya gideriz hayali kurabiliyoruz. Bu yazının tersini de yazmak mümkün, çünkü çıldırmış gibi sadece erkeklere burs, iş, yetki veren dünyaca vakıf, dernek ve şirket vardır.

Ben konuya eğitim, bilim yönünden baktım, umarım siz de (feministler) bilime çok az katkınız olmasına rağmen (üstelik de taş koyuyorsunuz) bilim adamı Matt Taylor'un yüzüne bakabilirsiniz.
''Civilizations have the morality and ethics they can afford.''

 — Larry Niven & Jerry Pournelle, ''Lucifer's Hammer''

''These colonies in nature can reach at least two million individuals at a time, last for decades, and occupy a hundred cubic meters of space. It was a wonderful achievement to see a fragment of this world captured all around you, so that you almost had the experience of being inside the ant colony when you were in that room.''

 — Robert Trivers, ''Natural Selection and Social Theory'', p. 162

''... Bu amaç doğrultusunda nükleer santraller hedeflenecekse, yapılması gereken şeyler vardır. Çünkü nükleer elektriğe geçiş bir hobi değil, bir akademik egzersiz hiç değil, temel bilimlerden yaygın endüstriyel alt yapıya açılacak bir uygulamadır.''

Ömer Faruk Ağa Yarman 1993

Çevrimdışı azizhayri

  • ***
  • 581
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Araştırma yapmaktayım, tecrübelerinize sığınmaya geldim.
« Yanıtla #19 : 06 Ağustos 2015, 17:52:28 »
"Feminizme ihtiyaç var, neden var? Başarılı erkek öğrenciye burs vermektense ortalama bir kız öğrenciye sadece kız olduğu için burs vermek gerekiyor."
Hem katılıyorum hem katılmıyorum. Nedenlerine gelince. Katılıyorum çünkü ortalama öğrencilerin de bursa ihtiyacı var. İyiler ve zekiler nasıl olsa bir yol bulup ilerlerler.
Katılmıyorum çünkü; diyelim kızlara burslar verdiniz ve kızlar iyi okullarda okudular, iyi işlere girdiler ve iyi maaşlar alıyorlar. Bu yaşam kalitelerini yükseltir topluma hizmeti arttırır vb. Ama iş evliliğe gelince, iyi eğitim almış kızımız hanzonun biriyle evlenince ne olacak. Nazik bir hanım efendi kaba saba birine rağmen nasıl geçinecek, çocuk büyütecek vb. Ya iş şiddete vurulacak veya geçimsizlikten dolayı huzursuzluklar ayrılıklar olacak. O zaman işi dengede tutmanın iyi olacağını söylemeliyiz. Bu nedenle evlilikte güzel türkçemizin "eş" kelimesini çok seviyorum. Ne üstün ne de düşük. Eş... Hayatta da böyle olmalı -Fazla mı didaktik oldu ne!!!-

"İnsanlığın en büyük trajedilerinden biri ahlakın din tarafından ele geçirilmesidir." Sir Arthur Charles Clark

Ynt: Araştırma yapmaktayım, tecrübelerinize sığınmaya geldim.
« Yanıtla #20 : 07 Ağustos 2015, 16:44:49 »
Feminizme ihtiyaç var, neden var? Başarılı erkek öğrenciye burs vermektense ortalama bir kız öğrenciye sadece kız olduğu için burs vermek gerekiyor.

Eğer bir erkekseniz ve yönetimde feministlerin hakim olduğu bir vakıftan burs istemeye gidecekseniz şöyle söylüyorum ki hiç gitmeyiniz. Orada karşılaştığınız muamele, şahit olduğunuz pozitif ayrımcılık öyle bir raddeye ulaşmıştır ki bu tecrübeden sonraki üç hafta boyunca mide bulantısı, sırtınızdaki soğuk ter ve titremeyle yaşarsınız. Ne Bill Hicks ne de Greg Giraldo izlemek sizi eski pozitif halinize getirebilir. Erkekler için SAT'ye ilk girişte 2350 (SAT II) üstü puan alanların başvurularını değerlendiriyorlarmış, kızlar için bu sayılar SAT'ye en fazla üç kere girmek ve 2000 (SAT I) ya da üstü almakmış. SAT'yi bilmeyenler için söylüyorum: 2350 müthiş bir skordur, sınava ilk girişte tüm dünya genelinde %1'lik dilimde olabilirseniz bursu alabiliyorsunuz. Bu puanı Türkiye'den yapabilecek kişi sanmıyorum çıksın, evet birkaç girişte yapılabilir ama o zaman da feministler size burs vermiyorlar. Puanın yüksekliği ve ''erkekler için'' istenilen şartlar dile gelip bizden erkeklere burs yok diyor. Oysa vakıf, burslarını ABD'de Bilgisayar bilimi ve Fizik eğitimi aldıktan sonra tersine beyin göçü yapıp ülkesinde akademisyen olmak isteyen bir erkek yerine görece herkes için kolay SAT I'dan ortalama bir skor yapmış, girdiği üç SAT II skoru da ilk girdiğim SAT II skorunun yanından bile geçemeyecek, ortalaması 4.00'a bile yakın olmayıp kendi okulunda dahi %5'lik kesime giremeyen, Mensa'yı geçtim hiçbir uluslararası kuruluşa üye olmayan, bunun yanı sıra Brown University'de MGMT okuduktan sonra ülkesine uzun yıllar uğramayıp P&G'de çalışacak birine veriyorsa çok da gerek yok bu ideolojiye ya da takipçisi kadınlar bunu eğitime alet etmeseler keşke. Evet ben de biliyorum kadınların 1800'lerde Avrupa'nın göbeğindeki Zürih'te üniversite eğitimine yeni yeni kavuştuklarını ama şimdiki pozitif ayrımcılıklar ideolojinize, asıl amaçlarınıza gölge düşürür. Ada Lovelace, Florence Nightingale, bilim için kendini feda etmiş Marie Curie yaşasaydı ''Bayanlar siz ne yapıyorsunuz? Bizden sonra kadınlar adına sadece akademisyenlerin değil tüm dünyanın adına aşina olduğu bir bilim insanı çıkarabildiniz mi? Madem çıkartamadınız erkeklerin önüne engel koymayın.'' derlerdi. Ha olasılıklar üzerinden hümanizm yapılmaz, bunu da seve seve kabul ederim. Belki aldığım eğitimle uyuşturucu üretmeyi seçen bir badass dude olacağım değil mi?

Feminizm benim için: Kadınlara özgü vakıflar olmamasına rağmen senede iyi yüz kıza, göstermelik olsun da adımız çıkmasın denilerek on erkeğe burs veren vakıfların yöneticilerinin sahip olduğu görüş, yaşayış vs. biçimidir. Neyse ki Fulbright bunlar gibi işlemiyor da yüksek lisansa, doktoraya gideriz hayali kurabiliyoruz. Bu yazının tersini de yazmak mümkün, çünkü çıldırmış gibi sadece erkeklere burs, iş, yetki veren dünyaca vakıf, dernek ve şirket vardır.

Ben konuya eğitim, bilim yönünden baktım, umarım siz de (feministler) bilime çok az katkınız olmasına rağmen (üstelik de taş koyuyorsunuz) bilim adamı Matt Taylor'un yüzüne bakabilirsiniz.

Ne diyeceğimi bilemedim. Siteminizi okurken resmen sanki ben sizi kızdırmışım gibi hissettim :D Belirtmek istediğim bir konu var, erkeklere pozitif ayrımcılık da var evet, kadınlara da. Ancak birisi toplumdaki adaletsizlikleri, eşitsizlikleri ortadan kaldırma mottosuyla hareket eden bir ideolojiden kaynaklanmıyor. (Hangisinden bahsettiğim aşikardır.) Aradaki temel fark bu. Öğrenim hayatınızda başarılar diliyorum ayrıca.

"Feminizme ihtiyaç var, neden var? Başarılı erkek öğrenciye burs vermektense ortalama bir kız öğrenciye sadece kız olduğu için burs vermek gerekiyor."
Hem katılıyorum hem katılmıyorum. Nedenlerine gelince. Katılıyorum çünkü ortalama öğrencilerin de bursa ihtiyacı var. İyiler ve zekiler nasıl olsa bir yol bulup ilerlerler.
Katılmıyorum çünkü; diyelim kızlara burslar verdiniz ve kızlar iyi okullarda okudular, iyi işlere girdiler ve iyi maaşlar alıyorlar. Bu yaşam kalitelerini yükseltir topluma hizmeti arttırır vb. Ama iş evliliğe gelince, iyi eğitim almış kızımız hanzonun biriyle evlenince ne olacak. Nazik bir hanım efendi kaba saba birine rağmen nasıl geçinecek, çocuk büyütecek vb. Ya iş şiddete vurulacak veya geçimsizlikten dolayı huzursuzluklar ayrılıklar olacak. O zaman işi dengede tutmanın iyi olacağını söylemeliyiz. Bu nedenle evlilikte güzel türkçemizin "eş" kelimesini çok seviyorum. Ne üstün ne de düşük. Eş... Hayatta da böyle olmalı -Fazla mı didaktik oldu ne-



Pek sevgili azizhayri, sanırım arkadaşımız orada biraz ironik yaklaşıp, iğneleme yapmış. Sizce de öyle değil mi? :)
"The woods are lovely, dark and deep,  
  But I have promises to keep,  
   And miles to go before I sleep,  
    And miles to go before I sleep."

Sentetik Distopya tüm kitap sitelerinde mevcuttur a dostlar. (Ayrıca, daginikoda.com'a bir bakın derim)

Çevrimdışı Gunslingers

  • **
  • 83
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Araştırma yapmaktayım, tecrübelerinize sığınmaya geldim.
« Yanıtla #21 : 07 Ağustos 2015, 18:01:17 »
Turizm dışında, her "-izm" ile biten kelimenin bir ayrımcılık olduğu düşüncesindeyim.

Aslında feminiz başlığı altında ifade edilen ama altı doldurulmayan bir slogan olan eşitliğe inanırım. Ama feministler bu sloganı kadınlara eşitlik olarak ifade ederler. Burda ifade edilenin toplumu oluşturan bireyler arasındaki eşitlik değil, toplumun yarısını ifade eden kadınlar arasında eşitlik olarak algılıyorum.

Kendi hayat tecrübem esnasında pozitif ayrımcılık istemeyen bir kadın ile karşılaşmadım. Örnek isterseniz; bir toplu taşımada aynı yaşta bile olsanız bayana yer vermeniz beklenir, iş yerinde aynı ünvan ile çalışıyor bile olsanız hafta sonu sizin mesaiye gelmeniz gerekir, bir kapıdan geçerken kapıyı tutup yol vermeniz gerekir... Kadınlar bu durumun normal olduğunu olması gerekenin bu olduğunu savunurlar ve bu kendilerine ihanettir. Nedenmi?

Düşünün bayan arkadaşlar, kibar, empati kurabilen, çalışkan vefakar bir insan olrak tanımlayın kendinizi, yanınızda oturan sizin gibi bayan olan arkadaşınız sürekli olarak kendisinin tercih edilirken sizin onun işlerinin bir kısmınıda üztlenmenizi bekliyor. Sizin gibi insalcıl birisi bu adaletsizliğe ne kadar süre ile tahammül edebilir...Bu soruya vereceğiniz cevap ortalama bir erkeğin vereceği cevabın yarısı kadardır. Buna rağmen erkeklerin kadınlara haksızlık yaptığını savunan bir "-izm" dilinizden düşmez.

Bir kadın herhangi bir konuda bana bende yardım edeyim, birlikte yapalım dediği gün bende onu hiç bir işinde yalnız ve yardımsız bırakmam. Ama genel cümle hep "sen(erkek) yap" olduğu sürece ayrılıkçı"-izm" davanızın samimiyetine inanmam.

Burda konu erkeklerin üstünlüğü yada kadınlığın bencilliği değil, konu daha önce belirtildiği gibi "eş" "eşit" olabilmek.

Ben feminizm karşıtı, kadın erkek eşitliği savunucusu olduğum düşüncesindeyim. Ancak bu eşitliği günümüz koşullarında erkek lehine dengesiz olduğununda bilincindeyim. Bunu kıracak olansa kadınlar değildir, "kadın ve erkeklerdir".

Feminizm hakkında bir gönderme; eğer okuduysanız "Zaman Çarkı" serisindeki Aes Sedai karakterleridir. Yüzyıllarca içinde güç barındıran erkeklerin ellerinden o gücü delirecekleri bahanesi ile alıp, o insanları öldüren ve güçlerini tek olmak adına yarı yarıya azaltan, geleceklerini baltalayan yinede son geldiğinde bir erkeğe tabi olmam diyerek burnu büyüklük yapan bir grup kadının hikayesi.

Nihayetinde toplumda herhangi bir koşulun üstünlük sebebi olmaması gerektiği, kimin hangi noktada duracağının tek koşulunun bilgi ve beceri olması gerektiği düşüncesindeyim. Bir erkek anne olamaz, bir kadın olabilir, bu onun doğuştan gelen yeteneğidir. Ayrıca bir kadın doğru eğitimleri alarak onbinlerce insanın çalıştığı bir şirketi yönetebilir yada bir ülkeyi yönetebilir. Örnek vermeye gerek yok sanırım.

Saygılar,
KA bir tekerlektir, daima döner...

Çevrimdışı Daarlan Gardan

  • ***
  • 722
  • Rom: -1
  • to hell with gatech
    • Profili Görüntüle
Ynt: Araştırma yapmaktayım, tecrübelerinize sığınmaya geldim.
« Yanıtla #22 : 01 Ekim 2015, 16:44:45 »
Benim yakındığım feminizmden çok bu ideolojiyle birlikte gelen pozitif ayrımcılık, bu uygulamanın her türlüsünün absürt olduğunu düşünüyorum. Bir partinin tüm milletvekili adaylarını kadınlardan göstermesi absürttür, ABD'de siyahilere verilen hakla bir beyazın 2300 puanla gireceği üniversiteye onun yerine 1800 puan almış bir siyahi vatandaşı kabul etmek absürttür, Almanya'da NC ilan edilmiş üniversite bölümlerine diploma notu ne olursa olsun ülke dışından yabancı öğrenci kabul etmek absürttür, Türkiye'de üniversite sınavında tüm soruları doğru yapmış öğrenciyle soruların dörtte birini doğru yapmış yabancı kökenli öğrenciyi aynı okulun aynı bölümüne kabul etmek absürttür.

Hem katılıyorum hem katılmıyorum. Nedenlerine gelince. Katılıyorum çünkü ortalama öğrencilerin de bursa ihtiyacı var. İyiler ve zekiler nasıl olsa bir yol bulup ilerlerler.

Bu yorumunuz üniversitesi sınavının acayip kolay olduğu, bir veya iki senede hiçbir şey bilmeyerek sıfırdan çalışmaya başlayan bir kişinin sayısalda ilk dört bine girerek ODTÜ Bilgisayar kazanabileceği, sınavdaki başarı sırası üç yüzüncü olan öğrencinin bu seneki ve geçmiş senelerdeki Abitur sorularının bir çoğunu çözemeyip ya da yanlış işaretleyip  ''Biz üniversite sınavına mı girdik?'' diyerek topuklarını arkasına vurarak kaçtığı, keyif için katılınan dil sınavında beş yüzüncü olarak hiç beklenilmedik anda burslar alabileceğinizi söyleyen derneklerin olduğu bir ülkede ve ortamda geçerlidir. Bu durumda kaliteli öğrenci sayısının az, sınavda dokuzbininci olmuş birinin de burs aldığı bir ülkede binincinin ikibinincinin bursları toplayarak başarı anlamında da sivrilmesi çok zor değildir. Ancak bu yorum başvuru sürecinde bile bir üniversite sınavından on kat daha ağır bir stres yaşatan top target Amerikan üniversiteleri düşünüldüğünde sınıfta kalacak bir yorumdur.
''Civilizations have the morality and ethics they can afford.''

 — Larry Niven & Jerry Pournelle, ''Lucifer's Hammer''

''These colonies in nature can reach at least two million individuals at a time, last for decades, and occupy a hundred cubic meters of space. It was a wonderful achievement to see a fragment of this world captured all around you, so that you almost had the experience of being inside the ant colony when you were in that room.''

 — Robert Trivers, ''Natural Selection and Social Theory'', p. 162

''... Bu amaç doğrultusunda nükleer santraller hedeflenecekse, yapılması gereken şeyler vardır. Çünkü nükleer elektriğe geçiş bir hobi değil, bir akademik egzersiz hiç değil, temel bilimlerden yaygın endüstriyel alt yapıya açılacak bir uygulamadır.''

Ömer Faruk Ağa Yarman 1993

Çevrimdışı Kitap Adam

  • **
  • 141
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Araştırma yapmaktayım, tecrübelerinize sığınmaya geldim.
« Yanıtla #23 : 01 Ekim 2015, 17:44:32 »
Pozitif ayrımcılığın ideal olmayan bir dünyada son derece yararlı olduğu kanaatindeyim. Elbette herşeyde olduğu gibi bunda da yanlış uygulamalar, abartmalar barındıran örnekler bulmak mümkün. Ama bu işin özünü değiştirmiyor. Pozitif ayrımcılık, tarihsel olarak toplum, devlet vb. kesimler tarafından sistematik olarak ezilenlerin, o topluma entegrasyonu ve durumun normalleşmesi açısından itici rol üstlenir. Siyahilere elbette çeşitli ayrıcalıklar tanınmalı. Yıllarca köle olmuş, insan sayılmayan, mal olarak görülen insanlardan bahsediyoruz. Elbette ki gündelik hayata kazanımları açısından desteklenmeli. Katılımlarını arttıracak düzenlemeler yapılılmalı. Kaldı ki hala bu problem çözümden çok uzak. Ülkemizde de eğitime, siyasete, iş gücüne katılım açısından kadınların ekstra teşviki de (varsa öyle birşey!) elzemdir. Çünkü yarı yarıya olan nüfusta bu katılımlar son derece dengesizdir. Başka bir örnekle yaklaşırsak; bir kadının eşine şiddet uygulaması haberdir ve hukuk önünde yaptırımları neyse o uygulanır. Ama tam tersi olan durum, maalesef kroniktir. Buna karşı kamuoyu yaratılır, hukuksal boyutuyla mücadele tek başına yeterli değildir. Algıyla mücadele de gerekir.
En temelinde hukuk önünde eşit olmak paydasında birleşilmeli. Ama bunun yanında yanlış algıları kırmak ve haksızlığa uğrayanların rehabilite edilmesini desteklemek de çok önemli. 
"Zekâ, zulümle baş ettiği kadar kurnazlıkla baş edemez; kurnazlık vasatın zekâsıdır."

Çevrimdışı Daarlan Gardan

  • ***
  • 722
  • Rom: -1
  • to hell with gatech
    • Profili Görüntüle
Ynt: Araştırma yapmaktayım, tecrübelerinize sığınmaya geldim.
« Yanıtla #24 : 05 Ekim 2015, 16:21:25 »
Pozitif ayrımcılığın ideal olmayan bir dünyada son derece yararlı olduğu kanaatindeyim. Elbette herşeyde olduğu gibi bunda da yanlış uygulamalar, abartmalar barındıran örnekler bulmak mümkün. Ama bu işin özünü değiştirmiyor. Pozitif ayrımcılık, tarihsel olarak toplum, devlet vb. kesimler tarafından sistematik olarak ezilenlerin, o topluma entegrasyonu ve durumun normalleşmesi açısından itici rol üstlenir. Siyahilere elbette çeşitli ayrıcalıklar tanınmalı. Yıllarca köle olmuş, insan sayılmayan, mal olarak görülen insanlardan bahsediyoruz. Elbette ki gündelik hayata kazanımları açısından desteklenmeli. Katılımlarını arttıracak düzenlemeler yapılılmalı. Kaldı ki hala bu problem çözümden çok uzak. Ülkemizde de eğitime, siyasete, iş gücüne katılım açısından kadınların ekstra teşviki de (varsa öyle birşey!) elzemdir. Çünkü yarı yarıya olan nüfusta bu katılımlar son derece dengesizdir. Başka bir örnekle yaklaşırsak; bir kadının eşine şiddet uygulaması haberdir ve hukuk önünde yaptırımları neyse o uygulanır. Ama tam tersi olan durum, maalesef kroniktir. Buna karşı kamuoyu yaratılır, hukuksal boyutuyla mücadele tek başına yeterli değildir. Algıyla mücadele de gerekir.
En temelinde hukuk önünde eşit olmak paydasında birleşilmeli. Ama bunun yanında yanlış algıları kırmak ve haksızlığa uğrayanların rehabilite edilmesini desteklemek de çok önemli. 

Üniversitelerin özerk olduğu ABD'de siyahilere sunulan pozitif ayrımcılığın Harvard, MIT, Stanford, Caltech gibi üniversitelerde direkt öğretim üyelerinden gelen tepkilerin huzursuzluğa (bkz. öğrenci kalitesinden memnun olmamak) sebep olması nedeniyle son birkaç yıldır ek puan sistemine geçildiğini bilmeniz gerekiyordu, önümüzdeki yıllarda bunun da ortadan kalkacağı söyleniyor; çünkü ek puana rağmen bu okullara giren siyahi öğrenci sayısı düşünüldüğünden bile azdır. Burada pozitif ayrımcılığı desteklemek yerine siyahi nüfusun çoğunlukta olduğu bölgelerde başarı düzeyi daha yüksek olabilecek okullar açılmasını önermeniz gerekiyordu. Haksızlığa karşı başka bir haksızlığı savunmanız büyük bir paradoks, nitekim sizin de yüzde üçlük eyalet dışı ve uluslararası kontenjanına girebildiğiniz bir üniversite başvurusunda gökten düşen ek puanlarla ekarte edilerek hayallerinizi sonraki senelere ertelemeniz mümkün olabilirdi.

Avrupa'daki yabancı öğrenci kayırmacılığının eğitimi desteklemekten çok ticaret tabanlı olduğunu bilmiyorsunuz, Fransa'nın yabancı öğrencilere hiçbir ücret talep etmeksizin yurt vermesi, üstelik yurtları parasız olmasına rağmen yurt bursu adı altında ek burs vermeleri kulağa hoş geliyor, değil mi? Bunların hepsi, bizde şu kadar yabancı kökenli öğrenci var, onlara şöyle hizmetler veriyoruz propagandası yapıp daha fazla yabancı öğrenci çekerek her birinden aklınızın alamayacağı kadar paralar alıp kasa doldurmak içindir.

Kadına ve insana şiddetin insani bir boyutu vardır, pozitif ayrımcılıkla ek puan, ek kontenjan alarak şiddet gören bir kadının kendi ayaklarının üstünde durabileceği bir mesleğe sahip olarak yeni bir hayata başlaması mümkündür, olumludur, yalnız uygulamanın kitlesel bir olumlu reaksiyona dönüşeceğini düşünmek ütopik bir hayaldir.

Siz ve diğer erkek arkadaşlarınız dereceyle kazandığınız Sabancı'dan, Bilkent EE'den, ODTÜ EE'den kayıtlarınızı sildirin sizin yerinize bu bölümlerde kadınlar okuyacak deseniz (ki bunu istiyorsunuz) Türkiye'den bir adım öne çıkacak birkaç kadın dışında hiç kimseyi bulamazsınız. Pozitif ayrımcılığını destekleyeceğinize kadınlar bilimden, mühendislikten neden kaçıyor onu açıklamalısınız. Bunun açıklaması olan genelikle erkeklerin egemen olduğu alandır, kadınlar erkeklerden rahatsız oluyordur görüşüne en radikal sosyalist ve en radikal feminist arkadaşlarım dahi gülüp geçiyor.

Böylesi elit, eğitimli insanların yazdığı bir forumda haksızlığı destekleyecek üyelerin karşıma çıkmış olması üzüntü verici bir deneyim oldu. Bir erkek olarak cinsiyetçi küfürleri rahatsız edici, Türkiye'deki kadının konumunu yetersiz buluyorum, ama hiç kimse herhangi bir ideolojinin takipçisi olduğu için haksızlığı destekleyecek kadar körelmiş bir bakış açısına sahip olmamalıdır.

Bakan kızı Hacettepe Tıp'a nakil yapınca da kızmak hataymış demek ki, bundan böyle herkes puanı yetmediği bölümlere kız doğduğu için gökten düşen puanlarla yerleşsin, anlaştık.
''Civilizations have the morality and ethics they can afford.''

 — Larry Niven & Jerry Pournelle, ''Lucifer's Hammer''

''These colonies in nature can reach at least two million individuals at a time, last for decades, and occupy a hundred cubic meters of space. It was a wonderful achievement to see a fragment of this world captured all around you, so that you almost had the experience of being inside the ant colony when you were in that room.''

 — Robert Trivers, ''Natural Selection and Social Theory'', p. 162

''... Bu amaç doğrultusunda nükleer santraller hedeflenecekse, yapılması gereken şeyler vardır. Çünkü nükleer elektriğe geçiş bir hobi değil, bir akademik egzersiz hiç değil, temel bilimlerden yaygın endüstriyel alt yapıya açılacak bir uygulamadır.''

Ömer Faruk Ağa Yarman 1993

Çevrimdışı Kitap Adam

  • **
  • 141
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Araştırma yapmaktayım, tecrübelerinize sığınmaya geldim.
« Yanıtla #25 : 05 Ekim 2015, 22:25:44 »
@Daarlan Gardan
Öncelikle yazınızdan anladığım kadarıyla sizin başınıza gelen kota ile ilgili yaşadığınız soruna üzüldüm. Umarım dileğinize yakın bir zamanda ulaşırsınız(ya da ulaşmışsınızdır.)
Yazdığım yazıda tam olarak hangi haksızlığı savunduğumu anlayamadım. Pozitif ayrımcılığı doğru bulmak haksızlığı savunmak demek değildir. Aksine haksızlığa karşı olmaktır. Bunun dışında yazdıklarınıza ve pozitif ayrımcılığa dair birkaç şey söylemek istiyorum.
Öncelikle pozitif ayrımcılığı savunmanın böylesine bir forumda görülmesine üzülmüşsünüz ve körelmiş bir düşünce olduğunu söylüyorsunuz. Gerçek ise bunun tam tersi. Önceden beri bu konuları arkadaşlarımla ve hocalarımla da tartışırdık. Bu konuda birşeyler öğrenmek için yazılar okurduk, birbirimizi ikna etmeye çalışırdık. Aslında bu hukuki bir tartışma ve dünyada bununla ilgili mücadeleler nelerdir, ona bakmak lazım. İHAM'a göre; "eşitlik, eşit durumlarda eşit biçimde işlem yapılmasını ve eşitsiz durumlarda farklı işlem yapılmasını gerektirir." Aksi eşitlik değildir. Pozitif ayrımcılık insan hakarının eşit uygulanması için, çeşitli durumlar yüzünden bu konuda sıkıntı çekenlere destek vermek açısından zorunludır. İşin özü budur. Bunlar çok çeşitli insan hakarı bildirgelerinde de yer alır.Yine anayasada devlet, eşitlik ilkesini hayata geçirmek için az temsil edilen kesimlere çeşitli haklar vermeyi görev sayar. Dünyada da bu devletlerin görevidir. Yani herkes eşittir diye yazmak işleri çözmez, bunu fiili bir durumla da ivmelendirmek gerekir. AYM'ye göre, "yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulduğu anlamına gelmez. Bazı durumlarda kişi veya topluluklar için değişik kurallar uygulanabilir." Anayasa Mahkemisinden, İnsan Hakları Mahkemesine kadar sayısız örnek mevcuttur. İşin garip yanı pozitif ayrımcılıkla ilgili sıkıntılarını dile getiren kesimlerin çoğu, bunun yanlış uygulamalarıyla mücadele eder, sizin gibi toptan yok sayılması gerektiğini savunmaz. Ben de yazımda bunu zaten belirtmiştim. Sizin verdiğiniz örneklerde bu bağlamda haksızlık kapsamında sayılabilir. Spesifik olarak, buna itiraz ettiğim bir cümlem yoktu. Fakat topyekün bunu reddetmek ise asıl körelmiş düşüncedir. Kota konusunda da genel ilke, aynı veya benzer durumlardaki adaylar arasında seçim için geçerlidir. Yani sizden çok daha başarısız birinin sırf siyah diye alınması pozitif ayrımcılığın kötüye kullanımıdır. Ayrıca pozitif ayrımcılık sadece kotalardan ibaret değildir. Bu zemine dayanan birçok uygulama mevcuttur. Dünyanın gelişmiş ülkelerinin herhangi birinde işe girdiniz diyelim. Çalıştığınız şirketteki bir kadın doğum izni aldı. Bu koşulda kadına verilen hakla(yasayla), doğum izni bitiminden sonra yine eski haklarından kayıp olmaksızın geri dönüş garanti altına alınır. Ve izindeyken çalışıyormuş gibi ücret alır. Gidip buna itiraz edin. Deyin ki: "bu ayrımcılıktır, ben de çalışmadan ücret istiyorum." İnsan Hakları Mahkemesine başvurun ve körelmiş düşünceler yanıldığınızı söylesin. Bu örneğin yasal zemini pozitif ayrımcılıktır. Bunu kanaat olarak değil bilgi bağlamında söylüyorum. Ülkemizden örnek verelim: şehit olan birinin ilk erkek kardeşi askerlikten muaf tutulur. Biri gidip bunun eşitlik ilkesine aykırı olduğunu hiçbir platformda anlatamaz. Bu da bir pozitif ayrımcılık örneğidir. Hastanelerde 65 yaş ve üstü insanlar sıra beklemez.  Yine çeşitli engelleri olanlar için çeşitli düzenlemeler yapılmak zorundadır ve kotalar bulunur.(ülkemiz için bu durum çok kötü vaziyette.) Örnekeri çoğaltmak çok kolay. Bunların hiçbiri zihniyetleri ve sistemleri değiştirmeden tek başına birşey ifade etmez. Bunu biliyorum. Pozitif ayrımcılığın amacı da bu değil, amaç itici güç olmaktır. Bir siyahı kotayla işe alabilirsiniz ama ordaki insanalar ırkçıysa, bu mağduriyet devam eder.
İşin özeti burada alan gridir. Pozitif ayrımcılığın yanlış uygulamalarıyla mücadele etmek başka birşeydir (ve önemlidir). Bunu toptan kaldırmak, sadece hepimiz eşitiz deyip,(gerçekleri, insan doğasını ve işin tarihsel boyutlarını yok sayıp) sonra bunun uygulanacağını beklemek maalesef mümkün olmamaktadır.
"Zekâ, zulümle baş ettiği kadar kurnazlıkla baş edemez; kurnazlık vasatın zekâsıdır."

Çevrimdışı Gunslingers

  • **
  • 83
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Araştırma yapmaktayım, tecrübelerinize sığınmaya geldim.
« Yanıtla #26 : 09 Ekim 2015, 14:49:42 »
Daarlan Gardan ve rıhtım,

Olayın farklı boyutlarını göz önüne serdiğiniz ve düşünce ufkumuzu genişlettiğiniz için ikinize de teşekkürler...
KA bir tekerlektir, daima döner...

Çevrimdışı Daarlan Gardan

  • ***
  • 722
  • Rom: -1
  • to hell with gatech
    • Profili Görüntüle
Ynt: Araştırma yapmaktayım, tecrübelerinize sığınmaya geldim.
« Yanıtla #27 : 13 Ekim 2015, 16:29:44 »
Teşekkür ederim. Bu konuda çok hassas olduğumu görebiliyorsunuz. Tartışmadan ziyade size bir ayıbım olduysa özür dilerim.

Erkek doğmak başarı veya başarısızlık değildir, kadın doğmak da başarı veya başarısızlık değildir. Engellilere sağlanan pozitif ayrımcılığı da bu iki tarafa sağlanan pozitif ayrımcılıktan ayrı tutmak gerekiyor, bu uygulamalara karşı olduğumu söylerken de özellikle eğitimde uygulanan pozitif ayrımcılıklar üzerinde durmuştum. Robert College'de her sene bir kontenjan belirlenir ve sayı ikiye bölünerek erkek ve kız kontenjanları oluşturulur (okuldaki öğrenci çeşitliliğini çoğaltmanın yanı sıra çok sesliliği arttırmak içindir), elde eşitlik vardır ve bu düzeydeki okullarda uygulanabileceğini düşündüğüm bir uygulamadır, buna yıllardır ne bir kişinin ses çıkardığını görmüş ne de duymuşturum. Bir üniversite bölümüne ''çoğunlukla'' kadınları alarak o bölüme girebilecek daha başarılı erkek öğrencileri almazsanız bu durumdan en çok o bölümün akademisyenleri rahatsızlık duyar. Hiçbir eğitimcinin bir cinsiyetin, bir ırkın mensuplarının gönlü hoş tutulacak diye öğrenci kalitesinin düşmesine göz yumacağını düşünmüyorum. Bu çoğunluğun arasında oraya emeğiyle gelmediği için okuduğu üniversitenin, bölümün kıymetini bilmeyen ve idealistliğin anlamını idrak edememiş öğrenciler olacaktır, bu da akademisyenlerden çok direkt üniversite yönetiminin tepkisini çekecektir, bundan daha önce okulun içte ve dışta prestij kaybına sebep olacaktır.

Hastanede fazladan beş dakika sıra beklemekle, bir insanın bir iki sene boyunca hayatından büyük fedakarlıklar yaparak çalıştığı bir sınavda başarılı olup, üstüne de kabul edilmediğini öğrenmek bir tutulamaz. Kadınlara küçük küçük sürprizler olabilecek haksızlıkla ilişkilendirilemez pozitif ayrımcılıklar desteklenebilir de, fedakarlık yapması gerektiği düşünülen[*]Neden ve ne için?[/*][*]Her koyun kendi bacağından asılmaz mıdır?[/*] insanların hayatını kökünden değiştirecek uygulamaların desteklenmesinin kabul edilebilecek gibi bir yönü olduğunu görmüyorum.
''Civilizations have the morality and ethics they can afford.''

 — Larry Niven & Jerry Pournelle, ''Lucifer's Hammer''

''These colonies in nature can reach at least two million individuals at a time, last for decades, and occupy a hundred cubic meters of space. It was a wonderful achievement to see a fragment of this world captured all around you, so that you almost had the experience of being inside the ant colony when you were in that room.''

 — Robert Trivers, ''Natural Selection and Social Theory'', p. 162

''... Bu amaç doğrultusunda nükleer santraller hedeflenecekse, yapılması gereken şeyler vardır. Çünkü nükleer elektriğe geçiş bir hobi değil, bir akademik egzersiz hiç değil, temel bilimlerden yaygın endüstriyel alt yapıya açılacak bir uygulamadır.''

Ömer Faruk Ağa Yarman 1993

Çevrimdışı Kitap Adam

  • **
  • 141
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Araştırma yapmaktayım, tecrübelerinize sığınmaya geldim.
« Yanıtla #28 : 13 Ekim 2015, 17:01:51 »
Daarlan Gardan ve rıhtım,

Olayın farklı boyutlarını göz önüne serdiğiniz ve düşünce ufkumuzu genişlettiğiniz için ikinize de teşekkürler...

@Gunslingers, @Daarlan Gardan

Ben de çok teşekkür ederim. Fikirlerimizi medeni bir şekilde, bu platformda anlatabilmekten çok mutluyum. Bu kadar kutuplaştırıldığımız bir iklimde, bundan değerli çok az şey kaldı zaten.
"Zekâ, zulümle baş ettiği kadar kurnazlıkla baş edemez; kurnazlık vasatın zekâsıdır."

Çevrimdışı Bars Elsa

  • **
  • 318
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Araştırma yapmaktayım, tecrübelerinize sığınmaya geldim.
« Yanıtla #29 : 13 Ekim 2015, 19:40:31 »
 Daha önce intihar girişiminde bulundunuz mu? Bulunduysanız, hangi yolla? Neler düşündünüz, neler hissettiniz? ("Bir arkadaş"ınız da olabilir bu)

Ergenlik dönemlerimde üç defa giriştim. İlk ikisi ilaç içmek suretiyle, bir avuç falan içmiştim sanırım. Hiçbir şey olmadı. Sonuncusu bileğimi jiletle kesmeyi denemek suretiyle ( bu girişimim sırasında annemin salondan gelen "perdeler takılacak" nidasıyla kendimi bir anda gerçek hayatta tekrar buldum ), jileti çekmiş olmama rağmen sanırım korkaklıktan dolayı sadece küçük bir çizik atabildim, onu da anneme tıraş olurken kestim yalanıyla açıkladım. :)

Neler hissettiğimi pek hatırlamıyorum; ama klasik ergenlik duygularıydı. İsyanlar, hayattan bunalmış olmak, gelecek kaygısı, arkadaşlar, aile vs. vs. Aslında hala ölmek istemek gibi bir alışkanlığım var; ancak bunu daha çok pasif yöntemlerle yapıyorum; bol bol sigara içmek, karşıdan karşıya dikkat etmeden geçmek gibi gibi.

İntihar yardım hatlarını hiç aramadım, o gibi hatlarla tek karşılaşmam tumblr'da intiharla ilgili görsel ararken karşılaştığım bir uyarıydı o da şöyle bir şeydi: http://hizliresim.com/25kvrd

Feminizmle ilgili soruları geçeceğim. :)

Çürük et yemedim ama bozulmuş, çok fazla beklemiş et yemişliğim vardır. Tabi ilk lokmadan sonra kusmaya koştuğum için söyleyebileceğim tek his mide bulanması olabilir. Onun dışında çok fazla yanık et yemişimdir, malum Türkler az pişmiş eti sevmez, ben de çok pişmiş eti sevmem, o yüzden benim için çok pişmiş et de bozuk et kategorisine girebilir. Onu yerken çok fazla bir iğrenme duygusuna kapılmıyorum; ama yemekten zevk de almıyorum. Sanırım yazacağın öyküde böyle bir şeyler geçecek, bence bu konuda hayal gücüne güvenmen de yeter; ama deneyim yaşamak en iyi yol olabilir. Bir lokma da olsa bozuk et yemeyi denemelisin. :)

Cevaplarım sanırım pek tatmin edici olmadı; sorular hoşuma gittiği için cevaplamak istedim. :)