Önce aşağıdan başlayalım;
Camış adamlar biraz dediğin gibi hakaretamiz algılanıyor. Biraz da bu konudaki fikirleri öğrenmek için konuyu açtım. Bana oldukça sempatik ve en kötü kıro anlamına gelecek bu kelime, biraz yadırganıyor.
Misafirperverlik ayrı tabi, camış adamlar da misafirperver sonuçta
Bu arada ben de Erzurum ve Malatyalı olduğum için özellikle bu bölgelerin şivesini kullandım. Yani camış adamları hakaret olarak kullanmam demek kendimi inkar etmem demek. Tabi millet beni nereden bilecek? Tek tek herkese de açıklama yapamam ya... E güzelim camış adamlarımı da harcamak istemiyorum...
Ne yapsak ne yapsak diye düşünüyordum son birkaç gündür özellikle.
Buffalo adam diyenler var; oldu bi de angus diyelim. Amerikan özentiliğinden itinayla kaçınılır
Mandanın çok bir farkı yok, kaldı ki camış da bir su mandası
Boğa adam, zaten kullanacağım bir figür. Örnek; doğuda Nisan ayına denk gelen ay Ebitud, camış tanrı Ebu'nun ayı olurken, batıda Lahmitud, boğa tanrı Lahamu'nun ayı
Ayrıca minotaur çok fazla kullanılan bir figür, bunu gözler önüne sokmak istemiyorum.
Taurenler gibi bir şey de wowda zaten yapılmış, karma inek ırkı...
Düşündüğüm şu, Kömüş, eski Türkçede camış anlamına gelir. Durumu belki biraz hafifletici bir kelime. Zaten camış kelimesi de kitapta çok az geçiyor. Bu ırkın adı Abzazulu : eski Mezopotamya dillerinde Su mandası adam demek.
Bilmiyorum siz ne düşünüyorsunuz, Kömüş diyince hakaretamiz durduğunu pek sanmıyorum ama. Yine de bilinmez tabi.
Neyse bunu geçelim, olay sadece camış adamlar hakkında gibi bir algı yaratılacak
halbuki onlar genellikle yan karakter.
Şu ana kadar kitabı okuyan kimsenin favori karakterinin baş karakter olmaması da ilginç. Ya camış adam Hurşit, ya da hancı Samir (karakulak adam)...
Biraz da realizme dönelim. Dedikleriniz aşağı yukarı doğru. Fiyatlamalarınız isabetli sayılır. Sanırım siz de böyle bir işe giriştiniz ya da en azından araştırdınız. Ben çalışmaya ilk başladığım zamanları göze alırsak oldukça yol kat ettiğimi düşünüyorum.
İlk başladığım karalamayı hala tutarım, gerçekten saçmalamışım, ama bunun da bir önemi yok, saçmalaya saçmalaya doğruyu buluyor insan. Tabi ilk yazdığım kitap, edebi değer olarak aman bir şey ortaya çıktığını sanmıyorum. Editörüm de yok, imla hatalarına bizzat dikkat ediyorum. Küçük bir yayıneviyle anlaştım. Onlar da küçük bir matbaayla çalışıyor zaten, yani on numara bir baskı kalitesi beklemiyorum. Ancak fontlara özellikle dikkat etmeye çalışacağım, zira ozanın şarkısı eserinde okumamı en çok baltalayan faktörlerden biri font küçüklüğüydü. Okuyucuya ızdırap çektirmek istemem, tabi bu ne kadar benim elimde onu bilemem.
Görsellere ayrıca dikkat ediyorum, 7-8 iç çizim olacak ve kapak illüstrasyonunu içime çok sinen birine yaptıracağım. Bu konuda şanslı olduğumu düşünüyorum. Tabi bu saydığım masrafların hepsini ben karşılayacağım, bu da iki aylık maaşım demek
Olsun sıkıntı yok, edebiyat sağolsun.
Bahsettiklerim herşey yolunda giderse, yani kesin olup bitmeden bir şey diyip jinx etmek de istemiyorum. Ama epey bir uğraş sonunda oldukça yol aldığımı söyleyebilirim. Hatta ikinci kitap da bitti. Üçüncü kitaba da başladım. Ama daha editlenmesi için bir iki yıl gerekiyor onlara. Hele şunu bitirelim ondan sonra.
Linki de okudum, güzel bir yazı elinize sağlık. Katıldığım katılmadığım noktalar var, kısaca geçeceğim çok ayrıntıya girmeden.
Mesela puslu kıtalar atlası güzel bir eser. Edebi değeri yüksek bir kurgusal felsefe kitabı aslında. Yani ben kendimle kesinlikle kıyaslamıyorum çünkü elmayla armut değil elmayla karpuz gibi. Ayrıca yazarın benden çok daha bilgili bir adam olduğu apaçık. Ve olaylar reel dünyada geçtiği için Arap İhsan vs. şık isimler. Hiç insanı itmiyor ya da bu nedir dedirtmiyor. Ben koydum mu biraz sırıtabilir. Tabi benim mantık sinsilemi herkesin anlamasını beklemiyorum. Sonuçta bir sürü ırk var ve bu ırkların birçoğu günümüz ırklarıyla paralel. Makalakiler mesela kaplan adamlar. Endonezya kültürünü epey araştırdım onları yazabilmek için. Endonezyalı arkadaşımla sürekli bilgi alışverişi içinde bulundum vs. Tabi isimleri de Endonezya ismi olarak koydum. Mesela üstat Arif var, türk ismi gibi algılanabilir ama aslında Endonezya ismi, bilge kişi anlamında. Raja, prens demek, bende prens kanı taşıyan bir savaşçı...
İsimleri behindthename sağolsun anlamına göre koyuyorum çoğunlukla. Daha önce bahsettiğim çöl orkları gibi kendi kafama göre koyduğum ırklarda bunu sağlayamıyorum tabi. Okunması imkansız olan tyhjkller gibi isimlerden de kaçınıyorum. <Bazı şeyleri görmek için kitabın bütününü görüp bütünden yola çıkmak lazım sanıyorum. O zaman camış adam Hurşit'in hikaye içinde sırıtıp sırıtmadığı daha çok anlaşılır.
Bende kundaklı yayı kullanan, daha doğrusu icat eden de çayır cüceleri. Uzun bir gerek türk mitolojisi ve tarihi, gerek yabancı, gerek tıp, simya gerekse metalürji araştırmaları yaptım.
Evet zorlu ve bazen bunaltıcı bir süreç, kurgu yapması bütün bağlantıları akılda tutması falan da cabası. Çok düzenli biri de değilim, biraz kaotik çalışıyorum. Ama geri adım yok, devam.
Neyse burada kısa keseyim, müdür içeri çağırıyor, bu aralar işteyken kitapla uğraşmaktan kovacak beni zaten
Farklı fikirler ya da düşünceler varsa, paylaşabilirsiniz...