Son Nöbet - Sergey LukyanenkoNasıl özlemişim! Alacakaranlık, diğerleri, nöbetler, Semyon ve Gesar derken sayfalar akıp gidiyor âdeta. Ama şikayetim var, çeviri önceki kitaplara nazaran bir tık aşağıda.
Mesela şöyle bir kısım var:
Semyon'un duruşu ünlü Altın Oran eskizinin öyle komik bir taklidiydi ki kendimi gülmekten alamamıştım. Kısa boylu ve bodur Semyon, Leonardo Da Vinci'nin resmettiği adaleli atletten başka hiçbir şeye benzemiyordu.
Bir kere "kısa boylu ve tıknaz" olacak, "bodur" dendi mi aynı şeyi iki kere söylemiş oluyor karakter. Ama asıl dikkatimi çeken koyu olarak işaretlediğim yer: "Başka her şeye benziyordu" olması gerektiği çok bariz.
Ama asıl ilgimi çeken şey şu oldu:
O anda uzaklarda bir yerden, duvarların ve kapıların arkasından bir çığlık duyuldu. Yürek parçalayıcı bir ağlama sesi.
Rusçam yok, bu dil hakkında bir şeyler bildiğimi iddia edemem. Ama "ağlama sesi"nin çığlık ya da haykırış olması gerektiğine %99 eminim. (Vahşice katledilen biri tam da darbeyi yediği sırada oturup ağlamayacağına göre...) İngilizce çevirilerde "
cry" gören her yere "ağlamak" yazanların çok sık düştüğü bir hatadır; acıyla bağırmak, feryat etmek, haykırmak gibi anlamları da vardır oysa. Öte yandan bu kitap Rusça aslından çevrilmiş. O zaman nasıl oluyor da bu hata yapılabiliyor, aklım almadı doğrusu
Ya Rusçada da İngilizcede olduğu gibi hem ağlamak hem haykırmak anlamına gelen "
cry" benzeri bir sözcük var ya da çevirmen veya editör bu kısmın Rusçasını anlamayıp İngilizcesinden bakmış. İlginç bir bulmaca
Bir de çok fazla zamir kullanımı var. "
Ben senin ne demek istediğini anlıyorum." "
Biz yaşlanıyoruz." vs gibi ben, sen, o zamirleri kullanılmadan anlatılabilecek bir sürü cümle var ama diğerlerinin yanında onlara takılmaya pek vakit kalmıyor (Takıldı
)
Böyle kitap okuyorum, evet. Çevirmen ve editörlüğün laneti