Kayıt Ol

Kurmaca Dünyasını Okur için Sahicileştiren Ayrıntılar

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
İsterse konu, pofuduk şekerleme cücelerinin, şeker tüccarı salyangozlar ile verdiği mücadele olsun. Bu kurmacayı kendi yarattığı gerçeklik içinde kabul etmemiz gerek. Bununla beraber, kendi algı ve gerçekliğimizle, imasal seviyede dahi olsa bağ kurulabilmesi önemli. Okurken, hikayenin yarattığı mantıksal evren kadar, kendi mantıksal düzenimizde de garipsemeyeceğimiz ayrıntılardan bahsetmekteyim.

Bizleri kitapların aktardığı kurmacanın içine sokarken, kurmacayı da bizim gerçekliğimize yakınlaştıran bu gibi ayrıntıları paylaşalım istedim.

İlk ben başlayayım:

Beş Küçük Afacan: Çocukların çok bilmiş tavırları. Hepimiz çocuk olduk. Erişkinliğe adım atıp çocukluk zamanlarıyla aramıza mesafe koydukça nasıl bir şey olduğunu unutuyoruz. Belli yaş aralıklarındaki çocukları inceleyince, çocukluğun yaşanan ruh hali azda olsa hatırlanıyor neyse ki. "Biliyor musun?" ile başlayan ve devamında sıradanlaşıp önemsizleştikleri için görmezden geldiklerinizin beceriksizce anlatıldığı cümleler; gurup içerisinde kendi dedikleri olsun diye bir ağızdan yüksek sesle liderciliğe soyunmalar; işler istedikleri gibi gitmeyince sus pus olmaları, bizde çocukken az çok yaşamışızdır. Beş Küçük Afacan'daki çocuklarının başı, huysuz kum perisinden istediklerinin ne belalara sebep olacağını kavrayamamalarından derde girer. Bu pekte şaşırtıcı değildir aslında. Çocukturlar işte. Dilekleri isteyenler, kendi dünya algılarında herşeyi kavrayabildikleri yanılgısıyla hata yapmaya meyillidirler zaten. Eh, bu meziyet biz yetişkinlerde de yok değil hani.

Canavarın Çağrısı: Ayrıntıdan öte, kitabın üstüne inşaa edildiği ana unsurlardan ikisinden bahsedeceğim.

-Kitabın ilk başlarında Conor'ın sert durmaya çalışırmış gibi ki tavırları. Ve tavırlarının ardındaki asıl motivasyonunun, o durumdaki bir çocuk için çokta tuhaf kaçmaması.

Conor'un umursamaz ve üstesinden gelirim havasında sert olmaya çalışır halini abartı bulmamıştım. Zor durumlar karşısında sert olmaya çalışan oğlan çocuğu vardı karşımda. Hayat klişesi olarak da aşağı yukarı bu gibi tepkiler ile karşılaşmak olası. Sonrasındaysa, sert delikanlı rolünün anladığım gibi bir rol kesme olmadığını açıklayan sebebi de zorlama gelmemişti. Oğlanın etrafını saran, konuya hakim(!) yetişkinlerce yaratılmış atmosferde ortaya çıkabilecek en doğal sonuç buydu diye düşündüm. Conor'un düşünüş ve hareketleri sahici gelmişti.

-Yetişkinlerin, herşey yolunda/yoluna girecek tavırlarında, anlayışçılık veya iyilikçilik oyunu oynaması.

Kitaptaki bu tavırlar sadece Conor'a değil, bana bile sıkıntı verdi. Çocukken, yetişkinlerin sorunları sizden saklamak için yaptığı şirinlik oyunları malumunuz. Büyüyünce, aynı şeyi biz de az çok yapıyoruz tabii. Kitapta yaşanan bu türden bir an, doğallığı içerisinde, kitaba dair hemen hemen her şeyi özetliyor: Anne'nin, Conor'a moral vermek için sarılırken, Conor'un sorusu karşısında bir şeyler saklamak istermişcesine kollarını oğlunun üzerinden çekip bedenine kavuşturması. Vücut dili, günlük hayatımızda bilinçsizce (ya da amaca göre bilinçlice) kullandığımız iletişim araçlarından biri. Annenin de, evladını koruma çabasıyla gerçekleştirdiği içgüdüsel hareketler olağan. Lakin annenin bilmediği, Conor'un etrafını saran, herşey yolunda maskesi altına saklanmış şüphe ve endişe davranışlarının oğlanın hayatını cehenneme çevirdiğidir. Ve Conor'un çilesini yaratan davranışlar, bir kez de, istemeden Conor'a çile çektirten hareketlerin dolaylı olarak sebebi olan annece gerçekleştirilir.

Kaplan Kaplan (Yıldızlar Hedefim): Kötü zamanlar geçirmiş Robin Wednesbury'nin, halinden anlayarak yapılan yardım teklifi sonucu zihninden taşan (tek yönlü telepat olur kendisi) minnettarlık anı.

 Zor durumlarda kalınca hiç beklenmedik anda birinin imdadınıza yetişmesinde, şahsına hissedilebilecek en doğal duyguları, en katıksız ve en masum haliyle hissedip aklından geçiriyor Robin. Herkesin en azından bir defa, bir başkası için tecrübe etmiş olabileceği minnettarlık anlarından bu.

Yüzüklerin Efendisi Kralın Dönüşü: Frodo ve Sam'in giderek azalan elf peksimetine paralel olarak yaşananların yarattığı sıkıntılar.

Elf peksimetinin bayatlamasından, azalmasına; varlığı veya yokluğunun yarattığı durum ve sonuçlar, aklımda daha çok yer etmiş. Tabii olayın elf peksimeti ile doğrudan ilişkisi yok. Özlem duyulan güzel anıları barındıran geçmişi, o an yaşanan yoksunluk ve sıkıntıyı, ilerisinde yaşanabilecek çaresizliği aynı anda tecrübe etmemi sağlaması açısından elf peksimetinin temsili durumundan bahsediyorum. Elf peksimeti, güzel günleri içinde barındıran yadigar gibi. Azar azar bittikçe temsil ettiği umut azalırken, kum saati misali, bitiminde neler olacağının sıkıntısını taşıyordu. Saçma geldiğinin farkındayım. Gene de basit erzak sıkıntının bende yarattığı gerilim ve çaresizlik hissi, orta dünyayı tecrübe edilir derecede gerçekçil bir hale sokmuştu gözümde.

İçeriden Ölmek: David'in kardeşinin, David'in yeteneğini yavaş yavaş kaybetmesine memnun olması.

Bir başkasının başarısızlık veya yetersizliğinden çıkarı olmasa bile memnun olan insanlar vardır. Karşı tarafın, bu kişilerin kendilerinde olmayan itibar, saygınlık veya becerileri gözlerine batar. Hayali bir maçta kendilerinden önde olunduğunu düşünürler. Bu kindarlık, kendisine en ufak bir yararı dokunmamasına rağmen karşı tarafın hatası ile hayali müsabakada durumu eşitlediklerini düşünerek keyfe dalmalarıyla son bulur. David'in kardeşinin tavrı, gerçek hayatta da sık sık karşılaşılan cinsten. Kitaba anlam katan bir ayrıntı ayrıca.

Yıldız Gemisi Askerleri: Rico'nun takım için yapılmasını istediği değişikliğin istediği şekilde kabul edilmemesi ile yaşadığı rahatsızlık.

Delikanlılığa istinaden kavgaya davet ederek ikna etmeye çalıştığı rakibince yenilir. Yenildikten sonra, ikna etmeye çalıştığı rakibi tarafından önerisinin kabul edilmesi Rico'nun gururunu incitir. Bunun neresi senin için kitaba sahicilik katıyor diyebilirsiniz. İstediği olduğu halde yok yere dert etmiş işte! Evet, dikkatimi çeken de bu aslında. Kitap boyunca, en ufak hata ve yetersizlikte, başarısız ve değersiz olma tehlikesi ile yüzyüze gelen bir askerin yenilerek (aşağılanarak) amacına ulaşması, elbette içine dert olur. Erkeklik gururunun incinmesinden bahsediyoruz burada. Kavgada yenilmenin verdiği asap bozukluğunu da ekleyince işin daha da kırıcılaşması söz konusu bir de. Örneklendirmem yetersiz kaçacak. Gene de deniyeyim: Takımını zafere ulaştıracak sayıyı elde ederek yıldız olmaya çabalarken, takım arkadaşınızın bu hedefe ulaşmasıyla hayal kırıklığına uğramak gibi. Üstüne dayak yemesi eksik, o kadar.

Yaşlı Adamın Savaşı:

-Yaşlı adamımızın, aynı yastığa başkoyduğu eşinin mizah anlayışını benimseyerek mizah yapması.

Şimdi kabul edelim. Aile fertleri birbiri arasında tartışma yaşayıp, farklı insanlar olduklarını ifade ederler. Dışarıdan bakan gözlemciler ise aile fertlerinin huylarını nasıl da birbirlerinden kaptıklarını dile getirir bazen. Uzun süre aynı ortamlarda yaşayınca insanın etkileşimde olduğu çevresindekiler ile benzeşmesi şaşırtıcı değil. Aralarında daha özel ilişkiler bulunan insanlarda da huyun huya çektiği oluyor haliyle. Yaşlı Adamın Savaşı'nda, vefat eden eşten gelme mizah anlayışı, bizim ihtiyarın eşine duyduğu sevgiyi doğrudan dile getirmesinden daha inandırıcı geldi. Babalık büyük aşk yaşamış mıdır bilmem de, eşiyle birlikteyken mutlu olduğu kesindir diye düşündüm.

-Kaybedilen eşin son sözünün, günlük rutinine bağlı sıradan bir konuyla alakadar olması.

Hayat. Biteceğini biliyoruz. Ne zaman ve nasıl olacağını değil. Son, insanın kendisini düşünmezken hayata devam ettiği sırada ekrana çıkıveriyor. Yaşlı adamımızın buna kahrolması da biraz da bundan olsa gerek. Şu anda yapılanı istemeden yarım bırakırken, gelecekte yapılacak işler listesini hatırlatıyor birinin gitmesi. Peşinen anlamsız keşkeleri de beraberinde getiriyor. Minik olsa da kitabın geneline hakim "hayat (evren) işte, ne olacağı ve senin ne yapabileceğin kestirilemez," mantığına ön hazırlık sağladığından önemliydi bence.

Çevrimdışı

  • **
  • 82
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kurmaca Dünyasını Okur için Sahicileştiren Ayrıntılar
« Yanıtla #1 : 15 Ağustos 2016, 11:13:28 »
Elf peksimetiyle ilgili söyledikleriniz hiç de saçma gelmedi, bilakis farklı bir bakış açısıyla ufkum açıldı. Azalan peksimet ile umut arasında bağ kurmak benim kapasitemin üzerinde bir işti.

Ben de ne zaman bir kitap okusam mutlaka kendi kurgusu içinde tutarlılık ararım. Bunu "gerçekçilik" ile karıştıran arkadaşlar var, "ne olacak canım, yarı boğa yarı insan bir varlığın konuşabileceğine inanıyorsun da kanatsız uçacağına niye inamıyorsun" yaklaşımında olurlar. Bir kurgu dünyasının da kendi içinde belli başlı kurallar çerçevesinde işlemesi gerektiğini anlayamazlar. Halbuki burada aranan şey gerçekçilik değil inandırıcılıktır. İnandırıcılık da ancak kendi içinde tutarlılık sağlanırsa mümkün olur. Bunu ne kadar fazla ayrıntıyla desteklerse bir eser, o kadar kaliteli olur benim gözümde. Hatta bu kurallar bütününü oluşturmak ve küçük küçük ayrıntılar üzerinden anlatarak okuyucuya tanıtmak, bir nevi okuyucuyu da kendi dünyasının içine sürükleme görevi görüyor. Bir müddet sonra, bir bakıyorsunuz iki okuyucu hararetli bir şekilde sanki bir kart oyununun kurallarını tartışıyormuş gibi kurgudaki kuralları ve yaşanan olayları tartışıyor. "Voldemort'un kullandığı aşırı güç asasını çatlatmasaydı Harry'i çiğ çiğ yerdi. -Hayır canım, Harry hortkuluk olduğu için istese de öldüremezdi, ama o onun haşadını çıkarırdı..." gibi muhabbetler duymak da mümkün, "Kimse de demiyor ki Gargamel kötü bir adam olsa şirinleri göremezdi..." tarzı açık yakalayanları da.  Tutarlılık mühim :D

Bir örnek de benden olsun:

Ateş Krallığı (Reign of Fire): Yine yazılı kurgu yerine sinemadan örnek verdim ama neyse. Filmde Van Zan'ın (Matthew McConaughey) ejderhaları öldürmek için neler yapılması gerektiğini anlattığı bir sahne vardı: "Beynine, kalbine ya da ciğerlerine nişan alın. Bunları kaybettiğinde bir ejderha bile ölür." diyordu. Bu kısım benim çok hoşuma gitmişti, filmdeki kahramanlar adına umut verici olması yanı sıra ejderhaları da masalsı büyü yaratıkları olmaktan çıkartıp diğer bütün canlılar gibi fizyolojik zayıflıkları olan fazla gelişmiş uçan kertenkeleler haline getiriyordu. Bir nevi gerçeklik katıyordu ve inanılabilir hale getiriyordu.
"Demire şeklini veren demircinin iradesidir, çekicin darbesi değil." - Turram oğlu Kopram, Hakon'un demircisi

Çevrimdışı Rang Baru

  • **
  • 168
  • Rom: 0
  • "Ningun mar en calma hizo experto a un marinero"
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kurmaca Dünyasını Okur için Sahicileştiren Ayrıntılar
« Yanıtla #2 : 15 Ağustos 2016, 20:08:23 »
Bence güzel bir başlık. Bay_karamsara teşekkürler.
Fantastik değil mi oğlum, salla bir şey gitsin mantığında olan birçok insan var maalesef. Bence inandırıcılık en çok da fantastik türde gerekli. Bu da çok kolay değil.
Kitabımda, sadece bir yerde adı geçen İşkur isimli tanrı vardı, ki Mezopotamya mitolojisinde de olan bir tanrı. Bir arkadaşım, İşkur'u görünce direk olaydan koptum diyince şaşırdım. Benim aklıma bile gelmemişti İşkur'un türkiyedeki anlamı. Ishkur yazsan bir şey olmayacak ama işte...

Yani okuru kaybetmek kolay, kazanmak zor. Ufak bir ayrıntıyla bile olaydan kopabiliyorlar. Ben de bazen işin içinden çıkamıyorum, sonra yine bildiğimi okuyup isteyen okur isteyen okumaz moduna giriyorum yazarken. Çünkü herkesi mutlu etmek mümkün değil. Bazen istediğin kadar kendi içinde mantıksal kurgu yap, ufak bir hata domino taşı etkisi yaratabiliyor.

Bilmiyorum insanın konsantrasyonunu ne daha çok bozar. Ben özellikle fantastik kurguda, basit diyalogları ve yüzeysel karakterleri sevmiyorum. Herkesin çok kibar, İngiliz beyefendisi gibi konuştuğu kitaplar beni olaydan koparıyor. Ve kötü kurgulanmış magic system de baya negatif bir etki yaratabiliyor. Hala Feist'in kürelerine takığım o yüzden. (gerçi seride bir kitap okudum, umarım daha önce sağlam temele oturtulmuş bir açıklaması vardır.)

Bunun yanında okuru çekmek için en büyük unsurun da, bu kendi içindeki kurgusal mantığın yanı sıra, kendini bulabileceği özdeşleştirebileceği bir karakter olduğunu düşünüyorum.   

Çevrimdışı Amrasamandil

  • *
  • 11
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kurmaca Dünyasını Okur için Sahicileştiren Ayrıntılar
« Yanıtla #3 : 17 Ağustos 2016, 22:59:41 »
Bay_Karamsar eline sağlık hocam. Bu yönden bir bakış açısı... özellikle Canavarın çağrısı ve 5 küçük afacan tespitleri süper. Şenaydın'ın da dediği gibi elf peksimeti konusu ise bambaşka bir pencere benim için. Benim verecek bir örneğim yok zira ben fantastik dünyaları çocukluğumdan beri bu dünyanın sıkıcılığından kaçmak için kullanırım. Burada ne kadar uzak o kadar güzel :) (benim görüşüm tabii.) Geceleri bunlarla hayal kurar, uzun araba yolculuklarında pencereden dışarı bakar gördüğüm arazilerde hayaller kurardım, hala da kurarım.
Düşününce elbette bu tarz örnekler var okuduğum kitaplarda da fakat ben onların bize yaklaşmasındansa benim onlara yolculuğumu düşünüyorum. Belki Ejderha Mızrağı'ndaki Raistlin Majere'nin, o kudretli büyücünün, hasta duruşu ve öksürük nöbetleri bize ne kadar güçlü olursak olalım zayıf anlarımızı, yönlerimizi gösteriyordur. Elder Scrolls V:Skyrim'de Paarthanax'a, Alduin'i yenme istediğimizden bahsedince "Sırf kaderinde yazıyor diye bunu yapmak zorunda değilsin. Ayrıca unutma ki Alduin de kendi kaderinde yazanı gerçekleştiriyor." deyip bizi çılgın bir felsefe ile başbaşa bırakması ve kötülerin (!) penceresinden bakma fırsatı vermesi aklıma gelen bir başka örnek. (Cümlemin başında vereceğim örnek yok mu demiştim :D Bay_Karamsar düşünmeye ittin eyvallah..)

Çevrimdışı milenya

  • **
  • 260
  • Rom: 6
  • Belki de Tanrı bize inanmıyor!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kurmaca Dünyasını Okur için Sahicileştiren Ayrıntılar
« Yanıtla #4 : 17 Ağustos 2016, 23:38:09 »
Ben bunun gibi bir konu üzerinde kafa yormuştum. Bir kurguyu sahici hala getirmek için yapılabilecek esaslı yollar nelerdir diye ve aklıma özellikle mekanlar gelmişti. Pek ayrıntı gibi olmayacak bahsedeceğim örnekler lakin bilincimizde gerçekçiliği arttırdığını düşündüğüm şeyler olacak.
 
 => Her ne kadar sadece ilk kitabını okuduysam da filmlerine hakimim, Harry Potter. Günümüz dünyasında geçen kısımlarının oldukça gerçekçi bir hal aldığını düşünüyorum. Merdiven altı oda, kötü akrabalar, klasik bir şehir yaşantısı, tren garının tam sayılı peronlarına kadar bizim dünyamız. Bu tarz olayların kurguya sahicilik kazandırdığı kanısındayım. İçimizdeler, dedirtiyor. Aynı şey nispeten Narnia için de geçerli. Pek çok eser var bu taktiği izleyen ve bize o şehir fantazyasının heyecanını aşılayıp, bunu başka bir kurgu evrende sıradanlaştıran.
 Not: Şehir fantazyasının heyecanından kastım, dünyamızda büyü yapan bir gencin oluşu. Umarım anlaşılmıştır.

 => Dünyamızda geçen post apokaliptik eserlerde, sanatçı elindekini istediği hale dönüştürerek sunar bize. Yıkılmış Boğaziçi Köprüsünün üzerinde geçeriz, eski meclis binasının etrafı sarmaşıklarla kapanmıştır lakin üzerinde hala o bilindik tabelası durur gibi bir çok örnek var aklımda. Post apokaliptik dedim çünkü dünyamızda geçen ileri zaman bilim kurgularının çoğunda ihtiyaçlar ve istekler üzerine değişen bir yapı varken, kıyamet sonrası bir evren insanlığın istemediği, sanatçının istediği yönde değişmiştir. Örnek verecek olursam dizisini izleyip kitabını okumadığım Shannara Günlükleri diyebilirim. Örnek olarak diziyi esas aldım, kitapta farklıysa taşlamayın.

 => Steampunk'a gelelim. Yani bildiğimiz tren, fotoğraf makineleri, gemiler çıkar karşımıza ama evren kurmacadır, günümüzle alakası yoktur ama biri evde ördek soba yakar, üzerine kestane atar da sokaktan gelen katran kokusu... Hmm... Neyse, sonu garip yerlere gidiyordu, kısaca örnek vereceğim: Yeni Crobuzon. (Aaa China Mieville eserine steampunk dediii!  :ne )

 Açıkçası bir kurguyu okurken onun tamamen gerçek olduğuna inanarak okurum. Eğer biri tavşandan şapka çıkardıysa bunu sanki her gün televizyonda izliyormuşum gibi karşılarım. Sonradan da üstünde pek durmam o yüzden başlığa yakışan örnekler veremedim, affola. (Kısaca 'ayrıntı' sayılabilecek örnekler değiller :( )
Spoiler: Göster

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kurmaca Dünyasını Okur için Sahicileştiren Ayrıntılar
« Yanıtla #5 : 19 Ağustos 2016, 19:11:33 »
@Şenaydın: Elf peksimeti örneği fazla şahsi olduğundan tuhaf gelebilir diye düşünmüştüm.

Yüzüklerin Efendisi'nin geneli hakkında, o dünyayı benim için sahici kılan bir şey daha vardı. Güç yüzüğünün akıl sır ermez gücünün yarattığı gizem. Yüzüğün yarattığı gizemin etrafında, Hobbit, Elf, Orc, Nazgûl demeden o dünyadaki her şey gayet sıradanlaşıp kabul edilebilir hale geliyordu benim için. Edebiyatçıların bunun için bir tanımı vardır muhtemelen. İki tuhaftan hangisi daha hayret verici ise ötek(ler)i daha az göze batar, olağan hale getirir gibi. Bunu uzmanlara havale ediyorum :).

@Rang Baru: İşkur konusunda tanıdığınızın tavrı biraz özele kaçmış gibi.

Almuric'i okurken, romanda Logar adlı kötü adam mevcuttu. Aklım bir ara G.O.R.A.'nın Logar'ıyla gidip geldi. Neyse ki, Almuric'in Logar'ı iri kıyım, maymunsu bir ilkel ve amaçsallığı ve oradaki varlığı çok ama çok farklıydı. Kitaptaki Logar'a odaklandım bende.

İsim benzeşmesinin yaratacağı farklı algılamaların önüne geçmek pek güç. Ayrıntılar bunu giderebilir belki. Ama okur bunu da göz ardı ediyorsa, ne yapılabilir ki? Orasına aklım ermez.

@Amrasamandil: Zorlayınca, gömülü ayrıntılar gün yüzüne çıkıyor :).

@milenya: Mekansal ayrıntılar işin teknik boyutunda da önemli yer kaplıyorlar. Ayrıntı, ayrıntı diye bahsederken en görünür olanı pas geçmişim.

Harry Potter ve Narnia örnekleri çok yerinde. Bilinen ve bilinmeyen alemler arasında sınırlı sayıda olsa da kolayca geçiş yapılabilmesi; "Başka diyarlar var. Ama oralar ile bağ kurmanın da bir yolu yordamı var." fikrini aşılıyor. Fantastik olanı belli bir mantığa oturtmak açısından basit ama etkili bir yol.

Post apokaliptik ve Steampunk örnekleri de gayet yerinde bence. Tanıdık gelen nesneler, tanımadığımızı düşündüğümüz evreni algılayıp kavramada bize yardımcı oluyorlar.

Alıntı
Açıkçası bir kurguyu okurken onun tamamen gerçek olduğuna inanarak okurum.

Okur olarak bunu baştan yapmazsak, kendi kendimizi sabote etmiş oluruz gibi geliyor.

Elbette, kurgu kendi gerçekliğine bilinçli veya bilinçsizce zarar verebilir. O zaman okur olarak bizlerin yapacağı bir şey yok.

Mekansal ayrıntıdan laf açıldı da, en son okuduğum Karanlığın Sol Eli bu konuda bayağı yoğundu.

Karanlığın Sol Eli: Kar yağışı türüne göre 60'ın üstünde tanım bulunması; Bitmeyen kışa göre şekillenmiş besinler, öğün saatleri, yol güzergahları ve yolculuk sırasında karşılaşılan mekan ve manzaralar; bitmeyen kışta araçsız yol alıp, hayatta kalmak için yapılanlar bunlardan bazıları. Buzul çağında bir gezegende hayatın nasıl ve ne şekilde sürdürülebileceğini okudukça okuyoruz.

Bunların haricinde bir ayrıntı çok hoşuma gitmişti. Bahsetmezsem olmaz: Yolculuk boyunca, araç şoförünün korkunç olaylar ile alakalı yol anılarını aktarması. Heh, heh. Yolcuları korkutmak mı, yoksa, zaman geçirmek için konuşmasını bildiği tek konular ondan mıdır kestiremedim. Olağan karşıladım gene de. Ömrü yollarda geçen ve geçmekte olan birinin aktarabileceği en net deneyimler onlar olsa gerek.

Not: Gezegenin androjen halkı içinde, gezegen ile paralel giden ayrıntılar var tabi. Onları pas geçiyorum. Daha sonrasında, kitabın başlığında paylaşmak daha uygun düşer.

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kurmaca Dünyasını Okur için Sahicileştiren Ayrıntılar
« Yanıtla #6 : 10 Eylül 2016, 20:39:48 »
Sürgün Gezegeni: Fazlasıyla subjektif gelebilecek bir ayrıntıdan bahsedeceğim.

Tevarlı Roley, kendi toplumu açısından gizemli ve tehditkar gelen Alterralıları ziyareti sonrasında, Alterralı Agat ile vedalaşma namına avuç içlerini birleştirir. Köyüne döndüğü sırada, Agat ile bir nevi tokalaşmada bulunduğu sağ elinin avucunda farazi rahatsızlık hisseder.

Yabancı, tehditkâr veya kötücül olarak kodlanan nesne veya biri ile temasa geçince, ister istemez beyinde bu kalıplara göre uyarı sinyalleri verir.  

Dokunduğunuz bitki, önceden temas edipte canınızı yakan yabani ota benziyorsa, refleks olarak geri çekilir ve teninize değen yerde huzursuzluk hissedersiniz.

Sakınılması gerekenler listesinde etiketlendirdiğiniz biriyle olan sözel ve fiziki temaslarınız, sizi ister istemez rahatsız eder.

Roley'de bu durumu yaşar. Olası düşmanla (bilinmez ile) olan zoraki temas, yabani otu sımsıkı kavramış gibi rahatsız eder onu. Yok yere eli kirlenmiş gibi olur.

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kurmaca Dünyasını Okur için Sahicileştiren Ayrıntılar
« Yanıtla #7 : 30 Eylül 2016, 20:43:47 »
Arcturus'a Yolculuk: Baş karakter Maskull'un, yeni geldiği gerçeküstü dünyada, önce uysal bir turist gibi yönlendirmeye açıkken, sonraysa, en iyisini ben bilirim tavrında aksi davranması.

Hakkında hiçbir fikrin olmadığı yeni ortamda, ilk önce, etrafındakilerin iyi mi kötü mü belli olmayan yönlendirmelerine karşı gelmeden uyulması veya uyulmaya çalışılması, bir nevi, ortama uyum sağlama güdüsü ile gerçekleşir.

Biraz biraz ortamı tanıyıp biraz ayrımsamaya varıldı mı, önceki yanlış yönlendirmelerin farkına varılıp huzursuz olunur. Haliyle, bundan sonra bir daha böyle hatalara düşmemek için kendi içine çekilip aksileşme olasılığı yükselir.

Çevrimdışı Ozymandias

  • **
  • 200
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kurmaca Dünyasını Okur için Sahicileştiren Ayrıntılar
« Yanıtla #8 : 30 Eylül 2016, 21:54:10 »
İsterse konu, pofuduk şekerleme cücelerinin, şeker tüccarı salyangozlar ile verdiği mücadele olsun. Bu kurmacayı kendi yarattığı gerçeklik içinde kabul etmemiz gerek. Bununla beraber, kendi algı ve gerçekliğimizle, imasal seviyede dahi olsa bağ kurulabilmesi önemli. Okurken, hikayenin yarattığı mantıksal evren kadar, kendi mantıksal düzenimizde de garipsemeyeceğimiz ayrıntılardan bahsetmekteyim.

Bizleri kitapların aktardığı kurmacanın içine sokarken, kurmacayı da bizim gerçekliğimize yakınlaştıran bu gibi ayrıntıları paylaşalım istedim.

İlk ben başlayayım:

Beş Küçük Afacan: Çocukların çok bilmiş tavırları. Hepimiz çocuk olduk. Erişkinliğe adım atıp çocukluk zamanlarıyla aramıza mesafe koydukça nasıl bir şey olduğunu unutuyoruz. Belli yaş aralıklarındaki çocukları inceleyince, çocukluğun yaşanan ruh hali azda olsa hatırlanıyor neyse ki. "Biliyor musun?" ile başlayan ve devamında sıradanlaşıp önemsizleştikleri için görmezden geldiklerinizin beceriksizce anlatıldığı cümleler; gurup içerisinde kendi dedikleri olsun diye bir ağızdan yüksek sesle liderciliğe soyunmalar; işler istedikleri gibi gitmeyince sus pus olmaları, bizde çocukken az çok yaşamışızdır. Beş Küçük Afacan'daki çocuklarının başı, huysuz kum perisinden istediklerinin ne belalara sebep olacağını kavrayamamalarından derde girer. Bu pekte şaşırtıcı değildir aslında. Çocukturlar işte. Dilekleri isteyenler, kendi dünya algılarında herşeyi kavrayabildikleri yanılgısıyla hata yapmaya meyillidirler zaten. Eh, bu meziyet biz yetişkinlerde de yok değil hani.

Canavarın Çağrısı: Ayrıntıdan öte, kitabın üstüne inşaa edildiği ana unsurlardan ikisinden bahsedeceğim.

-Kitabın ilk başlarında Conor'ın sert durmaya çalışırmış gibi ki tavırları. Ve tavırlarının ardındaki asıl motivasyonunun, o durumdaki bir çocuk için çokta tuhaf kaçmaması.

Conor'un umursamaz ve üstesinden gelirim havasında sert olmaya çalışır halini abartı bulmamıştım. Zor durumlar karşısında sert olmaya çalışan oğlan çocuğu vardı karşımda. Hayat klişesi olarak da aşağı yukarı bu gibi tepkiler ile karşılaşmak olası. Sonrasındaysa, sert delikanlı rolünün anladığım gibi bir rol kesme olmadığını açıklayan sebebi de zorlama gelmemişti. Oğlanın etrafını saran, konuya hakim(!) yetişkinlerce yaratılmış atmosferde ortaya çıkabilecek en doğal sonuç buydu diye düşündüm. Conor'un düşünüş ve hareketleri sahici gelmişti.

-Yetişkinlerin, herşey yolunda/yoluna girecek tavırlarında, anlayışçılık veya iyilikçilik oyunu oynaması.

Kitaptaki bu tavırlar sadece Conor'a değil, bana bile sıkıntı verdi. Çocukken, yetişkinlerin sorunları sizden saklamak için yaptığı şirinlik oyunları malumunuz. Büyüyünce, aynı şeyi biz de az çok yapıyoruz tabii. Kitapta yaşanan bu türden bir an, doğallığı içerisinde, kitaba dair hemen hemen her şeyi özetliyor: Anne'nin, Conor'a moral vermek için sarılırken, Conor'un sorusu karşısında bir şeyler saklamak istermişcesine kollarını oğlunun üzerinden çekip bedenine kavuşturması. Vücut dili, günlük hayatımızda bilinçsizce (ya da amaca göre bilinçlice) kullandığımız iletişim araçlarından biri. Annenin de, evladını koruma çabasıyla gerçekleştirdiği içgüdüsel hareketler olağan. Lakin annenin bilmediği, Conor'un etrafını saran, herşey yolunda maskesi altına saklanmış şüphe ve endişe davranışlarının oğlanın hayatını cehenneme çevirdiğidir. Ve Conor'un çilesini yaratan davranışlar, bir kez de, istemeden Conor'a çile çektirten hareketlerin dolaylı olarak sebebi olan annece gerçekleştirilir.

Kaplan Kaplan (Yıldızlar Hedefim): Kötü zamanlar geçirmiş Robin Wednesbury'nin, halinden anlayarak yapılan yardım teklifi sonucu zihninden taşan (tek yönlü telepat olur kendisi) minnettarlık anı.

 Zor durumlarda kalınca hiç beklenmedik anda birinin imdadınıza yetişmesinde, şahsına hissedilebilecek en doğal duyguları, en katıksız ve en masum haliyle hissedip aklından geçiriyor Robin. Herkesin en azından bir defa, bir başkası için tecrübe etmiş olabileceği minnettarlık anlarından bu.

Yüzüklerin Efendisi Kralın Dönüşü: Frodo ve Sam'in giderek azalan elf peksimetine paralel olarak yaşananların yarattığı sıkıntılar.

Elf peksimetinin bayatlamasından, azalmasına; varlığı veya yokluğunun yarattığı durum ve sonuçlar, aklımda daha çok yer etmiş. Tabii olayın elf peksimeti ile doğrudan ilişkisi yok. Özlem duyulan güzel anıları barındıran geçmişi, o an yaşanan yoksunluk ve sıkıntıyı, ilerisinde yaşanabilecek çaresizliği aynı anda tecrübe etmemi sağlaması açısından elf peksimetinin temsili durumundan bahsediyorum. Elf peksimeti, güzel günleri içinde barındıran yadigar gibi. Azar azar bittikçe temsil ettiği umut azalırken, kum saati misali, bitiminde neler olacağının sıkıntısını taşıyordu. Saçma geldiğinin farkındayım. Gene de basit erzak sıkıntının bende yarattığı gerilim ve çaresizlik hissi, orta dünyayı tecrübe edilir derecede gerçekçil bir hale sokmuştu gözümde.

İçeriden Ölmek: David'in kardeşinin, David'in yeteneğini yavaş yavaş kaybetmesine memnun olması.

Bir başkasının başarısızlık veya yetersizliğinden çıkarı olmasa bile memnun olan insanlar vardır. Karşı tarafın, bu kişilerin kendilerinde olmayan itibar, saygınlık veya becerileri gözlerine batar. Hayali bir maçta kendilerinden önde olunduğunu düşünürler. Bu kindarlık, kendisine en ufak bir yararı dokunmamasına rağmen karşı tarafın hatası ile hayali müsabakada durumu eşitlediklerini düşünerek keyfe dalmalarıyla son bulur. David'in kardeşinin tavrı, gerçek hayatta da sık sık karşılaşılan cinsten. Kitaba anlam katan bir ayrıntı ayrıca.

Yıldız Gemisi Askerleri: Rico'nun takım için yapılmasını istediği değişikliğin istediği şekilde kabul edilmemesi ile yaşadığı rahatsızlık.

Delikanlılığa istinaden kavgaya davet ederek ikna etmeye çalıştığı rakibince yenilir. Yenildikten sonra, ikna etmeye çalıştığı rakibi tarafından önerisinin kabul edilmesi Rico'nun gururunu incitir. Bunun neresi senin için kitaba sahicilik katıyor diyebilirsiniz. İstediği olduğu halde yok yere dert etmiş işte! Evet, dikkatimi çeken de bu aslında. Kitap boyunca, en ufak hata ve yetersizlikte, başarısız ve değersiz olma tehlikesi ile yüzyüze gelen bir askerin yenilerek (aşağılanarak) amacına ulaşması, elbette içine dert olur. Erkeklik gururunun incinmesinden bahsediyoruz burada. Kavgada yenilmenin verdiği asap bozukluğunu da ekleyince işin daha da kırıcılaşması söz konusu bir de. Örneklendirmem yetersiz kaçacak. Gene de deniyeyim: Takımını zafere ulaştıracak sayıyı elde ederek yıldız olmaya çabalarken, takım arkadaşınızın bu hedefe ulaşmasıyla hayal kırıklığına uğramak gibi. Üstüne dayak yemesi eksik, o kadar.

Yaşlı Adamın Savaşı:

-Yaşlı adamımızın, aynı yastığa başkoyduğu eşinin mizah anlayışını benimseyerek mizah yapması.

Şimdi kabul edelim. Aile fertleri birbiri arasında tartışma yaşayıp, farklı insanlar olduklarını ifade ederler. Dışarıdan bakan gözlemciler ise aile fertlerinin huylarını nasıl da birbirlerinden kaptıklarını dile getirir bazen. Uzun süre aynı ortamlarda yaşayınca insanın etkileşimde olduğu çevresindekiler ile benzeşmesi şaşırtıcı değil. Aralarında daha özel ilişkiler bulunan insanlarda da huyun huya çektiği oluyor haliyle. Yaşlı Adamın Savaşı'nda, vefat eden eşten gelme mizah anlayışı, bizim ihtiyarın eşine duyduğu sevgiyi doğrudan dile getirmesinden daha inandırıcı geldi. Babalık büyük aşk yaşamış mıdır bilmem de, eşiyle birlikteyken mutlu olduğu kesindir diye düşündüm.

-Kaybedilen eşin son sözünün, günlük rutinine bağlı sıradan bir konuyla alakadar olması.

Hayat. Biteceğini biliyoruz. Ne zaman ve nasıl olacağını değil. Son, insanın kendisini düşünmezken hayata devam ettiği sırada ekrana çıkıveriyor. Yaşlı adamımızın buna kahrolması da biraz da bundan olsa gerek. Şu anda yapılanı istemeden yarım bırakırken, gelecekte yapılacak işler listesini hatırlatıyor birinin gitmesi. Peşinen anlamsız keşkeleri de beraberinde getiriyor. Minik olsa da kitabın geneline hakim "hayat (evren) işte, ne olacağı ve senin ne yapabileceğin kestirilemez," mantığına ön hazırlık sağladığından önemliydi bence.

Derin ve zekice düşüncelerin etkileyici

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kurmaca Dünyasını Okur için Sahicileştiren Ayrıntılar
« Yanıtla #9 : 02 Ekim 2016, 22:24:25 »
@Ozymandias, iltifat için sağ olun. Ama fikirlerim zekilikten çok, kitaplarda kendime tanıdık gelen noktalara dayanarak içselleştirmeye dayalı. Kişiden kişiye değişebilecek yanlar.

Tespitten çok, tartışmaya açık yorumlar desek daha doğru olur.

Neyse aklıma gelmişken bir ek daha:

Çocukluğun Sonu: Hükümdarların gücü kullanmadaki akılcılıkları ve bunun sonucu, insanoğlunun karşılarındaki büyük güce boyun eğişi.

Hükümdarlar kendi güçleri hakkında bile spekülasyonda bulunarak doğrudan insan psikolojisine saldırarak hakimiyet kurduğu her anda içimden geçen tek cümle, "Doğru ya." oldu.

Çevrimdışı Ozymandias

  • **
  • 200
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kurmaca Dünyasını Okur için Sahicileştiren Ayrıntılar
« Yanıtla #10 : 02 Ekim 2016, 23:08:16 »
Bu konu için genel olarak kişinin mantığına uyması diyebiliriz heralde.  :elf

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kurmaca Dünyasını Okur için Sahicileştiren Ayrıntılar
« Yanıtla #11 : 03 Ekim 2016, 00:04:27 »
Bu konu için genel olarak kişinin mantığına uyması diyebiliriz heralde.  :elf

Doğru tespit :).

Çevrimdışı Ozymandias

  • **
  • 200
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kurmaca Dünyasını Okur için Sahicileştiren Ayrıntılar
« Yanıtla #12 : 03 Ekim 2016, 00:05:15 »
Teşekkür ederim :)

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kurmaca Dünyasını Okur için Sahicileştiren Ayrıntılar
« Yanıtla #13 : 04 Aralık 2016, 21:25:30 »
Anadolu Korku Öyküleri Cilt 1, Kuyu Hikayesi: Anşa ve yaşadığı köyün kadınları arasındaki, nefretle muhtaçlık arasında gidip gelmeden doğan gerilimli ilişki. Ve Anşa'nın bu gerilime uyumlu şekilde davranması.

Anşa'nın köydeki erkekler üstündeki etkisi yüzünden, diğer kadınlar kendisine diş biler. Ne yaman çelişkidir ki, bu derdin çaresi de yine Anşa olduğundan yardım için kadınlar kendisine baş vurur. Tam bir, "sevmiyorum ama mecburiyetten katlanıyorum" durumu.

Anşa, kendisine karşı olan nefretin bilinciyle, nerede ve ne zaman ortaya çıkıp çıkmaması gerektiğini de kestirebilen biri. Bir köydeki hemen hemen her kadının nefret ve şükran duygularının odak noktası olan biri olarak nasıl davranması gerektiğinin farkında.

Öykünün aklımda yer etmesini sağlamada -anlatım tarzı haricinde- dikkatimi en çok bu iki ayrıntı çekti.

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kurmaca Dünyasını Okur için Sahicileştiren Ayrıntılar
« Yanıtla #14 : 19 Ocak 2017, 20:51:30 »
Damızlık Kızın Öyküsü: Ana karakterin bazen geçmişine dair ayrıntı ve yaşam tarzının kesinliğinden emin olamaması.

Çünkü artık o ayrıntıları hatırlamasını sağlayacak toplumun içinde değil. Deneyimlerinin yaşanmışlığını ispatlayabileceği ya da bu böyleydi diyebilmesine olanak sağlayacak hiçbir örneklerin olduğu ortamda yoktur artık. Geçmiş tecrübeler "Öyle miydi?" kuşkularıyla hatırlanmaya başlanır.