Metal müzikle tanışmam 8 sene öncesine dayanır. Bir arkadaşımın evine davet etmesi ve bana bazı grupları dinletmesiyle başladı bu müziğe olan ilgim. O zamanların bilinçli gençleri olarak adlandırırdık kendimizi. Hayata bakış açımız hep sorgulamakla geçmekteydi. Sürekli araştırıp birşeyler öğrenme gayemiz vardı. Hep farklı bakış açıları yakalardık. İşte o ortamdaki arkadaşımın bana metal müziği aşılaması belkide bundan dolayı kolay oldu. Anlattı saatlerce. Neden bahsettiğini, felsefesini, neyi sorguladığını. Bende dinledim 14 yaşındaki toy bir genç olarak. Aslında anlayabiliyordum, hak verdiğim noktalarda oluyordu ama tam anlamıyla bünyeye kabul ettirememiştim. Zamanla bunu atlatacağımın ve metal müziğin bana anlattığı şeyi anlayacağımın farkındaydım. Metal müzikle ilgili araştırmalar yaptıkça kendimden çok şeyler buldum. Buldukça ilgim arttı ve kavradım. Her seferinde yeni birşeylere açılmakta idim. Felsefesini liseye geçtiğimde bünyeme oturtmuştum. Evet belki zor bir süreçti bu. Aman banane neyi sorguluyorsun, neye karşı duruyorsun diyebilirdim elbette. Ama ben diğer yolu seçtim. Gün geçtikçe aşık olmaya başladım bu müziğe. Sadece felsefesine değil müziğin ta kendisine.
Gün geçtikçe air guitar başladı. Atılan her soloda kendimden geçmekte olduğumu farkettim. Davul sesiyle irkilip gitarda zirveye tırmandım. Artık anlam kazanmıştı benim için. Hiçbirşey bana onun hissettirdiklerini hissettirmiyordu. Her notada titrediğim zamanlar oluyordu. Hayatıda daha farklı sorguluyorduk. Ufkumuz biraz daha genişlemişti. Karşı duruşun, sorgulamanın, bilinçlenmenin temel taşı olmuştu benim için. Bazen çok şeyin çözümünü onda bulur hale gelmiştim.
Gelişim süreci tamamlanmıştı benim için. Artık pişmiştim bu müzikle. 8 sene boyunca hep yanımda oldu. Mutlu anlarımda da üzgün olduğumda da hep benimle kaldı. Bende onu bırakmadım asla. Evet hiçbir zaman saç uzatmadım. Hiçbir zaman grupların tişörtlerinide giymedim. Yada ortalarda çok pis metalciyim diye dolanmadım. Hep kendi içimde yaşadım bu öğeyi. Kişiliğimden ödün vermeden onu kişiliğime katıp devam ettim bu yola. Konserlerde kimi zaman ağlarken, kimi zaman gülerken, kimi zaman kendimden geçerken buldum kendimi. Sanki bu dünyaya ait olmayan bir hediye verilmişti bana. Ve hala ne zaman bir solo sesi duysam ilk günki gibi heyecandan titrediğim olur

Ama müziğin acıtan yanlarını gördüm. Ortam yapmak, farklılaşmak adına bu müziğe dalanları gördüm. Neyi anlattığından haberi olmadan sadece ritmine kapılanları gördüm. Özentiliğin had safhasına ulaşmış insanları gördükçe daha fazla acımaya başladı içim. Evet bana verilen hediye kirleniyordu. Kirletenler ise neyi kirlettiğinin farkında değildi. Hissizce, anlamsızca dinlenilmesi neden ki? Neden bozuyorsunuz ki? İşte burda çıkmaza saplanıp kalıyorum. Bazen hepsini bir stadyuma doldurup yakmayı bile istiyorum.

Sizden tek isteğim bu müziğe ait değilseniz ait olmaya çalışmayın. Bırakın saf kalsın. Bırakın hep anlaşılmazları oynasın. Biz bize yetiyoruz geri kalan size ihtiyacımız yok.